Hikâyem çok eskiden başladı aslında, ta 2001’de… 2001’de doğmadım elbette, çok daha önce doğdum, ama ilk o zaman kaleme almaya başladım yazdıklarımı, hem de yaşadıklarımı… Öncesinde sadece yaşıyordum ve uçup gidiyordu her şey, sonra yaşadıklarımla dünyaya en azından defterimde bir iz bıraktığımı hissettim, böylece yaşamım anlam kazandı. Belki de pek etmediğim bir itiraf etmeliyim. Hep intihara meyilliydim, ama 2001’de yazdığım o ilk şiirlerle garip bir durumu fark ettim. “Bir nefes daha sigara, son bir bira daha, ondan sonra uyurum.” diyen bir keş gibi ölümümü sürekli erteledim: “Son bir şiir daha, o zaman intihar ederim.” Sonra bir tane daha… Derken bir baktım seneler geçti, yaşadıklarım da, yazdığım şiirler de birikti. Sonra da “Bari tüm şiirlerimi kitap halinde bastırayım, öyle intihar ederim.” dedim hep… Ama kolay değildi. Hiçbir yayınevi kolay kolay şiir kitabı basmıyordu. Hem de o ilk yazdığım şiirler çok kötüydü aslında, ama bana o kadar güzel geliyorlardı ki! Çocuklarım gibiydiler, insan sırf çirkin doğdu diye çocuğunu sevmez olur mu hiç! Onlar benim bebeklerimdi, çocuklarımdı, kimse onları yazdığım için benimle gurur duymasa da ben onlarla gurur duyuyordum, onlar benimdi, sadece benim. Belki de bu dünyada “benim” diyebileceğim yegâne şeylerdi onlar. Ben böyle düşünürken bir yandan da, yazdıklarını yaktığını söyleyen insanlara dehşetle bakıyordum. Benim gözümde onlar bebek katilleriydi, hem çirkin diye ya da sahibinin kanını taşıyor diye katledilen zavallı ve masum bebeklerin, hem de kendi içinde doğmakta olan ya da yeni doğmuş şairin veyahut yazarın katilleri… Tam böyle düşünüyordum da benim bebeklerim adı sanı bilinmedik birisinin şiir kitabını oluşturabilecek kadar güzel değillerdi. Yine de aklıma bir fikir geldi, belki adım sanım başka türlü duyulursa şiirlerimi basarlar diye önce şiirlerimi internette yayımladım, yine pek amacıma ulaşamadım, ama yine yılmadım! Bu sefer de bir tane roman yazıp bastırabilirsem belki şiirlerim de basılır dedim, roman yazmaya başladım. Hikâyemin en önemli kısmı orada başladı işte, çünkü ben hayatımı yazmaya başladım, ama bitiremedim. 2000 sayfa sürdü, yazdıkça yazdım, sonra yeter deyip bıraktım. Amacıma ulaşmıştım çünkü, o ilk romanımı laboratuvar olarak kullandım, kendime roman yazmasını öğrettim kendimce… Bir süre bir kısmını bastırmayı denedim, olmadı, sonra daha küçük bir kısmını, yine olmadı… Ama ben yine yılmadım. O da ilk şiirlerim gibi yavandı, benden başka kimsenin gözüne güzel görünmezdi, bunu anladım. O 2000 sayfalık külliyat da en önemli çocuklarımdan biri oldu sonra… Nasıl olmasın ki? Ben onu sadece yazmamıştım, duygularımı dolaylı yollardan yazdığım şiirlerimden de öte bir şekilde kelimesi kelimesine yaşamıştım. Bir köşede durmalıydı o, ben dâhil kimse okumasa da kalmalıydı bir yerlerde… Ama ben devam etmeliydim. Hem de bu sefer roman yazmaktan aldığım keyif şiir yazmaktan aldığım keyfi çoktan aşmıştı, artık sadece romanlarım için roman yazıyordum, şiirlerim için değil. Bu yeni amaçla ikinci bir romana başladım, aklımda aynı eski kadim plan, ama artık daha bir umutla: “Son bir tane daha, bastırabilirsem ne âlâ, hayatımın yepyeni bir anlamı daha olur, ama ya bastıramazsam? O zaman son bir tane daha…” Böyle böyle o ilk romanımın üstüne iki roman daha yazdım ve hâlâ hayattayım, aklımda daha üç beş tane roman fikri var. Onları da yazayım, sonra bakarım bir hal çaresine diyorum hep ve böyle giderse bir yirmi sene, belki de daha fazla sene boyunca hayatımın anlamı eksik kalmayacak. “Son bir tane daha!” deyip erteleyeceğim ölümü, belki de yaşamı, her şeyi; belki yine aylarca beyaz sayfalarda yaşayacağım, ve belki de yaşarken kararttığım sayfalarda öldükten sonra da yaşamaya devam edeceğim. İşte hayatımın en büyük umudu… Yazdıklarımı benden başka kimse okumasa da önemli değil benim için… Çünkü ben hayatını kalemiyle kazanan, karnını yazdıklarından kazandığı parayla doyuran büyük şair ve yazarların başardığından çok daha büyük bir şey başardım, yazdıklarım da onların yazdıklarından çok daha büyük bir şey başardı; kalemim karnımı doyurmasa da çoktan hayatımı kurtardı ve kurtarmakta, hem de senelerdir, bense yazdıklarımla senelerdir ölümü yeniyorum, hem de yazdığım her bir satırla tekrar tekrar… Bu satırları benden başka birisi okursa da endişelenmesin bu çocuk intihara meyilli falan diye, adım gibi eminim ki yazacak hiçbir şeyim kalmayıncaya kadar yaşamaya devam edeceğim.
..
-
Karmaşık
Seyda Kesikoğlu
25.02.2010 - 19:34üstad şiirin ilk kısmı bana göre anlamsız laf kalabalığından ibaret, asıl şiir son bölümde başlıyor, dikkat edilirse soyut şiire bir eleştiri var şiirin ilk bölümünde ve genel üslubumdan çok uzak, ikinci bölüm ise benim savunduğum sade şiir üslubunu yansıtıyor.......
Toplam 1 mesaj bulundu
Site arkadaşımız Sn. Seyda Kesikoğlu
<< DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN >>
DOGUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın
* Arkadaş Grubumdan * Şair-Yazar arkadaşımız Seyda Bey
** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...**
Toplam 5 mesaj bulundu