ben de gaflarından bir kaç örnek vermek istiyorum..kırklareli halkına.'ALLAHI SİZE EMANET EDİYORUM' dedi...bir de SİVAS KATLİAMINDAN sonra 'VAN'DA BİR OTEL YANMIŞ,TELAŞLANACAK BİR ŞEY YOK ' dedi..
abd nin rahatlıkla uygulayabildiği sıradan bir olay..amerikada büyük olayların sanıkları canlı yayında idam edilir..en son oklahama bombacısının şiir okuyarak idam edilmesini izlemiştim..ilkel bir suç..The Green Mile (YEŞİL YOL) daki zenci adamın (adını hatırlayamadım) idam edilmesi beni derinden etkilemişti..
4 rekattır..güneş doğmadan kılınması gerekir..eyüp ve süleymaniye camileri tıka basa dolar..namazdan çıktıktan sonra simit yerseniz sıcak sıcak dünyanın en mutlu insanı olursunuz..
15 Ekim 1844’de Röchen’de doğdu. Prusya kralı IV. Friedrich Wilhelm’in adı verilen NIETZSCHE Protestan din adamlarının yetiştirdiği dindar bir ailenin oğluydu. Babası ölünce annesi, kız kardeşi, anneannesi ve iki teyzesiyle Naumburg’a yerleşti(1850) . 1858’de burs kazanarak Almanya’nın önde gelen Protestan yatılı okulu Schulpforta’ya yazıldı. Üstün başarı gösterdiği bu okulda Eski Yunan ve Roma klasikleri üzerine temel bir eğitim aldı. 1864’te mezun olunca ilahiyat ve klasik filoloji okumak ve aile geleneğine uyarak papaz olmak üzere Bonn üniversitesi’ne gitti. Ama bu arada ünlü filoloji bilgini Friedrich Wilhelm Ritschl’in de etkisiyle klasiklere duyduğu ilgi ağır bastı. Bu arada müzikle de ilgilenerek Robert Schumann’ın etkisinde romantik kompozisyon çalışmaları yaptı. 1865’de Ritschl’in de ardından Leipzig Üniversitesi’ne geçti ve Ritschl’in yönettiği Rheinisches Museum dergisinde yazıları yayınlanan diplomasız tek kişi oldu. Leipzig yıllarında Arthur Schopenhauer’in felsefesini derinlemesine inceledi. Richart Wagner ile tanıştı ve onun müziğine hayranlık derecesinde ilgi duydu.
1869’da İsviçre’nin Basel Üniversitesi’nden klasik filoloji profesörlüğüne aday göstermesi istenen Ritschl, bu göreve henüz akademik ünvanı olmayan öğrencisi Nietzsche’yi önerdi. 1869’da Leipzig Üniversitesi’nin sınav tez koşulu aramadan yalnızca yazılarına dayanarak doktor ünvanı verdiği Nietzsche Basel Üniversitesi’ne öğretim görevlisi olarak atandı. Ertesi yıl İsviçre vatandaşı oldu ve öğretim üyeliğine yükseldi. Fransız-Alman savaşı başlayınca üniversiteden izin alarak Ağustos 1870’te gönüllü sıhhiye eri olarak cepheye gitti. Ama dizanteri ve difteriye yakalanınca Ekim’de Basel’e döndü. Daha 1871’de bozuk sağlığı yüzünden ağır öğretim yükünü taşıması güçleşti. 1876’da bir yıllık izin aldı; 1879’da da görevinden ayrıldı. Basel Üniversitesi’nden malulen emekli sayılarak maaş bağlandı.
Nietzsche profesörlüğü sırasında klasik filoloji çalışmalarından uzaklaşarak felsefeye yöneldi. Bu arada Basel’de dost olduğu kültür tarihçisi Jacob Burckhardt’ın görüşlerinden etkilendi.
KESİTLER
Müziğin Özünden Tragedyanın Doğuşu
Zamana Aykırı Düşünceler
Böyle Buyurdu Zerdüşt
Güç İstemi ve Diğerleri
SEÇMELER
Ecce Homo'dan
Zerdüştten
İnsanca Pek İnsanca
Nietzsche 1889’un ilk günlerinde zihinsel yetilerini tümüyle yitirdi. Bir eski dostuna yazdığı çılgın mektuplar sayesinde Torino’da olduğu saptandı ve bakım altına alındı. Çıldırmasının nedeni öğrencilik yıllarında yakalandığı frenginin ilerleyerek üçüncü evreye girmesine bağlandı. İzleyen 11 yıl boyunca bitkisel denebilecek bir yaşam sürdü; hiçbir şey yazmadı. Ve Nietzsche'nin bu ızdırap dolu hayatı 25 Ağustos 1900'da sona erdi.
----------
MÜZİĞİN ÖZÜNDEN TRAGEDYANIN DOĞUŞU
“Die geburt der tragödie aus dem Geiste der Musik“ (1872; müziğin özünden tragedyanın doğuşu, 1965) adlı ilk kitabı klasik filoloji bilgilerine dayanan bir sanat felsefesi eseriydi. Burada Eski Yunan Tanrıları Apollon ve Dionysos’un simgesel işlevlerini kullanarak Tragedyanın temelinde gördüğü sanat anlayışı üzerinde durdu; coşkulu tutkuları simgeleyen Dionysos ile etkilerini dengeleyen ölçü ve düzen simgesi Apollon’un bir araya gelmesiyle Eski Yunan Tragedyasının doğduğunu, bunun da klasik Yunan kültürünün, dünyanın anlamsızlığını bile bile çare olarak geliştirdiği trajik dünya görüşüne dayandığını ileri sürdü. Bu, ölümü ve yokluğu kabullenerek yaşamı bir oyun gibi kavrayan ve müzikle beslenen bir dünya görüşüydü. Nietzsche Wagner’e adadığı kitabın son bölümlerinde şiirsel bir dille bu görüşün çağdaş dünya için taşıyabileceği anlam üzerine dururken besteci dostunun müziğini de ele aldı.
kamyonların,otomobillerin ve motosikletlerin arkasında yazar..aptalca geyiklere malzeme olan bir cümle:Alfabe kaç harf 28:neden o şimdi asker..dünyanın en iğrenç esprisi bile diyemiyorum..
1954 yılında Ankara’da doğan Hablemitoğlu, 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Basın Yayın Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. 1977 ve 1978 yıllarında 'Dilde Fikirde İşde BİRLİK' adlı aylık dergi yayınladı. Uzun yıllar çeşitli kuruluşlarda basın müşaviri olarak çalıştıktan sonra Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nde master ve doktora yaptı.
Türkiye dışındaki Türk topluluklarının yakın tarihi ile ilgili olarak çalışmalar yapan Hablemitoğlu, Orta Avrupa ve Balkanlar’da Türk eserleri, Türk azınlıkları ve şehitliklerimiz konusunda alan çalışmaları yürüttü. 1995-1996 yılları arasında Birleşmiş Milletler Örgütü’nün (UNDP) bir projesinde görev alarak Gagauz Türkleri’nin latin alfabesine geçişi ile ilgili olarak danışmanlık hizmeti verdi.
Türkiye’de ve yurt dışında faaliyet gösteren bölücü terör örgütleri ve Alman vakıfları üzerine yaptığı araştırmalarla dikkat çeken Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002'de uğradığı bir suikast sonucu öldürüldü.
20 Nisan 1889 yılında Branau kasabasında doğdu. İlk tahsilini doğduğu kasabada gördü. Orta tahsilini Viyana civarındaki Lintz şehrinin realschule'sinde yaptı. On üç yaşında babasını, on altı yaşında annesini kaybetti. Orta öğrenimini bitirince Viyana sanayi mektebine yazıldı. Kendi kendini eğitti. Viyana'da bir mimarın, sonra da nakkaşın yanında çalıştı. 1912'de Viyana'dan Münih'e geldi. 1914'de I. Dünya Savaşı çıkınca Hitler Bavyerada Alman ordusuna gönüllü olarak girdi. Sonra politikaya atıldı; Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'ne girdi.
1924'de hükümeti devirmek için teşebbüslerde bulundu fakat başarılı olamadı. Bunun üzerine 10 ay hapse mahkum edildi ve bu zaman içinde Kavgam adlı hatıralarını yazdı. 1925 Şubat'ında hapisten çıktı ve kısa adı Nazi Partisi olan, patisini yönetimini ele geçirdi. Parlamentoya 1928'de 12, 1930'da 107 milletvekili seçtirdi.
1933'te devlet başkanı Hindenburg Hitler'i başbakanlığa getirdi. Hindenburg'un 1934'te ölümü üzerine Hitler devlet başkanlığı ile başbakanlığı birleştirerek Almanya'nın diktatörü oldu. 1938'de Avusturya, 1939'da Çekoslovakya Almanya'ya katıldı. Hitler İtalya ile Almanya arasında bir anlaşma yapımasını sağladıktan sonra 1939 Eylül'ünde Polonya'ya saldırdı ve 2.Dünya Savaşı başladı. Hitler'in yönetimindeki Almanya, 1940'ta Danimarka, Norveç, Hollanda, Belçika ve Fransa'yı işgal etti. 1941'de daha önce yaptığı anlaşmayı bozarak SSCB' ye girdi.
Aynı yıl ABD, Fransa ve İngiltere'nin yanında savaşa girdi. 1943'te Almanya SSCB'de ve Kuzey Afrika'da gerilemeye başlayınca Hitler savunma kararı aldı. 1944'te generallerinden bazıları onu öldürmek istedilerse de başarısızlığa uğradılar. 1945 Nisanı sonunda, Almanya'nın yenilgisi kesinleşip ruslar Berlin'de ilerlerken son anlarda evlendiği Eva Braun ile beraber intihar etti.
Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp ve müzik gibi bilgi ve becerinin muhtelif alanlarında seçkinleşmiş olan, İbn Sînâ (980-1037) matematik alanında matematiksel terimlerin tanımları ve astronomi alanında ise duyarlı gözlemlerin yapılması konularıyla ilgilenmiştir. Astroloji ve simyaya itibar etmemiş, Dönüşüm Kuraminın doğru olup olmadığını yapmış olduğu deneylerle araştırmış ve doğru olmadığı sonucuna ulaşmıştır. İbn Sînâ'ya göre, her element sadece kendisine özgü niteliklere sahiptir ve dolayısıyla daha değersiz metallerden altın ve gümüş gibi daha değerli metallerin elde edilmesi mümkün değildir.
İbn Sînâ, mekanikle de ilgilenmiş ve bazı yönlerden Aristoteles'in hareket anlayışını eleştirmiştir; bilindiği gibi, Aristoteles, cismi hareket ettiren kuvvet ile cisim arasındaki temas ortadan kalktığında, cismin hareketini sürdürmesini sağlayan etmenin ortam, yani hava olduğunu söylüyor ve havaya biri cisme direnme ve diğeri cismi taşıma olmak üzere birbiriyle bağdaşmayacak iki görev yüklüyordu. İbn Sînâ bu çelişik durumu görmüş, yapmış olduğu gözlemler sırasında hava ile rüzgârın güçlerini karşılaştırmış ve Aristoteles'in haklı olabilmesi için havanın şiddetinin rüzgârın şiddetinden daha fazla olması gerektiği sonucuna varmıştır; oysa meselâ bir bir ağacın yakınından geçen bir ok, ağaca değmediği sürece, ağaçta ve yapraklarında en ufak bir kıpırdanma yaratmazken, rüzgar ağaçları sallamakta ve hatta kökünden kopartabilmektedir; öyleyse havanın şiddeti cisimleri taşımaya yeterli değildir.
İbn Sînâ'ya Aristoteles'in yanıldığını gösterdikten sonra, kuvvetle cisim arasında herhangi bir temas bulunmadığında hareketin kesintiye uğramamasının nedenini araştırmış ve bir nesneye kuvvet uygulandıktan sonra, kuvvetin etkisi ortadan kalksa bile nesnenin hareketini sürdürmesinin nedeninin, kasri meyil (güdümlenmiş eğim) , yani nesneye kazandırılan hareket etme isteği olduğunu sonucuna varmıştır. Üstelik İbn Sînâ bu isteğin sürekli olduğuna inanmaktadır; yani ona göre, ister öze âit olsun ister olmasın, bir defa kazanıldı mı artık kaybolmaz. Bu yaklaşımıyla sonradan Newton'da son biçimine kavuşan eylemsizlik ilkesi'ne yaklaştığı anlaşılan İbn Sînâ, aynı zamanda nesnenin özelliğine göre kazandığı güdümlenmiş eğimin de değişik olacağını belirtmiştir. Meselâ elimize bir taş, bir demir ve bir mantar parçası alsak ve bunları aynı kuvvetle fırlatsak, her biri farklı uzaklıklara düşecek, ağır cismimler hafif cisimlere nispetle kuvvet kaynağından çok daha uzaklaşacaktır.
İbn Sînâ'nın bu çalışması oldukça önemlidir; çünkü 11. yüzyılda yaşayan bir kimse olmasına karşın, Yeniçağ Mekaniği'ne yaklaştığı görülmektedir. Onun bu düşünceleri, çeviriler yoluyla Batı'ya da geçmiş ve güdümlenmiş eğim terimi Batı'da impetus terimiyle karşılanmıştır.
İbn Sînâ, her şeyden önce bir hekimdir ve bu alandaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Tıpla ilgili birçok eser kaleme almıştır; bunlar arasında özellikle kalp-damar sistemi ile ilgili olanlar dikkat çekmektedir, ancak, İbn Sînâ dendiğinde, onun adıyla özdeşleşmiş ve Batı ülkelerinde 16. yüzyılın ve Doğu ülkelerinde ise 19. yüzyılın başlarına kadar okunmuş ve kullanılmış olan el-Kânûn fî't-Tıb (Tıp Kanunu) adlı eseri akla gelir. Beş kitaptan oluşan bu ansiklopedik eserin Birinci Kitab'ı, anatomi ve koruyucu hekimlik, İkinci Kitab'ı basit ilaçlar, Üçüncü Kitab'ı patoloji, Dördüncü Kitab'ı ilaçlarla ve cerrâhî yöntemlerle tedavi ve Beşinci Kitab'ı ise çeşitli ilaç terkipleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedir.
İslam tarihinde önemli adımların atıldığı bir dönemde bilim hususunda daha sonra gelişecek olan Avrupa biliminde de önemli etkileri olacak olan İbn Sina, geliştirdiği felsefeyle de daha sonraları bir çok İslam alimi tarafından da eleştirilmiştir.
1972 yılın da İstanbul'da doğdu. Erenköy kız lisesinde ortaokul, Kadıkoy ticaret lisesinde liseyi bitirdi. Konservatuvar eğitimi almamış olmasına rağmen aldığı özel eğitimler ve iyi bir gözlemleyici olmasıyla bu alandaki eksikliğini giderdi. İlk olarak 1987 yılında Hürriyet Sinema 2. Güzeli seçilmesiyle tüm hayatı değişti. Ardından ise adı 'Deniz Yıldızı' olan, başrolünü Kenan Kalav'la paylaştığı ilk sinema filmin de oynadı.
Daha sonra bunu adı 'İki Kızkardeş' olan ve başrolünü Aydan Şener'le paylaştığı filmiyle hayranlarının karşısına geçti. Oynadığı klip ve filmleri Hanımın Çiftliği, Haydi Söyle klibi, Fırat, Marziye, Sabah Programı, Dadı ve 2003 ilk aylarında çıkan filmi Hürrem Sultan adlı diziyle hayranlarının karşısına tekrar geçti. Gülbence adlı bir dergi ile basın sektörüne girdi.
türk telekom hiç sevmediğim şey..internet yüzünden ödemek zorunda kaldığım yüklü mevlaları hatırlatıyo..graham bell icadı ama patenti başkasına ait..hukuken graham bell icat etmedi
Tayyip Erdoğan, 26 Şubat 1954 yılında İstanbul’un Kasımpaşa semtinde doğdu. 13 yaşında Rize’den İstanbul’a ailesiyle göç eden Erdoğan, ilkokulu Piyale Paşa İlkokulu’nda okudu. 1965 yılında ilokulu bitirip İmam Hatip Lisesi’ne kayıt oldu ve 1973 yılında buradan mezun oldu. Daha sonra yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi’nde yaptı. Camialtı, İETT ve Erokspor’da 16 yıl futbol oynadı ve 12 Eylül 1980 sonrasında futbolu bıraktı.Milli Türk Talebe Birliğindeki görev yıllarımdan sonra, 1976 yılında Millî Selâmet Partisi Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanlığına ve aynı yıl MSP İstanbul İl Başkanlığına seçildi. 1977 yılında bir konferans münasebetiyle tanıştığı Emine Hanım’la 4 Temmuz 1978’de evlendi. Evliliklerinden Ahmet Burak ve Necmeddin Bilal adında iki oğlu, Esra ve Sümeyye adında da iki kız çocuğu oldu.
12 Eylül 1980’de İ.E.T.T’den ayrılınca özel sektörde çalışmaya başladı ve bir müddet özel sektörde çalıştıktan sonra, 1982 yılında askere gitti. Yedek subay eğitimimi Tuzla’da yapan Erdoğan, Karargâh subayı olarak askerliğini tamamladı. Askerden döndükten sonra yine aynı şirkette yaklaşık birbuçuk sene çalıştı. Bir sonraki çalışma hayatına başka bir şirkette genel müdür olarak devam etti.
12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra 1983 yılında kurulan Refah Partisi ile siyasi hayatı tekrar başlamış oldu. 1984 yılında Beyoğlu İlçe Başkanı, 1985 yılında da İl Başkanı ve M.K.Y.K üyesi seçildi. 1986 ara seçimlerinde milletvekili adayı oldu. Ardından 1989 yılında da Beyoğlu ilçesinden belediye başkan adayı oldu ve 1989 seçimlerinden Refah Partisi 2. parti olarak çıktı. 1991 yılında tekrar milletvekili adayı oldu ve parti barajı geçince milletvekili oldu. Tercihli oy sistemi nedeniyle yüksek seçim kurulu milletvekilliğini iptal etti. 27 Mart 1994 seçimlerine kadar İstanbul İl Başkanlığı görevini sürdüren Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu ve 27 Mart 1994 seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Başkanı seçildi.
12 Aralık 1997 yılınında davet üzerine gittiği Siirt’te, miting sırasında okuduğu bir şiir nedeniyle Diyarbakır DGM’de yargılanmaya başlandı. Yargılama sonucu Türk Ceza Kanunu’nun 312/2 maddesinden “Halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçunu işlediği gerekçesiyle dört ay hapis cezasına çarptırıldı bu cezasını 24 Temmuz 1999 günü tamamladı.
Fazilet Partisi'nin, Anayasa Mahkemesi tarafından temelli kapatılmasının ardından, bağımsız kalan milletvekilleri, yeni parti kurma çalışmalarını 'gelenekçiler' ve 'yenilikçiler' olarak adlandırılan iki kanattan sürdürdü. 'Gelenekçi' olarak adlandırılan kanat, Recai Kutan'ın genel başkanlığında 20 Temmuz 2001'de Saadet Partisi'ni kurarken, 'yenilikçi' kanat da, Tayyip Erdoğan liderliğinde 14 Ağustos 2001'de, Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurdu ve Tayyip Erdoğan, parti genel başkanlığına seçildi. Kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) , 3 Kasım 2002 seçimlerinde oyların büyük bir çoğunlunu alarak tek başına iktidar oldu.
valenciada yaşadığı bir dönem parasızlıktan aç kalan ve hede meydanı'nda güvercinleri yakalayarak onları pişirip yiyen edebiyatçı. eserleri gerek kalitesi, gerekse yalın ve basit anlatımı ile yeni ingilizce öğrenenlere ilk tavsiye edilen kitaplar arasındadır
1899'da chicago'da doğmuş, 1. dünya savaşında italyan ordusunda askerlik yapmış, savaştan sonra amerika'ya dönmüş ve 1921'de evlenmiş, daha sonra ex-patriot olarak paris'e yerleşmiş ve orda yazarlık yapmaya başlamış. bir çok yazarı etkilemiş, silahlara veda'yı (farewell to arms) yazmış. 1954'te nobel edebiyat ödülünü almış.
uçak kazası geçirdikten sonra karamsar hikayeler ve romanlar yazmaya başlamış, küba'ya gitmiş sonra da 1961'de intihar etmiş.
kendi kendime komplex yaptığım bir konu..saçlarım çok uzun ama bir gün dökülecekler..onun için bir saç ekim merkezinde güzel bir saç ektirmeyi düşünüyorum..ilerde tabiki..eğer dökülüyosa sizde de takıntı varsa doktora gidin size 50-100 milyonluk bir ilaç versin içiniz rahatlasın..arık çözümü var..üzülmeyin.
türkiyenin yetiştirdiği gerçek bir iş adamı.halk ile iç içe olan insanları seven,mütevazi bir büyük...allah rahmet eylesin..kayseride bir dükkanda başlayan öykü mezarda son buldu..ibret alın para biriktirp cimri olmayın kefenin cebi yok..
öğretmen lisesi birincisi 102 puan alıyor..anadolu lisesi birincisi 80 puan..kafadan 22 puan öndeler daha ne denilebilir ki..türkiyedeki bürokrasi ne ise anadolu öğretmen liseleri de o..adaletsizlik diye buna denir..öğretmen lisesi olduğuna bakmayın sadce pedogojik formasyon alıyorlar..belki çoğu almıyor bile..
rus ruleti..daha yüksek puan almak için kastığım bir sınav..dershanelerdeki denemeler boş gerçekten..her gün aynı muhabbet..emre bugün kaç soru çözdüüün,ya bilmiyorum hocam falan gibi abes muhabbetlerin olduğu insanı bazen hayal dünyasında gezdiren 3 saatlik kumar..ben üç saat için 1 senemi feda ettim..sakın puanınızı beğenmezlik etmeyin yoksa onu da bulamazsınız..
hindi
15.07.2004 - 18:01ing. turkey
tansu çiller
15.07.2004 - 17:59ben de gaflarından bir kaç örnek vermek istiyorum..kırklareli halkına.'ALLAHI SİZE EMANET EDİYORUM' dedi...bir de SİVAS KATLİAMINDAN sonra 'VAN'DA BİR OTEL YANMIŞ,TELAŞLANACAK BİR ŞEY YOK ' dedi..
rize
15.07.2004 - 17:54mesut yılmaz
idam cezası
15.07.2004 - 17:52abd nin rahatlıkla uygulayabildiği sıradan bir olay..amerikada büyük olayların sanıkları canlı yayında idam edilir..en son oklahama bombacısının şiir okuyarak idam edilmesini izlemiştim..ilkel bir suç..The Green Mile (YEŞİL YOL) daki zenci adamın (adını hatırlayamadım) idam edilmesi beni derinden etkilemişti..
sabah namazı
15.07.2004 - 17:454 rekattır..güneş doğmadan kılınması gerekir..eyüp ve süleymaniye camileri tıka basa dolar..namazdan çıktıktan sonra simit yerseniz sıcak sıcak dünyanın en mutlu insanı olursunuz..
friedrich wilhelm nietzsche
15.07.2004 - 17:38kız kardeşine aşık olan bir filozof..aman tanrım ne kötü bir şey..oh my god..felsefi boyutta çılgın birisi...
friedrich wilhelm nietzsche
15.07.2004 - 17:3715 Ekim 1844’de Röchen’de doğdu. Prusya kralı IV. Friedrich Wilhelm’in adı verilen NIETZSCHE Protestan din adamlarının yetiştirdiği dindar bir ailenin oğluydu. Babası ölünce annesi, kız kardeşi, anneannesi ve iki teyzesiyle Naumburg’a yerleşti(1850) . 1858’de burs kazanarak Almanya’nın önde gelen Protestan yatılı okulu Schulpforta’ya yazıldı. Üstün başarı gösterdiği bu okulda Eski Yunan ve Roma klasikleri üzerine temel bir eğitim aldı. 1864’te mezun olunca ilahiyat ve klasik filoloji okumak ve aile geleneğine uyarak papaz olmak üzere Bonn üniversitesi’ne gitti. Ama bu arada ünlü filoloji bilgini Friedrich Wilhelm Ritschl’in de etkisiyle klasiklere duyduğu ilgi ağır bastı. Bu arada müzikle de ilgilenerek Robert Schumann’ın etkisinde romantik kompozisyon çalışmaları yaptı. 1865’de Ritschl’in de ardından Leipzig Üniversitesi’ne geçti ve Ritschl’in yönettiği Rheinisches Museum dergisinde yazıları yayınlanan diplomasız tek kişi oldu. Leipzig yıllarında Arthur Schopenhauer’in felsefesini derinlemesine inceledi. Richart Wagner ile tanıştı ve onun müziğine hayranlık derecesinde ilgi duydu.
1869’da İsviçre’nin Basel Üniversitesi’nden klasik filoloji profesörlüğüne aday göstermesi istenen Ritschl, bu göreve henüz akademik ünvanı olmayan öğrencisi Nietzsche’yi önerdi. 1869’da Leipzig Üniversitesi’nin sınav tez koşulu aramadan yalnızca yazılarına dayanarak doktor ünvanı verdiği Nietzsche Basel Üniversitesi’ne öğretim görevlisi olarak atandı. Ertesi yıl İsviçre vatandaşı oldu ve öğretim üyeliğine yükseldi. Fransız-Alman savaşı başlayınca üniversiteden izin alarak Ağustos 1870’te gönüllü sıhhiye eri olarak cepheye gitti. Ama dizanteri ve difteriye yakalanınca Ekim’de Basel’e döndü. Daha 1871’de bozuk sağlığı yüzünden ağır öğretim yükünü taşıması güçleşti. 1876’da bir yıllık izin aldı; 1879’da da görevinden ayrıldı. Basel Üniversitesi’nden malulen emekli sayılarak maaş bağlandı.
Nietzsche profesörlüğü sırasında klasik filoloji çalışmalarından uzaklaşarak felsefeye yöneldi. Bu arada Basel’de dost olduğu kültür tarihçisi Jacob Burckhardt’ın görüşlerinden etkilendi.
KESİTLER
Müziğin Özünden Tragedyanın Doğuşu
Zamana Aykırı Düşünceler
Böyle Buyurdu Zerdüşt
Güç İstemi ve Diğerleri
SEÇMELER
Ecce Homo'dan
Zerdüştten
İnsanca Pek İnsanca
Nietzsche 1889’un ilk günlerinde zihinsel yetilerini tümüyle yitirdi. Bir eski dostuna yazdığı çılgın mektuplar sayesinde Torino’da olduğu saptandı ve bakım altına alındı. Çıldırmasının nedeni öğrencilik yıllarında yakalandığı frenginin ilerleyerek üçüncü evreye girmesine bağlandı. İzleyen 11 yıl boyunca bitkisel denebilecek bir yaşam sürdü; hiçbir şey yazmadı. Ve Nietzsche'nin bu ızdırap dolu hayatı 25 Ağustos 1900'da sona erdi.
----------
MÜZİĞİN ÖZÜNDEN TRAGEDYANIN DOĞUŞU
“Die geburt der tragödie aus dem Geiste der Musik“ (1872; müziğin özünden tragedyanın doğuşu, 1965) adlı ilk kitabı klasik filoloji bilgilerine dayanan bir sanat felsefesi eseriydi. Burada Eski Yunan Tanrıları Apollon ve Dionysos’un simgesel işlevlerini kullanarak Tragedyanın temelinde gördüğü sanat anlayışı üzerinde durdu; coşkulu tutkuları simgeleyen Dionysos ile etkilerini dengeleyen ölçü ve düzen simgesi Apollon’un bir araya gelmesiyle Eski Yunan Tragedyasının doğduğunu, bunun da klasik Yunan kültürünün, dünyanın anlamsızlığını bile bile çare olarak geliştirdiği trajik dünya görüşüne dayandığını ileri sürdü. Bu, ölümü ve yokluğu kabullenerek yaşamı bir oyun gibi kavrayan ve müzikle beslenen bir dünya görüşüydü. Nietzsche Wagner’e adadığı kitabın son bölümlerinde şiirsel bir dille bu görüşün çağdaş dünya için taşıyabileceği anlam üzerine dururken besteci dostunun müziğini de ele aldı.
o şimdi asker
15.07.2004 - 17:35kamyonların,otomobillerin ve motosikletlerin arkasında yazar..aptalca geyiklere malzeme olan bir cümle:Alfabe kaç harf 28:neden o şimdi asker..dünyanın en iğrenç esprisi bile diyemiyorum..
necip hablemitoğlu
15.07.2004 - 17:321954 yılında Ankara’da doğan Hablemitoğlu, 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Basın Yayın Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. 1977 ve 1978 yıllarında 'Dilde Fikirde İşde BİRLİK' adlı aylık dergi yayınladı. Uzun yıllar çeşitli kuruluşlarda basın müşaviri olarak çalıştıktan sonra Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nde master ve doktora yaptı.
Türkiye dışındaki Türk topluluklarının yakın tarihi ile ilgili olarak çalışmalar yapan Hablemitoğlu, Orta Avrupa ve Balkanlar’da Türk eserleri, Türk azınlıkları ve şehitliklerimiz konusunda alan çalışmaları yürüttü. 1995-1996 yılları arasında Birleşmiş Milletler Örgütü’nün (UNDP) bir projesinde görev alarak Gagauz Türkleri’nin latin alfabesine geçişi ile ilgili olarak danışmanlık hizmeti verdi.
Türkiye’de ve yurt dışında faaliyet gösteren bölücü terör örgütleri ve Alman vakıfları üzerine yaptığı araştırmalarla dikkat çeken Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002'de uğradığı bir suikast sonucu öldürüldü.
adolf hitler
15.07.2004 - 13:37eva braun karısıdır...
adolf hitler
15.07.2004 - 13:3620 Nisan 1889 yılında Branau kasabasında doğdu. İlk tahsilini doğduğu kasabada gördü. Orta tahsilini Viyana civarındaki Lintz şehrinin realschule'sinde yaptı. On üç yaşında babasını, on altı yaşında annesini kaybetti. Orta öğrenimini bitirince Viyana sanayi mektebine yazıldı. Kendi kendini eğitti. Viyana'da bir mimarın, sonra da nakkaşın yanında çalıştı. 1912'de Viyana'dan Münih'e geldi. 1914'de I. Dünya Savaşı çıkınca Hitler Bavyerada Alman ordusuna gönüllü olarak girdi. Sonra politikaya atıldı; Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'ne girdi.
1924'de hükümeti devirmek için teşebbüslerde bulundu fakat başarılı olamadı. Bunun üzerine 10 ay hapse mahkum edildi ve bu zaman içinde Kavgam adlı hatıralarını yazdı. 1925 Şubat'ında hapisten çıktı ve kısa adı Nazi Partisi olan, patisini yönetimini ele geçirdi. Parlamentoya 1928'de 12, 1930'da 107 milletvekili seçtirdi.
1933'te devlet başkanı Hindenburg Hitler'i başbakanlığa getirdi. Hindenburg'un 1934'te ölümü üzerine Hitler devlet başkanlığı ile başbakanlığı birleştirerek Almanya'nın diktatörü oldu. 1938'de Avusturya, 1939'da Çekoslovakya Almanya'ya katıldı. Hitler İtalya ile Almanya arasında bir anlaşma yapımasını sağladıktan sonra 1939 Eylül'ünde Polonya'ya saldırdı ve 2.Dünya Savaşı başladı. Hitler'in yönetimindeki Almanya, 1940'ta Danimarka, Norveç, Hollanda, Belçika ve Fransa'yı işgal etti. 1941'de daha önce yaptığı anlaşmayı bozarak SSCB' ye girdi.
Aynı yıl ABD, Fransa ve İngiltere'nin yanında savaşa girdi. 1943'te Almanya SSCB'de ve Kuzey Afrika'da gerilemeye başlayınca Hitler savunma kararı aldı. 1944'te generallerinden bazıları onu öldürmek istedilerse de başarısızlığa uğradılar. 1945 Nisanı sonunda, Almanya'nın yenilgisi kesinleşip ruslar Berlin'de ilerlerken son anlarda evlendiği Eva Braun ile beraber intihar etti.
ibn-i sina
15.07.2004 - 13:33Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp ve müzik gibi bilgi ve becerinin muhtelif alanlarında seçkinleşmiş olan, İbn Sînâ (980-1037) matematik alanında matematiksel terimlerin tanımları ve astronomi alanında ise duyarlı gözlemlerin yapılması konularıyla ilgilenmiştir. Astroloji ve simyaya itibar etmemiş, Dönüşüm Kuraminın doğru olup olmadığını yapmış olduğu deneylerle araştırmış ve doğru olmadığı sonucuna ulaşmıştır. İbn Sînâ'ya göre, her element sadece kendisine özgü niteliklere sahiptir ve dolayısıyla daha değersiz metallerden altın ve gümüş gibi daha değerli metallerin elde edilmesi mümkün değildir.
İbn Sînâ, mekanikle de ilgilenmiş ve bazı yönlerden Aristoteles'in hareket anlayışını eleştirmiştir; bilindiği gibi, Aristoteles, cismi hareket ettiren kuvvet ile cisim arasındaki temas ortadan kalktığında, cismin hareketini sürdürmesini sağlayan etmenin ortam, yani hava olduğunu söylüyor ve havaya biri cisme direnme ve diğeri cismi taşıma olmak üzere birbiriyle bağdaşmayacak iki görev yüklüyordu. İbn Sînâ bu çelişik durumu görmüş, yapmış olduğu gözlemler sırasında hava ile rüzgârın güçlerini karşılaştırmış ve Aristoteles'in haklı olabilmesi için havanın şiddetinin rüzgârın şiddetinden daha fazla olması gerektiği sonucuna varmıştır; oysa meselâ bir bir ağacın yakınından geçen bir ok, ağaca değmediği sürece, ağaçta ve yapraklarında en ufak bir kıpırdanma yaratmazken, rüzgar ağaçları sallamakta ve hatta kökünden kopartabilmektedir; öyleyse havanın şiddeti cisimleri taşımaya yeterli değildir.
İbn Sînâ'ya Aristoteles'in yanıldığını gösterdikten sonra, kuvvetle cisim arasında herhangi bir temas bulunmadığında hareketin kesintiye uğramamasının nedenini araştırmış ve bir nesneye kuvvet uygulandıktan sonra, kuvvetin etkisi ortadan kalksa bile nesnenin hareketini sürdürmesinin nedeninin, kasri meyil (güdümlenmiş eğim) , yani nesneye kazandırılan hareket etme isteği olduğunu sonucuna varmıştır. Üstelik İbn Sînâ bu isteğin sürekli olduğuna inanmaktadır; yani ona göre, ister öze âit olsun ister olmasın, bir defa kazanıldı mı artık kaybolmaz. Bu yaklaşımıyla sonradan Newton'da son biçimine kavuşan eylemsizlik ilkesi'ne yaklaştığı anlaşılan İbn Sînâ, aynı zamanda nesnenin özelliğine göre kazandığı güdümlenmiş eğimin de değişik olacağını belirtmiştir. Meselâ elimize bir taş, bir demir ve bir mantar parçası alsak ve bunları aynı kuvvetle fırlatsak, her biri farklı uzaklıklara düşecek, ağır cismimler hafif cisimlere nispetle kuvvet kaynağından çok daha uzaklaşacaktır.
İbn Sînâ'nın bu çalışması oldukça önemlidir; çünkü 11. yüzyılda yaşayan bir kimse olmasına karşın, Yeniçağ Mekaniği'ne yaklaştığı görülmektedir. Onun bu düşünceleri, çeviriler yoluyla Batı'ya da geçmiş ve güdümlenmiş eğim terimi Batı'da impetus terimiyle karşılanmıştır.
İbn Sînâ, her şeyden önce bir hekimdir ve bu alandaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Tıpla ilgili birçok eser kaleme almıştır; bunlar arasında özellikle kalp-damar sistemi ile ilgili olanlar dikkat çekmektedir, ancak, İbn Sînâ dendiğinde, onun adıyla özdeşleşmiş ve Batı ülkelerinde 16. yüzyılın ve Doğu ülkelerinde ise 19. yüzyılın başlarına kadar okunmuş ve kullanılmış olan el-Kânûn fî't-Tıb (Tıp Kanunu) adlı eseri akla gelir. Beş kitaptan oluşan bu ansiklopedik eserin Birinci Kitab'ı, anatomi ve koruyucu hekimlik, İkinci Kitab'ı basit ilaçlar, Üçüncü Kitab'ı patoloji, Dördüncü Kitab'ı ilaçlarla ve cerrâhî yöntemlerle tedavi ve Beşinci Kitab'ı ise çeşitli ilaç terkipleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedir.
İslam tarihinde önemli adımların atıldığı bir dönemde bilim hususunda daha sonra gelişecek olan Avrupa biliminde de önemli etkileri olacak olan İbn Sina, geliştirdiği felsefeyle de daha sonraları bir çok İslam alimi tarafından da eleştirilmiştir.
gülben ergen
15.07.2004 - 13:301972 yılın da İstanbul'da doğdu. Erenköy kız lisesinde ortaokul, Kadıkoy ticaret lisesinde liseyi bitirdi. Konservatuvar eğitimi almamış olmasına rağmen aldığı özel eğitimler ve iyi bir gözlemleyici olmasıyla bu alandaki eksikliğini giderdi. İlk olarak 1987 yılında Hürriyet Sinema 2. Güzeli seçilmesiyle tüm hayatı değişti. Ardından ise adı 'Deniz Yıldızı' olan, başrolünü Kenan Kalav'la paylaştığı ilk sinema filmin de oynadı.
Daha sonra bunu adı 'İki Kızkardeş' olan ve başrolünü Aydan Şener'le paylaştığı filmiyle hayranlarının karşısına geçti. Oynadığı klip ve filmleri Hanımın Çiftliği, Haydi Söyle klibi, Fırat, Marziye, Sabah Programı, Dadı ve 2003 ilk aylarında çıkan filmi Hürrem Sultan adlı diziyle hayranlarının karşısına tekrar geçti. Gülbence adlı bir dergi ile basın sektörüne girdi.
telefon faturası
15.07.2004 - 13:26türk telekom hiç sevmediğim şey..internet yüzünden ödemek zorunda kaldığım yüklü mevlaları hatırlatıyo..graham bell icadı ama patenti başkasına ait..hukuken graham bell icat etmedi
tayyip erdoğan
15.07.2004 - 13:23Tayyip Erdoğan, 26 Şubat 1954 yılında İstanbul’un Kasımpaşa semtinde doğdu. 13 yaşında Rize’den İstanbul’a ailesiyle göç eden Erdoğan, ilkokulu Piyale Paşa İlkokulu’nda okudu. 1965 yılında ilokulu bitirip İmam Hatip Lisesi’ne kayıt oldu ve 1973 yılında buradan mezun oldu. Daha sonra yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi’nde yaptı. Camialtı, İETT ve Erokspor’da 16 yıl futbol oynadı ve 12 Eylül 1980 sonrasında futbolu bıraktı.Milli Türk Talebe Birliğindeki görev yıllarımdan sonra, 1976 yılında Millî Selâmet Partisi Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanlığına ve aynı yıl MSP İstanbul İl Başkanlığına seçildi. 1977 yılında bir konferans münasebetiyle tanıştığı Emine Hanım’la 4 Temmuz 1978’de evlendi. Evliliklerinden Ahmet Burak ve Necmeddin Bilal adında iki oğlu, Esra ve Sümeyye adında da iki kız çocuğu oldu.
12 Eylül 1980’de İ.E.T.T’den ayrılınca özel sektörde çalışmaya başladı ve bir müddet özel sektörde çalıştıktan sonra, 1982 yılında askere gitti. Yedek subay eğitimimi Tuzla’da yapan Erdoğan, Karargâh subayı olarak askerliğini tamamladı. Askerden döndükten sonra yine aynı şirkette yaklaşık birbuçuk sene çalıştı. Bir sonraki çalışma hayatına başka bir şirkette genel müdür olarak devam etti.
12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra 1983 yılında kurulan Refah Partisi ile siyasi hayatı tekrar başlamış oldu. 1984 yılında Beyoğlu İlçe Başkanı, 1985 yılında da İl Başkanı ve M.K.Y.K üyesi seçildi. 1986 ara seçimlerinde milletvekili adayı oldu. Ardından 1989 yılında da Beyoğlu ilçesinden belediye başkan adayı oldu ve 1989 seçimlerinden Refah Partisi 2. parti olarak çıktı. 1991 yılında tekrar milletvekili adayı oldu ve parti barajı geçince milletvekili oldu. Tercihli oy sistemi nedeniyle yüksek seçim kurulu milletvekilliğini iptal etti. 27 Mart 1994 seçimlerine kadar İstanbul İl Başkanlığı görevini sürdüren Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu ve 27 Mart 1994 seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Başkanı seçildi.
12 Aralık 1997 yılınında davet üzerine gittiği Siirt’te, miting sırasında okuduğu bir şiir nedeniyle Diyarbakır DGM’de yargılanmaya başlandı. Yargılama sonucu Türk Ceza Kanunu’nun 312/2 maddesinden “Halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçunu işlediği gerekçesiyle dört ay hapis cezasına çarptırıldı bu cezasını 24 Temmuz 1999 günü tamamladı.
Fazilet Partisi'nin, Anayasa Mahkemesi tarafından temelli kapatılmasının ardından, bağımsız kalan milletvekilleri, yeni parti kurma çalışmalarını 'gelenekçiler' ve 'yenilikçiler' olarak adlandırılan iki kanattan sürdürdü. 'Gelenekçi' olarak adlandırılan kanat, Recai Kutan'ın genel başkanlığında 20 Temmuz 2001'de Saadet Partisi'ni kurarken, 'yenilikçi' kanat da, Tayyip Erdoğan liderliğinde 14 Ağustos 2001'de, Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurdu ve Tayyip Erdoğan, parti genel başkanlığına seçildi. Kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) , 3 Kasım 2002 seçimlerinde oyların büyük bir çoğunlunu alarak tek başına iktidar oldu.
osmanlı imparatorluğu
15.07.2004 - 13:19devamı TC dir..the ottoman empire olarak geçer kitaplarda..36 padişah devletin başına geçmiştir..
ernest hemingway
15.07.2004 - 13:08valenciada yaşadığı bir dönem parasızlıktan aç kalan ve hede meydanı'nda güvercinleri yakalayarak onları pişirip yiyen edebiyatçı. eserleri gerek kalitesi, gerekse yalın ve basit anlatımı ile yeni ingilizce öğrenenlere ilk tavsiye edilen kitaplar arasındadır
ernest hemingway
15.07.2004 - 13:081899'da chicago'da doğmuş, 1. dünya savaşında italyan ordusunda askerlik yapmış, savaştan sonra amerika'ya dönmüş ve 1921'de evlenmiş, daha sonra ex-patriot olarak paris'e yerleşmiş ve orda yazarlık yapmaya başlamış. bir çok yazarı etkilemiş, silahlara veda'yı (farewell to arms) yazmış. 1954'te nobel edebiyat ödülünü almış.
uçak kazası geçirdikten sonra karamsar hikayeler ve romanlar yazmaya başlamış, küba'ya gitmiş sonra da 1961'de intihar etmiş.
sarı kart
15.07.2004 - 10:06maçlarda gösterilir..hakem sarı kartını çıkarır..bir maçta 2 kere gösterildi mi oyuncunun maçtan çıkması gerekir..
saç dökülmesi
15.07.2004 - 10:05kendi kendime komplex yaptığım bir konu..saçlarım çok uzun ama bir gün dökülecekler..onun için bir saç ekim merkezinde güzel bir saç ektirmeyi düşünüyorum..ilerde tabiki..eğer dökülüyosa sizde de takıntı varsa doktora gidin size 50-100 milyonluk bir ilaç versin içiniz rahatlasın..arık çözümü var..üzülmeyin.
sakıp sabancı
15.07.2004 - 10:02türkiyenin yetiştirdiği gerçek bir iş adamı.halk ile iç içe olan insanları seven,mütevazi bir büyük...allah rahmet eylesin..kayseride bir dükkanda başlayan öykü mezarda son buldu..ibret alın para biriktirp cimri olmayın kefenin cebi yok..
can dündar
15.07.2004 - 10:00milliyet gazetesi yazarı
ögretmen liseleri
15.07.2004 - 09:59öğretmen lisesi birincisi 102 puan alıyor..anadolu lisesi birincisi 80 puan..kafadan 22 puan öndeler daha ne denilebilir ki..türkiyedeki bürokrasi ne ise anadolu öğretmen liseleri de o..adaletsizlik diye buna denir..öğretmen lisesi olduğuna bakmayın sadce pedogojik formasyon alıyorlar..belki çoğu almıyor bile..
ö.s.s
15.07.2004 - 09:56rus ruleti..daha yüksek puan almak için kastığım bir sınav..dershanelerdeki denemeler boş gerçekten..her gün aynı muhabbet..emre bugün kaç soru çözdüüün,ya bilmiyorum hocam falan gibi abes muhabbetlerin olduğu insanı bazen hayal dünyasında gezdiren 3 saatlik kumar..ben üç saat için 1 senemi feda ettim..sakın puanınızı beğenmezlik etmeyin yoksa onu da bulamazsınız..
Toplam 816 mesaj bulundu