Guguk Kuşu'ndaki uyunu o kadar şahanedir ki her izlediğimde tüylerim tiken tiken olur..sadece o da deil,Danny De Vito da şahanedir..
filmde McMurphy'nin jestleri bakışları..ztn drama ve gerilim filmlerinde o kadar başarılıdır ki aklıma direk The Shining ve Guguk Kuşu gelir..
12 kez oscara aday olmuş Jack Nicholson..az bile..
- ayyyh gecen gun terliksi berke bana ne dedi biliyomısaaan! ! !
- ne dedi ne dedi?
- ay soyleyemiycaaam igraaancc
- soylesene kizim yaaa lütfaaan
- ay peki peki soyliym; kamcili aysecan, ben bi de o birlikte bolunebilir miymisiz
- inanmıyoraammm...
telefon kulübesi ve..ismini hatırlayamıycam ama film boynca otel odasındaki 3-5 kişinin diyaloglarından,paranoyalarından oluşan bi film vardı..italyan filmi..tek oda..
kuyu fobisi var mı bilmem ama bu filmden sona kuyu gördüm mü beyaz gecelikli bi kızın..neyse..gece gece fena oldum..
bi arkadaşımın evi bahçe manzaralı..tam ortada da bi kuyu var..
bi ara dedim ki ya arkadaşım senin bahçedeki kuyunun ipinin durupdururken aşağıya inmesinden daha kötü ne olabilir?
ne? şey,ipin durup dururken yukarıya tırmanması..suratıma öyle bi bakış attı ki..o hafta anne babasıyla uyumuş..
'Anlamlar ve olaylar hakkında konuşmak hoşuma gitmiyor. Bazı şeylerin ne anlama geldiğini pek bilmemek daha iyidir. Çünkü anlam çok öznel bir şeydir ve benim için taşıdığı anlam sizin için taşıdığı anlamdan farklıdır.'
karakterler tamamen sahici..tanıtalım;
gülizar; dominant bi hanfendi,taramalıdan aşağı kalır yanı yok
sadiye; 11 yıl boyunca çocuğu olmamış,fakat tedaviyle 1 aylık hamile bu yüzden de kocasına' şereeff şofbeni açarmısın' diyip aklınca çocuğunun düşme ihtimalini yok eden bi annecik :) aman düşmesin..
yunus; gülizar'ın kocası
şeref; sadiye'nin kocası..
yunus ve şeref iş arkadaşı..dolayısıyle eşleri de ahbap..
sadiye'nin kanaması olur:(güzizar'ı çağırır ve atlarlar taksiyle hastanye..fekat sadiye durumu abartıp heyecanlanır ve hem alttan hem üstten! kaçırır..
taksici-borcunuz 11 milyon..ama abla kustuğu için temizleme parası 20 yi bulur..20 milyon
gülizar-kardeş bak bu hanımın kocası akşam 9'dan sona geliyo..sen bizi aldığın yeri de gördün..di mi gördün..e gelirsin akşam alırsın paranı..şeref abi senin koltuğu da temizler..üstüne bi odun da yersin nası? utanmıyo musn utan utan koskoca adamsın şikayet edicem seni patronuna neydi sizin taksi şirketinin ismi sürüm sürüm süründürücem utanmaz herif gel akşam şeref abiyle anlaşın gel sen gel vıdı vıdı vıdı..
Abdülhak Hamit Tarhan karşıtlıklardan güç alan lirik ve felsefi şiirler yazmış..
süratle nasıl değişti halim?
almaz bunu havsalam,hayalim.
bir şey görürüm mezara benzer..
baktıkça alır,o yare benzer
şeklerle güzar mı eder leyalim,
bir sadme-i inkılaptır bu,
bilmem ki yakın mıdır zevalim?
2003 Memoirs of a Geisha
2002 Catch Me If You Can
2002 Minority Report
2001 Artificial Intelligence: AI
1999 Unfinished Journey
1998 Saving Private Ryan
1997 The Lost World: Jurassic Park
1997 Amistad
1993 Jurassic Park
1993 Schindler's List
1991 Hook
1989 Always
1989 Indiana Jones and the Last Crusade
1987 Empire of the Sun
1985 The Color Purple
1984 Indiana Jones and the Temple of Doom
1983 Twilight Zone: The Movie
1982 Poltergeist
1982 E.T. the Extra-Terrestrial
1981 Raiders of the Lost Ark
1979 1941
1977 Close Encounters of the Third Kind
1975 Jaws
1974 The Sugarland Express
1968 Amblin'
1964 Firelight
1961 Escape to Nowhere
1961 Battle Squad
1959 The Last Gun
En iyi film ve en iyi yönetmen ödülleri de dahil olmak üzere yedi Oscar ödülünün sahibi oldu.
valla hıncal uluç'a katılamiyciim..
zira bi filmde aradığım yegane şey sosyal mesajdır..
onun dışında arabeskmiş film bilmemneymiş geçtim; ordaki duyguya takıldım..
ilk yarıda yanımdaki arkla sürekli hayırsız evlatlardan bahsettk..Aman Allah korusun böyle evlattan diye..biz böle tripler atarken,filmn sonuna doğru dengeleri değiştirdik.. bi ona attık kabahati,bi buna..
dialoglar geliştikçe herşey karıştı :)) şok bi durum ya..
bi de kadınların hala ne istediğini merak eden erkekler varsa de buyrun izleyin..kısmen öğrenin..
bknz. Billy Wilder
bknz. Lezbiyen ilişki
bknz. David Lynch
bknz. Şahane film
bknz. Naomi Watts
bknz. 10 kişi de izlese ayrıı,100 kişi de izlese ayrıı sonuç
bknz. Coorandoo şarkısı..
bknz. ürkünç
türk sineması gene muhteşem bir filme sahip olacaktı, eşkıya'dan sonra.. bir kilometre taşı daha konacaktı, bir unutulmaz filmle. eğer yavuz'un yavuzluğu tutmasaymış.. eğer takıntılarından hiç değilse bu film için kurtulabilseymiş..
eğer insanların sinemaya film seyretmek için gittiklerini bilebilseymiş.. film seyretmek için.. arka arkaya tokatlar yemek, bitmez tükenmez mesajlarla dolu toplumsal tiradları ders gibi dinlemek için değil..
filme harika başlıyorsun.. her şey ama her şey nasıl mükemmel, nasıl kusursuz gidiyor.. 'bundan iyisi artık olmaz' demeye hazırlanıyorsun.. ve gümmm.. film son on dakikada tepe taklak gidiyor..
türkiye'nin toplumsal gerçekleri var ya.. çözümsüzlükler var ya.. çözümsüzlüğün tek çözümü var ya.. seyircinin başından beri bildiği, hissettiği, hiçbir sürpriz, hiçbir yenilik taşımayan, tipik yeşilçam filmi çözümü.. en kolay, en klişe, en ezberlenmiş, en zavallı çözüm.. aslında çözümsüzlük..
insanı umutsuzluğa, insanı bunalımlara götüren 'bu ülkede yaşıyorsun, kaderin bu.. ne yaparsan yap' diyen acımasız bir karamsarlığı 'memleketin değişmez gerçeği' diye sunma..
insanın kendi elleri ile yarattığı bir harikayı, gene kendi elleri ile boğazlaması..
eğer film, güneye giden otobüsün kapısında meltem, kurumuş karanfili şener'in eline koyarken bitseydi, gönül yarası, türk sinemasının gelmiş geçmiş en güzel filmlerinden biri, belki de birincisi olurdu..
o ana kadar her şey olağanüstü bir güzellikler dizisiydi çünkü.. film tatlı ekşi çin sosları gibi, buruk bir komedi havasında enfes sürüyordu..
çok güzel bir hikâye yazmıştı yavuz turgul..
solcu ve idealist öğretmen emekli olunca, yıllar sonra istanbul kenar mahallesindeki evine dönüyor, birkaç kuruş kazanmak için de çocukluk arkadaşının taksisinde çalışmaya başlıyor. bir gece arabasına bir pavyon şarkıcısı biniyor. ruh hastası kocasından kaçan bir güneyli kadın. hikâye nasıl güzel kuruluyor.. nasıl güzel çekiliyor.. ve de nasıl güzel oynanıyor..
oyuncuların yeteneklerinin ötesinde, yavuz'un oyuncu yönetimindeki titizliği var. ilkokuldaki çocuklar, kahvedeki öbür müşteriler bile o kadar iyiler ki.. türk filmlerinde baş roller dışındakiler sırıtır genelde. bu filmde yoldan geçenler bile oyuncu sanki.. öylesine..
şener şen bana bir kere daha 'keşke amerika'da doğsaydı' dedirtiyor..
en az dört oscar'ı olmuştu.. bu defa meltem cumbul da harikalar yaratıyor.. süper.. süper bir performans.. sümer tilmaç.. bu nasıl bir oyunculuktur sümer? .. bu nasıl oyunculuktur? .. sümer için baş roller yazılmalı.. şener'i 40 yıl sonra ancak keşfeden yeşilçam sümer'i de bulmalı artık.. adam 'ben sanatçıyım' diye bas bas bağırıyor..
timuçin esen? .. kim bu yahu? .. nerden çıktı? .. türk sinemasının gelecek on yılına adını kazır.. çoktandır aranan jön işte bu.. hem de nasıl yakışıklı.. ama asıl ne büyük oyuncu.. bir oscarlık performans daha.. şener şen'den sahne çalabilen bir delikanlı, düşünebiliyor musunuz? .
film öylesine şirin, öylesine tatlı, öylesine içli, çarpıcı, çekici gelişiyor ki..
tek kelime ile.. muhteşem! .. bu yetmiyor ama yavuz'a.. tüm solcu yönetmenlerin hastalığı yakalıyor sonunda onu da.. ille de toplumsal mesaj verecek..
son 20 dakika bitmez tükenmez tiradlar.. herkes derdini anlatıyor uzun uzun.. film de film olmaktan çıkıyor.. türkiye'nin toplumsal sorunları konulu bir panele, sempozyuma dönüşüyor.. çözüm.. çözüm ne olacak ki..
yavuz ördüğü ağları toparlayamıyor.. hazırladığı en enfes yumaktan çıkmayı başaramıyor.. en kolay, yeşilçam'da yüzyıldır herkesin baş vurduğu kolaya sığınıyor.. herkesin başından beri tahmin ettiği ucuz 'son'a kurtarıcısı diye sarılıyor.. seyircisine en kötü, en olmaması gereken mesajı verdikten sonra bitiriyor, saplantılarına kurban ettiği harika filmini..
kendi filmine kendi elleri ile kıyıyor.. gönül yarası, dünya durdukça duracak bir film olacakken, sıradan finali ile çabuk unutulacaklar arasına adını yazıyor.
..ve ben, solcu, ilerici geçinen bir yönetmenin, bu kadar tutucu, bu kadar gerici bir çözümde boğulmasını anlayamıyorum..
filmi bulamadım yazık..ama senaryoyu buldum bi yerden anladığım kadarıyla gene dehşet bişey yapmış Lynch..Fred ve Rene -evli çift- bi arklarının partisine giderler..aynı gece Fred partideki gizemli adamla tanışır..dialog aşağıdaki gibidir..
A MYSTERY MAN, tall, well-dressed and groomed, older than
Fred, approaches him.
MYSTERY MAN
We've met before, haven't we?
FRED
I don't think so. Where was it that you
think we've met?
MYSTERY MAN
At your house. Don't you remember?
FRED(surprised)
No, no I don't. Are you sure?
MYSTERY MAN
Of course. In fact, I'm there right now.
FRED(incredulous)
What do you mean? You're where rightnow?
MYSTERY MAN
At your house.
FRED
That's absurd.
The Mystery Man reaches into his coat pocket, takes out a
cellular phone and holds it out to Fred.
MYSTERY MAN
Call me.
Fred snickers, like this is a bad joke. The Mystery Man puts
the phone into Fred's hand.
MYSTERY MAN(CON-T)
Dial your number.
Fred hesitates, puzzled.
MYSTERY MAN(CON-T)
Go ahead.
Fred shrugs, laughs, dials his number. We HEAR a pick up as
we stay on FRED'S FACE.
PHONE VOICE OF MYSTERY MAN
I told you I was here.
Fred, still holding the phone, stares at the man standing in
front of him.
FRED
How did you do that?
The Mystery Man points to the phone.
MYSTERY MAN
Ask me.
Fred, mirthful at first, as if it is a party trick of some
kind, suddenly turns serious - it's obvious he's thinking now
of the videotapes. He speaks into the phone.
FRED(angrily)
How did you get into my house?
PHONE VOICE OF MYSTERY MAN
You invited me. It's not my habit to go where I'm not wanted.
Fred looks at the man in front of him, but speaks again into
the phone.
FRED
Who are you?
The man laughs - identical laughs - both over the phone and in person.
PHONE VOICE OF MYSTERY MAN
Give me my phone back.
The man in front of Fred reaches out his hand for the phone.
Fred hears the line go dead, and he slowly passes the phone
back to the Mystery Man who takes it, folds it, and puts it in his pocket.
kara otlar boyadı yüzümü, kara oldum yüzüm kadar ben de.. kara günlerden bir gündü o gün. kara bulutların olduğu bir mevsimde, kara sürüldü yüzüme.. kara suların aktığı derenin yakınında, kara oldu içim.. kara sayfal ...
Jack Nicholson
15.01.2005 - 20:08Guguk Kuşu'ndaki uyunu o kadar şahanedir ki her izlediğimde tüylerim tiken tiken olur..sadece o da deil,Danny De Vito da şahanedir..
filmde McMurphy'nin jestleri bakışları..ztn drama ve gerilim filmlerinde o kadar başarılıdır ki aklıma direk The Shining ve Guguk Kuşu gelir..
12 kez oscara aday olmuş Jack Nicholson..az bile..
6. his
15.01.2005 - 19:046'nın yanına nokta geldiğinde -ncı takısına gerek kalmıyor
ne kadar güzel bişey bu :))
enteresan diyaloglar
15.01.2005 - 14:16tikky bakteriler
- ayyyh gecen gun terliksi berke bana ne dedi biliyomısaaan! ! !
- ne dedi ne dedi?
- ay soyleyemiycaaam igraaancc
- soylesene kizim yaaa lütfaaan
- ay peki peki soyliym; kamcili aysecan, ben bi de o birlikte bolunebilir miymisiz
- inanmıyoraammm...
Düşük Bütçeli Dev Prodüksüyonlar
15.01.2005 - 11:42telefon kulübesi ve..ismini hatırlayamıycam ama film boynca otel odasındaki 3-5 kişinin diyaloglarından,paranoyalarından oluşan bi film vardı..italyan filmi..tek oda..
ring
15.01.2005 - 00:29kuyu fobisi var mı bilmem ama bu filmden sona kuyu gördüm mü beyaz gecelikli bi kızın..neyse..gece gece fena oldum..
bi arkadaşımın evi bahçe manzaralı..tam ortada da bi kuyu var..
bi ara dedim ki ya arkadaşım senin bahçedeki kuyunun ipinin durupdururken aşağıya inmesinden daha kötü ne olabilir?
ne? şey,ipin durup dururken yukarıya tırmanması..suratıma öyle bi bakış attı ki..o hafta anne babasıyla uyumuş..
tori amos
15.01.2005 - 00:15habire cover yapıyor..
man hot tan
14.01.2005 - 23:31vay be hikaye çok tuhaf..
pierre loti
14.01.2005 - 23:13manzarası harika,çayı 1 lira.. -idi-
david lynch
14.01.2005 - 21:33'Anlamlar ve olaylar hakkında konuşmak hoşuma gitmiyor. Bazı şeylerin ne anlama geldiğini pek bilmemek daha iyidir. Çünkü anlam çok öznel bir şeydir ve benim için taşıdığı anlam sizin için taşıdığı anlamdan farklıdır.'
colin farrell
14.01.2005 - 21:18telefon kulübesindeki oyunculuğunu görün..
o endişe..yok böylesi..
ayrıca o filme de çok gülerim..gizli komedi..
nazım hikmet
14.01.2005 - 19:27Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana
Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm...
enteresan diyaloglar
14.01.2005 - 18:53karakterler tamamen sahici..tanıtalım;
gülizar; dominant bi hanfendi,taramalıdan aşağı kalır yanı yok
sadiye; 11 yıl boyunca çocuğu olmamış,fakat tedaviyle 1 aylık hamile bu yüzden de kocasına' şereeff şofbeni açarmısın' diyip aklınca çocuğunun düşme ihtimalini yok eden bi annecik :) aman düşmesin..
yunus; gülizar'ın kocası
şeref; sadiye'nin kocası..
yunus ve şeref iş arkadaşı..dolayısıyle eşleri de ahbap..
sadiye'nin kanaması olur:(güzizar'ı çağırır ve atlarlar taksiyle hastanye..fekat sadiye durumu abartıp heyecanlanır ve hem alttan hem üstten! kaçırır..
taksici-borcunuz 11 milyon..ama abla kustuğu için temizleme parası 20 yi bulur..20 milyon
gülizar-kardeş bak bu hanımın kocası akşam 9'dan sona geliyo..sen bizi aldığın yeri de gördün..di mi gördün..e gelirsin akşam alırsın paranı..şeref abi senin koltuğu da temizler..üstüne bi odun da yersin nası? utanmıyo musn utan utan koskoca adamsın şikayet edicem seni patronuna neydi sizin taksi şirketinin ismi sürüm sürüm süründürücem utanmaz herif gel akşam şeref abiyle anlaşın gel sen gel vıdı vıdı vıdı..
abdülhak hamit
14.01.2005 - 14:54Abdülhak Hamit Tarhan karşıtlıklardan güç alan lirik ve felsefi şiirler yazmış..
süratle nasıl değişti halim?
almaz bunu havsalam,hayalim.
bir şey görürüm mezara benzer..
baktıkça alır,o yare benzer
şeklerle güzar mı eder leyalim,
bir sadme-i inkılaptır bu,
bilmem ki yakın mıdır zevalim?
Steven Spielberg
14.01.2005 - 14:45Filmografi
2003 Memoirs of a Geisha
2002 Catch Me If You Can
2002 Minority Report
2001 Artificial Intelligence: AI
1999 Unfinished Journey
1998 Saving Private Ryan
1997 The Lost World: Jurassic Park
1997 Amistad
1993 Jurassic Park
1993 Schindler's List
1991 Hook
1989 Always
1989 Indiana Jones and the Last Crusade
1987 Empire of the Sun
1985 The Color Purple
1984 Indiana Jones and the Temple of Doom
1983 Twilight Zone: The Movie
1982 Poltergeist
1982 E.T. the Extra-Terrestrial
1981 Raiders of the Lost Ark
1979 1941
1977 Close Encounters of the Third Kind
1975 Jaws
1974 The Sugarland Express
1968 Amblin'
1964 Firelight
1961 Escape to Nowhere
1961 Battle Squad
1959 The Last Gun
En iyi film ve en iyi yönetmen ödülleri de dahil olmak üzere yedi Oscar ödülünün sahibi oldu.
bi
14.01.2005 - 14:19kürtçe 'bi' karşılığı var sanıyorum..
ve görüldüğü üzre 'bir' yazmanın kısa versiyonudur..
ha bi de 'biseksüel'in kısaltılmışı..
gönül yarası
13.01.2005 - 22:17valla hıncal uluç'a katılamiyciim..
zira bi filmde aradığım yegane şey sosyal mesajdır..
onun dışında arabeskmiş film bilmemneymiş geçtim; ordaki duyguya takıldım..
ilk yarıda yanımdaki arkla sürekli hayırsız evlatlardan bahsettk..Aman Allah korusun böyle evlattan diye..biz böle tripler atarken,filmn sonuna doğru dengeleri değiştirdik.. bi ona attık kabahati,bi buna..
dialoglar geliştikçe herşey karıştı :)) şok bi durum ya..
bi de kadınların hala ne istediğini merak eden erkekler varsa de buyrun izleyin..kısmen öğrenin..
turşu
13.01.2005 - 19:45salatalık turşusu -dikenli
havuç turşusu
lahana turşusu
aman yarabbi..
mulholland drive / Mulholland Çıkmazı
13.01.2005 - 12:39bknz. Billy Wilder
bknz. Lezbiyen ilişki
bknz. David Lynch
bknz. Şahane film
bknz. Naomi Watts
bknz. 10 kişi de izlese ayrıı,100 kişi de izlese ayrıı sonuç
bknz. Coorandoo şarkısı..
bknz. ürkünç
çok iyi..
Oyunculuk
13.01.2005 - 11:42..görmek istersen Şener Şen ve Haluk Bilginer..
gönül yarası
13.01.2005 - 10:40hıncal uluç şöyle yazmış;
yavuz, yavuz'a nasıl kıymış..
türk sineması gene muhteşem bir filme sahip olacaktı, eşkıya'dan sonra.. bir kilometre taşı daha konacaktı, bir unutulmaz filmle. eğer yavuz'un yavuzluğu tutmasaymış.. eğer takıntılarından hiç değilse bu film için kurtulabilseymiş..
eğer insanların sinemaya film seyretmek için gittiklerini bilebilseymiş.. film seyretmek için.. arka arkaya tokatlar yemek, bitmez tükenmez mesajlarla dolu toplumsal tiradları ders gibi dinlemek için değil..
filme harika başlıyorsun.. her şey ama her şey nasıl mükemmel, nasıl kusursuz gidiyor.. 'bundan iyisi artık olmaz' demeye hazırlanıyorsun.. ve gümmm.. film son on dakikada tepe taklak gidiyor..
türkiye'nin toplumsal gerçekleri var ya.. çözümsüzlükler var ya.. çözümsüzlüğün tek çözümü var ya.. seyircinin başından beri bildiği, hissettiği, hiçbir sürpriz, hiçbir yenilik taşımayan, tipik yeşilçam filmi çözümü.. en kolay, en klişe, en ezberlenmiş, en zavallı çözüm.. aslında çözümsüzlük..
insanı umutsuzluğa, insanı bunalımlara götüren 'bu ülkede yaşıyorsun, kaderin bu.. ne yaparsan yap' diyen acımasız bir karamsarlığı 'memleketin değişmez gerçeği' diye sunma..
insanın kendi elleri ile yarattığı bir harikayı, gene kendi elleri ile boğazlaması..
eğer film, güneye giden otobüsün kapısında meltem, kurumuş karanfili şener'in eline koyarken bitseydi, gönül yarası, türk sinemasının gelmiş geçmiş en güzel filmlerinden biri, belki de birincisi olurdu..
o ana kadar her şey olağanüstü bir güzellikler dizisiydi çünkü.. film tatlı ekşi çin sosları gibi, buruk bir komedi havasında enfes sürüyordu..
çok güzel bir hikâye yazmıştı yavuz turgul..
solcu ve idealist öğretmen emekli olunca, yıllar sonra istanbul kenar mahallesindeki evine dönüyor, birkaç kuruş kazanmak için de çocukluk arkadaşının taksisinde çalışmaya başlıyor. bir gece arabasına bir pavyon şarkıcısı biniyor. ruh hastası kocasından kaçan bir güneyli kadın. hikâye nasıl güzel kuruluyor.. nasıl güzel çekiliyor.. ve de nasıl güzel oynanıyor..
oyuncuların yeteneklerinin ötesinde, yavuz'un oyuncu yönetimindeki titizliği var. ilkokuldaki çocuklar, kahvedeki öbür müşteriler bile o kadar iyiler ki.. türk filmlerinde baş roller dışındakiler sırıtır genelde. bu filmde yoldan geçenler bile oyuncu sanki.. öylesine..
şener şen bana bir kere daha 'keşke amerika'da doğsaydı' dedirtiyor..
en az dört oscar'ı olmuştu.. bu defa meltem cumbul da harikalar yaratıyor.. süper.. süper bir performans.. sümer tilmaç.. bu nasıl bir oyunculuktur sümer? .. bu nasıl oyunculuktur? .. sümer için baş roller yazılmalı.. şener'i 40 yıl sonra ancak keşfeden yeşilçam sümer'i de bulmalı artık.. adam 'ben sanatçıyım' diye bas bas bağırıyor..
timuçin esen? .. kim bu yahu? .. nerden çıktı? .. türk sinemasının gelecek on yılına adını kazır.. çoktandır aranan jön işte bu.. hem de nasıl yakışıklı.. ama asıl ne büyük oyuncu.. bir oscarlık performans daha.. şener şen'den sahne çalabilen bir delikanlı, düşünebiliyor musunuz? .
film öylesine şirin, öylesine tatlı, öylesine içli, çarpıcı, çekici gelişiyor ki..
tek kelime ile.. muhteşem! .. bu yetmiyor ama yavuz'a.. tüm solcu yönetmenlerin hastalığı yakalıyor sonunda onu da.. ille de toplumsal mesaj verecek..
son 20 dakika bitmez tükenmez tiradlar.. herkes derdini anlatıyor uzun uzun.. film de film olmaktan çıkıyor.. türkiye'nin toplumsal sorunları konulu bir panele, sempozyuma dönüşüyor.. çözüm.. çözüm ne olacak ki..
yavuz ördüğü ağları toparlayamıyor.. hazırladığı en enfes yumaktan çıkmayı başaramıyor.. en kolay, yeşilçam'da yüzyıldır herkesin baş vurduğu kolaya sığınıyor.. herkesin başından beri tahmin ettiği ucuz 'son'a kurtarıcısı diye sarılıyor.. seyircisine en kötü, en olmaması gereken mesajı verdikten sonra bitiriyor, saplantılarına kurban ettiği harika filmini..
kendi filmine kendi elleri ile kıyıyor.. gönül yarası, dünya durdukça duracak bir film olacakken, sıradan finali ile çabuk unutulacaklar arasına adını yazıyor.
..ve ben, solcu, ilerici geçinen bir yönetmenin, bu kadar tutucu, bu kadar gerici bir çözümde boğulmasını anlayamıyorum..
sevgili
13.01.2005 - 09:57herşey sevgilidir ve aşık ise bir perdedir,
sevgili canlıdır,seven ise ölüdür.
aşka karşı duygusuz kalan bir insan,
kanatsız bir kuş gibi kalır,inan.
(Mesnevi 1/29-30)
üzerinde güneş batmayan imparatorluk
12.01.2005 - 23:04dünyanın heryerinde sömürgesi olan..
enteresan diyaloglar
12.01.2005 - 21:59Sinem; ben sana dedim dedim,demedim mi dedim?
Semra Hanım; bana 'dedim dedim demedim mi dedim' deme! ..
Lost Highway / Kayıp Otoban
12.01.2005 - 21:43filmi bulamadım yazık..ama senaryoyu buldum bi yerden anladığım kadarıyla gene dehşet bişey yapmış Lynch..Fred ve Rene -evli çift- bi arklarının partisine giderler..aynı gece Fred partideki gizemli adamla tanışır..dialog aşağıdaki gibidir..
A MYSTERY MAN, tall, well-dressed and groomed, older than
Fred, approaches him.
MYSTERY MAN
We've met before, haven't we?
FRED
I don't think so. Where was it that you
think we've met?
MYSTERY MAN
At your house. Don't you remember?
FRED(surprised)
No, no I don't. Are you sure?
MYSTERY MAN
Of course. In fact, I'm there right now.
FRED(incredulous)
What do you mean? You're where rightnow?
MYSTERY MAN
At your house.
FRED
That's absurd.
The Mystery Man reaches into his coat pocket, takes out a
cellular phone and holds it out to Fred.
MYSTERY MAN
Call me.
Fred snickers, like this is a bad joke. The Mystery Man puts
the phone into Fred's hand.
MYSTERY MAN(CON-T)
Dial your number.
Fred hesitates, puzzled.
MYSTERY MAN(CON-T)
Go ahead.
Fred shrugs, laughs, dials his number. We HEAR a pick up as
we stay on FRED'S FACE.
PHONE VOICE OF MYSTERY MAN
I told you I was here.
Fred, still holding the phone, stares at the man standing in
front of him.
FRED
How did you do that?
The Mystery Man points to the phone.
MYSTERY MAN
Ask me.
Fred, mirthful at first, as if it is a party trick of some
kind, suddenly turns serious - it's obvious he's thinking now
of the videotapes. He speaks into the phone.
FRED(angrily)
How did you get into my house?
PHONE VOICE OF MYSTERY MAN
You invited me. It's not my habit to go where I'm not wanted.
Fred looks at the man in front of him, but speaks again into
the phone.
FRED
Who are you?
The man laughs - identical laughs - both over the phone and in person.
PHONE VOICE OF MYSTERY MAN
Give me my phone back.
The man in front of Fred reaches out his hand for the phone.
Fred hears the line go dead, and he slowly passes the phone
back to the Mystery Man who takes it, folds it, and puts it in his pocket.
MYSTERY MAN
It's been a pleasure talking to you.
Toplam 942 mesaj bulundu