bazı insanlar yaşadıklarıyla anlamlar yaratırlar; bazıları da başkalarının yarattığı anlamlarla yaşarlar, bazılarıysa başkalarının yarattığı anlamları bile hissedemez, yaşayamazlar. şiirler, yazılar, sanatlar, hikayeler, cümleler, simgeler ve sözcüklerse sadece anlamları anlatmaya uğraşırlar. ama asıl olanı anlatmak sanatın, şiirin, edebiyatın işidir? (ki onlar da çoğunlukla yanlış veya eksik anlaşılır; görece hissedilir!) yaratan insandır bütün bunları... doğması, yaşaması, düşünmesi, hissetmesi, anlaması ve kendini katmasıyla. yine de asıl işi yapamaz insan: anlatmayı. anlamlar sadece yaşarlar, kendilerini yaratan insanlardan bağımsız...
şimdi bana bir şiir verin yaşamak için, kırk yıl köleniz olayım. kırk yılım daha kalmadı ama... baştan söylemek en iyisi! ! !
'Yaşam bizi kaldırıp bir yerden bir yere taşırken, yazgı da bir noktadan diğer bir noktaya doğru sürükler. Ve bu ikili arasında sıkışıp kalmış olan bizler, bu nedenledir ki, ancak bizlere ürküntü verecek sesleri duymakta ve yolumuzda bir engel gibi dikilmekte olanları görmekteyizdir.' HALİL CİBRAN
'Eğer insanlara boş elimi uzatır ve bir şey alamazsam çok üzücü; ama asıl ümitsiz durum, dolu elimi uzatıp kabul edecek kimseyi bulamamamdır.' HALİL CİBRAN
'İnsanoğlunun gönlü yardımına koşacak birini arar; ruhu içini dökmeyi diler; ama biz tıkamışızdır kulaklarımızı onların feryatlarına ne duyarız, ne anlarız. Ve deli deriz onlara kulak verip anlamış olanlara, üstelik kaçışırız yanlarından.' (bu da HALİL CİBRAN)
(bu aralar pek kimsenin bilmediği Halil Cibran'ı, sözlerini kullanarak anmak, boyun borcu olsun bana. ki katılıyorum büyük bir coşkuyla yukardaki sözlerine. ruhu şad olsun...)
'Şubat'
Ben bu içimin yankısı, ben bu içimin koruyla bu narı daha fazla taşıyamam. Düşecek ellerimden, dağılıp dökülecek odaları, dayanamam. Benden sana mevsimlerden anne, uykularımdan tüller, ömrümden ağrılar sızmıştır. Bu aşk bende bir imkânsızlık tasarımı gibi kaldı, kaldıramam. Adı Şubat olan bu şiirde kalbim uzun bir nehir gibi ağrıyor. İnat yumağım çözüldü. Sol omzundan siyah atımı, sana düştüğüm o eski şubattan çukurumu alıyorum. Benden kalan boşluğa kırmızı bir araf düşüncesini koy. Nasıl hatırlanırsa bir yaprakta bir orman bu kez o olsun beni sana hatırlatan. Bir gün olur senin de düşerse elinden nar Aşk bir gün seni de alır bir yerden bir yere koyar Ne zaman ki kaplar gönül mülkünü kar Çağır o zaman, anlatırım sana, bir ömürden nasıl döne döne geçer turnalar. Sanma ki inadımda sarı bir safra dilimde uçuşan rüzgârlı bir sayfa sözlerimde silinmiş şifre vardır. Sökmedin beni çölden, yolum araftır. BİRHAN KESKİN
şimdi
bana bir şiir verin yaşamak için, kırk yıl köleniz olayım. kırk yılım daha kalmadı ama... baştan söylemek en iyisi! ! !
'Yaşam bizi kaldırıp bir yerden bir yere taşırken, yazgı da bir noktadan diğer bir noktaya doğru sürükler. Ve bu ikili arasında sıkışıp kalmış olan bizler, bu nedenledir ki, ancak bizlere ürküntü verecek sesleri duymakta ve yolumuzda bir engel gibi dikilmekte olanları görmekteyizdir.' HALİL CİBRAN
'Eğer insanlara boş elimi uzatır ve bir şey alamazsam çok üzücü; ama asıl ümitsiz durum, dolu elimi uzatıp kabul edecek kimseyi bulamamamdır.' HALİL CİBRAN
'İnsanoğlunun gönlü yardımına koşacak birini arar; ruhu içini dökmeyi diler; ama biz tıkamışızdır kulaklarımızı onların feryatlarına ne duyarız, ne anlarız. Ve deli deriz onlara kulak verip anlamış olanlara, üstelik kaçışırız yanlarından.' (bu da HALİL CİBRAN)
(bu aralar pek kimsenin bilmediği Halil Cibran'ı, sözlerini kullanarak anmak, boyun borcu olsun bana. ki katılıyorum büyük bir coşkuyla yukardaki sözlerine. ruhu şad olsun...)
'Şubat'
Ben bu içimin yankısı, ben bu içimin koruyla
bu narı daha fazla taşıyamam.
Düşecek ellerimden, dağılıp dökülecek odaları,
dayanamam.
Benden sana mevsimlerden anne, uykularımdan tüller,
ömrümden ağrılar sızmıştır.
Bu aşk bende bir imkânsızlık tasarımı gibi kaldı,
kaldıramam.
Adı Şubat olan bu şiirde kalbim
uzun bir nehir gibi ağrıyor. İnat yumağım çözüldü.
Sol omzundan siyah atımı, sana düştüğüm o eski şubattan
çukurumu alıyorum.
Benden kalan boşluğa kırmızı bir araf düşüncesini koy.
Nasıl hatırlanırsa bir yaprakta bir orman
bu kez o olsun beni sana hatırlatan.
Bir gün olur senin de düşerse elinden nar
Aşk bir gün seni de alır bir yerden bir yere koyar
Ne zaman ki kaplar gönül mülkünü kar
Çağır o zaman, anlatırım sana,
bir ömürden nasıl döne döne geçer turnalar.
Sanma ki inadımda sarı bir safra
dilimde uçuşan rüzgârlı bir sayfa
sözlerimde silinmiş şifre vardır.
Sökmedin beni çölden, yolum araftır.
BİRHAN KESKİN