Sirkeci Tren - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı





























sorma menden haralıyam
bu sualden yaralıyam
sinem çalım çapraz dağlı
kalbi param paralıyam
kapısız bir kafesdeyim
ne farkı var haralıyam
vatanımda vatanımdan
aralıyam aralıyam
birdir bana baku tebriz
telafer, ankara, gence
türkistan'a söz gelince
sakın sorma haralıyam
harda türk var oralıyam
harda türk var oralıyam

prof.nureddin rızaoğlu





Ağıt

Ağlayın, parmakları nur
Sularından kınalı kızlarım
Ağlasın Meraga göklerinden
Meraga'ya bakıp yıldızlarım

Yollara Kürşadlar uzanmış ölü
Ağlasın Akülke, ağlasın Sütgölü
Yiğitlerim uyur gurbet ellerde
Kimi Semerkant'ta bekler beni
Kimi Caber'de

Caber yok, Tiyanşan yok, Aral yok
Ben nasıl varım?
Ağla ey Tanrı dağlarıdan
İndirilmiş Tanrım

Şu yakın suların
Kolu neden bükülmez
Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin
Benden doğar, bana dökülmez?

Ben ki ataeşle konuşurdum.selle konuşurdum
İdil'le Tuna'yla Nil'le konuşurdum
''Sangaryos''u ''Sakarya'' yapan
''İkonyom''u ''Konya'' yapan
Dille konuşurdum

Arif Nihat Asya







Türkistan İhtilalcilerini Türküsü

Ey, Türkistan, şanlı ülke, güzel anayurt!
Bir gün gelir kaldırırız yine bayrağı;
İçimizden elbet çıkar yeni bir Bozkurt,
Yabancıdan geri alır kutlu toprağı...
Küçük kuşlar bize hergün şöylece çiler:
Ey ölümle el sıkışan ihtilalciler!
Size der ki gökten inen kutsi elçiler!
Siz buldunuz ebediyet denen kaynağı...

Biz, mezarsız ölüp giden genç atsızlarız;
Yaramızı suyla yıkar, otla sararız;
Kimsemiz yok, fakat gönüllerde biz varız,
Bize şefkat sunmaz hiçbir kadın dudağı...

Bak Timur'un, Gültekin'in ruhu ne diyor:
Şanlı günler şimdi efsane diyor,
İt canlı rus vatanını soyuyor, yiyor,
Ey, büyük Türk haydi artık kaldır sancağı!

Mazideki zaferlerden kalmadı bir iz;
Döktüğünüz kanlar oldu bir deniz...
Birgün elbet yeni baştan birleştiririz:
Türkmen, Kırgız, Uygur, Başkurt, Özbek, Kazağı.

ATSIZ








SEVMEK
Bu kaçıncı türkü sana yaktığım
Çıktığım kaçıncı uzun yolculuk
Bu böyle kaçıncı çılgınca yorum...
Bir derviş gönlüyle kırk yıldan beri
Başımı yastığa seninle koyuyorum
Her sabah seninle uyanıyorum
Umurumda değil yasaklar, suçlamalar...
Ben seni seviyorum.

Senin benden haberin yok, merhametin yok
Çok çektirdin bana, yılmadım, usanmadım
Yine de kimseden kıskanmadım
Ben seni benim gibi seveni seviyorum

İsteseydin koşardın yayan yapıldak
Ak-pak duygularımla katılırdım çağrına
Ne kağanlar, hükümdarlar öldü uğruna
Ben senin uğrunda, öleni seviyorum.

Seni anlatıyorum yüz binlerce insana
Yana yana, döne döne anlatıyorum.
Sözlerime sımsıcak gözyaşı katıyorum
Seni birazcık olsun seveni seviyorum

Bir gün senden biri geliyor bana
Sana benzetiyorum, dilim-damağım kuruyor
Donup kalıyorum birden, anlatması zor
Kim çıkıp gelse senden, o geleni seviyorum.

Taşına-toprağına kurban olduğum
Bulduğum, vurulduğum en büyük destan
TÜRKİSTAN TÜRKİSTAN ULUĞ TÜRKİSTAN
Ben seninle ağlayıp güleni seviyorum

Yavuz Bülent Bakiler




Şimdiki Zaman Çekiminde Bir Mahkuma Mektup

Sana bu mektubu bir gece yarısında yazıyorum
azatlığın zirvesinde sohbete dalmış yıldızlar
zühre bir şarkı tutturmuş babilden kalan
zavallı dünya habersiz, zavallı dünya sağır
bir Harutla Marut birde ben dinliyorum
Derken kayıp gidiyor yıldızlardan birisi
Bir intikam fişeği gibi saplanıyor karanlığın karnına
Senin namına yıldızları kıskanıyorum
Kimbilir kaç ışık yılı uzakta öfkeyle kollarını çemriyor yalancı fecir
imanım gibi biliyorum vakit asılmak vaktidir
ve taksim gazinolarında trahomlu şairler
mısra arıyorlar masaların altında
kanını içiyorlar bilmeden cennet atlarının
ben yurdumun en sert tütününden bir sigara yakıyorum
dumanı ciğerlerime değil iliklerime çekiyorum
ne kadar ürkek ceylan varsa asya çöllerinde
domaniç yaylasında ne kadar dizginsiz at
başlıyorlar kılcal damarlarımda koşmaya
sıcak solukları yalarken anlımı toynaklarını hissediyorum alyuvarlarımda

sana bu mektubu evimin balkonundan yazıyorum
sağ elimi koyuyorum tam yüreğimin üstüne
çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı duyuyorum
ulu kayalar parçalanıyor beynimin bir yerine
bir yerinde demirden dağlar eriyor
atlas yelkenli gemileri unutmuş bir kaç levent
viski kokulu bulvarlarda yavaş yavaş ölüyör
istediğin o seccadeyi hemen gönderiyprum
üstünde kabe resmi ve anamın duları var
ve bildiğin sebeplerden ben gelemiyorum
yine biliyorsun ki sevmedim ülküden başkasını
başı dumanlı dağları dolunayı ufukları
birde çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı
önce Allah sonra genlerim şahit sevgimi
üçbinyıl sonra doğacak torunuma yolluyorum
trahomlu şairler doğruluyorlar masaların altından
parmakları fahişelerin karanlık saçlarında
benim kalemeimden kan değil süt damlıyor
geceler boyu böyle geleceği emziriyprum
kahrolayım sevmedim ülküden başkasını
bir de seni çok seviyorum

Dilaver Cebeci