Tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan
İki ayrı yürekte durmadan kanayan
Seyduna’yla Şahrud
Yüreklerin akarken bıraktığı izi
Birbirlerinin gözlerinde aradılar.
Yoktu.
İki iklim farkıydılar
Ne zaman göz göze değseler
Yangın çıkmayacak denli uzaktılar.
Yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı
Üçüncü bir kente düşmüş suretleri
Şahrud gökyüzü geliniydi.
Yüzüne bulut inse dolardı masal gözleri.
Bir solukluk rüzgarda bile
Usul usul kanardı gelincik bedeni.
Seyduna yeryüzü cehennemi.
Ölüm, çağrılı uçurumlarda sınardı sevdasını
Yalnız ufuk çizgisinde buluşurlardı,
Onu da güneş günde iki kez ateşe verirdi.
İki iklim ayrıldılar.
“Ya Şahrud! ” dedi Seyduna
“Gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm.
Ardına bakma, gözyaşımla vurulursun.
Su gibi git.”
Şahrud’un yüzüne keder mayın gibi durdu.
Ve zaman gözlerinin su yeşilinde kuruldu.
Hüzün bir Buda heykeli gibi çırılçıplak,
Yüzlerine oturdu.
Rivayet odur ki,
Şahrud vardığı denizlerde hala
Seyduna türküleriyle uyanmakta,
Seyduna, Şahrud’un gözlerinden kalan
Masalla yaşlanmakta.)
(biliyorum! sen yine parmak uçlarında üşüyosun,aramızda kıvrılıp yatan uzaklıga inat,ayaklarınla kasıklarımın kasıgasını,ellerinle yüregimde yaktıgın ateşi düşlüyorsun.sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta ve çırıl çıplak bir ırmaga dönüşüyor yatagımızda apansız,parmakların tıkır tıkır işliyor iştahla,biliyorsun yaşamaktır aşk, geceyle gündüzün sessiz geçişimidir bir uyku bogazında,DELİCE BİR YANGIN PARMAKLARININ BUZULUNDA........)
bazen gıcıklık olsun diye telde konuştuğum kişiye bekle bak sana cok güzel bi ses dineltecem diyorum....ve tak suratına kapatıyom...cok eğlenceli bişi..tavsiye ederim :))
büyüklerimden aldığım bi sigara içme merağım vardı...kurumuş yaprakları gazeet kağıdının icine koyup sigara niyetine yakmıştım.....tabi bol bol zehirlenmiştim.....tadı cok acıydı :) daha sonra işleri bizim mahallenin cocuklarıyla ilerletip bakkaldan sigara satın almak icin bakkal amcaya 'amca dayım öldü annem cok üzgün sigaraya ihtiyacı var ' yalanıyla gidiyoduk e tabi adam ne yapsın nerden bilsin icimizde donen dolapları...ama cok fazla sürmeden abime yakalandık...güzelce uyardı...başka bişi demedi cunku ona ozenerek yaptığımızn farkındaydı...o günden sonra sigara içmedim pek..artık ireniyom..ama arada bir hiç fena olmuyo :) ayda yılda bir yani.....
Melayê Cıziri’nin gerçek adı Ahmed’dir. Melayê Cıziri’nin doğum tarihi hakkında birçok rivayet vardır. Kendisinin şiirinde belirttiğine göre Hicri takvime göre 974’te Cizre’de dünyaya gelmiştir. Miladi takvime göre 1566’a denk gelir.
Ji herfan mah û salê me
Nehat der şiklê falê me
Bu da ebced hesabına göre 974’ü gösterir.
Melayê Cıziri Botan aşiretindendir. Babasının adı Muhammed’dir. O da zamanında bütün Kürt halkı arasında bilinen, dindar bir ailede büyümüştür. İlk hocası babasıdır. Sonra Kürdistan’ın birçok yerinde tahsilini devam ettirmiştir. Diyarbakır, Bingöl, Hasankeyf gibi farklı yerlerde ilim öğrenir. İmamlık icazetini Diyarbakır’dan Mele Taha’dan almıştır. Uzun süre Diyarbakır’ın Sırba Köyünde İmamlık yapmıştır. Sırba ve Hasankeyf’ten sonra Cizre’ye gelir ve hayatının sonu kadar memleketi olan Cizre’de kalır. Botan Beyi Mir Şeref Han’ın danışmanlığını yapıyordu. İmameddin Bey (Şeref Han) Melayê Cıziri’ye çok değer verirdi.
Mela Ehmedê Cıziri’nin eserlerinden en meşhur olanı O’nun “Divan”ıdır. Doğrusu diwanından başka hiç bir eserinden bahsedilmiyor. “Divan”ının dışında ağızdan ağza bize kadar ulaşan sadece birkaç şiiri vardır.
Mela Ehmedê Cıziri “Aşkın Piri” olarak tanınır. Aşk şiirleri kısa bir süre öncesine kadar evlerde eşler arasında karşılıklı okunurdu. Bunların dışında divanının her bir bölümü kendi başına bir bilinç ve sanat kaynağıdır. Tarihten, felsefeye, Timurleng ve Cengiz’in barbarlığından, Sokrat’ın teorisine, astronomiden, dünyanın hareketlerine kadar birçok konuda şiir yazmıştır.
Mela Ehmedê Cıziri’nin divanı Kürt edebiyatı açısından büyük bir zenginliktir. Mela şiirlerinde Farsça, Arapça ve birkaç ta Türkçe kelime kullanmıştır. Buna rağmen şiirlerini zengin bir dille yazmıştır. Şiirlerin birçok Kürtçe atasözü ve deyime yer vermiştir. 1500e yakın kelime ile yazmış ve kelimelerinin çoğu Kürtçe’dir. Bugünkü sözlüklerde Mela Ehmedê Cıziri’nin kelimelerinin yer almaması araştırmalarımızdaki eksikliği gösteriyor.
Onun şiirlerinden bazıları halkın ağzından bu günlere kadar gelmiştir. Şiirleri belli süre halk tarafından okunmuştur.
Şiirlerindeki duygu yoğunluğu okuyanları çok etkilemektedir. Melayê Cıziri şiirlerinde Türklerin ve Farsların Kürtlere yönelik haksızlıklarından da bahsetmiştir.
Melayê Cıziri ilmi alanda kendini geliştirmiş ve büyük bir alimdir. Şüphesiz Melayê Cıziri Mutasavvuf idi, bir alimdi ve şiirlerinde saklı olan daha bir çok düşünce var.
Süleyman Şoreş şöyle der: “Bazıları onun ‘Vahdetul Vucud’ meşrebine bağlı olduğunu söylerler. Yani Allah ve alem birdir, farklı değiller. Fakat benim Mela Ehmedê Cıziri’den anladığım onun ‘Vahdetul Mutlaq’ meşrebine dahil olduğudur.” Şiirinde şöyle der:
Wehdetê Mutleq mela nûr e di qelban cela
Zorê di vê meselê ehlê dila şibheme
Bir başka beyitte:
Wehdetê sirf e me meşrep te çi iksîrê wucûd
Em lebaleb çi lebaleb bixwe hemame lebaleb
Mele Xalıd Sadini Melayê Cıziri hakkında şunları söylüyor; “Melayê Cıziri’nin divanında O’nun, bütün hikaye, eski rivayet, örf, adet, İslami ve ondan önceki ilmi kavramlara hakim olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda O çevre halkların tarih ve ananelerinden de haberdardır.”
Mela Ehmedê Cıziri’nin divanında toplam 140 şiir vardır.
Mela Ehmedê Cıziri, her zaman divanı kendisine meslek edinmiştir. Okunmalarında da çok titizdir. Yanlış okunduğunda kızardı.
Mela Ehmedê Cıziri ve Feqiyê Teyran’ın atışmalarından anlıyoruz ki O 1631’de Cizre’deydi. Divanını da o yıl (1631) bitirmiştir. Feqiye Teyran “Îro girya me tê” isimli şiirinde Mela’nın ölümünü işler. Buna göre hicri 1050 yılında (M:1640) vefat etmiştir.
Mela Ehmedê Cıziri’nin ölümü hakkında birçok rivayet vardır.
Hicri 1050’de vefat etmiştir. Mezarı şimdi Cizre’de, “Medresa Sor”dadır.
burdan Sebah el-Xeyiri Xanim i dinleyebilirsiniz...manyak bişi... :)) bir imamın kalkıpta eşine böyle güzel şeyler söylemesi cok romantik....mutlaka tıklayın...
Melayê Cıziri’nin gerçek adı Ahmed’dir. Melayê Cıziri’nin doğum tarihi hakkında birçok rivayet vardır. Kendisinin şiirinde belirttiğine göre Hicri takvime göre 974’te Cizre’de dünyaya gelmiştir. Miladi takvime göre 1566’a denk gelir.
Ji herfan mah û salê me
Nehat der şiklê falê me
Bu da ebced hesabına göre 974’ü gösterir.
Melayê Cıziri Botan aşiretindendir. Babasının adı Muhammed’dir. O da zamanında bütün Kürt halkı arasında bilinen, dindar bir ailede büyümüştür. İlk hocası babasıdır. Sonra Kürdistan’ın birçok yerinde tahsilini devam ettirmiştir. Diyarbakır, Bingöl, Hasankeyf gibi farklı yerlerde ilim öğrenir. İmamlık icazetini Diyarbakır’dan Mele Taha’dan almıştır. Uzun süre Diyarbakır’ın Sırba Köyünde İmamlık yapmıştır. Sırba ve Hasankeyf’ten sonra Cizre’ye gelir ve hayatının sonu kadar memleketi olan Cizre’de kalır. Botan Beyi Mir Şeref Han’ın danışmanlığını yapıyordu. İmameddin Bey (Şeref Han) Melayê Cıziri’ye çok değer verirdi.
Mela Ehmedê Cıziri’nin eserlerinden en meşhur olanı O’nun “Divan”ıdır. Doğrusu diwanından başka hiç bir eserinden bahsedilmiyor. “Divan”ının dışında ağızdan ağza bize kadar ulaşan sadece birkaç şiiri vardır.
Mela Ehmedê Cıziri “Aşkın Piri” olarak tanınır. Aşk şiirleri kısa bir süre öncesine kadar evlerde eşler arasında karşılıklı okunurdu. Bunların dışında divanının her bir bölümü kendi başına bir bilinç ve sanat kaynağıdır. Tarihten, felsefeye, Timurleng ve Cengiz’in barbarlığından, Sokrat’ın teorisine, astronomiden, dünyanın hareketlerine kadar birçok konuda şiir yazmıştır.
Mela Ehmedê Cıziri’nin divanı Kürt edebiyatı açısından büyük bir zenginliktir. Mela şiirlerinde Farsça, Arapça ve birkaç ta Türkçe kelime kullanmıştır. Buna rağmen şiirlerini zengin bir dille yazmıştır. Şiirlerin birçok Kürtçe atasözü ve deyime yer vermiştir. 1500e yakın kelime ile yazmış ve kelimelerinin çoğu Kürtçe’dir. Bugünkü sözlüklerde Mela Ehmedê Cıziri’nin kelimelerinin yer almaması araştırmalarımızdaki eksikliği gösteriyor.
Onun şiirlerinden bazıları halkın ağzından bu günlere kadar gelmiştir. Şiirleri belli süre halk tarafından okunmuştur.
Şiirlerindeki duygu yoğunluğu okuyanları çok etkilemektedir. Melayê Cıziri şiirlerinde Türklerin ve Farsların Kürtlere yönelik haksızlıklarından da bahsetmiştir.
Melayê Cıziri ilmi alanda kendini geliştirmiş ve büyük bir alimdir. Şüphesiz Melayê Cıziri Mutasavvuf idi, bir alimdi ve şiirlerinde saklı olan daha bir çok düşünce var.
Süleyman Şoreş şöyle der: “Bazıları onun ‘Vahdetul Vucud’ meşrebine bağlı olduğunu söylerler. Yani Allah ve alem birdir, farklı değiller. Fakat benim Mela Ehmedê Cıziri’den anladığım onun ‘Vahdetul Mutlaq’ meşrebine dahil olduğudur.” Şiirinde şöyle der:
Wehdetê Mutleq mela nûr e di qelban cela
Zorê di vê meselê ehlê dila şibheme
Bir başka beyitte:
Wehdetê sirf e me meşrep te çi iksîrê wucûd
Em lebaleb çi lebaleb bixwe hemame lebaleb
Mele Xalıd Sadini Melayê Cıziri hakkında şunları söylüyor; “Melayê Cıziri’nin divanında O’nun, bütün hikaye, eski rivayet, örf, adet, İslami ve ondan önceki ilmi kavramlara hakim olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda O çevre halkların tarih ve ananelerinden de haberdardır.”
Mela Ehmedê Cıziri’nin divanında toplam 140 şiir vardır.
Mela Ehmedê Cıziri, her zaman divanı kendisine meslek edinmiştir. Okunmalarında da çok titizdir. Yanlış okunduğunda kızardı.
Mela Ehmedê Cıziri ve Feqiyê Teyran’ın atışmalarından anlıyoruz ki O 1631’de Cizre’deydi. Divanını da o yıl (1631) bitirmiştir. Feqiye Teyran “Îro girya me tê” isimli şiirinde Mela’nın ölümünü işler. Buna göre hicri 1050 yılında (M:1640) vefat etmiştir.
Mela Ehmedê Cıziri’nin ölümü hakkında birçok rivayet vardır.
Hicri 1050’de vefat etmiştir. Mezarı şimdi Cizre’de, “Medresa Sor”dadır.
burdan Sebah el-Xeyiri Xanim i dinleyebilirsiniz...manyak bişi... :)) bir imamın kalkıpta eşine böyle güzel şeyler söylemesi cok romantik....mutlaka tıklayın...
Deniz ve mehtap sordular seni neredesin?
Nasıl derim terketti bırakıp beni gitti
Anladılar ki aşkımız bitti..
Alay ettiler benle hep
Sen oldun bunlara bak sebep
Mehtap dedi gördüm ah onu
Belinde erkek kolu
Deniz güldü halime
Bir avuç su verdi elime
Biterse gözyaşın al dedi
Doldur tekrar yerine...
Rüzgar ve martı sordular seni neredesin?
Nasıl derim terketti bırakıp beni gitti
Anladılar ki aşkımız bitti
Alay ettiler benle hep
Sen oldun bunlara bak sebep
Martı dedi gördüm ah onu
Belinde erkek kolu
Rüzgar güldü halime
Dedi gidelim düş önüme
Gidemem dinle martıları
Bitmiyor alayları...
cok sevdiğim bi şarkı.....Zara da son albümünde seslendirmiş...
rüyalar mı...o da nedir...benim hiç gormediğim bişey....keşkeee rüyaa gorsemm...ve bi zahmet biraz da anlamlı olsa....hani oluyo ya gelecek ile ilgili ip ucları veren rüyalar....rüya gorduum zaman abuk sabuk şeler goruyorum..arkadaşlarım bilincaltıma attığım şeler olduunu söylüyolar....
No sleep
No sleep until I am done with finding the answer
Won't stop
Won't stop before I find a cure for this cancer
Sometimes
I feel I going down and so disconnected
Somehow
I know that I am haunted to be wanted
I've been watching
I've been waiting
In the shadows all my time
I've been searching
I've been living
For tomorrows all my life
In the shadows
In the shadows
They say
That i must learn to kill before i can feel safe
But I
I rather kill myself then turn into their slave
Sometimes
I feel that I should go and play with the thunder
Somehow
I just don't wanna stay and wait for a wonder
I've been watching
I've been waiting
In the shadows all my time
I've been searching
I've been living
For tomorrows all my life
Lately I been walking walking in circles, watching waiting for something
Feel me touch me heal me, come take me higher
I've been watching
I've been waiting
In the shadows all my time
I've been searching
I've been living
For tomorrows all my life
I've been watching
I've been waiting
I've been searching
I've been living for tomorrows
Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl, nasıl, size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına.
Gönül yarası desem...
Değil!
Ekmek parası desem...
Değil!
Bir dert ki...
seyduna türküleri
23.01.2007 - 13:55Tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan
İki ayrı yürekte durmadan kanayan
Seyduna’yla Şahrud
Yüreklerin akarken bıraktığı izi
Birbirlerinin gözlerinde aradılar.
Yoktu.
İki iklim farkıydılar
Ne zaman göz göze değseler
Yangın çıkmayacak denli uzaktılar.
Yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı
Üçüncü bir kente düşmüş suretleri
Şahrud gökyüzü geliniydi.
Yüzüne bulut inse dolardı masal gözleri.
Bir solukluk rüzgarda bile
Usul usul kanardı gelincik bedeni.
Seyduna yeryüzü cehennemi.
Ölüm, çağrılı uçurumlarda sınardı sevdasını
Yalnız ufuk çizgisinde buluşurlardı,
Onu da güneş günde iki kez ateşe verirdi.
İki iklim ayrıldılar.
“Ya Şahrud! ” dedi Seyduna
“Gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm.
Ardına bakma, gözyaşımla vurulursun.
Su gibi git.”
Şahrud’un yüzüne keder mayın gibi durdu.
Ve zaman gözlerinin su yeşilinde kuruldu.
Hüzün bir Buda heykeli gibi çırılçıplak,
Yüzlerine oturdu.
Rivayet odur ki,
Şahrud vardığı denizlerde hala
Seyduna türküleriyle uyanmakta,
Seyduna, Şahrud’un gözlerinden kalan
Masalla yaşlanmakta.)
(biliyorum! sen yine parmak uçlarında üşüyosun,aramızda kıvrılıp yatan uzaklıga inat,ayaklarınla kasıklarımın kasıgasını,ellerinle yüregimde yaktıgın ateşi düşlüyorsun.sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta ve çırıl çıplak bir ırmaga dönüşüyor yatagımızda apansız,parmakların tıkır tıkır işliyor iştahla,biliyorsun yaşamaktır aşk, geceyle gündüzün sessiz geçişimidir bir uyku bogazında,DELİCE BİR YANGIN PARMAKLARININ BUZULUNDA........)
ermeniler
23.01.2007 - 13:39atalarımın bir zamanlar ki komşuları....komşu diyorum ama icten hesaplı bi komşuluk bu...atalarım onlara onlar atama zarar vermişler...ne yazık! ...
fem
20.01.2007 - 17:21nefret ettiğim dersane...
Hrant Dink
19.01.2007 - 21:21ona da yazık ettiler.....ne yani ben onlar gibi düşünmüyorum diye anadilim onlarınki gibi deil diye beni de mi katledecekler.....ben böle sisteme.....
surata telefon kapatmak
19.01.2007 - 21:15bazen gıcıklık olsun diye telde konuştuğum kişiye bekle bak sana cok güzel bi ses dineltecem diyorum....ve tak suratına kapatıyom...cok eğlenceli bişi..tavsiye ederim :))
a.e.o
19.01.2007 - 21:13Allah'a emanet ol.....cok kullandığım bi kısaltma
Rabia
19.01.2007 - 21:12birinin ismi de kimin ismi acaba? ............... ;)
sevdan bir ateş
18.01.2007 - 17:11Senin alev gözlerin
Eritse şu ruhumu
Buz olur kesilirim
Yanarken içim
Sesin bir uçurum
Çağırırsa beni
Kuş olur uçarım
Yanarken içim
Sevdan bir ateş oldu bende
Gönlüm bir deli coştu sende
Saçların rüzgarından
Savururken gönlümü
Sürgün olur göçerim
Bu diyarlardan
Kime dokunur ellerim
Kimi görür gözlerim
Ölüm çıkar karşıma
Yine sen derim
Sevdan bir ateş oldu bende
Gönlüm bir deli coştu sende
DÜŞ SOKAĞI SAKİNLERİ
burdan dinleyebilirsiniz....
çocukken yaptığımız saçmalıklar
17.01.2007 - 17:37büyüklerimden aldığım bi sigara içme merağım vardı...kurumuş yaprakları gazeet kağıdının icine koyup sigara niyetine yakmıştım.....tabi bol bol zehirlenmiştim.....tadı cok acıydı :) daha sonra işleri bizim mahallenin cocuklarıyla ilerletip bakkaldan sigara satın almak icin bakkal amcaya 'amca dayım öldü annem cok üzgün sigaraya ihtiyacı var ' yalanıyla gidiyoduk e tabi adam ne yapsın nerden bilsin icimizde donen dolapları...ama cok fazla sürmeden abime yakalandık...güzelce uyardı...başka bişi demedi cunku ona ozenerek yaptığımızn farkındaydı...o günden sonra sigara içmedim pek..artık ireniyom..ama arada bir hiç fena olmuyo :) ayda yılda bir yani.....
DUYU ORGANLARI
17.01.2007 - 17:06kulak,burun ve boğaz olmak üzere üç duyu organımız vardır:P
melaye ciziri
17.01.2007 - 17:02MELAYÊ CIZÎRÎ
Melayê Cıziri’nin gerçek adı Ahmed’dir. Melayê Cıziri’nin doğum tarihi hakkında birçok rivayet vardır. Kendisinin şiirinde belirttiğine göre Hicri takvime göre 974’te Cizre’de dünyaya gelmiştir. Miladi takvime göre 1566’a denk gelir.
Ji herfan mah û salê me
Nehat der şiklê falê me
Bu da ebced hesabına göre 974’ü gösterir.
Melayê Cıziri Botan aşiretindendir. Babasının adı Muhammed’dir. O da zamanında bütün Kürt halkı arasında bilinen, dindar bir ailede büyümüştür. İlk hocası babasıdır. Sonra Kürdistan’ın birçok yerinde tahsilini devam ettirmiştir. Diyarbakır, Bingöl, Hasankeyf gibi farklı yerlerde ilim öğrenir. İmamlık icazetini Diyarbakır’dan Mele Taha’dan almıştır. Uzun süre Diyarbakır’ın Sırba Köyünde İmamlık yapmıştır. Sırba ve Hasankeyf’ten sonra Cizre’ye gelir ve hayatının sonu kadar memleketi olan Cizre’de kalır. Botan Beyi Mir Şeref Han’ın danışmanlığını yapıyordu. İmameddin Bey (Şeref Han) Melayê Cıziri’ye çok değer verirdi.
Mela Ehmedê Cıziri’nin eserlerinden en meşhur olanı O’nun “Divan”ıdır. Doğrusu diwanından başka hiç bir eserinden bahsedilmiyor. “Divan”ının dışında ağızdan ağza bize kadar ulaşan sadece birkaç şiiri vardır.
Mela Ehmedê Cıziri “Aşkın Piri” olarak tanınır. Aşk şiirleri kısa bir süre öncesine kadar evlerde eşler arasında karşılıklı okunurdu. Bunların dışında divanının her bir bölümü kendi başına bir bilinç ve sanat kaynağıdır. Tarihten, felsefeye, Timurleng ve Cengiz’in barbarlığından, Sokrat’ın teorisine, astronomiden, dünyanın hareketlerine kadar birçok konuda şiir yazmıştır.
Mela Ehmedê Cıziri’nin divanı Kürt edebiyatı açısından büyük bir zenginliktir. Mela şiirlerinde Farsça, Arapça ve birkaç ta Türkçe kelime kullanmıştır. Buna rağmen şiirlerini zengin bir dille yazmıştır. Şiirlerin birçok Kürtçe atasözü ve deyime yer vermiştir. 1500e yakın kelime ile yazmış ve kelimelerinin çoğu Kürtçe’dir. Bugünkü sözlüklerde Mela Ehmedê Cıziri’nin kelimelerinin yer almaması araştırmalarımızdaki eksikliği gösteriyor.
Onun şiirlerinden bazıları halkın ağzından bu günlere kadar gelmiştir. Şiirleri belli süre halk tarafından okunmuştur.
Şiirlerindeki duygu yoğunluğu okuyanları çok etkilemektedir. Melayê Cıziri şiirlerinde Türklerin ve Farsların Kürtlere yönelik haksızlıklarından da bahsetmiştir.
Melayê Cıziri ilmi alanda kendini geliştirmiş ve büyük bir alimdir. Şüphesiz Melayê Cıziri Mutasavvuf idi, bir alimdi ve şiirlerinde saklı olan daha bir çok düşünce var.
Süleyman Şoreş şöyle der: “Bazıları onun ‘Vahdetul Vucud’ meşrebine bağlı olduğunu söylerler. Yani Allah ve alem birdir, farklı değiller. Fakat benim Mela Ehmedê Cıziri’den anladığım onun ‘Vahdetul Mutlaq’ meşrebine dahil olduğudur.” Şiirinde şöyle der:
Wehdetê Mutleq mela nûr e di qelban cela
Zorê di vê meselê ehlê dila şibheme
Bir başka beyitte:
Wehdetê sirf e me meşrep te çi iksîrê wucûd
Em lebaleb çi lebaleb bixwe hemame lebaleb
Mele Xalıd Sadini Melayê Cıziri hakkında şunları söylüyor; “Melayê Cıziri’nin divanında O’nun, bütün hikaye, eski rivayet, örf, adet, İslami ve ondan önceki ilmi kavramlara hakim olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda O çevre halkların tarih ve ananelerinden de haberdardır.”
Mela Ehmedê Cıziri’nin divanında toplam 140 şiir vardır.
Mela Ehmedê Cıziri, her zaman divanı kendisine meslek edinmiştir. Okunmalarında da çok titizdir. Yanlış okunduğunda kızardı.
Mela Ehmedê Cıziri ve Feqiyê Teyran’ın atışmalarından anlıyoruz ki O 1631’de Cizre’deydi. Divanını da o yıl (1631) bitirmiştir. Feqiye Teyran “Îro girya me tê” isimli şiirinde Mela’nın ölümünü işler. Buna göre hicri 1050 yılında (M:1640) vefat etmiştir.
Mela Ehmedê Cıziri’nin ölümü hakkında birçok rivayet vardır.
Hicri 1050’de vefat etmiştir. Mezarı şimdi Cizre’de, “Medresa Sor”dadır.
burdan Sebah el-Xeyiri Xanim i dinleyebilirsiniz...manyak bişi... :)) bir imamın kalkıpta eşine böyle güzel şeyler söylemesi cok romantik....mutlaka tıklayın...
melaye ciziri
17.01.2007 - 16:59MELAYÊ CIZÎRÎ
Melayê Cıziri’nin gerçek adı Ahmed’dir. Melayê Cıziri’nin doğum tarihi hakkında birçok rivayet vardır. Kendisinin şiirinde belirttiğine göre Hicri takvime göre 974’te Cizre’de dünyaya gelmiştir. Miladi takvime göre 1566’a denk gelir.
Ji herfan mah û salê me
Nehat der şiklê falê me
Bu da ebced hesabına göre 974’ü gösterir.
Melayê Cıziri Botan aşiretindendir. Babasının adı Muhammed’dir. O da zamanında bütün Kürt halkı arasında bilinen, dindar bir ailede büyümüştür. İlk hocası babasıdır. Sonra Kürdistan’ın birçok yerinde tahsilini devam ettirmiştir. Diyarbakır, Bingöl, Hasankeyf gibi farklı yerlerde ilim öğrenir. İmamlık icazetini Diyarbakır’dan Mele Taha’dan almıştır. Uzun süre Diyarbakır’ın Sırba Köyünde İmamlık yapmıştır. Sırba ve Hasankeyf’ten sonra Cizre’ye gelir ve hayatının sonu kadar memleketi olan Cizre’de kalır. Botan Beyi Mir Şeref Han’ın danışmanlığını yapıyordu. İmameddin Bey (Şeref Han) Melayê Cıziri’ye çok değer verirdi.
Mela Ehmedê Cıziri’nin eserlerinden en meşhur olanı O’nun “Divan”ıdır. Doğrusu diwanından başka hiç bir eserinden bahsedilmiyor. “Divan”ının dışında ağızdan ağza bize kadar ulaşan sadece birkaç şiiri vardır.
Mela Ehmedê Cıziri “Aşkın Piri” olarak tanınır. Aşk şiirleri kısa bir süre öncesine kadar evlerde eşler arasında karşılıklı okunurdu. Bunların dışında divanının her bir bölümü kendi başına bir bilinç ve sanat kaynağıdır. Tarihten, felsefeye, Timurleng ve Cengiz’in barbarlığından, Sokrat’ın teorisine, astronomiden, dünyanın hareketlerine kadar birçok konuda şiir yazmıştır.
Mela Ehmedê Cıziri’nin divanı Kürt edebiyatı açısından büyük bir zenginliktir. Mela şiirlerinde Farsça, Arapça ve birkaç ta Türkçe kelime kullanmıştır. Buna rağmen şiirlerini zengin bir dille yazmıştır. Şiirlerin birçok Kürtçe atasözü ve deyime yer vermiştir. 1500e yakın kelime ile yazmış ve kelimelerinin çoğu Kürtçe’dir. Bugünkü sözlüklerde Mela Ehmedê Cıziri’nin kelimelerinin yer almaması araştırmalarımızdaki eksikliği gösteriyor.
Onun şiirlerinden bazıları halkın ağzından bu günlere kadar gelmiştir. Şiirleri belli süre halk tarafından okunmuştur.
Şiirlerindeki duygu yoğunluğu okuyanları çok etkilemektedir. Melayê Cıziri şiirlerinde Türklerin ve Farsların Kürtlere yönelik haksızlıklarından da bahsetmiştir.
Melayê Cıziri ilmi alanda kendini geliştirmiş ve büyük bir alimdir. Şüphesiz Melayê Cıziri Mutasavvuf idi, bir alimdi ve şiirlerinde saklı olan daha bir çok düşünce var.
Süleyman Şoreş şöyle der: “Bazıları onun ‘Vahdetul Vucud’ meşrebine bağlı olduğunu söylerler. Yani Allah ve alem birdir, farklı değiller. Fakat benim Mela Ehmedê Cıziri’den anladığım onun ‘Vahdetul Mutlaq’ meşrebine dahil olduğudur.” Şiirinde şöyle der:
Wehdetê Mutleq mela nûr e di qelban cela
Zorê di vê meselê ehlê dila şibheme
Bir başka beyitte:
Wehdetê sirf e me meşrep te çi iksîrê wucûd
Em lebaleb çi lebaleb bixwe hemame lebaleb
Mele Xalıd Sadini Melayê Cıziri hakkında şunları söylüyor; “Melayê Cıziri’nin divanında O’nun, bütün hikaye, eski rivayet, örf, adet, İslami ve ondan önceki ilmi kavramlara hakim olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda O çevre halkların tarih ve ananelerinden de haberdardır.”
Mela Ehmedê Cıziri’nin divanında toplam 140 şiir vardır.
Mela Ehmedê Cıziri, her zaman divanı kendisine meslek edinmiştir. Okunmalarında da çok titizdir. Yanlış okunduğunda kızardı.
Mela Ehmedê Cıziri ve Feqiyê Teyran’ın atışmalarından anlıyoruz ki O 1631’de Cizre’deydi. Divanını da o yıl (1631) bitirmiştir. Feqiye Teyran “Îro girya me tê” isimli şiirinde Mela’nın ölümünü işler. Buna göre hicri 1050 yılında (M:1640) vefat etmiştir.
Mela Ehmedê Cıziri’nin ölümü hakkında birçok rivayet vardır.
Hicri 1050’de vefat etmiştir. Mezarı şimdi Cizre’de, “Medresa Sor”dadır.
burdan Sebah el-Xeyiri Xanim i dinleyebilirsiniz...manyak bişi... :)) bir imamın kalkıpta eşine böyle güzel şeyler söylemesi cok romantik....mutlaka tıklayın...
zamani baraye masti asbha / sarhoş atlar zamanı
17.01.2007 - 16:51bu filmi üc sene önce izlemiştim....cok etkilendiğim filmlerden biri....soundtrack parcası mehmet atlı ya ait..şarkının ismi dengé dilé min...
burdan
dinleyebilirsiniz...cok güzel bi şarkıdır.....tabi film de öyle
deniz ve mehtap
15.01.2007 - 17:50Deniz ve mehtap sordular seni neredesin?
Nasıl derim terketti bırakıp beni gitti
Anladılar ki aşkımız bitti..
Alay ettiler benle hep
Sen oldun bunlara bak sebep
Mehtap dedi gördüm ah onu
Belinde erkek kolu
Deniz güldü halime
Bir avuç su verdi elime
Biterse gözyaşın al dedi
Doldur tekrar yerine...
Rüzgar ve martı sordular seni neredesin?
Nasıl derim terketti bırakıp beni gitti
Anladılar ki aşkımız bitti
Alay ettiler benle hep
Sen oldun bunlara bak sebep
Martı dedi gördüm ah onu
Belinde erkek kolu
Rüzgar güldü halime
Dedi gidelim düş önüme
Gidemem dinle martıları
Bitmiyor alayları...
cok sevdiğim bi şarkı.....Zara da son albümünde seslendirmiş...
Temptation
15.01.2007 - 17:26Temptationun anlamı cazibe,şeytana uymaktır....Arash'ın Rebecca ile söledikleri şarkının ismi de temptation.....
burdan dinleyebilirsiniz........
Bulunmaz Bursa Kumaşı
14.01.2007 - 19:23yaww o bulunmaz hint kumaşı deil miydi....? :()
peri bacaları
14.01.2007 - 18:22Onun memleketinde var peribacaları....:((
dreams
12.01.2007 - 17:55rüyalar mı...o da nedir...benim hiç gormediğim bişey....keşkeee rüyaa gorsemm...ve bi zahmet biraz da anlamlı olsa....hani oluyo ya gelecek ile ilgili ip ucları veren rüyalar....rüya gorduum zaman abuk sabuk şeler goruyorum..arkadaşlarım bilincaltıma attığım şeler olduunu söylüyolar....
in the shadows
12.01.2007 - 17:52IN THE SHADOWS
No sleep
No sleep until I am done with finding the answer
Won't stop
Won't stop before I find a cure for this cancer
Sometimes
I feel I going down and so disconnected
Somehow
I know that I am haunted to be wanted
I've been watching
I've been waiting
In the shadows all my time
I've been searching
I've been living
For tomorrows all my life
In the shadows
In the shadows
They say
That i must learn to kill before i can feel safe
But I
I rather kill myself then turn into their slave
Sometimes
I feel that I should go and play with the thunder
Somehow
I just don't wanna stay and wait for a wonder
I've been watching
I've been waiting
In the shadows all my time
I've been searching
I've been living
For tomorrows all my life
Lately I been walking walking in circles, watching waiting for something
Feel me touch me heal me, come take me higher
I've been watching
I've been waiting
In the shadows all my time
I've been searching
I've been living
For tomorrows all my life
I've been watching
I've been waiting
I've been searching
I've been living for tomorrows
In the shadows
In the shadows
I've been waiting
THE RASMUS grubunun şarkısı cok güzeldir......
öpmek
12.01.2007 - 17:49ilkokuldayken bi kitap okumuştum..kitaptaki kadın torununa 'bazen bir öpücük ya da bi damla gozyaşı ifade eder sevgiyi ' diyodu...
hissedilen duygunun adını koyamamak
10.01.2007 - 18:26Değil / Orhan Veli
Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl, nasıl, size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına.
Gönül yarası desem...
Değil!
Ekmek parası desem...
Değil!
Bir dert ki...
Dayanılır şey değil.
şeyh said isyanı
24.12.2006 - 16:59şeyh said....yiğit insan....tabi yiğit insanların sonu 'hayin'damgası yemek....katledilmek.....miré mın...şéx seid.....
romeo ve juliet
23.12.2006 - 17:16Ahh romeo....ahhh.....işte size güzel bi aşk hikayesi...oldukca 'saf' tam kıvamında yani....ama yine aşka yazık ettiler....
aldatılmak
23.12.2006 - 17:05AŞK.....AŞK HEP ALDATILIYOR.....
Toplam 465 mesaj bulundu