Aylin Aslım Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Anto ...

  • ertelemek

    27.08.2004 - 12:07

    Sevgileri yarınlara bıraktınız
    Çekingen, tutuk, saygılı.
    Bütün yakınlarınız
    Sizi yanlış tanıdı.

    Bitmeyen işler yüzünden
    (Siz böyle olsun istemezdini)
    Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi
    Kalbinizi dolduran duygular
    Kalbinizde kaldı.

    Siz geniş zamanlar umuyordunuz
    Çirkindi dar vakitlerde sevgiyi söylemek.
    Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
    Geçeceği aklınıza gelmezdi.

    Gizli Bahçenizde
    Açan çiçekler,
    Gecelerde va yalnız.
    Vermeye az buldunuz
    Yahut vakit olmadı

    Behçet Necatigil

  • kızılderili

    25.08.2004 - 20:34

    Kızılderililer ölülerini ağaçların dallarına tahtalarla yerleştirirler ve terkederlerdi. Yeraltı mezarlarında ise mezartaşlarına çeşitli hayvan figürleri, resimler yaparlardı.

  • fikret kızılok

    25.08.2004 - 20:18

    seni çok özlüyoruz...

  • fikret kızılok

    25.08.2004 - 20:17

    1946 yılında İstanbul'da doğdu. Müziğe 1954 yılında Galatasaray Lisesi İlkokul Bölümünde eğitimini sürdürürken akordiyon çalarak başladı. Kırmızı renkli bu ilk enstrümanı ile aynı yıl Taksim Belediye Gazinosunda okul arkadaşları ile birlikte ilk konserini verdi. Konserde çaldıkları 'Tamzara' Kızılok'un ilk konser hiti oldu.

    1960 yılında aynı okulun lise bölümüne başlayan Kızılok aynı yıl gitara geçiş yaptı. 1963-65 yıllarında Cahit Oben 4 ile çalıştı.Bu dönemde grup ile biri Altın Mikrofon yapımı olmak üzere üç 45lik plak yaptı. İlk bestelerinden biri olan Hereke'yi Cahit Oben Diskofon plaklarına okudu. Oben ile çalıştığı dönemde plaklara yansımasa da Füsun Önal grubun bir başka solisti idi. 1965-66 Veliahtlar adlı grubunu kuran Kızılok bu grup ile 1966 yılında ilk ve son solo EPsini kaydetti. İlk plağında ise tek başına çaldı ve söyledi. 1967-68 döneminde Dişçilik Fakültesine girişiyle birlikte müzik kariyerini bir süre askıya aldı. 1969 yılında ise kısa bir dönem Kaygısızlara katılarak Barış Manço'ya eşlik etti. Bu dönemde Kızılok'un katıldığı bir sessionda önceden kendisinin kaydettiği Ay Osman şarkısını bu kez Manço banda okudu. Bu bant 1971 yılında Manço'nun izni alınmaksızın yayınlandı.

    1969 yılında çıktığı bir gezide yolu Sivas'a düştü ve Aşık Veysel ile tanıştı. Bu tanışma sazı eline almasıyla sonuçlandı.(Veysel’n ölümünde sazını kırıncaya kadar) . Fikret Kızılok, ismini ilk duyurduğu 45’lik olan Uzun İnce Bir Yoldayım-Benim Aşkım Beni Geçti ile aynı dönemde Esin Afşar ve Hümeyra'nın oluşturduğu kadın folkçular cephesine, kalıcı olacağını hissettiren bir erkek figür olarak girdi. Beat gitaristliğinden saza evrilme, bu plaktan sonra hazırladığı Yumma Gözün Kör Gibi ile daha radikal bir çıkış şeklinde kendini gösterdi. Anadolunun doğal müziğine dönme güdüsü, bu plakta perküsyon olarak çakıl taşlarının kullanılması ile somutlaştı.

    Köklere dönme güdüsü ile başta daha az enstrümanla yalın bir duruş oluşturan Kızılok folktan giderek anadolu rock’a(Bacın Önde Ben Arkada) daha sonra da progresif rock’a (Aşkın Olmadığı Yerde) uzanan bir çizgiyi takip etti. Popüler müzik şarkıcısı olarak kariyerine 1976 yılında Biz Yanarız-Sen Bir Ceylan Olsan plağı ile son veren Kızılok; 1986 yılına kadar yayınlanmayacak olan Bülent Ecevit'in Türk Yunan Dostluk Şarkısını besteleyerek politik müzik yapacağını açıkladı. 1977 yılında ise 70'lerin başında gerçekleştirdiği müzik concrete denemelerini Not Defterimden adı ile Hey plaktan yayınlattı.

    Varşova'da 3 ödül kazanmasının ötesinde Türkiye'nin ilk elektronik müzik uzunçaları olma özelliği taşıyan bu plak satılmadı ve Kızılok altın bileziği olan diş hekimliğine döndü.

    1983 yılında müziğe döndüğünde ise şarkı yazarlığı vasfının en kristalize olmuş formu olan Zaman Zaman longplayini yayınladı.Bu plakta çoğunlukla söz ve müziği ile kendine ait olan çalışmalarla anadolu pop bağlamının dışında yerli besteciliğin nasıl yapılabileceğini gösterdi. Böylelikle karşı olduğunu belirttiği Gencebay serbest çalışmalarının ticari baskılardan arındırılmış bir formu Zaman Zaman'da ete kemiğe büründü. Öyle ki albümde yer alan Sevda Çiçeği ile Gencebay’ın Tanrıya Feryat şarkısının birbirine benzerliği iki sanatçı arasında polemik unsuru oldu. Düğümü çözen ise Kızılok’un şarkının bir bektaşi nefesi olduğu yönündeki açıklaması oldu.
    1983 sonrası kendisi gibi profesyonel müzik yaşamından kopmuş olan Bülent Ortaçgil ile Çekirdek Sanat Merkezini kurdu. Ortaçgil ile biri underground olmak üzere yayınladığı iki kasedin yanısıra kurum bünyesinde konser veren müzisyenlerin demolarını da yayınladı. Bu kasetler arasında ilk akla gelenler Şenol Filiz ve Birol Yayla (sonrada Yansımalar adını aldılar) ve Neşat Ruacan, Oğuz Durukan ve Selim Selçuk'un kayıtlarıdır. Ayrıca Türkiye'de bulunan Amerikalı bir blues müzisyeni için yapılmış bir demo kaset de bulunmaktadır. Ayrıca Kızılok ve Ortaçgil'in çocuklar için besteledikleri eserler kaydedilmiş ama TRT'de Cumartesiden Cumartesiye adlı çocuk programı haricinde yayınlamamıştır. Bu kayıtlar arasında yer alan Anlatabilsem Gülay'ın albümünde de yer almıştır.

    Çekirdek Sanatevi dönemi ne var ki çok uzun sürmedi. Böylelikle hem Kızılok hem de Ortaçgil popüler müzik piyasasına ilkelerini koruyarak döndüler.1990 yılında Kızılok Yana Yana adlı solo albümünü yaptı. Bu albüm politik mizahi rock simülasyonu Why High One Why” ve 80'ler artığı kuşağın romantik hiti “Bu Kalp Seni Unutur Mu? ”yu da de bünyesinde barındırıyordu. Öte yandan Kızılok'un olgunluk yaşının damgasını vurduğu 'İnişlerim Çıkışlarım' albümün mihenk noktasıydı.

    1992'yi devirmek üzereyken Kızılok apar topar yeniden raflarda yerini aldı. Milletvekili seçimine yetiştirilmek için aceleye getirilmiş pek çok güzel şarkının bulduğu Olmuyo Olmuyo yayınlandı. Ancak bu kez gerçekten olmamıştı. Albüm, Olmuyo Olmuyo ve Olanlar Olmuş ve Çekirdek döneminden Entellektüel, Liberal Alaturka ve Ninni gibi politik besteler ile Düşler, Aklımda Sen gibi Kızılok'un içsel yolculuğunun ürünü şarkılarla dengeli bir albüm olabilecekken düdük sesli kötü synthe tınılarıyla heba edilmiş güzel bir proje olarak kaldı.

    1995 yılında ise bu kez iki ayrı albüm ile karşımızdaydı Kızılok. Yadigar albümü nasıl kalp kriz geçirmiş, anjiyosunu olmuş bir Kızılok'un içe dönük albümü ise Demirbaş da politik hicivin en haşarı projelerinden biriydi. Deniz Som'un Vaziyetleri ile Fikret Kızılok'un kasedi bir arada piyasaya sürülerek ülkemizin ilk kaset-kitabı oldu. Bu iki albüm özlediğimiz Kızılok tınısını temsil etmesine rağmen yankısını zamanında bulamadı. Sağlık sorunları ve insanların tuhaf halleri Kızılok'un içine kapanmasına; özellikle de Zülfü ile Ajda'ya ayna tuttuğu şarkı ve çıkışlarında bizim 'huysuz ihtiyarımız'(Murat Meriç'in deyimiyle) olmasına neden oldu.

    Bu dönemde halkla ilişkilerini pek sıkı tutmasa da Uğur Mumcu'nun Gözlem köşesinde yayınladığı 'Sesleniş' adlı yazısını senfonik şiir haline getirmekten geri durmadı. (Eserin bir bölümünü 1993 yılında Show TV tarafından düzenlenen 25 yıl 25 şarkı adlı gece kapsamında Kızılok'u temsilen Derya Baykal yorumlamıştı.)

    1997 yılında ise 28 Şubat'ın kendini hissettirdiği yaz aylarında bir başka senfonik şiir çalışması olan Mustafa Kemal-Bir Devrimcinin Güncesi yayınlandı. Kitapçık ile birlikte piyasaya çıkan bu albümün, ideolojik vurguları bir yana, dramatik yapısıyla gayet güçlü bir Kızılok eserine işaret etmesine rağmen düzenleme anlamında gereğinden fazla sade olması 28 Şubat rüzgarında Atatürk rozeti niyetine tüketilmesine neden oldu.

    Kızılok'un popüler müzik ile son randevuları yorumcu sıfatıyla değil bestekar vasfıyla oldu. Bu randevulardan ilki MFÖ tarafından seslendirilen 'Sakın Gelme', diğeri ise Sertab Erener tarafından seslendirilen Kumsalda idi. 1984 yılında Çekirdek'te çaldığı Egoist Kumsal (Aklımda Hep Sen Varsın) ile aynı konsepte sahip olup söz ve beste olarak tamamen farklı olan Kumsal'da şarkısının özgün hali 2002 yılında Kızılok'un ölümü sonrası Sony Müzik'in yayınladığı gibi Fransızcadır ve ismi de Plage Egoiste'dir.

    Kızılok’un dünya macerası, 2001 yılında Emel Büyükburç ile aynı gün içerisinde sona erdi. Yağmurun “Fikret, Fikret” diye yağması için dua eden arkadaşı da Şubat 2004'te onun yanında yerini aldı. Böylece dörtken bir kaldılar ve biz hala yalnızız.

  • deniz

    25.08.2004 - 18:24

    Yalnızlığın doyasıya yaşandığı güzel mavi... Yüzerek kıyıdan geri dönememek arzusuyla uzaklaştıkça içte duyulan huzur, geride bırakılanlara gülümseme...
    Minik, bakir sahil kasabası olmalı barınağım... Sadece deniz ve......

  • öğrenci evinde yaşamak

    25.08.2004 - 17:26

    eski güzel günler...
    Zeytinli çokokrem günleri...
    iptidayi şartlarda yaşandığından kurabiye ile turşunun yendiği dönemler...
    Gece yarısı güzel uykudan uyanıp, münasebetsiz arkadaşları ağırlamak...
    Makarna dediğin anda bile midenin bulanması...
    Meraklı ve hakkımızda herşeyi bilen (nasıl olduğunu hala anlamıyorum) komşularımız...
    Büyükannelerin gelişi...
    Memleketten gelecek diğer ev ferdinin özleminden ziyade getireceğe güzel ev yemeğine duyulan özlem...
    Sabaha kadar ders çalışmalar...
    Sabah kadar oturup gülmeler gülüşmeler...
    Tatlı bir gülümseme yüzümüze asılıp kalan...

  • dört

    25.08.2004 - 09:07

    Kördüğüm çember dört duvar
    Can bıkar can uçar
    Boş kalır o hanlar saraylar

  • ağır roman

    24.08.2004 - 12:17

    Ağır roman.... Kolera hikayesi.... Bir vurgun bu sevda.... etkileyici....

  • jim morrison

    24.08.2004 - 10:35

    dün akşam beraberdik, ama çok çabuk gittin...

  • bekleyiş

    24.08.2004 - 09:46

    Zamanın durması durumu. Bunun berberinde çoktan kanıksanması gereken, ancak hergün öncekinden daha yoğun duyumsanan özlem. Özlemin yarattığı sıkıntı, sıkıntının doğurduğu belirsizlik... KAOS

  • kızılderili

    23.08.2004 - 15:41

    1854 yılında Kızılderili Şefi Seattle tarafından halkının topraklarını satmasının istenmesi üzerine bir cevap olarak yazılmıştır.

    Kızkardeşlerimiz.,


    'Beyaz adamın ölüleri yıldızlar arasında yürümeye gittiklerinde,doğdukları ülkeyi unuturlar.Bizim ölülerimiz bu güzel dünyayı asla unutmazlar.Çünkü O Kızılderilinin Anasıdır.Biz Dünyanın parçasıyız ve o da bizim parçamız.Güzel Kokan çiçekler bizim kızkardeşlerimizdir; geyik, at, büyük kartal, Bunlarsa bizim erkek kardeşlerimiz, Kayalık tepeler,çayırlardaki ıslaklık, tayın vücut ısısı ve adam,hepsi aynı aileye aittir.

    Öyleyse,Washington'daki büyük şef toprağımızı almak isteyince bizden çok şey istiyor.
    Büyük şef bize rahatça yaşayabileceğimiz bir yer ayıracağını söylüyor.O bizim babamız ve biz de onun çocukları olacağız.Öyleyse, toprağımızı alma teklifinizi düşüneceğiz,ama bu kolay olmıyacak.Çünkü bu toprak bizim için kutsaldır.Dereler ve nehirlerden akan,parıldayan sular,sadece su değil ama atalarımızın kanlarıdır.Eğer size toprak satarsak,onun kutsal olduğunu hatırlamalısınız ve çocuklarınıza da onun kutsal olduğunu öğretmelisiniz.Göllerin berrak suyundaki her hayali yansıma, halkımın yaşamından olaylar ve anılar anlatır.Suyun mırıltısı babamın babasının sesidir.

    Nehirler erkek kardeşlerimizdir,susuzluğumuzu giderirler,nehirler kanolarımızı taşırlar ve çocuklarımızı beslerler.Eğer size toprağımızı satarsak, hatırlamalısınız ve çocuklarınıza öğretmelisiniz ki nehirler bizim kardeşlerimizdir ve sizin de; bundan dolayı nehirlere herhangi bir kardeşe göstereceğiniz kibarlığı göstermelisiniz.

    Kızılderili her zaman ilerleyen beyaz adam önünde geri çekilmiştir.Dağlardaki sisin sabah güneşi önünde kaçışı gibi.
    Ama babalarımızın külleri kutsaldır.Mezarları kutsal topraklardır ve bu tepeler,ağaçlar,dünyanın bu parçası bize sunulmuştur.Beyaz adamın bizim adetlerimizi anlamadığını biliyoruz.Toprağın bir parçası diğeriyle aynı onun için, Çünkü gece gelip topraktan ihtiyacı olanı alıp giden bir yabancıdır o.

    Dünya onun kardeşi değil,ama düşmanıdır ve onu fethetti mi ilerlemeye devam eder.Babalarının mezarlarını geride bırakır ve aldırmaz.Çocuklarından dünyayı kaçırır.Aldırmaz.Babalarının mezarları ve çocuklarının hakları unutulmuştur.Annesi dünyaya ve kardeşi göğe, satın alınan,yağma edilen, koyunlar ya da parlak boncuklar gibi değişi
    len birer malmış gibi davranır, iştahı dünyayı yiyip bitirecek ve geride sadece bir çöl bırakacaktır.

    Bilmiyorum bizim yollarımız sizinkilerden farklı.Sizin şehirlerinizin görünümü Kızılderili'nin gözlerine acı verir.Ama bu belki de kızılderili vahşi olduğu ve anlamadığındandır.

    Beyaz adamların şehirlerinde sakin yer yoktur.Baharda yaprakların açılışını ya da böceklerin kanat vuruşlarını duyacak yer yoktur.Ama bu belki de vahşi olduğumdan ve anlamadığımdandır.İnsan eğer bir kuşun yalnız ağlayışını veya su birikintisi etrafında tartışan kurbağaların seslerini duymazsa hayatın anlamı nedir? Bir Kızılderili'yim ve anlamam.Kızılderili su birikintisi üzerine vuran rüzgarın yumuşak sesini ve yağmurun temizlediği ya da çamın koku verdiği rüzgarın kokusunu yeğler.

    Değerli Hava

    Hava Kızılderili için değerlidir.Çünkü her şey aynı nefesi paylaşır. Hayvanlar, ağaç, adam, hepsi aynı nefesi paylaşır.Nefes aldığı hava,beyaz adamın dikkatini çekmiyor gibi.Pek çok günden sonra ölen adam gibi kötü kokuyla uyumuş,ama eğer size toprağımızı satarsak,havanın bizim için değerli olduğunu hatırlamalısınız.Çünkü hava, sağladığı tüm yaşama aynı ruhu taşır.
    BüyükBabamıza ilk nefes veren rüzgar,onun soluğunu da kabul edendir ve rüzgar çocuklarımıza yaşam ruhunu da vermelidir ve eğer size toprağımızı satarsak,onu, beyaz adamın bile gidip çayırın çiçeklerinin tat verdiği rüzgarı tadabileceği bir yer olarak,ayrı ve kutsal tutmalısınız.

    Ve toprağımızı alma teklifinizi düşüneceğiz.Eğer kabul etmeye karar verirsek bir şart koyacağım: beyaz adam bu toprağın hayvanlarına kardeşleri gibi davranacak.

    Ben vahşiyim ve başka bir yoldan anlamam.Çayırlarda yürüyen binlerce bufalo gördüm.Beyaz adamın geçen trenden
    vurup,bıraktığı.Ben vahşiyim ve dumanlı demir atın, bizim sadece canlı kalmak için öldürdüğümüz bufalodan nasıl daha önemli olabildiğini anlamıyorum.

    Hayvanlar olmadan insan nedir? Eğer bütün hayvanlar bitse,insan,ruhun büyük yalnızlığından ölürdü.Çünkü hayvanlara ne olursa,insanlara da aynısı olur,kısa süre içinde. Her şey birbirine bağlıdır.

    Ayakları altındaki toprağın Büyükbabalarımızın külleri olduğunu çocuklarınıza öğretmelisiniz.Böylece toprağa saygı duyarlar.Çocuklarınıza, toprağın akrabalarınızın yaşamları ile dolu olduğunu söyleyin.Çocuklarınıza bizim çocuklarımıza öğrettiğimizi öğretin. Dünya Annenizdir.Dünyaya ne olursa, dünyanın oğullarına da aynısı olur. Eğer insanlar yere tükürürse kendi üzerlerine tükürürler.

    Bunu biliyoruz biz.Dünya insana ait değildir.İnsan dünyanındır.Bunu biliyoruz biz.Bütün her şey bir aileyi bağlayan kan gibi birbirine bağlıdır.

    Dünyaya ne olursa dünyanın oğullarına da o olur.Hayat ağını insan örmedi, o sadece bir lif onun içinde.Ağa ne yaparsa kendine yapar.

    Dalgalar gibi.

    Ama halkım için ayrılan bölgeye gitme teklifinizi düşüneceğiz.Sizden ayrı ve barış içinde yaşayacağız.Geri kalan günlerimizi nerede geçirdiğimiz çok az önemli.Çocuklarımız Babalarının yenilgiyle aşağılandığını gördüler.Savaşçılarımız utanç duydu ve yenilgiden sonra günlerini aylaklık etmek ve vücutlarını tatlı yiyecekler ve sert içkilerle kirletmekle harcıyorlar.Kalan günlerimizi nerede geçirdiğimiz önemli değil. Çok değiller.

    Birkaç saat,birkaç kış ve bu dünyada bir zamanlar yaşamış büyük kavimlerin veya şimdi ufak topluluklar halinde ormanda dolaşanların çocukları da kalmayacak.Bir zamanlar sizinkiler gibi güçlü ve umutlu olanların mezarlarında yas tutmak için. Ama niçin halkım geçip gidiyor diye yas tutayım? Kavimleri insan yapar.O kadar. İnsanlar gelir ve gider.Denizin dalgaları gibi.

    Tanrısı kendisiyle arkadaş gibi konuşan ve yürüyen beyaz adam bile bu ortak kaderden ayrı tutulamaz.

    Hepimiz kardeş de olabiliriz. Göreceğiz. Bildiğim bir şey var ki,beyaz adam belki bir gün keşfeder. Tanrımız aynı Tanrı
    Şimdi sizin bizim toprağımıza sahip olmak istediğiniz gibi ona da sahip olduğunuzu düşünebilirsiniz.Ama olamazsınız.
    O, insanın Tanrı'sı ve şevkati Kızılderili için de beyaz adam için de aynı.Bu dünya onun için değerli ve dünyaya zara vermek onun Yaratıcısını küçümsemektir. Beyazlar da geçip gidecek.Belki bütün diğer kavimlerden önce. Yatağına
    pislik yığmaya devam et,bir gece kendi pisliğinde boğulacaksın.

    Ama yok oluşunda,seni bu topraklara getiren ve özel bir nedenle sana bu toprak ve Kızılderili üzerine hakimiyet veren Tanrı'nın gücüyle yakılmış olarak parlayacaksın.Bu son,bize bir sır.Çünkü biz bufalolar katlediğildiğinde,vahşi atlar ehlileştirildiğinde,ormanın gizli köşeleri pek çok insanın kokusuyla dolduğunda ve diri tepelerin görünümü konuşan tellerle lekelendiğinde anlamıyoruz. Çalılık nerede? Gitmiş! ve kıvrak taylarla av hayvanlarına elveda demek nedir? Yaşamın sonu ve yaşamaya çalışmanın başlangıcı.

    Öyleyse, toprağımızı alma teklifinizi düşüneceğiz.Kabul edersek,bu vadettiğiniz ayrılan bölge için olacak. Orada belki kalan kısa günlerimizi dilediğimizce yaşayabiliriz.Bu dünyadan en son Kızılderili de yok olduğunda ve anası sadece çayırlar üzerinde hareket eden bir bulutken,bu kıyılar ve ormanlar hala halkımızın ruhunu muhafaza edecekler.Çünkü halkım bu dünyayı, yeni doğanın annesinin yürek atışını sevdiği gibi sever.Öyleyse,eğer toprağımızı satarsak, onu bizim sevdiğimiz gibi sevin. Onunla bizim ilgilendiğimiz gibi ilgilenin. Diyarın anısını onu aldığınızdaki gibi saklayın ve bütün gücünüzle,bütün aklınızla,bütün kalbinizle onu çocuklarınız için koruyun ve sevin. Tanrının hepimizi sevdiği gibi.

    Bildiğimiz bir şey var.Tanrımız aynı Tanrı.Bu dünya onun için değerli. Beyaz adam bile bu ortak kaderden ayrı tutulamaz. Bütün bunlardan sonra,kardeş de olabiliriz.

    GÖRECEĞİZ '

  • kızılderililer

    23.08.2004 - 15:21

    Birkaç kızılderili atasözü

    * Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece ikimiz eşit oluruz. (Ute Kabilesi)

    * Ölüler güç ve bilgilerini beraberinde götürmez, yasayanlara ilave eder. (Hopi Kabilesi)

    * Düşmanımı cesur ve kuvvetli yap! Eğer onu yenersem utanç duymayayım. (Apache Kabilesi)

    * Şeytan hakkında konuşmayın.Gençlerin kalbinde merak uyandırır. (Siyu Kabilesi)

    * Bir kere 'Al sunu' demek, iki kere 'Ben vereceğim' demekten iyidir. (Kabilesi bilinmiyor) * Su gibi olmalıyız. Her şeyden aşağıda, ama kayadan bile kuvvetli. (Siyu Kabilesi)

    * Bir başkasının kabahati hakkında konuşmadan önce daima kendi makoseninin içine bak (Sauk Kabilesi)

    * Bir düşman çok, yüz dost azdır. (Hopi Kabilesi)

    * Kehanet, muhtemel bir olayı kesin bir bakış ile görmekten başka şey değildir. Hava ya bulutlu olacaktır, ya da güneş açacaktır. (Cherokee Kabilesi)

    * Komşun hakkında hüküm vermeden önce, iki ay onun makosenleriyle yürü! (Cheyenne Kabilesi)

    * Doğum yapan her şey dişidir. Kadınların ezelden beri bildiği kainatın dengelerini erkekler de anlamaya başladıkları zaman, dünya daha iyi bir dünya olmak üzere değişmeye başlamış olacaktır. (Mohawk Kabilesi)

    * Unutmayın çocuklarınız sizin değildir. Onu yaratıcıdan ödünç aldınız. (Mohawk Kabilesi)

    * Günümüzde insanlar bilgiyi arar oldu, hikmeti değil. Halbuki bilgi mazidir, hikmet ise istikbal (Lumbee Kabilesi)

    * Aşkı tanıdığında, yaratıcıyı da tanırsın. (Fox Kabilesi)

    * Allah'ın kelimeleri meşe yaprağı gibi sararıp düşmez; çam yaprağı gibi ilelebet yeşil kalır. (Mohawk Kabilesi)

  • stephen w. hawking

    20.08.2004 - 13:09

    Zig Zag üyesi...

  • bertolt brecht

    20.08.2004 - 13:00

    DUYUMSADIĞIN HER ŞEYE

    Duyumsadığın her şeye
    En küçük önemi ver

    Söylemişti sensiz yaşayamacağını
    Unutma bunu, yeniden rastlarsan ona
    Tanıyacaktır seni.

    Bana bir iyilik yap, bu kadar çok sevme beni.

    Son sevildiğimde
    Duymamıştım en küçük bir sevinç bile.

    B.Brecht

  • Büyük Ortadoğu Projesi (bop)

    19.08.2004 - 21:34

    Ortadoğuda bulunan daha gün yüzüne çıkarılmamış yeraltı zenginliklerinin, demokrasi adı altında abd ve israilin (asılnda bu ikiliye ingiltere'yi de dahil edebiliriz) kendi toplumlarının huzuru ve refahı için diğer toplumların huzurunu kaçırarak ve kan dökerek ve yarak ve yıkarak kendi menfaatleri doğrultusunda ele geçirmeleri...

  • düş sokağı sakinleri

    19.08.2004 - 21:20

    Duyumsamaları en güzel tınılarla anlamlıca, yüreklice biraz acıtarak, biraz gülümseterek yaşatan ve biraz da o sokağın sakinleri olmamızı sağlayan cesur yürekler...

  • dostoyevski

    17.08.2004 - 12:13

    Zig Zag üyesi...

  • gül

    16.08.2004 - 12:39

    Kibirlidir gül. Güzelliği ve kokusu ile büyüler ve sonra canını acıtır...

  • palyaço

    12.08.2004 - 10:21

    çocukluğuma giderim. O dev çadırın içinde sadece palyaçoyu arardım... hüzünlensemde onları gördüğümde severim palyaçoları...

  • kedi

    10.08.2004 - 18:16

    ürpertir..........

  • baba

    10.08.2004 - 14:16

    sevgili arkadaşım
    beni anlayan
    şakacı
    sert
    güzel insan
    ÖZLEDİM seni gelsene...

  • abla

    10.08.2004 - 14:13

    en sevgili torun
    annemle babamın büyük kızı
    yeğenlerimin annesi
    derin özlem...

  • ölüm

    10.08.2004 - 13:50

    boyut değiştirmek... özlem... hepsi bu...

  • bertolt brecht

    10.08.2004 - 13:36

    bulunanı kaybettiren, kaybedileni ellerine bırakan... önünde saygıyla eğiliyorum...

Toplam 342 mesaj bulundu