Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar!
Falları grafiklerde bakılanlar siz de işitin!
Külden martı doğuran odalıklar
ve kâhyalar
kara pıhtıyla damgalanmış veznelerde dili
şehvetsiz çilingirler, yaltak çerçiler
celepler ki sıvışık, natırlar ki nadan
ey hayat rengini sazendelik sanan
yırtlaz kalabalık!
Dinleyin bendeki kırgın ikindiyi
hepiniz kulak verin!
Güneşin
koskoca beldeye suskunluk yaygısını serdiği
yazlar yok
yok artık altında suskun yolları saklı tutan
karla örtülmüş kırların kışı
gitti giden yerine gelmedi başka biri
orada
duyumsatmadı kendini hiçlik bile
belli ki son yüzyılımız göğsümüzden
varla yok harman eden sesi uçursak
diye bize verildi
yetti bir yüzyıl böceklerde ve otlarda
soluyuş izlerimiz silmek için
ne yesek
lokmaya vurulur gibi değil
yuduma gelmiyor içtiklerimiz
dernekler toplanıyor dışta tutmak için
kanat vuruşlarını yumuşak kılan etkeni
utançlı sessizliği tanımaz kalemlerle
kapanıyor bilanço
top mermisi, kör testere
defalarca boyanmış çaput parçaları
sıkıştırdık günlerimiz arasına ki
serazat kahkahalar atalım
yapmacıktan nefretimiz
sebep olsun kavgamıza
bekleyiş arzından kovsunlar bizi
ne Yemen biraz öncemiz diyelim
ne biraz sonramız Meksika.
Canı pek bir dünya son yüzyılda yaşadığımız
yüzü perdahla kavi, peçesi paramparça
üstü başı kükürtlü bu dünyadan
kancıklık
sıçradı çevirdiğimiz sayfalara
artık kimse bize haber vermeyecek
hemen şu tepenin ardında
saldırmaya hazır ve müsellâh
bir düşman taburu durduğunu
çünkü gerçekten yok
böyle bir ordu
bir düşmanımız kaldı
kendi
dudaklarımız
arasında.
Biliyoruz günden güne çopurlaşan yer yuvarlağında
bizleri yan çizen birer hemşehri haline sokan nedir
çırpını çırpını giden atlardan indik
girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına
zihnimiz acizlerin şikâyeti sığacak kadar
kanırtılırken ses etmedik
öcümüz alınacak korkusuyla irkildik
kaldıysa bir soru içimizde
o da bir şey:
Nerdedir yerle gök arasındaki ulak
nerde biz?
Kimseden bir işaret gelmeyecek
bir melek kimsenin alnını sıvazlamasa
söylemez kimse size dünyadaki ömrü boyunca
hiç bir insana yan bakışı olmayan kimdi
kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile
öğretmek için cephe nedir
kıyam etti
torunu kucağında
dönünce bütün gövdesiyle döndü
bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda
bir bilinebilseydi
nedir veçhe.
adanaya bir arkadaşımın ziyaretine gittiğimde uçuçrumun(en azından uçuruma benziyordu :) kenarında olan yurtlarının bahçesinde oturup seyhan nehrinin o mükemmel manzarasını izlemiştik.. bir bardakk çayın bu kadar lezzetli olabilceğini daa önce hiç düşünmemiştim..
değeri bilinmeli, kimselere gösterilmemeli, sahip olunabilcek en büyük hazine olduğunun farkına varılmalı ve bu bilinçle yalnız olunan anlar çok ii değerlendirilmeli...
naat
07.09.2005 - 22:02Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar!
Falları grafiklerde bakılanlar siz de işitin!
Külden martı doğuran odalıklar
ve kâhyalar
kara pıhtıyla damgalanmış veznelerde dili
şehvetsiz çilingirler, yaltak çerçiler
celepler ki sıvışık, natırlar ki nadan
ey hayat rengini sazendelik sanan
yırtlaz kalabalık!
Dinleyin bendeki kırgın ikindiyi
hepiniz kulak verin!
Güneşin
koskoca beldeye suskunluk yaygısını serdiği
yazlar yok
yok artık altında suskun yolları saklı tutan
karla örtülmüş kırların kışı
gitti giden yerine gelmedi başka biri
orada
duyumsatmadı kendini hiçlik bile
belli ki son yüzyılımız göğsümüzden
varla yok harman eden sesi uçursak
diye bize verildi
yetti bir yüzyıl böceklerde ve otlarda
soluyuş izlerimiz silmek için
ne yesek
lokmaya vurulur gibi değil
yuduma gelmiyor içtiklerimiz
dernekler toplanıyor dışta tutmak için
kanat vuruşlarını yumuşak kılan etkeni
utançlı sessizliği tanımaz kalemlerle
kapanıyor bilanço
top mermisi, kör testere
defalarca boyanmış çaput parçaları
sıkıştırdık günlerimiz arasına ki
serazat kahkahalar atalım
yapmacıktan nefretimiz
sebep olsun kavgamıza
bekleyiş arzından kovsunlar bizi
ne Yemen biraz öncemiz diyelim
ne biraz sonramız Meksika.
Canı pek bir dünya son yüzyılda yaşadığımız
yüzü perdahla kavi, peçesi paramparça
üstü başı kükürtlü bu dünyadan
kancıklık
sıçradı çevirdiğimiz sayfalara
artık kimse bize haber vermeyecek
hemen şu tepenin ardında
saldırmaya hazır ve müsellâh
bir düşman taburu durduğunu
çünkü gerçekten yok
böyle bir ordu
bir düşmanımız kaldı
kendi
dudaklarımız
arasında.
Biliyoruz günden güne çopurlaşan yer yuvarlağında
bizleri yan çizen birer hemşehri haline sokan nedir
çırpını çırpını giden atlardan indik
girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına
zihnimiz acizlerin şikâyeti sığacak kadar
kanırtılırken ses etmedik
öcümüz alınacak korkusuyla irkildik
kaldıysa bir soru içimizde
o da bir şey:
Nerdedir yerle gök arasındaki ulak
nerde biz?
Kimseden bir işaret gelmeyecek
bir melek kimsenin alnını sıvazlamasa
söylemez kimse size dünyadaki ömrü boyunca
hiç bir insana yan bakışı olmayan kimdi
kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile
öğretmek için cephe nedir
kıyam etti
torunu kucağında
dönünce bütün gövdesiyle döndü
bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda
bir bilinebilseydi
nedir veçhe.
Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar!
Sıyırın kahkaha sırçasını cildinizden
omzunuzdan vaveylâ heybesini atın
boşa çıksın reislerin, kâhinlerin, şairlerin kuvveti
güler yüzlü olmak neydi onu hatırlayın
neydi söğüt gölgesinde gülümsemek
ağız dolusu gülmeden taşlıkta.
İsmet Özel / Naat
aç gözünü seyret tekrarı yok bunun
07.09.2005 - 22:01olacak o kadar
nasreddin hoca
07.09.2005 - 13:02Hoca Nasreddinden bize kalan miras onun dünyaya nam salan fıkraları değildir...
yanılmayayalım...
(sadece bir kişiye cevaptır hemen herkes atlamasın)
seyhan
06.09.2005 - 19:15adanaya bir arkadaşımın ziyaretine gittiğimde uçuçrumun(en azından uçuruma benziyordu :) kenarında olan yurtlarının bahçesinde oturup seyhan nehrinin o mükemmel manzarasını izlemiştik.. bir bardakk çayın bu kadar lezzetli olabilceğini daa önce hiç düşünmemiştim..
yağmurdan önce
06.09.2005 - 19:12varmalıyız...
uzun ince bir yoldayım
06.09.2005 - 19:11boğa yılanı tarafından yutulan yaratığın seyir halindeyken söylediği şarkı..
bit
06.09.2005 - 19:10bilgisayar dünyasında verileri depolama birimi (nası tarif edilirki bu ya :) ..
bknz:
1 byte = 4 bit
2 byte = 8 bit
:)
gerçek dayanılmaz olduğunda
06.09.2005 - 12:38gerçek her zaman dayanılmazdır.. (hayatı yalanlar üzerine kurulu olanlar için-hepimiz-)
sahil boyu yürümek
06.09.2005 - 12:14yalnız yürümek...
böylesi daa ii
susarak
06.09.2005 - 12:08geveze susmalarını
bile
özledim.
yalnızlık paylaşılmaz
06.09.2005 - 12:07değeri bilinmeli, kimselere gösterilmemeli, sahip olunabilcek en büyük hazine olduğunun farkına varılmalı ve bu bilinçle yalnız olunan anlar çok ii değerlendirilmeli...
mutant
05.09.2005 - 19:28degisime uramis, bir nevi ajda pekkan
aynen böyle tanımanmış sözlüğün birinde :)))
evli erkekler
05.09.2005 - 19:26kutsal kişiler.. bi kadına yıllarca katlanan kişiler (örneğin 40(kırk) yıl (sene) ....
sonuç
05.09.2005 - 18:53netice..
mevsim
05.09.2005 - 18:52en güzeli kış..
en avantajlısı yaz...
en romantiği sonbahar..
en (ne desem yaa) özleneni ilkbahar :))
sakata gelmek
05.09.2005 - 18:50beklenmeyen durum..
kandırmak
05.09.2005 - 18:49çayına ilaç atmak :)))
insanlık namına
05.09.2005 - 18:49kendimi feda ediyom :))
kahraman olmak için deil insanlık için (ama yinede teşekkür edebilir, hayranlık duyabilir ve pahalı hediyeler verebilirsinis :)
özgür olmak
05.09.2005 - 18:47'öz' ü 'gür' olmak..
çocukluğunu yaşayamamış insanlar
05.09.2005 - 18:46böyleleri ömür boyu çocuk gibi kalırlar ve asla olgunlaşamazlar :))
bknz: ham meyvayı kopardılar dalından :))
elekriğe dil atmak
05.09.2005 - 18:46bknz: eceli gelen...........))
yanılsama
05.09.2005 - 18:45yanılmak...
frikik
05.09.2005 - 18:37hemen cevap verirdim:
Tuğba Özay :))
Elektrik alamamak
05.09.2005 - 18:14hatta hasar büyük olursa işkazasından erken emeklide olabilirsin :)
Toplam 1359 mesaj bulundu