Müsaade, izin, icazet, ahid, söz, resmî yazıları yazan kişi, ruhsat, ahde vefa.
Destur, tasavvuf ehli katında izin ve ruhsat anlamlarında kullanılır. Yapılacak herhangi bir işe başlamadan önce veya başlanırken söylenen, bir yere girilirken izin isteği yerine kullanılan bir tabirdir. Bir işe başlamak için 'destur almak'; bir iş ile ilgili olarak birisine izin vermek için de 'destur vermek' sözleri kullanılır. Destur kelimesi ata sözlerimizde de mevcuttur.
Meselâ 'Destursuz bağa girilmez' ta biri buna en güzel örnektir. Biz bu tabiri, hem bağa izinsiz girip üzüm yenmeyeceğini, hem de herhangi birisinin harîmine izinsiz varılamayacağını anlatmak için kullanırız. Halk, desturu 'savulun, yol verin' anlamında kullanmaktadır. Aynı zamanda, herhangi bir gerçeğe, olgun mürşidin ve insanı kâmilin ruhsatı olmadan erilemeyeceğini de ifade etmekte kullanılan bir sözdür.
Halkın ve bilhassa ihtiyar kadınların inançlarına göre gün battıktan sonra, 'iyi saatte olsunlar', 'bizden iyiler', yani, cinler ortalığa çıkarlar. Toplandıkları yerler de çeşme başları, su kuyuları ve süprüntülük olan yerlerdir. Halk arasında böyle yerlerden geçerken, böyle mekânların üzerinden atlarken ve böyle yerlere su dökerken, çarpılmamak için 'destûr' denmesi gerektiğine dair batıl bir anlayış vardır. Gene kadınlar ve yaşlılar ayıp sayılabilecek bir şey söylerken 'bağışlayın' demek yerine 'destûrun' derlerdi.
Mevlevîlerde; kapısı kapalı, hatta aşık bir eve, bir odaya girilirken, kapı açılsa içeri bakmamak üzere kapı dibinde durulup ikinci heceyi kalınca çekip uzatarak 'destûûr' denmesi, içeriden 'hû' denirse eşiğe niyaz edip sağ ayakla girilmesi icab eder.
'Destûûr' diyen kişiye 'hû' sesi gelmezse, bunu, iki kere daha tekrarlar ve dinler; üçüncüsünde de yine ses gelmezse, bir mazereti olduğuna hükmederek dönüp gider. İçeriye ancak, bir hastalık, bir ölüm gibi şüpheye düşülürse girilebilir. (Abdülbaki Gölpınarlı, Tasavvuftan Deyimler ve Atasözleri, İstanbul 1977, 92-93) .
Tasavvufî hayat ve tarikatların adâb ve erkânı geliştikçe, teknik terimlerden başka günlük münasebetlerde kullanılan ifade ve deyimler de ortaya çıkmıştır. Bu deyimler için özellikle Mevlevîlik ve Bektaşîlik zemin hazırlamada önemli fonksiyonlar icra etmişlerdir. İçeriye girme izni olan destur'dan başka 'agah ol', 'aşk olsun', 'pir aşkına' gibi diğer bazı tabirler kullanılmaktadır. (Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul 1985, 270)
cevap veriyorum: yetişemez..kesin geç kalır.. bir de şu usta çırak olayı var :) biz berber dükkanı açtık, ama ben artık kalfa oldum, şimdi bana bir çırak lazım, hala çırak olmak istiyorsan dükkana uğra :))
25.05.2005 - 19:55
önemli degil bosaltirsin..
da..
sey..
gerekçesini kalfa kadar iyi kivirabilecek misin o önemli :)
13.05.2005 - 11:09
Önce bir destur de!
DESTUR
Müsaade, izin, icazet, ahid, söz, resmî yazıları yazan kişi, ruhsat, ahde vefa.
Destur, tasavvuf ehli katında izin ve ruhsat anlamlarında kullanılır. Yapılacak herhangi bir işe başlamadan önce veya başlanırken söylenen, bir yere girilirken izin isteği yerine kullanılan bir tabirdir. Bir işe başlamak için 'destur almak'; bir iş ile ilgili olarak birisine izin vermek için de 'destur vermek' sözleri kullanılır. Destur kelimesi ata sözlerimizde de mevcuttur.
Meselâ 'Destursuz bağa girilmez' ta biri buna en güzel örnektir. Biz bu tabiri, hem bağa izinsiz girip üzüm yenmeyeceğini, hem de herhangi birisinin harîmine izinsiz varılamayacağını anlatmak için kullanırız. Halk, desturu 'savulun, yol verin' anlamında kullanmaktadır. Aynı zamanda, herhangi bir gerçeğe, olgun mürşidin ve insanı kâmilin ruhsatı olmadan erilemeyeceğini de ifade etmekte kullanılan bir sözdür.
Halkın ve bilhassa ihtiyar kadınların inançlarına göre gün battıktan sonra, 'iyi saatte olsunlar', 'bizden iyiler', yani, cinler ortalığa çıkarlar. Toplandıkları yerler de çeşme başları, su kuyuları ve süprüntülük olan yerlerdir. Halk arasında böyle yerlerden geçerken, böyle mekânların üzerinden atlarken ve böyle yerlere su dökerken, çarpılmamak için 'destûr' denmesi gerektiğine dair batıl bir anlayış vardır. Gene kadınlar ve yaşlılar ayıp sayılabilecek bir şey söylerken 'bağışlayın' demek yerine 'destûrun' derlerdi.
Mevlevîlerde; kapısı kapalı, hatta aşık bir eve, bir odaya girilirken, kapı açılsa içeri bakmamak üzere kapı dibinde durulup ikinci heceyi kalınca çekip uzatarak 'destûûr' denmesi, içeriden 'hû' denirse eşiğe niyaz edip sağ ayakla girilmesi icab eder.
'Destûûr' diyen kişiye 'hû' sesi gelmezse, bunu, iki kere daha tekrarlar ve dinler; üçüncüsünde de yine ses gelmezse, bir mazereti olduğuna hükmederek dönüp gider. İçeriye ancak, bir hastalık, bir ölüm gibi şüpheye düşülürse girilebilir. (Abdülbaki Gölpınarlı, Tasavvuftan Deyimler ve Atasözleri, İstanbul 1977, 92-93) .
Tasavvufî hayat ve tarikatların adâb ve erkânı geliştikçe, teknik terimlerden başka günlük münasebetlerde kullanılan ifade ve deyimler de ortaya çıkmıştır. Bu deyimler için özellikle Mevlevîlik ve Bektaşîlik zemin hazırlamada önemli fonksiyonlar icra etmişlerdir. İçeriye girme izni olan destur'dan başka 'agah ol', 'aşk olsun', 'pir aşkına' gibi diğer bazı tabirler kullanılmaktadır. (Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul 1985, 270)
Hasan Fehmi KUMANLIOĞLU
12.05.2005 - 22:06
cevap veriyorum: yetişemez..kesin geç kalır..
bir de şu usta çırak olayı var :) biz berber dükkanı açtık, ama ben artık kalfa oldum, şimdi bana bir çırak lazım, hala çırak olmak istiyorsan dükkana uğra :))
10.05.2005 - 20:10
cıks cıks olmadı..
ben cem'in ustasıyım :)
08.05.2005 - 11:26
öhö öhö..
kurudun kaldın n'oldu?
korktun di mi :)
05.05.2005 - 09:02
bonmatin
vous n'étes pas carpe
je suis carpe
ma nom a été abimée
vous avez raison;
La sazan,cela me plait :)
..
a bien tot ho hoo :)
04.05.2005 - 11:36
senin adın ne bakgayımm?
:)
04.05.2005 - 09:14
baskalarının bulacagını dusunemedın sanırım...
01.05.2005 - 00:36
KOPYACI SENİ NERDEN BULDUN BAKIYIM O HARFLERI
26.04.2005 - 13:23
çok uzaklardan geliyon kardeş oralarda havalar nasıl
hoş bir hava getirmişsen
Toplam 10 mesaj bulundu