Hiç bir toplum tarihsiz yaşayamaz. Tarih bilinci dünü, bugünü ve yarını kapsayan bir sürekliliktir. Gelecekle ilgili kaygılar taşıyan bireyler, kurumlar, toplumlar tarihten ve tarihi kavrama olgusu olan tarih bilincinden vazgeçemez. Çünkü tarih dünü anlayıp bugünü geliştirmek ve geleceğin nasıl olacağının belirlenmesine yarayan tek kaynaktır. Kitabın konusu olan ve 25 yaşında siyasi bir kararla idam edilen Deniz Gezmiş'in yaşam öyküsü umarım gençliğe bir nebze ışık tutar MARATONUN EN UZUN KOSUSU TÜRKIYEDE DE ELBETTE *DEVRIM*
O ONUN ENGUZEL YUZMETRESINI KOSTU
EN SEKMEZ SILAHIN NAMLUSUN DAN FIRLAYARAK EN HIZLISIYDI HEPİMİZİN
ACIYORSAM COCUK SANA ANAM AVRADIM OLSUN
AMA ASKOLSUN COCUKSANA ASKOLSUN hoscakal gozum
Hiç bir toplum tarihsiz yaşayamaz. Tarih bilinci dünü, bugünü ve yarını kapsayan bir sürekliliktir. Gelecekle ilgili kaygılar taşıyan bireyler, kurumlar, toplumlar tarihten ve tarihi kavrama olgusu olan tarih bilincinden vazgeçemez. Çünkü tarih dünü anlayıp bugünü geliştirmek ve geleceğin nasıl olacağının belirlenmesine yarayan tek kaynaktır. Kitabın konusu olan ve 25 yaşında siyasi bir kararla idam edilen Deniz Gezmiş'in yaşam öyküsü umarım gençliğe bir nebze ışık tutar MARATONUN EN UZUN KOSUSU TÜRKIYEDE DE ELBETTE *DEVRIM*
O ONUN ENGUZEL YUZMETRESINI KOSTU
EN SEKMEZ SILAHIN NAMLUSUN DAN FIRLAYARAK EN HIZLISIYDI HEPİMİZİN
ACIYORSAM COCUK SANA ANAM AVRADIM OLSUN
AMA ASKOLSUN COCUKSANA ASKOLSUN hoscakal gozum
“Acıların sessiz, sözsüz kuşlarını bıraktın şarkılarımıza...
Ölümlerde ağlanmasın diye ezberlemiştik; senin için ağladık...
Çünkü, bahar günü yürek taşımanın ölçüsüydü senin için ağlamak...
Can üstünde parçalamış senin gibi bir çiçeğe ağlanır...”
Taş duvar, demir karyola ve yerlerde sayısız izmaritler.
Helanın pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli,
İnsanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava,
Duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor
Taş duvar, demir karyola ve yerlerde sayısız izmaritler.
Helanın pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli,
İnsanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava,
Duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor.
Uğradığı bombalı saldırı sonucu 24 Ocak 1993'te aramısdan ayrılan gazeteci-yazar Uğur
Mumcu, ölümünün 9'uncu yılında törenlerle anıldı.
Mumcu için ilk anma töreni, Ankara'da, ölümünün ardından adının verildiği sokakta düzenlendi. Buradaki törene, Mumcu'nun ailesinin yanı sıra Devlet Bakanı Fikret Ünlü, milletvekilleri Rıdvan Budak, Mehmet Ali İrtemçelik, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi ve çok sayıda vatandaş katıldı. Mumcu'nun anısına saygı duruşunda bulunan vatandaşlar,
öldürüldüğü yere yapılan anıta da karanfiller bırakıp mum yaktı.
Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu, törende yaptığı konuşmada, 'Karşısındakini yok etmek aslında kendini yok etmekle eşanlamlıdır. Böyle bir kısır döngünün sonunda da insanlığın yok olacağı görülemezse, özgürlük, boş bir sözden öte bir anlam taşımaz Uğur Mumcu'nun belirttiği gibi 'terörün hüküm sürdüğü ülkelerde, anayasa kağıt parçalarından, parlamentolar taş yığınından başka bir işe yaramaz'' dedi.
Terörün, insana insanlığını unutturduğunu kaydeden Mumcu, ilkel duyguların üzerine çıkamamış ülkelerde, hukuk devletinden ve hukukun üstünlüğünden bahsedilemeyeceğini vurguladı. Mumcu, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Uğur Mumcu, 'hukuk, en acımasız, en kanlı teröristlerin can güvenliklerini korumaya yarıyorsa ve onları bağımsız yargı önüne çıkarıyorsa hukuktur' derken; ancak ilkel toplum güdülerinden arınmış ülkelerin ve devlet yönetimlerinin kalıcı ve insana yaraşır olacağını söylüyordu.
Öç alma ve kan gütme duygularından uzakta, susmadan, adalet isteyerek, direnerek, hesap sorarak, terör yoluyla can alanların ve ardındakilerin peşini bırakmayarak adalet ve demokrasinin bu ülkede ve dünyada yerleşmesi ve uygulanmasının gerekliliğini yılmadan, tam 9 yıldır buraya, Uğur'un öldürüldüğü bu yere gelerek, bize ve dünyaya gösterdiniz. Terörün yaşama hakkını yok ettiği kişilerin yakınlarının nasıl acı çektiklerini, tek bir birey olarak ve toplumca çok yakından biliyoruz. Ve bu nedenle ülkemiz ve dünya için terörsüz özgürlük diliyorum.'
UĞUR MUMCU DÜNYAYA gelmiş eniyi sosyal demokrat ve ATATÜK CÜ BABAYİGİTTİR
Maratonun enuzun koşusu Türkiye de de elbette DEVRİMDİR
Oonun engüzel yüzmetresini koştu ensekmez lüferın namlusundan fırlayarak enhızlısıydı hepimizin
Acıyorsam sana anamavradım olsun ama sana aşkolsun
Kayalikta çakili yelkenli
sana birakiyorum veda sarkimi.
2.
Benim uzaklardaki ölümümün kaninda tohumlanisi da
kayalar devraninin altinda degisken köklerle.
Yalnizlik! geçmise özlem çiçegi canlii duvarlarin.
Yalnizlik, yeryüzünde adanmis faniligim.
3.
Tasimak istemistim heybemde
yüreginin gelip geçici tadini,
ama kaldi havaya çizilmis kesin egrilerle,
yadsima oldu umudumun yigitligine.
Giderim hatiradan daha uzun yillar boyu
kapali yalnizligiyla gezginin,
fakat havaya çizilmis kesin egri sanki bana döndü
ve bir isaret koydu pusula kaderime.
Sonu geldiginde bütün gündelik islerin
yol yapacagim bir gelecegim olmasa,
gelmis olacagim bakisinda canlanmaya
kaderimin siritan parçasi olarak.
Gidecegim hatiradan daha uzun yollar boyunca
zincir halkalari gibi eklenen elvedalarla zamanin akisinda.
”...hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili.
biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz, acısını acımız yaptık çünkü.
dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız
bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı.
kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk...
yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat
karşısında bizi zayıf yaptı. aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
ne güzeldir bilmediğin birinin derdine
üzülebilmek ve çare aramak. ben bütün
hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
yaşamak ne güzeldir be sevgili...sevinerek,
severek, sevilerek, düşünerek... ve o
vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın... “
Yılmaz Güney
Yürek yanarsa titrer gül üşürse
Yılmaz Güney'in Kocaman yüreği için
Git gide kirletiyorlar gökyüzünü sevgili
Umutlarıda tüketiyorlar hep beraber / sevgileri de
dillerinde en ince yalanlar, süslü ve sisli yüzleriyle
soğuk yüreklerinde ne acıma ne sevgi
kimin eli kimin cebinde
kimin eli kimin neresinde belli değil
bense öyle acemi ve şaşkın
boş kalan ellerimi bir ömür
nereye koyacağımı bilemedim
bilemedim, hangi yalanla kimi nasıl soyacağımı
buz üstünde yürümeyi seçtim kendi hesabıma
maske diye bir not düşürmedim yüzüme
bukalemuna çalan rengimde olmadı
tuttuğum her insanın elinde/ ellerim kirlendi
gözlerim kirlendi/ baktığım her insanın gözlerinde
yüreğimi sarktım umut kuyularına her defasında
her defasında yangın çektim su yerine, acı çektim
ne bir gün ışığı aktı içime, ne de bir yağmur damlası
rezil bir dünyanın orta yerinde
hüzün ben oldum düşen her yaprakta
her savaşta vurulan ben
yıkıldı hayallerim
gözlerimde yandı son ümitler
ıstırabın en derin okyanusuna gömüldüm
suskunum, susuzum, yaralıyım sevgilim
gözlerim, ruhum, bedenim yorgun.
durmadan kirletiliyor/ kanıyor zaman /kimse aldırmıyor
kimse yanmıyor /sevincini ateşe döken gelincik çiçeklerine
dönüp bakmıyor çığlıklarına çocukların
kapkara bir nehir gibi
acı akıyor yüzünde yoksulların her akşam
tüm çabalarımıza ragmen, temiz tutamadık güzelliklerimizi
herşeyin kirletildiği bir dünyada
hep vurgun kaldı bir yanımız
bir yanımız aşka acıya ayarlı
dumanlar yürüyor her akşam
beton yığınlarıyla örtülü / sevgisiz kentler üstüne
zifiri karanlıklar
kimse kimsenin yasını tutmuyor sevgili
bölüşmüyor acısını
Sarılki
kokun sinsin tenime /sevgin işlesin yüreğime
bu yalancı dünyada kimim varki başka gözlerimden öpecek
içimi ısıtacak bu karanlık soğuk kış gecelerinde
Sarılki
serinlensin ateşler içindeki alnım
yorgunum sevgili
beynim tenim ellerim yorgun
kendime sürgün yaşamaktan
sevgiye tanımlar aramaktan
tüm bu oldu bittilere
insanın kayıtsızlığından yorgunum sevgilim
yoruldum sevgilim ağrılarım sızılarım yorgun
ihanetler yedi umudumu, sevgimi, düşlerimi
her gece yalnızlıklar sürüyorum/ kanayan yerlerime
ellerime çaresizlikler yüklüyorum
üşüyorum bu karanlık soğuk gecelerde sarıl boynuma
oysa hiç dönmedim sırtımı insanın emeğine
öpmedim namerdin elini/ eğilmedim zalimin önünde
ama ezildim bir çaresizin bakışından
bir annenın yakarışından
bir babanın haykırışından
utandım sevgili dünyayı kirli bahçesine çevirenlerden
aç insanların kederinden utandım
bombalanan şehirlerden
insanların kayıtsızlığından tüm bu oldu bittilere
insanlığımdan utandım sevgili insanlığımdan
heyhatki,
bizi ağlatan acılar güldürüyor başkalarını
yürek yanarsa titrer sevgilim gül üşürse
kaç insan soyundan ihanet görmüş, kaç gül dikeninden
mademki ihanet var,
öz elleriyle boğsun gül emen çocuklarını anneler
ve şairler ihanet etsin şiirlerine
yazmasın bir daha gül yüzlü sevgililerine şiirler
her mısrası kurşun olup saplansın yüreklerine
....ve ben
bunca kalabalıkların ve bunca mekanların içinde
her defasında yarası kanayan şiirler damlarken içime
yüreğimdeki yağmurlarla, herkesin bildiği bu dünyada
adresi olmayan yitik mektuplar gibi yorgun
yavru bir kedi gibi yalnız ve sahipsiz
öyle mi?
vayyy.
...........
ben nazlı bir yaprağım dalından düşmüş
alın beni üşüdüğüm yerden
kalbinizin üstüne tutun pul pul
vicdanınızın üstüne
aynı soydanım sizinle
yok başka bir umarım alın beni üşüdüğüm yerden
yok başka kimsem kiminle konuşsam
sizin elleriniz var soyan, evleriniz var kocaman
sokaklarda gecekondularda yatmadınız karda kışta
bir dilim ekmeğe avuç açmadınız
utanan biz olduk yoksulluğumuzdan
utanan anam oldu, babam bacım gardaşım
ben nazlı bir yaprağım dalından düşmüş
alın beni üşüdüğüm yerden
kalbinizin üstüne tutun pul pul
vicdanınızın üstüne
aynı soydanım sizinle
Vay be gözüm sendemi düşüp gidecektin azrailin peşine. Sen yine çok iyi dayandın bu kadar yıkıma hırpalamaya karalamaya.Ben olsam vallahi başedemem. Hele bi medya anlayışımız varki allahımdan düşmanıma dilemem. Hükümettekilerde zora düştükleri zaman medyayıda kışkırtıp senin üzerine nasılda saldılar. O sanatçı bozuntuları o olaylı gecede senin üzerine ellerine ne geçtiyse kıyamadan nasıl da attılar. Şimdi hepside bayram etsin. Artık bu gariban Özgür'ün bir Ahmet KAYA'sı yok. Ben ve benim milyonlarca insan bir nevi yetim kaldık.Ahmet Kaya benim gözümde dünya da saygınlık görmesi gereken bir sanatçıyken maalesef bazı çıkar çevreleri yüzünden sürgün de öldü. Bir Ahmet Kaya'yı koskoca -Ermenisinin Rumunun Yahudisinin sığdığı- Türkiyeye sığdıramadık. Yazıklar olsun hepimize. Aslında O'nun tek suçu ezikliğe mahkum halkımızın sesini bazı kulakları üzerinde yatan vatan hainlerine küpünü doldurma çabası içindeki çapulculara duyurma çabası içindeydi. Bu çabası içinde halkın yanında olup O'nu takdir etmesi gerekirken üstada cephe aldılar. Kuru milliyetçilik yapıp aç kalsakta hükümete devlete laf söyletmeyiz dediler. Halbuki öyle diyenler bugün Ahmet Kaya'nın haklılığını kabul ediyorlar ama işi işten geçti. Yukardakiler küpünü doldurdu maalesef Ahmet Babamızda bunlara daha fazla dayanamayarak bu mahalleden nefret ederek öbür mahalleye taşındı. Ah be Ahmet Abi bu mahallenin nesini beğenmedin de öbür tarafa taşındın. Merak etme ben ve milyonlarca Ahmet Kaya hayranı senden fazla ayrı kalmaya dayanamayıp birkaç güne kadar bizde senin yanına geliriz.Ruhun şad olsun rahat uyu. Toprağın bol olsun
DEVRİM hayatımız gibiydi.
Doyasıya aşık olduğumuz,
tekrar tekrar sevişsek de o hep özlediğimiz yere bir türlü ulaşamadığımız,
bu yüzden acı çektiğimiz,
acı çektikçe hasretle bağlandığımız sevgilimiz gibiydi DEVRİM
deniz gezmiş
13.04.2004 - 17:28GUN DOGAR HEP UYANDIK SIPERLERE DAYANDIK
BAGIMSIZLIK UGRUNA ALGANLARA BOYANDIK
YUREGIM DE YANAN **DEVRIM Cİ ***ATESIYLE SELAMLARIM
deniz gezmiş
10.03.2004 - 10:29Hiç bir toplum tarihsiz yaşayamaz. Tarih bilinci dünü, bugünü ve yarını kapsayan bir sürekliliktir. Gelecekle ilgili kaygılar taşıyan bireyler, kurumlar, toplumlar tarihten ve tarihi kavrama olgusu olan tarih bilincinden vazgeçemez. Çünkü tarih dünü anlayıp bugünü geliştirmek ve geleceğin nasıl olacağının belirlenmesine yarayan tek kaynaktır. Kitabın konusu olan ve 25 yaşında siyasi bir kararla idam edilen Deniz Gezmiş'in yaşam öyküsü umarım gençliğe bir nebze ışık tutar MARATONUN EN UZUN KOSUSU TÜRKIYEDE DE ELBETTE *DEVRIM*
O ONUN ENGUZEL YUZMETRESINI KOSTU
EN SEKMEZ SILAHIN NAMLUSUN DAN FIRLAYARAK EN HIZLISIYDI HEPİMİZİN
ACIYORSAM COCUK SANA ANAM AVRADIM OLSUN
AMA ASKOLSUN COCUKSANA ASKOLSUN hoscakal gozum
deniz gezmiş
23.01.2004 - 16:53Hiç bir toplum tarihsiz yaşayamaz. Tarih bilinci dünü, bugünü ve yarını kapsayan bir sürekliliktir. Gelecekle ilgili kaygılar taşıyan bireyler, kurumlar, toplumlar tarihten ve tarihi kavrama olgusu olan tarih bilincinden vazgeçemez. Çünkü tarih dünü anlayıp bugünü geliştirmek ve geleceğin nasıl olacağının belirlenmesine yarayan tek kaynaktır. Kitabın konusu olan ve 25 yaşında siyasi bir kararla idam edilen Deniz Gezmiş'in yaşam öyküsü umarım gençliğe bir nebze ışık tutar MARATONUN EN UZUN KOSUSU TÜRKIYEDE DE ELBETTE *DEVRIM*
O ONUN ENGUZEL YUZMETRESINI KOSTU
EN SEKMEZ SILAHIN NAMLUSUN DAN FIRLAYARAK EN HIZLISIYDI HEPİMİZİN
ACIYORSAM COCUK SANA ANAM AVRADIM OLSUN
AMA ASKOLSUN COCUKSANA ASKOLSUN hoscakal gozum
deniz gezmiş
15.12.2003 - 11:57“Acıların sessiz, sözsüz kuşlarını bıraktın şarkılarımıza...
Ölümlerde ağlanmasın diye ezberlemiştik; senin için ağladık...
Çünkü, bahar günü yürek taşımanın ölçüsüydü senin için ağlamak...
Can üstünde parçalamış senin gibi bir çiçeğe ağlanır...”
DEVRİM AŞKINA
ahmet kaya
02.11.2003 - 19:18Taş duvar, demir karyola ve yerlerde sayısız izmaritler.
Helanın pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli,
İnsanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava,
Duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor
mahir çayan
02.11.2003 - 19:17Taş duvar, demir karyola ve yerlerde sayısız izmaritler.
Helanın pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli,
İnsanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava,
Duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor.
deniz gezmiş
28.10.2003 - 18:12ulkenın kapıtılızme esır dusmesıne karsı koymus olanların pesındeyız..........YUREGIMDE YANAN DEVRIMCI ATESIYLE SELAMLAR...
uğur mumcu
27.10.2003 - 12:52Uğradığı bombalı saldırı sonucu 24 Ocak 1993'te aramısdan ayrılan gazeteci-yazar Uğur
Mumcu, ölümünün 9'uncu yılında törenlerle anıldı.
Mumcu için ilk anma töreni, Ankara'da, ölümünün ardından adının verildiği sokakta düzenlendi. Buradaki törene, Mumcu'nun ailesinin yanı sıra Devlet Bakanı Fikret Ünlü, milletvekilleri Rıdvan Budak, Mehmet Ali İrtemçelik, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi ve çok sayıda vatandaş katıldı. Mumcu'nun anısına saygı duruşunda bulunan vatandaşlar,
öldürüldüğü yere yapılan anıta da karanfiller bırakıp mum yaktı.
Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu, törende yaptığı konuşmada, 'Karşısındakini yok etmek aslında kendini yok etmekle eşanlamlıdır. Böyle bir kısır döngünün sonunda da insanlığın yok olacağı görülemezse, özgürlük, boş bir sözden öte bir anlam taşımaz Uğur Mumcu'nun belirttiği gibi 'terörün hüküm sürdüğü ülkelerde, anayasa kağıt parçalarından, parlamentolar taş yığınından başka bir işe yaramaz'' dedi.
Terörün, insana insanlığını unutturduğunu kaydeden Mumcu, ilkel duyguların üzerine çıkamamış ülkelerde, hukuk devletinden ve hukukun üstünlüğünden bahsedilemeyeceğini vurguladı. Mumcu, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Uğur Mumcu, 'hukuk, en acımasız, en kanlı teröristlerin can güvenliklerini korumaya yarıyorsa ve onları bağımsız yargı önüne çıkarıyorsa hukuktur' derken; ancak ilkel toplum güdülerinden arınmış ülkelerin ve devlet yönetimlerinin kalıcı ve insana yaraşır olacağını söylüyordu.
Öç alma ve kan gütme duygularından uzakta, susmadan, adalet isteyerek, direnerek, hesap sorarak, terör yoluyla can alanların ve ardındakilerin peşini bırakmayarak adalet ve demokrasinin bu ülkede ve dünyada yerleşmesi ve uygulanmasının gerekliliğini yılmadan, tam 9 yıldır buraya, Uğur'un öldürüldüğü bu yere gelerek, bize ve dünyaya gösterdiniz. Terörün yaşama hakkını yok ettiği kişilerin yakınlarının nasıl acı çektiklerini, tek bir birey olarak ve toplumca çok yakından biliyoruz. Ve bu nedenle ülkemiz ve dünya için terörsüz özgürlük diliyorum.'
uğur mumcu
27.10.2003 - 12:43UĞUR MUMCU DÜNYAYA gelmiş eniyi sosyal demokrat ve ATATÜK CÜ BABAYİGİTTİR
Maratonun enuzun koşusu Türkiye de de elbette DEVRİMDİR
Oonun engüzel yüzmetresini koştu ensekmez lüferın namlusundan fırlayarak enhızlısıydı hepimizin
Acıyorsam sana anamavradım olsun ama sana aşkolsun
ernesto che guevara
26.10.2003 - 18:21Kayalikta çakili yelkenli
sana birakiyorum veda sarkimi.
2.
Benim uzaklardaki ölümümün kaninda tohumlanisi da
kayalar devraninin altinda degisken köklerle.
Yalnizlik! geçmise özlem çiçegi canlii duvarlarin.
Yalnizlik, yeryüzünde adanmis faniligim.
3.
Tasimak istemistim heybemde
yüreginin gelip geçici tadini,
ama kaldi havaya çizilmis kesin egrilerle,
yadsima oldu umudumun yigitligine.
Giderim hatiradan daha uzun yillar boyu
kapali yalnizligiyla gezginin,
fakat havaya çizilmis kesin egri sanki bana döndü
ve bir isaret koydu pusula kaderime.
Sonu geldiginde bütün gündelik islerin
yol yapacagim bir gelecegim olmasa,
gelmis olacagim bakisinda canlanmaya
kaderimin siritan parçasi olarak.
Gidecegim hatiradan daha uzun yollar boyunca
zincir halkalari gibi eklenen elvedalarla zamanin akisinda.
yılmaz güney
26.10.2003 - 18:17Yılmaz Güney'in Kocaman yüreği için
”...hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili.
biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz, acısını acımız yaptık çünkü.
dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız
bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı.
kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk...
yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat
karşısında bizi zayıf yaptı. aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
ne güzeldir bilmediğin birinin derdine
üzülebilmek ve çare aramak. ben bütün
hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
yaşamak ne güzeldir be sevgili...sevinerek,
severek, sevilerek, düşünerek... ve o
vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın... “
Yılmaz Güney
Yürek yanarsa titrer gül üşürse
Yılmaz Güney'in Kocaman yüreği için
Git gide kirletiyorlar gökyüzünü sevgili
Umutlarıda tüketiyorlar hep beraber / sevgileri de
dillerinde en ince yalanlar, süslü ve sisli yüzleriyle
soğuk yüreklerinde ne acıma ne sevgi
kimin eli kimin cebinde
kimin eli kimin neresinde belli değil
bense öyle acemi ve şaşkın
boş kalan ellerimi bir ömür
nereye koyacağımı bilemedim
bilemedim, hangi yalanla kimi nasıl soyacağımı
buz üstünde yürümeyi seçtim kendi hesabıma
maske diye bir not düşürmedim yüzüme
bukalemuna çalan rengimde olmadı
tuttuğum her insanın elinde/ ellerim kirlendi
gözlerim kirlendi/ baktığım her insanın gözlerinde
yüreğimi sarktım umut kuyularına her defasında
her defasında yangın çektim su yerine, acı çektim
ne bir gün ışığı aktı içime, ne de bir yağmur damlası
rezil bir dünyanın orta yerinde
hüzün ben oldum düşen her yaprakta
her savaşta vurulan ben
yıkıldı hayallerim
gözlerimde yandı son ümitler
ıstırabın en derin okyanusuna gömüldüm
suskunum, susuzum, yaralıyım sevgilim
gözlerim, ruhum, bedenim yorgun.
durmadan kirletiliyor/ kanıyor zaman /kimse aldırmıyor
kimse yanmıyor /sevincini ateşe döken gelincik çiçeklerine
dönüp bakmıyor çığlıklarına çocukların
kapkara bir nehir gibi
acı akıyor yüzünde yoksulların her akşam
tüm çabalarımıza ragmen, temiz tutamadık güzelliklerimizi
herşeyin kirletildiği bir dünyada
hep vurgun kaldı bir yanımız
bir yanımız aşka acıya ayarlı
dumanlar yürüyor her akşam
beton yığınlarıyla örtülü / sevgisiz kentler üstüne
zifiri karanlıklar
kimse kimsenin yasını tutmuyor sevgili
bölüşmüyor acısını
Sarılki
kokun sinsin tenime /sevgin işlesin yüreğime
bu yalancı dünyada kimim varki başka gözlerimden öpecek
içimi ısıtacak bu karanlık soğuk kış gecelerinde
Sarılki
serinlensin ateşler içindeki alnım
yorgunum sevgili
beynim tenim ellerim yorgun
kendime sürgün yaşamaktan
sevgiye tanımlar aramaktan
tüm bu oldu bittilere
insanın kayıtsızlığından yorgunum sevgilim
yoruldum sevgilim ağrılarım sızılarım yorgun
ihanetler yedi umudumu, sevgimi, düşlerimi
her gece yalnızlıklar sürüyorum/ kanayan yerlerime
ellerime çaresizlikler yüklüyorum
üşüyorum bu karanlık soğuk gecelerde sarıl boynuma
oysa hiç dönmedim sırtımı insanın emeğine
öpmedim namerdin elini/ eğilmedim zalimin önünde
ama ezildim bir çaresizin bakışından
bir annenın yakarışından
bir babanın haykırışından
utandım sevgili dünyayı kirli bahçesine çevirenlerden
aç insanların kederinden utandım
bombalanan şehirlerden
insanların kayıtsızlığından tüm bu oldu bittilere
insanlığımdan utandım sevgili insanlığımdan
heyhatki,
bizi ağlatan acılar güldürüyor başkalarını
yürek yanarsa titrer sevgilim gül üşürse
kaç insan soyundan ihanet görmüş, kaç gül dikeninden
mademki ihanet var,
öz elleriyle boğsun gül emen çocuklarını anneler
ve şairler ihanet etsin şiirlerine
yazmasın bir daha gül yüzlü sevgililerine şiirler
her mısrası kurşun olup saplansın yüreklerine
....ve ben
bunca kalabalıkların ve bunca mekanların içinde
her defasında yarası kanayan şiirler damlarken içime
yüreğimdeki yağmurlarla, herkesin bildiği bu dünyada
adresi olmayan yitik mektuplar gibi yorgun
yavru bir kedi gibi yalnız ve sahipsiz
öyle mi?
vayyy.
...........
ben nazlı bir yaprağım dalından düşmüş
alın beni üşüdüğüm yerden
kalbinizin üstüne tutun pul pul
vicdanınızın üstüne
aynı soydanım sizinle
yok başka bir umarım alın beni üşüdüğüm yerden
yok başka kimsem kiminle konuşsam
sizin elleriniz var soyan, evleriniz var kocaman
sokaklarda gecekondularda yatmadınız karda kışta
bir dilim ekmeğe avuç açmadınız
utanan biz olduk yoksulluğumuzdan
utanan anam oldu, babam bacım gardaşım
ben nazlı bir yaprağım dalından düşmüş
alın beni üşüdüğüm yerden
kalbinizin üstüne tutun pul pul
vicdanınızın üstüne
aynı soydanım sizinle
ahmet kaya
26.10.2003 - 18:06Vay be gözüm sendemi düşüp gidecektin azrailin peşine. Sen yine çok iyi dayandın bu kadar yıkıma hırpalamaya karalamaya.Ben olsam vallahi başedemem. Hele bi medya anlayışımız varki allahımdan düşmanıma dilemem. Hükümettekilerde zora düştükleri zaman medyayıda kışkırtıp senin üzerine nasılda saldılar. O sanatçı bozuntuları o olaylı gecede senin üzerine ellerine ne geçtiyse kıyamadan nasıl da attılar. Şimdi hepside bayram etsin. Artık bu gariban Özgür'ün bir Ahmet KAYA'sı yok. Ben ve benim milyonlarca insan bir nevi yetim kaldık.Ahmet Kaya benim gözümde dünya da saygınlık görmesi gereken bir sanatçıyken maalesef bazı çıkar çevreleri yüzünden sürgün de öldü. Bir Ahmet Kaya'yı koskoca -Ermenisinin Rumunun Yahudisinin sığdığı- Türkiyeye sığdıramadık. Yazıklar olsun hepimize. Aslında O'nun tek suçu ezikliğe mahkum halkımızın sesini bazı kulakları üzerinde yatan vatan hainlerine küpünü doldurma çabası içindeki çapulculara duyurma çabası içindeydi. Bu çabası içinde halkın yanında olup O'nu takdir etmesi gerekirken üstada cephe aldılar. Kuru milliyetçilik yapıp aç kalsakta hükümete devlete laf söyletmeyiz dediler. Halbuki öyle diyenler bugün Ahmet Kaya'nın haklılığını kabul ediyorlar ama işi işten geçti. Yukardakiler küpünü doldurdu maalesef Ahmet Babamızda bunlara daha fazla dayanamayarak bu mahalleden nefret ederek öbür mahalleye taşındı. Ah be Ahmet Abi bu mahallenin nesini beğenmedin de öbür tarafa taşındın. Merak etme ben ve milyonlarca Ahmet Kaya hayranı senden fazla ayrı kalmaya dayanamayıp birkaç güne kadar bizde senin yanına geliriz.Ruhun şad olsun rahat uyu. Toprağın bol olsun
deniz gezmiş
26.10.2003 - 17:58DEVRİM hayatımız gibiydi.
Doyasıya aşık olduğumuz,
tekrar tekrar sevişsek de o hep özlediğimiz yere bir türlü ulaşamadığımız,
bu yüzden acı çektiğimiz,
acı çektikçe hasretle bağlandığımız sevgilimiz gibiydi DEVRİM
Toplam 13 mesaj bulundu