Yunus Onurlu Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Ant ...

  • sigara sağlığa zararlıdır

    26.06.2009 - 13:08

    Herşey bir kere ile başlar, günde 1 tane bile olsa sigara içmek sağlığa zararlıdır çünkü o 1 tane canınızın sıkkın olduğu birgün 3-4'e çıkar, sonra 8-10'a sonra bir de bakmışsınız sigara bağımlısı olmuş çıkmışsınız. O bakımdan bu zararlı zehirin yanına bile yaklaşmamak en iyisi. Toplum sağlığı için de en büyük tehdit. Sözde devlet dairelerinde sigara yasağı var ama ne yazıkki benim çalıştığım kurumda pek de uyulmuyor çünkü balık baştan kokuyor...

  • doğu perinçek

    26.06.2009 - 12:48

    ABD merkezli ergenekon tertibinde mesnetsiz itham ve iftiralarla gözaltına alınan, mücadeleden asla yılmayan bir lider

  • ADSL

    25.06.2009 - 14:49

    ucuzlaması için gece-gündüz dua ettiğim bağlantı çeşidi!

  • ampermetre

    25.06.2009 - 14:46

    Bir Fizik Öğretmeni olarak doğrusu üzüldüm bu başlığa az tıklanmasına! Ampermetre devreye seri bağlanır ve akımı ölçmeye yarar, evet ama peki neden seri bağlanır? Çünkü bir aracın birşeyi ölçmesi için ölçtüğü şeyin onun üzerinden geçmesi gerekir. Ampermetrenin elektrik direnci çok düşüktür, bu yüzden de seri bağlandığı devredeki potansiyeli düşürmez. Voltmetre ise devreye paralel bağlıdır ve direnci çok büyüktür, öyle olmasaydı üzerinden akım geçerdi zaten. Ampermetre ise direnci çok düşük olan kalın bir iletkenden yapılır...

  • Kamyoncu deyimleri

    25.06.2009 - 11:50

    'Sollama Evlat, Baba Yorgun! '
    'Miras Değil Alınteri! '
    'Babam Sağolsun! '

  • mezar taşı yazıları

    25.06.2009 - 11:32

    'Mezardakilerin pişman olduğu şeyler için yaşayanlar birbirini yiyor! ' İmam-ı Rabbani

  • kedi

    25.06.2009 - 11:30

    Kedi en sevdiğim hayvanlardan biridir. İnsanlar ona yanlış olarak 'nankör' der ama aslında nankör değildir. Kediye yiyecek birşey verdiğinizde o verdiğinizin Allah'tan geldiğini ve kendi rızkı olduğunu bildiği için veren kişiye yalakalık yapmaz. Köpek ise yediği ekmeğin o ekmeği veren tarafından verildiğini zanneder ve onun için de menfaatçidir, yalakadır. Ekmeğin asıl sahibini bilmez, aracıyı sahibi olarak benimser. Bu yönden kedi köpekten üstündür.

  • akraba evliliği

    25.06.2009 - 11:12

    Akraba evliliğini savunanlara doğrusu şaşıyorum. Ya arkadaşlar siz özürlü doğmamış olabilirsiniz. Zaten akraba evliliği sonucunda illa sakat bireyler ortaya çıkacak değil ama bilimsel olarak bilinen bir gerçek varki o da 1. derece akraba evliliği sonucunda doağan çocuklarda sakatlık olma ihtimali farklı kökenden gelenlerden olan çocuklarınkine göre çok daha fazla. Sizce bu riske girmeye değer mi? Farklı kültürlerle tanışmak açısından da 70 milyonluk bir ülkede akraba evliliği kadar yanlış birşey olamaz. Farklılıkta bereket vardır...

  • nazım hikmet

    25.06.2009 - 11:02

    İşte Anadolu insanı, işte vatan sevgisi, işte Nazım!
    895 Numaralı Katar!

    895 numaralı katar!
    895 numaralı katarın üçüncü mevki vagonunda
    Üç yolcu var! Sefalet Felaket Ve Mehmet!
    Tren düdükleri öter Mehmet'in üstünden
    Medeeeet! .. Medeeeet!
    Uzanır raylar uzanır Memleket memleket...
    Yok mu raylarda merhamet
    Mehmetçik Mehmet; Mehmetçik Mehmet, Mehmetçik Mehmet! ...
    Dağ taş Mehmet dolu.
    Kiminin pantolonu Kiminin donu!
    Bu uzun rayların sonu
    Varır kışlasına Selimiye' nin...
    Selimiye'nin avlusu Mehmetçik dolu
    Hepsinin dirseklerine kadar sıvanmış kolu
    Mehmetçiğin kolu bitle dolu
    Bit Mehmet'i yer Mehmetçik biti...

  • parmaklıklar arasında

    13.01.2009 - 16:24

    Beni de hanım alıştırdı bu diziye ama doğrusunu söylemek gerekirse diziler içinde toplumsal mesaj ve kurgu yönünden en iyi dizi. Gardiyan Ekrem'i de tanıdığım ve gıcık gittiğim birine benzetiyorum ve Ekrem beni diziye alıştırdı...

  • hüsnü mahli

    13.01.2009 - 16:20

    Hüsnü Mahli Suriye'den Türkiye'ye göç etmiş Arap bir ailenin çocuğu. Ortadoğu uzmanı ve gazeteci...Ortadoğu konusunda Türkiye'de en yetkin uzman. Türkçesi de çok iyi, çok sevdiğim değerli bir aydın...

  • türküler

    23.10.2008 - 20:49

    Türküler özümüzün sesidir!

  • nihat genç

    20.10.2008 - 12:44

    Nihat genç her cumartesi saat 21'de ART Avrasya Tvde konuşuyor! Nihat genç ile Veryansın'ı sakın kaçırmayın!

  • aziz

    19.02.2008 - 15:07

    Az bulunan, değerli, yüce anlamlarına gelir. Allah(c.c.) 'ın 99 sıfatından biridir.

  • emperyalizm

    19.02.2008 - 15:01

    Emperyalizm denilince ilk olarak aklıma Amerika'nın Irak'ta yaptığı katliam ve vahşetler geliyor.

  • nato

    12.02.2008 - 11:10

    Ne Bosnalılar, ne de Lübnanlılar kaçmadılar ve Nato'ya gel demediler. Bosnalı müslümanların elindeki silahları kim topladı savaş öncesinde? Birleşmiş Milletler! Ondan sonra da Sırplara teslim ettiler savunmasız Boşnakları! Buna rağmen sonuna kadar direndi Boşnaklar ve tam savaşın galibi olacak duruma geldiklerinde de Nato müdahale etti ve kahramanlık(!) gösterdi! Aliya İzzetbegoviç'in mücadelesinden veya Lübnan'daki Hizbullah'ın şanlı direnişinden haberi olmayanlar lütfen burada yorum yazmasınlar!

  • akraba evliliği

    12.02.2008 - 10:46

    Akraba evliliği sonucunda sağlıklı çocuklar da doğabilir ama sakat çocuk olma ihtimali vardır bu tür evliliklerde. 3 çocuğun 1'i sakat olsa bile buna değer mi? Ya da bu riske girmeye, o çocukların da geleceğini karartmaya değer mi? Allah akıl vermiş, farklı genetik yapıya sahip insanların evlenmesiyle daha sağlıklı nesiller gelişir. Mesela Yahudiler daima kendi içlerinde evlendiği, başka ırklarla karışmadığı için bir dönem yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmiş ve bu sorunu başka ırktan dönmelerle evlenerek çözmüşlerdir. Farklılıklar berekettir İslam dinine göre. Karışalım, tanışalım, kardeş olalım.

  • Hrant Dink

    12.02.2008 - 10:28

    Emperyalizmin sözcüsü olmadığı için CIA'nın örgütlediği süpernato=susurluk çetesi tarafından katledilen değerli bir insan. Bu ülkenin insanı güvercinleri vurmaz, güvercinleri ancak Amerikan katili ve içimizdeki hain işbirlikçileri vurur.

  • nihat genç

    12.02.2008 - 10:10

    Her konuda olduğu gibi Hrant Dink cinayeti konusunda da vicdanının sesini dillendiren, Hakkı ve hakikati savunan gerçek bir aydınımız. Birleştirici, kardeşleşme felsefesini çok güzel anlatan değerli bir fikir adamı ve iyi bir hatip. Eyvallah köyüne uğramamış, kimseye eyvallahı olmayan, bu yüzden de düşündüklerini özgürce yazabilen ve söyleyebilen ender şahsiyetlerden....

  • Aziz Mahmut Hüdai

    12.02.2008 - 10:01

    Bursa Kadılığından yaşadığı bir olay neticesinde ayrılıp nefsinin zincirlerini kıran, yoklukta varlığı bulan büyük insan, büyük evliya! Malı, makamı terkedip Allah'a yakın olmayı, O'nu tanımayı seçen büyük Hak Aşığı! Allah Aziz Mahmud Hüdayi'nin duasını kabul etsin. Elhamdülillah ben de ziyaret ettim mübareğin kabrini. Mübareğin kapısının önünden kediler hiç eksik olmaz. O kediler de biliyor mübareğin yüreğindeki sevgi ve merhameti....

  • gladio

    12.02.2008 - 09:53

    ABD'nin soğuk savaş döneminde müttefik ülkelerde yapılandırdığı gizli istihbarat örgütlenmesi. CIA tarafından kurulan gizli yapılanma. Gladio ismi İtalyanca kılıç anlamına gelir. Bu yapılanma ilk olarak İtalya'da deşifre edildiği için genel adı gladio olarak kalmıştır. Türkiye'deki adı ise süpernatodur. Eşref Bitlis'in, Uğur Mumcu'nun, Gaffar Okkan'ın, Prof. Dr.Engin Arık'ın ve çok sayıda BOP'a karşı çıkan aydınımızın ve yetkilimizin katili işte devletimizin içine sızmış bu süpernato yapılanmadır.

  • B.O.P

    02.02.2008 - 00:33

    Zulmün, vahşetin, barbarlığın kod adı! 24 müslüman ülkeyi etnik ve mezhepsel bazda site devletlere bölme ve bütün yeraltı ve üstü kaynaklarını sömürme, insanlarını da köle haline getirme projesi!
    BOP= Kan, zulüm, korku, vahşet, gözyaşı!

  • İhsan Eliaçık

    01.02.2008 - 14:19

    Çok değerli bir ilahiyatçı, İslam Felsefesi uzmanı ve yazar. www.haber10.com adresindeki yazılarını İslam'ı doğru anlamak isteyen herkese tavsiye ederim. Aşağıya beğendiğim bir yazısını aldım örnek olarak:

    ' Bir din hayattan nasıl çekilir?
    Dinin gelenek görenek haline dönüşüp, “büyük bir saygıyla” hayattan nasıl çekildiğini merhum Akif görseydi o gün kan ağlayan yüreği bugün ne yapardı acaba?

    Önce bir mesel…

    Kralın biri, huzurunda el pençe divan duran saray erkanından bir bardak su istemiş. Saray erkanın içinde muhafızlar, şairler, dalkavuklar, medyumlar, müneccimler, kahinler, din adamları vs. hepsi varmış. Geniş bir halka oluşturmuş halde krallarını ayakta dinliyorlarmış…

    Kral su isteyince emri şu şekilde yerine getirmeye başlamışlar:

    Şair: “-Yüce efendimiz ve haşmetli kralımızın emrindeki şu zerafete bakın. Böyle bir şiir dünya tarihinde daha söylenmedi: “Su getirin, su getirin, su getirin…”

    Dalkavuk: “-Efendim sizin sözünüzün üstüne söz söylenmedi şu alemde: “Su getirin, su getirin, su getirin…”

    Din adamı: “-Her kim bunu günde 100 kez söylerse cennet köşkleri onu bekliyor, aşk ile bir daha: “Su getirin, su getirin, su getirin…”

    Medyum: “-Kralımız bu sözüyle gelecek yılın bolluk ve bereket ile geçeğini haber veriyor, şevk ile bir daha: “Su getirin, su getirin, su getirin…”

    Kahin: “-Bana bir su getirin” cümlesinin ebced hesabı ile değeri 2015’dir. Kralımız bu yılda kıyametin kopacağını haber veriyor. O yıla dikkat edin ve bu cümleyi sakın unutmayın: “Su getirin, su getirin, su getirin…”

    Velhasıl, bir bardak suyu getiren olmamış ama her yan “Su getirin…” sesleriyle inlemiş… Bir “su edebiyatı”dır almış başını yürümüş… Dilden dile dolaşmış, hafızlar ezberlemiş, en güzel hatlarla yazılıp duvarlara asılmış…

    Ne zavallı bir kral ve ne hazin bir durum, değil mi?

    ***

    Tabi bu bir mesel (örnek) .

    Sanırım Mevdudi’nin Tefhimu’l-Kur’an’ın’da okumuştum yıllar önce.

    Meseldeki “Kral” ile Allah’ı, “Su getirin” emri ile Kur’an ayetlerini, diğer şair, din adamı, dalkavuk, medyum, kahin vs. ile de neyi ve kimleri kastettiğimi sanırım anladınız; şerhe gerek var mı?

    Bir dinin hayattan çekilişi de işte böyle oluyor.

    Unutularak, metinleri kaybolarak, hafızalardan silinerek, bir daha ne göreni ne duyanı kalmayarak bir çekiliş değil bu…

    Okunarak, ezberlenerek, yazılarak, her yere asılarak, büyük saygı duyularak, çok satarak, çok konuşularak, tırlar dolusu dağıtılarak, salonlar dolusu dinlenerek ve fakat asla gereği yapılmayarak bir hayattan çekiliş…

    Her yerde “Su getirin” sesleri ama bir bardak su getiren yok! Bu kral çıldırmasın da ne yapsın? Saçını başını yolmasın da ne yapsın? Üstelik de ona “büyük saygı” adına yapılmıyor mu?

    ***

    Şimdi de bir gerçek olay…

    Geçtiğimiz haftalarda TRT’de bir belgesel izledim. Dış Türkleri anlatıyordu.

    Mesela Karataylar…

    Karatay ismi İbranice qaray yani Arapça’da iqra/qıraat/qur’an olan okumak sözcüğünden geliyor. Yahudi dinine girmiş Türkler demek. Sürekli Tevrat okudukları için okuyanlar anlamında qaray yapanlar/qıraat edenler anlamında Karataylar olarak anılmışlar ve o isimle kalmışlar…

    Din burada bir geleneksel kimliğe dönmüş ve onunla anılarak varlıklarını sürdürüyorlar. Bu dini okuma merasimi olmasa Karataylar diye bir topluluk kalmayacak, yok olacaklar…

    ***

    Müslüman olarak kalmış bir başka Türk topluluğu da namaz kılmayı geleneksel kimlikleri haline getirmişler. Belgeselde Danimarka ve Norveçte sanırım onları anlatıyordu.

    Bir piknik yerine toplanmışlar çeşitli etkinlikler düzenliyorlar. Çocuklardan oluşan bir ekip geleneksel folklor gösterisi yapıyor. Böylece geleneklerini sürdürmüş ve kimliklerini korumuş oluyorlar.

    Folklor gösterisi de şu: Çocuklar saf halinde dizilmiş. Üzerlerinde “folklorik kıyafetler” var. Yani tarihi elbiseler ve başlarında takkeler ile namaz kılıyorlar. Önde “ekip başı” imam oluyor. Selam verip namaz (folklor gösterisi) bitince alandaki büyükler hep birlikte alkışlıyor!

    Uzatılan mikrofona gururla geleneklerini sürdürdüklerini, kimliklerini koruduklarını, böylece Hristıyan bir toplum içinde kaybolup gitmediklerini, neredeyse konuşamaz hale geldikleri Türkçeleriyle anlatıyorlar…

    Hani burada mahalli halk oyunları dediğimiz; zeybek, dadaş, efe, Kafkas oyunları var ya onun gibi bir şeye dönüşmüş namaz… Başlıyor, herkes büyük bir dikkatle oturduğu yerden izliyor, bitince de hep birlikte alkışlanıyor…

    ***

    İşte dinin “geleneğe” dönüşerek hayattan çekilişinin en çarpıcı örneği… Gelenek gelenek deyip durmanın insanı kahreden hazin sonu…

    İzlerken Akif’in o mısralarını geldi hatırıma;

    “Onların nöbeti geçmiş, sıra gelmişti bana

    Yol tuttum yalnızca doğruca Türkistan’a

    Gece gündüz yürüdüm bulmak için Taşkent’i

    Geçtiğim yerleri saymaya gerek yok şimdi

    Uzanıp sonra Buhara’ya Semerkand’a kadar

    Eski dünyada bakındım ki ne alemler var

    Sormayın gördüğüm alemleri hiç söylemeyeyim

    Hatırlamak metanetemi sarsar da kan ağlar yüreğim

    O Buhara, o mübarek, o muazzam toprak

    Horlamanın koynunda uyuyor kendinden geçmiş olarak

    İbn Sinalar doğurmuş o topraklar asırlardır

    Şimdi tek çocuk vermiyor kucağına ilmin, ne kısır

    Dünyanın rasathanesi o Semerkand bile

    Öyle dalmış ki hurafelere o geçmişiyle

    Ay tutulmuş “Kovalım şeytanı kalkın! ” diyerek

    Dümbelek çalmada binlerce kadın, kız, erkek

    Ya tutuculukları? Hiç sorma, nasıl maskaraca

    O, uzun hırkasının yenleri yerlerde, hoca

    Hem dine saldırmakta rastlanmaz benzerine

    Hem ne söylersen dokunur hemen dinine

    Milletin hayrına ne düşünürsen: Bid’at!

    Şeriatı bozmak ve rezil etmek-haşa-sünnet!

    Ne Allah’tan sıkılır ne peygamberden

    Bu ilimsiz hocalardan, bu beyinsizlerden

    Çekecek memleketin hali ne olmaz düşünün

    Sayısız medrese var gerçi Buhara’da bugün

    Okunandan ne haber? On para etmez fenler

    Ne bu dünyada soran var ne ahirette geçer

    Çin’de, Mançurya’da din bir görenek başka değil

    Müslüman unsuru gayet geri gayet cahil

    (Safahat; Süleymaniye Kürsüsünde)

    ***

    90 yıl önce görenek olarak gördüğün şey, bugün onu da geçmiş folklor olmuş… Ay tutulunca kovalım şeytanı diyerek dümbelek çalan o kadınlar, kızlar ve erkekler bugün namazı folklor olarak seyredip gururla alkışlıyorlar ey Akif!

    Dinin gelenek görenek haline dönüşüp, “büyük bir saygıyla” hayattan nasıl çekildiğini şimdi görseydin o gün kan ağlayan yüreğin bugün ne yapardı acaba?

    Siz, Akif’in 90 yıl önce, benim de şu an gördüğümü görüyor musunuz bilemem ama İslam’ın Türkiye’deki geleceği böyle giderse “büyük bir saygıyla” hayattan tümüyle çekilmekle bitecek.

    Bu, İslam’ın izinin silinmesi ve yok edilmesi suretiyle hayattan çekilmesi gibi bir çekilme olmayacak.

    Böyle böyle çekilecek.

    Hatta çoktandır çekilmeye başladı bile.

    Eğer bu dini, görenek değil gerçek hayat, hurafe değil gerçek bilgi, uçtu kaçtı değil akıl ve vicdan dini olarak yeniden ele almazsak hayat onu dışına atacak. Akıp giden insanlık yaşamında “folklorik” bir unsur olarak ancak yer bulacak.

    “Su getirin” sesleri her yanı inletecek ama su getiren kimse olmayacak…

    “Şimdi de namaz adlı oyunlarıyla Türkiye’den gelen ekibin geleneksel folklor gösterisini izliyoruz” anonsunu duyduğunuzu bir düşünün…

    Gerçi “Semah” ve “Sema” çoktandır o yola girmiş zaten.

    Görünen köy klavuz istemez.

    ***

    Peki, din hayata nasıl dönecek?

    Bu gidişi nasıl durduracağız?

    Kur’an’ı tarih, hayat ve tabiat bağlamında yeniden yorumlayarak…

    İkbal’in dediği gibi önce düşünceyi temizleyerek ve İslam’da dini düşünceyi yeniden inşa ederek…

    Bu bir dinde reform çabası değildir. Tam tersi tarih, hayat ve tabiat ile bağları kopartılarak deforme olmuş zihinlerdeki algıyı dönüştürme çabasıdır. Yani zihinlerimiz zaten deforme olmuş durumda. Bunun için dinde değil; din anlayışlarında reform şarttır.

    “Bana bir su getirin” sözüne methiler, şiirler, kehanetler, kerametler döktürenlerin olaya bakışını ve algılayışını değiştirme çabasıdır. Çünkü ancak o değişirse su bizzat getirilmiş olacaktır ki su isteyenin amacı da bu değil mi?

    ***

    Bakın, bir zamanlar “Hangi suçundan dolayı öldürüldü? ” sorusu, şehirde yaşanan bir dramı sona erdirmek için sorulmuştu. Yani hayatın içenden gelen bir soruydu.Bunu duyan mağdurlar ve mazlumlar bu sese doğru koştu. Kılıcını kınından çeken “Bu soruyu sorana yemin olsun ki artık kılıcımız bu sözün arkasındadır! ” dedi. Muazzam bir hareket başladı. Meydan “okudu”, rüzgar gibi esti, yel gibi savurdu. Mekke’nin arka sokaklarına dağıldılar, gömülen çocukları tek tek buldular, ölmedilerse daha topraktan çıkardılar ağlaya ağlaya. Ve daha kimseyi gömdürmediler…

    Sonra hayatın içinden gelen bu soru, “Tekvir” suresinin “8. ayeti” olup mushaflaştı. “Mushaf-ı Şerif” duvara asıldı büyük bir saygıyla. Abdestsiz dokunulamaz, salavatsız okunamaz hale geldi. Hafızlar ezberledi, üzerine yığınla tefsirleri yazıldı, sayı değerleri ölçüldü, ebced hesabına göre manalar çıkarıldı üzerinden…

    Bugün hala ezberleniyor, cinci hocalar suya batırıp okuyor, muska yapıp koyunlara asılıyor. Her yerden “Hangi suçundan…” sesleri geliyor. Salonlar bu sesle çınlıyor. Tekkelerden “Hangi, hangi, han, ha, hu, hu, hu…” zikirleri yükseliyor.

    Ama şehirlerin arka sokaklarında, okulların önlerinde ve daha nice yerlerde kızlar diri diri gömülmeye devam ediyor. Nice hayatlar mahvediliyor, gelecekler karartılıyor. “Su getirin, su getirin…” sesleri gibi “Hangi, Hangi suçundan…” sesleri en ince tecvid kaidelerine kadar okunup duruyor…

    Bir tek kız çocuğu ise gömülmekten kurtarılmıyor.

    İşte bu bir dinin hayattan hazin çekilişidir.

    Bir zamanlar hayatın çığlığı olarak doğmuş bir dinin, yaşamla bağının koparılması, tarihin ve hayatın gerisine düşmesidir. Onun da artık bir eski çağ metni, lahuti bir ayin sesi olmasıdır. Yerini hayatın ortasından yani evler, sokaklar ve caddelerden ıssız tapınaklara taşımasıdır…

    Madem öyle, genç, diri ve yepyeni bir kuşak ona sahip çıkmalı ve bu dini doğduğu yere tekrar döndürmelidir. Kur’an’ı orada anlamalı, yorumlamalı ve yaşamalıdır. Şehrin arka sokaklarına dağılmalı, hayatın mecralarına girmeli, şehrin temposuyla birlikte atmalı, Kur’an’ı gerçek hayat kitabı olarak yeniden “okuma”lıdır…

    Aksi halde görünen köy klavuz istemez; büyük bir saygıyla din hayattan çekiliyor.

    AB’ye girmiş bir Türkiye’de “namaz” adlı folklorik oyunları seyretmeye ve alkışlamaya hazır olun. Siz değilse bile üç kuşak sonraki torunlarınız…

    En hazini de bu kendi ellerimizle yaptıklarımızdan dolayı olacak…'

  • süpernato

    01.02.2008 - 14:05

    Süpernato ABD'nin soğuk savaş döneminde kominizmi bahane ederek Nato ülkelerinin askeri ve istihbarati birimlerinde yapılandırdığı derin yapılanma. CIA ile bağlantılı bu yapıların varlığı ilk kez İtalya'da ortaya çıktığı için genel ismi gladio olarak anılır. Gladionun Türkiye özelindeki adı ise süpernatodur. Bu yapılanma başta MİT olmak üzere bütün devlet kurumlarına bir şekilde sızmıştır. Faili meçhul cinayetlerin arkasında da bu yapılanmanın parmağı olduğu açıktır. Bu yapılanma Uğur Mumcu'yu, Gaffar Okkan'ı, Eşref Bitlis'i v.b. ABD'nin BOP'unu deşifre eden ve karşı çıkanları hedef almıştır ve tetikçiler tutarak katletmiştir. Hrant Dink'in katili de süpernatodur.

Toplam 64 mesaj bulundu