Cem Selim Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkında ...

  • Cem Selim
    Cem Selim

    10.06.2009 - 11:36

    Yanık Şiir

    Issız bir evde,
    Korkudan ağlayabilseydim;
    Gözlerimi çıkarabilsem de,
    Yiyebilseydim;
    Senin sesin için yapardım
    Bunları,
    Yaşlı portakal ağacı sesin;
    Senin şiirin için yapardım
    Bunları,
    Çığlık çığlığa fışkıran şiirin.
    Baksana,
    Maviye boyuyorlar hastaneleri,
    Senin için;
    Kıyıdaki kenar mahalleleri
    Ve okullar,
    Senin için büyüyorlar;
    Tüy salıyorlar,
    Yaralı melekler;
    Pullar örtünüyor,
    Düğün balıkları;
    Deniz kestaneleri,
    Göğe uçuyorlar;
    Siyah tülleriyle terzi dükkanları:
    Kanla doluyorlar, kaşıklarla,
    Senin için;
    Ve,
    Yutuyorlar,
    Yırtılmış kurdeleleri;
    Öz canlarına kıyıyorlar,
    Öpüşe öpüşe;
    Ve ak sadeler giyiniyorlar.
    Bir şeftali ağacı
    Giyinip de,
    Kuş gibi seğirtirken sen;
    Kasırga gibi fırıl fırıl,
    Bir pirinç gülüşüyle gülerken;
    Türküler çağırdığında;
    Allak bullak ederken,
    Atardamarlarını,
    Dişlerini, gırtlağını,
    Parmaklarını;
    Vay ne şirindin,
    Kahrolurdum ben
    Kahrolurdum ben
    Kızıl göller için:
    Güz ortasında bir şahbaz at
    Ve kana belenmiş bir tanrıyla,
    Beraber yaşadığın.
    Kahrolurdum ben,
    Mezarlıklar için:
    Gece, sesi kısılmış
    Çanlar arasından,
    Suyla, mezarlarla küllenmiş
    Nehirler gibi geçen;
    Nehirler:
    Hasta asker koğuşları sanki,
    Tıklım tıklım dolu;
    Ve matem yağlı ölüme,
    Çürük taçlı mermer şifreli ölüme,
    Nehir nehir gelen ölüme doğru;
    Birdenbire taşıveren nehirler.
    Gece, ayakta, ağlaya ağlaya,
    Boğulmuş çarmıhların geçişini
    Seyrederken sen;
    Kahrolurdum seni görmek için:
    Bak,
    Ölüm nehrinin önünde ağlıyorsun
    Perperişan;
    Garip kalmış köşelerde başın,
    Durmaz ha, durmaz gözlerin
    Ağlar yaşın yaşın.
    Gece ve çıldırasıya yalnız,
    Külleri ısıra ısıra;
    Dumanı, gölgeyi, unutmayı:
    Siyah bir huniyle yığabilseydim,
    Trenlerin, gemilerin üstüne;
    Filizlendiğin ağaç için,
    Yapardım bunları,
    Topladığın,
    Yaldızlı su yuvaları için;
    Sarmaşık için,
    Yapardım bunları;
    Gecenin sırrını sana ileterek,
    Kemiklerini saran
    Sarmaşık için.
    Islak soğan kokusu gelen
    Şehirlerden,
    Seni bekliyorlar;
    Boğuk bir sesle,
    Şarkı söyleyerek
    Geçesin diye.
    Yeşil kırlangıçlar,
    Saçlarının arasına yapıyorlar,
    Yuvalarını;
    Dilsiz sperma sandalları,
    Peşin sıra geliyorlar;
    Sümüklü böcekler, haftalar,
    Yelkenleri düşürülmüş serenler,
    Kirazlar da,
    Dönüveriyorlar ossaat:
    Gözükünce solgun başın,
    On beş gözlü başın,
    Al kan içindeki ağzın.
    Şehrin otellerini,
    İsle doldurabilseydim;
    Hıçkıra hıçkıra,
    Yok edebilseydim
    Çalar saatları;
    Ezik dudaklarıyla yaz ayı,
    Evine nasıl gelecek,
    Göreyim diye
    Yapardım bunları;
    Yığın yığın insanların,
    Melil mahzun tantanalarıyla
    Ülkelerin,
    İşlemez sabanların,
    Gelincik çiçeklerinin;
    Mezar kazıcıların, süvarilerin,
    Kanlı haritaların, gezegenlerin,
    Evine nasıl geldiklerini
    Göreyim diye;
    Yapardım bunları.
    Küllerle örtülü dalgıçların,
    Uzun bıçaklarla delik deşik olmuş
    Meryem Ana tasvirlerini
    Sürüte sürüte gelen maskelerin;
    Damarların, köklerin, hastanelerin,
    Karıncaların, su gözelerinin,
    Evine nasıl geldiklerini
    Göreyim diye;
    Yapardım bunları.
    İçine kapanmış atlının
    Örümcekler arasında öldüğü
    Bir yatakla,
    Gecenin;
    Kinden, dikenlerden bir gülün,
    Sarıya çalan bir geminin,
    Rüzgarlı bir günle, bir bebeğin;
    Evine nasıl geldiklerini
    Göreyim diye:
    Yapardım bunları.
    Ben, Oliverio, Norah,
    Vicente Aleixandre, Delia,
    Maruca, Malva, Marina,
    Maria Luisa, Larco, La Rubia,
    Rafael Ugarte, Cotapos,
    Rafael Alberti, Carlos,
    Manolo Altolaguirre, Bebé,
    Molinari, Rosales, Concha Méndez,
    Ve daha da unuttuklarım;
    Evine nasıl gelecektik,
    Göreyim diye
    Yapardım bunları.
    Gel de taçlar takayım,
    Gel, sağlık esenlik delikanlısı,
    Gel, kelebek kıravatlı civan;
    Sen ey,
    Sonsuz hür siyah bir şimşek gibi:
    Pırıl pırıl insan;
    Madem, geç vakitlere dek,
    Kalınamıyor daha kayalıklarda;
    Bari aramızda konuşalım,
    Gel,
    Şöylece bir, olduğumuz gibi;
    Çiğ için olmadıktan sonra,
    Şiirlerde n'olacak yani?
    Bir ağu hançerin,
    İçimize işlediği bu gece için
    Olmadıktan sonra;
    Şiirlerde n'olacak yani?
    Bu tan kızıllığı için,
    Olmadıktan sonra;
    İnsanın vurulmuş yüreğinin,
    Ölüme hazırlandığı,
    Şu viran köşe için olmadıktan sonra
    Şiirlerde n'olacak yani?
    En çok gece, geceleyin:
    Kıyamet gibi yıldızlardır,
    Dolmuşlar hepten ırmağa;
    Bir kurdele gibiler,
    Fakir fukara dolu evlerin
    Pencerelerindeki..
    Bir ölen var,
    Onların evlerinde;
    Bürolarda, hastanelerde belki,
    Belki asansör ve madenlerde,
    İşlerinden oldular.
    Onulur şey değil yaraları,
    Yaratıklar,
    Acı çekiyorlar.
    Her yanda dert yanış,
    Her yanda,
    Vay şuymuş vay bu;
    Pencereler,
    Göz yaşıyla dolu,
    Aşınmış eşikler,
    Göz yaşından;
    Yüklükler ıslak,
    Bir dalga gibi
    Halıları dişlemeye gelen
    Göz yaşından,
    Oysa ki yıldızlardır akar
    Uçsuz bucaksız bir nehirde.
    Federico,
    Dünyayı görüyorsun.
    Yolları görüyorsun,
    Sirkeyi görüyorsun;
    Birkaç ayrılıştan,
    Taşlardan, raylardan gayrı,
    Kimseciklerin kalmadığı,
    Köşeden:
    Duman ha deyince,
    Zalim tekerleklerine;
    Hoşça kalları görüyorsun,
    İstasyonlardaki..
    Her yanda, sorunlar koyuyorlar,
    Çeşit çeşit insan var:
    Kanlı bıçaklı kör var,
    Öfkelisi, ümitsizi var,
    Yoksul var, tırnak ağaçları var;
    Şunun bunun sırtından,
    Geçinmek sevdasıyla;
    Harami var.
    Hayat böyle, Federico,
    Ey babayiğit,
    Ey kara sevdalı adam.
    Sana,
    Dostluğumun sunabileceği şey
    İşte bunlar..
    Sen de epeyce şey biliyorsun
    Şimdiden.
    Yavaş yavaş, daha da,
    Öğreneceklerin var.






    Pablo Neruda

  • Cem Selim
    Cem Selim

    08.06.2009 - 08:42

    Biri gelir sorarsa
    Beni sana sorarsa
    Gitti der misin?
    Gittigimi söyler misin?
    Gidiyorum ben sana
    Benimle gider misin?

    Özdemir Asaf

  • Cem Selim
    Cem Selim

    22.10.2008 - 11:14

    Sevda Üstüne

    Bütün kitapları yakmalı
    Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır
    Kitaplara göre insan
    Karanlıkta yüzüne bin mumluk lamba tutulmuş
    Gözleri, yüreği kamaşmış insandır
    Aptaldır, hastadır, kahramandır
    Bütün kitapları yakmalı
    ..........
    ..........



    Bedri Rahmi Eyüboğlu

  • Cem Selim
    Cem Selim

    13.08.2008 - 09:46

    ezgilerin kıskandığı arzu dokunaklı, ıslak buseler sessiz ten gülgoncası çığlık..
    .............istatistik ve bikini benzeşirlerrrrrrrrrrr.....Ayrıntıyı sergileyip, gerçeği gizlerler...
    karlıydı dağların,
    ve yüksek,
    ve uzak,
    ve sarmal,
    ve çıplak,
    ve ürkünç,
    SEVDA YÜREĞİNE UZANMIŞ DAĞLARIN
    ıssızlıklarda ışıksız buseler,
    gönül pencersi gözler,
    sevişirken diller...
    karartılar kopuk,
    ve tekil....
    ve yalın,
    yıldız uykusuz geceyi bıçakladığında,
    yalnızlığında baharın kumsalında,
    sis geceler ulaşılmazlığında,
    serapken çöl ıssızlığında
    gizemli güzelliğinin kıyısında,
    yağmursuz ıslandığında,
    duvara silahını astığında,
    baltanı gömdüğün karanlığında,
    kirlenmemiş sevdalandığında
    yaşamın bitimsiz sarmalında....
    karanlıklara sevda rüzgarımız estiğinde erirken karlar dağlarıında,
    düşlerimiz bululutları kucakladığında...
    eriyelim biz bize...
    ironi; iyimserlik,
    umut,
    sevgi,
    zarafet............ÖZLEM...SSS

  • Cem Selim
    Cem Selim

    13.08.2008 - 09:28

    erkekler kadınları,
    kadınlarsa seyrediilmeyi,
    seyredilişlerini,
    seyrederler...! ! .gönlün bilir,
    hayat her zaman bir MECNUN çıkarmaz karşına! ...
    Kızgın gözlerle nazar etsen de gök kubbenin arşına;
    Bu seyyah-ı fakir artık zor uğrar,
    Sevda alış-verişi bilmez gönül BUSENE! ....! ! .

  • Cem Selim
    Cem Selim

    13.08.2008 - 09:28

    AFORİZMALAR DİYARI; kimbilir; ' Herşey bir AFORİZMALAR dizisinden ibaret! ' düşüncesindesindir! ! !
    Bugün seversin, yarın sevilmediğini görürsün,Bugün özlersin, yarın aslında hiçte özlenmediğini fark edersin.Bugün gözyaşı dökersin, yarın bir damla gözyaşına bile değmediğini görürsün..Bugün önemsersin, yarın birde bakarsın hiç ama hiç önemsenmemişsin..Hiç değerli kılınmamışsın...Onun hayatında hiç üst sıralara konulmamışsın..İşte o zaman için sızlar,Ama sızlamasın,nasıl olsa herşey saçmalıktan ibaret,Boşver gitsin,Nasılsa sende boşverildin...
    'Kim demiş gül yaşar dikenin himayesinde? Dikenin itibarı ancak gül sayesinde...'(Hz.Mevlana)

    -~--~-~-~-~-~-~-~-~-
    ve rağmenler de olsa haykırabiliyorsak;
    yaşamın sarmalında
    sınandımı sevdan,
    kalpazankayalarda,
    uzaklarda uzak,
    kör gecelerde,
    kırık bir bardak.

    ve yakılışın, öze dönüşün
    sevdan...
    uyandığınd tan alacasında,
    yamalı gönlünle,

    tenin zihinselinde duyumsadın mı? ?
    ÖZDEĞERLERİN UYGARLIĞINDA YİTİMİN....
    sualin;
    evrensel usla,
    gizemle,
    içsel çığlıkların söylemi,
    değişken, suskun...
    yabancısın, yabanlığında yaban...
    eğer; yabancılıkla yabancılaşırsa sevdan,
    çaprazlığın karmaşasında,
    ve dah sonrası,
    sonrasızlığınsa....
    tekil sevda....
    durgun su zehirler....! ! dağların bozkırında....
    ve vuslat;
    karlarla bulutların dansında,
    gönül dağları karanfiller sarar düş mavisi baharlarda...
    hançerlenmeyen ay parıltısı buselerde...
    yaşam gökkuşağı;
    sevenim varsa,
    Sevebiliyorsam yaşamı.
    Güneş mutlu ediyorsa,
    Bulut saraıyorsa busemi,
    İçimde nefret de yoksa,
    İşte o gün
    Renkahenkim, gökkuşağı.
    Yağmurdan kaçmıyorsam,
    Kar yağınca iz bırakıyorsa sevdamız,
    En güzel gökkuşağıyım gökyüzündeki.
    yaşam doluyuz
    Fırtınadan sonrası..
    Olabiliyorsak gökkuşağı...............

  • Cem Selim
    Cem Selim

    08.08.2008 - 12:50

    Yüreğin Üşüdüğü Gün

    Yüreğin üşüdüğü gün
    sıcacık bir günü düşün
    sıcacık bir bahar gününü
    umudun büyüklüğünü
    ve sonsuz maviliğini göğün

    yüreğin üşüdüğü gün
    bir çocuğun gülüşünü düşün
    bir çocuğun beyaz düşünü
    göveren dal uçlarını
    çatlayan tomurcuğu
    ve çiçeklenen yerini her öpüşün

    yüreğin üşüdüğü gün
    bir ormanın gümbürtüsünü düşün
    bir ırmağın türküsünü
    bulutların beyazlığını
    güneşin kızıllığını
    ve ısıtan yanını özğürlüğün

  • Cem Selim
    Cem Selim

    07.08.2008 - 16:39

    siz değerli insan...! ? !

    gözyaşlarımızdda balık ttuttuğumuz düşleri anımsayan,

    hüzünlere inat her gün doğan güneşi duyumsamak var iken...

    sanal ile gerçek biz yaşamın da bir bütün olduğu için;
    saygıyla, insanca,beklentisizce,
    sanal gürültüleri aşabilmek adına ve ddaha da ötesi,
    kendini gizleyerek,
    kimlik çelişkileri yaşayanlardan uzak olabilmek için,
    gerçek leri paylaşma nezaketi göstermemiz dileğiyle...
    böyle yargılayan lara da saygılar...
    Siz lütfedebilirmisiniz sanal ötesi SİZ insanı? ? ?
    hoşkalın...

Toplam 8 mesaj bulundu