Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok
Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok
Sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok
Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok...
Hayyam
..
-
kemal burkay
19.10.2006 - 02:52KEMAL BURKAY hayatı ve şiirleri
1937 yılında Tunceli’nin Mazgirt İlçesi’nin Kızılkale Köyü’nde doğdu. Babası köy eğitmeniydi. İlkokulu babasının eğitmenlik yaptığı çevre köylerde ve kendi köyünde okudu. 1949 yılında Akçadağ Köy Enstitüsü’ne girdi. Orada ve Diyarbakır-Ergani’de köy enstitüsünü tamamladı, 1955 yılında öğretmen oldu. 1956 yılında Elazığ Lisesi’nde sınavlara girerek lise diploması da aldı ve aynı yıl Ankara Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu, 1960 yılında bitirdi. Erzurum’da askerlik, Elazığ’da kaymakamlık stajı ve Osmaniye’de kısa bir süre kaymakamlık yaptı. Ancak merkeze alındı ve ayrılarak 1964 yılında Elazığ’da serbest avukatlığa başladı. Daha sonra Tunceli’ye geçti. Köy öğretmenliği yıllarında şiirler ve hikayeler yazdı. 1964 yılında ilk romanı “Yaşamanın Ötesinde” Vatan gazetesinde tefrika edildi. İlk şiir kitabı “Prangalar” 1967 yılında basıldı. 1965 yılında Elazığ’da “Çıra” adlı edebiyat dergisini çıkarıp yönetti. Edebi ve siyasi çok sayıda kitabı var.
Kemal Burkay, 1965 yılında Türkiye İşçi Partisi’ne üye oldu ve partinin Elazığ, Tunceli, Bingöl ve Erzincan illerinde örgütlenmesinde rol aldı. 1965 seçimlerinde yaşını büyüterek TİP’in Bingöl adayı oldu. 1968 yılında TİP Genel Yönetim Kurulu’na, bir yıl sonra ise Merkez Yürütme Kurulu’na seçildi. 1969 yılında TİP’in Tunceli adayı oldu. 12 Mart döneminde 1972 yılında yurt dışına çıktı. 1974 yılında çıkan af yasasının ardından ülkeye döndü, Ankara’da yine serbest avukatlığa başladı. Aynı yılın sonunda bir grup arkadaşıyla birlikte illegal Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi’ni (PSK) kurdu ve genel sekreterliğe seçildi. Burkay ve arkadaşları 1975 yılında Özgürlük Yolu dergisini, 1977 yılında ise, 15 günlük Roja Welat gazetesini çıkardılar. PSK, bağımsız aday göstererek 1977 yılında (Mehdi Zana) Diyarbakır, 1979 yılında ise Ağrı belediye başkanlıklarını kazandı. Mart 1980’de yurt dışına çıktı. İsveç’ten politik iltica alan Burkay, çalışmalarını yurt dışında sürdürüyor.
GÜLÜMSE
Hadi gülümse bulutlar gitsin
İşçiler iyi çalışsın, gülümse
Yoksa ben nasıl yenilenirim
Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur yazılarda
İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse.Sazlarım vardı, ırmaklarım vardı çok
Çakıltaşlarım vardı benim
Ama sen başkasın anlıyor musun
Tut ki karnım acıktı, anneme küstüm
Tüm şehir bana küskün
Bir kedim bile yok anlıyor musunİklim değişir, Akdeniz olur, gülümse.
________________________________________
DOĞAN GÜN
Kırgın umutta
Keder tortusunda
Acıda, zehirde, pusuda
Yılma
Doğan günü bekleÇünkü tutar bir erik ağacı sunar sana
Doğan gün
Van gölünden bir sabah
Bir kıvılcım, bir titreşim
Bir tutam akdeniz
Süphancı bir serinlik
Ve genç bir gerinme
Usulcacık saç hışırtıları
Bir dudaktan buğulanan sıcaklık
Tutar getirir
Doğan gün
Öpücük gibi konar gözlerinde bir melodi
Sevgilin gibi dokunur parmaklarına bir kedi
Ve kavga ve zulüm ve ateş
Hep birlikte örülen bir türkü
Güzel yapmak için, güzel olmak için
Çünkü hayat dönen, kıvrılan
Yanan bir ibrişimdir
Tutar getirir
Doğan gün________________________________________
Bir Gülü Büyütmek Yok Mu
Örsün üstünde ses
Ve kıvılcım
Hep gençlik çığlıkları hatırlarım
Ayakları çıplak, göğüsleri yırtık
Yaralarıma umut basmışlar
Bir gülümseme gibi taşıyorlar
Kamcı izlerini ve kederi
Hatırlarım
Daha dün gibi
Yüzyıllar boyunca
Ezilenlerin serüveniniDallar suskun ve buruk
Kar türküleri acılı
Koğuşumdan ve tel örgülerden öte
Diyarbakır şehri suskun
Ova kıpırtısız, dağlar çok uzakta
Ve ben akkor bir öfkedeyimBöyle her bahar yeşeriyorsam
Kederi ve zehri yeniyorsam
Bir gulu büyütmek yok mu
Ebedei
Kavgada
Sevdada varsam
Bir gülü büyütmek yok muGeçti ezilenlerin resmi geçidi
Yirminci yüzyılın kapısından
Çığlıklarda, ağıtlarla, marşlarla
Seslerinde kavga ve kin
Özlem ve sevda
Bir öfke gibi hatırlarım
Keskin dişlerini efendilerin
Gülüşleri, kamçıları, darağaçlarını
Ben hıncımı bin yıllarca taşıdım
Kavgamdan bir gül çıkar
Bilirim________________________________________
Yenik Değiliz
Yenik değiliz
boşa gitmedi çektiğimiz acılar
ilk yaz yağmuruyla yeşeren
tohumlara bak
bir yangın gecesini andıran
sesleri dinle
savaş alanlarında çarpışanlar varyenik değiliz
etselerde bizi ekmeğimizden
çocuklarımızın buğday başağı saçlarından
yardan ayırsalarda bizi
yenik değiliz
kanımızda bir pınar gibi kaynayan hayat
yenik değiliz
torbamız tohum dolu
koşar adım giriyoruz kavgaya________________________________________
I. DERSİM
Bir eski öyküdür bileceksiniz
Masallardan kalmıştır Dersim
Ülkemin ortasında gizli
Yanık bir türküdür DersimYıl otuz sekizdi dağlarda
İri ceviz ağaçları ve atım vardı
Belki bir gökyüzü savaşçısıydım
Bir arpa ekmeği kadar sıcaktı
Toprağım, karım ve çocuklarımOysa soğuk bir kuştur
Parıldar süngüBana niçin uzaksın düşündün mü
Kurda kuşa dostluğumu düşündün mü?Bu sularda ölüm bile güzel
Sen hiç kurşunların anlamını düşündün müYıl otuz sekizdi dağlarda
İri ceviz ağaçları ve atım vardı
Güneş ve sular ülkesinde orda
Orda ki eski bir öyküdür DersimII. HIZIR PAŞA
'Hızır Paşa bizi berdar etmeden
Açılın kapılar şaha gidelim.'O ki Hızır Paşadır
Berdar edecektir
Berdar edecektir güneşleri
Pir Sultansız bir evrendir onun evreniO ki Hızır Paşadır
Hayatı yasaklar denizi bellemiştir
Gayri özsu yürümesin dağlara
Ve türkülere zincir vurulsunBir kez yasak mıdır gülümsemeler
Elin ele, dostun dosta varışı
Bir kez yasak mıdır tohumun yarınlara varışı
Umutlar, uykular, düşünceler
Özgürlüğe zincir vurulsunIII. ORDA VARDIR PİR SULTAN
Bileğin nerde kelepçeli
Orda vardır Pir SultanBaşlarsa yeni bir zindan
Orda vardır Pir SultanEşkiyalar tutmuşsa su başlarını
Ve bebeler açsa
Orda vardır Pir Sultanİnsan duyarsa
'Topraksız insanın
'Ve insansız toprağın feryadını'
Orda vardır Pir SultanIV. TÜRKÜLER AŞIP GEÇER TAŞLARDAN
'Kalenin kapısı taştan çıkılmaz'
Amma
Türküler aşıp geçer taşlardan
Ve bir kerre daha
Ölüp dirilir Pir Sultan
Özgürlüğün şavkı vurur karanlığa bir kez
Munzur çıkmıştır yatağından
Sesi dağlarda taşlarda
Ulu bir çağlayanBu yolumuzdur yürüyeceğiz
Tanyeri al olanadek
Bu işimizdir öreceğiz
Toprak elimizde güzelleşecekKaçan kaçar
Varan varır
Bizim yüreğimiz pekV. NEO GESTAPO ADAM
Neo Gestapo Adam
Durup dinledi karanlıkta
Durup dinledi ses çağlayanını
Ses ormanını
Ses katarınıAdamın yüzü kindi
Hayatında sevememişti hiç
Karanlıkta bir sesin
Bir şiirin
Bir türkünün güzelliğiniAdamın bakışları kindi
Hiç dostça açılmamıştı bu gözler
Bir meşe yaprağına bileNeo Gestapo Adam
Yani aklı birtakım Dedektif Nik hikâyelerinde
Yani kavgalıydı
Şiirle
Türküyle
Ve gülümseyen herhangi bir yüzleVI. VE OL HİKÂYAT
Koltuğunda asık yüzlü bir puttur o
Tedirgindir
Mutsuzdur
ŞaşkındırPenceresinde alev alev tutuşan Munzur vurur
Öfkelidir
Çılgındır
Budaladır oBuyruk gelmiştir efendilerinden
Bir aferin almak için
Ol makamda kalmak için
Köledir oVe böylece dirilen Pir Sultan
Alınıp tekrar zindana konacaktır
Maksat
Ve ol hikâyat budurVII. ÖZGÜRLÜĞÜ BİR SELVİ GİBİ DİKMEK İÇİN
Gençtiler
Ya da deli bir rüzgârda gencelmiştiler
Dudaklarında bağımsızlık türküsü
Sokaklardan bir kan gibi geçtilerKimi on yaşında bebe
Kimi yaşlı 'Bı zone ğa gısekene'*
Liseli, üniversiteli, mektepsiz
İşçi, öğretmen, mühendis
Terzi, berber, işsiz
Tiyatro oyuncusu
Ve köylü idiler
Yürüdüler tanyeri al olsun diye
Soğuk putların yerini güneşler alsın diye
Yürüdüler
Ak kağıt üstünden hayata geçirmek için
Özgürlüğü bir selvi gibi dikmek için
Yürüdüler binlercesi bircesine
Bir barış imecesineDudaklarında bağımsızlık türküsü
Sokaklardan bir kan gibi geçtilerVIII. İLK KURŞUN
Karakol önünde
Neo Gestapo Adam
Ve özgürlük ormanı göz göze geldiler bir an
Birinin gözlerinde kin, ötekilerde inanç
Bağımsızlık marşını okudular
Sesleri bir ulu koroydu dağlarda yansıyan
Ve uzun bir süre beklediler
İçerde onlardan biri vardı
Onu istediler
Bir ölümü paylaşmaya gelmişlerdi
Belki deCevap ilk kurşundu
Bir cam gibi parçalandı gece
Böylece barış ormanı kurşunla taranacaktır
Yüreği pek adamların bağrı kanlanacaktır
Öyleki beklenen güneş kanlarımızda kızarsın
Özgürlük gülü
Kanımızla beslenip büyüsünKaçan kaçar
Varan varır
Bizim yüreğimiz pekIX. İNSAN KANI BİTEKTİR
İnsan kanı bitektir
Tohumdur bir nice yaşamaya
Şiire, aşka, öyküyeİnsan kanı bitektir
Emzirir toprağı annece
Selviler, çamlar, çimenler
Ve yediveren güller bitsin diyeİnsan kanı bitektir
Özüdür güneşin, denizin, yaprağın
İnsandır o açar her yerde
Umutta, hüzünde, özgürlükteBiz geleceğe kan verenleriz
Onun için yaşarız gelecekte
Gestapo adamsız ve putsuz
Suyla, otla, böcekle kardeşçeX. BİR MEHMET KILAN'DI
O, Dersim toprağının büyütmesi
Bir Mehmet Kılan'dı
Bıyıkları gibi yüreği kocamandıEğilmeye alışamadı nedense
Alçak sesle konuşmaya o
Gözleri ışıl ışıl sevgi
Ve zaman zaman öfke
Saçları canlı bir isyandıBundandı onun dağlara tutkusu
Bundandı onun şaraplara tutkusuBasbariton bir Mehmet Kılan'dı
Bıyıkları gibi yüreği koskocamandı
Kurşunlardan da baskın
Ordaydı, orda olacaktı, eylem içinde vardı
Ve nice hileye, zulme, kalleşliğe
Yumruğunu koyardıO bir Mehmet Kılan'dı
Nice kahpe faklarından geçip gelmişti
Ortaya bütün insanlığını koymuştu
Bütün sevgisini yiğitliğini
Ama aldandı
Bir kin kıvılcımı sarstı onun
Kıvırcık saçları altındaki başını
Çevresine bir kan gölü yayıldıXI. VURMA KENDİ ELLERİNE
Kiminin tabanı nasırlı
Vur Mehmetçik vur
Kiminin kağıt gibi
Vur Mehmetçik vur
Ama aynı yolun yolcularıyız
Vur Mehmetçik vurTezkerene altmış gün var öyle mi
Biz komünistiz demek
Kızılbaşız, Pis Kürdüz, n'apalım
Vur Mehmetçik VurSenin de bir köyün var değil mi
Anan çapacı el işinde
Nişanlının adı Fatma
Vur Mehmetçik vurSaçlarım zaten dökülüyordu
Bıyıklarım büyür yine
Ben inançlıyım ağlamam
Vur Mehmetçik vurSen benim elimsin Mehmetçik
Vurma kendi ellerine
Sen benim gözümsün Mehmetçik
Vurma kendi gözlerineXII. YÜZLER
Kimi on yaşında bebe
Kimi yaşlı, 'bı zone ğa qısekene'
Liseli, üniversiteli, mektepsiz
İşçi, öğretmen, mühendis
Terzi, berber, işsiz
Tiyatro oyuncusu
Ve köylü idilerBetonların üstüne boylu boyunca uzanmıştılar
Gözlerinde kan gülleri
Tenleri bir kez daha çelik
Bir ateş çemberinden geçmiştiler
Paraları, saatleri, bel kayışları alınmıştı
Kimi ayakkabısız
Kiminin gömleği kana bulanmıştı
Ekmeklerini kardeşçe bölüşmüştülerCamlardan meraklı gözler süzüyordu onları
Kafese konmuş azgın hayvanları
Gökyüzü yaratıklarını, eşkiyaları
Seyreder gibi...
Küfürlerinde alabildiğine cömert
Ve sanki sevgi denen şeyi hiç bilmemiş
Seyircilerdi bunlar
'Onları düşünmeye alıştırmamışlardı'Yüzler onurlu ve sakindiler
Geçmişe karşı anlayışlı
Geleceğe kararlıydılar
Daha çok ateş çemberi bekliyordu onları
Birşeyler bitmemişti daha
AnlıyorlardıGarnizon nezarethanesinde Yüzler
Betonlara boylu boyunca uzanmıştılar
Ekmeklerini kardeşçe bölüşmüştüler*bı zone ğa qısekene: kendi diliyle konuşuyordu.
şiir kitapları: (ŞİİRLER) özgürlük ve yaşam, can taşır dicle, çarin-rubailer, yakılan şiirin türküsü. Kürtler ve Kürdistan, seçme Yazılar, Dersên Zmanê Kurdi, Anılar-Belgeler, adım adım özgür Kürdistan vd...
Toplam 2 mesaj bulundu
Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim
Can Yücel
14.12.2004 - 00:21Babam
Babam, en çok çocuklarını severdi,
Birde ellerini.
İş yapan, tütün saran, saz çalan
O hünerli ellerini.
Çocuklarını, yani bizleri severdi en çok,
Elleriyle, okşar,
Kollarıyla sarar,
Yaşanmış öyküler anlatır,
Yaşanmış türküler söylerdi.
Babam; çocuklarını elleri gibi severdi.
Hang ...
Adım Muamma
Tülay Eker
23.11.2004 - 03:21Neden Dersim? Tunceli varken diye sorarlar ya hep, ben de ünlü şair Kemal Burkay'ın dizeleriyle cevap vereyim.
yüreğine sağlık Tülay
Tunceli toprağı kırmızıya, sarıya, mora çalan, yamaçları meşe ağaçlarıyla kaplı, iri yalçın dağlarla çevrelenmiş, içinde Munzur ve Harçik adında iki ırmak birleşen ...
Yenik Değiliz
Kemal Burkay
20.11.2004 - 17:18ülke özlemiyle tutuşan dizelerin şairidir Kemal Burkay. dizelerinde umutsuzluğa asla yer vermez.
Kemal Burkay; yalnızca şair değildir. O, hem şair-yazar hem de iyi bir siyasa adamıdır.
Toplam 3 mesaj bulundu