bilgi paylaştıkça artar
-
peri bacaları
12.02.2006 - 16:03Kapadokya Genel Tarihçe
Erozyonun oluşturduğu Peri Bacaları ve inanılmaz görüntülerle herkesi şaşırtan vadileri, insanların inanç uğruna oyarak inşa ettikleri ve günümüze kadar canlılığını koruyabilmiş freskleriyle kaya kiliseleri, canlarını kurtarabilmek amacıyla yerin metrelerce altını -kimi zaman sekiz kat- oyarak yeraltı yerleşim yerleri bugünkü Kapadokya'yı meydana getirir. İnsan ve doğa el ele vermiş ve dünyanın harikalarından birini ortaya çıkarmıştır.
Roma İmparatorluğu döneminde yaşamış olan Strabon, Geographika adıyla yazmış olduğu kitabında Kapadokya'yı, doğuda Malatya, batıda Aksaray, güneyde Toros Dağları ve kuzeyde Doğu Karadeniz'e kadar uzanan b ir bölge olarak sınırlandırır. Bugün ise Kapadokya eşittir peribacaları, kaya kiliseleri, yeraltı şehirleri olduğu için bugünkü Kapadokya, bu oluşumların en yoğun olduğu Avanos, Ürgüp, Uçhisar, Göreme, Ortahisar, Gülşehir, Derinkuyu ile Aksaray yakınındaki Ihlara vadisi akla gelmektedir.
Kapadokya bölgesinin jeolojik oluşumu Erciyes, Hasan, Melendiz, Göllüdağ ile daha birçok küçük volkanik dağların, Üst Miyosen çağda patlamaları ile başlamıştır. Bölgeye yayılan lavlar, göller, akarsular üzerinde 100-150 metreyi bulan değişik sertlikte tüf tabakasından oluşan yüksek bir plato meydana getirmişlerdir. Zamanla bu platonun, erozyonun etkisiyle inanılmaz derecede aşınması sonucu bugünkü vadiler ortaya çıkmış, peri bacası adı verilen üzerinde daha sert ve geniş bir kaya tabakasının bulunduğu konik şekiller oluşmuştur. Dünyanın birkaç bölgesinde de görülen Peri Bacaları, hiçbir yerde Kapadokya'da olduğu kadar yoğun bir şekilde bulunmamaktadır. Tabiatın bu cömertliğinden yararlanan insanoğlu ise, oyulmaya çok elverişli olan bu kalın kaya kütlesini oyarak, günün şartlarına göre evler, manastırlar, kiliseler ve yeraltı sığınakları yapmışlardır. Özellikle Hıristiyanlığın Anadolu'da yayılmaya başlamasıyla birlikte, Kapadokya'nın jeolojik yapısının verdiği bu avantajla manastır ve kilise sayısı binlerle ifade edilen sayıya ulaşmış ve Hıristiyan keşişlerin merkezi durumuna gelmiştir.
M.Ö. 2000'lerden başlayarak Hititler bölgeye yerleşmiş ve yerli halkla kaynaşarak Büyük Hitit İmparatorluğunu kurmuşlardır. Bu dönemde Kayseri yakınlarında bulunan Kültepe (Neşa,Kaniş) Asur Ticaret Kolonilerinin önemli bir ticaret merkezi durumundadır. M.Ö. 1200'lere kadar hüküm süren Hitit İmparatorluğunun yıkılmasından sonra Geç Hitit Devletleri kurulmuştur. Friglerin, Geç Hitit Devlerine son vermesinden sonra Kimmerlerin, Medlerin ve M.Ö. 547'den itibaren ise Perslerin hakimiyetinde kalmıştır. Persler Anadolu'yu Satraplık adı verilen bölgelere ayırarak yönetirler. Bu bölgelerden biri olan bugünkü Kapadokya bölgesine ise Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına gelen Katpatuka adını verirler.
Pers İmparatorluğu'nu yıkan Büyük İskender Katpatuka'da beklemediği bir direnişle karşılaşır. Bunun üzerine, komutanlarından biri olan Sabistas'ı bölgeyi denetim altına almakla görevlendirir. Buna karşı çıkan halk bir Pers asilzadesi olan I. Ariarathes'i (M.Ö. 332-352) kral ilan eder. Büyük İskender ile iyi ilişkiler kuran I. Ariarathes, Kapadokya Krallığının sınırlarını da genişletir. Büyük İskender'in ölümüne kadar barış içinde yaşayan Kapadokya Krallığı, yeniden bir savaş dönemine girer ve Pontus, Galat, Makedonya ve Romalılarla mücadele eder. M.S. 17 yılında Tiberius Roma İmparatorluğuna bağlayarak eyalet haline getirir. Batıya açılan yeni yolların yapılması, eyaletin merkezi durumundaki Kayseri'nin önemini artırmış, ticaretin Asur Ticaret Kolonilerindeki parlak dönemindeki canlılığına kavuşmuştur. Daha sonraki yıllarda İran'dan gelen Sasanilerin akınlarından korunmak için şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir. Hıristiyanlığın yayılması sırasında, Kapadokya bölgesi bu bakımdan da önemini artırmış ve Hıristiyanlık Roma İmparatorluğu tarafından resmi din olarak kabul edilince Kayseri Başpiskoposluk merkezi haline gelmiştir. IV. Yüzyılda Başpiskopos olan Aziz I. Basilius'un büyük çabalarıyla Hıristiyanlık bölgeye yerleşmiş ve kayalar içinde mistik bir manastır hayatı başlamıştır.
Roma İmparatorluğu M.S. 395 yılında ikiye ayrılınca, Kapadokya doğal olarak Doğu Roma İmparatorluğunun sınırları içinde kalır. VII. Yüzyıl başlarında Bizanslılarla Sasaniler arasında yoğun savaşlar meydana gelmiş ve Sasaniler 6-7 yıl bölgeyi ellerinde tutmuşlardır. M.S. 651 yılında, Halife Osman Sasani Devletini yıktıktan sonra, Arap-Emevi akınlarına maruz kalır Kapadokya halkı. Bu karışıklık sırasında, bir süredir devam eden hıristiyan mezhep çatışmaları, özellikle İmparator III. Leon'un ikonaları yasaklamasıyla, doruk noktasına ulaşır ve İkonaklazm (726-843) denilen dönem başlar. İkonaklastik dönemde Kapadokya'ya büyük bir göç yaşanmış, ikona taraftarı olan Hıristiyanlar bölgeye gelip kayalara oyulmuş manastırlarda gizlenerek ibadetlerine ve faaliyetlerine devam etmişlerdir.
1082 yılında Kayseri'nin Selçuklular tarafından fethedilmesini müteakip Kapadokya halkı huzurlu bir döneme girer. Selçuklu hakimiyetindeki Hıristiyanlar serbestçe ibadetlerini yaparlar ve kiliselerini inşa ederler. Ancak, 1308 yılında Moğol kökenli İlhanlılar Kayseri'yi ele geçirip, şehri yakıp yıkarlar. Bu durum çok sürmez ve Osmanlılar döneminde bölge artık rahat ve huzura kavuşur.
ayrıntılı bilgi için bkz: http://www.bulentozmen.com/tr/kapadokya.htm
-
ay başı
07.06.2004 - 20:08Adet nedir?
Aslında yumurtlaması olan kadınlarda 28-30 günde bir kanamayla rahim içi zarının dışarı atılmasıdır. Eğer bir cinsel ilişki sonucu gebelik gelişirse, embriyo tüpler yoluyla rahme ulaşır. Rahim içinde özel olarak hazırlanmış dokuya tutunur ve gelişip büyümeye başlar. Bu doku, yani rahim içi zarı her ay hormonlarla kadifemsi bir değişim gösterir. Yaklaşık bir santim kadar kalınlaşır ve gebeliğe hazır hale gelir. Eğer yumurtlama olmazsa 28-30 günlük bir olgunluk döneminden sonra işlevini kaybeder ve dökülür.* Bir kadın ne zaman adet görmeye başlar? Normali nedir?
Bir kadın ortalama 12 yaşından 50 yaşına kadar her ay bu süreci doğal olarak yaşar. Ortalama 28 günde bir adet görür. Ama 21 ile 35 gün kabul edilebilir bir adet düzenidir. Adet süresi ise 2-7 gün olmalıdır.* Atılan miktar ne kadar olmalıdır peki?
Adet kanamaları normalde 2-3 gün sürer. Günde 2-3 pet kanama normaldir... Hacmi herkeste farklıdır, ölçmek de mümkün değildir. Ama 40 ml.'lik bir kan normaldir. Yani kan alınan tüpler 10 cc.'liktir. 3-4 tanesini dolduracak kadar kan olur.* Şiddetli kanamaların nedeni nedir?
Polipler, miyomlar ya da rahimle ilgili başka bir problem olabilir. O yüzden kanaması 5-6 günden fazla süren kadınlar Acaba rahmimde bir problem mi var? ' diye bir hekime müracaat etmeli.* Peki ya kanama azsa... Bu bir hastalık belirtisi midir?
Tabii. Kanamanın olmaması ya da 1.5 ayda bir olması da yumurtlama bozukluğunun bir işareti olabilir.* Bir genç kız ilk adetten sonra hemen düzenli bir şekilde adet görmeye başlar mı?
Hayır. 12-13 yaşındaki bir ergenin vücudu, kilosu belli bir yere ulaşıncaya kadar düzensizlikler olabilir. İlk yıllarda 2 ayda, 3 ayda bir adet görülebilir. Bu düzenin oluşmasıyla beraber yumurtlama da başlamış demektir. Yani genç kız üreme dönemine ulaşmış demektir. Adet düzensizliğinde hekime gitmeyi gerektiren belirtiler aşırı tüylenmenin başlaması ve kanamanın çok seyrek olmasıdır. Eğer 35 gün geçtiği halde adet olunmuyorsa yumurtlama düzensizliği var demektir.Tüylenmede geriye dönüş yok ama...
* Adet düzensizliğinde en sık görülen neden nedir?
Genç kızların arasında hiç azımsanmayacak oranda polikistik over sorununa rastlanıyor. Adetler 2 ayda, 3 ayda bir oluyor. Ve bu hanımlar gittikçe tüyleniyor.* Nasıl?
Erkeksi tüylenmeler oluyor. Yani kadının yüzünde, göğüslerinin arasında, kollarında tüyler artıyor... Bunlar erkeksi, siyah tüylerdir. Tek tük çıkanlar anormal bir gidişatın belirtisi değildir. Ama saçlarda açılma varsa, yüzde, kollarda, göğüs aralarında, sırtta, bacakların üst kısmında, göbekte, yani kadınlarda pek görmeye alışık olmadığımız yerlerde siyah ve çok miktarda tüy çıkmışsa bir soruna işaret eder.* Tüylenme neden olur?
Yumurtlama bozukluğu olanlarda erkeklik hormonu daha fazla salgılanıyor. Ve sürekli erkeklik hormonuna maruz kalan kadında erkek tipi tüylenme başlıyor.* Diyelim tedaviye gelinmedi...
Çok ciddi, kadını mağdur edecek şekilde tüylenme oluyor. Ama cinsel bölgelerde bir değişiklik ya da davranışsal bir bozukluk olmuyor.* Yani kurt kadın oluyoruz... Peki geri dönüş var mı?
Maalesef geri dönüş olmuyor. Yeni tüylerin çıkması önleniyor. Çıkmış tüyler eğer kalınlaşmışsa ancak kozmetik olarak yani lazerle, epilasyonla halledilebiliyor... Biz yeni tüylerin çıkmamasını erkeklik hormonunun aşırı çalışmasını engelleyerek önlemiş oluyoruz. -
ay başı
07.06.2004 - 20:06'sizin için önemli olan her şey esastır ve önemlidir ve de gereklidir'
~Muayeneye gelirken lütfen aklınızdaki her şeyi bir kağıda yazınız! , çünkü orada unutabilirsiniz, aklınıza gelen sormak istediğiniz her şeyi ama her şeyi yazın,siz inanıyorsanız gereklidir!
Ayıp olur mu? , doktor ne düşünür? , kızar mı? demeyiniz,bir ücret ödeyip karşılığını alıyorsunuz, çekinmenize gerek yok, sizin bedensel sağlığınız ve de ruhsal sağlığınız bizim için çok önemlidir.
Eğer ki hasta ruhen tatmin olmazsa veya neyi olduğunu-problemi tam olarak anlamazsa verdiğimiz ilaçları düzgün kullanamaz veya kullansa da ruhen,aklen tatmin olmadığı için ilaçlardan gerekli verimi alamayız, bu yüzden muayene sonrası da sormak istediğiniz her şeyi; hastalığınız veya ilaç kullanımı, bulaşıcılık, veya cinsel yaşamınıza olan etkisi gibi her şeyi sorunuz, böyle yaparak hem bize hem kendinize faydalı olursunuz! !
UFAK ÖNERİLER:
- doktora geliyoruz diye ağda veya epilasyon gibi bizim için gereksiz ve de sağlıksız işlemlerle uğraşmayınız! (bakınız kadınlara öneriler:-Ağda, jilet gibi yöntemlerle temizlik sağlandığı düşünülebilir.Ancak alınarak açılan kıl kökleri genital (cinsel bölge) bölgenin kolayca mikrop kapmaya elverişli hale gelmesine neden olur.Ayrıca uzun yıllar yapılan ağdalar nedeniyle kıl dönmeleri ve dış dudaklarda şekil bozuklukları oluşmaktadır.Bu nedenle gereken yerlerde makas veya makinayla tüylerin kısaltılması genital bölge için en sağlıklı temizlik yöntemidir.)-muayene öncesi vajeninizi yıkayıp temizlerseniz biz sizin akıntınızı veya doğal vajen yapınızı göremeyiz,unutmayınız doktor hasta arasında ayıp yoktur.
-her zaman muayene olabilirsiniz gerekirse adetliyken bile!
-muayeneye gelirken eski reçete ve tahlilerinizi de getiriniz,kendi başınıza ilaç aldıysanız kutusunu getirmenizde faydalı olur.
-gelmeden önce son adet tarihinizi ve adet düzeninizi de yazarsanız (mutlaka sorarız) hatırlamaya çalışmak zorunda kalmazsınız.
-muayeneye gelirken rahat ve huzurlu olunuz,
sizi seviyor ve saygı duyuyoruz,
canınızın acımayacağını,karşınızdaki insanın size faydalı olmak için orada olduğunu,bunun karşılığını ödediğinizi,sizin mutluluk ve sağlığınızın ona mutluluk ve gurur verdiğini ve de onunda bir annesi,kız kardeşi, karısı veya kız arkadaşı olduğunu ve sizi anladığını biliniz ve inanınız!Geçenlerde bir doktor arkadaşımın muayenesine gittim, çocukluk arkadaşımdı ve konuşurken basit bir sıkıntımdan bahsettim,gel bakalım dedi ve o an hafif bir korku ve sıkıntı yaşadım,bir doktor olarak bende bunları yaşıyorum,hepimiz sağlığımız veya geleceğimiz söz konusu olunca heyecanlanır ve panikleriz,yaşadıklarınız ve hissettikleriniz tamamen doğaldır,
hele hele bu konu intim bir konu ise,yıllarca yanlış olarak bunu konuşmanın ayıp olduğuna inandırılmışsak, hep böyle görüp büyütülmüş isek hissettikleriniz sizin değil sizi böyle yetiştirenlerin kabahatidir.Ve ilk kez jinekoloji (kadın-doğum) muayenesi olacak hanımlarımız ne ile karşılaşacaklarını bilmediklerinden daha fazla heyecan ve korku duyarlar. Bu korku ve heyecan yüzünden bir gece öncesinden uykusuz kalan ya da muayene olmayı sürekli erteleyen çok sayıda kadın vardır.İlk kez hamile olup kürtaj olacak genç hanımlarımızda kürtaj olmanın korkusunun yanı sıra doktor ne diyecek,ne düşünecek diye de bir korku vardır.(tekrar hatırlatıyoruz muayene ve kürtaj olmak için evli olmak gerekmez)
Kadın olmak özeldir, bunu gururunu taşıyın ve yaşayın, kadın olmaktan ve kadınlık organlarınızdan utanmayınız.
Muayene-kadın hastalıkları ve doğum muayenesi her kadının hayatında düzenli ve belirli aralıklarla olması gerekli bir muayenedir.Hepiniz en azından bir kere zorunluluk yüzünden jinekoloğa gittiniz veya gideceksiniz.
Madem bunu yaşamak zorundasınız daha kolay olması için ruhen ve bedenen hazırlanın!Kadın-doğum doktoru muayenesinde canınız hiç bir şekilde acımaz,insan olarak ta size özen gösterilir,eğer muayene sırasında sizi rahatsız eden bir durum olursa ve bunu doktorunuza iletirseniz mutlaka bunu sizin için konforlu bir hale getirip devam edecektir.
Jinekolojik muayenede nelerle karşılaşacağınızı bilirseniz muayeneden korkmazsınız.
Önemli not: kişinin evli olup yada olmadığı kimseyi ilgilendirmez ve sorulmaz,sorulamaz,sadece cinsel yaşantısı yoksa bakire olduğunu belirtmesi gerekir, çünkü muayene yapılış şekli bakirelerde farklıdır.
Muayene olmak için veya küretaj olabilmek için evli olmak gerekmez,bu sizin özel yaşantınızdır kimsenin bilmesi gerekmez.
Ama Jinekolojik muayene sırasında doktorunuza diğer her şeyi açık ve saklamadan anlatmanız sizi tanımamız ve anlamamız için önemlidir. Hiç bir ön yargısız (acaba ne düşünür,beni nasıl görür gibi bir fikre kapılmadan) vereceğiniz bilgiler sizin sağlığınız ve tedaviniz için gereklidir.
Bu bilgiler hiç kimseyle ve hatta özel durumlar dışında meslektaşları ile bile paylaşmadığı sırlardır. Bu bilgiler kanunen de gizli sayılır ve mahkeme kararı dışında kimse alamaz.Sizin adınızı vererek arayan,annesi ve kocası veya nişanlısı olduğunu söyleyip bilgi almak isteyen kişilere de böyle birini tanımadığımızı bildiririz.Geçmişte benzer durumlar oldu ve arayan kişiye böyle birini tanımıyoruz dedik ve akşam evde sen niye doktora gitmedin veya bak doktor seni tanımıyor gibi ufak yanlış anlaşılmalar yaşanmıştır.Hasta hakkında bilgi almak isteyen kişiler için önce muayene olan kişi beni-bizi arayıp ben...........,birazdan eşim veya erkek arkadaşım arayacak,ona durumumu anlatır mısınız demelidir,ancak o durumda bilgi verilir.Eğer ilk konuşmalar sırasında yanınızda bulunan kişinin veya kişilerin(anne,koca,sevgili) yüzünden bazı şeyleri söyleyemiyorsanız (mesela eski küretaj sayınız vesaire gibi) muayene odasında bunu doktorunuza bildiriniz,kesinlikle ikinizin arasında kalacaktır.
Toplam 191 mesaj bulundu

üzerimde hiçbir baskı yok. kendi hayranlığımla yazıyorum.
çok beğendim yazılarınızı çoğunu okudum.
bukadar bye.....
iki saatten beri hakkımda bişiler yaz diye kafamın etini yiyen birisidir :) yazıyorum işte
felsefe, bilim, teknik, sosyoloji ekonomi bütün dallarla ilgilenir bu özelliklerinin yanı sıra iyi boks yapar gözümü şişirdi az önce bu sitedeki bir nmralı düşmanım :) ev ark ım
Toplam 2 mesaj bulundu