Var Mısın? Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antol ...

  • halife harun reşid

    20.07.2004 - 18:10

    satrança meraklı bir halifedir..ingiltere kraliçesinden özel olarak kendisine satranç takımı getirtmiştir...

  • mao zedung

    20.07.2004 - 18:07

    1893'te doğmuş Çinli devlet adamıdır. Toprak sahibi bir köylü ailesinin oğlu olarak dünyaya gelen Zedong babası tarafından okulu bırakmaya zorlanınca, evden kaçmış ve ilköğretmen okuluna girmiştir. 1918'de Pekin Üniversitesi'nde kitaplık yardımcılığına gelince Bakunin ve Kropotkin'in eserlerini okumuş ve Marksizme yönelmiştir. Aynı yıl Marksizmi incelemek için bir dernek kuran Zedong 1921'de Çin Komünist Partisi'nin kuruluş kongresine Hunan temsilci olarak katılmış ve partinin Hunan sekreterliğine gelmiştir. Human'daki Köylü Hareketi Üzerine Soruşturma adlı incelemesinde, köylülerin devrimde öncü rolü üstlenebileceğini ileri sürmüştür. Çin Komünist Partisinin Guomindang'la birleşmesi sona erdikten sonra Çankayşek kuvvetleri ile komünistler arasındaki savaşta Hunan ayaklanmasını yönetmiş ve başarısızlığa uğrayınca Jianxi'ye sığınmıştır (1927) . Hunan'da Kızıl Ordu'yu kuran Zedong, köylülerin desteğini sağlamak için bir toprak reformu uygulayarak ilk sovyetleri oluşturmuştur. 1931'de geçici sovyet hükümetinin başkanlığına seçilmiş ve kırsal çevrelerde komünist hareketi yaymaya çalışmıştır. Ancak farklı düşüncelerde olan partide yetkili kişilerce parti yönetim organlarından çıkarılmıştır. Çankayşek kuvvetlerinin orduda kazandıkları başarılar üzerine, ülkenin batısına doğru Uzun Yürüyüş'ü başlatmış ve başarıyla sonuçlandırarak, Çin Komünist Parti'sinin yönetimini resmen ele almıştır. Çin-Japon savaşının başlaması üzerine Japon emperyalizmine karşı savaşta kullanılacak taktiği belirleyerek, Çin Devrimci Savaşı'nda Stratejik Sorunlar (1936) , Uygulama Üzerine (1937) , Çelişki Üstüne (1937) , Uzatmalı Savaş Üzerine (1938) , Yeni Demokrasi (1940) adlı eserleri yazmıştır. Marksizm'i Çin gerçeğine uygulama yolundaki görüşlerini ortaya koymuştur. Daha sonraları 'Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulduğunu ilan etmiş ve Sovyet sosyalizminden daha özgün bir sosyalizme geçilmiştir. Ancak daha sonraları sosyalizm amacıyla çeşitli kampanyalar düzenleyen Zedong, Büyük Proleter Kültür Devrimi'ni başlattı (1966) . Kültür Devrimi'nden daha da güçlenmiş olarak çıktı ve Çin'i emperyalistlerin 'üçüncü dünya' diye ifade ettiği ülkelerin başlarına getirmeyi başardı (1973) . 1976'da Pekin'de yaşamını yitirdi.

  • marconi guglielmo

    20.07.2004 - 18:05

    1909 NOBEL ÖDÜLLÜ MUCİT

    MARCONI, GUGLIELMO

    İtalya, Marconi Wireless Telegraph Co. Ltd., Londra, İngiltere, d. 1874, ö.1937; ve

    BRAUN, CARL FERDINVE

    Almanya, Strasbourg Üniversitesi, Alsace (o dönemde Almanya’da) , d.1850, ö.1918:

    “Telsiz telgrafın geliştirilmesine katkıları için”

  • macit gökberk

    20.07.2004 - 18:03

    Macit Gökberk
    Felsefe dilinin yalınlaşması, terim karmaşasının giderilmesi ve kavramların sınırlanması alanlarında önemli çalışmalarda bulunan Profesor Macit Gökberk, 15 Ağustos’ta İstanbul’da öldü.
    1908’de Selanik’te doğan Macit Gökberk, 15 Ağustos’ta öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1932’de İstanbul Üniversitesi Edeiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi ve aynı bölümde asistan olarak görev aldı. 1935’te Berlin’e giderek felsefe öğrenimini sürdürdü. Doktorasını verdikten sonra döndüğü Türkiye’de 1941’de doçent, 1949’da profesör oldu. 1954-1960 ve 1969-1976 dönemlerinde Türk Dil Kurumu başkanlığı da yapan Gökberk, felsefenin dar uzmanlık çerçevesinden çıkarak geniş bir çevrenin ilgi alanı olmasına önemli katkılarda bulundu.
    Özellikle felsefe tarihi üzerinde duran Macit Gökberk, 1948’de yayımlanan Kant ile Herder’in Tarih Anlayışları adlı yapıtında bu iki düşünürün tarih sorununa getirdikleri çözümü inceled; bu alandaki çalışmalarını Felsefe Tarihi (1961) , Felsefe’nin Evrimi (1979) gibi kitaplarıyla sürdürdü.

  • dna

    20.07.2004 - 18:00

    İnsanda hücrelerindeki 46 kromozom 23 çift halinde bulunur. Her çift kromozom vücuttaki belirli faaliyetlerin yerine getirmesinden sorumludur. Bu kromozom çiftlerindeki herhangi bir bozukluk onarılmaz hasarlar meydana getirir

  • dna

    20.07.2004 - 17:59

    Francis Crick ve James Watson DNA’daki yapıyı keşfederek Nobel Ödülü aldılar

  • dna

    20.07.2004 - 17:59

    Tek bir DNA molekülünde 1000 kitabı dolduracak kadar bilgi bulunur. A,T,C ve G harfleriyle sembolize edilen bir tür alfabe ile insanın bütün özellikleri şifrelenmiştir.

  • cam

    20.07.2004 - 17:56

    hammadesi kumdur..

  • bilgisayar

    20.07.2004 - 17:55

    Elektronik bilgisayar düşüncesi, ancak 1919 yılında ortaya atıldı, Çünkü bu tarihte Eccles ve Jordan 'flip-flop' devresini bulmuşlardı. Ancak, elektronik bilgisayar konusundaki ilk ciddi çalışmalar 11. Dünya Savaşı yıllarına rastlar Bu yıllarda A.B.D ordusu, balistik yöriinge hesaplarını hızlı bir biçimde yapabilecek bir makinenin arayışı içindedir. Bu nedenle Pennsylvania Üniversitesinde 1942 yılında başlatılan bir çalışma 1945 yılında sonuçlandı ve ilk modern bilgisayar olarak bilinen ENIAC 'Electronic Numerical lntegrator and Calculator' ortaya çıktı, 18.000 elektronik tüpten oluşan ve 100 KW güç harcayan bu dev bilgisayar J.P. Eckert ve J.W, Mauchley tarafından gerçeklenmiştir. 30 metre boy ve 30 ton ağırlığındaki ENIAC'a çok kişi, haklı olarak, çalışmaz gözü ile baktı. Ancak ENIAC dokuz yıl çalışma başarısı gösterdi. ENIAC aritmetik işlemlerin yanı sıra diferansiyel denklem de çözebiliyordu. Ayrıca bölme ve kök alma için özel devreleri mevcuttu. 'e' sayısını 2000 basamağa kadar hesaplayabiliyordu. Günümüz bilgisayarlarının atası sayılan ENIAC 'ta sayılar onluk düzende saklanıyor ve onluk düzende işleme katılıyordu. Bir toplama işlemini 200 mikro saniyede, bir çarpma işlemini 2300 mikro saniyede yapabiliyordu.

    ENIAC' ın yapımı sürerken Dr. Von Neumann ve arkadaşları, Babbage'nin önerdiği makine üzerinde çalışıyorlardı. Bu çalışmalar sonunda, programı bellekte saklanabilen ilk bilgisayar olan EDVAC (Electronic Discrete Variable Automatic Computer) ortaya çıktı (1952) . EDVAC' ın 4096 bellek gözü bulunmaktaydı ve veriler ile program aynı bellekte saklanmaktaydı. Bu yöntem günümüz bilgisayarlarının çoğunda kullanılmaktadır.

    1947 yılında 23.000 röle ve 13.000 tüpten oluşan SSEC (Selective Sequence Electromc Calculator) IBM firmasınca gerçeklenmiştir.

    1948 yılında transistörün bulunuşu, bilgisayar teknolojisinin gelişmesinde sıçramaya neden olmuştur. 1960'lı yıllara gelindiğinde, artık bilgisayarlar standart olarak üretilip satılmakta veya kiraya verilmekteydi.

    60'lı yıllarda gerçeklenen bilgisayarlar, boyutça büyük olmalarının yanı sıra ortam koşulları açısından nazlı makinelerdi. Çalışma ortamları nem ve sıcaklık açısından denetlenmek zorunda idi. Bu durum, bilgisayarı, bilgi işlem odasına hapsetmekte ve ofis ve fabrika ortamına inmesini engellemekte idi. Transistör teknolojisindeki gelişmeler, hem bilgisayarın boyutunu küçülttü hem de ortama olan bağımlılığını azalttı. Bu arada harcadığı gücü de önemli ölçüde azalttı. Sonuçta, fiyat olarak ucuz, boyut olarak küçük, fabrika veya ofis ortamında çalışabilen orta boy (mini) bilgisayarlar devri başlamış oldu.

    Boyut ve fiyatı azaltan bir başka gelişme, tüm devre teknolojisinin gelişmesidir. Bu yeni teknoloji sayesinde çok sayıda transistör ve pasif elemandan oluşan elektronik devre tek bir tüm devre içine sığdırabilmiştir.

    60'lı yıllara kadar bilgisayarın elektronik yapısı ön plandaydı. Bilgisayarın programlanması özel bilgi ve beceri gerektiriyordu. Giderek bilgisayarların standart olarak üretilmesi, dolayısıyla bilgisayar sayılarının ve bilgisayar kullanıcılarının artması, kullanıcılara kolay gelecek ve makineden bağımsız programlama dillerinin geliştirilmesinin gerektiğini ortaya çıkardı. Bu nedenle bu dönemlerde (daha çok bilimsel ve mühendislik çalışmaları için) , FORTRAN, (ticari uygulamalar için) COBOL programlama dili ve bu diller için derleyiciler geliştirildi. Bu yıllarda bilgisayar donanım fiyatları, yazılım fiyatlarına göre o denli yüksekti ki, bilgisayar satın alana yazılım, genelde çok ucuza, hatta bazen bedava veriliyordu.

  • bilgisayar

    20.07.2004 - 17:51

    ENİAC:üretilen ilk bilgisayardır..14 şubat 1946'da üretilen eniac yaklaşık 30 tondu...IBM 1950'lerde müjdeyi verdi..müjde 1950 yılında çıkacak olan IBM bilgisayarlar 1,5 ton olacak....

  • düzce depremi

    20.07.2004 - 17:43

    Merkez üstü Bolu'nun Düzce ilçesinde 12 Kasım 1999 Cuma günü saat 18.57'de aletsel büyüklüğü 7.2 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Deprem merkez üssü Düzce ve çevresinde yıkıma yol açtı. 30 saniye süreyle etkili olan deprem, pekçok ilde hissedildi.

    Başbakanlık Kriz Yönetim merkezi'nin açıklamasına göre, ölü sayısı 845, yaralı sayısı 4948. Depremde hasar gören ve derhal yıkılması gereken bina sayısı 3395, yıkık ya da ağır hasarlı ev sayısı 12939, iş yeri sayısı ise 2450’dir. (2 Şubat 2000)

  • yavuz bülent bakiler

    20.07.2004 - 17:41

    23 Nisan 1936'da Sivas'ta doğan Yavuz Bülent Bakiler, ilk ve orta öğrenimini Sivas'ta yaptı. Yüksek öğrenimini ise Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Mezun olduktan sonra bir süreliğine Ankara Radyosu'nda çalıştı. Daha sonra Kültür Bakanlığı müsteşar yardımcısı olarak görevlendirildi.

    İnsanların bir arada yaşamasını sağlayan en önemli unsurun dil olduğunu belirterek, dilin güzel kullanılması gerektiğini söyleyen şair ve yazar Bakiler, geleneksel şiirimizin öz ve şekil özelliklerini kendi şiir potasında eritmiş, şiirlerinde Anadolu'ya, Anadolu insanına eğilmiş ve onların sorunlarını yapıcı bir tavırla dile getirmiştir. Sade ve rahat bir dili, aydınlık bir üslubu olan Yavuz Bülent Bakiler, milli ve manevi değerlere bağlı kalmıştır. Bu tarafı ile, Arif Nihat Asya'nın milli havası, mistik şiirine yakın görünmektedir.

    Şiir kitapları: Yalnızlık (1962) , Duvak (1971) , Seninle (1986)

  • yavuz bülent bakiler

    20.07.2004 - 17:40

    her akşam tvde sözün doğrusu diye program yapardı şimdilerde böyle bir program yok ne yazık ki...

  • lev nikolayeviç tolstoy

    20.07.2004 - 17:38

    Büyük Rus yazarı Lev Nikolayeviç Tolstoy (Leo Tolstoy) , 9 Eylül 1828’de Tula’da bulunan ailesine ait Yasyana Polyana Malikanesinde doğdu. İki yaşında annesini ve dokuz yaşında babasını kaybetti. Anne ve babasının olmaması sebebiyle eğitimini halaları üstlendi ve 1943 yılında Doğu dilleri okumak üzere Kazan Üniversitesi’ne gönderildi. Fakat uzun bir süre geçmeden buradaki eğitimini yarıda bıraktı ve Hukuk Fakültesi’ne geçti. Bu fakültedeki eğitimini de yarıda bıraktı ve 1847 yılında, doğduğu yer olan Yasyana Polyana’daki çiftliğine geri döndü. Aradan üç yıl geçtikten sonra, 1851’de Rus ordusuna yazıldı ve 1854-55 arası Kırım Savaşın’da topçu teğmeni olarak görev yaptı.

    Bu dönemde otobiografik eserler olan Çocukluk, İlk Gençlik ve Gençlik’i ve ayrıca Tipi, İki Süvari Subayı ve Toprak Ağası’nın Sabahı’nı yazdı. Bu ilk başarılarından sonra kendini edebiyata adamaya karar veren Tolstoy, savaştan sonra St. Petersburg’a gitti, fakat burada birini radikal demokrat N. Çernişevski, diğerini muhafazakar liberal I. Turgenyev’in temsil ettiği iki edebi kampla anlaşamayarak 1857’de İsviçre, Almanya ve Fransa’yı kapsayan bir seyahate çıktı. Bu dönemde eğitim kurumlarıyla ilgilenmeye başladı ve Rusya’ya dönerek çiftliğindeki köylü çocukları için bir okul açtı. 1860’ta ikinci bir Avrupa seyahatine çıkarak buradaki eğitim kuramlarını ayrıntılı bir şekilde inceledi. Bu incelemelerin neticesinde, Batı’nın yapay ve maddeci uygarlığını, insanı bozan bir etken olarak görmeye başladı. Avrupa seyahatini bitirip Rusya’ya döndüğünde serflik kaldırılmıştı. Tolstoy, kendi bölgesinde eski serflerle toprak sahipleri arasındaki toprak ve borç anlaşmazlıklarını çözmek üzere yargıçlık görevini üstlendi.

    1862 yılında komşu çiftliğinin sahibinin kızı olan Sofya Andeyevna Bers’le evlendi ve bu evliliğinden on üç çocuğu oldu. Bu dönemde yazar, “Kazaklar”, “Sivastopol Hikayeleri” ve belkide en büyük romanı olan “Savaş ve Barış”ı yazdı. Napolyon Savaşları sırasında, 1865'de yazdığı 'Savaş ve Barış', yaşama sunulan bir destan olarak nitelendirilir. Bu romanda geniş bir zaman sürecinden bahsedilmesi, somut özelliklerin canlandırılmasında kaydedilen yüksek başarı düzeyi, sayıları beş yüzü aşan sayıda kişiyi içermesi, öykünün dallanıp budaklanarak ilerlemesi bu eseri başyapıtlardan biri haline getirmiştir. Eser geniş ve detaylı olması nedeniyle tarihi bir belgesel niteliği dahi taşır. Bu kadar çok sayıda karaktere rağmen, her bir karakter diğerlerinden çok farklı özellikler taşır. Tolstoy, “Savaş ve Barış” adlı eserinin yayımlanmasından sonra, yıldan yıla artacak bir bunalıma girdi. Bu bunalımın izleri, 1877 yılında yayımlanan, ikinci büyük romanı sayılabilecek “Anna Karenina” adlı romanında da görülür. Bu romanda yazar, aileleri mutsuzluğa götürebilecek etmenleri araştırıp, kendimizi sorgulamaya sevketmiştir.

    Tolstoy, 1880’den sonra Hristiyanlıktaki ölümsüzlük düşüncesini, Ortodoks Klisesi’ni ve her türlü siyasal iktidarı yadsıyan, kendine özgü bir tür hristiyanlık anarşizmi geliştirmeye başladı. Düşüncelerini açıkladığı ‘‘Dogmatik Teolojinin Eleştirisi’’, ‘‘O Halde Ne Yapmalıyız? ’’ ve ‘‘Tanrı’nın Hükümdarlığı Kendi İçimizdedir’’ adlı makalelerin yayımlanmasından sonra 1901’de Kilise tarafından afaroz edildi. Bu dönemde yazdığı “İvan İlyiç’in Ölümü”, “Kreutzer Sonat”, “Hacı Murat” ve son büyük romanı sayılabilecek “Diriliş” gibi eserleri, aynı manevi arayışa, ahlâksızlıkla suçladığı sanatı ve dogmalar ve mucizeler üreten Kilise’yi yadsıyışına işaret eder.

    1900’lerden itibaren bir yandan mülkiyet konusundaki radikal fikirleri nedeniyle ailesiyle arası açılırken, diğer yandan aydın Rus gençleri arasında giderek daha çok tanındı. Bu ikisi, derin bunalımını ve manevi yalnızlığını arttırdı. 7 Kasım 1910’da ailesini terk etmeye karar vererek yanına en küçük kızı ve doktoruyla yola çıktı. Ancak birkaç gün sonra Astapovo tren istasyonunda zatürreden ölmüş olarak bulundu.

    ESERLERİNDEN BAZILARI

    Kazaklar

    Büyük Rus yazarı Lev Tolstoy'un ilk yapıtı olan Kazaklar, iki karşıt dünyanın çarpıcı bir üslupla karşılaştırılmasıdır. Bu iki farklı dünyadan biri çeşitli kültürlerin etkisi altında yaşayan ve 'kibarlar' tabakasını oluşturan aristokratların, diğeri ise, kendi geleneklerine sıkı sıkıya bağlı ve başka bir kültürle karşılaşmamış olan halkın dünyasıdır. Tolstoy, dağlarda yaşayan Terek Kazaklarını anlatırken bu insanların ülkeden kopuşlarının nedenlerini; içinde bulundukları koşulların onları nasıl savaşçı kıldığını gerçekçi bir üslupla sergiler.

    Savaş ve Barış

    Lev Tolstoy,1863-1868 yılları arasında sürekli ve yoğun bir çaba sonucunda ürettiği ünlü başyapıtı 'Savaş ve Barış'ın temel özelliğini şöyle belirtiyor.'Bu yapıt bir roman değildir, bir şiir de değildir, bir tarih kroniği hiç değildir. 'Savaş ve Barış', dile geldiği biçim içinde, yazarın dile getirmek istediği ve getirebildiği şeydir.(Arka Kapak)

    Kroyçer Sonat

    Kroyçer Sonat, bir tren yolculuğu öyküsüyle başlıyor, insanoğlunun ruhunun derinliklerinde uyuyan şiddete, kıskançlığa, zavallılığa uzanıyor. Trende başlayan bir söyleşi sırasında yolcular arasında bulunan, kitabın baş kahramanı Pozdnişev, nasıl olup da böyle çöktüğünü, bezginleştiğini anlatır. Gençliğinde sefih bir hayat sürmüş, sonradan kendinden iğrenmeye başlamıştır. Terzilerin, güzellik uzmanlarının yardımıyla erkeklerin hayvansal içgüdülerini alevlendirdikleri için toplumun ve kadınların suçlu olduğu kanısına varmıştır. İçinde uyanan pişmanlık Pozdnişev'i değişime itmiş, o da bu doğrultuda evlenmiş, çocuk sahibi olmuştur. Ancak, kadınlarla erkekler arasındaki onulmaz farklar, bir yandan da Pozdnişev'in kıskançlığı nedeniyle bir süre sonra karısıyla birbirinden nefret etmeye başlamışlardır. Karısının onu bir müzisyenle aldattığından kuşkulanmasıyla birlikte Pozdnişev'in ruhunun derinlerinde yatan şiddet açığa çıkmış, geri dönüşsüz zararlara yol açmıştır. Pozdnişev'in öyküsü, Lev Tolstoy'un yaşadığı dönemin ahlâk anlayışının ve bazı değerlerin değişmesiyle yaşanan sancıların bir panoraması niteliğindedir. Kadın-erkek ilişkilerinde erdemin gerekliliğine inanan Tolstoy, kendi görüşü doğrultusunda erdemsizliğin insanoğlunu ne gibi çıkmazlara sürüklediğine işaret etmeye çalışıyor. Tabii, Beethoven'ın ünlü Kroyçer Sonat'ını dinleyip dinlememek, size kalmış.(Arka Kapak)

    Hacı Murat

    1896-1904 yılları arasında yazılan Hacı Murat, büyük Rus yazarı Tolstoy' un olgunluk dönemi romanları arasında yer alıyor. Hacı Murat, on dokuzuncu yüzyıl Kafkas halkları arasında efsaneleşen, Şeyh Şamil' le davalıdır. Yurt edinme, hayata tutunma, bağımsızlık, tutsaklık, ihanet ve iktidar sarmalında biçimlenen bir davanın kahramanıdır. Zayıflıklarının ve gücünün farkında bir kahraman. Acımasız bir coğrafyanın geniş yürekli insanları arasındaki iktidar mücadelesinde taraf olmak zorunda kalmıştır; Rusları da sevmez, Şeyh Şamil' i de. Seçeneksiz kalmak, bütün duygulardan arınmanın başlangıcı ve sonucu belki de. Savaş bazı insanların kaderidir. Tıpkı inanmasa da taraf olmak zorunda kalmak gibi. Aslolansa direnmek. Her koşulda direnmek ve ayakta kalmak. Tolstoy, ölümüne direnen bir kahramanı yazarak sonsuza taşıyor. (Arka Kapak)

    Anna Karenina

    Anna Karenina, Rusların kendi ülkelerini ve dönemin aristokratlarını en doñru yanlarıyla yansıtan bir romandır. Lev Tolstoy'un 1876-77 yılları arasında kaleme aldığı Anna Karenina'nın ana teması her şeyden önce Rus ailesidir. Bu romanda Tolstoy, dürüst bir evliliğin açık mutluluğuyla evlilik dışı bir aşkın yol açtığı düş kırıklıklarını ve düşüşleri karşılaştırmaktadır. Anna Karenina, dönemin üst kademedeki bir memurunun karısıdır. Onu, hovarda Vronski ile kurduğu ilişkide hazin bir son beklemektedir. Bunun karşısında Kiti ve Levin'in arasındaki sağlam temellere dayalı aşk, Anna Karenina'nın kendini beğenmişliğini ve temsil ettiği aristokrasinin köksüzlüğünü ortaya koymaktadır. Rus halkının Napolyon ile yaptığı harbin anlatıldığı Savaş ve Barış'ın yazarı Tolstoy'un Anna Karenina'sı, yaratıcısının aile hayatındaki huzur getirmeyen zevklerinden usandığı ve inanç buhranının kıskacına düştüğü zamanların ürünüdür.

    Diriliş

    Diriliş, insanca şefkatin en güzel, belki de en doğru sözlü şiirlerinden biridir. Ben bu yapıtta Tolstoy'un ışıklı gözlerini, içe işleyen açık mavi gözlerinin bakışını, öbür yapıtlarında olduğundan çok daha açık olarak görüyorum. Bu bakış doğrudan doğruya ruha gider.- Romain Rolland-Diriliş'i vakit buldukça, bölüm bölüm değil, bir kerede, soluk almamacasına okudum. Burada ilgi çekmeyen tek şey, Nehludov'la Katya arasındaki ilişkilerdir. İlgi çekici yanlarsa prensler, generaller, köylüler, mahsuplar, gardiyanlardır.- Çehov-(Arka Kapak)

    Çocukluk

    Tolstoy, yaşadığı yüzyıla olduğu kadar günümüz dünya edebiyatına da mührünü vurmuş 'dahi' yazarlardan biri.. O'nun, hala klasikler arasında duran eserlerine baktığımızda, sürekli aynı karekteristik özellikleri taşıdığını görüyoruz; yani, kendi sosyal gerçeğinden dünya ölçeğine çıkan bir üslup ve konu bütünlüğü...'Çocukluk'da, böylesi bir eser. Geriye dönüşlerle başlayan otobiyografik kitap, yazıldığı dönemin trajik toplum hayatına, anne-baba sevgisine, eğitim sistemine, aşklarına dair duyuşları ele alıyor. İroniyle dramın, sevgiyle kaosun ortasında yaşayan genç birinin gözüyle ve özel bir anlatımla sunulan 'Çocukluk', Tolstoy kitapları arasında ayrıcalıklı bir yere sahip. Eseri okuyanlar, yalın ve yapmacıksız bir çocukluğun gizemli dehlizlerine de yolculuk yapma imkanı bulacaklar... (Arka Kapak)

    Sanat Nedir?

    'En iyi sanat eserlerinin, kitleler tarafından anlaşılmayan, ancak bu büyük eserleri anlamaya hazır seçkinlere ulaşabilen eserler olduğu söylenir. Fakat insanların çoğunluğu bu eserleri anlamıyorsa, onları anlamayı mümkün kılan gerekli bilgi bu insanlara öğretilmeli ve açıklanmalıdır. Ancak kolaylıkla anlaşılabilir ki; böyle bir bilgi yoktur. Bu eserler açıklanamaz. 'Çoğunluk bu iyi sanat eserlerini anlamıyor,' diyenler de hala bu eserleri açıklayamamakta ve sadece bize onları anlamak için tekrar tekrar okumamız, görmemiz ve duymamız gerektiğini söylemektedirler. Oysa bu bir açıklama değildir, sadece alıştırmaktır. İnsanlar kendilerini herhangi bir şeye, hatta en kötü şeylere bile alıştırabilirler. İnsanlar nasıl kendilerini kötü yiyeceklere, sert içkiye, tütüne ve afyona alıştırıyorlarsa, aynı şekilde kötü sanata da alıştırabilirler. Yapılan şey, kesinlikle budur.(Arka Kapak)

  • lev nikolayeviç tolstoy

    20.07.2004 - 17:37

    • ERİK ÇEKİRDEĞİ

    • KÜÇÜK ŞEYTAN

    • KROYÇER SONAT

    • HACI MURAT

    • İVAN İLYİÇ'İN ÖLÜMÜ

  • lev nikolayeviç tolstoy

    20.07.2004 - 17:37

    Büyük Rus yazarı Lev Tolstoy, 1828 yılında doğdu. Soylu, tanınmış bir ailenin çocuğuydu. Babası konttu. Tolstoy\'un yaşadığı günlerde Rusya\'da Çarlık yönetimi vardı. Tolstoy, Çarlık yönetimine karşı büyük tiksinti duydu. Devlet yöneticileri elbette onu sevemediler. Ama Rus halkı bu büyük yazarı çok sevdi. Çünkü yazdığı romanlarda Tolstoy, büyük toprak sahiplerine karşı, ezilen, sömürülen köylüleri savunuyordu. Anna Karenina, Savaş ve Barış onu dünyanın en büyük yazarlarından biri yapan iki büyük romanıdır. 1910 yılında öldü. Tolstoy, bugün de dünyanın bütün dillerinde en çok okunan, en çok beğenilen yazarlardan biri.

  • anatole france

    20.07.2004 - 17:36

    kırmızı zambak
    tanrılar susamışlardı
    gibi kitapları vardır...

  • anton pavloviç çehov

    20.07.2004 - 17:35

    Çehov

    Anton Pavloviç Çehov, 1860 yılında Rusya\'da doğdu. Dedesi, sonradan özgür bırakılan bir köle, babası da bakkaldı. Servetini kaybeden ailesi Moskova\'ya göç edince, para kazanıp onlara bakmak isteyen Çehov, henüz ortaokul yıllarındayken mizah dergilerine öyküler göndermeye başladı. Moskova\'da tıp eğitimi gördü, ancak edebiyat sevgisi ağır bastı. Öyküler ve oyunlar yazmayı sürdürdü. Kolera salgını çıktığındaysa köylerde doktorluk yaptı. En önemli yapıtları: Vanya Dayı, Üç Kızkardeş, Vişne Bahçesi\'dir. Çehov, 1904 yılında Almanya\'da öldü.

  • andre gide

    20.07.2004 - 17:34

    André Gide, Protestan bir babanın ve Katolik bir annenin oğlu olarak 1869 yılında Paris\'te doğdu. Yazı hayatına 1891\'de yayınladığı André Walter\'in Defterleri ve Narsis Üstüne İnceleme ile başladı. Bunları 1897\'de yayınladığı ünlü yapıtı Dünya Nimetleri izledi. Gide bu kitabında, lirik ve canlı bir üslupla kişinin, bağlardan sıyrılmasını ve hayatın bütün yönleriyle tadını çıkarmasını savunuyordu. En önemli eserlerinden biri olan Ayrı Yol\'u 1902\'de yayınladı. André Gide Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra büyük bir yazar olarak kabul edildi, geniş okur kitlelerince tanındı. Gide\'in yazarlıktaki ustalığı, üslubundaki açıklık ve duruluk, bir yandan kitaplarında ortaya koyduğu kaygılarıyla, öte yandan düşüncelerinin karmaşıklığıyla tam bir çelişme halindedir. 1919\'da yazdığı Pastoral Senfoni son derece duygulu ve insancıl bir romandır. Gide\'in en iyi eseri sayılan Kalpazanlar, 1925\'te yayınlandı. Bu tarihten sonraki eserlerinde toplum sorunlarını öne aldı. En ağır konuları işlemekten çekinmedi, her türlü önyargıdan uzaklaşıp yerleşik inanç ve düşüncelere körü körüne bağlanmaktan kaçındı. Çağının aydınları üstünde büyük etkisi oldu. 1947\'de Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı. 1951\'de öldü.

    '

  • behçet kemal çağlar

    20.07.2004 - 17:30

    Behçet Necatigil

    Behçet Necatigil, cumhuriyet döneminin en önemli, en kişilikli şairlerinden biri. 16 Nisan 1916\'da İstanbul\'da doğdu, 13 Aralık 1979\'da İstanbul\'da öldü. Şiir kitapları: Kapalıçarşı (1945) , Çevre (1951) , Evler (1953) , Eski Toprak (1956) , Arada (1958) , Dar Çağ (1960) , Yaz Dönemi (1963) , Divançe (1965) , İki Başına Yürümek (1968) , En/Cam (1970) , Zebra (1973) , Kareler Aklar(1975) , Beyler (1978) , Söyleriz (1980) . Sevgilerde, bütün kitaplarından kendi eliyle seçtiği şiirlerden oluşuyor. Düzyazılarından bazılarını Bile/Yazdı (1979) kitabında topladı. Almanca\'dan çevirileri de olan Necatigil radyo oyunları da yazdı, bu alandaki çabalarını Yıldızlara Bakmak (iki oyun, 1965) , Gece Aşevi (beş oyun, 1967) , Üç Turunçlar (altı oyun, 1970) , Pencere (dört oyun, 1975) , kitaplarında topladı. Eski Toprak ile 1957 Yeditepe Şiir Armağanı’nı, Yaz Dönemi kitabıyla da Türk Dil Kurumu 1964 Şiir Ödülü’nü kazandı. Çeviri şiirleri Yalnızlık Bir Yağmura Benzer adlı kitapta toplandı (1984) . Ölümünden sonra ailesi tarafından konulan Necatigil Şiir Ödülü 1980 yılından beri verilmektedir.

  • oscar wilde

    20.07.2004 - 17:29

    Oscar Wilde

    16 Ekim 1854 yılında doğdu, Ünlü cerrah William Wilde’ın oğludur. Dublin’de Trinity College’ta okudu, 1874’te Oxford’a girdi. 1881 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti orada estetik üzerine bir dizi konferans verdi. İlk tiyatro oyunu Vera New York’ta sergilendi. Bir süre Paris’te yaşadı, orada Verlaine ve öbür sembolist şairlerle tanıştı. İngiltere’ye dönünce Mutlu Prens’i (1888) yazdı. Oscar Wilde, 1884 yılında Constance Lloyd’la evlendi. Wilde, İngiltere\'de estetizmin ve ‘sanat sanat içindir’ hareketinin başlıca temsilcisi olmuştur. Wilde, eşcinsellikle suçlanarak iki yıl cezaevinde yatmıştır. Daha sonra Fransa\'ya sürgün olarak gitmiş, 30 Kasım 1900 yılında yoksulluk içinde ölmüştür. Yapıtları; Mutlu Prens (1888) , Sosyalizmde İnsan Ruhu (1890) , Yönelimler (1891) , Dorian Gray\'in Portresi (1891) , Narlı Ev (1892) , Lady Windermere’in Yelpazesi (1892) , Ehemniyetsiz Bir Kadın (1893) , Salomé (1893) , İdeal Bir Koca (1895) , Ciddi Olmanın Önemi Üzerine (1895) .

    • DE PROFUNDİS

    • MUTLU PRENS

    • DORIAN GRAY’İN PORTRESİ

  • lidya uygarlığı

    20.07.2004 - 17:27

    LİDYALILAR:
    * Bugünkü Gediz ve Menderes ırmakları arasındaki bölgeye eski çağlarda LİDYA deniliyordu.
    * Başkentleri SARDES(Sard) 'dır.
    * Lidyalılar ticarette geliştiler. Tarihte PARA'yı ilk kez kullanan Lidyalılar'dır.
    * Lidyalılar Efes'ten başlayıp, Mezopotamya'daki Ninova'ya kadar uzanan KRAL YOLU'nun açılmasında
    etkili oldular.
    * Lidyalılara Persler son vermiştir.
    * Lidyalıların kısa zamanda yıkılmasının sebebi, ordularının çeşitli kavimlerden toplanan ücretli
    askerlerden oluşmasıdır.(Düzenli ve sürekli milli ordusunu oluşturamamıştır.)

  • özhan canaydın

    20.07.2004 - 17:21

    23 Ocak 1943 yılında Bursa'da doğdu. 1958 yılında basketbol oynamaya başladı. 1964 yılına kadar aktif olarak basketbol oynadı. 1957 yılında 155 sicil numarası ile Galatasaray'ın en küçük üyesi oldu. Basketbol oynadığı dönemde, 1962 yılında Genç Milli Takım'da Avrupa Gençler Şampiyonası'na giden ekipte yer aldı.

    1963'te Türkiye Şampiyonu olan Galatasaray Basketbol takımındaki 8 kişinin arasındaydı. Galatasaray Yıldız, Genç, A Takımlarda oynadı. Türkiye şampiyonu olan takımlarda yer aldı.

    1965 yılında Asuman Canaydın ile evlendi. 37 yıldır süren mutlu bir evliliği olan Özhan Canaydın, 2 çocuk ve 4 torun sahibi. Oğlu Murat Canaydın, 1989 yılı Galatasaray Lisesi mezunu ve şu anda aile şirketinin başında. Kızı Zeynep Diniz ise 1 kız ve 1 erkek çocuk sahibi.

    Özhan Canaydın, 1960 yılında, babasının mesleği olan tekstil sektöründe iş hayatına başladı. Kısa bir süre sonra babasından ayrılarak kendi işini kurdu. 1984 yılında İtalyanlarla ortaklığa girerek dokuma, tekstil, örgü, boya ve konfeksiyon alanında yatırımlarda bulundu. Şu anda Chambre de Commerce de Cote D'Azur'un en yüksek vergi veren ilk beş üyesi arasında bulunuyor. Türkiye'de Bursa'daki fabrikası 20.000m2 kapalı alan üzerine kurulu ve 1.200 çalışanı var. Bu fabrikada Kappa, Nike, Next, Lacoste, Fila, Adidas, Mavi Jeans için ihracata yönelik üretim yapılıyor. Özhan Canaydın, Galatasaray Klubü başkan adayı olması dolayısıyla tüm işlerini profesyonel yöneticilere devretmiştir. Galatasaray Kulubü'nde de yöneticilik görevlerinde bulunan Canaydın, Ali Tanrıyar, Alp Yalman ve Faruk Süren yönetimlerinde çeşitli görevlerde bulunmuştur.

  • özhan canaydın

    20.07.2004 - 17:21

    yılın en büyük fair-play örneğini göstererk bütün kulüplere örnek olması gereken bir başkan..6-0'lık FENERBAHÇE maçında artık ben golleri alkışlayayım diye düşündü herhalde..galatasarayı izlemektense FENERBAHÇE'yi alkışlar..

Toplam 816 mesaj bulundu