eser: selam
blue: ne selamı olm ne selamı yaa gecenin bu saatinde, sapıkmısın sen nie rahatsız ediyon beni :)
eser: doğru ya mağara adamlarının nası konuştuğunu unutmuşum: 'unga bunga'
blue: allan öküsü
eser :))))))))))
Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
....
Sis ve intihar çöküyor bütün birhanelere
Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun
İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine
Gidersen yıkılır bu kent kuşlarda ölür
Bir tufan olurum sustuğun her yerde
Ne zaman bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçimsıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin
en güzel öten erkek kuş olabilir ama eminim şu beynimizi tırmalayan ve sabahtan akşama kadar bir dakikaka durmadan öteni dişidir :))))
bu nası bi çene yapısıdır yaa.. bi yorulur bi soluklanır insan, pardon hayvan :))
mum yandı bitti.
kedi büyüdü gitti.
oyunlar karıştı gecelerde
suskun uykusuzluklara.
o iki insandan, sonunda
birinin anılarında kedi,
birinin dalmalarında mum
kaldı gitti.
nerede bir mum yansa şimdi
nerede oynasa bir kedi,
birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri...
bugün dün gibi oluyor,
dün bugün gibi.
mum ellerimi tırmalıyor,
belleğimi yakıyor kedinin elleri
Soracaksınız: Leylaklar nerede hani?
Gelincik yapraklı metafizik nerede?
Sözcüklerine incecik delikler açıp
onları saçan yağmur nerede?
Kuşlar nerede hani?
Her şeyi anlatayım.
Kent dışında yaşardım,
Madrid dışında, çanlarla,
saatlerle, ağaçlarla.
Görülürdü oradan
kurumuş yüzü Kastilya'nın
meşin bir okyanus gibi.
Evime
çiçek-evi derlerdi, sardunyalar fışkırırdı
duvarlarından çünkü:
güzel bir evdi
köpekleriyle, çocuklarıyla.
Hatırladın mı, Raul?
Rafael, hatırladın mı?
Hatırladın mı, Federico?
yerin altında,
hatırladın mı, balkonlarında o evin
Haziran ışığı çiçekler doldururdu ağzına.
Kardeşim, kardeşim!
Her şey
o kalın sesler, tezgâhların tuzu,
kabarmış ekmekler çıkaran fırın
ve heykelleriyle Argüelles pazarı
kurumuş bir mürekkep hokkasıydı sanki aldatmalar içinde:
yağ akardı kaşıklara,
ayakların, ellerin derin çarpıntısı
sokaklarda büyürdü,
metreler, litreler, temel
ölçüsü yaşamın,
balık yığınları,
rüzgâr gülünü bile şaşırtan
soğuk güneşiyle kiremitler,
patateslerin ince, çıldırmış beyazlığı,
domatesler yuvalanırdı denize dalga dalga.
Bir sabah tutuştu bunların hepsi,
bütün canlıları yutmak için bir sabah
fışkırdı topraktan
şenlik ateşleri,
silah vardı artık,
barut vardı artık,
artık kan vardı.
Haydutlar geldi uçaklarıyla,
yüzükleriyle, düşesleriyle haydutlar,
takdisler dağıtan kara keşişleriyle
haydutlar geldi gökyüzünden
çocukları öldürmek için,
çocuk kanı aktı sokaklarda
düpedüz çocukların kanı aktı.
Çakalların bile tiksindiği çakallar,
kuru çalıların bile tükürdüğü taşlar,
yılanları bile iğrendiren yılanlar!
Yüzyüze gelince bunlarla
kanını gördüm İspanya'nın,
kabarıyordu
bir onur ve bıçaklar dalgasında boğmak için sizleri!
Hain
generaller:
ölü evimi görün,
bakın paramparça İspanya'ya:
erimiş maden akıyor her evden
çiçek yerine,
her çukurundan İspanya'nın
İspanya yükseliyor,
her ölü çocuktan bir tüfek fışkırıyor,
gören bir tüfek,
kurşunlar doğuyor her cinayetten,
o kurşunlar günün birinde
on ikisinden vuracak yüreğinizi.
Soracaksınız: Şiiri neden
düşleri anlatmıyor, yaprakları
ve büyük yanardağlarını anayurdunun?
Gelin görün kanı sokaklardaki.
Gelin görün
kanı sokaklardaki.
Gelin görün kanı
sokaklardaki.
tehlikeli..
edward norton fight clubta dünyayı birbine katıyordu uykusuzluk sorunu yüzünden
;)
acaba uyuyabiliyor olsaydı yinede o kadar olay çıkarırmıydı, hiç sanmıyorum..
üzerine halı serilmiş olan (genellikle yeşil renklidir :) sahalar...
halısaha denince futbol
futbol denince ben
ben denince lampard, henry, ronaldo, hagi vs. akla gelir
:)))
penny: ismet özelle aranızda ne var söle hemen
blue: seviyeli bir beraberliğimiz var, birbirimizi tanımaya çalışıyoruz
penny: muhaha.. bakalım ilk teklif kimden gelecek
blue: bu konuda kimse benden hızlı değildir
üç söz
23.10.2005 - 03:53araba
kadın
güç
enteresan diyaloglar
23.10.2005 - 01:09eser: selam
blue: ne selamı olm ne selamı yaa gecenin bu saatinde, sapıkmısın sen nie rahatsız ediyon beni :)
eser: doğru ya mağara adamlarının nası konuştuğunu unutmuşum: 'unga bunga'
blue: allan öküsü
eser :))))))))))
şiir
23.10.2005 - 01:08Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
....
Sis ve intihar çöküyor bütün birhanelere
Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun
İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine
Gidersen yıkılır bu kent kuşlarda ölür
Bir tufan olurum sustuğun her yerde
sen
23.10.2005 - 00:53Ne zaman bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçimsıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin
nedir bölümü
10.10.2005 - 22:47ne günlere kaldık ey gazi hünkar
eşşek vezir olmuş katır mühürdar
.(nokta)
kasımda aşk başkadır
10.10.2005 - 18:52'seni seviyorum Nelson Moss'
'Seni seviyorum Sara Deever'
harikaydı..
iftar
09.10.2005 - 23:49yaklaştıkça sabırsızlandığım.. bazan açmadan ölürüm die korktuğum.. son 2-3 dakikası saat hatta bazan gün gibi gelen eeee ne desem: zaman :))
dişi kuş
09.10.2005 - 23:44en güzel öten erkek kuş olabilir ama eminim şu beynimizi tırmalayan ve sabahtan akşama kadar bir dakikaka durmadan öteni dişidir :))))
bu nası bi çene yapısıdır yaa.. bi yorulur bi soluklanır insan, pardon hayvan :))
tütsü kokusu
09.10.2005 - 23:42nedense hep büyülü geliyor..
örn: 'tütsü kokan bir eski zaman hanında'
:)))
şiir
09.10.2005 - 23:31mum yandı bitti.
kedi büyüdü gitti.
oyunlar karıştı gecelerde
suskun uykusuzluklara.
o iki insandan, sonunda
birinin anılarında kedi,
birinin dalmalarında mum
kaldı gitti.
nerede bir mum yansa şimdi
nerede oynasa bir kedi,
birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri...
bugün dün gibi oluyor,
dün bugün gibi.
mum ellerimi tırmalıyor,
belleğimi yakıyor kedinin elleri
mona rosa
09.10.2005 - 04:45'MUAZZEZ AKKAYAM'
ne demek bu?
şiir
09.10.2005 - 04:23BAZI ŞEYLERİ AÇIKLIYORUM
Soracaksınız: Leylaklar nerede hani?
Gelincik yapraklı metafizik nerede?
Sözcüklerine incecik delikler açıp
onları saçan yağmur nerede?
Kuşlar nerede hani?
Her şeyi anlatayım.
Kent dışında yaşardım,
Madrid dışında, çanlarla,
saatlerle, ağaçlarla.
Görülürdü oradan
kurumuş yüzü Kastilya'nın
meşin bir okyanus gibi.
Evime
çiçek-evi derlerdi, sardunyalar fışkırırdı
duvarlarından çünkü:
güzel bir evdi
köpekleriyle, çocuklarıyla.
Hatırladın mı, Raul?
Rafael, hatırladın mı?
Hatırladın mı, Federico?
yerin altında,
hatırladın mı, balkonlarında o evin
Haziran ışığı çiçekler doldururdu ağzına.
Kardeşim, kardeşim!
Her şey
o kalın sesler, tezgâhların tuzu,
kabarmış ekmekler çıkaran fırın
ve heykelleriyle Argüelles pazarı
kurumuş bir mürekkep hokkasıydı sanki aldatmalar içinde:
yağ akardı kaşıklara,
ayakların, ellerin derin çarpıntısı
sokaklarda büyürdü,
metreler, litreler, temel
ölçüsü yaşamın,
balık yığınları,
rüzgâr gülünü bile şaşırtan
soğuk güneşiyle kiremitler,
patateslerin ince, çıldırmış beyazlığı,
domatesler yuvalanırdı denize dalga dalga.
Bir sabah tutuştu bunların hepsi,
bütün canlıları yutmak için bir sabah
fışkırdı topraktan
şenlik ateşleri,
silah vardı artık,
barut vardı artık,
artık kan vardı.
Haydutlar geldi uçaklarıyla,
yüzükleriyle, düşesleriyle haydutlar,
takdisler dağıtan kara keşişleriyle
haydutlar geldi gökyüzünden
çocukları öldürmek için,
çocuk kanı aktı sokaklarda
düpedüz çocukların kanı aktı.
Çakalların bile tiksindiği çakallar,
kuru çalıların bile tükürdüğü taşlar,
yılanları bile iğrendiren yılanlar!
Yüzyüze gelince bunlarla
kanını gördüm İspanya'nın,
kabarıyordu
bir onur ve bıçaklar dalgasında boğmak için sizleri!
Hain
generaller:
ölü evimi görün,
bakın paramparça İspanya'ya:
erimiş maden akıyor her evden
çiçek yerine,
her çukurundan İspanya'nın
İspanya yükseliyor,
her ölü çocuktan bir tüfek fışkırıyor,
gören bir tüfek,
kurşunlar doğuyor her cinayetten,
o kurşunlar günün birinde
on ikisinden vuracak yüreğinizi.
Soracaksınız: Şiiri neden
düşleri anlatmıyor, yaprakları
ve büyük yanardağlarını anayurdunun?
Gelin görün kanı sokaklardaki.
Gelin görün
kanı sokaklardaki.
Gelin görün kanı
sokaklardaki.
Pablo NERUDA
uykusuzluk
09.10.2005 - 02:08tehlikeli..
edward norton fight clubta dünyayı birbine katıyordu uykusuzluk sorunu yüzünden
;)
acaba uyuyabiliyor olsaydı yinede o kadar olay çıkarırmıydı, hiç sanmıyorum..
rafet el roman
09.10.2005 - 02:06sorma neden
seni seviyorum
beni affedermisini
gönül
yıllar sonra
hayat hüzünlü
vs
vs
pulp fiction / ucuz roman
09.10.2005 - 01:57dublajı ilginç olmuş.. şu travoltaya uyuşturucu satan sarı saçlı adam 'ben ne ii bi herifim böle' dediğinde yerlere yattıydım gülmekten..
halı saha
09.10.2005 - 01:26üzerine halı serilmiş olan (genellikle yeşil renklidir :) sahalar...
halısaha denince futbol
futbol denince ben
ben denince lampard, henry, ronaldo, hagi vs. akla gelir
:)))
fethullah gülen
09.10.2005 - 00:08nedirin olaylı terimlerinden..
bang bang
08.10.2005 - 23:36harika şarkı..
enteresan diyaloglar
08.10.2005 - 19:00penny: ismet özelle aranızda ne var söle hemen
blue: seviyeli bir beraberliğimiz var, birbirimizi tanımaya çalışıyoruz
penny: muhaha.. bakalım ilk teklif kimden gelecek
blue: bu konuda kimse benden hızlı değildir
:))))
Thiery Henry
08.10.2005 - 00:34yeteneğiyle büyüleyen..
onu ağır çekimde izlemek rüya görmek gibi.. adam futbol oynamıyor resmen dans ediyor...
mustafa
07.10.2005 - 13:01rodeonun yer fıstıkları var
sana güç versin die mustafa
kural
06.10.2005 - 23:30kuralları koyma imtiyazını elinde tutanlar kendini tanrı sanır...
(bu sefer soru deil.. pasiflenmeyecek)
gitmek
06.10.2005 - 22:28..zorunda bırakılmak
kahpe
06.10.2005 - 22:21nahpe ;)
Toplam 1359 mesaj bulundu