Alperen Dağlı Antoloji.com

* Dağ deyince çoban, çoban deyince de türkü aklıma geliyor. Türküleri seviyorum hele sevda türküleri, ne muhteşem şeyler! *Belki de bu çobanın son türküsüdür. Zira dağın öteki tarafından ses gelmezmiş. Fakat çobanların türküsü hep söylenir.
..

Devamını Oku
  • Deniz Eren
    Deniz Eren 10.10.2008 - 12:39

    439

  • Neşe Ustaosmanoğlu
    Neşe Ustaosmanoğlu 03.09.2008 - 23:30

    sözler kifayetsiz kalır bazen şair geçinsemde dilim dönmez, kalemim istediğim gibi dip nor düşmez. Sanal da yalandan dost değil...
    Adam gibi adam, iyi gün kötü gün diye asla ayırmam bilmem kac kılometrede olursa olsun onun ıcın fark etmez :) hızır gibi adam işte

    Can dostum özelsin benim için ...

  • Asuman Orhan
    Asuman Orhan 20.06.2008 - 22:41

    canım abim benim. o abilerin bir tanesi. bu steye giripte tanıştığım sevip değer verdiğim ender insanlardan bir tanesi belkide en özeli sensin. benim abim yok derdim ama seni tanıdıktan sonra bunu demez oldum. artık benim abim var :)))) allaha emanetsin seni çoook seviyorum abicim

Toplam 3 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR


  • -İstanbul Buluşması TEŞEKKÜRÜ-

    Dursun Elmas

    01.03.2007 - 12:53

    Sevgili doslar toplatıyı anlatmak istemiyorum zira hepimiz yaşadık sevgi ve doslugun sıcaklıgını bu sıcak birleşmeyi sagladıgı için sevgili Dursun Elmas ağabeyime teşekkürü borç bilirim.
    Sevgiyle kalın

Toplam 1 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR
  • aşk

    23.05.2007 - 14:06

    Dünyada münakaşasını faydasız ve saçma bulduğum iki ruh hali vardır: Biri aşk, öteki de iman! Akıl hudutları içinde kalan delillerinizle, akıl hudutları dışında kalan duygulara nasıl hücum edebilirsiniz? 'Seviyorum' ve 'inanıyorum' diyenlere 'Niçin? ' diye soramazsınız; bir milyon sebep vardır ve çoğu malumdan bir milyon kere daha kuvvetli meçhul sebeplerdir.
    Aşkın tam bir tarifi yapılamaz. Şiir için de böyledir. Yapılmış ve yapılacak tariflerden her biri, denizden alınmış bir kova suya benzer. Hiç şüphesiz bu deniz suyudur, fakat deniz değildir. Aşkı denize, tarifi de kovaya benzetirseniz elde edilen şey, aşkın bir halini izahtan ibaret kalır. Enginsiz, derinliksiz, dalgasız, kıyısız, renksiz.. bir izah!
    Klasik anlayış ve düşüncelerin tam aksine aşk, doğrunun, güzelin terkibidir. Tek gıdası samimiliktir. Tek zehiri yalandır. En meşru yalanın bile öldürmediği aşk yoktur. Böyle olduğu içindir ki aşk zamanı, mekanı ve dünya şartlarını aşar. Eskilerin sandıkları gibi sevgilinin kusursuz hali sevilmez. O zaman bu ideal ergeç yüzünü göstermeye mahkum, gerçeğin önünde iflasa mahkumdur. Gerçek aşk sevgilinin bütün kusurlarını görür ve sever. Bunları görmeyen ve sevgiliyi idealleştiren bir alaka, aşkı taklit eden bir hayal oyunudur.
    Bugünün yirmi yaşındaki gençleri, yarım asır evvelki yaşıtları kadar zengin bir ihtirasla sevebiliyorlar mı? Aşka dair yazılan ve söylenen şeylerin çoğu enteresandır, fakat pek azı insana bir şey öğretirler; çünkü biz birbirine uzak olan birçok ruh haletlerinin hepsine birden 'aşk' diyoruz. Her insanın ferdi yapısına göre asıl ayrılık, her birine teker teker isim koymaktan yorulduğumuz birçok duyguların topuna birden aşk adını vermiş olmamızdan geliyor. Bunun gibi aşıkane ihtirasların hepsi birbirine benzerler ve hepsi aynı iştiyaktan doğmuşlardır, fakat hepsi 'aşk' olamazlar.
    Gerçek aşkın bir tek değişmez vasfı vardır. Tükenmezlik! Aşk engellere ve hücuma uğradıkca kuvvetlenen ihtirastır. Rakipsizdir, yenilmez! ..

    Biz türkler, çabuk seven, fakat sevmesini bilmeyen insanlarız. Bunun sebebi de, galiba erkekle kadın arasındaki temas engellerinin yeni ortadan kalmış olmasıdır. Milli musikimiz ve edebiyatımız gibi bugünkü popüler (arabesk, özgün hatta pop denilen) müziklerde bile aşk şarkı ve şiirleri dolu. Fakat bunların hepsinde gerçek sevgilinin yerinde, sevgiliyi zalim, vefasız, oynak ve dönek telakki eden, buhran ve şikayet iniltileri ve haykırışları vardır. Sevgilinize 'şerefsiz! .', 'canın çıksın insafsız', vb. terim ve kavramlarla sesleneceksiniz ve bunu aşk adına yaptığınızı iddia edeceksiniz! ..
    Nerde buhran varsa orda gerçek aşk yok, yetersiz ve güdük ihtiras vardır. Aşk mücadeleye imkan vermez. Aşk inanmanın şiiridir. Aşk istemez yalnız verir. Kısacası aşk bir mücadele değil, ahenktir. Buhranlarımızın tek çaresi yeter derecede sevmektir.
    Marifet bize yar olmayan sevgiliyi kalbimizin içinde öldürmek. İşte en haklı, en masum, en kudretli ve en muhteşem cinayet. Sevgilinin sarayı da, tahtı da, tacı da, saltanatı da orada, kalbin içinde, vücudunu ortadan kaldırsak bile o orada yaşamaya ve hüküm sürmeye devam edebilir. Onu orada öldürüp artık depreşmeyen hayalinin cesedini kalpten dışarı attıktan sonra, dışarda yaşayan vücudunun ölüden ne farkı kalır.
    Aşkın iki felaketi vardır. Birisi anlaşamamak, öteki de anlaşmaktır!

    ----------

    Dedem: Altının kıymetini sarraf bilir demiş..

    ----------

    Aşkın ahlak değeri nikahınkinden kat kat üstündür. Çünkü aşk sadakatin garantisidir. Nikah bu emniyeti hiçbir zaman vermez. Akıl, çare bulur. Çaresizliğe karşı acizdir. Aşk çaresizliğe karşı sihirli mukavemetlerin kaynağıdır. Samanlığı seyran haline getiren gönül mucizesini ne akıl, ne para.. yalnız aşk yaratabilir!
    Kendi arzusuyla değil, zorla namuslu kalan kadının ne aşkına, ne de faziletine inanılabilir. Kıskançların bu çok basit hakikatleri anlamamaları, kadınlara güvenmemelerinden ziyade kendilerine güvenleri olmadığı içindir. Sevildiklerine ve sevilebileceklerine inanmazlar. Mükemmellik özleyenlerin kendi kendilerinden şüphe etmeleri tabiidir; fakat bu şüpheyi ilkel bir kıskançlık derecesine vardırdıkları gün, içine düştükleri ölçü hatasının cezasını çekerler. Bu cezaların en hafifi kıskançlığın ıstırapları, en ağırı da insanın korktuğuna uğramasıdır.

    DAĞLI

Toplam 1 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR