Aşık Nihani Antoloji.com

Hak âşıkı, halk âşıkı halk ozanı adı ne olur olsun bunlar kültürümüzü bugünlere taşımış önemli görevler üstlenmişler. Bunlar yaşadıkları çağın dışa yansıyan sesi, vicdanıdır. Bardızlı Âşık Nihanî bunlardan birisidir.
Asıl adı ‘Mustafa,’mahlası Nihanî’dir. Nihanî 1884 yılında Bardız’da doğmuş, eğitime medresede başlamıştı. Dedesi ile Oltu’nun Terpek köyüne bir sünnet düğününe gittiğinde Kırdağ ’ında Şehit ve Gazi mezarlarını ziyaret edip Kur’an okumak istemişti. Konak yerinden ayrılınca bir şehid mezarı bulmuş. Mezarın yanında namaz kılmak için Allah’ın divanına durup tehiyat’a oturunca üç derviş Afganlı bir kız göstermiş Allah, Peygamber, Afganlı kızın aşkına bade içirip ‘Nihanî’ mahlası vermiş: ‘Size dünyada kavuşmak yok’ deyip gözden kaybolmuşlar.
Köylüler daha sonra onu ‘Şehit’ mezarı yanında baygın halde bulup köye görürmüşler. Sabahleyin dedesi köyüne götürmüş. Âlim birisi:’ bu halden Sümmani anlar’ deyince Mustafa: Gel bana rahmeyle üstadı şahım/ Kereminden lütfü ihsan gözlerim/ der. Âşık Sümmani gelmiş, onu imtihan ederek âşıklık geleneğini öğretmiştir.
Nihanî Sarıkamış Harekâtı sonrası halkı düşmana karşı direnişe teşvik ettiğinden îdamla yargılanmışsa da daha sonra kurtulmuştur. Nihanî Osmanlı- Rus harbini, esareti, açlığı görmüş çok çile çekmiştir. Onun Erzurum, Kars, Iğdır, Ağrı, Karabağ, Azerbeycan, Batum çevresinde dilden dile dolaşan ağıtları, koşmaları ve türküleri vardır.
Nihanî mânâ âleminde gördüğü kızı dünya gözü ile göremeyeceğini bilmesine rağmenonu çok aramıştır. Sümmani başta olmak üzere âşıkla karşılaşmış, hemşerisi Mevlüt İhsani’yi yetiştirip Âşıklar kervanına katmıştır!
Atalar: ‘ Ustanın büyüklüğü çırakla belli olur’ derler. ‘Üçler’ mânâ âleminde, Sümmanî çırağı Nihanî de madde âleminde usta.. Nihanî; Sümmanî, Karabağlı Sedayi, İranlı Ceyran Hanım, Huzuri, İzhari, Müdami, Cemal Hoca, Âşık Ömer, Reyhanî ve Hüseyin Köycü ile karşılaşmıştır. Âşık Reyhanî ile görüşmüş onun ‘ehli dil’ âşık olduğunu anlayınca ona mana âleminden bir kapı açmamıştır!
Nihanî 1915’te Osm- Rus savaşı ve sonrası meydana gelen olayları, çektiğimiz acıları dile getirmiş, daha sonra da zaferlere destanlar dizmişti.’’Cenâb-ı Hak bize iki şey vermiş biri imân, diğeri de vatan! Vatana bir saldırı olursa biz imân kılıcını elimize, Allah, Allah nidâlarını dilimize, bayrağı da baş üstünde tutar aslanlar gibi kükreriz!’ der.
..

Devamını Oku