engin can /// yedigünün şarkı yarışmasına yeni şarkılarımı yükledim... davetlimsiniz... çaylar beleş :))
6 YILA YAKIN ANTOLOJİ.COMDA SİZLERİN ARASINDAYIM SİZLERLE GEREK YORUM GEREK ŞİİRLERİMİ PAYLAŞTIM. BU ARADA BİRDE ŞİİR YANINDA ŞARKI OLARAKTA SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM...
KENDİME AİT ŞARKILARIMI ŞİMDİLİK YEDİGÜNÜN SİTESİNDE DİNLEMENİZ İÇİN BIRAKTIM... UMARIM BU AMATÖR ŞARKICIYI BESTECİYİ BEĞENİRSİNİZ... SİZ DEĞERLİ CANLARIN YORUMLARINI MANEVİ DESTEKLERİNİ BEKLİYORUM... AYRICA BU MESAJI BİR VİRÜZ GİBİ ETRAFA BULAŞTIRMAKTAN ÇEKİNMEYİN... ZARARSIZDIR :))
yedigünün düzenlemiş olduğu söz-beste yarışmasında siz arkadaşlarımla yaptığım çalışmaları paylaştığım için çok mutluyum, yorumlarınızı okuyunca çok mutlu oldum... yürekten teşekkür ediyorum... dün yeni bir video daha yükledim girip izlemeniz düşüncelerinizi yorumlarınızı bekliyorum... yedigünyıldızları sitesinde beni direk bulmanız için ben bir link kopyalıyorum buraya tıklarsanız bana direk ulaşabilirsiniz... ve arkadaşlarınızada yollarsanız bir kişiye daha ulaşabilirsek bu güzel paylaşımdan dolayı daha mutlu olacağım...
efendim kulağınızdan güzel melodiler hiç eksik olmasın...
YILLANAN YILLARIN YILLANMIŞ BİR KALPTE YILGINLIĞI...
Güneşin yakıcı sıcağına aldırmadan yürüyordu… Yere atılan bir sigara izmariti kadar efkarlıydı başı…
“Kent” dedi… Sanki dünyanın diğer adı… Masum yüzüyle aldatan, yutan insanları… “Dünya” dedi… Olabildiği kadar sahte… Solmayan, tozlanan sadece… El yapımı çiçeklerle eş değerde… Değilmi ki alçak kadındır anlamı! Yapmacıklık da üzerinde sahici duran en güzel libastır herhalde… Bunları neden düşünüyordu bilmiyordu… Az önce deniz kenarındaydı… Dalgalar kıyıya vurdukça yumruklarını daha bir sıkıyordu… Birden bir acı hissetti sağ avucunun içinde… Hatırlayınca dudağının kıvrımlarından buruk bir tebessüm yayıldı yüzüne… O devasa yokuşu yuvarlanırcasına inerken, ayağına takılan taşı, denizi gördüğünde atacak bir şeyi olsun diye eline almıştı…
Öyle ya! Yoksuldu… Bir banliyö kadar yoksul ve garipti sahipsiz kalbi… Elindeki taşa, yüzündeki o buruk tebessümle bir daha baktı… Bir dağa bakar gibi, bir dağı yıkar gibi baktı ve hiç düşünmeden bıraktı uçsuz bucaksız denizin ortasına… Suda çıkan ses, dudağındaki “ah” kadar acıtmasa da içini, en az deniz kadar bulanmıştı kafası… Attığı çakıl taşı henüz çakılmamışken denizin dibine, sağ elindeki taşın boşluğuna efkar damıtarak ayrılmıştı, dinmeyen dalgalarıyla kayaların bağrını delen deniz kenarından… Bir rüzgar esti, dudak kıvrımından yüzüne yayılan buruk tebessümü alıp götüren tarzdan… Bir rüzgar esti ve geçmişin tüm sayfaları yüzüne kapandı… Bir rüzgar esti, kelimelere yüzü, yüzüne kelimeler bulaştı… Bir rüzgar esti ve kalbi kayboldu…
Mevsimlerin yaz’ı kalbinde hüzün oldu… (U) yarısını kalbinde taşıdığı asırlık bir aşkın hatırına, kelimelerini cümleye dönüştürüyordu… Aşk hatırınaydı bu çala kalemliği… Susuzdu… Kimsesizliği kanıtlanmış yaşlı bir şair, yıllar sonra aşka susuyordu… Aşk hatırına susuyordu…
Diline boca ettiği onca kelimenin orta yerinden kopup gelen aşkın sesiyle, geride bıraktığı masmavi bir denizin hırçın dalgaları harmanlanınca acı belirdi göğsünde… O alışkındı… Aldırmadı… Sahile yakın çocuk parkından geçerken, anne olmanın gururunu bir onur gibi alnında taşıyan genç bir annenin yanında buldu kendini… İzin istedi ve oturduğu yerde, kendinin kendinsizliğinde kayboldu saatlerce…
Çok güzel saçları vardı… Uzun, buğday rengi, pırasa ve gür saçları, üç dişli bir tokanın altında güzelliğinden ötürü hapsedilmiş mahkumlardı sanki… Elindeki bez bebeğini annesine verip, afacan çocukların oynaması için yapılmış demirlere koştu… Önce güzel saçlarını özgür bıraktı ve demirlere tersten asılarak saçlarını sallamaya başladı… Çok güzel saçları vardı… Annesi fark edip:
“Yaptığını gördüm bu çok tehlikeli, hadi eve gidiyoruz” diyerek, bez bebeği eline verdiğinde güneş yüzünde gün soldu küçük kızın… Hüzünle arkasına bakarak ayrılırken, saçları güzel olmayan bir kızın, aynısını yapmaya çalıştığını son anda fark etti…
Buğday renkli, güzel saçlı kızın gidişini izlerken şair; adına “Can” diye seslenilen sesi takip ettiğinde gördü onu… Parkın uç noktasına gidip, bir maraton koşucusu edasıyla koşuyor, ayağındaki spor ayakkabılarıyla kayağa merdivensiz çıktığında ise, büyük bir kahramanmış gibi alkışlanmayı bekliyordu… Adı Can’dı… AfaCandı… Uzun kirpiklerinden büyük ve ela gözleri öyle parlıyordu ki; sanki güneş bu gün onun gözlerinden doğmuştu sabaha… Afacandı… Durmuyordu durduğu yerde… Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle, yaşlı bir şairin zihnini yorduğunu bilmiyordu… Yaşlı şair, Can’ın afacanlığında 60 yıl öncesine gidip gidip gelirken, birden bir şey oldu… Can’ın gülen gözlerinden akan yaşlarla toprak sulandı… Can ağladı… Etrafına toplanan çocuklardan utanmamacasına ağladı, ağladı… Ve toprak Can’ın gözyaşlarıyla çamura bulandı… Yaşlı şairin yüreğinde, gözleri güzel bir çocuk kalbini dağladı… Can oyun parkından, uzun kirpikleri birbirine yapışmış olarak ayrıldı… Can gitti… Ve gökyüzü gözden kayboldu… Can, yaralanan dizinde, bir şairin kalbi kanadığını hiç bilmedi…
Gün akşam oldu… Çocuklar ayrıldı bir bir çocuk parkından… Çocuk parkı çocuksuz kaldı… Gün akşam oldu… Ve saçlarına çamaşır suyu bulaşmış yaşlı bir şair, alnına düşen son çizgiyle, garipliğini kanıksadı…
Ayaklarına prangalanmış aşksızlığıyla tırmanırken devasa yokuşu; giderken ayağına takılan ve taş sandığı şeyin aslında kendi kalbi olduğunu anladı… İçinde bir gemi düdüğünü çalarak ayrıldı limandan! Son tren kalktı son istasyondan… Önünde devasa bir yokuş, arkasında oyunsuz bir oyun parkı… Öylece kalakaldı… Sağ elini sıktığında, solunda boş kalan bir tarih kanadı…
Ve yaşlı şairin dudaklarından, her vakit genç kalan bir şiir döküldü devasa yokuşun eteklerine: “AHH! ”
İki harflik bir şiirin, ilk ve son dizesine ömrünü bağladı…
AYŞE Ak bulutlar içinde yola doğarsın ayşe Alacadır tan yeri bekle ağlarsın ayşe Toprağa odaklanmış bir incecik fidansın ayşe Birazda başkaları varsın kırılsın ayşe
0muzunda toprak testin bir elinde orağın Üç saatlik bir yolun ucundadır durağın Dere tepe düzse yola sarpcadır dağın Saçların bu uğurda neden ağarsın ayşe
Sen kanlı ter dökersin kara taşlar bağ olur Cevrendeki başaklar bir altından ağ olur Sessizce kavrulursun imime dağ olur Yinede gülümsersin ne kibarsın ayşe
Erine eş olan yurda evlat veren sen Hamurunu pişiren ekinini deviren sen Toprağa omay gibi kanadını geren sen Umut gibi her yerde kalbe dolarsın ayşe
Mor gölgeler inerken akşam ışığında caddeye Eşi olursun tepeden yükselen soldun aya Yol bir dolaşık cile ömür yetmez sarmaya Çöllerde acılmadan solan baharsın ayşe
Yavruların bekleşir sokaklarda şehrin Onları doyurmaya şimdi evde döğün Erkeğin gözünde bir başka kadınsın düğün *Bir işleyen yaran var bilmem kim sarsın ayşe
Seni eller tanımaz yurdumun kara gülü Güzelliğin bir kara ferayla örtülü Ela gözler parlasın ser anlına kahkülü *Bulutta güneş gibi bir ok bir varsın ayşe
AKREP
*Arkadaş evinize geldiğinde misafir gibi)) davranır* )) *Dost geldiğinde buzdolabını açıp istediğini )) alır * )) )) *Arkadaş senin ağladığını görmez* )) *Dostunun omuzu ise senin gözyaşlarınla ıslanır )) * )) )) *Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile )) gelir* )) *Dost sana yardım etmek için erken gelir; )) toparlanman için geç gider * )) )) *Arkadaş, onu o yattıktan sonra ararsan rahatsız )) olur* )) *Dost neden bu kadar geciktiğini sorar, derdini )) anlatmak için * )) )) *Arkadaş bir kavgadan sonra her şeyin bittiğini )) düşünür* )) *Dost ise tekrar arar * )) )) *Arkadaş senin daima onun arkanda olmanı ister* )) *Dost ise her zaman senin arkandadır * )) )) *Arkadaş zaaflarınızı öğrenir ve onları )) kullanabilir* )) *Dost zevklerinizi öğrenir ve onlara hitap eder* )) )) *Arkadaş zayıflıklarınızı bilirse başınıza )) kakar* )) *Dost zayıflıklarınızı bilirse örtmeye )) çalışır * )) )) *Arkadaş sizi ikinci görmek ister* )) *Dost ikinciniz olmaktan şeref duyar * )) )) *Arkadaş sıkıntınız olmadığında )) yanınızdadır* )) *Dost sıkıntınız olduğunda size koşar* )) )) *Arkadaşlarınıza siz huzur vermeye )) çalışırsınız* )) *Dostlarınız size huzur vermeye çalışır * )) )) *Arkadaş bu mesajı okur ve siler* )) *Dost okur ve dostlarına yollar
10.10.2010 - 01:15
MERHABA SEVGİLİ ÜSTADEM!
DOĞUM GÜNÜNÜZÜ KUTLUYOR, SIHHAT, AFİYET, SAADET İÇERİSİNDE NİCE YILLAR, ÖMRÜNÜZE VE İLHAMINIZA BEREKETLER NİYAZ EDİYOR, HER ŞEYİN GÖNLÜNÜZCE TECELLİSİNİ DİLİYORUM.
ANTALYA'DAN SAYGILARLA..
10.05.2009 - 15:58
SEVSENDE SEVEMEZSİN _engin_can
engin can /// yedigünün şarkı yarışmasına yeni şarkılarımı yükledim... davetlimsiniz... çaylar beleş :))
6 YILA YAKIN ANTOLOJİ.COMDA SİZLERİN ARASINDAYIM SİZLERLE GEREK YORUM GEREK ŞİİRLERİMİ PAYLAŞTIM. BU ARADA BİRDE ŞİİR YANINDA ŞARKI OLARAKTA SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM...
KENDİME AİT ŞARKILARIMI ŞİMDİLİK YEDİGÜNÜN SİTESİNDE DİNLEMENİZ İÇİN BIRAKTIM... UMARIM BU AMATÖR ŞARKICIYI BESTECİYİ BEĞENİRSİNİZ... SİZ DEĞERLİ CANLARIN YORUMLARINI MANEVİ DESTEKLERİNİ BEKLİYORUM... AYRICA BU MESAJI BİR VİRÜZ GİBİ ETRAFA BULAŞTIRMAKTAN ÇEKİNMEYİN... ZARARSIZDIR :))
yedigünün düzenlemiş olduğu söz-beste yarışmasında siz arkadaşlarımla yaptığım çalışmaları paylaştığım için çok mutluyum, yorumlarınızı okuyunca çok mutlu oldum... yürekten teşekkür ediyorum... dün yeni bir video daha yükledim girip izlemeniz düşüncelerinizi yorumlarınızı bekliyorum... yedigünyıldızları sitesinde beni direk bulmanız için ben bir link kopyalıyorum buraya tıklarsanız bana direk ulaşabilirsiniz... ve arkadaşlarınızada yollarsanız bir kişiye daha ulaşabilirsek bu güzel paylaşımdan dolayı daha mutlu olacağım...
efendim kulağınızdan güzel melodiler hiç eksik olmasın...
işte link:: http://www.yedigunyildizlari.com/ygy3/Profile.action? pUid=170262
kullanıcı adım: engin_can
yorumlarınız ve paylaşımınız için canı gönülden teşekkür ediyorum.... esen kalın... engin cann
30.04.2009 - 01:16
Derya şiirlerime yapmış olduğun yorumlar çok samimi
ve içten. Teşekkürler
13.04.2009 - 13:54
YILLANAN YILLARIN YILLANMIŞ BİR KALPTE YILGINLIĞI...
Güneşin yakıcı sıcağına aldırmadan yürüyordu… Yere atılan bir sigara izmariti kadar efkarlıydı başı…
“Kent” dedi… Sanki dünyanın diğer adı… Masum yüzüyle aldatan, yutan insanları… “Dünya” dedi… Olabildiği kadar sahte… Solmayan, tozlanan sadece… El yapımı çiçeklerle eş değerde… Değilmi ki alçak kadındır anlamı! Yapmacıklık da üzerinde sahici duran en güzel libastır herhalde… Bunları neden düşünüyordu bilmiyordu… Az önce deniz kenarındaydı… Dalgalar kıyıya vurdukça yumruklarını daha bir sıkıyordu… Birden bir acı hissetti sağ avucunun içinde… Hatırlayınca dudağının kıvrımlarından buruk bir tebessüm yayıldı yüzüne… O devasa yokuşu yuvarlanırcasına inerken, ayağına takılan taşı, denizi gördüğünde atacak bir şeyi olsun diye eline almıştı…
Öyle ya! Yoksuldu… Bir banliyö kadar yoksul ve garipti sahipsiz kalbi… Elindeki taşa, yüzündeki o buruk tebessümle bir daha baktı… Bir dağa bakar gibi, bir dağı yıkar gibi baktı ve hiç düşünmeden bıraktı uçsuz bucaksız denizin ortasına… Suda çıkan ses, dudağındaki “ah” kadar acıtmasa da içini, en az deniz kadar bulanmıştı kafası… Attığı çakıl taşı henüz çakılmamışken denizin dibine, sağ elindeki taşın boşluğuna efkar damıtarak ayrılmıştı, dinmeyen dalgalarıyla kayaların bağrını delen deniz kenarından… Bir rüzgar esti, dudak kıvrımından yüzüne yayılan buruk tebessümü alıp götüren tarzdan… Bir rüzgar esti ve geçmişin tüm sayfaları yüzüne kapandı… Bir rüzgar esti, kelimelere yüzü, yüzüne kelimeler bulaştı… Bir rüzgar esti ve kalbi kayboldu…
Mevsimlerin yaz’ı kalbinde hüzün oldu… (U) yarısını kalbinde taşıdığı asırlık bir aşkın hatırına, kelimelerini cümleye dönüştürüyordu… Aşk hatırınaydı bu çala kalemliği… Susuzdu… Kimsesizliği kanıtlanmış yaşlı bir şair, yıllar sonra aşka susuyordu… Aşk hatırına susuyordu…
Diline boca ettiği onca kelimenin orta yerinden kopup gelen aşkın sesiyle, geride bıraktığı masmavi bir denizin hırçın dalgaları harmanlanınca acı belirdi göğsünde… O alışkındı… Aldırmadı… Sahile yakın çocuk parkından geçerken, anne olmanın gururunu bir onur gibi alnında taşıyan genç bir annenin yanında buldu kendini… İzin istedi ve oturduğu yerde, kendinin kendinsizliğinde kayboldu saatlerce…
Çok güzel saçları vardı… Uzun, buğday rengi, pırasa ve gür saçları, üç dişli bir tokanın altında güzelliğinden ötürü hapsedilmiş mahkumlardı sanki… Elindeki bez bebeğini annesine verip, afacan çocukların oynaması için yapılmış demirlere koştu… Önce güzel saçlarını özgür bıraktı ve demirlere tersten asılarak saçlarını sallamaya başladı… Çok güzel saçları vardı… Annesi fark edip:
“Yaptığını gördüm bu çok tehlikeli, hadi eve gidiyoruz” diyerek, bez bebeği eline verdiğinde güneş yüzünde gün soldu küçük kızın… Hüzünle arkasına bakarak ayrılırken, saçları güzel olmayan bir kızın, aynısını yapmaya çalıştığını son anda fark etti…
Buğday renkli, güzel saçlı kızın gidişini izlerken şair; adına “Can” diye seslenilen sesi takip ettiğinde gördü onu… Parkın uç noktasına gidip, bir maraton koşucusu edasıyla koşuyor, ayağındaki spor ayakkabılarıyla kayağa merdivensiz çıktığında ise, büyük bir kahramanmış gibi alkışlanmayı bekliyordu… Adı Can’dı… AfaCandı… Uzun kirpiklerinden büyük ve ela gözleri öyle parlıyordu ki; sanki güneş bu gün onun gözlerinden doğmuştu sabaha… Afacandı… Durmuyordu durduğu yerde… Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle, yaşlı bir şairin zihnini yorduğunu bilmiyordu… Yaşlı şair, Can’ın afacanlığında 60 yıl öncesine gidip gidip gelirken, birden bir şey oldu… Can’ın gülen gözlerinden akan yaşlarla toprak sulandı… Can ağladı… Etrafına toplanan çocuklardan utanmamacasına ağladı, ağladı… Ve toprak Can’ın gözyaşlarıyla çamura bulandı… Yaşlı şairin yüreğinde, gözleri güzel bir çocuk kalbini dağladı… Can oyun parkından, uzun kirpikleri birbirine yapışmış olarak ayrıldı… Can gitti… Ve gökyüzü gözden kayboldu… Can, yaralanan dizinde, bir şairin kalbi kanadığını hiç bilmedi…
Gün akşam oldu… Çocuklar ayrıldı bir bir çocuk parkından… Çocuk parkı çocuksuz kaldı… Gün akşam oldu… Ve saçlarına çamaşır suyu bulaşmış yaşlı bir şair, alnına düşen son çizgiyle, garipliğini kanıksadı…
Ayaklarına prangalanmış aşksızlığıyla tırmanırken devasa yokuşu; giderken ayağına takılan ve taş sandığı şeyin aslında kendi kalbi olduğunu anladı… İçinde bir gemi düdüğünü çalarak ayrıldı limandan! Son tren kalktı son istasyondan… Önünde devasa bir yokuş, arkasında oyunsuz bir oyun parkı… Öylece kalakaldı… Sağ elini sıktığında, solunda boş kalan bir tarih kanadı…
Ve yaşlı şairin dudaklarından, her vakit genç kalan bir şiir döküldü devasa yokuşun eteklerine: “AHH! ”
İki harflik bir şiirin, ilk ve son dizesine ömrünü bağladı…
AH’ın anlamını kimse anlamadı…
14.02.2009 - 16:02
AYŞE
Ak bulutlar içinde yola doğarsın ayşe
Alacadır tan yeri bekle ağlarsın ayşe
Toprağa odaklanmış bir incecik fidansın ayşe
Birazda başkaları varsın kırılsın ayşe
0muzunda toprak testin bir elinde orağın
Üç saatlik bir yolun ucundadır durağın
Dere tepe düzse yola sarpcadır dağın
Saçların bu uğurda neden ağarsın ayşe
Sen kanlı ter dökersin kara taşlar bağ olur
Cevrendeki başaklar bir altından ağ olur
Sessizce kavrulursun imime dağ olur
Yinede gülümsersin ne kibarsın ayşe
Erine eş olan yurda evlat veren sen
Hamurunu pişiren ekinini deviren sen
Toprağa omay gibi kanadını geren sen
Umut gibi her yerde kalbe dolarsın ayşe
Mor gölgeler inerken akşam ışığında caddeye
Eşi olursun tepeden yükselen soldun aya
Yol bir dolaşık cile ömür yetmez sarmaya
Çöllerde acılmadan solan baharsın ayşe
Yavruların bekleşir sokaklarda şehrin
Onları doyurmaya şimdi evde döğün
Erkeğin gözünde bir başka kadınsın düğün
*Bir işleyen yaran var bilmem kim sarsın ayşe
Seni eller tanımaz yurdumun kara gülü
Güzelliğin bir kara ferayla örtülü
Ela gözler parlasın ser anlına kahkülü
*Bulutta güneş gibi bir ok bir varsın ayşe
AKREP
*Arkadaş evinize geldiğinde misafir gibi)) davranır*
)) *Dost geldiğinde buzdolabını açıp istediğini
)) alır *
))
)) *Arkadaş senin ağladığını görmez*
)) *Dostunun omuzu ise senin gözyaşlarınla ıslanır
)) *
))
)) *Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile
)) gelir*
)) *Dost sana yardım etmek için erken gelir;
)) toparlanman için geç gider *
))
)) *Arkadaş, onu o yattıktan sonra ararsan rahatsız
)) olur*
)) *Dost neden bu kadar geciktiğini sorar, derdini
)) anlatmak için *
))
)) *Arkadaş bir kavgadan sonra her şeyin bittiğini
)) düşünür*
)) *Dost ise tekrar arar *
))
)) *Arkadaş senin daima onun arkanda olmanı ister*
)) *Dost ise her zaman senin arkandadır *
))
)) *Arkadaş zaaflarınızı öğrenir ve onları
)) kullanabilir*
)) *Dost zevklerinizi öğrenir ve onlara hitap eder*
))
)) *Arkadaş zayıflıklarınızı bilirse başınıza
)) kakar*
)) *Dost zayıflıklarınızı bilirse örtmeye
)) çalışır *
))
)) *Arkadaş sizi ikinci görmek ister*
)) *Dost ikinciniz olmaktan şeref duyar *
))
)) *Arkadaş sıkıntınız olmadığında
)) yanınızdadır*
)) *Dost sıkıntınız olduğunda size koşar*
))
)) *Arkadaşlarınıza siz huzur vermeye
)) çalışırsınız*
)) *Dostlarınız size huzur vermeye çalışır *
))
)) *Arkadaş bu mesajı okur ve siler*
)) *Dost okur ve dostlarına yollar
Toplam 5 mesaj bulundu