reaksiyonel olan evrenin her hangi bir andaki fotoğrafıdır.doğa içinde barındırdığı her şey ile sürekli dönüşüm geçiren bir fenomendir. doğanın içindeki her şey reaksiyonel ortamda kendi konumunu belirlemek için bir başka reaksiyon oluşturur.
insan da bu reaksiyonel parçacıklardandır. insan doğayı kirletemez.
bu reaksiyonların hepsi doğal dır. ancak her doğalın doğru reaksiyon olduğu anlamını taşımaz.insan davranışı doğaldır.ancak yanlış olabilir
tıpkı sel oluşturan su çok canlıya zarar verir. insanda ormanı keserken çok canlıya zarar verir
hangisi doğal
DÜŞÜNMEK İNSANLIĞIN GELECEĞİNİN BELİRLEYİCİSİ OLAN EN TEMEL EYLEMDİR.
Düşünebilmek çok iyi bir olgudur. insanlar düşünürken referanslarını insani boyuta indirgemelidir. kendisi dışında düşünebilen insan olmadığını ve insanlara düşmanlık boyutuna çıkmamalıdır.
insanların her biri kendi referans düzlemine göre düşünür ve sonuçta bir yargıya varırlar. kendi referansını seçerken genelde gördükleri eğitim, toplumsal kültürün getirdiği sonuçlar,kapitalizm gibi yaşadıkları ortamın ideolojisinin kazandırdıkları, yaşadıkları ülkelerdeki anayasaların üretiği sonuçlardan etkilendikleri için gibi daha sayılabilecek çok nedenden dolayı kendi referans düzeleminde bakarlar düşünürler
fakat çoğunlukla düşündüklerinde kendi referans düzeyinden ayrılma hisi içlerine bir korku düşürür ve düşünmekten korkarlar. bu bilinç altlarında bir düşünme sınırlaması getirir.
düşünen insanların inanan insandan çok olmasını dilerim
dayatmacı otoriteye sahip olan bireyler,düzenler ve kurumlardır. Bir faşist kavramına sahip olmak için bir zor kulanan güce sahip oşmak gerekir,zor kulanabilen güce sahip olmayan veya gücü arkasında his etmeyen faşist olamaz. arkasında gücü olan kurum veya birey faşizmin kötü olduğunu bildiği için kendini faşist olarak nitelememek için menfatını koruya bileceği daha yumuşak isimlendirmeye girer örneğin milliyetçi gibi
özür dilerim düşünebilen beyinlerden
ancak bu coğrafyada insanlar düşünememek için kendine yaratılmış düşmana odaklanmışlardır.
ülkemizde türkler kürtler araplar ermeniler yahudiler yaşamaktadır.bir birimizi inkar etme cehaletinden vaz geçmediğimiz sürece bir birmizi aşağılayıcı tavırdan vaz geçmedğimizsürece bizi kulanacak çok topluluk bulunacaktır. ben kapitalizmin kulandığını öğrendikten beridir toplumcu düşüncelerden nefret ede duruma düşsemde toplumlar insanlığın bir gerçeği olduğu için toplum bilmi sosyoloji kurulmuş olduğu gerçeğinden yola çıkarak topluluklara saygılıyım. ancak kimse kendi tarihi geçmişini bir kavime dayandıramaz ve hele anatik olamaz.
bu ülkede devşirmeler ile asimilasyonun 3000 yıllık tarihi unutulmamalı bu bağlamda türkiye coğrafyasının yayımlanan gen haritasını araştırmanız tavsiye ederim.
bu haritada orta asya geni türkiyenin yanlızca yüzde 3 ü olduğunu hatırlayın acak ben bunla türkiyede türk yok demek istemiyorum. ve ben insanların ırklarının tesbiti gibi saçma bir idiada bulunmakta istemiyorum.
türkler kürtler araplar vs... kavimlerin geçmişleri insanlığa katkısı mutlaka olmuştur. önemli olan bizlerinde birbirmizle uğraşıp ırkçılık ve miliyetçilik yapmak yerine birbirimizi insani temelde eşitlik içinde saygı ile karşılayalım birbirimizle didişmek için geçirdiğimiz zamanı insanlığa birşey katacak değerler oluşturmak için harcalayalım , yazacak şeyler bitmez çok şey yazılır ancak sizi sıkmayayım.geçmişle övünmek ne kürde ne kürde birşey katmaz belki sana göre cahil gördüğüne bir şey kazandırmak istersin ama o da seni zaten düşman gördüğü için başka saçma bir şey üretip ona inanmak isteyecek ve seviye düşecek
. bir birinize hakaret etmeyin belki hakaret ettiğin gerçek kavmindir.bu kadar yeter
zekanın varlığını bir ölçeklilik olarak kabul etmeyen ben geri zekalı kavramını nasıl tanımlayacağım en çok benim için merak konusu
zaka kendi birikimini kulana bilmek olduğunu kabul eden biriyim.Geri zeka kavramını ancak birikimini kulanamayan veya ara sıra kulana bilen olarak düşünürsem, 3. bir gurup çıkarki zekasını menfaati ve egosu uğruna kulananlara ne isim verileceği açmazı çıkıyor bunu açıklamak gerekir...
buna ne anlam vereceksiniz oda lsa olsa zekasız mı olur
iyide kulanablmeyeteneği duygu ve hislerebağlı olduğu için nasıl ölçülecek
bir gazın basıncı sıcaklıkla çabuk değiştiği için hangi basınçta ölçüldüğü yazılır
o zaman zeka testi yapılırken hangi ruh halinde yapıldğı yazılmalımı, ruh halinin tesbiti yapılmalımı
haddini bilmek kavramını alamamaya çalışıyorum sanırım.
had kapasite anlamına geliyorsa benim sınırlı bir haddimin olmaması gerektiğine inanıyorum. Çünkü insan hayalini kurduğu ve çok istediği her şeyi yapabileceğine inanıyorum.İnsanın hayali zaten sınırlıdır, olanaklar ve yaşam şekli senin hayal gücünün sınırını belirler,hayal ettiğin şeyler senin uçuk veya anarşist bir ideal in hedefi ise o hayal sana ait değil,o hayalin insanlığın hayali olduğunu bilmelisin.senin hayalelerin haddin dahilinde dir.
neitzche nin üstün insan hayali neitzche nin değil insanın hayalidir.
ama hangi şartlarda olursa olsun sevdiğini alabilmek hayali senin hayalindir.işte bu açıdan ben haddimin bir sınırı olduğu kanısında değilim.
Benim haddimi aştımğımı düşünmeyin.Eğer haddim hayalimle sınırlı ise ben haddimi aştığım an ölüyüm.
mutlu kalın
İnsan kendi egoları ve korkuları ile yaşarken bütün psikolojik davranışlarına birer dayanak bulmaya çalışır. Toplumsallaşmadan öncede böyle bir dayanak arama savaşında olup olmadığını çok bilmek isterdim. Toplumsallaşmadan önce böyle bir kaygıya sahip olduğunu sanmıyorum, daha özgür ve daha bireysel olduğu kanaatindeyim,öyle olmalı. Toplumsallaşmadan önceki yaşamında insan özgürlük kısıtlayıcı bütün davranışlarda ilga etme hakkını kulanıyor olmalıydı. Tek hakim güç kendisi idi. Hümanist olmaması doğal yaşam form unu sonuna kadar yaşaması bireylerin diğer bireylerin hakkına saygı göstermemesi doğal yapısı geregi güçlü olan güçsüz olanı yok etmiştir. Bu durum kapitalizmin başlangıcı olarak kabul edilmeli.
Toplumsal yaşamda egolar ve korkular hep hakim olmuştur. İlk ilahlar toplumsal hayatta iken insandır.nemrud,zeus,firavun, vs…
Bakın olimposlu ölümsüz zeus için ne yazılmış.
Rheia ve kronos un oğludur. Gaia ve uranos dedeleri bir torunu olacak ve ölümsüz kral olacağını müjdeliyorlar. Kronos ise doğan bütün çocuklarını yemeye başlamış. Ancak rheia zeusu doğurmak için bir mağaraya gider ve zeusu doğurur bir bez içinde bir taş ı kronos a verir. kronos bu taşı yer zeus kurtulur. Tabii zeus ölümsüz kral tanrı olur.
Bu ilkel din anlayışını üç açıdan inceleyelim. Kurtarıcının geleceğinin müjdelenmesi. Tek tanrılı dinlerde ise peygamberlerin geleceği önceden müjdelenir. İsa,Muhammed, musa da önceden müjdelenmiştir. Tabi diğer peygamberlerde İbrahim gibi müjdelenmişlerdir. Çok tanrılı dinlerde ve tek tanrılı dinlerde kurtarıcı yok edilmek istenmiştir. Kahraman oldukları için türk filimlerindeki kurtarıcı kurtarmadan ölmez figürleri hepsi mevcuttur. Burada yok edilmek istenir cümlesi mazlum gösterilme erekli kulanılmıştır. Muhammed ise yetim olarak mazlumlaştırılmıştır. Mazlum olanların güçlenmesi hepsinde ortaktır. Güçlü,hümanist,ve adil kişilikler olarak ortaya çıkmaktadır kurtarıcılar. Güçlendikçe daha ilahlaşmışlardır. Genelde tek tanrılı dinlerde peygamberler öldükten sonra kulaktan kulağa yayılan 30 yumurta misali ilahlıkları ve kutsallıkları daha çok artmıştır. Sanırım bazen bu kutsalların arkadaşları daha çok uluhiyet kazanmışlardır. Özelikle okuma kültürünün olmadığı toplumlarda evliya olarak niteledikleri kişiler için öyle övgüler söylenirki kendi peygamberleri o kadar güçlü olmadığını gözlemlersiniz. İkinci olarak siz incelerseniz bütün kutsallar soylu bir aileden geliyorlardır. Yine güçlülük devrededir.güçlü bir ailenin çocuğunu toplumun kabullenmesi daha kolaymı ne. Zeus kralların çocuğu, isa Allahın oğlu, Muhammed haşimi ailesinin çocuğu, İbrahim nemrud kralının sarayında bulunan yetkili ve soylu bir ailenin çocuğu. Tabii soylu bir ailenin çocuğu zülme uğrarsa feodal toplumlarda tepki oluşur, insanlık mazlümün yanında olma psikolojisini hesaba katarsanız bu güne düşman yaratıp iktidar kavgalarınıda anlamış olursunuz.
Fakat 3. bakış en önemlisi, kutsuyetin evrimleşmesini görmek gerekir. Çok tanrılı pagan dinlerinde insanlık kendine olan saygısını kayb etmemiştir. Tanrılar yine en üstün yaratık olan insandır. Nemrut ismi bile ölümsüz insan dan gelmektedir. Bu süreçte hala ilkel yaşam formunun izleri çarpıcı bir şekilde görülmektedir. En güçlü insandır. İnsan kendi tanrısını kendi içinden biri olarak kabul etmektedir. Yaratıcı sını kendi arasından birini kabul etmiş olurken insandan daha büyük bir zeka kabul etmemektedir. Şunuda belirtmek gerekir. Bu toplumlarda dünya henüz küçüktür. Dünya sadece lokal bölgedir, dünyası küçük olanların sorunlarıda küçüktür. İnsan tanrı onların gücünden faydalanarak onların bir çok sorununa çözüm olmuştur. En önemlisi bu bu pagan tanrılar ilkel çağdaki düzensiz yaşama bir düzen getirmiştir. Onlara bir verdiğinde çok şeyler almıştır. Çok düşünmeye gerek kalmadan şunu diye biliriz bu tanrılar insanlar tarafından zorunlu tanrı olarak kabul edilmişlerdir.
Tarihi eserleri incelerseniz bu tanrılar için olmadık yerlerde olmadık büyüklüklerde müthiş eserler inşa edilmiş ve bu inşa sırasında bir çok insan canını vermiştir.bu tanrılar insanlara zülm ün çok büyük bölümünü yapmıştır.
DEVAM EDECEK
bu halkı kulanmayı bilen usta bir tiyatro sanatçısı
tiyatro sanatçısının gerçek yaşamıyla sahnedeki rolu aynı özelikleri taşımaz
bu adamın davranışları tiyatro açısından mükemmeldir.
TARAFSIZLIK:
Empati yapmanın zor tarafı objektif olmamak,tarafgirlik tir. Bu olumsuzluk en çok hukuk alanında adaletsizlik oluşturduğu için uluslar arası anlaşmalar ve evrensel hukuk yasaları objektif olabilmesi için çeşitli önlemler almıştır. Toplumsal yaşamın geleceği için evrensel hukuk kuralarının yerleşmesi hayat sal önem taşımaktadır. Neyazık ki bu kavram toplumda pekte dikkat te alınmamakta gerek yasal ortamda gerekse hukuki ortamda yetkililer evrensel düşünmek yerine mensup olduğu ideolojik felsefenin veya dini düşünce sisteminin taraftarı olarak düşünüp kendini bir futbol takımının sevdalısı olarak görüp yetki ve sorumluluğunu tarafgirlik olarak yerine getirmektedir.
Burada zor olan objektif olabilmek, objektif olan bireyin bu ortamda insanca yaşam şartlarında yaşam bulamama durumu yaşanmaktadır.çünkü toplumsal barış ve toplumsal anlayış oluşabilmesi için empati şarttır. Ancak empati kurabilmek için empati yapacak için kişinin objektif olması gerekir. Bu objektifliğini yaşayabilmesi gerekir. Fikri temelde objektif olmanın da pek bir anlamı da yoktur. Bunu kendi yaşantısına ve toplumsal yaşantısına yansıtmadıktan sonra pek toplumsal yaşatı nın düzenine bir katkı sağlamadığı sürece pek bir anlamda taşımamaktadır. Bunu yapabilmek içinde bir şeylerden geçmek yani bir bedelde ödenmelidir.
Objektif olmanın en önemli öğe si tarafsızlıktır. Bilgili olmaktan daha önemli olduğuna inanıyorum. Objektiflik ahlaki olmayan bir kavramdır. Objektiflik daha çok hümanist bir kavramdır. Herkes için olması gereken bir kavram olmamakla birlikte objektiflik herkes için olması gereken bir kavramdır. Şu şekilde düşünebiliriz herkes ahlaki kuraları koyamaz ancak herkes isterse objektif olabilir. Objektif olmak için toplumsal yapı içinde nasıl başarılabilir.
Silahlı iki şahıs sın sinirli olduğu bir anda birbirine zarar verecek pozisyonda iken taraf olan 3.şahıs bunların barışması için bir girişimde bulunması çok zordur. Çünkü 3.kişi bir taraftır. En azından tarafı olduğu kişinin zarar görmemesini arzulayacak davranışlarda bulunur.3. kişi humanist duygularla bu iki kişiye bakarsa bu iki şahsın barışması için kendi canını ortaya koyabilecek kadar fedekar lık gösterebilir. Bu tarafsızlık 3. şahsın toplumsal yaşama katkı sağlar.
Tarafsız olmayan insanın objektif de olamayacağına inanıyorum. tarafgirlik toplumdaki bireylerin düşünebilme yeteneklerinin önündeki en büyük engeldir.ülke yöneticileri ve hukuk adamları tarafsız olamamaktadırlar. İnsanlık değerleri ışığında olayları inceleme yerine kendi mensup olduğu siyasi düşüncenin değerleri ışığında inceleme düşünme ve karar verme eylemlerini ğerçekleştirmektedir. Ülkemizde bir devlet adamı hukuki bir sorunda ülkemizin siyasi yapısı ve düzeni ni koruma tarafgirliğini alanen yapmaktadırlar. Mağdurun yaşamsal değerlerini göz ardı edebiliyor. Göz ardı ettiği sürecede toplumda destek bulabilmektedir. Ancak destek veren kesim kendi aynı duruma düştğünde yaptığı hatanın farkına varmaktadır.
Bu parağrafı yazarken bayağı zorlandım. Çünkü konu bana binbir manevra yaptırarak objektifliğimi korumayı zorladı. İşte toplumdaki tarafsızlığın ne kadar zor bir şey olduğunu anla dedim kendi kendime.
Tarafsız olabilmek evrensel değer yarğılarını kabul ve uyğulamaktan geçer. Bilimsel yöntem ve evrensel insan haklarını çok iyi hazm etmek dışında tarafsız olunamayacağına inanıyorum. Bir toplumda evrensel hukuk kuraklarının üstün olmadığı insanların bilimsel yöntem ve teknikleri kulanma alışkanlıkları olmadığı sürece tarafsızlık ve objektiflikten dem vurulamayacağını sanıyorum.
Özelikle hukukçu ve idareci kadroların toplumda düzenin değil halkın savunuculuğunu yapmadıkları sürece. İnsanların toplum da kendini hukukun ve idarenin güvencesinde his etmedikleri sürece toplumsal barışın rayına oturması söz konusu değildir. Toplumun kendini güvende his etmesi için açıkça her düşünce nin (her ne kadar saçma olursa olsun) kendini ifade etmesi gerekir. Devlet yönetici ve yasaları her düşünceye eşit mesafede kalması gerekir.
İnsani değerler her şeyin üstündedir. Çünkü insani değerler doğanın her şeyine uygun yaşam öngörür.
Miliyetçilik ve ırk çılık aynı tabana hitap eder bu taban güçsüz toplumlarda bulunmaz bu değişik bir platformda özgürlük savaşı olarak kendini gösterir toplumlar devletleştikçe bundan faydalanmak isteyenler güçlü ve hakim gücün nimetlerinden faydalanmak için ortaya çıkar.halbuki toplüm güçlü ise kendini koruma adı altında milliyetçilik yapma gereksiminin nedenini kimse araştırma gereksinimi duyulmamışmıdır yoksa bu kesimlerin otoriter ve şiddeti içereren baskısından korkulduğu içinmi araştırılmamıştır,bunu çözemedim.
milliyetçi ve ırkçı akımın temsilcileri
bulundukları ülkelerde düzenin sadık askerleri görülürler,bu bir açıdan doğru bir açıdan yanlıştır.doğru olan bu düşüncedekilere bir maddi menfaat temin edilirse onların yapamadığı bir iş olmaz.hem düşünsel bazda hemde sosyal bazda çok aşırı realistlikten uzak fikirler de üreterek düşünemeyen beyinlere hitap edebilmede olağan üstü bir başarı sağlarlar.Günlük yaşantımızda milliyetçilik zor kulanmayı düzen desteği ile yaptıkları için aşırı bir başarıyı tüm menfaat gurupları üzarindede oluşturabilirler.menfaat gurupları üzerinde ki zora dayalı etki mafya, esrar eroin alış verişi, beyaz kadın ticareti, yapan gurupların tamamı milliyetçi ve ırkçı guruplara ait olmasından anlaşılabilir.Sosyal alanda din-millet kavramını oluşturmalarından anlaşılmalı.Özelikle islam dini ırkçılığı red eder.Ama türk islam sentezi gibi realiteden uzak bir ırkçılık fikri oluşmuştur.sosyal çevrede kendi ırkçılığını milliyetçilik adını vermesi ile şiddete karşı olduklarını dahi idia edebilmekte sendikalara kurum idarecilerinin etkisini ve düzenin menfaat ilişkisini düzenleyici etkisinide kulanarak büyük oranda bir üye sağlaya biliyorlar.bu kesimin bu kadar başarılı olmasının nedeni
DÜZENLERİN VERDİĞİ AÇIK VE GİZLİ DESTEKLERİ İLE KAPİTALİZMİN BENİMSEDİĞİ
bir olgu olmasından kaynaklanıyor.Bu olayda en çok toplanan kişiler sanunulan ırka ait olmayan ve o ülkede ezilen toplumların bireyleridir.hakim ırk a ait olanlar ırkçılık yapmazlar oportünist değiller ise
ezilmiş toplumlarda milliyetçilik lüksü yokken toplumda oportünist yaşam ortamı oluşursa miliyetçilik başlar
düzenin destekçisi olarak herne kadar görülselerde onlara bir çıkar sağlanırsa hemen bütün uğruna yaptıklarını hiç saya bilme olanağına sahiptirler.Bu açıdan bu kesime sahip insanlar gerçekte hiç bir düzenin sadık askeri olamazlar.
milliyetçilik rant ortamının yapısına göre ırkçı lık haline dönüşebilir.ve genelde ırkçılar ve milliyetçiler savundukları gibi göründükleri topluma ait olmayan insanlardır.Toplumda kendi çarklarına çekmek istedikleri insanlar toplumda sayğı görmemiş insanlar veya korkak pısırık kişilerdir.hakim toplumun miliyetçiliği olduğu için pısırık insanlar için bulunmaz bir ortamdır.adam yerine konma ortamıdır.bu kişiler zaman içinde cesur rolü oynar ve hata kabadayılaşırlar. bu milliyetçi guruplarda ve faşizmde otoriter dikdatör lük hüküm sürer ve ortamlarda magandalık rolüne soyunurlar
ancak son zamanlarda dünyadaki iletişim ve insanların yaşam tarzı değişimi pirsing li ve rock dinleyen gençler sistemin ve düzenin beyin yıkama etkisi ile ırk çı olabiliyorlar bu tip entellektüellerin ırçı guruplarda olması sistemlerin kendini ırkçı ve miliyetçiliği desteklemesi ile olur
bilimsel olarak avrupa tipi, batı tipi milliyetçilik ve doğu tipi miliyetçilik olmak üzere üçe ayrılır:
batı tipi miliyetçilik
bu milliyetçilik daha çok liberalizm tarafından desteklenen bir milliyetçilik olup kapitalizmin en özgürlükçü alt dalıdır.bu tip milliyetçilikte ırkçılık soyutlanmıştır.daha çok vatan sevgisi üzerine kurulmuş,birlikte yaşama isteğine dayanır.Bu en olumlu miliyetçiliktir.bu milliyetçilikte ülkeler ve toplumlar coğrafya adı ile adlandırılır.Amerika birleşik devletleri gibi.
bu miliyetçilikte alt kimlikler olmasına rağmen ekonomikmen ve siyaseten etkin olan ırk diğer toplumları asimile etme gayreti içindedir.bunu kültüren ve siyaseten başarırken zorlanır,ancak yinede asimile ve özelikle ekonomik açıdan sınıf müdalesini en vahşi bir şekile teşvik eder,bunu düşünen beyinlerde oluşturur.
bu tip miliyetçilikte ırkçılık soyutlanmak istenmesine rağmen ırkçılık boyutu seçile bildiği oranda hemen revaşa varır.aynen zencilerin farklı ırktan olması gizlenemediğinden zencilere ve kızılderililere yapılan zülm burda bile engelenememiştir.yeni ırk çılık boyutu abd de asyalılara karşıda yapılmaktadır.
HİÇ BİR MİLİYETÇİLİK IRKÇILIKTAN BAĞIMSIZ DEĞİLDİR.
Doğu tipi milliyetçilik
bir ırk ismine dayanır. diğer ırklara bu ırkın alt kimlikleri olduğu dikta edilirken coğrafya isimleri ırk ismi ile anılır.bu tip miliyetçilik tamamıyla asimile edilme esasına dayanır.diğer kültürlerin bir diğer kültürün alt kimliği olması onların geçmişini inkar saymasını istemek olduğunu bilerek yapılır,ve alt kimliklere siyaseten ve kültüren yaşama hakkı tanınmaz.ulus kavramı hakim ırk adı altında olması ile diğerlerini asimile etme çok normal bir davranış görülürken,buna karşı çıkanların hepsi vatan hainliği gibi topluma enjekte edilen bir zehir ile yarğılanırlar.
devlet insan için olan bir olgu değildir. toplum devlet için var olan bir nesne olarak görülür.En büyük faşizm bu dur.Toplum aydınlanması diye kast edilen şey ise bunu kavrama üzerine kurulur.eğitim kurumları evrensellikten uzak ve hakim ırkın kültürünün benimsetilmesi için ders sayısı asimile etmek için en çok kültür ve tarih derslerine ayrılır.Bu toplumlarda hiç bir bilimsel gelişme izlenemez.bütün ilişkiler toplumsal şiddet ile işlenir.
avrupa tipi miliyetçilik
ulusal devletçilik adı altında bir kavmin ana unsur olması referansına dayanan gerici bir milliyetçilik tipi olup gelişmiş avrupa uyğarlığı sayesinde doğu tipi milliyetçiliğe göre daha özgürlükçü bir olgudur.bu miliyetçilikte baskıcı ve otoriter bir asimilasyon görülmez.asimilasyon iki şekilde ortaya çıkar. Üstün avrupa kültürünün etkisi ile doğu halklarının asimilasyonuile kapitalizmen güçlü halkların asimile için uğraşmasına gerek bırakmaz zaten kapitalizm bu işi kendiliğinden yapar.
kapitalizmin oportünist etkisinden faydalanılan kültürlere konton yapısı çerçevesinde dahil olmak üzere tüp idari yapılandırmada yaşam hakkı verilir. kapitalist çıkarlara uygun olmayan kültürler yaşam hakkını pek bulamazlar
bu tahlide bütün milliyetçilik türleri ilga edilmeli
hayata bakış açımızı ilkeli korsak daha hümanist bir çizgiye sahip olabileceğimize inanıyorum.Fikirlerimizin amacı nedir,bizi neden bağımlı kılar, neden bu fikre çok bağlı kalırız gibi soruları cevaplamak gerekir.Ben bunların cevabını kendimce bir cümle ile ifade ederim.Cümlem BÜTÜN DİNLER VE İDEOLOJİLERİN TEMEL HEDEFİ İNSANI İNSANİ YAŞAM ŞARTLARINA ULAŞTIRMAKTIR. Bu bakış benim için önemlidir.Bütün felsefi ve dini kaynaklara bakabildiğim kadarı ile bu sonucu analiz etttim.Yani çıkardığım sonuç insanı insanlaştırma dinler ve ideolojiler için temel ideal dir.
bu açıdan baktığım zaman
insanın kendini küçümsediğini ve kendine hakaret ettiğini gördüm.İnsan kendine zavalı ve değersiz bir vasıf kazandırmaya özel gayret sarf ediyor.Kendisinin algılama sorununu gizlemek adına kendini küçümseyici analiz ve tahliller sergiliyor.Bu süreçte kendi soyuna yaptığı ihaneti bir türlü algılayamıyor.Bu süreçte kendine tanrılar oluşturmuş ve kendi oluşturduğu tanrıya tapma gereksinimi duymuş,bu tanrıya taparken kendisi ve kendi soyunu yeteneksiz ve beceriksiz,yetersiz bir varlık konumuna getirmiştir.
İnsan tanrısının emirlerine bakdığında hep insani yaşam değerlerine ağırlık verildiğini göremeyecek hale gelmiştir.Bunun bir nedeni de var. Çünkü tanrı onun için kendisinin en düşük (yok derecesinde) yeteneğe sahip olduğunda vardır.tanrı kavramı bu kuraların insani değerler için konulduğunu bilir.Eğer bu tanrı emri insanı insanileştirme ve insanı övücü içerikli olmaz ise insanların itibar edemiyeceğini ve havada kalan gaz molekülleri olacağı sanaliyeti ortadadır.voltaire tanrı kavramı için; Eğer tanrı olmasaydı biz onu icat etmek zorunda kalırdık. demiştir.Tanrısına bağlı insan için bütün insanlar yetersizdir.Bütün insanlar tanrının emirlerine uymak zorundadır,yoksa insanlar insan olmaz.Temelde insanın insani değerler içinde yaşaması gerektiği değil,insanın tanrıya kulluk etmek için varlık içinde olduğuna inanır..Bu arada şunuda belirtmek gerekir, tanrıyı oluşturan insan veya insan gurubu ile tanrıya inanan insan veye insan gurubu farklı guruplardır.Yoksa tez tamamı ile yanlış olur.Bu şekildedirki tanrıya inan tanrının emir ve yasaklarını kendi anladığı şekilde uyguluyor,işte burada dini ritüeller oluşur.Herkesin tanrısı farklı farklı olur
İdeolojik bakış açısı ile dünyaya bakış sanırım üç açıdan irdelenmesi gerekir.
Tarihi süreçte emek sermaye ilişkisi sonucu insanların ideolojik fikirlere sahip olması ve insanların bilimsel done ler ışığında gelişen ideolojileri daha bilimsel bulması bir bağımlılık yaratıyor.Bu açıdan ideolojik düşünen insanlar daha fedekar olmakla birlikte ideolojileri; insan sevgisine yer bırakmaycak şekilde gönüllerinde yer kaplıyor.Hümanist duygular zaman içinde sıfır mutlakına yaklaşıyor
Tarihi süreçte ideolojinin gelişimini bilmeden ideolojik düşünmeyi
ya bulunduğu ortamda etkilenmek suretiyle veya menfaat ilişkileri içinde kendini ideolojiye kaptırmış olan insanlar en etkin
ve en kötü insani değerleri çiğneyenlerdir.Bu tip insanların humanistlik düşüncesinde olmaları zaten beklenmediği gibi,kaba kapitaliz min en sadık elemanlarıdır.insani değerler önünde kapitalizmden daha büyük engeldirler.Kurdun puslu havayı tercih nedeni ne ise bunlarda hep çatışma ortamını isteme nedeni o dur.
3. bakış açısı tabi bilimsel olmayan ideolojiler gibi düşünülsede ne olduğunu bir türlü anlamadığım faşizm de vardır reelde.Faşizm sadece menfaatçı gözüyle bakılmasıda yanlıştır.Faşizmdeki bazı özelikler toplumda silik ve kişilik yetersizliği çeken insanlara hitap ediyor. Emir kulu olmayı kendine yediren insanlar,bunu neden kabul ettiklerini uzun süre düşünmeden sonra buldum.Çünkü bunların toplumda yer edine bilme sorunları vardır.birine ve bir guruba bağlı olmakla o gurubun etkisinden faydalanıp kendine bir yer edinmek ister.işte bu tiplerde hümanizmin ve insanlık gelişiminin engelleridir.
bunların dışında cemaatler mezhepler yerel ve kültürel dinler gibi kavramlar ve daha başka düşünceden insanlar vardır bu engeli taşıyan
kaçırılan temel nokta
her ideoloji ve her din insani değerler i geliştirmek iken
insanın kendisi asıl amaç insanı amaç olmaktan çıkarmak, tır
asıl amaç olan insanı insana varmak amacıyla öldürebiliyorlar, sen kendi amacını öldürebilirsen ne olursun
hedefi olmayan serseri mayın gibi dolaşırsın ey insan
Peki bu kısır döngü nasıl yenilir. Toplum bunu nasıl yenecektir,
Çözüm evrensel insani değerlerinin bir otorite etkisi ile değil insani değerler ölçüsünde temel hedefin insanca yaşam olduğu bir hayat felsefesinin bilimsel yöntemler ışığında yaşanmasıdır.
Bunun için otoriter bir düzenin oluşturulmasına gerek yoktur. En büyük otorite bir beşeri ideoloji veya tanrısal bir diktatörlük düzeni etkisine sokulmamış kişilerin içinden gelen insani özdüşün me otoritesidir.
Çünkü her insan günlük yaşantıda yaptıklarının doğru ve yanlış olduğunu çevreden aldığı kültürün ışığında bilir. Çevresel bir etki olmadığı sürece kendi kendini o kendi düşünsel fenomeni ışığında dürüst çe yargılayabilir,ve yargılar. İnsanlar bu kendi yargılamasını dışarıya belirtmemesinin nedeni dış çevrenin etkisinden korktuğu için dir.
Ne yazık ki insan kendi haksızlığını çevresel faktörler etkisinde saklayan birey bir süre sonra bu hatanın doğruluğuna inanmak için kendini kandırmayı başarabildiğini sanıyorum,işin daha ilginci bir süre sonra bu hatanın yılmaz savunucusu olabilmektedir. Bu tahlilimin sonucunda şu gerçeği kaçırmamalıyım bunun en önemli çevre etkisi menfaat ilişkilerinden oluştuğudur.
Kısacası bu sorunun temel çözümü insani duygulara verilmesi gereken özgürlüktür.
Bir toplumda dini akımlara,ideolojilere, ve ateizme eşit seviyede özgürlük verilmeli. Birine diğerinden fazla özgürlük verirse toplumda bir despotizm oluşturulur. Biri diğerlerinin aleyhine güçlenir ve bu kendi diktatörlüğünü oluşturmak üzere yol alır. Bu tarihte görülmemiş olaylar değildir. Hitler ideolojik diktatörlük oluşturdu,emevi saltanatı dini diktatörlük oluşturdu
Bu diktatörlüğe neden olan tarihteki en önemli kurumlar cemaatler ve particilik iken son dönemde buna eklenen faktör medya dır toplumun bu 3 düşmanın etkisinde kalmaması durumunda kendi bireysel fikir leri ışığında hareket eden bireylerin oluşturduğu toplum kendi geleceği konusunda çok olumlu kararlar verecektir. Demokrasi o zaman olacaktır.
Kısacası toplumda düşünce özdürlüğü olmaz ise toplum yolunu şaşırır ve kapitalizmin oyunlarından birinin oyununa düşer. Toplumlar mutsuz ve harap hale gelir insanlık kültürüne katkısız bir hale gelir
KAPİTALİZMİN OYUNCAĞI OLUR
üniversite
ya bilim merkezi ya teknolojik gelişim merkezi yada sanayii üretime eleman yetiştirme merkezi olalarak olarak görmek yanlıştır kanımca;
üniversite bilgiyi edinme ve kulanabilmeyi öğrenme merkezi olmalıdır.Ancak bilimin gelişmesi teknoloji ve sanayi üretimine katkıda bulunmak için kısımlara ayrılmalı ve özelikle bilimdeki gelişme için özel birimlerin kurulması gerekir.Bilimin gelişmesi için birim oluşturmayan veya bu birimi çok iyi kulanamayan üniversitenin bir kurstan farkı kalmaz.üniversitelerin en yüce amacı bu olmalı düşünen beyinlerin meyve verme yeridir.beyinlerin özgürleşmesi ve kişiliklerin gelişmesinde beyinlerin etki oranın artması sağlanmalı
bilim insanların tarihine kalıcı etki sunar
teknoloji insanların kısa süreli hayatlarına bir çıkar yol sağlar kalıcı değildir bir teknoloji diğerinin yerini alır
ama bilimsel keşifler sonsuza kadar insana bir hizmet sunar.bu hizmet hayat yolundaki birer ışık gibi toplumun yolunu aydınlatır
bilimsel gelişmeler
toplumun hem ekonomik hayatının üzün süreli gelişimini sağlar hemde insanlığın gelişimine katkıda bulunur bu açıdan evrenseldir
teknoloji ve üretimsel gelişmeler kalıcı olmayıp lokal bir gelişmedir
üniversitelerin yapılandırılmasını daha çok teknolojik gelişmelere göre yapılması bir kayıptır
bunu bilimsel gelişmelerin nasıl daha iyi yapılacağı üzere yapılandırılması gerekir
kendisinin ne dediğini çok iyibilen
kendi sinin vucut dilini çok iyi kulanan ajitasiyon uzmanı bir yazar
ayrıca ergenekonda bağı olduğuna inandığım kişi
bazı görevler için seçilmiş verilen görevlere gör işini iyi yapan biri
tebrik ederim rolünü çok iyi oynuyo
bilim anarşizmin olmadığı yerde olmayan şeydir.teknoloji bilmin günlük yaşama uyğulanmasıdır.ancak her teknolojik gelişmenin günümüzde bilim diye algılanması
bilimin kiymetinin azalması ve en önemlisi
bilimin otoriter ortamlarda üretilebileceği sanılıyor
hatta dini bilimin önüne koyabilecek derecede bir teslimiyetçiliğin üstünlüğü kabulanılıyo
halbuki teknılojinin nimetlerinden faydalanan kapitalizm ve dindir
din bilginleri teknolojik ve bilimsel gelişmeler sonucunda kendi dinini medeni ortama göre düzenlemiştir
dünyanın döndüğünü söyleyenler hiristiyan din adamları tarafından cezalandırılmış ken islam müftüleri resathanede çalışanları allahın işine karışmakla suçlamışlardı
camilerde aya çıkmanın suç olduğu vaazları verilmiştir
ancak her iki tarafta bilimsel ve teknolojik gelişmeleri takdir ediyo
bilim yaşamın klavuzudur
tıpta ajitasyon bir kişinin ameliyata girmiş çok sevdiğini ameliyathane önünde beklerken yaptığı davranışlar bütünü kişinin ajite olmuş hali
veya aynı duruma bizi sokmuş hükümetlerin toplumda yaratığı ruh halide diyebiliriz
fıransızcada kışkırma anlamına gelen ve kulanışımızın temel anlamıda budur
faşist güçlerin yaptığı bir örnek
urfada bütün verimli toprakları yahudiler almış
veya urfaya 3 bin yahudi hamile kadın gelmiş doğum yapmış,gitmiş ve bu doğumuda özel hayat hastahanesinde yapmıştır
haberini koskocaman medyaya uçurup yayınlaması
ajite olmuş insanlar bu soruları düşünemeden vay anasına demesi
urfada özel hayat hastanesi yok
bir yahudi kadın türkiyede doğum yapsa çocuğunun yasalar gereği türkiye vatandaşı olamayacağını bilmeyen entellektül halkımın durumu
ayrıca bu kadar toprak almış yahudiler neden işletmeye gelmiyorlar
bu arada bazı işletmeler yahudi malı dendiğinde bunun koç gibi bir guruba aiit olduğunu düşünemiyorlar
ya çok uzun konu
o şirkette 1 tane ziraat mühendisi çalışırken yahudi olursa o müesese yahudi malı olur çünkü 500 türkiye vatandaşı çalışan etkisizdir
antolojide bunlar için kim ne dedi köşesine baktım
konular:
şu anda ne dinliyorum
ölüm
vs
ne yazıkki en anlamlısı ölüm
düşünemeyen düşündümüde karamsar olan bir toplum
toplumca yeteneksiz ve düşünce kıtlığında mıyız
yoksa
biz çok çıkarcımıyız
düşünmek çıkarlarımıza aykırımı
doğru düşünce suçlusunun en ağır darbelere hedef olduğu bu toplumda
düşünmek kısa süreli çıkarlarımıza ters
ancak uzun vadeli çıkarlarımıza yararlı bir şey
o zaman biz biraz kıt görüşlü
uzağı göremeyen bir toplumuz
ve ya bazılarının yerimize düşünmesi gerekir kültürü ile mi donatılmış
üstün ruhani bir toplummuyuz
acba düşünsek sonumuz kötü olmazmı
canım sende her doğru her yerde söylenirmi
tabi söylenmez
söylesen zarar görür veya zarar verirsin
sus riyakar olmak daha iyi
mutlu kalın
insanın önemsiz, kötülükler ve iyilik farkını düşünemediği(çünkü iyiliği alah gösterir, kötülüğü şeytan) ,kendisini ifade edemediği ve tanımadığı, kul,köle olduğu noktadır.yani insanın düşünemediği an(her dinde insanın kulanma klavuzu vardır) robot
inanç kişinin kendi kapasitesine göre edindiği bilgi birikiminin toplamıdır.
Kimisi kulaktan doğma bilgilerle sorgulamadan toplar,ve bir birikim oluşturur,bu birikime aykırı olan her şeyi red eder,RED ETTİĞİ BİLGİLER in nereden geldiği önemli değildir.
kimisi okur araştırır birikim oluşturur ama akıl filitresine vurmadan bir şablon oluşturur.bunlar onun için kutsal dır.
bunlar tabulardır
ancak inançlar oluşturur ken yanlış yapılmamalı yanlış inançların yapılanması sırasında oluşmaktadır. okumak ve okuduğunu anlamak yeterli bir orana sahip olmadığı için bu yanlışlık çok olmakta insanlar saygısızlaşabilmektedir
ateiste saygı gösterilmelidir.yanlız ateiste değil bütün inançlara saygı göstermek gerekir.
ateist birikimini akıl ve bilim süzgecinden geçirmiş kişilerden oluşur tabii hepsi değil moda veya etkilenme ile ateist gibi düşündüğünü zan edenlerde vardır
hepsinde olduğu gibi
doğa
26.09.2013 - 20:05reaksiyonel olan evrenin her hangi bir andaki fotoğrafıdır.doğa içinde barındırdığı her şey ile sürekli dönüşüm geçiren bir fenomendir. doğanın içindeki her şey reaksiyonel ortamda kendi konumunu belirlemek için bir başka reaksiyon oluşturur.
insan da bu reaksiyonel parçacıklardandır. insan doğayı kirletemez.
bu reaksiyonların hepsi doğal dır. ancak her doğalın doğru reaksiyon olduğu anlamını taşımaz.insan davranışı doğaldır.ancak yanlış olabilir
tıpkı sel oluşturan su çok canlıya zarar verir. insanda ormanı keserken çok canlıya zarar verir
hangisi doğal
düşünmek
04.11.2012 - 19:08DÜŞÜNMEK İNSANLIĞIN GELECEĞİNİN BELİRLEYİCİSİ OLAN EN TEMEL EYLEMDİR.
Düşünebilmek çok iyi bir olgudur. insanlar düşünürken referanslarını insani boyuta indirgemelidir. kendisi dışında düşünebilen insan olmadığını ve insanlara düşmanlık boyutuna çıkmamalıdır.
insanların her biri kendi referans düzlemine göre düşünür ve sonuçta bir yargıya varırlar. kendi referansını seçerken genelde gördükleri eğitim, toplumsal kültürün getirdiği sonuçlar,kapitalizm gibi yaşadıkları ortamın ideolojisinin kazandırdıkları, yaşadıkları ülkelerdeki anayasaların üretiği sonuçlardan etkilendikleri için gibi daha sayılabilecek çok nedenden dolayı kendi referans düzeleminde bakarlar düşünürler
fakat çoğunlukla düşündüklerinde kendi referans düzeyinden ayrılma hisi içlerine bir korku düşürür ve düşünmekten korkarlar. bu bilinç altlarında bir düşünme sınırlaması getirir.
düşünen insanların inanan insandan çok olmasını dilerim
faşist
29.11.2009 - 00:56dayatmacı otoriteye sahip olan bireyler,düzenler ve kurumlardır. Bir faşist kavramına sahip olmak için bir zor kulanan güce sahip oşmak gerekir,zor kulanabilen güce sahip olmayan veya gücü arkasında his etmeyen faşist olamaz. arkasında gücü olan kurum veya birey faşizmin kötü olduğunu bildiği için kendini faşist olarak nitelememek için menfatını koruya bileceği daha yumuşak isimlendirmeye girer örneğin milliyetçi gibi
kürt
28.08.2009 - 22:52özür dilerim düşünebilen beyinlerden
ancak bu coğrafyada insanlar düşünememek için kendine yaratılmış düşmana odaklanmışlardır.
ülkemizde türkler kürtler araplar ermeniler yahudiler yaşamaktadır.bir birimizi inkar etme cehaletinden vaz geçmediğimiz sürece bir birmizi aşağılayıcı tavırdan vaz geçmedğimizsürece bizi kulanacak çok topluluk bulunacaktır. ben kapitalizmin kulandığını öğrendikten beridir toplumcu düşüncelerden nefret ede duruma düşsemde toplumlar insanlığın bir gerçeği olduğu için toplum bilmi sosyoloji kurulmuş olduğu gerçeğinden yola çıkarak topluluklara saygılıyım. ancak kimse kendi tarihi geçmişini bir kavime dayandıramaz ve hele anatik olamaz.
bu ülkede devşirmeler ile asimilasyonun 3000 yıllık tarihi unutulmamalı bu bağlamda türkiye coğrafyasının yayımlanan gen haritasını araştırmanız tavsiye ederim.
bu haritada orta asya geni türkiyenin yanlızca yüzde 3 ü olduğunu hatırlayın acak ben bunla türkiyede türk yok demek istemiyorum. ve ben insanların ırklarının tesbiti gibi saçma bir idiada bulunmakta istemiyorum.
türkler kürtler araplar vs... kavimlerin geçmişleri insanlığa katkısı mutlaka olmuştur. önemli olan bizlerinde birbirmizle uğraşıp ırkçılık ve miliyetçilik yapmak yerine birbirimizi insani temelde eşitlik içinde saygı ile karşılayalım birbirimizle didişmek için geçirdiğimiz zamanı insanlığa birşey katacak değerler oluşturmak için harcalayalım , yazacak şeyler bitmez çok şey yazılır ancak sizi sıkmayayım.geçmişle övünmek ne kürde ne kürde birşey katmaz belki sana göre cahil gördüğüne bir şey kazandırmak istersin ama o da seni zaten düşman gördüğü için başka saçma bir şey üretip ona inanmak isteyecek ve seviye düşecek
. bir birinize hakaret etmeyin belki hakaret ettiğin gerçek kavmindir.bu kadar yeter
mutlu kalın
gerizekalı
20.08.2009 - 17:04zekanın varlığını bir ölçeklilik olarak kabul etmeyen ben geri zekalı kavramını nasıl tanımlayacağım en çok benim için merak konusu
zaka kendi birikimini kulana bilmek olduğunu kabul eden biriyim.Geri zeka kavramını ancak birikimini kulanamayan veya ara sıra kulana bilen olarak düşünürsem, 3. bir gurup çıkarki zekasını menfaati ve egosu uğruna kulananlara ne isim verileceği açmazı çıkıyor bunu açıklamak gerekir...
buna ne anlam vereceksiniz oda lsa olsa zekasız mı olur
iyide kulanablmeyeteneği duygu ve hislerebağlı olduğu için nasıl ölçülecek
bir gazın basıncı sıcaklıkla çabuk değiştiği için hangi basınçta ölçüldüğü yazılır
o zaman zeka testi yapılırken hangi ruh halinde yapıldğı yazılmalımı, ruh halinin tesbiti yapılmalımı
nemutlu zekiyim diyene
mutlu kalın
haddini bilmek
17.08.2009 - 19:53haddini bilmek kavramını alamamaya çalışıyorum sanırım.
had kapasite anlamına geliyorsa benim sınırlı bir haddimin olmaması gerektiğine inanıyorum. Çünkü insan hayalini kurduğu ve çok istediği her şeyi yapabileceğine inanıyorum.İnsanın hayali zaten sınırlıdır, olanaklar ve yaşam şekli senin hayal gücünün sınırını belirler,hayal ettiğin şeyler senin uçuk veya anarşist bir ideal in hedefi ise o hayal sana ait değil,o hayalin insanlığın hayali olduğunu bilmelisin.senin hayalelerin haddin dahilinde dir.
neitzche nin üstün insan hayali neitzche nin değil insanın hayalidir.
ama hangi şartlarda olursa olsun sevdiğini alabilmek hayali senin hayalindir.işte bu açıdan ben haddimin bir sınırı olduğu kanısında değilim.
Benim haddimi aştımğımı düşünmeyin.Eğer haddim hayalimle sınırlı ise ben haddimi aştığım an ölüyüm.
mutlu kalın
din
08.08.2009 - 12:35İnsan kendi egoları ve korkuları ile yaşarken bütün psikolojik davranışlarına birer dayanak bulmaya çalışır. Toplumsallaşmadan öncede böyle bir dayanak arama savaşında olup olmadığını çok bilmek isterdim. Toplumsallaşmadan önce böyle bir kaygıya sahip olduğunu sanmıyorum, daha özgür ve daha bireysel olduğu kanaatindeyim,öyle olmalı. Toplumsallaşmadan önceki yaşamında insan özgürlük kısıtlayıcı bütün davranışlarda ilga etme hakkını kulanıyor olmalıydı. Tek hakim güç kendisi idi. Hümanist olmaması doğal yaşam form unu sonuna kadar yaşaması bireylerin diğer bireylerin hakkına saygı göstermemesi doğal yapısı geregi güçlü olan güçsüz olanı yok etmiştir. Bu durum kapitalizmin başlangıcı olarak kabul edilmeli.
Toplumsal yaşamda egolar ve korkular hep hakim olmuştur. İlk ilahlar toplumsal hayatta iken insandır.nemrud,zeus,firavun, vs…
Bakın olimposlu ölümsüz zeus için ne yazılmış.
Rheia ve kronos un oğludur. Gaia ve uranos dedeleri bir torunu olacak ve ölümsüz kral olacağını müjdeliyorlar. Kronos ise doğan bütün çocuklarını yemeye başlamış. Ancak rheia zeusu doğurmak için bir mağaraya gider ve zeusu doğurur bir bez içinde bir taş ı kronos a verir. kronos bu taşı yer zeus kurtulur. Tabii zeus ölümsüz kral tanrı olur.
Bu ilkel din anlayışını üç açıdan inceleyelim. Kurtarıcının geleceğinin müjdelenmesi. Tek tanrılı dinlerde ise peygamberlerin geleceği önceden müjdelenir. İsa,Muhammed, musa da önceden müjdelenmiştir. Tabi diğer peygamberlerde İbrahim gibi müjdelenmişlerdir. Çok tanrılı dinlerde ve tek tanrılı dinlerde kurtarıcı yok edilmek istenmiştir. Kahraman oldukları için türk filimlerindeki kurtarıcı kurtarmadan ölmez figürleri hepsi mevcuttur. Burada yok edilmek istenir cümlesi mazlum gösterilme erekli kulanılmıştır. Muhammed ise yetim olarak mazlumlaştırılmıştır. Mazlum olanların güçlenmesi hepsinde ortaktır. Güçlü,hümanist,ve adil kişilikler olarak ortaya çıkmaktadır kurtarıcılar. Güçlendikçe daha ilahlaşmışlardır. Genelde tek tanrılı dinlerde peygamberler öldükten sonra kulaktan kulağa yayılan 30 yumurta misali ilahlıkları ve kutsallıkları daha çok artmıştır. Sanırım bazen bu kutsalların arkadaşları daha çok uluhiyet kazanmışlardır. Özelikle okuma kültürünün olmadığı toplumlarda evliya olarak niteledikleri kişiler için öyle övgüler söylenirki kendi peygamberleri o kadar güçlü olmadığını gözlemlersiniz. İkinci olarak siz incelerseniz bütün kutsallar soylu bir aileden geliyorlardır. Yine güçlülük devrededir.güçlü bir ailenin çocuğunu toplumun kabullenmesi daha kolaymı ne. Zeus kralların çocuğu, isa Allahın oğlu, Muhammed haşimi ailesinin çocuğu, İbrahim nemrud kralının sarayında bulunan yetkili ve soylu bir ailenin çocuğu. Tabii soylu bir ailenin çocuğu zülme uğrarsa feodal toplumlarda tepki oluşur, insanlık mazlümün yanında olma psikolojisini hesaba katarsanız bu güne düşman yaratıp iktidar kavgalarınıda anlamış olursunuz.
Fakat 3. bakış en önemlisi, kutsuyetin evrimleşmesini görmek gerekir. Çok tanrılı pagan dinlerinde insanlık kendine olan saygısını kayb etmemiştir. Tanrılar yine en üstün yaratık olan insandır. Nemrut ismi bile ölümsüz insan dan gelmektedir. Bu süreçte hala ilkel yaşam formunun izleri çarpıcı bir şekilde görülmektedir. En güçlü insandır. İnsan kendi tanrısını kendi içinden biri olarak kabul etmektedir. Yaratıcı sını kendi arasından birini kabul etmiş olurken insandan daha büyük bir zeka kabul etmemektedir. Şunuda belirtmek gerekir. Bu toplumlarda dünya henüz küçüktür. Dünya sadece lokal bölgedir, dünyası küçük olanların sorunlarıda küçüktür. İnsan tanrı onların gücünden faydalanarak onların bir çok sorununa çözüm olmuştur. En önemlisi bu bu pagan tanrılar ilkel çağdaki düzensiz yaşama bir düzen getirmiştir. Onlara bir verdiğinde çok şeyler almıştır. Çok düşünmeye gerek kalmadan şunu diye biliriz bu tanrılar insanlar tarafından zorunlu tanrı olarak kabul edilmişlerdir.
Tarihi eserleri incelerseniz bu tanrılar için olmadık yerlerde olmadık büyüklüklerde müthiş eserler inşa edilmiş ve bu inşa sırasında bir çok insan canını vermiştir.bu tanrılar insanlara zülm ün çok büyük bölümünü yapmıştır.
DEVAM EDECEK
fethullah gülen
08.07.2009 - 18:56bu halkı kulanmayı bilen usta bir tiyatro sanatçısı
tiyatro sanatçısının gerçek yaşamıyla sahnedeki rolu aynı özelikleri taşımaz
bu adamın davranışları tiyatro açısından mükemmeldir.
tarafsızlık
08.07.2009 - 14:22TARAFSIZLIK:
Empati yapmanın zor tarafı objektif olmamak,tarafgirlik tir. Bu olumsuzluk en çok hukuk alanında adaletsizlik oluşturduğu için uluslar arası anlaşmalar ve evrensel hukuk yasaları objektif olabilmesi için çeşitli önlemler almıştır. Toplumsal yaşamın geleceği için evrensel hukuk kuralarının yerleşmesi hayat sal önem taşımaktadır. Neyazık ki bu kavram toplumda pekte dikkat te alınmamakta gerek yasal ortamda gerekse hukuki ortamda yetkililer evrensel düşünmek yerine mensup olduğu ideolojik felsefenin veya dini düşünce sisteminin taraftarı olarak düşünüp kendini bir futbol takımının sevdalısı olarak görüp yetki ve sorumluluğunu tarafgirlik olarak yerine getirmektedir.
Burada zor olan objektif olabilmek, objektif olan bireyin bu ortamda insanca yaşam şartlarında yaşam bulamama durumu yaşanmaktadır.çünkü toplumsal barış ve toplumsal anlayış oluşabilmesi için empati şarttır. Ancak empati kurabilmek için empati yapacak için kişinin objektif olması gerekir. Bu objektifliğini yaşayabilmesi gerekir. Fikri temelde objektif olmanın da pek bir anlamı da yoktur. Bunu kendi yaşantısına ve toplumsal yaşantısına yansıtmadıktan sonra pek toplumsal yaşatı nın düzenine bir katkı sağlamadığı sürece pek bir anlamda taşımamaktadır. Bunu yapabilmek içinde bir şeylerden geçmek yani bir bedelde ödenmelidir.
Objektif olmanın en önemli öğe si tarafsızlıktır. Bilgili olmaktan daha önemli olduğuna inanıyorum. Objektiflik ahlaki olmayan bir kavramdır. Objektiflik daha çok hümanist bir kavramdır. Herkes için olması gereken bir kavram olmamakla birlikte objektiflik herkes için olması gereken bir kavramdır. Şu şekilde düşünebiliriz herkes ahlaki kuraları koyamaz ancak herkes isterse objektif olabilir. Objektif olmak için toplumsal yapı içinde nasıl başarılabilir.
Silahlı iki şahıs sın sinirli olduğu bir anda birbirine zarar verecek pozisyonda iken taraf olan 3.şahıs bunların barışması için bir girişimde bulunması çok zordur. Çünkü 3.kişi bir taraftır. En azından tarafı olduğu kişinin zarar görmemesini arzulayacak davranışlarda bulunur.3. kişi humanist duygularla bu iki kişiye bakarsa bu iki şahsın barışması için kendi canını ortaya koyabilecek kadar fedekar lık gösterebilir. Bu tarafsızlık 3. şahsın toplumsal yaşama katkı sağlar.
Tarafsız olmayan insanın objektif de olamayacağına inanıyorum. tarafgirlik toplumdaki bireylerin düşünebilme yeteneklerinin önündeki en büyük engeldir.ülke yöneticileri ve hukuk adamları tarafsız olamamaktadırlar. İnsanlık değerleri ışığında olayları inceleme yerine kendi mensup olduğu siyasi düşüncenin değerleri ışığında inceleme düşünme ve karar verme eylemlerini ğerçekleştirmektedir. Ülkemizde bir devlet adamı hukuki bir sorunda ülkemizin siyasi yapısı ve düzeni ni koruma tarafgirliğini alanen yapmaktadırlar. Mağdurun yaşamsal değerlerini göz ardı edebiliyor. Göz ardı ettiği sürecede toplumda destek bulabilmektedir. Ancak destek veren kesim kendi aynı duruma düştğünde yaptığı hatanın farkına varmaktadır.
Bu parağrafı yazarken bayağı zorlandım. Çünkü konu bana binbir manevra yaptırarak objektifliğimi korumayı zorladı. İşte toplumdaki tarafsızlığın ne kadar zor bir şey olduğunu anla dedim kendi kendime.
Tarafsız olabilmek evrensel değer yarğılarını kabul ve uyğulamaktan geçer. Bilimsel yöntem ve evrensel insan haklarını çok iyi hazm etmek dışında tarafsız olunamayacağına inanıyorum. Bir toplumda evrensel hukuk kuraklarının üstün olmadığı insanların bilimsel yöntem ve teknikleri kulanma alışkanlıkları olmadığı sürece tarafsızlık ve objektiflikten dem vurulamayacağını sanıyorum.
Özelikle hukukçu ve idareci kadroların toplumda düzenin değil halkın savunuculuğunu yapmadıkları sürece. İnsanların toplum da kendini hukukun ve idarenin güvencesinde his etmedikleri sürece toplumsal barışın rayına oturması söz konusu değildir. Toplumun kendini güvende his etmesi için açıkça her düşünce nin (her ne kadar saçma olursa olsun) kendini ifade etmesi gerekir. Devlet yönetici ve yasaları her düşünceye eşit mesafede kalması gerekir.
İnsani değerler her şeyin üstündedir. Çünkü insani değerler doğanın her şeyine uygun yaşam öngörür.
milliyetçilik
03.07.2009 - 15:00Miliyetçilik ve ırk çılık aynı tabana hitap eder bu taban güçsüz toplumlarda bulunmaz bu değişik bir platformda özgürlük savaşı olarak kendini gösterir toplumlar devletleştikçe bundan faydalanmak isteyenler güçlü ve hakim gücün nimetlerinden faydalanmak için ortaya çıkar.halbuki toplüm güçlü ise kendini koruma adı altında milliyetçilik yapma gereksiminin nedenini kimse araştırma gereksinimi duyulmamışmıdır yoksa bu kesimlerin otoriter ve şiddeti içereren baskısından korkulduğu içinmi araştırılmamıştır,bunu çözemedim.
milliyetçi ve ırkçı akımın temsilcileri
bulundukları ülkelerde düzenin sadık askerleri görülürler,bu bir açıdan doğru bir açıdan yanlıştır.doğru olan bu düşüncedekilere bir maddi menfaat temin edilirse onların yapamadığı bir iş olmaz.hem düşünsel bazda hemde sosyal bazda çok aşırı realistlikten uzak fikirler de üreterek düşünemeyen beyinlere hitap edebilmede olağan üstü bir başarı sağlarlar.Günlük yaşantımızda milliyetçilik zor kulanmayı düzen desteği ile yaptıkları için aşırı bir başarıyı tüm menfaat gurupları üzarindede oluşturabilirler.menfaat gurupları üzerinde ki zora dayalı etki mafya, esrar eroin alış verişi, beyaz kadın ticareti, yapan gurupların tamamı milliyetçi ve ırkçı guruplara ait olmasından anlaşılabilir.Sosyal alanda din-millet kavramını oluşturmalarından anlaşılmalı.Özelikle islam dini ırkçılığı red eder.Ama türk islam sentezi gibi realiteden uzak bir ırkçılık fikri oluşmuştur.sosyal çevrede kendi ırkçılığını milliyetçilik adını vermesi ile şiddete karşı olduklarını dahi idia edebilmekte sendikalara kurum idarecilerinin etkisini ve düzenin menfaat ilişkisini düzenleyici etkisinide kulanarak büyük oranda bir üye sağlaya biliyorlar.bu kesimin bu kadar başarılı olmasının nedeni
DÜZENLERİN VERDİĞİ AÇIK VE GİZLİ DESTEKLERİ İLE KAPİTALİZMİN BENİMSEDİĞİ
bir olgu olmasından kaynaklanıyor.Bu olayda en çok toplanan kişiler sanunulan ırka ait olmayan ve o ülkede ezilen toplumların bireyleridir.hakim ırk a ait olanlar ırkçılık yapmazlar oportünist değiller ise
ezilmiş toplumlarda milliyetçilik lüksü yokken toplumda oportünist yaşam ortamı oluşursa miliyetçilik başlar
düzenin destekçisi olarak herne kadar görülselerde onlara bir çıkar sağlanırsa hemen bütün uğruna yaptıklarını hiç saya bilme olanağına sahiptirler.Bu açıdan bu kesime sahip insanlar gerçekte hiç bir düzenin sadık askeri olamazlar.
milliyetçilik rant ortamının yapısına göre ırkçı lık haline dönüşebilir.ve genelde ırkçılar ve milliyetçiler savundukları gibi göründükleri topluma ait olmayan insanlardır.Toplumda kendi çarklarına çekmek istedikleri insanlar toplumda sayğı görmemiş insanlar veya korkak pısırık kişilerdir.hakim toplumun miliyetçiliği olduğu için pısırık insanlar için bulunmaz bir ortamdır.adam yerine konma ortamıdır.bu kişiler zaman içinde cesur rolü oynar ve hata kabadayılaşırlar. bu milliyetçi guruplarda ve faşizmde otoriter dikdatör lük hüküm sürer ve ortamlarda magandalık rolüne soyunurlar
ancak son zamanlarda dünyadaki iletişim ve insanların yaşam tarzı değişimi pirsing li ve rock dinleyen gençler sistemin ve düzenin beyin yıkama etkisi ile ırk çı olabiliyorlar bu tip entellektüellerin ırçı guruplarda olması sistemlerin kendini ırkçı ve miliyetçiliği desteklemesi ile olur
bilimsel olarak avrupa tipi, batı tipi milliyetçilik ve doğu tipi miliyetçilik olmak üzere üçe ayrılır:
batı tipi miliyetçilik
bu milliyetçilik daha çok liberalizm tarafından desteklenen bir milliyetçilik olup kapitalizmin en özgürlükçü alt dalıdır.bu tip milliyetçilikte ırkçılık soyutlanmıştır.daha çok vatan sevgisi üzerine kurulmuş,birlikte yaşama isteğine dayanır.Bu en olumlu miliyetçiliktir.bu milliyetçilikte ülkeler ve toplumlar coğrafya adı ile adlandırılır.Amerika birleşik devletleri gibi.
bu miliyetçilikte alt kimlikler olmasına rağmen ekonomikmen ve siyaseten etkin olan ırk diğer toplumları asimile etme gayreti içindedir.bunu kültüren ve siyaseten başarırken zorlanır,ancak yinede asimile ve özelikle ekonomik açıdan sınıf müdalesini en vahşi bir şekile teşvik eder,bunu düşünen beyinlerde oluşturur.
bu tip miliyetçilikte ırkçılık soyutlanmak istenmesine rağmen ırkçılık boyutu seçile bildiği oranda hemen revaşa varır.aynen zencilerin farklı ırktan olması gizlenemediğinden zencilere ve kızılderililere yapılan zülm burda bile engelenememiştir.yeni ırk çılık boyutu abd de asyalılara karşıda yapılmaktadır.
HİÇ BİR MİLİYETÇİLİK IRKÇILIKTAN BAĞIMSIZ DEĞİLDİR.
Doğu tipi milliyetçilik
bir ırk ismine dayanır. diğer ırklara bu ırkın alt kimlikleri olduğu dikta edilirken coğrafya isimleri ırk ismi ile anılır.bu tip miliyetçilik tamamıyla asimile edilme esasına dayanır.diğer kültürlerin bir diğer kültürün alt kimliği olması onların geçmişini inkar saymasını istemek olduğunu bilerek yapılır,ve alt kimliklere siyaseten ve kültüren yaşama hakkı tanınmaz.ulus kavramı hakim ırk adı altında olması ile diğerlerini asimile etme çok normal bir davranış görülürken,buna karşı çıkanların hepsi vatan hainliği gibi topluma enjekte edilen bir zehir ile yarğılanırlar.
devlet insan için olan bir olgu değildir. toplum devlet için var olan bir nesne olarak görülür.En büyük faşizm bu dur.Toplum aydınlanması diye kast edilen şey ise bunu kavrama üzerine kurulur.eğitim kurumları evrensellikten uzak ve hakim ırkın kültürünün benimsetilmesi için ders sayısı asimile etmek için en çok kültür ve tarih derslerine ayrılır.Bu toplumlarda hiç bir bilimsel gelişme izlenemez.bütün ilişkiler toplumsal şiddet ile işlenir.
avrupa tipi miliyetçilik
ulusal devletçilik adı altında bir kavmin ana unsur olması referansına dayanan gerici bir milliyetçilik tipi olup gelişmiş avrupa uyğarlığı sayesinde doğu tipi milliyetçiliğe göre daha özgürlükçü bir olgudur.bu miliyetçilikte baskıcı ve otoriter bir asimilasyon görülmez.asimilasyon iki şekilde ortaya çıkar. Üstün avrupa kültürünün etkisi ile doğu halklarının asimilasyonuile kapitalizmen güçlü halkların asimile için uğraşmasına gerek bırakmaz zaten kapitalizm bu işi kendiliğinden yapar.
kapitalizmin oportünist etkisinden faydalanılan kültürlere konton yapısı çerçevesinde dahil olmak üzere tüp idari yapılandırmada yaşam hakkı verilir. kapitalist çıkarlara uygun olmayan kültürler yaşam hakkını pek bulamazlar
bu tahlide bütün milliyetçilik türleri ilga edilmeli
düşünce özgürlüğü
03.07.2009 - 14:56FİKİR VE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ;
hayata bakış açımızı ilkeli korsak daha hümanist bir çizgiye sahip olabileceğimize inanıyorum.Fikirlerimizin amacı nedir,bizi neden bağımlı kılar, neden bu fikre çok bağlı kalırız gibi soruları cevaplamak gerekir.Ben bunların cevabını kendimce bir cümle ile ifade ederim.Cümlem BÜTÜN DİNLER VE İDEOLOJİLERİN TEMEL HEDEFİ İNSANI İNSANİ YAŞAM ŞARTLARINA ULAŞTIRMAKTIR. Bu bakış benim için önemlidir.Bütün felsefi ve dini kaynaklara bakabildiğim kadarı ile bu sonucu analiz etttim.Yani çıkardığım sonuç insanı insanlaştırma dinler ve ideolojiler için temel ideal dir.
bu açıdan baktığım zaman
insanın kendini küçümsediğini ve kendine hakaret ettiğini gördüm.İnsan kendine zavalı ve değersiz bir vasıf kazandırmaya özel gayret sarf ediyor.Kendisinin algılama sorununu gizlemek adına kendini küçümseyici analiz ve tahliller sergiliyor.Bu süreçte kendi soyuna yaptığı ihaneti bir türlü algılayamıyor.Bu süreçte kendine tanrılar oluşturmuş ve kendi oluşturduğu tanrıya tapma gereksinimi duymuş,bu tanrıya taparken kendisi ve kendi soyunu yeteneksiz ve beceriksiz,yetersiz bir varlık konumuna getirmiştir.
İnsan tanrısının emirlerine bakdığında hep insani yaşam değerlerine ağırlık verildiğini göremeyecek hale gelmiştir.Bunun bir nedeni de var. Çünkü tanrı onun için kendisinin en düşük (yok derecesinde) yeteneğe sahip olduğunda vardır.tanrı kavramı bu kuraların insani değerler için konulduğunu bilir.Eğer bu tanrı emri insanı insanileştirme ve insanı övücü içerikli olmaz ise insanların itibar edemiyeceğini ve havada kalan gaz molekülleri olacağı sanaliyeti ortadadır.voltaire tanrı kavramı için; Eğer tanrı olmasaydı biz onu icat etmek zorunda kalırdık. demiştir.Tanrısına bağlı insan için bütün insanlar yetersizdir.Bütün insanlar tanrının emirlerine uymak zorundadır,yoksa insanlar insan olmaz.Temelde insanın insani değerler içinde yaşaması gerektiği değil,insanın tanrıya kulluk etmek için varlık içinde olduğuna inanır..Bu arada şunuda belirtmek gerekir, tanrıyı oluşturan insan veya insan gurubu ile tanrıya inanan insan veye insan gurubu farklı guruplardır.Yoksa tez tamamı ile yanlış olur.Bu şekildedirki tanrıya inan tanrının emir ve yasaklarını kendi anladığı şekilde uyguluyor,işte burada dini ritüeller oluşur.Herkesin tanrısı farklı farklı olur
İdeolojik bakış açısı ile dünyaya bakış sanırım üç açıdan irdelenmesi gerekir.
Tarihi süreçte emek sermaye ilişkisi sonucu insanların ideolojik fikirlere sahip olması ve insanların bilimsel done ler ışığında gelişen ideolojileri daha bilimsel bulması bir bağımlılık yaratıyor.Bu açıdan ideolojik düşünen insanlar daha fedekar olmakla birlikte ideolojileri; insan sevgisine yer bırakmaycak şekilde gönüllerinde yer kaplıyor.Hümanist duygular zaman içinde sıfır mutlakına yaklaşıyor
Tarihi süreçte ideolojinin gelişimini bilmeden ideolojik düşünmeyi
ya bulunduğu ortamda etkilenmek suretiyle veya menfaat ilişkileri içinde kendini ideolojiye kaptırmış olan insanlar en etkin
ve en kötü insani değerleri çiğneyenlerdir.Bu tip insanların humanistlik düşüncesinde olmaları zaten beklenmediği gibi,kaba kapitaliz min en sadık elemanlarıdır.insani değerler önünde kapitalizmden daha büyük engeldirler.Kurdun puslu havayı tercih nedeni ne ise bunlarda hep çatışma ortamını isteme nedeni o dur.
3. bakış açısı tabi bilimsel olmayan ideolojiler gibi düşünülsede ne olduğunu bir türlü anlamadığım faşizm de vardır reelde.Faşizm sadece menfaatçı gözüyle bakılmasıda yanlıştır.Faşizmdeki bazı özelikler toplumda silik ve kişilik yetersizliği çeken insanlara hitap ediyor. Emir kulu olmayı kendine yediren insanlar,bunu neden kabul ettiklerini uzun süre düşünmeden sonra buldum.Çünkü bunların toplumda yer edine bilme sorunları vardır.birine ve bir guruba bağlı olmakla o gurubun etkisinden faydalanıp kendine bir yer edinmek ister.işte bu tiplerde hümanizmin ve insanlık gelişiminin engelleridir.
bunların dışında cemaatler mezhepler yerel ve kültürel dinler gibi kavramlar ve daha başka düşünceden insanlar vardır bu engeli taşıyan
kaçırılan temel nokta
her ideoloji ve her din insani değerler i geliştirmek iken
insanın kendisi asıl amaç insanı amaç olmaktan çıkarmak, tır
asıl amaç olan insanı insana varmak amacıyla öldürebiliyorlar, sen kendi amacını öldürebilirsen ne olursun
hedefi olmayan serseri mayın gibi dolaşırsın ey insan
Peki bu kısır döngü nasıl yenilir. Toplum bunu nasıl yenecektir,
Çözüm evrensel insani değerlerinin bir otorite etkisi ile değil insani değerler ölçüsünde temel hedefin insanca yaşam olduğu bir hayat felsefesinin bilimsel yöntemler ışığında yaşanmasıdır.
Bunun için otoriter bir düzenin oluşturulmasına gerek yoktur. En büyük otorite bir beşeri ideoloji veya tanrısal bir diktatörlük düzeni etkisine sokulmamış kişilerin içinden gelen insani özdüşün me otoritesidir.
Çünkü her insan günlük yaşantıda yaptıklarının doğru ve yanlış olduğunu çevreden aldığı kültürün ışığında bilir. Çevresel bir etki olmadığı sürece kendi kendini o kendi düşünsel fenomeni ışığında dürüst çe yargılayabilir,ve yargılar. İnsanlar bu kendi yargılamasını dışarıya belirtmemesinin nedeni dış çevrenin etkisinden korktuğu için dir.
Ne yazık ki insan kendi haksızlığını çevresel faktörler etkisinde saklayan birey bir süre sonra bu hatanın doğruluğuna inanmak için kendini kandırmayı başarabildiğini sanıyorum,işin daha ilginci bir süre sonra bu hatanın yılmaz savunucusu olabilmektedir. Bu tahlilimin sonucunda şu gerçeği kaçırmamalıyım bunun en önemli çevre etkisi menfaat ilişkilerinden oluştuğudur.
Kısacası bu sorunun temel çözümü insani duygulara verilmesi gereken özgürlüktür.
Bir toplumda dini akımlara,ideolojilere, ve ateizme eşit seviyede özgürlük verilmeli. Birine diğerinden fazla özgürlük verirse toplumda bir despotizm oluşturulur. Biri diğerlerinin aleyhine güçlenir ve bu kendi diktatörlüğünü oluşturmak üzere yol alır. Bu tarihte görülmemiş olaylar değildir. Hitler ideolojik diktatörlük oluşturdu,emevi saltanatı dini diktatörlük oluşturdu
Bu diktatörlüğe neden olan tarihteki en önemli kurumlar cemaatler ve particilik iken son dönemde buna eklenen faktör medya dır toplumun bu 3 düşmanın etkisinde kalmaması durumunda kendi bireysel fikir leri ışığında hareket eden bireylerin oluşturduğu toplum kendi geleceği konusunda çok olumlu kararlar verecektir. Demokrasi o zaman olacaktır.
Kısacası toplumda düşünce özdürlüğü olmaz ise toplum yolunu şaşırır ve kapitalizmin oyunlarından birinin oyununa düşer. Toplumlar mutsuz ve harap hale gelir insanlık kültürüne katkısız bir hale gelir
KAPİTALİZMİN OYUNCAĞI OLUR
üniversite
28.05.2009 - 20:20üniversite
ya bilim merkezi ya teknolojik gelişim merkezi yada sanayii üretime eleman yetiştirme merkezi olalarak olarak görmek yanlıştır kanımca;
üniversite bilgiyi edinme ve kulanabilmeyi öğrenme merkezi olmalıdır.Ancak bilimin gelişmesi teknoloji ve sanayi üretimine katkıda bulunmak için kısımlara ayrılmalı ve özelikle bilimdeki gelişme için özel birimlerin kurulması gerekir.Bilimin gelişmesi için birim oluşturmayan veya bu birimi çok iyi kulanamayan üniversitenin bir kurstan farkı kalmaz.üniversitelerin en yüce amacı bu olmalı düşünen beyinlerin meyve verme yeridir.beyinlerin özgürleşmesi ve kişiliklerin gelişmesinde beyinlerin etki oranın artması sağlanmalı
bilim insanların tarihine kalıcı etki sunar
teknoloji insanların kısa süreli hayatlarına bir çıkar yol sağlar kalıcı değildir bir teknoloji diğerinin yerini alır
ama bilimsel keşifler sonsuza kadar insana bir hizmet sunar.bu hizmet hayat yolundaki birer ışık gibi toplumun yolunu aydınlatır
bilimsel gelişmeler
toplumun hem ekonomik hayatının üzün süreli gelişimini sağlar hemde insanlığın gelişimine katkıda bulunur bu açıdan evrenseldir
teknoloji ve üretimsel gelişmeler kalıcı olmayıp lokal bir gelişmedir
üniversitelerin yapılandırılmasını daha çok teknolojik gelişmelere göre yapılması bir kayıptır
bunu bilimsel gelişmelerin nasıl daha iyi yapılacağı üzere yapılandırılması gerekir
can ataklı
20.04.2009 - 14:52kendisinin ne dediğini çok iyibilen
kendi sinin vucut dilini çok iyi kulanan ajitasiyon uzmanı bir yazar
ayrıca ergenekonda bağı olduğuna inandığım kişi
bazı görevler için seçilmiş verilen görevlere gör işini iyi yapan biri
tebrik ederim rolünü çok iyi oynuyo
bilim
03.02.2009 - 19:52bilim anarşizmin olmadığı yerde olmayan şeydir.teknoloji bilmin günlük yaşama uyğulanmasıdır.ancak her teknolojik gelişmenin günümüzde bilim diye algılanması
bilimin kiymetinin azalması ve en önemlisi
bilimin otoriter ortamlarda üretilebileceği sanılıyor
hatta dini bilimin önüne koyabilecek derecede bir teslimiyetçiliğin üstünlüğü kabulanılıyo
halbuki teknılojinin nimetlerinden faydalanan kapitalizm ve dindir
din bilginleri teknolojik ve bilimsel gelişmeler sonucunda kendi dinini medeni ortama göre düzenlemiştir
dünyanın döndüğünü söyleyenler hiristiyan din adamları tarafından cezalandırılmış ken islam müftüleri resathanede çalışanları allahın işine karışmakla suçlamışlardı
camilerde aya çıkmanın suç olduğu vaazları verilmiştir
ancak her iki tarafta bilimsel ve teknolojik gelişmeleri takdir ediyo
bilim yaşamın klavuzudur
ajitasyon
09.12.2008 - 16:43tıpta ajitasyon bir kişinin ameliyata girmiş çok sevdiğini ameliyathane önünde beklerken yaptığı davranışlar bütünü kişinin ajite olmuş hali
veya aynı duruma bizi sokmuş hükümetlerin toplumda yaratığı ruh halide diyebiliriz
fıransızcada kışkırma anlamına gelen ve kulanışımızın temel anlamıda budur
faşist güçlerin yaptığı bir örnek
urfada bütün verimli toprakları yahudiler almış
veya urfaya 3 bin yahudi hamile kadın gelmiş doğum yapmış,gitmiş ve bu doğumuda özel hayat hastahanesinde yapmıştır
haberini koskocaman medyaya uçurup yayınlaması
ajite olmuş insanlar bu soruları düşünemeden vay anasına demesi
urfada özel hayat hastanesi yok
bir yahudi kadın türkiyede doğum yapsa çocuğunun yasalar gereği türkiye vatandaşı olamayacağını bilmeyen entellektül halkımın durumu
ayrıca bu kadar toprak almış yahudiler neden işletmeye gelmiyorlar
bu arada bazı işletmeler yahudi malı dendiğinde bunun koç gibi bir guruba aiit olduğunu düşünemiyorlar
ya çok uzun konu
o şirkette 1 tane ziraat mühendisi çalışırken yahudi olursa o müesese yahudi malı olur çünkü 500 türkiye vatandaşı çalışan etkisizdir
ilga
09.12.2008 - 16:26biz bütün önerici olmayan otoriteleri ilga eden bir fikrin mensubuyuz
Toplum
31.10.2008 - 20:29antolojide bunlar için kim ne dedi köşesine baktım
konular:
şu anda ne dinliyorum
ölüm
vs
ne yazıkki en anlamlısı ölüm
düşünemeyen düşündümüde karamsar olan bir toplum
toplumca yeteneksiz ve düşünce kıtlığında mıyız
yoksa
biz çok çıkarcımıyız
düşünmek çıkarlarımıza aykırımı
doğru düşünce suçlusunun en ağır darbelere hedef olduğu bu toplumda
düşünmek kısa süreli çıkarlarımıza ters
ancak uzun vadeli çıkarlarımıza yararlı bir şey
o zaman biz biraz kıt görüşlü
uzağı göremeyen bir toplumuz
ve ya bazılarının yerimize düşünmesi gerekir kültürü ile mi donatılmış
üstün ruhani bir toplummuyuz
acba düşünsek sonumuz kötü olmazmı
canım sende her doğru her yerde söylenirmi
tabi söylenmez
söylesen zarar görür veya zarar verirsin
sus riyakar olmak daha iyi
mutlu kalın
tanrı
26.10.2008 - 20:38insanın önemsiz, kötülükler ve iyilik farkını düşünemediği(çünkü iyiliği alah gösterir, kötülüğü şeytan) ,kendisini ifade edemediği ve tanımadığı, kul,köle olduğu noktadır.yani insanın düşünemediği an(her dinde insanın kulanma klavuzu vardır) robot
abaküs
06.09.2008 - 23:05başlangıç
yalan
23.08.2008 - 01:41korkuları olanların sözlü eylemi yani sözlü korkak direniş :)))))))
ne yazıkki böylesi çooooookkk
aptal
22.08.2008 - 01:01herkes bir ölçüde aptaldır
üç şey
30.07.2008 - 02:56akıl -bilim-sevgi
ölüm
27.07.2008 - 20:30doğaya iade demektir
en güzel ölüm tasvirini eşkiye filminin sonunda şener şen yapmıştı
korkma topraktan geldin
toprağa gideceksin
üzerinde çiçekler yeşerecek
sen o çiçekte can bulacaksın
o çiçeğe bir arı konacak
o arı belki ben olacağım
ölümün en güzel anlatan bu isede
ölümü düşünmek dirayetsizlik dir
ateist
24.07.2008 - 12:56inanç kişinin kendi kapasitesine göre edindiği bilgi birikiminin toplamıdır.
Kimisi kulaktan doğma bilgilerle sorgulamadan toplar,ve bir birikim oluşturur,bu birikime aykırı olan her şeyi red eder,RED ETTİĞİ BİLGİLER in nereden geldiği önemli değildir.
kimisi okur araştırır birikim oluşturur ama akıl filitresine vurmadan bir şablon oluşturur.bunlar onun için kutsal dır.
bunlar tabulardır
ancak inançlar oluşturur ken yanlış yapılmamalı yanlış inançların yapılanması sırasında oluşmaktadır. okumak ve okuduğunu anlamak yeterli bir orana sahip olmadığı için bu yanlışlık çok olmakta insanlar saygısızlaşabilmektedir
ateiste saygı gösterilmelidir.yanlız ateiste değil bütün inançlara saygı göstermek gerekir.
ateist birikimini akıl ve bilim süzgecinden geçirmiş kişilerden oluşur tabii hepsi değil moda veya etkilenme ile ateist gibi düşündüğünü zan edenlerde vardır
hepsinde olduğu gibi
Toplam 34 mesaj bulundu