Çocuk için bir şeyin gerekli olduğunu öngörmekle, yanlış olduğunu öngörmek arasında, çocuğun seçimine müdahale bakımından ilkesel olarak hiç bir fark yoktur. O yüzden bırakın da buna çocuklar karar versin...
Şu dinsizlikleri konusunda Ata'yı istismar edenler yok mu? Helal olsun...Bir kerede biz böyle düşünüyoruz deme cesaretini gösterip resmi ideolojiyi kendi düşünce ve arzularınıza siper yapmama mertliğini gösterseniz ne olur? elinizi vicdanınıza bir defalığına koyun ve ahirete göçmüş bir insanı dinsiz belletme istismarından vazgeçin...
Bu ülkede birileri tarafından dinsizmiş gibi algılanan bu insan,(ki kendisi dini ritüellerini uygulamamış olabilir) Kendisine, bütçe yapılırken, dönemin diyanet işleri başkanına verilecek maaş sunulduğunda, genelkurmaybaşkanın(reis-i erkan-ı harbiyye, o dönemde maraşal Fevzi Çakmaktır) maaşını soruyor ve ondan daha fazlasını diyanet işleri başkanına (Rifat Börekçi) verilmesini istiyor.Merak eden meclis zabıtlarına bakabilir...Dahası meclis kararıyla, çevirisi 11 cilt tutan, Tecrid-i sarih tercemesi adlı hadis kitabının çevirisiyle, Basılmış hali 9 cildi bulan bir tefsirin Elmalı Hamdi Yazır'a sipariş edilmesi, üstelik devlet bütçesinden yine onun zamanın da olmuştur...İnanmayanlar bu kitaplar piyasada var gidip bakabilirler...
Bu yapılanları bu gün yapmaya kalksanız 'laiklik elden gidiyor cumhuriyeti kurtaracak yok mu? ' diye veryansın edersiniz... işte cumhuriyeti kuranın laiklik uygulaması...(belki Atatürk de size göre tam laik değildi ne dersiniz?)
Eclemif'in hikayesini okumadan önce telefon konuşmaları dışında kullanıldığında 'sokak ağzı' bir ifade olduğunu düşünüyordum....aslında gene öyle çünkü, arkadaşına hitaben 'alo sana diyorum! ' diyen bir kimse bu anlamı dikkate alarak demiyor...
Hayatımda hiç bir İ-H-L linin, dışlamak ve ithamda bulunmak anlamında, bunlar 'liseli', 'kollejli' ayrımında bulunduğunu hatırlamıyorum...ama bunun tersini çok gördüm....'iyi ama o okulllarda şöyle...'diye söze başlayanlardan hiç birinin camideki hocanın dışında- ki o da cuma hutbelerindendir- İ-H-L li tanımadığını fark ettim...şimdi buna ne demeli? Ayıp olmuyor mu?
İmam-hatiplerden rahatsız olanlar bu ülkeyi yaşanmaz hale getirenler...kimse ziraat fakülteleri neden bu kadar mezun veriyor diye sormazken- ki anlamsız ve saçma bir soru- İHL gündeme gelince rahatsız olunuyor...anlaşılan o ki birilieri bu okulların sayısını sınırlı tutmak istiyor...öyle yapacağınıza, daha mertçe, 'biz bu ülkede din adına ne varsa karşıyız' deyin de millet de anlasın ne olduğunuzu...
İHL.lilerin ahlaklı yetiştiğine bir İHL mezunu olarak bütün yüreğimle inanmak isterdim...Ama kimse kendini kandırmasın İHLler Osmanlının son dönemindeki medreselerden farkısz hale gelmişti...Başlarına gelen bu acı akıbetin sebebini birazda ellerimizle işlediğimiz fesada bağlasak daha Kurani yaklaşmış oluruz diye düşünüyorum.
Yaşantımın bir yılını (2001) Uzan'ların Rumeli Holdingi'nde çalışarak geçirdim. Hayatımdaki en talihsiz dönemlerden biri olarak adlettiğim iki iş arası iş arama döneminde çalıştığım Uzan grubunun gerçekleri hakkında az çok bilgi sahibi oldum. Özellikle Uzan'ların (sağ, sol, orta) kolları olan adamlara olan yakınlığım sayesinde Uzan realitesi hakkında tecrübe sahibi oldum.
Kurcalayan bir adam olarak edindiğim bilgilerin ışığında bundan yaklaşık 1.5 sene önce Motorola olayı ile ilgili kimsenin yazmadığı - yazamadığı gerçekleri yazdım. Şimdi o kadar uzun tutmayacağım ama yine de birkaç laf edeyim.
Dikkatimi çeken ilk şey şuydu: Uzan Grubu'nun Rumeli Plaza'da konuşlanan hiçbir şirketi kar etmiyordu. Star TV, Teleon, Kral, Radyolar, Gazete, Telsim, Unitel, RtNet, Ada Bank, İmar Bankası
vs. bütün şirketler anormal derecede zararda. Bir holding düşünün, sanki adamlar demiş ki, öyle bir yönetim kadrosu kurayım ki, en karlı koşullarda bile adamlar zarar ettirsin şirketi yiyip bitirsin, batırıp çıkarsın...
Gerçekten böyle, hayatımda tanıdığım en komik adamları orada gördüm diyebilirim. Holding'in yönetim kadrosu tamamen eş dost kayırmaca adamlarla dolu. Aynen şöyle kurmuşlar kadroyu: 'olum mehmet ali, senin adın mali değil mi, o zaman seni de mali işler müdürü yaptık..'
Benim çalıştığım şirkette (unitel) üç kardeş müdürlük yapıyordu. Birisi genel müdür, biri pazarlama müdürü, öbürü de o zaman yaşıtutmuyordu ama duydum ki şimdi onu da müdür yapmışlar. Geri kalan üst düzey bunların akrabaları, yeğenleri...Arkadaşlar adapazarlıydı. Şirkette kararlar son derece irrasyonel alınır. Yani adı m.ali olduğu için mali işler müdürü olan arkadaş bir karar alır, üst düzeyde Uzanlar o kararı en azından onun kadar abuk bir başka kararla revize ederler, kimsenin bunların ne kadar akılcı kararlar olduğu hakkında iki çift laf etme hakkı yoktur.
Mesela ne kadar direttiysem şu anda serbest yazılım olarak bedava dağıtılan bir programa 300 bin dolar ödemelerine mani olamadım. Programı öğrensin diye ingilizce bilmeyen, Jet fadıl'ın şirketinden gelen bir programcıyı da bir hafta Amerika'ya gönderdiler. 6 ay boyunca İngilizce bilmeyen programcının Amerika'da alamadığı eğitimin ışığında programa adapte olunacak derken şirket kapatıldı. Akıl sır erdiremezsiniz, beş liraya mal ettiklerini üç liraya satarlar. Mesela hep merak ederdim, atıyorum, gelişi 100 dolar olan motorola telefonlar nasıl oluyor da millete 70 dolara satılıyor diye, meğerse zaten herifler malı almak için hiç para ödememişler.
Sadece Uzanlara özel bir takım durumlar vardır. Mesala binanın içerisinde bir noktada konuşulanan bir şirketi 6 ay sonra aynı yerde bulamazsınız. Ya kapanmıştır, yada kapanan bir başka şirket ile katları değişmiştir vs.
Uzanlar iş yaptıklarına kesinlikle para ödemezler. Borç olayını sadece Motorola boyutunda ele alıp nasıl taktık ABD'ye diye sevinmeyin. Yani en azından bu bizim için milliyetçilik duyguları ile bezeli bir gurur kaynağı olmamalı, çünkü Uzanlar'ın iş yapıp da kendileri de dahil yerli-yabancı takmadıkları adam yoktur zaten. Kendileri de diyorum abartmıyorum, bunlar babalarına da taktılar, mahkemelik oldular falan bilemiyorum sonra işler nasıl çözüldü. Ama bu bir gelenektir, kesinlikle Uzanlar para ödemez. Belki bir iki küçük iş yaptırıp onu zamanında öder, sen de havaya girersin 'ulan boşuna adamların günahını almışlar' diye. Eğer paranı zamanında ödüyorlarsa bil ki arkadan büyük bir iş isteyecekler ve büyük işte takacaklar.
Diyelim ki iş yaptın, alacağını alamıyorsun. Uzan grubunda en önemli adamlar nakit akışı yöneticileridir. Bu adamların görevi sürekli olarak borç döndürmek ve kimlere para ödenmeyeceğinin öncelik sırasını belirlemektir. Bu adamlar bir kere senin alacağını aylarca oyalarlar, bir sürü bahaneler şunlar bunlar derken bir bakarsın ki aylar geçmiş. Alacağını tahsil etme umudun kalmamış, diplomasiden vazgeçip kabalaşırsın. Ona da çok güzel yanıt verirler. Kapısında özel korumaların makinalı tüfek taşıdıkları tek şirket Uzanlarınkidir. Onlarca güvenlik görevlisi çalışmaktadır, binanın çatısı kapısı vs. elleri makinalı tüfekli adamlarca korunmaktadır. Neyse diyelim kabalaştın, ve cevabını da aldın. Artık çare olayı adalete yansıtmaktadır. Bir çok firmanın başına gelir bu, mahkemeye verirsin alacağını almak için. Bir de bakarsın, Uzanlar seni senden önce 140 kere dava etmiş. Senin davanın görülmesi için öncelikle 140 tane davanın ele alınıp sırayla çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Bu da Türk hukuk sistemine göre takribi olarak 268 sene sonra yasal faizi ile alacağını bir ihtimal tazmin edebileceğin anlamına gelmektedir.
Bu yazdıklarımı abarttığımı düşünen varsa, bu olayı yaşayan firma ismini de verebilirim. Neticede alacaklılar bu durumu farkedince çaresizce bir yönteme başvurmaktadırlar. Rumeli holding'in camla kaplı dış yüzeyinde sürekli olarak delikler görürsünüz. Bunlar kurşun delikleridir. Bunlar son etapta kafayı çekip 'alın ulan şerefsizler' diyerek Uzan'ın şahsında plaza binasını kurşunlayan biçarelerin eseridir. Uzanlar'ın her türlü marifeti bulunur. Vatanseverdirler ya, mesela eş dost akraba ya da yöneticilerini (askerlik yapmamış olan) Adanaspor'a lisanslı futbolcu kaydetmek sureti ile 35 yaşına kadar askerliklerini tecil ettirdikleri söylenir. Adanaspor'un kadrosu bunun için 350 kişi falandır herhalde.
Uzanların etrafında üç-dört yalakasından başka kimse bulunamaz. Adamların bütün vizyonu bu dalkavukların yansıttığı pencereden oluşur. Adam der ki, 'aman efendim halk size tapıyor, hemen gidiniz Galatasaray'a başkan olunuz', bizimkiler de havaya girip keseyi açarlar. Olamazlarsa verdikleri tüm yardımları da geri alırlar. Uzanlar holding binasına çatıdan helikopter ile gelirler, asansörleri ayrıdır. O helikopterin her havalanışının maliyeti 100 emeklinin birer aylık maaşına bedeldir. Şimdi seçimlerde aynı anda 4 helikopter kullanıyorlarmış, kullansınlar yakışır. Ben şahsen bir sene boyunca sadece bir kere Hakan uzan ile karşılaşmak şansına eriştim. Yönetim katları holdigin en üst katıdır. Helikopterle gelir, çatıdan iner, yine helikopterle giderler. Çalışanların arasına asla karışmazlar. Yönetim katına herkes giremez.
Bir arkadaşımın başına gelen komik bir hikaye: İşe yeni başlayan bir arkadaşım akşam geç saatlerde mesai yapmaktadır, bilmediği için Uzanların katına çıkan özel asansöre biner. Asansör direk olarak en üst yönetim katına çıkmaktadır. Bina boşalmış sadece güvenlikler ve mesai yapan memurlar kalmışlardır. Neyse arkadaş asansöre mani olamaz, direk en üst kata çıkar, kapılar otomatik açılır, halı kaplı koridorun başında ellerinde silahlar ile bir kaç koruma direk bunu görünce hareketlenirler. Arkadaş çaresizlikten ve korkudan o karambolde aşağı tuşuna basar kapılar kapanır aşağı kata inerken yukarıdaki korumaların bağırışlarını duyar. Korumalar alarm durumuna geçer, akşam akşam garip bir kovalamaca başlar. Arkadaş plazanın karanlık bir noktasında saklanarak korumaları savuşturur...
Bu da benim hikayem...Uzan grubunda çalışıp turkcell kullanmak mümkün değildir. İlla ki telsim alacaksın, ellerinde liste vardır, telsimi olmayan listesi, sürekli kontrol edip uyarı gönderirler. Ben bu sürece en uzun süre direnenlerden biriyim, ama sonunda kız arkadaşıma hediye olarak personel kampanyası ile 100 milyon liralık motorolayı 50 milyon liraya aldım, onun biriken hediye puanları olduğunu öğrendik. Telsim'in web sitesine girdik, bir yığın hediyeler, tatiller falan. Bizim puanımız mutfak robotuna yetiyor, sevindik, kodunu falan kaydettik, internetten başvurduk. Aradan haftalar geçti ses yok, neyse bari biz arayalım dedik. Müşteri yetkilisi kız ellerinde mutfak robotu kalmadığını söyledi, başka bir hediye seçtik, o da yok dedi, başka bir şey, o da yok. Ben iyice sinirlendim, puanıma bakmadan ne görürsem soruyorum, o stoklarımızda kalmadı, bu tükendi...
En sonunda patladım, kardeşim ne kaldıysa onu alacam diye. Kız ne dese beğenirsiniz, efendim stoklarımızda hiçbir şey kalmadı, onun yerine size 30 bedava mesaj verelim...Dedim ki, ne zaman gelecek stoklarınıza, ben o zamana kadar beklemek istiyorum, cevap gelmeyecek. Yani bilmem kaç yüz milyonluk konuşma yapmışsın bir sene boyunca, sana mutfak robotu gösterip üç beş bedava mesaj verecek. Kıza bağırmakta çare yok, biliyorum ki o zavallı da üç kuruşa çalışıyor orada. Yazı yazdım, madem stoklarınız tükendi, neden hala web sitenizde hediyeleri yayınlıyorsunuz, bayilerde hediye katalogları dağıtıyorsunuz diye, elbette yanıt yok. Mesajına da sana da dedim, cebi kapatmak için başvurdum. Her seferinde kapattık diyorlar bir bakıyorum o ay sonunda 15 milyon Fatura geliyor. Bir de günaşırı gelen abuk Genç parti mesajları da cabası. Artık uğraşmıyorum, sim kartı toprağa gömdüm, üstüne de beton çektim...
Telsim demişken, bu arkadaşlar vakti zamanında birçok önemli bürokrata, diplomata, işadamına falan beleş telefon hediye etmişlerdir. Daha sonra bu telefonlar aracılığıyla bütün bürokrasiyi ve siyaseti takip ettikleri, telefonları dinledikleri açığa çıkmıştı. Uzan grubu üst düzey müdürlerinin iki kolunda koruma goriller, tekme tokat dışarı kovulmak sureti ile işten atıldıklarına şahit olan çok insan vardır. Haberlerde seyrettiğiniz görüntüleri çeken kameramanlar, reji odası çalışanları falan hepsi asgari ücretin altında çalışırlar. İşten çıkartılırlar, alacakları üç kuruş tazminatı vermemek için de bir sürü numara çevirirler. Hiç acımazlar, üç kuruş vermeyelim diye haksız yere çalışanlarını iş kanunun yüz kızartıcı maddelerini gerekçe göstererek işten atarlar. Bırakın tazminatı, haksız yere o insanların gelecek sicillerini de lekelerler.
Uzanlara paranın nereden geldiği belli değildir. Ben iki kaynak görüyorum. Birisi enerji ile ilgili devletten kopardıkları avantalar, enerji özelleştirme vurgunundan elde ettikleri gelirler. İkincisi de ödemedikleri borçlarının repo gelirleri. Bunlar tabi görünen kalemler, esas görünmeyenler var ki ona bişey diyemem. Uzanlar'ın palazlanma dönemi Turgut Özal'ın iktidarıdır. Biliyorsunuz her götürgen politikacı yamacında güvenilir iş ortakları ister. Mesut kardeşi ile halleder, Tansu'nun kocası...Turgut'un oğlu Ahmet Özal bildiğiniz üzere bizim Uzanların ortağı idi. Malı o dönemde götürdüler. Hala o ilişkiler devam etmektedir.
Güneş Taner Uzanların gizli ortağıdır. Güneş Taner'in oğlunun Fil Park isimli bir şirketi vardır Uzan grubunda. Geçen sene ağzında purosu ile Güneş Taner ile Tarhan Erdem pek bir sık gelirlerdi plazaya. Dikkat edin geçen sene MHP'nin iktidara geleceğini söyleyen Tarhan Erdem, bu sene uzanların barajı geçeceğini ekranlarda defalarca anlattı. Bir anlamda Genç Parti promosyonu yaptı. O konuşmadan sonra herkes Uzan'ı dikkate almaya başladı. Politika böyle bir şeydir, yaparsın olmaz, söylersin olur. Söylem belirleyicidir. Genç Parti'nin dikkate alınma konusunda kırılma noktası Tarhan Erdem'in baraj ile ilgili promosyon konuşmalarıdır. Şimdi bunun üstüne bir yıldır sürekli rumeli plazaya gidip gelen Tarhan Bey'in, geçen seçimlerden önce MHP ile ilgili başarılı öngörüsü ile elde ettiği ününü bu seçimlerde Cem Uzandan yana kullanmak sureti ile doğrudan gelire tahvil ederek Uzanlardan avanta sağlıyacağı gibi saçma bir düşünceyi aklımıza getirmeyiz herhalde.
Neyse netice olarak Uzanları en iyi ağzı yananlar bilir. Özetle bu topraklarda yetişmiş en şerefsiz adamlar bunlardır. İktidara gelince Doğan Grubunu, Motorola'yı falan değil doğrudan halkı soyacaklardır. Motorola olayı ile Tükiye'nin dış piyaslardaki güvenilirliğine büyük darbe vurmuşlardır. Amazon.com'dan bir ürün sipariş ettiğimde Türkiye'den kredi kartı kabul etmediklerini söylemişlerdi, sebebi sipariş verilen kredi kart numaralarının sürekli olarak çalıntı çıkmasıymış. Ticarette de böyle, Uzan'lar Türk sanayacisinin, işadamının uluslararası güvenilirliğine büyük darbe vurmuşlardır. Bunların acısı sonradan zamanla çıkacaktır. Bunların acısı hala 'gelsin bizi kurtarsın' diye beklenti içine girip her söylenene inanıp ham hayaller içerisinde uyuyan zavallı Türk halkından çıkacaktır. Zavallı diyorum çünkü gerçekten zavallı Türk halkı, toz duman içinde kendisini AB'ye sokup isviçre yapacak şakşakçılar ile gökten zembille 800 üniversite indirip herkesi üniversite mezunu yapacak hırsızlar arasında kalmış durumda.
İşte tam bir muz cumhuriyeti demokrasisi, diğer taraftan bölücüler ile irtica da geliyor. Ne kadar şenlikli, seç bakalım beğendiğini.
AÇIN HIRSIZLARIN ÖNÜNÜ, DURDURAMAZSINIZ CEP TO CEM GELİYOR! ..
Bahçeli'nin dediği gibi, bu millet bu hırsızları iktidara getirecekse, o zaman yanlış yerdeyiz, bize bu ellerden gitmek düşer...
Adnan Menderes, ben odunu koysam milletvekili seçtiririm diyerek, odunlarla memleket yönetilebileceğini ispatlamıştı, şimdide Uzan telsim bayileri ile yönetilebileceğini ispatlayacak...
Not: Uzan grubunda 11 ay çalıştıktan sonra (11 ay gerçekleri görmem için yeterli oldu) kendim istifa ederek ayrıldım ve hemen istifamın ertesinde başladığım çok daha onurlu ve dürüst bir grupta halen çalışmaktayım. Bunu söylüyorum, çünkü yukarıdakiler gibi Uzan'dan ağzı yananlardan değilim, kuyruk acısı ile değil son derece objektif olarak gerçekleri yazıyorum.
Ne kadar masum bir yüzü vardı. Tarihin tuutuğu sicil defteri kadar derin izler taşıyordu yüz hatları..müthiş bir teslimiyet vardı o yüzde...kainatın sırrını çözmüş bir irfan adamının teslimiyeti.Okuduğu gazellerdeki derinlik işlemişti sanki
anlına...
Garibanlığı mıydı beni ona çeken bilemiyorum ama urfalı ustaya derin bir saygı besliyordum.Diğer urfalı sanatçılara beslemediğim kadar. Belki de hala kazancılık yapması, hala bozulmaması,tevazusu diğerlerine benzememesiydi sebeb...
rahmet-i rahman kuşatır inşaallah sabah namazı kıldıktan sonra kendisine koşan bu güzel insanı ve eşini...allah rahmet eylesin.
'Banet Suat' Hz. Peygamber döneminde yazılmış bir aşk şiiri..üstelik sahibini ölüm cezasından kurtarmış bir şiir..bu kadarını pek çoğumuz tahmin bile edemez..şiirin ilk mısraaı, şairin Suat adlı sevgilisinden bahseder..'Suat bu gün benden ayrıldı.. g ...
argo
01.03.2004 - 12:51Söylemeye değer düşüncesi olmayanların kaçtığı mağara...'lan'lı l'un'lu muhabbetler...
imam hatip liseleri
28.02.2004 - 11:46Bir de Türkiyeye başbakan yetiştiren ve biraz da bu yüzden kızılan okul...
imam hatip liseleri
27.02.2004 - 19:45İnsanın bir böceğe benzetilemiycek kadar kutsal olduğunu öğreten okullar...
imam hatip liseleri
27.02.2004 - 16:30İnsanlara düşünce ve inancı ne olursa olsun 'çamurdan' hakaretini yapmama edebini öğreten okullar...
mustafa kemal
27.02.2004 - 01:47Türkiye'de,anlamak yerine dogmalaştırılan, sevdirmek adına idolleştirlen, din karşıtlığı adına istismar edilen siyasi ve askeri deha...
imam hatip liseleri
24.02.2004 - 14:37Çocuk için bir şeyin gerekli olduğunu öngörmekle, yanlış olduğunu öngörmek arasında, çocuğun seçimine müdahale bakımından ilkesel olarak hiç bir fark yoktur. O yüzden bırakın da buna çocuklar karar versin...
imam hatip liseleri
24.02.2004 - 00:31Şu dinsizlikleri konusunda Ata'yı istismar edenler yok mu? Helal olsun...Bir kerede biz böyle düşünüyoruz deme cesaretini gösterip resmi ideolojiyi kendi düşünce ve arzularınıza siper yapmama mertliğini gösterseniz ne olur? elinizi vicdanınıza bir defalığına koyun ve ahirete göçmüş bir insanı dinsiz belletme istismarından vazgeçin...
Bu ülkede birileri tarafından dinsizmiş gibi algılanan bu insan,(ki kendisi dini ritüellerini uygulamamış olabilir) Kendisine, bütçe yapılırken, dönemin diyanet işleri başkanına verilecek maaş sunulduğunda, genelkurmaybaşkanın(reis-i erkan-ı harbiyye, o dönemde maraşal Fevzi Çakmaktır) maaşını soruyor ve ondan daha fazlasını diyanet işleri başkanına (Rifat Börekçi) verilmesini istiyor.Merak eden meclis zabıtlarına bakabilir...Dahası meclis kararıyla, çevirisi 11 cilt tutan, Tecrid-i sarih tercemesi adlı hadis kitabının çevirisiyle, Basılmış hali 9 cildi bulan bir tefsirin Elmalı Hamdi Yazır'a sipariş edilmesi, üstelik devlet bütçesinden yine onun zamanın da olmuştur...İnanmayanlar bu kitaplar piyasada var gidip bakabilirler...
Bu yapılanları bu gün yapmaya kalksanız 'laiklik elden gidiyor cumhuriyeti kurtaracak yok mu? ' diye veryansın edersiniz... işte cumhuriyeti kuranın laiklik uygulaması...(belki Atatürk de size göre tam laik değildi ne dersiniz?)
alo
23.02.2004 - 13:04Eclemif'in hikayesini okumadan önce telefon konuşmaları dışında kullanıldığında 'sokak ağzı' bir ifade olduğunu düşünüyordum....aslında gene öyle çünkü, arkadaşına hitaben 'alo sana diyorum! ' diyen bir kimse bu anlamı dikkate alarak demiyor...
imam hatip liseleri
22.02.2004 - 11:54Hayatımda hiç bir İ-H-L linin, dışlamak ve ithamda bulunmak anlamında, bunlar 'liseli', 'kollejli' ayrımında bulunduğunu hatırlamıyorum...ama bunun tersini çok gördüm....'iyi ama o okulllarda şöyle...'diye söze başlayanlardan hiç birinin camideki hocanın dışında- ki o da cuma hutbelerindendir- İ-H-L li tanımadığını fark ettim...şimdi buna ne demeli? Ayıp olmuyor mu?
çanakkale şehitleri
20.02.2004 - 15:50Konuşabilselerdi, İmam-Hatipleri yobaz okulu olarak görenlere; Türbanlı kızlarımıza vebalı muamelesi yapanlara ne derlerdi acaba?
imam hatip liseleri
19.02.2004 - 21:37Dinle, Allah'la problemi olan tiplerin sevmediği okullar...
imam hatip liseleri
18.02.2004 - 19:13İmam-hatiplerden rahatsız olanlar bu ülkeyi yaşanmaz hale getirenler...kimse ziraat fakülteleri neden bu kadar mezun veriyor diye sormazken- ki anlamsız ve saçma bir soru- İHL gündeme gelince rahatsız olunuyor...anlaşılan o ki birilieri bu okulların sayısını sınırlı tutmak istiyor...öyle yapacağınıza, daha mertçe, 'biz bu ülkede din adına ne varsa karşıyız' deyin de millet de anlasın ne olduğunuzu...
muharrem ertaş
16.02.2004 - 12:23Neşet Ertaşın mezun olduğu üniversite...irfan ve sanat okulu...
edep
16.02.2004 - 12:22Kişiyi yüz kızartıcı hal ve davranışlar sergilemekten alıkoyan ahlaki değer yargısı...Efendi insanların başında taşıdıkları taçtır edep.
ibrahim sadri
13.02.2004 - 15:35O da değişti...artık hazzetmiyorum bir zamanlar kendisi için dersaneye gitmediğim Sadri'den...
imam hatip liseleri
11.02.2004 - 23:46Yobazlığın yalnızca dindarlara özgü olmadığını öğreten içinde felsefe, sosyoloji ve fen bilimlerinin de okutulduğu okul...
imam hatip liseleri
09.02.2004 - 22:29İHL.lilerin ahlaklı yetiştiğine bir İHL mezunu olarak bütün yüreğimle inanmak isterdim...Ama kimse kendini kandırmasın İHLler Osmanlının son dönemindeki medreselerden farkısz hale gelmişti...Başlarına gelen bu acı akıbetin sebebini birazda ellerimizle işlediğimiz fesada bağlasak daha Kurani yaklaşmış oluruz diye düşünüyorum.
cem uzan
09.02.2004 - 22:21TURK HALKINA ACIK MEKTUBUMDUR...
Yaşantımın bir yılını (2001) Uzan'ların Rumeli Holdingi'nde çalışarak geçirdim. Hayatımdaki en talihsiz dönemlerden biri olarak adlettiğim iki iş arası iş arama döneminde çalıştığım Uzan grubunun gerçekleri hakkında az çok bilgi sahibi oldum. Özellikle Uzan'ların (sağ, sol, orta) kolları olan adamlara olan yakınlığım sayesinde Uzan realitesi hakkında tecrübe sahibi oldum.
Kurcalayan bir adam olarak edindiğim bilgilerin ışığında bundan yaklaşık 1.5 sene önce Motorola olayı ile ilgili kimsenin yazmadığı - yazamadığı gerçekleri yazdım. Şimdi o kadar uzun tutmayacağım ama yine de birkaç laf edeyim.
Dikkatimi çeken ilk şey şuydu: Uzan Grubu'nun Rumeli Plaza'da konuşlanan hiçbir şirketi kar etmiyordu. Star TV, Teleon, Kral, Radyolar, Gazete, Telsim, Unitel, RtNet, Ada Bank, İmar Bankası
vs. bütün şirketler anormal derecede zararda. Bir holding düşünün, sanki adamlar demiş ki, öyle bir yönetim kadrosu kurayım ki, en karlı koşullarda bile adamlar zarar ettirsin şirketi yiyip bitirsin, batırıp çıkarsın...
Gerçekten böyle, hayatımda tanıdığım en komik adamları orada gördüm diyebilirim. Holding'in yönetim kadrosu tamamen eş dost kayırmaca adamlarla dolu. Aynen şöyle kurmuşlar kadroyu: 'olum mehmet ali, senin adın mali değil mi, o zaman seni de mali işler müdürü yaptık..'
Benim çalıştığım şirkette (unitel) üç kardeş müdürlük yapıyordu. Birisi genel müdür, biri pazarlama müdürü, öbürü de o zaman yaşıtutmuyordu ama duydum ki şimdi onu da müdür yapmışlar. Geri kalan üst düzey bunların akrabaları, yeğenleri...Arkadaşlar adapazarlıydı. Şirkette kararlar son derece irrasyonel alınır. Yani adı m.ali olduğu için mali işler müdürü olan arkadaş bir karar alır, üst düzeyde Uzanlar o kararı en azından onun kadar abuk bir başka kararla revize ederler, kimsenin bunların ne kadar akılcı kararlar olduğu hakkında iki çift laf etme hakkı yoktur.
Mesela ne kadar direttiysem şu anda serbest yazılım olarak bedava dağıtılan bir programa 300 bin dolar ödemelerine mani olamadım. Programı öğrensin diye ingilizce bilmeyen, Jet fadıl'ın şirketinden gelen bir programcıyı da bir hafta Amerika'ya gönderdiler. 6 ay boyunca İngilizce bilmeyen programcının Amerika'da alamadığı eğitimin ışığında programa adapte olunacak derken şirket kapatıldı. Akıl sır erdiremezsiniz, beş liraya mal ettiklerini üç liraya satarlar. Mesela hep merak ederdim, atıyorum, gelişi 100 dolar olan motorola telefonlar nasıl oluyor da millete 70 dolara satılıyor diye, meğerse zaten herifler malı almak için hiç para ödememişler.
Sadece Uzanlara özel bir takım durumlar vardır. Mesala binanın içerisinde bir noktada konuşulanan bir şirketi 6 ay sonra aynı yerde bulamazsınız. Ya kapanmıştır, yada kapanan bir başka şirket ile katları değişmiştir vs.
Uzanlar iş yaptıklarına kesinlikle para ödemezler. Borç olayını sadece Motorola boyutunda ele alıp nasıl taktık ABD'ye diye sevinmeyin. Yani en azından bu bizim için milliyetçilik duyguları ile bezeli bir gurur kaynağı olmamalı, çünkü Uzanlar'ın iş yapıp da kendileri de dahil yerli-yabancı takmadıkları adam yoktur zaten. Kendileri de diyorum abartmıyorum, bunlar babalarına da taktılar, mahkemelik oldular falan bilemiyorum sonra işler nasıl çözüldü. Ama bu bir gelenektir, kesinlikle Uzanlar para ödemez. Belki bir iki küçük iş yaptırıp onu zamanında öder, sen de havaya girersin 'ulan boşuna adamların günahını almışlar' diye. Eğer paranı zamanında ödüyorlarsa bil ki arkadan büyük bir iş isteyecekler ve büyük işte takacaklar.
Diyelim ki iş yaptın, alacağını alamıyorsun. Uzan grubunda en önemli adamlar nakit akışı yöneticileridir. Bu adamların görevi sürekli olarak borç döndürmek ve kimlere para ödenmeyeceğinin öncelik sırasını belirlemektir. Bu adamlar bir kere senin alacağını aylarca oyalarlar, bir sürü bahaneler şunlar bunlar derken bir bakarsın ki aylar geçmiş. Alacağını tahsil etme umudun kalmamış, diplomasiden vazgeçip kabalaşırsın. Ona da çok güzel yanıt verirler. Kapısında özel korumaların makinalı tüfek taşıdıkları tek şirket Uzanlarınkidir. Onlarca güvenlik görevlisi çalışmaktadır, binanın çatısı kapısı vs. elleri makinalı tüfekli adamlarca korunmaktadır. Neyse diyelim kabalaştın, ve cevabını da aldın. Artık çare olayı adalete yansıtmaktadır. Bir çok firmanın başına gelir bu, mahkemeye verirsin alacağını almak için. Bir de bakarsın, Uzanlar seni senden önce 140 kere dava etmiş. Senin davanın görülmesi için öncelikle 140 tane davanın ele alınıp sırayla çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Bu da Türk hukuk sistemine göre takribi olarak 268 sene sonra yasal faizi ile alacağını bir ihtimal tazmin edebileceğin anlamına gelmektedir.
Bu yazdıklarımı abarttığımı düşünen varsa, bu olayı yaşayan firma ismini de verebilirim. Neticede alacaklılar bu durumu farkedince çaresizce bir yönteme başvurmaktadırlar. Rumeli holding'in camla kaplı dış yüzeyinde sürekli olarak delikler görürsünüz. Bunlar kurşun delikleridir. Bunlar son etapta kafayı çekip 'alın ulan şerefsizler' diyerek Uzan'ın şahsında plaza binasını kurşunlayan biçarelerin eseridir. Uzanlar'ın her türlü marifeti bulunur. Vatanseverdirler ya, mesela eş dost akraba ya da yöneticilerini (askerlik yapmamış olan) Adanaspor'a lisanslı futbolcu kaydetmek sureti ile 35 yaşına kadar askerliklerini tecil ettirdikleri söylenir. Adanaspor'un kadrosu bunun için 350 kişi falandır herhalde.
Uzanların etrafında üç-dört yalakasından başka kimse bulunamaz. Adamların bütün vizyonu bu dalkavukların yansıttığı pencereden oluşur. Adam der ki, 'aman efendim halk size tapıyor, hemen gidiniz Galatasaray'a başkan olunuz', bizimkiler de havaya girip keseyi açarlar. Olamazlarsa verdikleri tüm yardımları da geri alırlar. Uzanlar holding binasına çatıdan helikopter ile gelirler, asansörleri ayrıdır. O helikopterin her havalanışının maliyeti 100 emeklinin birer aylık maaşına bedeldir. Şimdi seçimlerde aynı anda 4 helikopter kullanıyorlarmış, kullansınlar yakışır. Ben şahsen bir sene boyunca sadece bir kere Hakan uzan ile karşılaşmak şansına eriştim. Yönetim katları holdigin en üst katıdır. Helikopterle gelir, çatıdan iner, yine helikopterle giderler. Çalışanların arasına asla karışmazlar. Yönetim katına herkes giremez.
Bir arkadaşımın başına gelen komik bir hikaye: İşe yeni başlayan bir arkadaşım akşam geç saatlerde mesai yapmaktadır, bilmediği için Uzanların katına çıkan özel asansöre biner. Asansör direk olarak en üst yönetim katına çıkmaktadır. Bina boşalmış sadece güvenlikler ve mesai yapan memurlar kalmışlardır. Neyse arkadaş asansöre mani olamaz, direk en üst kata çıkar, kapılar otomatik açılır, halı kaplı koridorun başında ellerinde silahlar ile bir kaç koruma direk bunu görünce hareketlenirler. Arkadaş çaresizlikten ve korkudan o karambolde aşağı tuşuna basar kapılar kapanır aşağı kata inerken yukarıdaki korumaların bağırışlarını duyar. Korumalar alarm durumuna geçer, akşam akşam garip bir kovalamaca başlar. Arkadaş plazanın karanlık bir noktasında saklanarak korumaları savuşturur...
Bu da benim hikayem...Uzan grubunda çalışıp turkcell kullanmak mümkün değildir. İlla ki telsim alacaksın, ellerinde liste vardır, telsimi olmayan listesi, sürekli kontrol edip uyarı gönderirler. Ben bu sürece en uzun süre direnenlerden biriyim, ama sonunda kız arkadaşıma hediye olarak personel kampanyası ile 100 milyon liralık motorolayı 50 milyon liraya aldım, onun biriken hediye puanları olduğunu öğrendik. Telsim'in web sitesine girdik, bir yığın hediyeler, tatiller falan. Bizim puanımız mutfak robotuna yetiyor, sevindik, kodunu falan kaydettik, internetten başvurduk. Aradan haftalar geçti ses yok, neyse bari biz arayalım dedik. Müşteri yetkilisi kız ellerinde mutfak robotu kalmadığını söyledi, başka bir hediye seçtik, o da yok dedi, başka bir şey, o da yok. Ben iyice sinirlendim, puanıma bakmadan ne görürsem soruyorum, o stoklarımızda kalmadı, bu tükendi...
En sonunda patladım, kardeşim ne kaldıysa onu alacam diye. Kız ne dese beğenirsiniz, efendim stoklarımızda hiçbir şey kalmadı, onun yerine size 30 bedava mesaj verelim...Dedim ki, ne zaman gelecek stoklarınıza, ben o zamana kadar beklemek istiyorum, cevap gelmeyecek. Yani bilmem kaç yüz milyonluk konuşma yapmışsın bir sene boyunca, sana mutfak robotu gösterip üç beş bedava mesaj verecek. Kıza bağırmakta çare yok, biliyorum ki o zavallı da üç kuruşa çalışıyor orada. Yazı yazdım, madem stoklarınız tükendi, neden hala web sitenizde hediyeleri yayınlıyorsunuz, bayilerde hediye katalogları dağıtıyorsunuz diye, elbette yanıt yok. Mesajına da sana da dedim, cebi kapatmak için başvurdum. Her seferinde kapattık diyorlar bir bakıyorum o ay sonunda 15 milyon Fatura geliyor. Bir de günaşırı gelen abuk Genç parti mesajları da cabası. Artık uğraşmıyorum, sim kartı toprağa gömdüm, üstüne de beton çektim...
Telsim demişken, bu arkadaşlar vakti zamanında birçok önemli bürokrata, diplomata, işadamına falan beleş telefon hediye etmişlerdir. Daha sonra bu telefonlar aracılığıyla bütün bürokrasiyi ve siyaseti takip ettikleri, telefonları dinledikleri açığa çıkmıştı. Uzan grubu üst düzey müdürlerinin iki kolunda koruma goriller, tekme tokat dışarı kovulmak sureti ile işten atıldıklarına şahit olan çok insan vardır. Haberlerde seyrettiğiniz görüntüleri çeken kameramanlar, reji odası çalışanları falan hepsi asgari ücretin altında çalışırlar. İşten çıkartılırlar, alacakları üç kuruş tazminatı vermemek için de bir sürü numara çevirirler. Hiç acımazlar, üç kuruş vermeyelim diye haksız yere çalışanlarını iş kanunun yüz kızartıcı maddelerini gerekçe göstererek işten atarlar. Bırakın tazminatı, haksız yere o insanların gelecek sicillerini de lekelerler.
Uzanlara paranın nereden geldiği belli değildir. Ben iki kaynak görüyorum. Birisi enerji ile ilgili devletten kopardıkları avantalar, enerji özelleştirme vurgunundan elde ettikleri gelirler. İkincisi de ödemedikleri borçlarının repo gelirleri. Bunlar tabi görünen kalemler, esas görünmeyenler var ki ona bişey diyemem. Uzanlar'ın palazlanma dönemi Turgut Özal'ın iktidarıdır. Biliyorsunuz her götürgen politikacı yamacında güvenilir iş ortakları ister. Mesut kardeşi ile halleder, Tansu'nun kocası...Turgut'un oğlu Ahmet Özal bildiğiniz üzere bizim Uzanların ortağı idi. Malı o dönemde götürdüler. Hala o ilişkiler devam etmektedir.
Güneş Taner Uzanların gizli ortağıdır. Güneş Taner'in oğlunun Fil Park isimli bir şirketi vardır Uzan grubunda. Geçen sene ağzında purosu ile Güneş Taner ile Tarhan Erdem pek bir sık gelirlerdi plazaya. Dikkat edin geçen sene MHP'nin iktidara geleceğini söyleyen Tarhan Erdem, bu sene uzanların barajı geçeceğini ekranlarda defalarca anlattı. Bir anlamda Genç Parti promosyonu yaptı. O konuşmadan sonra herkes Uzan'ı dikkate almaya başladı. Politika böyle bir şeydir, yaparsın olmaz, söylersin olur. Söylem belirleyicidir. Genç Parti'nin dikkate alınma konusunda kırılma noktası Tarhan Erdem'in baraj ile ilgili promosyon konuşmalarıdır. Şimdi bunun üstüne bir yıldır sürekli rumeli plazaya gidip gelen Tarhan Bey'in, geçen seçimlerden önce MHP ile ilgili başarılı öngörüsü ile elde ettiği ününü bu seçimlerde Cem Uzandan yana kullanmak sureti ile doğrudan gelire tahvil ederek Uzanlardan avanta sağlıyacağı gibi saçma bir düşünceyi aklımıza getirmeyiz herhalde.
Neyse netice olarak Uzanları en iyi ağzı yananlar bilir. Özetle bu topraklarda yetişmiş en şerefsiz adamlar bunlardır. İktidara gelince Doğan Grubunu, Motorola'yı falan değil doğrudan halkı soyacaklardır. Motorola olayı ile Tükiye'nin dış piyaslardaki güvenilirliğine büyük darbe vurmuşlardır. Amazon.com'dan bir ürün sipariş ettiğimde Türkiye'den kredi kartı kabul etmediklerini söylemişlerdi, sebebi sipariş verilen kredi kart numaralarının sürekli olarak çalıntı çıkmasıymış. Ticarette de böyle, Uzan'lar Türk sanayacisinin, işadamının uluslararası güvenilirliğine büyük darbe vurmuşlardır. Bunların acısı sonradan zamanla çıkacaktır. Bunların acısı hala 'gelsin bizi kurtarsın' diye beklenti içine girip her söylenene inanıp ham hayaller içerisinde uyuyan zavallı Türk halkından çıkacaktır. Zavallı diyorum çünkü gerçekten zavallı Türk halkı, toz duman içinde kendisini AB'ye sokup isviçre yapacak şakşakçılar ile gökten zembille 800 üniversite indirip herkesi üniversite mezunu yapacak hırsızlar arasında kalmış durumda.
İşte tam bir muz cumhuriyeti demokrasisi, diğer taraftan bölücüler ile irtica da geliyor. Ne kadar şenlikli, seç bakalım beğendiğini.
AÇIN HIRSIZLARIN ÖNÜNÜ, DURDURAMAZSINIZ CEP TO CEM GELİYOR! ..
Bahçeli'nin dediği gibi, bu millet bu hırsızları iktidara getirecekse, o zaman yanlış yerdeyiz, bize bu ellerden gitmek düşer...
Adnan Menderes, ben odunu koysam milletvekili seçtiririm diyerek, odunlarla memleket yönetilebileceğini ispatlamıştı, şimdide Uzan telsim bayileri ile yönetilebileceğini ispatlayacak...
Not: Uzan grubunda 11 ay çalıştıktan sonra (11 ay gerçekleri görmem için yeterli oldu) kendim istifa ederek ayrıldım ve hemen istifamın ertesinde başladığım çok daha onurlu ve dürüst bir grupta halen çalışmaktayım. Bunu söylüyorum, çünkü yukarıdakiler gibi Uzan'dan ağzı yananlardan değilim, kuyruk acısı ile değil son derece objektif olarak gerçekleri yazıyorum.
Özer SANCAR
12.Nisan.2002
banet suat
04.02.2004 - 10:48Düşünce ve ruh dünyasının sınırları, TDK ile sınırlı olmayanların ruyası...
fahişe
30.01.2004 - 21:22Toplumun ayıbı.
mgk
29.01.2004 - 16:59demokrasinin yamalı şekli...yırtılmış şekli de ihtilaller oluyor.
yusuf kaplan
20.01.2004 - 23:35Cins bir kafa toplum inşaa mühendisi
kazancı bedih
20.01.2004 - 22:47Ne kadar masum bir yüzü vardı. Tarihin tuutuğu sicil defteri kadar derin izler taşıyordu yüz hatları..müthiş bir teslimiyet vardı o yüzde...kainatın sırrını çözmüş bir irfan adamının teslimiyeti.Okuduğu gazellerdeki derinlik işlemişti sanki
anlına...
Garibanlığı mıydı beni ona çeken bilemiyorum ama urfalı ustaya derin bir saygı besliyordum.Diğer urfalı sanatçılara beslemediğim kadar. Belki de hala kazancılık yapması, hala bozulmaması,tevazusu diğerlerine benzememesiydi sebeb...
rahmet-i rahman kuşatır inşaallah sabah namazı kıldıktan sonra kendisine koşan bu güzel insanı ve eşini...allah rahmet eylesin.
andre gide
19.01.2004 - 12:31Aynı zamanda iyi bir mütercim.
Toplam 361 mesaj bulundu