Muhsin Cesur Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkı ...

Öylesine girip okudum yazılanları ve içim aydınlanarak kapıyorum sayfayı,tüm yazanlara teşekkürler..

KAPICI SÖZÜNÜ HİÇ SEVMEM!
Keza eve kadın almak, temizliğe kadın almak gibi sözleri de hiç sevmiyorum. Sekreter eline paspas alsa, ben eline roman tutuştururum. Yapım bu çünkü. Fransada bir düşünür inanılmaz pasaklı bir evede yaşarmış ve “ ben evimle sosyal puan almak istemiyorum “dermiş. Düşünün 1968 yılında yere düşmüş ve paramparça olmuş transistorlu radyo, dağılmış pilleriyle birlikte orda düşünürün göçeceği güne kadar bekleyecek. İster misiniz bu bir sanat yapıtı gibi ev deyip, koruyup, kollayıp müze yapsınlar. Bir insan yaşantısının ve hareketinin izlerini koruyan bir ev bazı bakımlardan ne kadar büyüleyicidir, benim gibi tozdan topraktan içi bulanmayanlar için.
Bu konuda içimi çok acıtan bir anımı anlatacağım sırası gelmişken. Okulu bitirince kimin yanında staj yapacağım deyince, aklıma gelen tek isim Prof Dr. Faruk Erem Hocamızın adıydı. Çünkü Hukuk Fakültesinde okuduğum yillar boyunca onun “ Suçluyu kazayın altından insan çıkar “^sözü kadar içime işleyen çok az söz ve ders görmüştüm. İşte o hevesle Hocamızı aradım. “Hocam ben ne yazık ki sizi Fakültede dinleme şansını kaçırmış, ama bütün kalbimle kendimi sizin öğrenciniz saymış bir talebenizim. Lutfedip Beni staja kabul eder misiniz? Sayın Hocamın yanıtı kısa ve netti. “Gel Yavrucuğum! ” Resmen mucize gibi bir şey değil mi? Görmelisiniz beni, nasıl heyecanlıyım avukatlık stajı yapıyorum diye.Elime ayağıma dolanmasın diye saçları bile üç numaraya vurdurmuşum. Sadece ve sadece hayatın içinde avukatlık dersine çalışacağım.
Düşünün ne der Molierac avukatlık için:
Görevimizi yaparken “kimseye, ne müvekkile, ne hakime hele ne iktidara tabiiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiç bir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin, en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar esir kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı” Anlayacağınız hem esir olmamanın, hem de esir kullanmamanın sanatını öğrenmenin son önemli adımlarını atarken nasıl heyecan duyulmaz. İşte bu duygularla koştum rahmetli Hocam Faruk Erem' in Mithatpaşa Caddesindeki ofisine. O, yıllardır biriken bilginin kaynağı olan kitaplarla dolu bir ofisteydi. Üstelik Yıllardır o düşünürün evi gibi ofisi geçen zamanın tüm izini saklarken; o, eserlerinin yeniden öztürkçeleştirilmesi ve diğer bilimsel çalışmalarını sürdürüyor ve öğrencileri , takipçileri için, birbirinden değerli makalelerini bayram ya da özel günler iletisine dönüştürüp postalıyordu. O ofise her gidişimde çok özel esinler aldım kendisinden. Aradan zaman geçti öğrencilerinden Av. Mustafa Hisar arkadaşımızla ofisini paylaştı.Stajım bitmiş ve mesleğimin üçüncü yılıydı. Onu bembeyaz boyanmış bir ofiste görünce; ” Güle güle kullanın efendim güzel olmuş “ sözü dökülüverdi ağzımdan. Bunu söyler söylemez derin bir pişmanlık duyarak gözlerimden yaş boşandı. Hiç kekelemeden Hocamdan özür diledim.
” Afedersiniz hocam sizin ofisiniz her zaman aydınlıktı benim için. Bugün yüzünüze bakmaktan duvarın boyasını görmemeliydim ben “ deyip, sokaklara attım kendimi.
Eğer,tüm duyarlılığımızı yaşamak istersek görürüz ki düşünce çok hızlı bir enerji akışıdır. İyi gibi bir şey söyledim sanmayalım her zaman. Bir iltifat bazan gönlümüzün eğitilmemiş bir zaafını yansıtıyor olabilir. Bunu Faruk Hocamın ofisinde o gün derin bir hüzünle kavradım. Dünya evine değil canevine bakmak şart.
Evet biz avukatlar çok özel bir mesleğin temsilcileri olmalıyız.
İnsani hasletlerin en soylusu olan özgürlük mesleğimizin kılıcıdır, iyi görebilirsek hayat içindeki sorumluluğumuzu.
Avukatlar esir kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı” sözü bir kulağımızdan girip öbüründen çıkmaz ise bir yaşam felsefesi olarak kuşatır tüm hayatı.
Kapıcı sözünü sevmiyorum beni anladınız mı?
Sekreterim yok. Olursa ona paspas yaptırmayacağım. Kendisi için , benim için ve tüm insanlığı daha iyi kavramak için Roman okuyacak.
Bugün,mesleki etiketleri insan adı gibi kullanan dil sapmalarından kurtulmalıyız demek istedim.Elbette her davranışımızla yükseltmeye muktedir olduğumuz insanlığa saygı ve aşkla.
Sayın Faruk Erem' in anısına saygıyla.
22.02.2008,Ankara

Esenlikle ! adınızı bilseydim keşke.Yazdıklarınıza göz attım. Hepsi hoşuma gitti. Ellerinize sağlık.Bir gazete yazımı çiçeğim olarak kabul edin lütfen. Sevgiyle güzel arkadaşım benim.Nadire.

'bir mumdan olmalı ölümüm'diyen bu hayattan payına mum,şiir,türkü düşen, sürgün ülkenin kızından...

Şu an bu yazıyı okuyan güzel insan… Önce kendi değerini bil… Önce kendini sev… Sev ki sevebilesin evreni… Unutma ki sen eşsizsin… Doğrularınla, yanlışlarınla bir sen daha yok bu dünyada… Mutlu olmayı hak ettiğini bilirsen mutlu edebilirsin çevrendekileri de… sen gülümsersen gülümser karşındaki de… umut edersen eğer umut vaat edersin diğerleri için de… Bak yarın da doğacak güneş… Yarın da yıldızlar başını yukarı kaldırmak kadar yakınında… “her şey güzel olacak” de ve önce sen inan buna… Güzel şeylerin hayalini kurmaktan vazgeçme hiç… Bakarsın bir gün gerçek olur herkesin hayalleri… bakarsın en sevdiğin masalın içinde bulursun kendini hiç ummadığın bir anda… Yeter ki iste… “Neden olmasın” de ve kocaman gülümse… Özümse kendini, kabullen… Seni sen olduğun için seven ne kadar çok insan var bir bilsen…

Yüzünden gülücük
Yüreğinden sağduyu
Gözlerinden ışık
Vicdanından merhamet
Bedeninden sağlık
Ruhundan özgürlük
Ve en derininden aşk hiç eksik olmasın...
GÜLÜMSE

PAYLAŞTIĞINIZ O GÜZEL ŞİİR İÇİN BİR YIL GECİKMİŞ BİR TEŞEKKÜRÜ KABUL EDERSİNİZ UMARIM....SELAMLARIMLA....

canım kızım unuturmuyum seni buraya geldiğinde destina,ile gezeceksiniz unutmadın deyilmi

ne çabuk unutulduk:(