Bilal Büyükılgaz - Hakkında Yazdığı Tanıtım Y ...


Bilal Büyükılgaz Yol Hazret-i Allah'ın Yoludur,
'O'nun Olduğu Yerde 'Varlık' Olmaz!

Yol Hazret-i Allah'ın yoludur, Hazret-i Allah'ın yolu deyince buranın özünü size tarif edeyim.

Allah-u Teâlâ, Âyet-i kerime'sinde şöyle buyuruyor:

'Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! ' (Hûd: 112)

Bu Âyet-i kerime kantar...

İslâm budur, terazi budur. Bunun haricindeki hareketler yanlıştır.

Şimdi insanın yaratılışı bir pisliktir. Bu pislik kurursa, uçarsa birşey kalır mı? Sen busun! Sana bu nimeti bahşeden O'dur.

O'nun nimetini O'na tefahür etmen nasıl yakışır? Halbuki senin aslın bu bir damla kerih sudur.

Binaenaleyh, yalnız Ovar. O'ndan gayri hiçbir şey olmadığını; biz bunu gözümüzle görüyoruz...

Bu pislik, kurudu, uçtu, ne kaldı? Hiç. Senin aslın hiç zaten. Senin aslın bir damla pislik...

Binaenaleyh, sen bir zerre pisliksin. Pisliğin O'nun yanında ne hükmü var? O da kuruduğu gittiği zaman; O var, başka bir şey yok. Düşün bir kere; hani, benlikler nerede kaldı şimdi? Ama gel de nefse sor. 'Ben varım! ' diyor. Kayan nokta bu. Ama burası çok kötü bir kayış yeridir. Çünkü Hazret-i Allah'a karşı hasım kesiliyor.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:

'İnsan, bizim kendisini nutfeden (kerih bir sudan) yarattığımızı görmez mi ki, şimdi o apaçık bir hasım kesilmektedir.' (Yâsin: 77)

Allah-u Teâlâ, 'Ben onu nutfeden yarattım, o Bana hasım kesildi! ' buyuruyor. Allah Allah! Güler misin, ağlar mısın? 'Ben onu nutfeden yarattım, o nutfeyi unuttu, verdiğim nimeti kendisine benimsedi, Bana hasım kesildi.'

Allah-u Teâlâ Âdem Aleyhisselâm'ı topraktan yarattığı gibi, zürriyetini de toprağın hülâsası olan nutfeden yaratmaya devam etmiştir.

Düşünmeli ki bir nutfe (sperma) ne kadar değersiz bir sıvı, ne kadar güçsüz ve zayıf bir şeydir. Bu değersiz şeyden çok değerli bir insan yaratmak ne büyük bir kudrettir! Böyle bir yapıyı tanzim eden büyük kudret karşısında, düşünen insan iki büklüm olur.

Onun için, bu düşünülemediği için Cenâb-ı Hakk;

'İnsan çok zâlim ve çok câhildir.' buyuruyor. (Ahzâb: 72)

Hakk Celle ve Alâ Hazretleri bir Hadis-i kudsî'de de şöyle buyurur:

'Benim cinlerle ve insanlarla önemli bir hadisem var! Ben yaratıyorum, benden başkasına ibadet ediliyor! Ben rızıklandırıyorum, benden başkasına şükrediliyor.' (Taberânî)

Fakat insan aslını unutuyor da yaratıcısına karşı açık bir düşman oluyor. O'na karşı şirk koşmaya, mantık yürütmeye kalkışıyor.

Halbuki insan Yaratan'a karşı çıkmak için değil, O'na tapınmak ve kulluk yapmak için yaratılmıştır.

Câhil ve gâfil her insanın durumu budur.

Başkasına âit olanı kişinin kendisine mâletmesi çok yersizdir. Hem emânete ihanetlik yapıyor, hem yalan söylüyor, hem riyâkârlık yapıyor, hem de şirk koşuyor.

Binaenaleyh Allah ehlinde dâvâ olmaz. Yaprağı çevirdiği gibi varlığını çevirir. 'O' der ve orada kalır. Başka hiçbir söz söylemez. Çünkü O'ndan başkası yok.

Onun içindir ki kendisine değer verenler, kendi nefsini putlaştırmış oluyor. Allah'ım korusun!

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyuruyor:

'Resul'üm! Gördün mü o nefis arzusunu ilâh edineni? Artık ona sen mi vekil olacaksın? (Onu şirkten sen mi koruyacaksın?) ' (Furkân: 43)

Demek ki insanın nefsini ilâh edinmesi bir şirk imiş, kişi müşrik olduğunun farkında bile değil.

Görünüşte iman etmiş gibi görünürler, hem de kendilerinin, müslümanların en ön safında olduklarını zannederler;

'Onların çoğu Allah'a iman etmişler, fakat müşrik olarak yaşarlar.' (Yusuf: 106)

Âyet-i kerime'sinde beyan buyurulduğu üzere Allah'a şirk koşarlar ve dolayısıyla müşrik olarak yaşarlar.

Şimdi kavrayabildin mikendi nefsini? Bir damla pisliksin. Üstündeki âsar O'nun.

O'nun verdiğini mi O'na tefahür ediyorsun? Ne ayıp şey, ne ayıp şey.

İşte Rabb'ime ben iki noktada şükrederim. Ne kadar bana nimet vermişse şükrederim. Bana bunları bildirdiği, duyurduğu için ayrıca şükrederim. İki defa şükür yaparım.

Birincisi; hiç olduğumu bana gösterir. Azametini görürüm.

İkincisi; Azametini görürüm, yaratılanları görürüm...

Eğer 'Hiçbir şey olmadığımı' bilmezsem, O'nu bilemem. Nihayet varlık bir zerre pisliktir. Kurudu, uçtu, ne kaldı? O kaldı, zaten O vardı.

İmam-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:

'Allah'a ne zorluğu olur,

Âlemi bir şahsa doldurur.' (260. Mektup)

Ve size bunları anlatırken Allah-u Teâlâ bir nohut kabuğu kadar bana bir varlık vermiyor, her türlü varlıktan ve değerden uzaklaştırmış. Onun içindir ki çok rahat konuşuyorum. Niçin? O'nun varlığını gördüğüm için, O'ndan gayri hiçbir varlığın hükmünün olmadığını da bildiğim için... Bunun sırrı budur. Esas da budur. Rabb'ime sonsuz şükürler olsun.

Her zaman şöyle deriz:

'Rabb'im! Beni bir damla nutfeden yarattın, hükümsüz ve değersizim. Ya Rabb'i! Beni o nutfede bırakma, onu kurut, üfle, zerresi dahi kalmasın, senin varlığına gölge olmasın.'

O zerreden dahi korkuyorum, o zerre dahi varlıktır. Rabb'im kurtarsın!

Bir kabuk kadar bir değerim olmadığını hem biliyorum hem görüyorum. Allah-u Teâlâ lütfetmiş, bu O'nun lütfundan başka hiçbir şey değil.