Bil ki Allahü teâlânın insanlar üzerinde hakları vardır. Gündüz yapılması gereken ibadetin gece, gece yapılması gereken ibadetin de gündüz yapılmasını kabul etmez. Farz borçlarını ödemedikçe, o farzla ilgili nafileleri kabul etmez. Kıyamet gününde mizanın ağır gelmesi için hakka uy ve onu hakim kıl. Allahü teâlânın, rahmet ve azap âyetlerini bir arada bildirmesinin sebebi, kulun, korku ile ümit arasında olması içindir. Bu vasiyetime uyarsan, ölümden daha sevgili bir şeyin olmaz. Bunlara uymazsan ölümden kötü bir şeyin olmaz. Halbuki ölüm muhakkak seni bulacaktır.
Teyemmüm, su bulunmadığı veya suyu kullanma imkânı olmadığı (suyun veya havanın çok soğuk olduğu, su kullanılması hâlinde mevcut bir hastalığın şiddetleneceği) durumlarda temiz toprak veya toprak cinsinden bir şeye elleri sürüp kolları ve yüzü Temizlik meshetmek suretiyle yapılan, abdest ve gusül yerine geçen özel bir temizliktir. Toprak yerine taş, kum, çakıl, tuğla, kiremit gibi maddelerle de teyemmüm yapılabilir..
Teyemmüm, su bulununcaya veya kullanma imkânı doğana kadar abdest ve gusül yerine geçer. Guslü ve abdesti bozan durumlar teyemmümü de bozar. Ayrıca su bulunduğunda ya da suyu kullanmaya engel durumlar ortadan kalktığında teyemmüm bozulur...
Mestin abdestli iken giyilmiş olması şartı ile mest üzerine meshederek abdest alınabilir. Bu durumda ayakların yıkanmasına gerek kalmaz. Mestin üzerinde elin üç parmağı kadar yerin elin ıslaklığı ile bir defa meshedilmesi yeterli olur. Abdestli olarak mest giyildikten sonra abdestin bozulduğu ilk namaz vaktinde mesh süresi başlar. Bundan sonra bir gün (yirmi dört saat) boyunca mest üzerine meshederek abdest alınabilir. Yolcular için bu süre daha uzundur: üç gün (yetmiş iki saat)..
Yara nedeniyle sarılmış, kırık sebebiyle alçıya alınmış veya herhangi bir rahatsızlık sebebiyle bir şekilde üstü örtülmüş organların abdest ya da gusül esnasında yıkanması zararlıysa bu organlar yıkanmaz, bunun yerine sargı vb. üzerine meshedilir. Sargının abdestsiz veya gusülsüz iken sarılmış olması, üzerine meshederek abdest alma konusunda bir engel teşkil etmez. Sargı üzerine mesh için belli bir süre söz konusu değildir. Hastalık iyileşene kadar meshetmeye devam edilir..
İnsanın doğuştan getirdiği ve sonradan kazandığı birtakım değerleri vardır. Bu değerler insanın kalbinin derinliklerinde yer eder, maddî ve mânevî varlığını etkisi altına alır, hiç uyumayıp daima iyi ve kötü arasında hakemlik yapan bir iç ses olan vicdanı besler..
Ahlâk, insanın içinde kökleşmiş değerler bütünüdür. Kişinin söz ve davranışları da onların dışa yansıması, ete kemiğe bürünmesidir. İnsanın bağlı olduğu değer yargıları bazen iyi, bazen de kötü söz ve davranışlar şeklinde ortaya çıkar. Dolayısıyla iyi ahlâk sahibi bir insanda güzel, doğru ve iyi olan söz ve davranışlar görülür. Kötü ahlâk sahibi bir insan ise kötü, yanlış ve çirkin söz ve davranışlarla kendini gösterir..
Dinimiz güzel ahlâkı imanın bir sonucu olarak görür. Çünkü insanın değerleri ve vicdanı, bütün düşünce, söz ve davranışlarına yön verir. Bir insan bütün varlığıyla benimsediği değerlerine aykırı bir davranışta bulunacak olursa içindeki ses onu durmadan hesaba çeker..
Sevgili Peygamberimiz(s.a.s.) güzel ahlâkın önemini şu mübarek sözleriyle vurgulamıştır: “Müminlerin iman açısından en mükemmel olanı, ahlâkı en iyi olanıdır” (Buhârî, “Edeb”, 39). “Aranızdan en çok sevdiğim ve kıyamet günü en yakınımda bulunacak kimseler, güzel ahlâk sahibi olanlarınızdır” (Tirmizî, “Birr”, 71). “Mîzana konan ameller arasında güzel ahlâktan daha ağır gelecek hiçbir şey yoktur” (Tirmizî, “Birr”, 62)..
Dinin her bir tavsiyesi birbiriyle irtibat hâlindedir. Meselâ bir ibadet olan namaz, sadece belirli vakitlerde ve belirli şekilleri yaparak yerine getirilen bir ibadet değildir. İman etmiş kişinin yaptığı bir ibadet olarak namaz aynı zamanda çirkinliklerden ve kötülüklerden vazgeçiren ahlâkî bir uyarıcıdır..
Yüce Allah insanlığın her döneminde peygamberleri ve kitapları aracılığıyla kullarına yol göstermiş, hoşnut olacağı yaşam biçimini bildirmiştir. Yani Allah Teâlâ’nın razı olacağı bir insan olmak isteyen herhangi bir müslüman için iki beslenme kaynağı vardır: Allah’ın kitabı ve resûlünün sünneti..
Hiçbir şey bilmeyen mâsum bir bebek olarak dünyaya gelen insanı Allah, işitme, görme gibi duyular ve akılla donatmıştır. Bu sayede hayat, sürekli öğrendiğimiz, bir günden diğerine daha fazla öğrenmiş olarak uyandığımız bir sınıf olur bize. Duyularımızı ve aklımızı kullanarak farklı yollarla sürekli öğrenir, günden güne daha fazla gelişiriz. Öğrenme yollarından biri, belki de en önemlisi toplum içindeki model diyebileceğimiz insanları örnek alarak öğrenmedir..
Tövbe etme imkânı, Allah’ın kullarına bir armağanıdır. Kul günah veya kusur işlediğinde tövbe etmelidir. Ancak tövbe etmek için ille de farkında olarak günah işlemiş olmak gerekmez. İnsan unutma, dalgınlık, bilgisizlik vs. sebeplerle veya farkında olmadan da günah işleyebilir. Dolayısıyla her zaman ve durumda tövbe edilebilir. Bu, insanın iç huzurunu ve barışını sağlayacağı gibi Allah’ın da hoşnutluğunu kazandıracak bir davranış olacaktır. Çünkü Allah, işlenen kabahatlere karşı çok sabırlıdır ve kullarının arınmak için tövbe etmelerini bekler. Kalp yaratılıştan pırıl pırıl bir aynaya benzer.
Tövbe, günahları bağışlamaya yetkili tek makamın Allah olduğu bilincine sahip olmaktır. Bu yönüyle Allah ile kul arasında hiç kimseyi aracı kılmamanın işaretidir ve imanın çok önemli bir tezahürüdür. Kulun tövbe etmesi ve Allah’ın bu tövbeden dolayı bağışlayıcılığı düşüncesi olmasaydı insan yaptığı günahların ağırlığı altında ezilir, kendine eziyet eder durur, vicdan azabından kurtulamazdı. Tövbe, günah karanlığında önümüzü aydınlatan bir lambadır. Tövbe, acılar çektiren yaralarımıza en şifalı merhemdir. Tövbe, her başlayan günü hayatımızın ilk günüymüş gibi hissetmemizin vesilesidir. Tövbe, kendimizle yüzleşmemize imkân tanıyan bir aynadır.
Tövbe, bilerek veya bilmeyerek, açıktan veya gizlice işlenmiş günahlardan, hatalardan ve kusurlardan pişmanlık duymak, onları bir daha yapmamaya kesin karar vermek ve yeniden aynı günahlara düşmemek için çaba göstermektir. Tövbe, Allah’tan özür dilemek, hatalardan dönüp Allah’a yönelmektir. İşlenen suç, kabahat ve kusurlardan dolayı Allah’tan utanarak bağışlanmak için samimiyetle yalvarmaktır.
Her yerde dua edebiliriz. Nasıl ki sadece belirli anlarda değil her zaman dua edebiliyoruz; her durum ve yerde de dua edebiliriz. Ancak burada dikkat etmemiz gereken nokta, duanın edebine aykırı bir halde olmamamızdır. Yüce Rabbimiz biz müslümanların özelliklerini anlatırken bu konuyla ilgili olarak şunları söyler: “Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler” (Âl-i İmrân 3 / 191).
Dua ederken edebe uygun ifadeler kullanmalıyız. Ne istediğimizi açık ve kesin bir şekilde belirtmeli, duanın edebine aykırı ifadelerden kaçınmalıyız. Peygamberimiz(s.a.s.) bu hususta şöyle buyurur: “Sizden biri dua ettiğinde isteğini kesin olarak belirtsin. Sakın ‘Allah’ım dilersen bana ver, dilersen beni bağışla’ demesin. Çünkü bu isteği yerine getirmesi için Allah’ı zorlayan yoktur” (Buhârî, “Daavât”, 21).
Dua ederken bağırıp çağırmamamız gerekir. Allah her şeyi işitir ve bilir. Sanki o bizi duymuyormuş gibi bağırıp çağırmak, aşırı hareketlerde bulunmak duanın ruhuna aykırıdır. Bu, samimiyeti de zedeleyen bir durumdur. Kur’an’da yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “Rabbinize alçakgönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez” (A‘râf 7 / 55).
Dua ederken kabul edilip edilmeyeceği konusunda tereddüt veya şüphe etmemeliyiz. Allah’tan samimi olarak bir şey istediğimizde bunun mutlaka kabul edileceği düşüncesini taşımalıyız. “Ben dua ettim ama kabul edilmedi” gibi yanlış düşünceler şeytanın kandırmacasıdır. Peygamberimiz(s.a.s.) duanın kabul edilmesiyle ilgili olarak bize altın bir anahtar verir: “Dua eden kimse şu üç durumdan birinde bulunur: Ya duası kabul edilir ya ileride kabul edilir ya da yaptığı dua günahlarına kefâret olur” (Muvatta, “Kur’an”, 8).
Helâl ve temiz şeyler için dua etmeliyiz. Allah’tan haram, yasak ve kötü şeyler dilemek hem duanın ruhuna ve amacına hem de kulluğumuza aykırıdır. Ayrıca haram olanlar istenmediği gibi haram işler yaparak da dua edilmez. Haram kazançlarla elde edilmiş şeylerle birlikte iken dua etmek duanın kabul edilmesine de engeldir. Peygamberimiz(s.a.s.) bu gerçeği şöyle dile getirmektedir: “Bir kişi ellerini semaya kaldırır ve ‘Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!’ diye yalvarır. Halbuki yediği haram, giydiği haramdır. Haramla beslenmiştir. Bu adamın duası nasıl kabul edilecek?” (Müslim, “Zekât”, 19).
Her zaman dua edebiliriz. İnsan, Allah’a her zaman yönelmeli, ondan her zaman istekte bulunabilmelidir. Genişlikte ve darlıkta, zenginlikte ve fakirlikte, gençlikte ve ihtiyarlıkta, sevinçliyken ve üzüntülüyken, sağlıkta ve hastalıkta, kısacası her durumda dua etmeliyiz. Allah sadece sıkıntılı anlarda dua edenleri bakın nasıl kınamaktadır: “İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir ve yan çizer. Başına bir kötülük gelince de yalvarmaya koyulur” (Fussilet 41 / 51).
Dua etmek âcizliğimizi dile getirmektir. Dua eden kişi alçakgönüllü olmayı, şeytanın en önemli özelliği olan kibir ve büyüklenmekten uzak durmayı öğrenmiş olur. Dua, kalemsiz ve kâğıtsız olarak dileklerimizi doğrudan Allah’a ilettiğimiz dilekçelerimizdir. Dua ederken Allah ile aramıza hiçbir kimseyi aracı kılmadığımız için İslâm inancının temeli olan “tevhid”, yani Allah’ın bir olduğu ilkesini de ortaya koymuş oluruz.
Dua, bizi mânevî ve psikolojik açıdan geliştirir. Hiçbir zaman yalnız olmadığımızı dua ederek hissederiz. Dua, Allah ile kurduğumuz bağı güçlendirdiği gibi zorda kaldığımız durumlarda Allah’ın bize yardım edeceği duygusunu kazandırarak ümitsizliğe kapılmamıza engel olur. Dua, yalnızlık korkusuna, umutsuzluk uçurumuna, sıkıntı karanlığına, günahın ağırlığına karşı müminin devası ve ışığıdır.
Dua, insanın yalnızca kendisi için gerçekleştirdiği bir eylem değildir. Kendimiz için dua ettiğimiz gibi başkaları için de dua ederiz. Hatta sadece insanlar için değil, canlı cansız bütün varlıklar için dua ederiz. Bu yönüyle dua, gerek diğer insanlarla gerekse canlı cansız bütün varlıklarla daha güçlü ilişkiler kurmamızı sağlar, onlara karşı hissettiğimiz sevgiyi çoğaltır, aramızdaki yakınlığı arttırır. “Bereket versin!”, “Allah şifa versin!”, “Hayırlı yolculuklar!”, “Eline sağlık!”, “Allah rahmet etsin!”, “Kolay gelsin!” gibi ifadeler başka insanlar için yaptığımız dualara birer örnektir.
islamiyet
05.09.2024 - 20:39Bil ki Allahü teâlânın insanlar üzerinde hakları vardır. Gündüz yapılması gereken ibadetin gece, gece yapılması gereken ibadetin de gündüz yapılmasını kabul etmez. Farz borçlarını ödemedikçe, o farzla ilgili nafileleri kabul etmez. Kıyamet gününde mizanın ağır gelmesi için hakka uy ve onu hakim kıl. Allahü teâlânın, rahmet ve azap âyetlerini bir arada bildirmesinin sebebi, kulun, korku ile ümit arasında olması içindir. Bu vasiyetime uyarsan, ölümden daha sevgili bir şeyin olmaz. Bunlara uymazsan ölümden kötü bir şeyin olmaz. Halbuki ölüm muhakkak seni bulacaktır.
islamiyet
30.08.2024 - 02:10Teyemmüm, su bulunmadığı veya suyu kullanma imkânı olmadığı (suyun veya havanın çok soğuk olduğu, su kullanılması hâlinde mevcut bir hastalığın şiddetleneceği) durumlarda temiz toprak veya toprak cinsinden bir şeye elleri sürüp kolları ve yüzü Temizlik meshetmek suretiyle yapılan, abdest ve gusül yerine geçen özel bir temizliktir. Toprak yerine taş, kum, çakıl, tuğla, kiremit gibi maddelerle de teyemmüm yapılabilir..
islamiyet
30.08.2024 - 02:10Teyemmüm, su bulununcaya veya kullanma imkânı doğana kadar abdest ve gusül yerine geçer. Guslü ve abdesti bozan durumlar teyemmümü de bozar. Ayrıca su bulunduğunda ya da suyu kullanmaya engel durumlar ortadan kalktığında teyemmüm bozulur...
islamiyet
30.08.2024 - 02:10Mestin abdestli iken giyilmiş olması şartı ile mest üzerine meshederek abdest alınabilir. Bu durumda ayakların yıkanmasına gerek kalmaz. Mestin üzerinde elin üç parmağı kadar yerin elin ıslaklığı ile bir defa meshedilmesi yeterli olur. Abdestli olarak mest giyildikten sonra abdestin bozulduğu ilk namaz vaktinde mesh süresi başlar. Bundan sonra bir gün (yirmi dört saat) boyunca mest üzerine meshederek abdest alınabilir. Yolcular için bu süre daha uzundur: üç gün (yetmiş iki saat)..
islamiyet
30.08.2024 - 02:09Yara nedeniyle sarılmış, kırık sebebiyle alçıya alınmış veya herhangi bir rahatsızlık sebebiyle bir şekilde üstü örtülmüş organların abdest ya da gusül esnasında yıkanması zararlıysa bu organlar yıkanmaz, bunun yerine sargı vb. üzerine meshedilir. Sargının abdestsiz veya gusülsüz iken sarılmış olması, üzerine meshederek abdest alma konusunda bir engel teşkil etmez. Sargı üzerine mesh için belli bir süre söz konusu değildir. Hastalık iyileşene kadar meshetmeye devam edilir..
islamiyet
30.08.2024 - 02:09İnsanın doğuştan getirdiği ve sonradan kazandığı birtakım değerleri vardır. Bu değerler insanın kalbinin derinliklerinde yer eder, maddî ve mânevî varlığını etkisi altına alır, hiç uyumayıp daima iyi ve kötü arasında hakemlik yapan bir iç ses olan vicdanı besler..
.
islamiyet
30.08.2024 - 02:09Ahlâk, insanın içinde kökleşmiş değerler bütünüdür. Kişinin söz ve davranışları da onların dışa yansıması, ete kemiğe bürünmesidir. İnsanın bağlı olduğu değer yargıları bazen iyi, bazen de kötü söz ve davranışlar şeklinde ortaya çıkar. Dolayısıyla iyi ahlâk sahibi bir insanda güzel, doğru ve iyi olan söz ve davranışlar görülür. Kötü ahlâk sahibi bir insan ise kötü, yanlış ve çirkin söz ve davranışlarla kendini gösterir..
islamiyet
30.08.2024 - 02:08Dinimiz güzel ahlâkı imanın bir sonucu olarak görür. Çünkü insanın değerleri ve vicdanı, bütün düşünce, söz ve davranışlarına yön verir. Bir insan bütün varlığıyla benimsediği değerlerine aykırı bir davranışta bulunacak olursa içindeki ses onu durmadan hesaba çeker..
islamiyet
30.08.2024 - 02:08Sevgili Peygamberimiz(s.a.s.) güzel ahlâkın önemini şu mübarek sözleriyle vurgulamıştır: “Müminlerin iman açısından en mükemmel olanı, ahlâkı en iyi olanıdır” (Buhârî, “Edeb”, 39). “Aranızdan en çok sevdiğim ve kıyamet günü en yakınımda bulunacak kimseler, güzel ahlâk sahibi olanlarınızdır” (Tirmizî, “Birr”, 71). “Mîzana konan ameller arasında güzel ahlâktan daha ağır gelecek hiçbir şey yoktur” (Tirmizî, “Birr”, 62)..
islamiyet
30.08.2024 - 02:08Dinin her bir tavsiyesi birbiriyle irtibat hâlindedir. Meselâ bir ibadet olan namaz, sadece belirli vakitlerde ve belirli şekilleri yaparak yerine getirilen bir ibadet değildir. İman etmiş kişinin yaptığı bir ibadet olarak namaz aynı zamanda çirkinliklerden ve kötülüklerden vazgeçiren ahlâkî bir uyarıcıdır..
islamiyet
30.08.2024 - 02:08Yüce Allah insanlığın her döneminde peygamberleri ve kitapları aracılığıyla kullarına yol göstermiş, hoşnut olacağı yaşam biçimini bildirmiştir. Yani Allah Teâlâ’nın razı olacağı bir insan olmak isteyen herhangi bir müslüman için iki beslenme kaynağı vardır: Allah’ın kitabı ve resûlünün sünneti..
islamiyet
30.08.2024 - 02:07Hiçbir şey bilmeyen mâsum bir bebek olarak dünyaya gelen insanı Allah, işitme, görme gibi duyular ve akılla donatmıştır. Bu sayede hayat, sürekli öğrendiğimiz, bir günden diğerine daha fazla öğrenmiş olarak uyandığımız bir sınıf olur bize. Duyularımızı ve aklımızı kullanarak farklı yollarla sürekli öğrenir, günden güne daha fazla gelişiriz. Öğrenme yollarından biri, belki de en önemlisi toplum içindeki model diyebileceğimiz insanları örnek alarak öğrenmedir..
islamiyet
29.08.2024 - 04:16Tövbe etme imkânı, Allah’ın kullarına bir armağanıdır. Kul günah veya kusur işlediğinde tövbe etmelidir. Ancak tövbe etmek için ille de farkında olarak günah işlemiş olmak gerekmez. İnsan unutma, dalgınlık, bilgisizlik vs. sebeplerle veya farkında olmadan da günah işleyebilir. Dolayısıyla her zaman ve durumda tövbe edilebilir. Bu, insanın iç huzurunu ve barışını sağlayacağı gibi Allah’ın da hoşnutluğunu kazandıracak bir davranış olacaktır. Çünkü Allah, işlenen kabahatlere karşı çok sabırlıdır ve kullarının arınmak için tövbe etmelerini bekler. Kalp yaratılıştan pırıl pırıl bir aynaya benzer.
islamiyet
29.08.2024 - 04:16Tövbe, günahları bağışlamaya yetkili tek makamın Allah olduğu bilincine sahip olmaktır. Bu yönüyle Allah ile kul arasında hiç kimseyi aracı kılmamanın işaretidir ve imanın çok önemli bir tezahürüdür. Kulun tövbe etmesi ve Allah’ın bu tövbeden dolayı bağışlayıcılığı düşüncesi olmasaydı insan yaptığı günahların ağırlığı altında ezilir, kendine eziyet eder durur, vicdan azabından kurtulamazdı. Tövbe, günah karanlığında önümüzü aydınlatan bir lambadır. Tövbe, acılar çektiren yaralarımıza en şifalı merhemdir. Tövbe, her başlayan günü hayatımızın ilk günüymüş gibi hissetmemizin vesilesidir. Tövbe, kendimizle yüzleşmemize imkân tanıyan bir aynadır.
islamiyet
29.08.2024 - 04:15Tövbe, bilerek veya bilmeyerek, açıktan veya gizlice işlenmiş günahlardan, hatalardan ve kusurlardan pişmanlık duymak, onları bir daha yapmamaya kesin karar vermek ve yeniden aynı günahlara düşmemek için çaba göstermektir. Tövbe, Allah’tan özür dilemek, hatalardan dönüp Allah’a yönelmektir. İşlenen suç, kabahat ve kusurlardan dolayı Allah’tan utanarak bağışlanmak için samimiyetle yalvarmaktır.
islamiyet
29.08.2024 - 04:15Her yerde dua edebiliriz. Nasıl ki sadece belirli anlarda değil her zaman dua edebiliyoruz; her durum ve yerde de dua edebiliriz. Ancak burada dikkat etmemiz gereken nokta, duanın edebine aykırı bir halde olmamamızdır. Yüce Rabbimiz biz müslümanların özelliklerini anlatırken bu konuyla ilgili olarak şunları söyler: “Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler” (Âl-i İmrân 3 / 191).
islamiyet
29.08.2024 - 04:14Dua ederken edebe uygun ifadeler kullanmalıyız. Ne istediğimizi açık ve kesin bir şekilde belirtmeli, duanın edebine aykırı ifadelerden kaçınmalıyız. Peygamberimiz(s.a.s.) bu hususta şöyle buyurur: “Sizden biri dua ettiğinde isteğini kesin olarak belirtsin. Sakın ‘Allah’ım dilersen bana ver, dilersen beni bağışla’ demesin. Çünkü bu isteği yerine getirmesi için Allah’ı zorlayan yoktur” (Buhârî, “Daavât”, 21).
islamiyet
29.08.2024 - 04:14Dua ederken bağırıp çağırmamamız gerekir. Allah her şeyi işitir ve bilir. Sanki o bizi duymuyormuş gibi bağırıp çağırmak, aşırı hareketlerde bulunmak duanın ruhuna aykırıdır. Bu, samimiyeti de zedeleyen bir durumdur. Kur’an’da yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “Rabbinize alçakgönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez” (A‘râf 7 / 55).
islamiyet
29.08.2024 - 04:14Dua ederken kabul edilip edilmeyeceği konusunda tereddüt veya şüphe etmemeliyiz. Allah’tan samimi olarak bir şey istediğimizde bunun mutlaka kabul edileceği düşüncesini taşımalıyız. “Ben dua ettim ama kabul edilmedi” gibi yanlış düşünceler şeytanın kandırmacasıdır. Peygamberimiz(s.a.s.) duanın kabul edilmesiyle ilgili olarak bize altın bir anahtar verir: “Dua eden kimse şu üç durumdan birinde bulunur: Ya duası kabul edilir ya ileride kabul edilir ya da yaptığı dua günahlarına kefâret olur” (Muvatta, “Kur’an”, 8).
islamiyet
29.08.2024 - 04:13Helâl ve temiz şeyler için dua etmeliyiz. Allah’tan haram, yasak ve kötü şeyler dilemek hem duanın ruhuna ve amacına hem de kulluğumuza aykırıdır. Ayrıca haram olanlar istenmediği gibi haram işler yaparak da dua edilmez. Haram kazançlarla elde edilmiş şeylerle birlikte iken dua etmek duanın kabul edilmesine de engeldir. Peygamberimiz(s.a.s.) bu gerçeği şöyle dile getirmektedir: “Bir kişi ellerini semaya kaldırır ve ‘Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!’ diye yalvarır. Halbuki yediği haram, giydiği haramdır. Haramla beslenmiştir. Bu adamın duası nasıl kabul edilecek?” (Müslim, “Zekât”, 19).
islamiyet
29.08.2024 - 04:13Her zaman dua edebiliriz. İnsan, Allah’a her zaman yönelmeli, ondan her zaman istekte bulunabilmelidir. Genişlikte ve darlıkta, zenginlikte ve fakirlikte, gençlikte ve ihtiyarlıkta, sevinçliyken ve üzüntülüyken, sağlıkta ve hastalıkta, kısacası her durumda dua etmeliyiz. Allah sadece sıkıntılı anlarda dua edenleri bakın nasıl kınamaktadır: “İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir ve yan çizer. Başına bir kötülük gelince de yalvarmaya koyulur” (Fussilet 41 / 51).
islamiyet
29.08.2024 - 04:12Dua etmek âcizliğimizi dile getirmektir. Dua eden kişi alçakgönüllü olmayı, şeytanın en önemli özelliği olan kibir ve büyüklenmekten uzak durmayı öğrenmiş olur. Dua, kalemsiz ve kâğıtsız olarak dileklerimizi doğrudan Allah’a ilettiğimiz dilekçelerimizdir. Dua ederken Allah ile aramıza hiçbir kimseyi aracı kılmadığımız için İslâm inancının temeli olan “tevhid”, yani Allah’ın bir olduğu ilkesini de ortaya koymuş oluruz.
islamiyet
29.08.2024 - 04:12Dua, bizi mânevî ve psikolojik açıdan geliştirir. Hiçbir zaman yalnız olmadığımızı dua ederek hissederiz. Dua, Allah ile kurduğumuz bağı güçlendirdiği gibi zorda kaldığımız durumlarda Allah’ın bize yardım edeceği duygusunu kazandırarak ümitsizliğe kapılmamıza engel olur. Dua, yalnızlık korkusuna, umutsuzluk uçurumuna, sıkıntı karanlığına, günahın ağırlığına karşı müminin devası ve ışığıdır.
islamiyet
29.08.2024 - 03:52Dua, insanın yalnızca kendisi için gerçekleştirdiği bir eylem değildir. Kendimiz için dua ettiğimiz gibi başkaları için de dua ederiz. Hatta sadece insanlar için değil, canlı cansız bütün varlıklar için dua ederiz. Bu yönüyle dua, gerek diğer insanlarla gerekse canlı cansız bütün varlıklarla daha güçlü ilişkiler kurmamızı sağlar, onlara karşı hissettiğimiz sevgiyi çoğaltır, aramızdaki yakınlığı arttırır. “Bereket versin!”, “Allah şifa versin!”, “Hayırlı yolculuklar!”, “Eline sağlık!”, “Allah rahmet etsin!”, “Kolay gelsin!” gibi ifadeler başka insanlar için yaptığımız dualara birer örnektir.
Toplam 293 mesaj bulundu