BABAM BURHANETTİN AKDAĞ NAM-I DİYAR UDİ BURHAN SİYAHİ 25 MART 2012 SABAHI SAAT 6.30 SULARINDA HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞMUŞTUR SEVENLERİNİN DUALARINI ONDAN ESİRGEMEMESİ SİZLERDEN TEMENNİMİZDİR.Kimdir Burhanettin Akdağ?
Karadenizin mütevazi ili Zonguldak'ta doğdum, gençlik yıllarımda geldiğim İstanbul'da yaşam mücadeleme devam ediyorum. Edebiyata ve şiire ilgim lise yıllarından başlar, özellikle edebiyat öğretmenim Mehtap hanımın katkısını bir kez daha belirtmek isterim.
Genel olarak kendi halinde bir yaşantı sürmekteyim ama bu yaşantımın en önemli ve en değerli zamanları dostlarımla bir arada sosyal ve kültürel aktiviteleri paylaşmakla geçirdiğim anlardır.
İki oğlumla beraber hayatımın güzelliklerini paylaşmaya devam ederken, ticaretle uğraştığım için zaman kavramı genellikle aleyhime çalışıyor. Yine de şiir ve dostluğun özellikle son yıllarda hayatımdaki yeri epeyce fazlalaştı. Birkaç yıldır katıldığım etkinliklerde sayıları hiç de az olmayan dostlar kazandım, sanırım ömrümün en büyük kazanımı budur.
Müziğe çocukluğumdan beri düşkünüm, ortaokul yıllarımda mandolinle başlayan müzik tutkum sazla uzun yıllar devam etti. En son 2,5 sene evvel ud çalmaya karar verdim, elbette bunda en büyük etken sanat müziğini amatörce ve fasıl mekanlarıyla dost meclislerinde icra etmemdir sanırım. Pek iddialı değilim ama elimden geldiğince şarkıları çalıp söylemeye gayret ediyorum. Boş zamanlarımda hem sazla hem de udla kendi kendime yarenlik etmekten büyük keyif alıyorum.
Yapım gereği gençliğimden ve yetişme tarzımdan kaynaklanan alışkanlıkla duygu manasında epeyce içime kapanırım. Genellikle kendimi sorgulamakla geçiyor uzun ve sükunlu gecelerim, sükun derken elbette fırtınaları da atlamamış olayım. Şiirle tekrar içi içe olmamda antolojinin yeri çoktur, özellikle hece şiirinde daha çok yazıyorum ve duygularımı daha güzel anlattığıma inanıyorum. Serbest şiiri yazmanın ne denli zor bir uğraş olduğunu bildiğimden pek iddialı saymam şiirlerimi. Özellikle antoloji çatısında hece şiirinde yeteneğini gördüğüm genç şairlerimizle şiir adına diyaloglar kurmayı ve onlarla şiir adına paylaşımlarda bulunmayı seviyorum. Saygılı ve öğrenmeye gerçekten de hevesli bu gençlere bildiklerimi vermekten de büyük keyif almaktayım, gurur duyduğum kalemler olmaya devam ediyorlar. Şiirin evrenselliğini bildiğim için çok ciddiye alıyorum, şiiri sevmek için de tarihimize mal olan veya yabancılardan ünlü şairlerden şiirlerin yolun başlangıcında bol bol okunmasını öneriyorum. Örneğin benim hece şiirinde örnek aldığım en önemli şairimiz Yunus Emre’dir, onun yalın Türkçe’sine hayranım. Genel olarak anlaşılır ve akıcı üslupla yazmayı seviyorum. Şiirle ilgili bir kitap çıkarmak konusunda henüz kendimi yeterli göremiyorum, malumdur ki şiir çok emek istiyor. Kendisiyle daha fazla ilgilenilmesini ve ilginin hjç eksilmemesini istiyor. Yazdığım şiirlerin çoğunu zamana bırakıp demlendirmeyi seviyorum. Öyle hemen yazıp yayınlamanın en azından şiirin ruhunu zedelediği kanaatindeyim. Şiirler genellikle bazen bir kelimeden doğuyor, şiirin konusu önemli. Konuyu bulunca dizeler kendiliğinden adeta yola çıkıyor bana göre. Ayrıca bazı gruplarda bana görev tevdi edildiğinde özellikle hece şiirlerinde jüri üyesi olarak şiirleri değerlendirmekten de çok keyif alıyorum.
Seyahat etmeyi çok seviyorum, özellikle kültür turlarıyla memleketimizin önemli birçok yerini dolaştım. Bu manada ülkemizi tanımak adına herkese tavsiye ederim.
Güzel ve yakışanı giymek konusunda titizimdir, kendime çeki düzen verip bakımlı olmayı öncelikle kendime saygı olarak kabul ederim. İnsanlarla iletişim kurma konusunda girişken olmakla beraber yine de yetişme tarzımdan kaynaklanan bir tatlı mahcubiyet hissim hala benimle beraberdir.
İşte bu kendimle olan duygu mücadelesinden zaman zaman dizelere dökülen sözlerimi pek de iddialı saymamakla birlikte; şiir adına, sanat ve edebiyat adına ben de antolojide bir yer işgal ettiğim için mutluyum. Görüyorum ki hiç de azımsanamıyacak kadar çok sayımız var. Güzel olan en önemli nokta paylaşmak, insanlarla diyalog kurabilmek. Şiirin kazanımlarına biraz geç kaldığım için de zaman zaman içim burkuluyor ama hayatımda artık “keşke”ler yerine ” iyiki”lere yer verdiğimden pişmanlık yerine sevinç duyuyorum.
Hayatın yorucu ve acımasız okyanusunda boğuşurken sakin bir liman gibidir şiir. Şiirle ve dostlarla geçirdiğim anlar hayatımın anlamını bir kez daha anlamama sebep oluyor. Belki hayatımda birçok şeyi yapamadım veya istediğim gibi olmadı ama en azından ömrümün son demlerine yaklaştığıma inandığım şu zaman zarfında dostlarımla bir arada olduğum için mutluyum...
BAZI SÖZLERİM :
*Sevmenin onuru, asaleti varsa Gitmenin de, ölümün de olmalı.*
*Hayat, bir nefesin şükrüne bin ömrü feda edecek kadar değerlidir*
*ŞİİR, hayata dair en canlı, en gerçek ve en ölümsüz mesajdır*
*Ne gözümdeki yaşa, ne feryada yetmez gücüm*
*Yarından umudu olmayan bugünü yaşayamaz*
İstemem dünya malı Neyleyim sırça köşkü? Yüreğim sevgi dolu Kâfidir dostun meşki.
Karadenizin mütevazi ili Zonguldak'ta doğdum, gençlik yıllarımda geldiğim İstanbul'da yaşam mücadeleme devam ediyorum. Edebiyata ve şiire ilgim lise yıllarından başlar, özellikle edebiyat öğretmenim Mehtap hanımın katkısını bir kez daha belirtmek isterim.
Genel olarak kendi halinde bir yaşantı sürmekteyim ama bu yaşantımın en önemli ve en değerli zamanları dostlarımla bir arada sosyal ve kültürel aktiviteleri paylaşmakla geçirdiğim anlardır.
İki oğlumla beraber hayatımın güzelliklerini paylaşmaya devam ederken, ticaretle uğraştığım için zaman kavramı genellikle aleyhime çalışıyor. Yine de şiir ve dostluğun özellikle son yıllarda hayatımdaki yeri epeyce fazlalaştı. Birkaç yıldır katıldığım etkinliklerde sayıları hiç de az olmayan dostlar kazandım, sanırım ömrümün en büyük kazanımı budur.
Müziğe çocukluğumdan beri düşkünüm, ortaokul yıllarımda mandolinle başlayan müzik tutkum sazla uzun yıllar devam etti. En son 2,5 sene evvel ud çalmaya karar verdim, elbette bunda en büyük etken sanat müziğini amatörce ve fasıl mekanlarıyla dost meclislerinde icra etmemdir sanırım. Pek iddialı değilim ama elimden geldiğince şarkıları çalıp söylemeye gayret ediyorum. Boş zamanlarımda hem sazla hem de udla kendi kendime yarenlik etmekten büyük keyif alıyorum.
Yapım gereği gençliğimden ve yetişme tarzımdan kaynaklanan alışkanlıkla duygu manasında epeyce içime kapanırım. Genellikle kendimi sorgulamakla geçiyor uzun ve sükunlu gecelerim, sükun derken elbette fırtınaları da atlamamış olayım. Şiirle tekrar içi içe olmamda antolojinin yeri çoktur, özellikle hece şiirinde daha çok yazıyorum ve duygularımı daha güzel anlattığıma inanıyorum. Serbest şiiri yazmanın ne denli zor bir uğraş olduğunu bildiğimden pek iddialı saymam şiirlerimi. Özellikle antoloji çatısında hece şiirinde yeteneğini gördüğüm genç şairlerimizle şiir adına diyaloglar kurmayı ve onlarla şiir adına paylaşımlarda bulunmayı seviyorum. Saygılı ve öğrenmeye gerçekten de hevesli bu gençlere bildiklerimi vermekten de büyük keyif almaktayım, gurur duyduğum kalemler olmaya devam ediyorlar. Şiirin evrenselliğini bildiğim için çok ciddiye alıyorum, şiiri sevmek için de tarihimize mal olan veya yabancılardan ünlü şairlerden şiirlerin yolun başlangıcında bol bol okunmasını öneriyorum. Örneğin benim hece şiirinde örnek aldığım en önemli şairimiz Yunus Emre’dir, onun yalın Türkçe’sine hayranım. Genel olarak anlaşılır ve akıcı üslupla yazmayı seviyorum. Şiirle ilgili bir kitap çıkarmak konusunda henüz kendimi yeterli göremiyorum, malumdur ki şiir çok emek istiyor. Kendisiyle daha fazla ilgilenilmesini ve ilginin hjç eksilmemesini istiyor. Yazdığım şiirlerin çoğunu zamana bırakıp demlendirmeyi seviyorum. Öyle hemen yazıp yayınlamanın en azından şiirin ruhunu zedelediği kanaatindeyim. Şiirler genellikle bazen bir kelimeden doğuyor, şiirin konusu önemli. Konuyu bulunca dizeler kendiliğinden adeta yola çıkıyor bana göre. Ayrıca bazı gruplarda bana görev tevdi edildiğinde özellikle hece şiirlerinde jüri üyesi olarak şiirleri değerlendirmekten de çok keyif alıyorum.
Seyahat etmeyi çok seviyorum, özellikle kültür turlarıyla memleketimizin önemli birçok yerini dolaştım. Bu manada ülkemizi tanımak adına herkese tavsiye ederim.
Güzel ve yakışanı giymek konusunda titizimdir, kendime çeki düzen verip bakımlı olmayı öncelikle kendime saygı olarak kabul ederim. İnsanlarla iletişim kurma konusunda girişken olmakla beraber yine de yetişme tarzımdan kaynaklanan bir tatlı mahcubiyet hissim hala benimle beraberdir.
İşte bu kendimle olan duygu mücadelesinden zaman zaman dizelere dökülen sözlerimi pek de iddialı saymamakla birlikte; şiir adına, sanat ve edebiyat adına ben de antolojide bir yer işgal ettiğim için mutluyum. Görüyorum ki hiç de azımsanamıyacak kadar çok sayımız var. Güzel olan en önemli nokta paylaşmak, insanlarla diyalog kurabilmek. Şiirin kazanımlarına biraz geç kaldığım için de zaman zaman içim burkuluyor ama hayatımda artık “keşke”ler yerine ” iyiki”lere yer verdiğimden pişmanlık yerine sevinç duyuyorum.
Hayatın yorucu ve acımasız okyanusunda boğuşurken sakin bir liman gibidir şiir. Şiirle ve dostlarla geçirdiğim anlar hayatımın anlamını bir kez daha anlamama sebep oluyor. Belki hayatımda birçok şeyi yapamadım veya istediğim gibi olmadı ama en azından ömrümün son demlerine yaklaştığıma inandığım şu zaman zarfında dostlarımla bir arada olduğum için mutluyum...
BAZI SÖZLERİM :
*Sevmenin onuru, asaleti varsa
Gitmenin de, ölümün de olmalı.*
*Hayat, bir nefesin şükrüne bin ömrü feda edecek kadar değerlidir*
*ŞİİR, hayata dair en canlı, en gerçek ve en ölümsüz mesajdır*
*Ne gözümdeki yaşa, ne feryada yetmez gücüm*
*Yarından umudu olmayan bugünü yaşayamaz*
İstemem dünya malı
Neyleyim sırça köşkü?
Yüreğim sevgi dolu
Kâfidir dostun meşki.