Yüzyillar önce yüzyil uyuyan bir prenses varmis,bir büyücünün zulmünün esaretinde kimbilir belki olabilecek bir uyanisi beklemis yüzyil boyunca.
işte o masal! !
Her masalin,her söylencenin uzun uykusunda bir uyanma vakti vardir.Ve o gelmeden girisilen her eylem bir serüven yalnizligi olarak kalir.Öyle anilir. Ve yüzyil sonra vadesi erisip bir prens çikmis ortaya.Masalin ve yüzyilin kendisine verdigi bu görevi seve seve üstlenmis; zaten uyuyan güzel hakkinda yüzyildir söylenegelenlerin etkisinde daha onu görmeden deliler gibi tutulmus ona.Kendisine verilmis misyona mi,uyuyan güzele mi asik oldugunu ayiredemeyecek kadar toymus o zamanlar.Böylelikle hayranligin ,sevginin,sevdanin,askin,cinselligin ve beraberligin bir kulak dolgunlugu oldugunu birkez daha görüyoruz 'Bizim'sandigimiz birçok duygunun,düsüncenin,degerin ve dogrunun içimize usul usul islenmis bir kulak dolgunlugu oldugunu... Ve prens dudaklarinda yüzyildir beklettigi öpücügüyle birlikte saraya dogru yollandi.
Masalina kahraman olma zamani gelmisti.
Prensesin odasina geldi.Prenses uykusunun içersinde batik bir gemi gibi gizemliydi.Uykusuyla bütünlenmis güzelligine,efsanesinin güzellestirdigi yüzüne uzun uzun bakti Prens.Çok uzaktan,çok uzaklardan,tam yüzyil sonrasindan bakti. Sonra kararini verdi: Aradan yüzyil geçse de uyandirmayacakti onu. O gün gelse de. Uyandirdiginda bu sevdanin,bu büyünün,bu tilsimin bozulacagini biliyordu çünkü; bir bakis,birkaç söz,bir dokunus herseyi bozacakti.Sevmek suskunluktu, sevmek kesin sessizlikti,sevmek uzaklikti,sevmek dokunamamak,erisememek, sevisememekti.
Ya da yüzyildir böyle ögretilmisti sevmek.
Gözlerini açar açmaz,yüzyildir gördügü düslerin animsayamadiklarindan ve o düslerin tümünden,siziya benzer bir duygu olacakti kalakalmis olan. Biliyordu bu sizi hep olacakti.Kaldi ki,o düslerin tümüne egemen olan ortak motifler,zaman zaman,yani yasadikça; yasamini,iliskilerini yoklayacakti elbet. O düslerin tümü animsanmak içindi.Sonsuz bir animsayisti hersey; animsayis ve unutus.Ömrünün bundan sonrasi düslerinde gördüklerini yasamakla geçecekti.Insan uzun uykulardan sonra yalvaç bir yalnizliga uyaniyor.
Aradan yüzyil geçtikten sonra hiçbir uyanis mutlu olamaz.
Benim için artik çok geç kalmis bir sevgi bu,ben seversem yüzyil öncesinin sevgisiyle sevecegim,o severse, beni üzerinden yüzyil geçmis bir sevgiyle sevecek.Aramizda kaç takvimin uzakligi duruyor.Bir öpücük,yalnizca bir öpücük bu uzakligi kapatmaya yeter mi? Sevgi, Zehirli bir düsün,büyülü sözcügü... Öte yandan sevmek göze almakti,sonuna dek gitmekti,gidebilmek yürekliligiydi. Biliyordu prenses uykusundan uyandiginda,ya da uyanir uyanmaz onu eskisi kadar sevmeyecekti.Çünkü sevmek sessiz ve tek basina birseydi.Sevmek yalnizliktir.Onu eskisi kadar sevemeyeceginden korkuyordu.Onu uyandirmaktan korkuyordu. Eskisi kadar sevemeyecekti,belki de hiç sevemeyecekti...........................
03.07.2010 - 17:37
Doğum gününüzü candan kutlar nice sağlıklı mutlu uzun yıllar dilerim iyiki doğdunuz iyiki varsınız Sevgilerimle :)
28.07.2009 - 10:17
Yüzyillar önce yüzyil uyuyan bir prenses varmis,bir
büyücünün zulmünün esaretinde kimbilir belki olabilecek bir
uyanisi beklemis yüzyil boyunca.
işte o masal! !
Her masalin,her söylencenin uzun uykusunda bir uyanma vakti
vardir.Ve o gelmeden girisilen her eylem bir serüven yalnizligi
olarak kalir.Öyle anilir.
Ve yüzyil sonra vadesi erisip bir prens çikmis ortaya.Masalin
ve yüzyilin kendisine verdigi bu görevi seve seve üstlenmis;
zaten uyuyan güzel hakkinda yüzyildir söylenegelenlerin etkisinde
daha onu görmeden deliler gibi tutulmus ona.Kendisine verilmis
misyona mi,uyuyan güzele mi asik oldugunu ayiredemeyecek kadar
toymus o zamanlar.Böylelikle hayranligin
,sevginin,sevdanin,askin,cinselligin ve beraberligin bir kulak
dolgunlugu oldugunu birkez daha görüyoruz 'Bizim'sandigimiz
birçok duygunun,düsüncenin,degerin ve dogrunun içimize usul usul
islenmis bir kulak dolgunlugu oldugunu...
Ve prens dudaklarinda yüzyildir beklettigi öpücügüyle
birlikte saraya dogru
yollandi.
Masalina kahraman olma zamani gelmisti.
Prensesin odasina geldi.Prenses uykusunun içersinde batik bir gemi
gibi gizemliydi.Uykusuyla bütünlenmis güzelligine,efsanesinin
güzellestirdigi yüzüne uzun uzun bakti Prens.Çok uzaktan,çok
uzaklardan,tam yüzyil sonrasindan bakti.
Sonra kararini verdi:
Aradan yüzyil geçse de uyandirmayacakti onu.
O gün gelse de.
Uyandirdiginda bu sevdanin,bu büyünün,bu tilsimin
bozulacagini biliyordu çünkü; bir bakis,birkaç söz,bir
dokunus herseyi bozacakti.Sevmek suskunluktu, sevmek kesin
sessizlikti,sevmek uzaklikti,sevmek dokunamamak,erisememek,
sevisememekti.
Ya da yüzyildir böyle ögretilmisti sevmek.
Gözlerini açar açmaz,yüzyildir gördügü düslerin
animsayamadiklarindan ve o düslerin tümünden,siziya benzer bir
duygu olacakti kalakalmis olan. Biliyordu bu sizi hep
olacakti.Kaldi ki,o düslerin tümüne egemen olan ortak
motifler,zaman zaman,yani yasadikça; yasamini,iliskilerini
yoklayacakti elbet. O düslerin tümü animsanmak içindi.Sonsuz bir
animsayisti hersey; animsayis ve unutus.Ömrünün bundan
sonrasi düslerinde gördüklerini yasamakla geçecekti.Insan uzun
uykulardan sonra yalvaç bir yalnizliga uyaniyor.
Aradan yüzyil geçtikten sonra hiçbir uyanis mutlu olamaz.
Benim için artik çok geç kalmis bir sevgi bu,ben seversem
yüzyil öncesinin sevgisiyle sevecegim,o severse, beni üzerinden
yüzyil geçmis bir sevgiyle sevecek.Aramizda kaç takvimin
uzakligi duruyor.Bir öpücük,yalnizca bir öpücük bu
uzakligi kapatmaya yeter mi?
Sevgi,
Zehirli bir düsün,büyülü sözcügü...
Öte yandan sevmek göze almakti,sonuna dek gitmekti,gidebilmek
yürekliligiydi. Biliyordu prenses uykusundan uyandiginda,ya da
uyanir uyanmaz onu eskisi kadar sevmeyecekti.Çünkü sevmek sessiz ve
tek basina birseydi.Sevmek yalnizliktir.Onu eskisi kadar
sevemeyeceginden korkuyordu.Onu uyandirmaktan korkuyordu.
Eskisi kadar sevemeyecekti,belki de hiç sevemeyecekti...........................
Toplam 2 mesaj bulundu