Biliyorum konuşacak birşeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok. Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum, seninle konuşuyorum... Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım, sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum... Cümlelerimi kısalttım, kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda...
Bir ihtimal gelişine sığındığımı farkettiysem de, engel olamadım gurursuz ama umutlu hasretine... Bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum, imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor... Bir çocuk gibi isteklerimi bastıramıyorum... Çalmayan telefonuma elim gidiyor, sana halen bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum... Bende olan seni, hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum...
İçimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum! Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı... Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım anılarım dışında... Isınabilmek için onlara sarılıyorum... Anlamsız ve cevapsız sorular hıhzırca sırıtıyor, ben görmemeye çalışıyorum... Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı... Belki de görmeyi istemek gerekiyordu... Gözlerini aç desem kapatacaksın ama kapatma gözlerini! Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım falıma... Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş itiraf etti sonunda... Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil... Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım, susturacaktım içimdeki isyanı, kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini, sevinçten ağlayacaktım bu defa, mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi, dokunacaktım, sarılacaktım. Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de hiç niyetin yoktu aslında... Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum...
Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş gibi geliyor... Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana... Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde, gecede, uykumda... Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi... Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda degilsin ki? Gözyaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana... Gittin! Belki de hiç gelmemiştin ben, geldiğini sandım... Ayak uyduramadım yorgunluğuna... Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım...
Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın; dokunuşlarında kendini bulan... Ama! En çok da imkânsızın oldum... Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum... İnanamadığın, Yenemediğin, üzerinden atlayamadığın korkuların oldum... Ağladığın, bağırdığın ya da sustuğun isyanın oldum, sessizce boşalan gözyaşların, birikmişliğin oldum... Yüreğindeki kadın ben olmak isterken yüreğine sığınan ve tozlanacak olan bir anı oldum... Haketmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken belki de hiçbir şeyin oldum... Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum? Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim... Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?
Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda sadece bir mevsim yaşanan ama bir ömür gibi gelen aşk... Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini, öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum... Seni halen benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum... Gittin! Sevdamın yokluğuna alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların sonunda olması acıtıyor içimi... Suskunluğun en büyük silahındı, suskunluğunla vurdun beni asıl acı olan, canımı acıtan unutulmak...
Söylesene unutulmak kime yakışıyor? Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor...
Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak sende daha güzel duruyor... Görüyorsun işte, aşk'a ve sana ihanet etmiyorum. benim kırgınlığım aşk'a... Sen üstüne alındın... EĞER O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer.
Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.
Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller, Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
SEN GİTTİKTEN SONRA YALNIZ KALACAĞIM. YALNIZ KALMAKTAN KORKMUYORUM DA, YA CANIM ELLERİNİ TUTMAK İSTERSE....! ! !
SAKIN UNUTMA... SENSİZİM Seni düşündündüğüm hergün, her gece Her gece rüyama girdin hayalinle Bana acı çektiren senmisin? yoksa sevgin mi? Ben karar vermedim ya sen?
Özlemek önceden güzel gelirdi bana Sevgin kadar mahsumca Sen beni bırakınca Sevgide özlemekte acı verdi sadece, bana!
Seni sordum hep esen rüzgara Seni sordum gökte parlayan yıldızlara Ama sen hiç bir zaman yoktun yanımda Ama yoktun sen hiç bir zaman
Saçma sebepler ayırdı bizi Belkide gururumuzdu deli gibi Bulamam ben bir seni Bulamazsın sen bir beni Ama Ben Aşıktım
Ama ben aşıktım...
Bütün uslanmazlığımla vardım, gönüllüydüm. Acılarımı aşıladım kendime, yine ağladım...
Ama ben aşıktım...
Yüzünü özledim ama sesini gördüm bütün şımarıklığınla, Sesini özledim kokun geldi doldu içime, Gülüşünü özledim geldi sarıldı boynuma...
Ama ben aşıktım...
Anılarımı diz boyu çamurdan çıkardım yudum yıkadım, Sonra astım zamanın hüzünlü ipine Kurudu giyindim, bayramlık elbisesi gibi çocukluğumun En ağır bu elbisem...
Ama ben aşıktım...
Nefesimizi paylaşırdık yalnız gecelerde Yalnızdık, yalnızca nefesimiz vardı düşlerimizde Cesedimizi bırakır giderdik sonra...
Ama ben aşıktım...
Fırtına bastırdı önce kalbimizde, Deprem çıktı sonra gözlerimizde. Fırtına savurdu bizi katıksız bir mahpusluğa, Deprem vurdukça kaldık altında anıların, ezilip tükendik. Sonrası zihin oyunları küçük aklımızla Yıkıldık kaldık oracıkta...
Ama ben aşıktım...
Eski bir eskiciyim aslında bu eski dünyada Sevgi aldım satamadım... Ama ne güzeldi ne iyiydi, satmadım ben kullandım Büyüdükçe büyüdü kalbime sığmaz oldu...
Ama ben aşıktım...
Kanı ellerimde şimdi, beynimdeki bütün resimlerimizin Soyundum soyutluğunda o kırılganlığımı Düşlerimi sorguluyorum şimdi kalbimin karakolunda Güzelliğinin kokusu geliyor sonra köpek öldüren şarabımızda...
Ama ben aşıktım...
Uyandım su vurdum yüzüme, Dün sabah gibi bu sabah da eksiktim yarım kalmış hayatımda, Kaldığı yerden devam ediyordu eksikliğim. Bilincim yerindeydi zamanın zehrini içerken Ve Her sabah işe giderken...
Ama ben aşıktım...
Önce cesedimle, ruhumu ayırdım birbirinden, Sonra ruhumu alıp senin yanına geldim o gece Sabaha kadar bekledim sen odada ben salonda Sonra öpüp ayrıldım yanağından...
Ama ben aşıktım...
Anılarım misafirliğe geliyordu kovuyordum hepsini, Sonra ben çağırıyordum yağmurlu havalarda onları Gözlerim ıslanıyordu uğurluyordum nihayet Yağmur diniyor toprak kokusu kalıyordu sonunda...
Ama ben aşıktım...
Çevirisi yanlış yapılmış bir hayat bu, Ne başı ne sonu belli, izlemekle yetiniyoruz sadece Bizlere neler getirmeden götüreceğini ömrümüzün Ve Biliyoruz Her doğan güneşle biraz daha eskiyeceğimizi...
Ama ben aşıktım...
Sana aşık olduğumdan beri her sigaramı Son sigarammış gibi çektim içime, Sonmuş gibi her aşımı ekmeğimi yedim, Kalbim son kez vuracakmış gibi, Gözlerim son kez görecekmiş gibi baktım hep sana...
Ama ben aşıktım...
Dizlerime yatırırdım yokluğunu Hep aynı masalı anlatırdım Sevgiyle dinler bir daha isterdin Yüzünde yokluğunun tebessümü belirirdi, ağlardım...
Ama ben aşıktım...
Ve gereğini yapıyordum aşkımın, Seni kendimle aldatıyordum... Susuyordum...
Ama ben aşıktım...
Bırakıldık... Yalnızdık... Çocuktuk oyuncağımızın elinde. Yenildik... Sobelendik hayatın eliyle... Hasretin bir yangın avuçlarımda Ayrılıp gittiğin o günden beri Ararım gölgeni boş duvarlarda Ayrılıp gittiğin o günden beri
Sensiz diken oldu başımda yastık Mutluluğu hangi dolaba astık Odamda ne varsa yüzleri asık Ayrılıp gittiğin o günden beri
Bu nasıl bir duygu bilemiyorum Kimseye ayrıldık diyemiyorum Adını kim sorsa eziliyorum Ayrılıp gittiğin o günden beri yırtılmış yağmur bulutları uyanıp yerlere kusarken içlerindeki buğuyu yıkayıp tozunu alırken havanın uzakta gökkuşağı gerili teller gibi dururken ben ne görürüm bilir misin sadece senin yüzünü * pırını pırtısını toplayıp gidince gece sularda yıkanan güneş gövdesini denizin üstünde yükseltirken martı çığlıkları denizde dalgalar yaratınca denizde zıplayınca yaramaz balıklar ben ne görüyorum bilir misin sadece senin yüzünü * sokaklarda ayak sesleri uyumaya gidince yontulmamış dolunay dağların ardından yollara çıkınca yıldızların titremesi asılınca sonsuz boşluğa ışıklar evlerin pervazlarından dışarı taşınca ben ne görürüm bilir misin sadece senin yüzünü
Şimdi git.. Say ki, seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik.. Say ki, gece mektuplarını, en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik.. Say ki, sevda trenini kaçırdığım durakta bir süre beraber beklemedik.. Sen git.. Ben gelemem bu yürekle.. Ya da kal.. Eylül yağmurlarını bekle..
Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Saçlarıma ak düşmemiş halimle.. Sen yaşlardayken.. Onsekizimde, yirmimde.. Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Kaldırımların ıslak ve temiz haliyle.. Yaşlı yüzüm delikanlı yüreğimle.. Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Aşksız geçen onca yılı yakacağım.. Sevda alevinde kendi ellerimle...
Şimdi git.. Say ki, seninle sahildeki çardakta hiç dondurma yemedik.. Say ki, oturup konuştuğun yaşlı ve yabancı bir adamdı.. Ve sevdadan hiç söz etmedik.. Say ki, hiç gülmedik.. Aynı şeyleri sevmedik.. Ve yağmurdan sonra beraber yürümedik.. Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Kimse bilmeyecek, herkesten gizleyeceğim.. Yağmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada.. Seninle gökkuşağının altından geçeceğim.. Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Ve seni sevdiğimi kimseye söylemeyeceğim.. Belki bu dünya gözüyle gördüğüm son yağmur olacak.. Islak kaldırımlarda sırılsıklam yürüyeceğim.. Ben seni yağmurdan sonra seveceğim.. Ve bir gün ölürsem yeşil gözlerinde öleceğim..... YALAN Hadi gidiyorsun Yürekten kan gidiyor, sen gidiyorsun Herşey gidiyor Gökte bulut, dağda kar, düzde kervan gidiyor Solgun bir gül oluyor insan Bir demet kır çiçeği ölüyor, sen gidiyorsun Ne ucuz yaşıyorsun, ne kolay Bir kristal gibi ellerimden düşüyorsun Bakma öyle Ben kanıyorum sen üşüyorsun
Kolay değil bir yalan bu Yaralayan kanayan koca bir yalan Yalan işte Sevdiğim yalan Şarkılardan arta kalan ve sabah buğusu Ve tarla faresi Ve ekmek derdindeki işçi kalbi gibi Yumuşak sıcak bir yalan
Islak gözlerimle geçiyorum Yaralı bir ceylan kalbinden Ceplerimde kül var Bir yangından arta kalan
Sorduğum adreslerde kimse oturmuyor Ve kimse olmuyor ben sorduğum zaman Her şey bir yalan gibi yandığı zaman Yalnız olduğunu anlıyor insan Anladım ve geçtim Yaralı bir ceylanın kalbinden
Aynamı kırdım fotoğraflarımı yaktım Nasılda acımasızdım hatıralırıma karşı Nasıl da umarsız
Su gördüm düşümde Karanlıkta ve gürültüyle çağlıyordu Ceplerimde kül vardı ve yanıyordu Sonra sabah oluyor Bir ceylan kalbinde alem ağlıyordu
Hayır, diyordu bir dağ köylüsü Hiç bir şey için geç değil Ve geç diğil Birşey için hiçbirşey Birşey vardı öyleyse birşey Beni çeken Gecenin dağdasından uzağa Kocaman çayırlara çeken birşey Gümrah ırmaklara Sonra sıcağa sonra acıya Sonra yaralarıma merhem olmaya Kapıma dayanan bir şey
Tutsana beni, barıkmasana Olsun, yaralasana Olsun, ağrısa da Yalan da olsa, kalsana
Dağköylüsü Aşkın olduğu yerde ben varım Sen olmasan da ben varım Yağmuryağar saçlarım filizlenir Bir yıldız düşer omuzlarıma Islık çalar ıslanır, şarkılarımı söyler geçerim kapıdan Camların buğusundan ve kokusundan Tanırlar beni Bilirler En iyi yalanlarını alırım onların Adresler sorarım kimseler oturmaz orada Ve kimseler olmaz ben sordukça
Dağköylüsü Şimdi gidersen Şimdi git Kalırsan şimdi.
Islak gözlerimle geçiyorum Yaralı bir ceylan kalbinden Ceplerimde kül var Bir yangından arta kalan
Hadi gidiyorsun Yürekten kan gidiyor, sen gidiyorsun Herşey gidiyor Gökte bulut, dağda kar, düzde kervan gidiyor Solgun bir gül oluyor insan Bir demet kır çiçeği ölüyor, sen gidiyorsun Ne ucuz yaşıyorsun, ne kolay Bir kristal gibi ellerimden düşüyorsun Bakma öyle Ben kanıyorum sen üşüyorsun
Kolay değil bir yalan bu Yaralayan kanayan koca bir yalan Yalan işte Sevdiğim yalan Şarkılardan arta kalan ve sabah buğusu Ve tarla faresi ve ekmek derdindeki işçi kalbi gibi Yumuşak sıcak bir yalan
Tutsana beni, barıkmasana Olsun, yaralasana Olsun, ağrısa da Yalan da olsa, kalsana..............
BLACK_ANGELL
KORKMA SEVGİLİ!
AŞKIMIZI GÖZKAPAKLARIMIN ARASINDA SAKLIYORUM!
ISLATSADA BİRKAÇ İSYANKAR DAMLA,
İYİ BAKIYORUM MİRASINA.....
UYUMUYORUM
Ayrılık
Biliyorum konuşacak birşeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok.
Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum,
seninle konuşuyorum... Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım,
sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum... Cümlelerimi kısalttım,
kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda...
Bir ihtimal gelişine sığındığımı farkettiysem de, engel olamadım gurursuz
ama umutlu hasretine... Bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum,
imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor... Bir çocuk gibi
isteklerimi bastıramıyorum... Çalmayan telefonuma elim gidiyor,
sana halen bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum... Bende olan seni,
hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin
nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum...
İçimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum!
Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı...
Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım
anılarım dışında... Isınabilmek için onlara sarılıyorum...
Anlamsız ve cevapsız sorular hıhzırca sırıtıyor, ben görmemeye
çalışıyorum... Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı...
Belki de görmeyi istemek gerekiyordu... Gözlerini aç desem kapatacaksın
ama kapatma gözlerini! Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım
falıma... Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş
itiraf etti sonunda... Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil...
Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım, susturacaktım içimdeki isyanı,
kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini,
sevinçten ağlayacaktım bu defa, mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi,
dokunacaktım, sarılacaktım. Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de
hiç niyetin yoktu aslında... Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum...
Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi
ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş
gibi geliyor... Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi
bana...
Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde,
gecede, uykumda... Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi...
Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda degilsin ki?
Gözyaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana...
Gittin! Belki de hiç gelmemiştin ben, geldiğini sandım... Ayak uyduramadım
yorgunluğuna... Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım...
Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın;
dokunuşlarında kendini bulan... Ama! En çok da imkânsızın oldum...
Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum... İnanamadığın, Yenemediğin,
üzerinden atlayamadığın korkuların oldum... Ağladığın, bağırdığın ya da
sustuğun isyanın oldum, sessizce boşalan gözyaşların, birikmişliğin oldum...
Yüreğindeki kadın ben olmak isterken yüreğine sığınan ve tozlanacak olan
bir anı oldum... Haketmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak
isterken
belki de hiçbir şeyin oldum... Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum?
Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim...
Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?
Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda sadece bir mevsim yaşanan
ama bir ömür gibi gelen aşk... Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini,
öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum... Seni halen
benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum...
Gittin! Sevdamın yokluğuna alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların
sonunda olması acıtıyor içimi... Suskunluğun en büyük silahındı,
suskunluğunla vurdun beni asıl acı olan, canımı acıtan unutulmak...
Söylesene unutulmak kime yakışıyor?
Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor...
Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak
sende daha güzel duruyor... Görüyorsun işte, aşk'a ve sana ihanet etmiyorum.
benim kırgınlığım aşk'a... Sen üstüne alındın...
EĞER
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Dayanılması o kadar da zor değildir,
büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.
Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.
Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.
İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
SEN GİTTİKTEN SONRA YALNIZ KALACAĞIM.
YALNIZ KALMAKTAN KORKMUYORUM DA,
YA CANIM ELLERİNİ TUTMAK İSTERSE....! ! !
EVET SEVGİLİ! ! !
KİM ÖZLERDİ AVUÇ İÇLERİNİN TER KOKUSUNU,
KİM UZANMAK İSTERDİ İNCE PARMAKLARINA,
MAZİLERİNDE GÖRKEMLİ BİR YAŞANMIŞLIĞA TANIKLIK ETMİŞ OLMASALARDI EĞER...! ! !
...................*..*..*................*..*..*..
...............*..............*...*..*................*
..............*....................*....................*
..............*.........................................*
...............*.........................*....*....*....*
..................*...................*..........*.........*
.....................*.................*......*..........*
........................*................**...........*
.............................*........**...*.....*
...................................*............*
Gelinlik Kefenim
Birgün gözlerin dalacak derinlere
Belki de aklına ben geleceğim
Beraber yasadığımız güzel günleri düşüneceksin
Birden herşey mazimizi anlatacak sana.
Unutamadığını anlayacaksın
Yanıma gelmeyi düşüneceksin
Bir buket gülle
Gideceksin çiçekçiye
Alacaksın en sevdiğim gülleri
Geldiğin zaman kapım kalabalık olacak
Düğünüm olduğunu düşüneceksin...
Ansızın karşına gözü ağlamaklı anam çıkacak
Seni görünce sıkacak yumruklarını
Vuracak göğsüne göğsünü
' Senin yüzünden,senin yüzünden'
diye haykıracak
Ne olduğunu bilemeyeceksin
O an donup kalacaksın.
Elindeki güller tek tek yere dökülecek
Tabutun üstünde bir duvak göreceksin
Oysa hayallerimizde o duvağı sen açacaktın
iste o zaman
Anam yanaşacak yanına
Vasiyetimi sıralayacak sana:
' ÖLÜRSEM SEVGİLİMLE EVLENMEDEN ÖNCE
KEFEN YERİNE GELİNLİK GİYDİRİN BANA
GÖRÜNCE SEVGİLİM,
SAKIN AĞLAMA.
BENİ KARA TOPRAKLARDA ARA
ÖRNEK OLSUN SEVİPDE AYRILANLARA
SENİ SEVDİĞİMİ SAKIN UNUTMA'
SAKIN UNUTMA...
SENSİZİM
Seni düşündündüğüm hergün, her gece
Her gece rüyama girdin hayalinle
Bana acı çektiren senmisin? yoksa sevgin mi?
Ben karar vermedim ya sen?
Özlemek önceden güzel gelirdi bana
Sevgin kadar mahsumca
Sen beni bırakınca
Sevgide özlemekte acı verdi sadece, bana!
Seni sordum hep esen rüzgara
Seni sordum gökte parlayan yıldızlara
Ama sen hiç bir zaman yoktun yanımda
Ama yoktun sen hiç bir zaman
Saçma sebepler ayırdı bizi
Belkide gururumuzdu deli gibi
Bulamam ben bir seni
Bulamazsın sen bir beni
Ama Ben Aşıktım
Ama ben aşıktım...
Bütün uslanmazlığımla vardım, gönüllüydüm.
Acılarımı aşıladım kendime, yine ağladım...
Ama ben aşıktım...
Yüzünü özledim ama sesini gördüm bütün şımarıklığınla,
Sesini özledim kokun geldi doldu içime,
Gülüşünü özledim geldi sarıldı boynuma...
Ama ben aşıktım...
Anılarımı diz boyu çamurdan çıkardım yudum yıkadım,
Sonra astım zamanın hüzünlü ipine
Kurudu giyindim, bayramlık elbisesi gibi çocukluğumun
En ağır bu elbisem...
Ama ben aşıktım...
Nefesimizi paylaşırdık yalnız gecelerde
Yalnızdık, yalnızca nefesimiz vardı düşlerimizde
Cesedimizi bırakır giderdik sonra...
Ama ben aşıktım...
Fırtına bastırdı önce kalbimizde,
Deprem çıktı sonra gözlerimizde.
Fırtına savurdu bizi katıksız bir mahpusluğa,
Deprem vurdukça kaldık altında anıların, ezilip tükendik.
Sonrası zihin oyunları küçük aklımızla
Yıkıldık kaldık oracıkta...
Ama ben aşıktım...
Eski bir eskiciyim aslında bu eski dünyada
Sevgi aldım satamadım...
Ama ne güzeldi ne iyiydi, satmadım ben kullandım
Büyüdükçe büyüdü kalbime sığmaz oldu...
Ama ben aşıktım...
Kanı ellerimde şimdi, beynimdeki bütün resimlerimizin
Soyundum soyutluğunda o kırılganlığımı
Düşlerimi sorguluyorum şimdi kalbimin karakolunda
Güzelliğinin kokusu geliyor sonra köpek öldüren şarabımızda...
Ama ben aşıktım...
Uyandım su vurdum yüzüme,
Dün sabah gibi bu sabah da eksiktim yarım kalmış hayatımda,
Kaldığı yerden devam ediyordu eksikliğim.
Bilincim yerindeydi zamanın zehrini içerken
Ve
Her sabah işe giderken...
Ama ben aşıktım...
Önce cesedimle, ruhumu ayırdım birbirinden,
Sonra ruhumu alıp senin yanına geldim o gece
Sabaha kadar bekledim sen odada ben salonda
Sonra öpüp ayrıldım yanağından...
Ama ben aşıktım...
Anılarım misafirliğe geliyordu kovuyordum hepsini,
Sonra ben çağırıyordum yağmurlu havalarda onları
Gözlerim ıslanıyordu uğurluyordum nihayet
Yağmur diniyor toprak kokusu kalıyordu sonunda...
Ama ben aşıktım...
Çevirisi yanlış yapılmış bir hayat bu,
Ne başı ne sonu belli, izlemekle yetiniyoruz sadece
Bizlere neler getirmeden götüreceğini ömrümüzün
Ve
Biliyoruz
Her doğan güneşle biraz daha eskiyeceğimizi...
Ama ben aşıktım...
Sana aşık olduğumdan beri her sigaramı
Son sigarammış gibi çektim içime,
Sonmuş gibi her aşımı ekmeğimi yedim,
Kalbim son kez vuracakmış gibi,
Gözlerim son kez görecekmiş gibi baktım hep sana...
Ama ben aşıktım...
Dizlerime yatırırdım yokluğunu
Hep aynı masalı anlatırdım
Sevgiyle dinler bir daha isterdin
Yüzünde yokluğunun tebessümü belirirdi, ağlardım...
Ama ben aşıktım...
Ve gereğini yapıyordum aşkımın,
Seni kendimle aldatıyordum...
Susuyordum...
Ama ben aşıktım...
Bırakıldık...
Yalnızdık...
Çocuktuk oyuncağımızın elinde.
Yenildik...
Sobelendik hayatın eliyle...
Hasretin bir yangın avuçlarımda
Ayrılıp gittiğin o günden beri
Ararım gölgeni boş duvarlarda
Ayrılıp gittiğin o günden beri
Sensiz diken oldu başımda yastık
Mutluluğu hangi dolaba astık
Odamda ne varsa yüzleri asık
Ayrılıp gittiğin o günden beri
Bu nasıl bir duygu bilemiyorum
Kimseye ayrıldık diyemiyorum
Adını kim sorsa eziliyorum
Ayrılıp gittiğin o günden beri
yırtılmış yağmur bulutları uyanıp
yerlere kusarken içlerindeki buğuyu
yıkayıp tozunu alırken havanın
uzakta gökkuşağı gerili teller gibi dururken
ben ne görürüm bilir misin
sadece senin yüzünü
*
pırını pırtısını toplayıp gidince gece
sularda yıkanan güneş gövdesini denizin üstünde yükseltirken
martı çığlıkları denizde dalgalar yaratınca
denizde zıplayınca yaramaz balıklar
ben ne görüyorum bilir misin
sadece senin yüzünü
*
sokaklarda ayak sesleri uyumaya gidince
yontulmamış dolunay dağların ardından yollara çıkınca
yıldızların titremesi asılınca sonsuz boşluğa
ışıklar evlerin pervazlarından dışarı taşınca
ben ne görürüm bilir misin
sadece senin yüzünü
Şimdi git..
Say ki, seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik.. Say ki, gece mektuplarını, en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik..
Say ki, sevda trenini kaçırdığım durakta bir süre beraber beklemedik..
Sen git..
Ben gelemem bu yürekle..
Ya da kal..
Eylül yağmurlarını bekle..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Saçlarıma ak düşmemiş halimle..
Sen yaşlardayken..
Onsekizimde, yirmimde..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Kaldırımların ıslak ve temiz haliyle..
Yaşlı yüzüm delikanlı yüreğimle..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Aşksız geçen onca yılı yakacağım..
Sevda alevinde kendi ellerimle...
Şimdi git..
Say ki, seninle sahildeki çardakta hiç dondurma yemedik..
Say ki, oturup konuştuğun yaşlı ve yabancı bir adamdı..
Ve sevdadan hiç söz etmedik..
Say ki, hiç gülmedik..
Aynı şeyleri sevmedik..
Ve yağmurdan sonra beraber yürümedik..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Kimse bilmeyecek, herkesten gizleyeceğim..
Yağmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada..
Seninle gökkuşağının altından geçeceğim..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Ve seni sevdiğimi kimseye söylemeyeceğim..
Belki bu dünya gözüyle gördüğüm son yağmur olacak..
Islak kaldırımlarda sırılsıklam yürüyeceğim..
Ben seni yağmurdan sonra seveceğim..
Ve bir gün ölürsem yeşil gözlerinde öleceğim.....
YALAN
Hadi gidiyorsun
Yürekten kan gidiyor, sen gidiyorsun
Herşey gidiyor
Gökte bulut, dağda kar, düzde kervan gidiyor
Solgun bir gül oluyor insan
Bir demet kır çiçeği ölüyor, sen gidiyorsun
Ne ucuz yaşıyorsun, ne kolay
Bir kristal gibi ellerimden düşüyorsun
Bakma öyle
Ben kanıyorum sen üşüyorsun
Kolay değil bir yalan bu
Yaralayan kanayan koca bir yalan
Yalan işte
Sevdiğim yalan
Şarkılardan arta kalan ve sabah buğusu
Ve tarla faresi
Ve ekmek derdindeki işçi kalbi gibi
Yumuşak sıcak bir yalan
Islak gözlerimle geçiyorum
Yaralı bir ceylan kalbinden
Ceplerimde kül var
Bir yangından arta kalan
Sorduğum adreslerde kimse oturmuyor
Ve kimse olmuyor ben sorduğum zaman
Her şey bir yalan gibi yandığı zaman
Yalnız olduğunu anlıyor insan
Anladım ve geçtim
Yaralı bir ceylanın kalbinden
Aynamı kırdım fotoğraflarımı yaktım
Nasılda acımasızdım hatıralırıma karşı
Nasıl da umarsız
Su gördüm düşümde
Karanlıkta ve gürültüyle çağlıyordu
Ceplerimde kül vardı ve yanıyordu
Sonra sabah oluyor
Bir ceylan kalbinde alem ağlıyordu
Hayır, diyordu bir dağ köylüsü
Hiç bir şey için geç değil
Ve geç diğil
Birşey için hiçbirşey
Birşey vardı öyleyse birşey
Beni çeken
Gecenin dağdasından uzağa
Kocaman çayırlara çeken birşey
Gümrah ırmaklara
Sonra sıcağa sonra acıya
Sonra yaralarıma merhem olmaya
Kapıma dayanan bir şey
Tutsana beni, barıkmasana
Olsun, yaralasana
Olsun, ağrısa da
Yalan da olsa, kalsana
Dağköylüsü
Aşkın olduğu yerde ben varım
Sen olmasan da ben varım
Yağmuryağar saçlarım filizlenir
Bir yıldız düşer omuzlarıma
Islık çalar ıslanır, şarkılarımı söyler geçerim kapıdan
Camların buğusundan ve kokusundan
Tanırlar beni
Bilirler
En iyi yalanlarını alırım onların
Adresler sorarım kimseler oturmaz orada
Ve kimseler olmaz ben sordukça
Dağköylüsü
Şimdi gidersen
Şimdi git
Kalırsan şimdi.
Islak gözlerimle geçiyorum
Yaralı bir ceylan kalbinden
Ceplerimde kül var
Bir yangından arta kalan
Hadi gidiyorsun
Yürekten kan gidiyor, sen gidiyorsun
Herşey gidiyor
Gökte bulut, dağda kar, düzde kervan gidiyor
Solgun bir gül oluyor insan
Bir demet kır çiçeği ölüyor, sen gidiyorsun
Ne ucuz yaşıyorsun, ne kolay
Bir kristal gibi ellerimden düşüyorsun
Bakma öyle
Ben kanıyorum sen üşüyorsun
Kolay değil bir yalan bu
Yaralayan kanayan koca bir yalan
Yalan işte
Sevdiğim yalan
Şarkılardan arta kalan ve sabah buğusu
Ve tarla faresi ve ekmek derdindeki işçi kalbi gibi
Yumuşak sıcak bir yalan
Tutsana beni, barıkmasana
Olsun, yaralasana
Olsun, ağrısa da
Yalan da olsa, kalsana..............
TASARIM
BL@CK_@NGELL