YALNIZLIK Yalnızlık bazen:hüzün torbasının dibinden dökülen çileli mutsuzlukları toplayıp hayatımın kalan günlerine gönüllü bir garson edasıyla servis eden karabasan gibi kovalar durur beni Bazende:karanlığın kuytu köşelerinde çaresiz ve isyankar ağlamalarımla yıldızlarla sabır tespihi çekerken bile rahat bırakmıyor yakamı Çünkü:o meçhul sonsuzluktaki matemin başlangıç dakikaları gibi yazılı tarihten öncelerinin bile hesabını bana soruyor yalnızlık ve her akşam taze bir mezar toprağı gibi üstümü örterken sabahın ilk ışıklarıyla güneşe devr ediyor akşamdan kalan mutsuzlukları artık inat etme gökyüzü benim kadar ağlayamazsın.ve daha limidi bitmedi yalnızlığın. gece çırıl çıplak yalnızlık beyin hücrelerimde başlayan şiddetli yağmur katmerli burukluklar yine kulakları sağır eden sessizlik,beynim helak edilmiş bir tarih, sabote edilmiş düş cephaneliği gibi şiddetli, tehlikeli ve saldırgan,gözlerimde yüzyılların nefreti, özlem yüklü bulutlardan sağnak sağnak hüzün doluyor yüreğime,gem vuruyorum duygularıma ağlamamak için söz yok bakışmalar ertelenmiş yalnızlık arttıkça gecenin karanlığında günahlar işlendi düşünce savaşlarında benim suçum yok hayatın hain karanlığıydı suça meyilli çılgın yüreğime çanak tutan.ve kapkara gecede zayıf fikirlerimin ışığında boğuşurken yalnızlıkla adam gibi yaşadım adam olmayan hayatlarda,sevgiyle bakmaya çalıştım tüm çirkefliklerin suratına,masum yüreğim tecrit odalarında örselenirken inadına inadına mutluluğa intikamın nefretiyle sarılacağım günü bekliyorum.bir içimdeki ihtiyar tanır beni birde gözyaşlarımla nemlenen yorganım onlara sorun yalnız yaşadım.ben düş gemisinde bir kaptan ve uzanırken mavi sonsuzluğa,yalnızlıkda yıkık bir sandal ve her fırtınada sığınılacak bir liman gibi gelir yapışır yakama. yine duvarlar sessiz gece kör karanlık işte yine yalnızlık gelir elinde bir fincan acı kahve yandan çarklı sırıtmalarla başlar muhabbet sabırsızlandı yine kıvılcım bekleyen sigaram iki dudağı arasında sıkışmış bir hayat tüttürür bir sohpet,yanar yürek, kül olur sevgiler,yok olur sevinçler, kayar avuçtan yarınlar birde ağlamaklı sessizlik yetim kalmış arzular alabora olmuş duygular dibe vurur asık surat,çığlıklar sessiz feryatlar duyulmuyor,isyanımı duyan yok,çoktan defnedilmiş yüzümdeki güleçlik,koskoca dünya sanki bomboş tek başıma yaşıyorum bu kalabalık yalnızlığımda onu benden ayırmak kardan beyazı çıkartmaktan daha zor,sudan ıslaklığı ayırmaktan daha imkansız ve yıldızları gökyüzünden koparmaktan daha çaresiz.bedenimi bin parçaya bölsem yine alamam onu benden her zerremde bir yalnızlık birde ben varım…
(madem yokluğundaki yalnızlık bu kadar çekilmez neden gittin hayal gözlüm) Okay Muzaffer GÜZEL
YALNIZLIK
Yalnızlık bazen:hüzün torbasının dibinden dökülen çileli mutsuzlukları toplayıp hayatımın kalan günlerine gönüllü bir garson edasıyla servis eden karabasan gibi kovalar durur beni
Bazende:karanlığın kuytu köşelerinde çaresiz ve isyankar ağlamalarımla yıldızlarla sabır tespihi çekerken bile rahat bırakmıyor yakamı
Çünkü:o meçhul sonsuzluktaki matemin başlangıç dakikaları gibi yazılı tarihten öncelerinin bile hesabını bana soruyor yalnızlık ve her akşam taze bir mezar toprağı gibi üstümü örterken sabahın ilk ışıklarıyla güneşe devr ediyor akşamdan kalan mutsuzlukları artık inat etme gökyüzü benim kadar ağlayamazsın.ve daha limidi bitmedi yalnızlığın. gece çırıl çıplak yalnızlık beyin hücrelerimde başlayan şiddetli yağmur katmerli burukluklar yine kulakları sağır eden sessizlik,beynim helak edilmiş bir tarih, sabote edilmiş düş cephaneliği gibi şiddetli, tehlikeli ve saldırgan,gözlerimde yüzyılların nefreti, özlem yüklü bulutlardan sağnak sağnak hüzün doluyor yüreğime,gem vuruyorum duygularıma ağlamamak için söz yok bakışmalar ertelenmiş yalnızlık arttıkça gecenin karanlığında günahlar işlendi düşünce savaşlarında benim suçum yok hayatın hain karanlığıydı suça meyilli çılgın yüreğime çanak tutan.ve kapkara gecede zayıf fikirlerimin ışığında boğuşurken yalnızlıkla adam gibi yaşadım adam olmayan hayatlarda,sevgiyle bakmaya çalıştım tüm çirkefliklerin suratına,masum yüreğim tecrit odalarında örselenirken inadına inadına mutluluğa intikamın nefretiyle sarılacağım günü bekliyorum.bir içimdeki ihtiyar tanır beni birde gözyaşlarımla nemlenen yorganım onlara sorun yalnız yaşadım.ben düş gemisinde bir kaptan ve uzanırken mavi sonsuzluğa,yalnızlıkda yıkık bir sandal ve her fırtınada sığınılacak bir liman gibi gelir yapışır yakama.
yine duvarlar sessiz gece kör karanlık işte yine yalnızlık gelir elinde bir fincan acı kahve yandan çarklı sırıtmalarla başlar muhabbet sabırsızlandı yine kıvılcım bekleyen sigaram iki dudağı arasında sıkışmış bir hayat tüttürür bir sohpet,yanar yürek, kül olur sevgiler,yok olur sevinçler, kayar avuçtan yarınlar birde ağlamaklı sessizlik yetim kalmış arzular alabora olmuş duygular dibe vurur asık surat,çığlıklar sessiz feryatlar duyulmuyor,isyanımı duyan yok,çoktan defnedilmiş yüzümdeki güleçlik,koskoca dünya sanki bomboş tek başıma yaşıyorum bu kalabalık yalnızlığımda onu benden ayırmak kardan beyazı çıkartmaktan daha zor,sudan ıslaklığı ayırmaktan daha imkansız ve yıldızları gökyüzünden koparmaktan daha çaresiz.bedenimi bin parçaya bölsem yine alamam onu benden her zerremde bir yalnızlık birde ben varım…
(madem yokluğundaki yalnızlık bu kadar çekilmez neden gittin hayal gözlüm)
Okay Muzaffer GÜZEL