Kaçıp kaçıp sığındığımız o yaslı evdi hep gözyaşı loşluğunda, yarım sıcaklıkta,... kırgın perdeler, unutkan masamız, uzak sahillerde çekilmiş fotoğraflarımızdan hep mahçup bir sevgi taşardı.
Hep o saatlerde yaşamaktan ölürüz diye korkardık. Akşamın ıstıraplı eşiğini geçtikten sonra mutfağa giderdi, çay yapmaya çay yarım kalırdı, gider içeri ölesiye sevişirdik...
O yaslı evden günlerce dışarı çıkmazdık kaç gün, kaç ölüm, kaç öykü tükenip biterdi ellerimizde.
Bir gün gelir o yaslı ev bize dar gelirdi unutulmuş istasyonlara giderdik, ayrı ayrı bizim gibi insanların yazdığı öyküleri okurduk, yüreklerimiz bir hüzün oyuncağıydı sanki, olmadık şeylere ağlardık.
Dokunaklı bir filmin sonu gibiydi hayatımız tekrar, tekrar, acıya doyana dek
neler neler bağışladık hayatımıza bir truva atı gibi giren ve gönül bahçemizi tarumar eden sahte sevgilere. ömrümüzü sunduğumuz, içimize akan kanı içmekten hiç bıkmadı.
kendini bağışlayamadan hayatı bağışlayamazsın. geriye bakmadan çekip gitmek, arkandan koparılan sessiz çığlıklara sağır olmak, sözcüklerle gerçekleri örtpas etmek bağışlanır gibi değil.
'Her insan, kendi olması karşılığında topluma bir bedel öder. Az ya da çok, ama mutlaka bir bedel. Kimse bedelsiz kendi olamaz. Bu bedel çoğu kez yalnızlıktır.' murathan mungan
Sen uyurken hasretin dökülür gecelerden sabahlara gelir yüreğime çöker gelir yüreğime çöker hergün başka bir pencerede sensizliğin yollarına bakar ve boynunu büker her gün başka bir pencerede sensizliğin yollarına bakar ve boynunu büker
ben bir tek kadın sevdim oda sendin oda sendin ben bir tek sende yandım alevlendim delilendim ben bir tek adam sevdim oda sendin oda sendin ben bir tek sende yandım alevlendim delilendim ben bu sevdayı yemin bildim söz bildim ben bu sevdayı kutsal bildim
Hergün sonbahar Sensiz üşüyorum Dinmek bilmiyor yağmur, fırtına Hergün karanlık Hergün bir ayrılık Bitmek bilmiyor Hergün aynı aynı sıkıntı Hergün gidiyorsun sanki yenibaştan Bıktım artık yalnız uyanmaktan Günler geçiyor sensiz Tükendim artık sevda çekmekten, gel
Herün pazartesi Hergün gidiyorsun Yaşanan hep aynı, aynı yalnızlık Hergün karanlık Hergün bir ayrılık Bitmek bilmiyor Hergün aynı aynı sıkıntı
Duygular bazen yüzlerce sözcüğe yüklenir. Anlatmakla bitmez. Karşında anlayacak biri varsa anlamlıdır. Anlattığında, anlamak isteyen olmayınca duygular da toplanıp yüreğinin sandığına kilitlenir. Bir daha gün yüzüne çıkmak istemezler. Saklında büyüyen duygular sonra başka şekil alır. Şiir olur bazen, bazen de bir tablo. Dile gelemeyen duygular ise acıtır durur yüreğini.
Bazen bir bakışla anlatılır her şey. Gözler konuştuğunda onu duymak ise ayrı bir derinlik gerektirir. Herkes bilmez o dili, anlayamaz. Ama sevginin küçümsendiği bu dünyada birbirinin sözsüz çığlıklarını duyabilen o kadar az insan var ki… Hatta saklanmak zorunda kalırsın. Aman içimdeki o çocuğu bir gören olmasın dersin. Çünkü incitirler bilirsin.
Dağlar beyaz kadife elbisesini giydiğinde yollara düşenler vardı. Kor ateşten yüreğini bırakmıştı biri aşkına mezar olan kentte. Bu yüzden hep üşüyordu. Sadece bir bedendi yanında taşıdığı. Yollar dikilmişti karşısında 'Nereye gidiyorsun? ' der gibi. 'Nasıl gidersin, yüreğini bırakıp bilinmeze? ' Cevap vermeye gücü yoktu. Terkedildiği kentte kalamazdı artık. Beyazlara bürünmüş zamanı durdurmuş olmalı biri. Bu acı dinsin, zaman sarsın istiyordu yarasını. Ama yelkovan hep aynı anda takılıp kalmıştı. Hüzünse eski bir tanıdıktı. Geldi yerleşti gözlerine büsbütün. kafasında cevapsız sorularla gözleri dönüp bakmasa da arkasında bıraktığı kente, cevaplar yüreğini bıraktığı kentteydi...
29.04.2011 - 00:06
Kaçıp kaçıp sığındığımız o yaslı evdi hep
gözyaşı loşluğunda, yarım sıcaklıkta,...
kırgın perdeler, unutkan masamız,
uzak sahillerde çekilmiş fotoğraflarımızdan
hep mahçup bir sevgi taşardı.
Alıngandı şarkılarımız, alkole dayanıksız
Saatler boyu, nefes nefese planlar yapardık,
heyecanla yürürdük düşlerimizde,
bu kadarı çoktu bize, yorulurduk
Birimizin bakışı yeterdi
hayallerimizin kanatlarını yakmaya...
Sonra önüne düşerdi saçları
gün biterdi
Hep o saatlerde yaşamaktan ölürüz diye
korkardık.
Akşamın ıstıraplı eşiğini geçtikten sonra
mutfağa giderdi, çay yapmaya
çay yarım kalırdı, gider içeri
ölesiye sevişirdik...
O yaslı evden günlerce dışarı çıkmazdık
kaç gün, kaç ölüm, kaç öykü tükenip
biterdi ellerimizde.
Bir gün gelir o yaslı ev bize dar gelirdi
unutulmuş istasyonlara giderdik, ayrı ayrı
bizim gibi insanların yazdığı öyküleri
okurduk, yüreklerimiz
bir hüzün oyuncağıydı sanki,
olmadık şeylere ağlardık.
Dokunaklı bir filmin sonu gibiydi
hayatımız
tekrar, tekrar, acıya doyana dek
cezmi ersöz
31.01.2011 - 00:04
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme
Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme
Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme
Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme
Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme
Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme
Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme
Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme
İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme
Mevlana Celaleddin Rumi
03.01.2011 - 18:39
neler neler bağışladık hayatımıza bir truva atı gibi giren ve gönül bahçemizi tarumar eden sahte sevgilere.
ömrümüzü sunduğumuz, içimize akan kanı içmekten hiç bıkmadı.
kendini bağışlayamadan hayatı bağışlayamazsın.
geriye bakmadan çekip gitmek, arkandan koparılan sessiz çığlıklara sağır olmak, sözcüklerle gerçekleri örtpas etmek bağışlanır gibi değil.
26.11.2010 - 20:32
yitik bir sevda uğruna ömrü heba etmek düştü payımıza...
22.08.2010 - 11:22
'Her insan, kendi olması karşılığında topluma bir bedel öder. Az ya da çok, ama mutlaka bir bedel. Kimse bedelsiz kendi olamaz. Bu bedel çoğu kez yalnızlıktır.'
murathan mungan
14.08.2010 - 23:35
Yalnızsa yüreğin insanlar içinde
O anda sarıl kendine
Umudun tükenir sanıp da yenilme
Umutlar yarının içinde..
Kimseler kalmayıp çekip de giderse
O anda sarıl kendine
Ellerin kelepçe, kan gölü içinde
Olsanda sarıl kendine..
Kar yağdı dağlara, hasretim bahara
Bu canım artık uslanmaz
Bilmemki kaç kere söylenir insana
Onursuz insan utanmaz..
grup yorum
02.07.2010 - 22:27
Sen uyurken hasretin dökülür gecelerden sabahlara
gelir yüreğime çöker gelir yüreğime çöker
hergün başka bir pencerede
sensizliğin yollarına bakar
ve boynunu büker
her gün başka bir pencerede sensizliğin yollarına bakar
ve boynunu büker
ben bir tek kadın sevdim oda sendin oda sendin
ben bir tek sende yandım alevlendim delilendim
ben bir tek adam sevdim oda sendin oda sendin
ben bir tek sende yandım alevlendim delilendim
ben bu sevdayı yemin bildim söz bildim
ben bu sevdayı kutsal bildim
29.03.2010 - 16:29
Hergün pazartesi
Hergün sonbahar
Sensiz üşüyorum
Dinmek bilmiyor yağmur, fırtına
Hergün karanlık
Hergün bir ayrılık
Bitmek bilmiyor
Hergün aynı aynı sıkıntı
Hergün gidiyorsun sanki yenibaştan
Bıktım artık yalnız uyanmaktan
Günler geçiyor sensiz
Tükendim artık sevda çekmekten, gel
Herün pazartesi
Hergün gidiyorsun
Yaşanan hep aynı, aynı yalnızlık
Hergün karanlık
Hergün bir ayrılık
Bitmek bilmiyor
Hergün aynı aynı sıkıntı
09.02.2010 - 22:29
Duygular bazen yüzlerce sözcüğe yüklenir. Anlatmakla bitmez. Karşında anlayacak biri varsa anlamlıdır. Anlattığında, anlamak isteyen olmayınca duygular da toplanıp yüreğinin sandığına kilitlenir. Bir daha gün yüzüne çıkmak istemezler. Saklında büyüyen duygular sonra başka şekil alır. Şiir olur bazen, bazen de bir tablo. Dile gelemeyen duygular ise acıtır durur yüreğini.
Bazen bir bakışla anlatılır her şey. Gözler konuştuğunda onu duymak ise ayrı bir derinlik gerektirir. Herkes bilmez o dili, anlayamaz. Ama sevginin küçümsendiği bu dünyada birbirinin sözsüz çığlıklarını duyabilen o kadar az insan var ki… Hatta saklanmak zorunda kalırsın. Aman içimdeki o çocuğu bir gören olmasın dersin. Çünkü incitirler bilirsin.
30.01.2010 - 18:58
Dağlar beyaz kadife elbisesini giydiğinde yollara düşenler vardı. Kor ateşten yüreğini bırakmıştı biri aşkına mezar olan kentte.
Bu yüzden hep üşüyordu. Sadece bir bedendi yanında taşıdığı. Yollar dikilmişti karşısında 'Nereye gidiyorsun? ' der gibi. 'Nasıl gidersin, yüreğini bırakıp bilinmeze? ' Cevap vermeye gücü yoktu. Terkedildiği kentte kalamazdı artık. Beyazlara bürünmüş zamanı durdurmuş olmalı biri. Bu acı dinsin, zaman sarsın istiyordu yarasını. Ama yelkovan hep aynı anda takılıp kalmıştı. Hüzünse eski bir tanıdıktı. Geldi yerleşti gözlerine büsbütün. kafasında cevapsız sorularla gözleri dönüp bakmasa da arkasında bıraktığı kente, cevaplar yüreğini bıraktığı kentteydi...
Toplam 10 mesaj bulundu