Derya Deniz - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

BİLİYORUM HAYAT YENİLER KENDİNİ
Herşey’in bu kadar değişmesinin sebebi ne olabilir ki? Bildiğimin her şey bana o kadar ters geldiki bir anda sanki onları düşünen ben değilmişim gibi,aynı şeyler olsun yada olmasın hep değişmekten kastım isyan değil sadece insan olduğumun çabasıdır. Belkilerin arasında sıkışıp kalmak bana göre değil, gerçek olan ne ise ondan yana oldum ve de olmaya devam edeceğim bunu biliyorum ama diğer bildiğim şeyler adına kendimden sıkılıyorum inandığım şeyler adına bir kerede siz bana inanın bir kerede şartsız koşulsuz işlesin sistem ne olurdu dünyamı yıkılır veya hayatlarmı sonlanır… Ölüyü sirkelemek ne ise benide hayat bağlayan serdenişler aynı bundan ibaretti ve ben bu ibarette öldümde dirilidim ulan diyorum kızıyorum kimse hayatında belirleyici şeyler adına üzülmemişmidir bu kadarmı yok olmuş edep bir tek benmi takıntılıyım vede her şeyi bir tek benmi bu kadar ciddiye alıyorum yada yada ne bilim işde…
Neyin çabasındayım? Benim yerim neresi,durduğum nokta benimi,yaşamında olan şeyler gerçekten banamı ait yoksa sadece başkalarına adınamı yaşıyorum vede yarışıyorum (sanırım yalnız kendimle yarışıyorum başka rakibim yok!!! ) bu hızla ne nereye varacağım yada bu yavaşlık ne işime yarar kime sorayım??? Kendi iç sesimle didinip duruyorum ama bana yapılan haksızlıkları da çabuk siliyorum niye? (suç benim kabul ediyorum sanırsamki balık hafızalımıyım ) yada nedir bendeki bu çaba ne geçecek elime çok daraldım galiba ,bir çıkıp gezsemmi yada bir kağıt kalem alıp kendimle dertleşsemmi yada anneme gidip sarılıp ağlasammı yada doktora gidip fişimi artık çekinmi desem sanırım delirmeninde sınırını geçtim,biriler beni anlasalar ne olur anlamasalar ne olur iş işden geçtikten sonra aman aman, öyle uzun uzun cümlerde değil derdim kısa ve öz net yani direk yüze çarpandan vede acısı çabuk geçeninden dolandırmadan,barındırmadan vede aldatılmadan, biri ve birileri benden sorgusuz sualsiz yaşadıklarım adına özür dilesin,,, ne olmuş hiçde saçma değil, birkere bende yaptım hiçde zor değil hiç saçma değil denedim gördüm niye biliyormusun? Karşındakine değerli olduğunu gösterir bu kadar zormudur değer vermek vede bunu gösternek bu kadar pahalımıdır.Oysa ne değersiz insancıklar var onları değerli yapan soysuzlar umrunda bile değilsiniz,,, ben kendimin kahramanıydım ve kendimin olarakta devam edeceğim çünkü; artık sıra bende derdinde değil amacım ben görevimi tamamladım ama henüz sıram dolmadı,az kaldı biliyorum o ziyniyetleri bozuk duvarları yıkmaya,ben hazırım sesimi en uzağaya duyurmaya çünkü; o duvarlar yıkıldığı an istediğim her şey işde beni o zaman kendiliğinden bulacak… ...
Başarısızlık sizin başarısız olduğunuz anlamına gelmez; sadece "henüz" başarmadığınız anlamına gelir.

Başarısızlık hiç bir şey başarmadığınız anlamına gelmez; bir şey öğrendiğiniz anlamına gelir.
Başaramamak sizin aptal olduğunuz anlamına gelmez; denemek için çok fazla inancınız olduğu anlamına gelir.

Başaramamak utanmanızı gerektirmez; çabalamaya niyetli olduğunuz anlamına gelir.
Başaramamak ona sahip olmadığınız anlamına gelmez; bir şeyi daha farklı yapmanız gerektiği anlamına gelir.

Başarısızlık sizin daha aşağı olduğunuz anlamına gelmez; mükemmel olmadığınız anlamına gelir.

Başarısızlık hayatinizi boşa harcadığınız anlamına gelmez; taze yeniden başlamak için bir nedeniniz olduğu anlamına gelir.

Başarısızlık pes etmeniz gerektiği anlamına gelmez; daha fazla çabalamanız gerektiği anlamına gelir.

Başarısızlık hiç bir zaman yapamayacağınız anlamına gelmez; sadece biraz daha uzun süreceği anlamına gelir.

"Başarıyı hedef alın, mükemmel olmayı değil. Yanlış yapma hakkından vazgeçmeyin, vazgeçerseniz yeni şeyler öğrenme ve gelişme imkânını kaybedersiniz. Unutmayın: Mükemmeliyetçiliğin arkasında korku yatar. İnsan olduğunuzu hatırlayarak korkularınızı göğüsleyin. Daha mutlu ve daha etkili olursunuz." DAVİD M.BURNS.
Yaşamak yürek ister; belki de bu yüzden dünyaya gelenlerin çok azı yaşar. Çoğunluğu yalnızca yaşadığı günü kurtarır, var olmakla yetinir ve kendi varlığı altında ezildikçe ezilir. Değiştiremeyeceği gerçekleri olduğu gibi kabul etmek ve bu değişmezlikten kendine yeni bir yaşam sevinci yaratmak da yürek ister; değiştirebileceğini değiştirmeye çalışmak da. Sanıldığı gibi insanı korkutan; dünya, zorluklar, yaşam koşulları ya da başkaları değildir. İnsan en çok kendisinden korkar; kendi duygularından, kendi güçsüzlüklerinden, kendi zaaflarından, kendi acılarından, kendi coşkularından ürker. Yaşama her dokunuşunda, duygularının alevlenip kendisini yakacağından çekinir. Onun için kaçar yaşamdan, aşktan kaçar, öfkeden, hareketten, sevinçten, kendisinden kaçar. Korku yüzünden yaşanamamış bir yaşamı ellerinde taşımaktan yorularak, kendisine uydurduğu bin bir türlü mazeretle yaşama arkasını dönmeye, gizlenmeye uğraşıp, gizliden gizliye yok olmaya çabalar. Korku kendine acımayı getirir; kendini zavallılaştırmaya baslar yaşamdan korktukça. Yaşamla yüz yüze gelmektense ağır ağır erimeyi tercih eder. Korktukça azalır gücü; korkuyla yaralanan bedeni artık en küçük bir dokunuşta acıyla inler. Her acıda korkusu biraz daha artar ve girdap gibi çeker içine güçsüzlük onu. Kendi korkusuna kalkıp kader der sonra, korkuyu değiştirilmez bir gerçek, alnına yazılmış bir yazgı olarak görür. Yeni bir aşkın düşüncesi bile titretir onu. Kalabalıktan korktuğu kadar yalnızlıktan da korkar. Hayatın hiçbir haline dayanamaz durumlara gelir. Sırtında yaşayamadığı hayatı, önünde yaşanacak günleriyle, kendi geçmişiyle geleceği arasında sıkışır kalır artık.

Kendi duygularıyla kuşatılır; döndüğü her yanda bir düşman gibi kendi duyguları çıkar karşısına. Şu yana dönse orada bir mutluluk vardır ama o mutluluğu değil mutluluğun arkasında gölgesi sezilen acıyı görür. Bu yana döndüğünde bir isyanın şevki vardır ama o isyanın çekiciliğini değil o isyan için ödenecek bedelin ağırlığının fark eder. Beri yanında bir aşk bekler onu ama o aşkın arkasından gelebilecek terk edilme ihtimaline diker gözlerini. Her kıpırtıyla örselenebileceğinden çekindiği için kıpırdayamaz bile yerinden; yaşama yaklaşabilmek için bir tek adım bile atmaya yetmez cesareti. Ona sevinci gösterseniz; "ya sonra" diye sorar! Aşkı gösterseniz, gene ayni sorudur onun aklini kurcalayan; "ya sonra"! Öfke, coşku, dostluk, sevişme, başkaldırı, direnme hep aynı soruyu sürükler peşinden; "ya sonra". Bilinmeyen bir "ya sonra" için bilinenlerin hepsini ıskalamayı kabullenir. Ama ne garip, duygularından, yaşanacakların sonrasından korkanlar, acıdan sakınanlar çeker en büyük acıyı. Yaşanmamış bütün duyguları zehirli sarmaşıklar gibi boy atıp ruhlarına dolanır. "Sonrası umurumda bile değil" deyip yaşamla kucak kucağa gelenlerden çok daha fazla yarayı yaşayamadıkları için alırlar. Yakınıp dururlar; çektikleri acılardan söz ederler. Acıyı da çekerler gerçekten ama acıdan korktukları için bunca acıyı çektiklerini görmezler bir türlü. Yaşamanın cesaret istediğini fark edemezler. Onun için çok az insan yaşar; çoğunluk yalnızca gününü kurtarır. Yaşanmamış günlerin altında inleyen çaresiz bir köle gibi yitik bir hayatı taşır güçsüz omuzlarında.

Kendi gerçeklerimiz, kendi duygularımızdır bizi böylesine ürküten; çatal diliyle tıslayan bir yılan görmüş tavşan gibi kendi kendimizi hareketsiz bırakan. Ve ne kadar çok korkarsanız, korkunuz o kadar artar. Ne kadar yaşarsanız, cesaretiniz o ölçüde bilenir. Yaşayamıyorsanız eğer, bu başkalarından dolayı değildir. Sizi güçsüzleştiren, sizi çaresizleştiren, sizi isyanlardan alıkoyan, değiştiremeyeceklerinizi kabul etmenize engel olan, değiştirebileceklerinizin üstüne gitmenize izin vermeyen, sizi yaşatmayan, sizin kendi korkularınızdır. [alıntıdır] ama aynen bencede....