Çocukluğundan beri şiir okumaktan mı, yoksa gözleri her defasında nemlenerek izlediği o eski Türk filmlerinden midir bilinmez, gerçek aşka inanırdı o kadın. Mitolojik versiyonlarından başlayıp, Leyla ile Mecnun serisine kadar içinde aşk geçen ne kadar öykü var ise yüreği ile okurdu. Şiiri ise, aşk’ın kelimelere dökemediği mükemmel gizinin ipuçlarını yaşama taşıdığı için severdi. Çoğu zaman kimsenin fark edemediği şiirsel bir dünyada gibi yaşardı. Adı olmayan, sadece rengi olan bir kadındı o...Mavi bir kadın..
Kimin gözlerinde aşk’a benzeyen bir ışık görse yumuşardı bakışları.Kimin yüreğinin çarptığını duysa,koşardı adımları... Kendi aşk’ını bulamadığından belki, başkalarının aşklarına sahip çıktı çoğu kez...Onu seven hiçbir insanın gönlünü kırmadı, üzmedi bilerek..Bu yüzden kendi yüreğinde başkalarının acılarından yarattığı çentikler açtı durmadan.. Kapanmayan yaraları oldu yıllarla..
Bir zaman sonra gerçekten seven biri çıktı karşısına..Aşk’ a aşık bu kadın kapılıp gitti, şiirsel aşkının peşine.. Adam,tuzağa avını çeken bir avcı gibi adım adım şiir döktü yollarına...Yaptığı her yanlışa bir doğru buldu kadın.. Üstelik aldatılmıştı daha önce, üstelik biliyordu sonunu.. Yine de parça parça topladı sevginin kırıntılarını.. Çünkü ekmek kadar kutsaldı onun için aşkın her yansıması..
Şiirler bitti birgün..Kadın güz döktü gözlerinden..Baharı sona vardı..Her ağaçtan altın sarısı yapraklar döküldü rüzgarla...Yine de sarındı ruhuna kuru yaprakları, aşk’a ağladı bir başına... Yürümekten yorulmuş yüreğini acı ile dinlendirdi bir zaman.. Şiirler yeşersin diye bekledi.. Soru işaretleri beynine ve yüreğine yazılı şiirler gönderdi..İçinde cevaplar olmayan, üstelik şiir de olmayan kelimeler döndü sadece karşılığında.. Düşündü kadın... Oysa ne zaman düşünce girse yüreğin içine..Yürek bırakırdı sevginin ellerini...
Yapraklarını döktü kadın...Yürüyüp gitti acının içinden geçerek...
Adam.. Şiirlerini başka birine yazıyordu artık...Ama hiçbir dizesi varamadı 3.şahsın yüreğine..Öksüz kaldı tüm kelimeleri..Geri döndü ağlayarak, bıraktığı yerde kadınını bulacağını umarak...Bir yığın ıslak sarı yaprak bulabildi sadece..
Kadın... Bir su kenarına varmıştı o sırada...Ya da su,ona akmıştı kimbilir..? Umut taşıdı durmadan kadının yaralarına...Yemyeşil bir deniz oldu zamanla...
Adam... Bu kez belki gerçekten aşk ile yazılmış kelimeler verecekti kimbilir..?
Kadın dedi ki, “Aşk’ı herkes yazıyor bir yerlere..Hiçbiri kalmıyor günün birinde nasılsa...Ben SUYA YAZDIM bu yüzden”
27.02.2007 - 21:43
Çocukluğundan beri şiir okumaktan mı, yoksa gözleri her defasında nemlenerek
izlediği o eski Türk filmlerinden midir bilinmez, gerçek aşka inanırdı o
kadın. Mitolojik versiyonlarından başlayıp, Leyla ile Mecnun serisine kadar
içinde aşk geçen ne kadar öykü var ise yüreği ile okurdu. Şiiri ise, aşk’ın
kelimelere dökemediği mükemmel gizinin ipuçlarını yaşama taşıdığı için
severdi. Çoğu zaman kimsenin fark edemediği şiirsel bir dünyada gibi
yaşardı. Adı olmayan, sadece rengi olan bir kadındı o...Mavi bir kadın..
Kimin gözlerinde aşk’a benzeyen bir ışık görse yumuşardı bakışları.Kimin
yüreğinin çarptığını duysa,koşardı adımları... Kendi aşk’ını bulamadığından
belki, başkalarının aşklarına sahip çıktı çoğu kez...Onu seven hiçbir
insanın gönlünü kırmadı, üzmedi bilerek..Bu yüzden kendi yüreğinde
başkalarının acılarından yarattığı çentikler açtı durmadan.. Kapanmayan
yaraları oldu yıllarla..
Bir zaman sonra gerçekten seven biri çıktı karşısına..Aşk’ a aşık bu kadın
kapılıp gitti, şiirsel aşkının peşine.. Adam,tuzağa avını çeken bir avcı
gibi adım adım şiir döktü yollarına...Yaptığı her yanlışa bir doğru buldu
kadın.. Üstelik aldatılmıştı daha önce, üstelik biliyordu sonunu.. Yine de
parça parça topladı sevginin kırıntılarını.. Çünkü ekmek kadar kutsaldı onun
için aşkın her yansıması..
Şiirler bitti birgün..Kadın güz döktü gözlerinden..Baharı sona vardı..Her
ağaçtan altın sarısı yapraklar döküldü rüzgarla...Yine de sarındı ruhuna
kuru yaprakları, aşk’a ağladı bir başına... Yürümekten yorulmuş yüreğini acı
ile dinlendirdi bir zaman.. Şiirler yeşersin diye bekledi.. Soru işaretleri
beynine ve yüreğine yazılı şiirler gönderdi..İçinde cevaplar olmayan,
üstelik şiir de olmayan kelimeler döndü sadece karşılığında.. Düşündü
kadın... Oysa ne zaman düşünce girse yüreğin içine..Yürek bırakırdı sevginin
ellerini...
Yapraklarını döktü kadın...Yürüyüp gitti acının içinden geçerek...
Adam..
Şiirlerini başka birine yazıyordu artık...Ama hiçbir dizesi varamadı
3.şahsın yüreğine..Öksüz kaldı tüm kelimeleri..Geri döndü ağlayarak,
bıraktığı yerde kadınını bulacağını umarak...Bir yığın ıslak sarı yaprak
bulabildi sadece..
Kadın...
Bir su kenarına varmıştı o sırada...Ya da su,ona akmıştı kimbilir..? Umut
taşıdı durmadan kadının yaralarına...Yemyeşil bir deniz oldu zamanla...
Adam...
Bu kez belki gerçekten aşk ile yazılmış kelimeler verecekti kimbilir..?
Kadın dedi ki,
“Aşk’ı herkes yazıyor bir yerlere..Hiçbiri kalmıyor günün birinde
nasılsa...Ben SUYA YAZDIM bu yüzden”
28.04.2005 - 05:01
o benim sanal dünyadaki tek arkadaşım.sen bir tanesin ve de değerlisin.
Toplam 2 mesaj bulundu