Asi As Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkında Ya ...

  • Asi As
    Asi As

    30.07.2010 - 01:03

    (Öykünün babasından borç aldım asiliği ve küfrü de kendimden ekledim yazıya)

    Gecenin yuttuğu rüzgar
    Gogol’ un paltosundan çıkan
    Küçücük, ufalanmış insanlar çöplüğüne savuruyor
    Yapraktan kulübelerimizi.
    Bize daha çok savaş gerek
    Daha çok acı
    Daha çok ölüm
    diye acıyı acıyla besleyen
    Yalanları ağızlarının parçası olmuş güçlü adamlar
    Linç biriktirme senaryolarındaki
    Kusursuz rol paylaşımı sonucu
    Işıl ışıl parıldayan para politikalarıyla
    Yedi sülalesine yetecek kadar günah saçıyorlar.

    Sonuç: yalnızca aşkı olanın masumiyeti vardır.

  • Asi As
    Asi As

    04.07.2010 - 01:49

    ey yakasına vadesiz vedalar yakıştırılmış yalnızlığım

    ey dününde tecelli işaretleri arayan yarın cehaletim benim

    ve tokmaksız kapıları omuzlayıp açma cüretim ey

    size sesleniyorum

    erdem var ya erdem

    toynağı kırılan bir atın ölüme yatması

    bir tırtılın

    vadesiz bırakmasıdır kendini

    parçalamasına karıncaların aslında

    günle gece

    sıcakla soğuk

    av ile avcı

    kararlı bir dönüşümle evrilir diğerine

    yenilenmeye döner çarkı doğanın

    sürgit

    ama sıra insana gelince

    öznel değerler giriverir devreye

    az daha tutunmak için hayata

    kopkoyu bir kabalıkla

    birkaç saniye daha için

    sırf bunun için

    kırılır aşkın zarif filizi

    bil ama sevdiğim

    ve unutma

    varsıl ya da yoksul

    doğum kadar gerçektir ölüm

    ve ancak

    ve tek bunu kabullenip algılayıverirsek hayatı

    çözülüverir tanrısal düğüm

    yazık ki ben bunu geç bildim

    ama bilir bilmez söyledim

    ve iyi ki

    seni bir et tırnak

    kendiyle barışmak

    ölümle hayat ilişkisi gibi

    doğaçlama sevdim

  • Asi As
    Asi As

    17.04.2010 - 00:37

    Birkaç damla yağmur düşer gözlerimden içeri
    Ama ağlamam bayım, korkmayın, insan değilim ben.

    Sesler duyarım yan komşunun camından akan,
    Soğan sesi, dantel oya, çökmüş kanepe,

    Korkarım bayım, insan kokar buralar bazen.

    Saçlarını götürür rüzgar sevgili'nin,
    O kıskanıp, dil sürmediğim diyarlara
    Kokusunu alır gider bencil erkek müsveddesi

    Aşık değilim bayım, aşağılık değilim ben.

    Renkler akar kapı altındaki aralıktan,
    Sarhoş eder bakanı, hayata karıştırır
    Martı sesi, mavi deniz, kızıl gökyüzü

    Korkarım bayım, Tanrı bakar içime bazen!

    Kızlar geçer, neşeli-kıvrak, sakız kokulu..
    Kahkahalarını getirir rüzgar balkonumdan,
    Kapatırım kapısını, tülünü-panjurunu

    Ama üzülmem bayım, korkmayın,

    insan değilim ben.

  • Asi As
    Asi As

    03.04.2010 - 21:29

    Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar,boştur boş! //
    Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş! //
    Şu durmadan kurulup dağılan evrende//
    Bir nefestir alacağın, o da boştur boş! //

    Ömer Hayyam

  • Asi As
    Asi As

    20.03.2010 - 00:47

    gelmedin... sen öyle san
    kadife tenindi deniz ve sahil
    yüzlerce buluştuk


    yerli yerindeydi her şey
    bir üveyim vardı yine de
    sesim sesini aradı


    eksiğim. yarımsızım. köksüzüm. susuz
    ben aslında kendimi bekledim


    gelmedin

  • Asi As
    Asi As

    18.03.2010 - 01:47

    Ben en çok sana sarılırken düştüm biliyor mu/sun
    Bana kollarında sakladığın uçurumları göstermemiştin hiç

  • Asi As
    Asi As

    13.03.2010 - 00:46

    Mutluluk içinde başlar, çünkü mutluluk içten, özden verebilme yetisini kazanmakla başlar. İnsanların çoğu neden mutsuz, en azından mutlu değil? Vermeden almayı ya da önce alıp sonra vermeyi düşündükleri için.

    Bir gezgin, dağ bayır gezerken bir akarsuyun içinde değerli bir taş bulur. Ertesi gün yolda bir adamla karşılaşır. Adam çok açtır. Gezgin torbasındaki yiyeceği karşılaştığı bu kişiyle paylaştırır. Ama erzak çantasını açarken adamın gözü çantadaki değerli taşa ilişir. Gezginden bu değerli taşı kendisine vermesini ister. Gezgin hiç duraksamadan değerli taşı adama uzatır. Adam başına konan talih kuşundan memnun, aceleyle oradan uzaklaşır. Artık kendisine ömnür boyu maddi güvence sağlayacak değerli taşın sahibidir.

    Bir kaç gün sonra gezgin, arkasından koşarak kendisine yaklaşan adamı görür. Adam nefes nefese değerli taşı gezgine uzatır.'Senden ayrıldıktan sonra uzun uzun düşündüm. Bu taşın ne kadar değerli olduğunu biliyorum.Ama onu sana geri vermek senden daha değerli bir şey almak istiyorum. Bu taşı bana rahatlıkla vermeni sağlayan o içindeki şey her ne ise ondan istiyorum'

    Sahip olduğun maddi şeyleri vermek, vermenin en kolay yoludur. Ama burada bile takılı kalan ne çok insan var. Gerçek vermek, kişinin kendinden, özünden vermesidir. Emerson'un dediği gibi:

    'Yüzükler ve mücevherler armağan değildir. Gerçek armağanı veremediğin için dilenen özürdür. Gerçek armağan kendinden bir parçayı verebilmektir.'


    Çocularına sevgi yerine, ayıramadıkları zaman yerine onları oyuncaklara boğan, pahalı okullara gönderen, altlarına araba çeken anne babaları düşün. Eşlerine ayıramadıkları zamanın, gösteremedikleri sevginin bedelini armağanlarla telafi etmeye çalışan eşleri düşün. Vermeyi bilmedikleri sevgiyi, maddi olanaklarla telafi edebileceklerini düşünenler, sadece kendilerini aldatır, suçluluk duygusunu hafifletmeye çalışır. Ama çocukların, eşlerin yüreklerindeki yarayı azdırmaktan, öfkeyi büyütmekten başka bir işe yaramaz bu ucuz armağanlar. Gerçek armağan olan sevgi ve ilginin yanında en pahalı mücevher bile ucuz kalır.

    Dünyaya sahip olduğunun en iyisini ver, en iyi sana geri geleçektir. Kendinin en iyisini vermeye bugün başla. Sevdiklerine zamanını ver, dikkatini ver, ilgini ver, bilgini ver, pozitif bakış açını ver, onlara değer ver. Yüreğindeki armağanları ver, sevgini, anlayışını, neşeni, şefkatini ver, affediciliğini ver. Zihnindeki armağanları ver, rüyalarını, fikirlerini, yaratıcılığını, yeteneklerini sun dünyaya.

    Yüreğini sunduğunda kendini iyi hissedersin, kendine olan güvenin artar, en önemlisi kendine verdiğin sevgi ve değer artar. Ne verirsen kendine veriyorsun.

    Şunu daima hatırla: Kendine sakladığın, kaybetmekten korktuğun her ne ise onu kaybedersin. Verdiklerin ise senindir.

  • Asi As
    Asi As

    26.02.2010 - 22:04

    aynı acıda kesişirdi gözlerimiz
    ve ellerimiz
    aynı sevinçlere birleşirdi
    kurumuş otlardan kement atardık
    el ayak değmemişliklere

    iki damla gözyaşı bırakıyorum
    iki gözüm-den
    farklı bir acıya şimdi

    düşsel korkuluklar kargaşasındayız
    alaca ahlar ekliyoruz ucucuna

    bütün acılar anlamsız
    ve yersiz bütün sevinçler

    say ki
    gittim
    ve yittim..

  • Asi As
    Asi As

    26.02.2010 - 20:07

    gelmişsin
    ışıldıyormuş şehir… / olmaz!


    son soygundan önce parlaktı göğüm
    ardından öldü
    ruhumuzdan su içen gümüş serçeler

    ey
    eynimi rüzgârdan koruyan ninem!

    bir kahve içimi gel mezardan
    çıplaklığımı çalıp giden adam gelmiş
    örtecekmiş ömrümü üstüme gayrı… / olmaz!

    üşümek şimdi
    sevdiğim güz kadar ılık
    onca titrer de
    bir kez yiter gerçek
    soldu varlığımı kamaştıran ışık
    sıcacık kirpiklerim

    - kuzey bitti hey!
    kuzey bitti

    buğusu üstünde bırakmıştık aşk’ı
    sen dünyayı seçtin ben hayatı
    ve tatlı su gelinciklerini… acımadım
    yokluğa

    gelmişsin… kör oldu ahir
    altın suyuna batsa evvel
    ışıldamaz bu şehir!

    (ay
    çiçeğine güneş olmayı kim istemezdi…)

  • Asi As
    Asi As

    17.02.2010 - 00:27

    Ben kimseyi özlemedim: şarkılar bilirim ikircikli
    bir çelişkiden kendimi yeniden doğurup, bakınız
    kararlı bir şekilde kendimi yeniden öldürebilirim

    ben kimseyi özlemedim: bir deniz bilirim o kadar
    içimde derin sular akar: üzerimde ıssız adalar
    kimse karaya vurmaz: ne balıklar ne yalvaçlar

    ben kimseyi özlemedim ki sesimden bilirim: bir iklim
    kendi iç sesimle kendimi kemiririm, huyum bu benim!

  • Asi As
    Asi As

    15.02.2010 - 23:21

    Ellerin titrer dudakların gibi
    Gözlerin tedirgin, kirpiklerin nemli
    Sözlerin şüpheci, tavrın ürkek
    Yıkık bir sevdadan çıkmışsın besbelli.
    Parçalanan bir yürek var bedeninde
    Bedenin kırmızı..
    Yüreğinde kan.
    İhanetin parçaları kanından damlayan
    Gözyaşı değil,
    Yitirdiğin sevdandır yanağından akan.
    Boğazına takılan hıçkırık
    Tükenen sabır
    Yine zamansızdır yalnızlık.
    Zamansızdır akşamları hüznün
    Kederin, isyanın, haykırışın
    Zamansızdır zamana teslimin.
    Gözlerin boşluktadır
    Belkide asılı kalan bir çerçevede
    Hıçkırığındır kulağına gelen
    Yansıtmıştır dört duvar üstüne.
    Yalnızlığın, dalgınlığın, isyanların
    Yitip giden yıkık sevdanla birlikte
    Zamansız yalnızlığın düşmüş üstüne.

  • Asi As
    Asi As

    13.02.2010 - 17:55

    Gidiyorum İstanbul. Bana çok geldin, belki de az. Karıştırdım sevda sözcüklerini okey taşlarıyla. Çifte dönüyordum, yenildim. Saat sabahın üçü, saat sabahın orta şekerli hali, saat sabahın yalpalayan yürüyüşü. Galiba iğnesi kırılmış bir plak kadar bozuğum. Dağıttım kadın aklımla, yeter kavuşmalar için soyunduğum. Gidiyorum İstanbul. Benden önce çok gidenlerin anısına, bir selam daha bırakarak sokaklarına. Kaldırımların ıslak tenhalığına tükürdüm ve küfürler yağdırdım dili bozuk kavuşmaların ısırgan soğukluğuna. Kaşınıyorum, hadi susturun yine, yeniden, bir kez daha. Elbet bir zaman yorulacaksınız, kelimeleri arayacak diliniz, konuşmayacağım, konuşturamayacaksınız.

  • Asi As
    Asi As

    13.02.2010 - 02:08

    bugün sizi gördüm simsiyahtınız,
    ama ne güzel simsiyahtınız.
    siyah siyah gülümsediniz bana,
    siyah siyah öpüp
    siyah siyah sohbet ettiniz...
    ama ne iyi ettiniz.
    bugün sizi gördüm simsiyahtınız,
    siyah kir göstermez,
    simsiyahtınız...

  • Asi As
    Asi As

    11.02.2010 - 00:15

    uğrak yeri buluşma noktası
    ayak altında kalbiniz

    - güveniniz yaslı mı kaldı gidenlerde
    onaracaktım izin verseydiniz

    çektim gözlerimi, filizlenir misiniz hemen
    içinizde büyüyen arsız kadınlar hatırına

    ben mi dönüyorum günahlardan
    ya da siz mi seviştiniz
    ellerim kopuyor iki kırık zeytin dalında

    keşke gülüşünüz düşeydi bu ülkeye
    kelimelere, size, birazda grilere
    kanardım belki hüznüm vurmazdı siteme

  • Asi As
    Asi As

    17.01.2010 - 23:02

    Fuzuli'ye sormuşlar: Sevmek mi daha güzeldir,sevilmek mi? -sevmek demiş..Çünkü sevildiğinden hiçbir zaman emin olamazsın...

  • Asi As
    Asi As

    23.12.2009 - 13:21

    güneş ısıtsa şu kemiklerimi
    şu fırtına dinse,
    gök berrak olsa mı
    dersin?

    bir de anlayabilsem vurup geçen tufanı;
    bir de duyabilsem bu neyin sesidir?
    bir de katabilsem kendimi
    bir damlaya ilişsem
    mi dersin?

  • Asi As
    Asi As

    14.12.2009 - 01:10

    Dönüyor dünya…
    Vadesi muamma bir ömür,harcanıyor günden güne.

    Bir bir atıyor dikişleri kalbimin!
    Ellerimle taşıdım kerpiçten tuğlaları,yıkılıyor duvarlarım.
    Çıkmaz benim sokaklarım,
    Gelme…

    Kurudu işte fesleğenler.
    Sen dünya değilsin,
    Dönme!

  • Asi As
    Asi As

    07.12.2009 - 00:04

    Olur ya dünya haliymiş,
    Görüşemezmişiz belki…
    Sen hep benim yalın halimsin…

    Uzak ülkelerin radyolarını karıştırırken,
    Duyarsan senin dilinden şiir okuyan birini,
    Cızırtılı dalgalar arasında
    sesimi çıkaramazsan,
    hiç tasa etme unutmamışımdır,
    aynı Arnavut kaldırımında dizimizi parçaladığımızı,
    omuzlarının dünyanın en iyi kaldıracı olduğunu…

  • Asi As
    Asi As

    03.12.2009 - 00:52

    Tamamlanmalı kalbin üşümesi
    konuş onunla

    Kaç zaman bölünebildin, dört yanını kuşatan o sesle
    anlatılamayan değil, saklanandın
    bir bakışlık aynadan

    Dinleme, göğsünde ağırlığınca acıtır
    rengini uyutmuş dağları da vururlar

    Eksiksin, kaç şiir sevişsen de
    yok bu şehir içinde

    Yokluğunla bölünen aşk için
    her nefesine yağan kurşun gibi

    Varlığını sun şimdi

  • Asi As
    Asi As

    27.11.2009 - 15:59

    Zaman usulca çekilir aradan,söylenmemiş sözler kalır geriye...

  • Asi As
    Asi As

    23.11.2009 - 11:53

    Sığınmak bu
    suyun öbür kıyılara tutunan ellerine inat

  • Asi As
    Asi As

    23.11.2009 - 01:20

    Çağlayanlardır avuçlarımı kanatan
    Dudaklarımda yorulurken
    Ezgi’m…

    Topraktır avuçlarım
    Zamandan gelirim bu yüzden,ev kadınlarının düşlerini yitirdiği koylardan
    Rüzgarı ezberinde taşıyan saçların
    yüzünü yaslarken, devindikçe kendini lânetleyen şehirlere
    gözlerin buruk bir dokungaçtır
    çekimser iklimime…

    Kendini bu hayatın eskizliğine inandırmış annemin, yeniden doğma istencinden gelirim…
    Zamandır avuçlarım.

    yüzümün güneş görmeyen taraflarını bıraktım
    hiç bilmediğim şehirlere
    Bu yüzden yazmayı unuturum
    Ahşap bir evin denize tutumunu kuşanırken…

    güneşten geliyorum
    hiç karanlık yok denilen yerlerden(!)

    zemindir durağım
    yakınımdır dediklerime
    Ülkem bir kadının gözlerinde
    bense geziniyorum onun bakındığı yerlerde…


    bu yüzden
    topraktır avuçlarım…

  • Asi As
    Asi As

    22.11.2009 - 16:29

    Ben sana yazının keşfinden beri şiirler yazıp biriktiriyorum...

  • Asi As
    Asi As

    08.11.2009 - 23:30

    Böyle sustuğun zaman

    Toplu ölümler başlıyor,

    Başka bir kıtada…

Toplam 60 mesaj bulundu