Gönül eri, hiç bir şeyin sahibi olmadığından fakirdir. Kimsesi olmadığından gariptir. Bu benim diyerek özleşebileceği bir bedeni olmadığından yokluktur.
Kavram neredeyse felsefe oradadır. Felsefenin işi kavramdır, kavramlarla düşünüyoruz, kavramlar üretiyoruz, kavramlarla dünyamızı kuruyoruz ve bunu dilde ifade ediyoruz. Bir nevi fikir fırtınası diyebiliriz.
Bir fizik ölüm vardır, maddî mânâda. Maddî bedenin kullanım dışı kalmasıyla birlikte, bilincin (şuur) un ruh bedenle yaşamına devam etmesi hâlidir.
Bir de mânevî ölüm vardır.
Ölmeden önce öl! ' hadîs-i şerîfi bu ölüm türünden bahsettiği gibi, şu hadîs-i şerîf dahi gene bu ölümden bahseder:
'İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar! '
Eğer insan, 'ölmeden' yani fizik bedenini yitirmeden evvel, benliğinin gerçekte yok oluşunu idrâk sûretiyle 'ölür' ise, bundan sonraki yaşamı izah etmek mümkün değildir!
“Gerçekle Yüzleşmek”, Allah’dan başka varlık olmadığını “Enel Hakk” sözü ile ilan eden Hallac-ı Mansur’u çağrıştırır. Varlığı Mevlâna gibi yorumlar. Tekliği İbn Arabî zekâsıyla anlatır. Tasavvufta son aşamaya gelmiş, sınavlardan geçmiş kişilere verilen gizli bilgiyi bu kitapta bulabilirsiniz. Kısacası okunması ve değerlendirilmesi gereken bir bilgidir.
Bu harflerin ne anlama geldiği hakkında çeşitli düşünürler, çeşitli fikirler ileri sürmüşlerdir..
Bu harfler gibi, gene sûre başlarında yer alan 'Kaf, ha, ya, ayn, sad' ve 'Ha, mim, ayn, sin, kaf' harflerinin 'ALLAH' isimleri arasında bulunduğu ve Hazreti Rasûlullah aleyhisselâmın bu isimleri okuyarak dua ettiği bilinen bir olaydır.
Bu itibarla bu harflerin 'ALLAH' isimlerinden olması, büyük bir olasılık olarak ileri sürülmüştür..
Öte yandan, Hazreti Ebu Bekir'in bu konuda şöyle dediği naklolunur:
-Her kitapta Allah'ın bir sırrı vardır... Kurân’ daki sırrı da, evvelleridir.
Hazreti Âli dahi bu konuda şöyle demiştir:
-Her kitabın bir özü vardır; bu kitabın özü de hecelenen harflerdir...
Sufizm veya Sufilik İslamiyet'te Allah'a ulaşmanın ezoterik yollarından biri ve felsefi bir akım. Birçok farklı tarikatı vardır. Mezhep olup olmadığı konusunda fikir birliğine ulaşılmamıştır. Bu yolun takipçilerine Sufi denir.
Sufizm’in tanımı çeşitli mutasavvıflarca farklı şekillerde yapılmıştır. Bu tanımlardan birine göre, Sufizm, insanın akıl yoluyla erişemediği ilahî hakikatleri ve gayb alemine ait hakikatleri sezgiyle arama yoludur. Hedef, insan-ı kamil olmaktır. Bir başka deyişle, Sufizm, İslam inanışına göre, kişiliği kötü huylardan temizleyip, ruhu pak edip, olgun olma (kemale erme) yoludur.
Mistik (ruhani) yaşantı olarak da adlandırılmış, Muhammedi Tasavvuf inanışında her şeriatın Muhammedi, İsevi,Musevi gibi) Evliyaları ve tarikatleri olduğu Mutasavvıflar tarafından kabul edilmiştir. Muhammedi Tasavvuf Muhammed'in 'Ben ilim şehriyim Ali kapısıdır' hadisini yol gösterici kabul etmiştir.
Hz.Muhammed'e dayanan, silsile yolu ile Allah'ı idrake vesile, Peygamber varisi olduğuna inanılan Evliyalar, Mutasavvıflar tarafından, zamana uygun 'Hakk'tan aldığını halka sunuş' yolu olarak kabul edilmiş,dinin yalnız fıkıh olmadığı,İslam'ın İlmî Fıkıh,İlmî Kelam, Ahlak ve Sufizm olmak üzere dört ana temelden oluştuğu inancı ile Sufizmsiz dinin yaşanamayacağı görüşü Mutasavvıfların ana ilkesi olarak ortaya çıkmıştır.
Sufizm, Kur'an anlayışını 'Kuran'ın medarı ikidir, İlm-i tevhit, amel-i tevhit; tecellisi görülen hal ise lüzumlu ilim, salih ameldir.' diye özetlemiş, Muhammed'in 'Nefsini bilen Allah'ı bilir' hadisini yaşam biçimi kabul edip, olgun insan (insan-ı kâmil) olma yolunun Evliya rehberliğinde dıştan içe dönüşle mümkün olacağı, ögrenim ve yaşam alanının Sufizm olduğunu savunur. 'Tasavvuf kâal (laf) değil, hâl yoludur' anlayışı sebebiyle halk arasında Ehli Hâl Üniversitesi olarak da anılır.
Bir tohum düşer toprağa! Ne toprak haberdar akîbetinden, ne de bahçe sahibi! Bilinmez ne olur! Bakarsın yeşermekte bir süre sonra… Büyür, bitki olur, çiçek açar, meyve verir… Bakar yeşeren bu güzelliğe, seyredersin bahçende…
“Su verdik büyüdü, çiçek açtı, meyve verdi,” der kimi…
Kimi duymuştur, “Allah'ın hikmeti, kendiliğinden büyüdü,” der! ..
Allah sistem ve düzeni gereği, olaylar her zaman olmaya ve siz de o olaylar içerisindeki rolünüzü yerine getirmeye aralıksız devam edeceksiniz. Geçmişte olanların olmaması mümkün değildi ve gelecekte olacakların da olmaması mümkün değildir!
'Kandillerini” kutlamışlar birbirlerinin, Dinden görünmek için mukallitçe…
Usülden 'kandilimizi” kutlayanların, biz de “avizelerini' ve 'şamdanlarını' kutlarız, karşılık olarak…
Taklitçiliğin temeli bilinçsiz tekrarlardır…
'Düşünen insan”, idrak ettiğini ifade sâdedinde kullanır “kelimeleri'…
Mübarek olan 'kandil” değil, GECE’dir; Mi'rac, Berat, Kadir gibi özel GECELERdir… Allah Rasûlü’nün bildirdiği İSLAM DİNİ’nde, ne kutlanacak 'kandiller” vardır, ne de “mevlit törenleri” ve ne de “bir takım nağmelerle, anlamadan Kelâmullah’ı çığırmalar”…
Toplumsal şartlanmalara ters düşmemek, etrafın onayını almak veya bir takım duygularınızı tatmin etmek için çeşitli toplumsal törenler ve kutlamalarla oyalanabilir, hoşça vakit geçirebilirsiniz. Ama, unutmayın ki, ALLAH Rasûlü’nden sonra çıkarılan uygulamalarla, ne “ALLAH” ismiyle işaret edilen HAKİKATİ anlama yolunda, ne içinde yaşadığınız SİSTEMİ farketme ve değerlendirme yolunda, ne de ÖLÜMÖTESİ YAŞAMA hazırlanma anlamında bir çalışma yapmış olmazsınız!
Kendi anlayış düzeyine göre “mecazlar' ve 'sembollerle” açıklanan evrensel gerçekleri, ilkel egosunun ve beşeri duygularının tatmini için, gelenekleriyle harmanlamak suretiyle sayısız tapınma türleri, toplumsal törenler türetmiştir insanoğlu binlerce yıldan beri…
'Mi’rac” diye anlatılan olayla “peygamber, kanatlı bir at sırtında gökyüzünü kat kat çıkıp tanrı ile buluşmuş” değildir.
Muhammed Mustafa ismiyle bilinen Zat’ın, kendi derûnunda, Zâhirden Bâtınına giden yoldan EVRENSEL ÖZ’e yönelerek, HAKİKATİ, VAREDENİ ve Rabbi olan “ALLAH” İNDİNDE varlığını müşahadesi sözkonusudur ki, bu yükselişinde (urûcunda) katettiği fiziksel gökyüzü değil, İSİMLER ile işaret edilen (ESMA) MÂNÂ BOYUTLARI, yani SEMÂ’nın katlarıdır! … Bunun ne anlama geldiğini kavrayabilmek için, fiziksel olarak görünenin ne olduğunu ve nasıl göründüğünü de iyice kavramış olmak gerekir…
ASLININ ve ORJİNİNİN “ALLAH” olduğuna İMANIN getirisinin neler olabileceğine bir örnek olarak insanlığa sunulan müjdelerdir Rasûlullah’ın açıklamaları…
'ALLAH”a giden yol, kişinin özünden, kendi derûnundan geçer; yukarıdan, gökten yanına varılacak bir tanrı yoktur! Kur’an-ı Kerim sahifeler halinde gökten aşağı inmemiştir, vahiy yoluyla derûnundan, Rasûlullaha İNZAL olmuştur… Nüzul, yön itibariyle Urûc’un karşıtıdır…
ALLAH’tan, bizlere bu gecenin feyzinden ve bereketinden istifade ederek derin tefekkürle, mecazlar ve semboller gerisindeki hakikatimize yönelebilmeyi… Ve bu gecede Müminin Mi’racı olarak tarif edilen Salâtı yaşayabilmeyi… Ve yapılan çalışmaların, Zahirden Batınımıza giden ve sonucu “ALLAH”a ulaşan sıratı müstakiym üzere bir yaşama vesile olmasını niyaz ederim… Amin…
sevmek
27.04.2009 - 20:15İnsanda birlik duygusu oluşmadan başkalarını gerçekten sevemez. Birlik tam idrak edildiğinde ise başkaları kalmaz!
Gerçekle Yüzleşmek - Sebahattin Zorlu
insan
27.04.2009 - 20:14Aynada gördüğün cisminde ve dillerde gezen isminde kalırsan bir zerresin! Gönlünden kendine bir yol bulursan bir Evren!
Gerçekle Yüzleşmek - Sebahattin Zorlu
hayat
27.04.2009 - 20:11Hayat en büyük öğretmendir, okuyarak öğrenemediğini yaşatarak öğretir.
Gerçekle Yüzleşmek - Sebahattin Zorlu
sevgi
27.04.2009 - 20:09Sevgi hiç bir şeyi ayırmaz, bilgelik hiç bir şeyle özleşmez!
Gerçekle Yüzleşmek - Sebahattin Zorlu
sevgi
27.04.2009 - 20:07Sevgi hiç bir şeyi ayırmaz, bilgelik hiç bir şeyle özleşmez!
Gerçekle Yüzleşmek - Sebahattin Zorlu
anlam
27.04.2009 - 20:05Gönül eri, hiç bir şeyin sahibi olmadığından fakirdir. Kimsesi olmadığından gariptir. Bu benim diyerek özleşebileceği bir bedeni olmadığından yokluktur.
Gerçekle Yüzleşmek - Sebahattin Zorlu
ben
27.04.2009 - 20:02Ben dediğin varlığın mübarektir. O her şey olduğundan, her şey mübarektir!
Gerçekle Yüzleşmek - Sebahattin Zorlu
özlü sözler
27.04.2009 - 19:59O´ sana şah damarından daha yakın, sen O´na ne kadar yakınsın? O benim canımdır, diyecek kadar yakın hissediyor musun?
Sebahattin Zorlu / Gerçekle Yüzleşmek
korku
01.03.2009 - 11:09Korku şirkin cezasıdır, doğum yeri ben bu bedenim fikridir.
sebahattin zorlu
irfan
28.02.2009 - 22:00İrfan, insanlığı bir bütün olarak algılayıp insanlık değerlerine nerede olursa olsun duyarlı olmayı öğretir.
felsefe
28.02.2009 - 21:58Kavram neredeyse felsefe oradadır. Felsefenin işi kavramdır, kavramlarla düşünüyoruz, kavramlar üretiyoruz, kavramlarla dünyamızı kuruyoruz ve bunu dilde ifade ediyoruz. Bir nevi fikir fırtınası diyebiliriz.
Ayetler
28.02.2009 - 21:47innalillah ve innâ ileyhi râci’un.
ben
31.08.2008 - 10:42Benliğim-“Öz”üm-Aslım, Hakk’ın benliğidir.
Gözün-kulağın-dilin-elin-ayağın-yürür organların bağlı olduğu Hakikat noktası, “Allah”tır!
Benim olduğu gibi, senin ve tüm varlık âleminin de “Hakikati”, Allah’tır!
Her “Zerre”, Hakk’ın varlığı dışında hiçbir şeye sahip değildir.
Ölmeden önce yapılmaması gerekenler
31.08.2008 - 10:38Bir fizik ölüm vardır, maddî mânâda. Maddî bedenin kullanım dışı kalmasıyla birlikte, bilincin (şuur) un ruh bedenle yaşamına devam etmesi hâlidir.
Bir de mânevî ölüm vardır.
Ölmeden önce öl! ' hadîs-i şerîfi bu ölüm türünden bahsettiği gibi, şu hadîs-i şerîf dahi gene bu ölümden bahseder:
'İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar! '
Eğer insan, 'ölmeden' yani fizik bedenini yitirmeden evvel, benliğinin gerçekte yok oluşunu idrâk sûretiyle 'ölür' ise, bundan sonraki yaşamı izah etmek mümkün değildir!
Gerçekle Yüzleşmek
31.08.2008 - 10:28“Gerçekle Yüzleşmek”, Allah’dan başka varlık olmadığını “Enel Hakk” sözü ile ilan eden Hallac-ı Mansur’u çağrıştırır. Varlığı Mevlâna gibi yorumlar. Tekliği İbn Arabî zekâsıyla anlatır. Tasavvufta son aşamaya gelmiş, sınavlardan geçmiş kişilere verilen gizli bilgiyi bu kitapta bulabilirsiniz. Kısacası okunması ve değerlendirilmesi gereken bir bilgidir.
Elif
31.08.2008 - 10:25'Elif... Laaam... Miiiym...! '
Bu harflerin ne anlama geldiği hakkında çeşitli düşünürler, çeşitli fikirler ileri sürmüşlerdir..
Bu harfler gibi, gene sûre başlarında yer alan 'Kaf, ha, ya, ayn, sad' ve 'Ha, mim, ayn, sin, kaf' harflerinin 'ALLAH' isimleri arasında bulunduğu ve Hazreti Rasûlullah aleyhisselâmın bu isimleri okuyarak dua ettiği bilinen bir olaydır.
Bu itibarla bu harflerin 'ALLAH' isimlerinden olması, büyük bir olasılık olarak ileri sürülmüştür..
Öte yandan, Hazreti Ebu Bekir'in bu konuda şöyle dediği naklolunur:
-Her kitapta Allah'ın bir sırrı vardır... Kurân’ daki sırrı da, evvelleridir.
Hazreti Âli dahi bu konuda şöyle demiştir:
-Her kitabın bir özü vardır; bu kitabın özü de hecelenen harflerdir...
Sufizm
31.08.2008 - 10:21Sufizm veya Sufilik İslamiyet'te Allah'a ulaşmanın ezoterik yollarından biri ve felsefi bir akım. Birçok farklı tarikatı vardır. Mezhep olup olmadığı konusunda fikir birliğine ulaşılmamıştır. Bu yolun takipçilerine Sufi denir.
Sufizm’in tanımı çeşitli mutasavvıflarca farklı şekillerde yapılmıştır. Bu tanımlardan birine göre, Sufizm, insanın akıl yoluyla erişemediği ilahî hakikatleri ve gayb alemine ait hakikatleri sezgiyle arama yoludur. Hedef, insan-ı kamil olmaktır. Bir başka deyişle, Sufizm, İslam inanışına göre, kişiliği kötü huylardan temizleyip, ruhu pak edip, olgun olma (kemale erme) yoludur.
Mistik (ruhani) yaşantı olarak da adlandırılmış, Muhammedi Tasavvuf inanışında her şeriatın Muhammedi, İsevi,Musevi gibi) Evliyaları ve tarikatleri olduğu Mutasavvıflar tarafından kabul edilmiştir. Muhammedi Tasavvuf Muhammed'in 'Ben ilim şehriyim Ali kapısıdır' hadisini yol gösterici kabul etmiştir.
Hz.Muhammed'e dayanan, silsile yolu ile Allah'ı idrake vesile, Peygamber varisi olduğuna inanılan Evliyalar, Mutasavvıflar tarafından, zamana uygun 'Hakk'tan aldığını halka sunuş' yolu olarak kabul edilmiş,dinin yalnız fıkıh olmadığı,İslam'ın İlmî Fıkıh,İlmî Kelam, Ahlak ve Sufizm olmak üzere dört ana temelden oluştuğu inancı ile Sufizmsiz dinin yaşanamayacağı görüşü Mutasavvıfların ana ilkesi olarak ortaya çıkmıştır.
Sufizm, Kur'an anlayışını 'Kuran'ın medarı ikidir, İlm-i tevhit, amel-i tevhit; tecellisi görülen hal ise lüzumlu ilim, salih ameldir.' diye özetlemiş, Muhammed'in 'Nefsini bilen Allah'ı bilir' hadisini yaşam biçimi kabul edip, olgun insan (insan-ı kâmil) olma yolunun Evliya rehberliğinde dıştan içe dönüşle mümkün olacağı, ögrenim ve yaşam alanının Sufizm olduğunu savunur. 'Tasavvuf kâal (laf) değil, hâl yoludur' anlayışı sebebiyle halk arasında Ehli Hâl Üniversitesi olarak da anılır.
dindar
15.08.2008 - 20:27Dindar ol ama (dini dar) olma.
Kur´an
15.08.2008 - 20:25Kur’an Arapça değil Rabça’dır. Kur’anı ne Arap anlar, ne Türk; Kur’anı Kur’an anlar.
hikmet
29.07.2008 - 14:48Bir tohum düşer toprağa! Ne toprak haberdar akîbetinden, ne de bahçe sahibi! Bilinmez ne olur! Bakarsın yeşermekte bir süre sonra… Büyür, bitki olur, çiçek açar, meyve verir… Bakar yeşeren bu güzelliğe, seyredersin bahçende…
“Su verdik büyüdü, çiçek açtı, meyve verdi,” der kimi…
Kimi duymuştur, “Allah'ın hikmeti, kendiliğinden büyüdü,” der! ..
sistemi okumak
29.07.2008 - 14:43Allah sistem ve düzeni gereği, olaylar her zaman olmaya ve siz de o olaylar içerisindeki rolünüzü yerine getirmeye aralıksız devam edeceksiniz. Geçmişte olanların olmaması mümkün değildi ve gelecekte olacakların da olmaması mümkün değildir!
miraç
29.07.2008 - 14:37'Tenzih O Subhân`a ki, Kulunu bir gece Mescid-i Haram`dan, O havalisini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa`ya 'İsra' buyurdu. O`na Âyetlerimizden gösterelim diye. Hakikat bu. O`dur işiten, gören.'
miraç kandili
29.07.2008 - 14:32'Kandillerini” kutlamışlar birbirlerinin, Dinden görünmek için mukallitçe…
Usülden 'kandilimizi” kutlayanların, biz de “avizelerini' ve 'şamdanlarını' kutlarız, karşılık olarak…
Taklitçiliğin temeli bilinçsiz tekrarlardır…
'Düşünen insan”, idrak ettiğini ifade sâdedinde kullanır “kelimeleri'…
Mübarek olan 'kandil” değil, GECE’dir; Mi'rac, Berat, Kadir gibi özel GECELERdir… Allah Rasûlü’nün bildirdiği İSLAM DİNİ’nde, ne kutlanacak 'kandiller” vardır, ne de “mevlit törenleri” ve ne de “bir takım nağmelerle, anlamadan Kelâmullah’ı çığırmalar”…
Toplumsal şartlanmalara ters düşmemek, etrafın onayını almak veya bir takım duygularınızı tatmin etmek için çeşitli toplumsal törenler ve kutlamalarla oyalanabilir, hoşça vakit geçirebilirsiniz. Ama, unutmayın ki, ALLAH Rasûlü’nden sonra çıkarılan uygulamalarla, ne “ALLAH” ismiyle işaret edilen HAKİKATİ anlama yolunda, ne içinde yaşadığınız SİSTEMİ farketme ve değerlendirme yolunda, ne de ÖLÜMÖTESİ YAŞAMA hazırlanma anlamında bir çalışma yapmış olmazsınız!
Kendi anlayış düzeyine göre “mecazlar' ve 'sembollerle” açıklanan evrensel gerçekleri, ilkel egosunun ve beşeri duygularının tatmini için, gelenekleriyle harmanlamak suretiyle sayısız tapınma türleri, toplumsal törenler türetmiştir insanoğlu binlerce yıldan beri…
'Mi’rac” diye anlatılan olayla “peygamber, kanatlı bir at sırtında gökyüzünü kat kat çıkıp tanrı ile buluşmuş” değildir.
Muhammed Mustafa ismiyle bilinen Zat’ın, kendi derûnunda, Zâhirden Bâtınına giden yoldan EVRENSEL ÖZ’e yönelerek, HAKİKATİ, VAREDENİ ve Rabbi olan “ALLAH” İNDİNDE varlığını müşahadesi sözkonusudur ki, bu yükselişinde (urûcunda) katettiği fiziksel gökyüzü değil, İSİMLER ile işaret edilen (ESMA) MÂNÂ BOYUTLARI, yani SEMÂ’nın katlarıdır! … Bunun ne anlama geldiğini kavrayabilmek için, fiziksel olarak görünenin ne olduğunu ve nasıl göründüğünü de iyice kavramış olmak gerekir…
ASLININ ve ORJİNİNİN “ALLAH” olduğuna İMANIN getirisinin neler olabileceğine bir örnek olarak insanlığa sunulan müjdelerdir Rasûlullah’ın açıklamaları…
'ALLAH”a giden yol, kişinin özünden, kendi derûnundan geçer; yukarıdan, gökten yanına varılacak bir tanrı yoktur! Kur’an-ı Kerim sahifeler halinde gökten aşağı inmemiştir, vahiy yoluyla derûnundan, Rasûlullaha İNZAL olmuştur… Nüzul, yön itibariyle Urûc’un karşıtıdır…
ALLAH’tan, bizlere bu gecenin feyzinden ve bereketinden istifade ederek derin tefekkürle, mecazlar ve semboller gerisindeki hakikatimize yönelebilmeyi… Ve bu gecede Müminin Mi’racı olarak tarif edilen Salâtı yaşayabilmeyi… Ve yapılan çalışmaların, Zahirden Batınımıza giden ve sonucu “ALLAH”a ulaşan sıratı müstakiym üzere bir yaşama vesile olmasını niyaz ederim… Amin…
Ahmed Bâkî
Toplam 23 mesaj bulundu