Kumral Ada Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkınd ...

  • Zeki Çelik
    Zeki Çelik

    20.11.2009 - 00:43

    SAYGIDEĞER ÜSTADIM GURUBUMUZUN GÖNÜL KAPILARI AÇIKTIR
    ÜYE OLUP İMKANLARINDAN YARARLANIN BİRLİK OLALIM DİRLİK BULALIM İSİMLERİ ŞİİRİMİN ALTINDA SİZEDE BAŞARI DİLİYORUM.

    G Ö N Ü L T U R U

    Saygıdan,sevgiden anlamayana,
    Bu yönde diyalok sağlamayana,
    Kavgayı tatlıya bağlamayana,
    İki yüzlü dosta kızandır gönül.

    Yeterki kükresin kurtulsun çölden,
    En güzel nameler dökülür telden,
    Mutluluk sembölü düşmesin dilden,
    Aşkını haykırır ozandır gönül.

    Gözlerin içine istekle bakar,
    Elektrik alır akımı akar,
    Şiirde,nesirde hep galip çıkar,
    Güzele duyguyu yazandır gönül.

    Nereye kaydığı bazen bilinmez,
    Bıraktığı eser kolay silinmez,
    Fedakar davranır asla erinmez,
    Göllerde yüzüyor sazandır gönül.

    Belli bir sürede hevesle yaşar,
    Şıp sevdi görünür eğlenir coşar,
    Zeki'ye yoldaştır ecele koşar,
    Ruhuyla toprağa sızandır gönül.

    19-11-2009 GÖNÜL DOSLARINA SAYGILAR,SEVGİLER, SELAMLAR
    TÜRKİYE Yazarlar,Ozanlar,Bestekarlar,Şairler Gurubu ( aynen yazınız)
    AŞKIN DERYASI Kitabımdan Damlalar GURUBU.(tıklayıp üye olunuz.)

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    29.04.2007 - 22:02

    sokaklarda el ele tutuşan
    İnsanlar özgürlük için
    Ve dalgalar ölüm yüklü
    Sözcüklerde yosun kokulu
    Hüzünler sarıyor bedenimi

    Ben ki sevmeyi unutmuştum
    Sevilmeyi sonsuz bakışlarında
    Şuan bilinmez sertliğinde bir
    Kayanın, oturuyorum

    Denizi; ela gözlerindeki dehlizlerin
    Aydınlık fısıltılarını izliyorum
    Tüm haykırışların mezarlığında

    Artık bedenim yabancı geliyor bana
    Durmaksızın çoğalıyor ve
    Büyüyorsun zihnimin en ıssız
    Yalnızlıklarında

    Güneşi kıskandıran saçların
    Beliriyor birden gökyüzünde
    Bir yanım uzaklaşıyor benden
    Ardımda ufkun kalabalık uğultuları
    Maviden kızıla dönüyor
    Sonra karanlık esir alınca
    Geceyi yorulmak bilmez
    Adımlarla sana koşuyor yüreğim

    Gece oluyor gözlerim yokluğunda
    Bakışlarının sen utangaç ışıltılarla
    Saplanıyorsun zihnime

    Yürüyorum her adımda ağır ağır
    Ölerek ardımda bıraktığım
    Cesetler kokuşmuş yalnızlıkların
    Harabe gemilerinde yol alıyorlar
    Ellerim kanıyor şimdi
    Ve ben denize gülüşünü çiziyorum
    Ürkek bakışlarımla...

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    09.02.2006 - 08:08

    Hatırlar mısın, bizimde karşında duran balıkların hayatı gibi bir hayatımız vardı. Tıpkı onlar gibi beş kişiydik. Tıpkı onların cam duvarlardan hayata baktıkları gibi hayata bakardık. Hayata sadece bakıp geçer, yarattıgımız hayatta yaşardık, onların kavanozda yaşadığı gibi. Onlar gibi herşeyi beraber yaşadık. Galiba bu kadar benzerlik olduğunu o zaman da farkettik, hatta kendimizi o iki litre suyun içindeki balıklar zannettik. ama iki şeyi unutarak hayat denizinin iki litreden oluşmadıgını ve insanoğlu olduğumuzu.

    Yaşadıklarımızı balıklardan farklı olarak, hissettiğimizi ve onların bizi etkilediğini. Ama o hayatta beraberdik sonuçta, şu an ne kadar birbirimizi aramasak bile. Aslında farkedilmese de seninle hep yanyana durur yaşanacakları aynı bakış açısından yaşardık, bu yuzden bir zamanlar bizim yaşadıgımız gibi kendi dünyalarında yaşayıp hayata öylece bakıp geçen balıkları sana veriyorum. Onları izle zaman zaman onlarin güzelliğini, hayatlarının güzelliğini.

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    27.01.2006 - 07:58

    Pencereden

    Deniyorum her seferinde ölmeyi. Her biri başarısızlık. Balkona bakan bir sandalyede oturuyorum şuanda yine aklımda atlamak var. Yine bir başarısızlığın beklediğini hissediyorum tüm benliğimde.

    Defalarca atlıyorum pencereden. Hayatın inişlerinden birisinde artık patlamış durumda frenim. Madem öleceğim güzelce ölmeliyim diyorum, tam gaz. Her bir inişte deliliğe yakın yerlerden dönüyorum en sert virajlardan delicesine döndüğüm gibi. Bu defa da dönerim diye bekliyor herkes, herkes ki bir elin parmakları. Korkuyorum bu geceden. Dışarıda yağmur var, sesini duyuyorum. Görmekten korkuyorum, ölmekten de korkuyorum, tenime yağmurların delice delercesine çarpmasından da...

    Her kurguda bir koşuda atladığımı görüyorum, son bir hamleyle tuttuğum tırabzanların ellerimi kestiğini, bir süre sonrada ellerimi bıraktığımı, öylece süzülüşümü. Sanki bir zorluk bir engel çıkmışta aşıyorum hissine kapılıyorum ve öylece atlıyorum, kurgu ya bu defalarca atlıyorum. Yere çarpıyorum acıyor işte o an canım. Film şeridi geçmiyor önümden filmlerdeki gibi, sadece saf ama acı bir acı. Gözlerimin önünden kanlar, benim kanlarım akıyor. Bir süre sonra akmaz olup birikiyorlar öylece, onlarda bıkıyorlar her seferinde akmaktan. Defalarca atlıyorum pencereden, defalarca ça rpıyorum ve kanlar...

    Temiz havaya ihtiyacım var boğulmuş durumdayım bu hayatın içinde, nerede ve nasıl alacağım? Biliyorum ve korkuyorum ki balkona çıkarsam atlayacağım yine pencereden, korkuyorum ki belki de bu defa son atlayışım olacak. Atlıyorum pencereden, defalarca hem de yatağımda yorganın altında karanlıktan korkarak ama ağlamadan yatarken. Titriyorum tüm hücrelerimle, ıslanmışım ve üşüyorum. Yormuş durumda atlayışlar beni. Son bir defa atlamak istiyorum her defasında, istem dışı bir şekilde.

    Her yerden geçmişin izleri çıkıyor karşıma. Okula ait bir defterden eski bir sevgiliye yazılmış -ya da öyle sandığı- mektuplar, şiirler; telefondan eski bir dostun numarası artık aramaya korktuğum ve nice iplikler uçları düğümlü. Anılar diyarına atlıyorum bu defa pencereden atlamazdan evvel. Geceden sabaha kadar konuştuğum dostlar. Hep sarhoş olsa öteki, beriki hep terk edilse ve hep konuşabilsem. Hep yazsam birilerine şiirler aslında ona yazılmadığını bilmese o birileri ama sevinseler, sevseler keşke ben sevmeyene dek. Araya mesafeler girmese mektuplar elden ele verilse hemen kucaklarına yatıp okunsalar, hiç üzmeseler keşke hep ağlatırken.

    Her defasında ufak bir şey bağlıyor hayata. Bu defa yok hiçbiri, korku son bağlantım a atlayabilirsem korkunun üstünden kopacak biliyorum kanla bağlanan son kırmızı şerit. Son kez son dostuma bakmaya gidiyorum, uyuyor bir bebek güzelliğiyle. Ben ölümü düşlüyorum o ise güzel yarınları düşünüyor. Ben farkındayım, onun umurunda değil. Kaçıyorum yastığının başucundan; yüz yüze konuşmaktan korktuğumdan; parmaklarımın ucuna basarak. Telefon elimde, numara önümde aramak için tek tuşa basmak yetecek, istiyorum, belki bir umut ne diyeceğimi bilmiyorum belki bir “alo” yetecek. Aramamaya karar veriyorum. Korkuyorum, uzaklaşıyorum iyiden iyiye.

    Sevdiğimi ya da öyle sanmamı istenilene ulaşabilsem keşke, en son beni bağlayan insan kalın urganlarla belki... Ama o hasta, bitkin ve saat çok geç. Ama en son aklıma gelen, son şansım. “Seni benden başkasıyla düşünemem ki” diyor otomatik mesajı. Seninle olamadık ki tam manasıyla, senden başkasıyla da olamadım yarım da olsa. Kiminle düşüneceksin ki?

    Saatler geçti, artık atlamıyorum pencereden defalarca.Tükenmez kalemin tükenişi gibi tükeniyorum bir daha yazamamak üzere. Bitti tüm arayabileceklerim ya da ulaşsam beni bağlayabilecek olanlar yağmurun bitişi gibi. Üşümem artık atlasam. Öyleyse atlamam da gerekmiyor artık. Nasıl olsa defalarca atladım pencereden tüm gece, unuturum elbet.

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    19.12.2005 - 19:10

    Kar! ..

    Yine kar yağıyor İstanbula..
    Yine yollar beyazlaşıyor..

    Çam ağaçları kat kat karları biriktiyorlar..
    Diğer ağaçlar ise çıplak gövdelerine alıyorlar yağan kar tanelerini..

    Beyaz yolları aşıklar ayak izleriyle kirletiyorlar..
    Bu kış ben yalnız gezeceğim boş sokaklarda..
    Çiftler iki çift ayak izi bırakırken..
    Benim gezdiğim yerde sadece bir çift ayak izi olacak..
    Ayak izlerini görenler bu kimdi acaba diye sormayacak..
    Bazılarının aklına böyle sorular takılacak..
    Ayak izlerini bırakan kişinin kimi düşleyerek gezdiğini kimse bilmeyecek..

    Sadece soru işareti kalacak..
    Yağan karlar o soru işaretlerini kapatacak sonunda..

    Boş sokakları ayak izlerimle kirletmeye gidiyorum..
    Kim bilir..
    Belki..

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    18.12.2005 - 17:58

    Sana Bir Tanri Getirdim

    Hani o iki kisilik dünyalar bizimdi
    Hani sen iyiydin
    Halden anlardin
    Hani sen git demiyecektin bana
    Ve ben herseye ragmen gelecektim
    Içimde bir umut
    Ellerimde olgun meyvalar
    Dünya nimetleri
    Gözlerimde yanip yanip sönen bir pirilti
    Ama ne sen gel dedin
    Ne de ben gelebildim herseye ragmen
    Askimiz ayriliklarla basladi
    Deli dolu akan nehirlerden tas tas sular içtik
    Öyle ateslerle doluydu yüreklerimiz öyle tutkundu
    Karli daglarin serinliginde uyurduk geceleri
    Deniz fenerinin isiginda yikanirdik
    Köpükten bir çalkantiydi içimizde zaman
    Ne yana baksak denizdi maviydi isikti
    Sonra bir çaresizlikti zifir
    Akintiya kapilmis gemiler gibiydik
    Bir org çalinir gibi yanibasimizda
    Öyle kendinden geçmis öyle basibos
    Öyle derin duygular içindeydik anlatilmaz
    Sarhos rüzgarlara biraktik kendimizi
    Aldigini geri vermez dalgalara
    Görmedigimiz ülkeler gördük gün dogusunda
    Tatmadigimiz yemislerden tattik günahkar olduk
    Alevden bir tasta eridi günler
    Bir cehennem atesiydi ask içimizde
    Hiç sönmeyecekmis gibi yaniyorduk
    Tutsakligimiz nasil basladi bilinmez
    Pasli demir kapilar kapandi üstümüze
    Tas duvarlarda kayboldu boguk seslerimiz
    Çaresizligimizi bize aynalar söyledi inanmadik
    Kusatildik ansizin kederle ayrilikla
    Aman vermez karanliklar sardi dört yanimizi
    Yalnizlik bir agri gibi çöktü basimiza
    Uyuduk bir daha uyanamadik
    Simdi bir kutup var sana çeker beni
    Bir kutup var senden öteye
    Ben onun için böyle ortaliklarda kaldim
    Dag yollarinda caddelerde sokaklarda
    Onun için bulup bulup yitirdim seni
    Hangi kapiyi çaldiysam sen açtin bana
    Hangi gözümü yumduysam seni gördüm
    Zamandin zamandan öte bir seydin
    Yillarca bir mesale gibi yandin uzaklarda
    Bu manyetik alanda bogulmam senin yüzünden
    Bu zincirleri sen vurdun ellerime
    Sen getirdin bunca karanliklari
    Al sunu mum yak
    Korkuyorum
    Bir tas aldim attim denize
    Günahlarimdan kurtuldum
    Alfabenin yirmisekizinci harfindeyim
    Öteye gidemem
    Itme beni
    Benim de bir insan tarafim vardi
    Bakma böyle kötü olduguma
    Benim de dileklerim vardi
    Benim de bir bekledigim vardi yasamaktan
    Yeter artik vurma yüzüme çirkinligimi
    Hergün bir kadin aglar benim yüzümde
    Büyük dertler için benim ellerim
    Anlamiyor musun
    Sen sevildigin için güzelsin bu kadar
    Ben sevilmedigimden böyle çirkinim
    Bütün kötü yerlerde ben korkarim
    Biliyorum
    Bir hayvan lesiyim öleli kirk gün olmus
    Fabrika bacalarinda bir kara dumanim
    Zehirim akrep kuyruklarinda
    Kötüyüm sevemedigin kadar
    Öyle fenayim
    Kapanmis biçak yaralarinda
    Bu pis çöp tenekelerinde unut beni
    Unut artik
    Bayat bir ekmek gibi
    Çürümüs bir elma gibi
    Sari badanali evlerde kazanlar kaynar
    Sari badanali evlerde günahlar islenir her gece
    Sari badanali evlerde ölüler yikanir
    Sari badanali evleri sev biraz
    Bu evlerde zaman benim aksamlarimdir yitirilmis
    Bu kazanlarda benim gözbebeklerimdir kaynayan
    Bu sarilarda benim yüregim bir ölür bir dirilir
    Anladim
    Bu dünyada benden baska kimse yok beni anlayan
    Tosca' dan bir arya hatirliyorum simdi
    Sus biraz
    Ensemde bir akrep yürüyor
    Birak yürüsün
    Sabaha asacaklar beni
    Dokunma
    Yedi canim vardi ikisi gitsin
    Bunca ölümler az gelir bana
    Kalbimi yardim
    Bir damla kan akti
    Kutuplara kar yagiyordu
    Üsüdüm
    Failatun vezniyle seni çagiriyorum
    Bana imbiklenmis yesilligini getir
    Dur gitme
    Bes kurusum vardi kaybettim
    Dur gitme
    Isirgan otlarindan kurtar beni
    Deniz analarinin gözlerini çaldim
    Sana bakmak için
    Günesi üçe böldüm
    Al biri senin olsun
    Yüzümde bes biçak yarasi var
    Bir de sen vur
    Barut kokusunu severim
    Bir portakali dilim dilim soy
    Aciktim
    Tut ki ben yogum artik yeryüzünde
    Tut ki bir marul yapragiydim
    Öldüm
    Al su serçe parmagim sende kalsin.
    Ben kötüyüm
    Allahsizim
    Korkunç çirkinim
    Ben seksensekizinci tul dairesiyim
    Sag gözümün üç kirpigini kestim
    Al
    Ben lanetlendim
    Chopin' in cenaze marsi çaliniyor
    Ölüler ayaga kalkti
    Görüyor musun
    Su soldan ikinci benim
    Senin yüzünden öldüm
    Simdi seni getiriyorlar karanligima
    Agliyorum
    Biraz sev beni
    Gül biraz
    Yaklas biraz
    Seni affediyorum
    Kuskonmaz dallarina astim kendimi
    Sedir agaçlarina gül yapraklarina
    Basimi taslara vurdum
    Gözbebeklerimde büyük camlar parçalandi
    Tanrisal duygular içindeydim
    Bütün tanrisizligimdan uzakta
    Bir kemiklerinin sertligini aldim
    Bir teninin akligini
    Sonra sicakligini dudaklarinin
    Gel bak
    sana bir tanri getirdim
    Gel bak
    bir tanri yarattim senden

    Ümit Yasar Oguzcan

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    17.12.2005 - 22:13

    Bahçedeki Sandal

    kimi zaman yersiz düşlere dalardım,hep aklım toparlardı beni 'saçmalama hiç mantıklı değil bu hayalin' derdi..ne zaman hayale dalsam sıyrılırdım kendimden..kimsenin hiç bilmediği biriydim ben..kimsenin görmediği dokunmadığı..bütün pisliğine rağmen hayatın gülümseyen yüzüydüm..içimde hep bir umut..

    bahçede sandal..
    denize açılmayı bekleyen..
    oysa denizde olsa kurumazdı böyle,boyası dökülmezdi..ait olduğu yerde olmalıydı sandal..aklım,hani bana mantıklı ol diyen aklım bunu görmezden gelirdi..oysa gayet açıktı sandalın denizde olması gerektiği..mantıken böyleydi ama aklım bana hep oyun oynardı..
    işine geleni secerdi

    şimdilerde ben ve aklım iyi geçiniyoruz..sandalı başladık itmeye denize doğru..bekliyoruz bekliyoruz bekliyoruz..

    gücüm yettiğince..
    sen şimdi yardım etme bana..sen hep denizde kalmasını sağla..bırak ben çıkarayım onu denize..


    seni seviyorum,seviyorum seni...

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    17.12.2005 - 22:04

    Gitmiyorum ki ben.Sadece ölüyorum


    Hiçbirşey şaşırtmıyor beni...Bilakis çok iyi anlıyorum...
    Kelimeler kifayetsiz, çoğu kez...
    hayat,aşklar,vedalar,sevinçler,hüzünler,yalanlar ve idealler...
    daha neler neler....


    kendime ve benzerlerime acıyorum bazen...bu farkındalığa rağmen,
    bu aciz kalışa... bile bile ladese...

    hele birini sevmek...bu konudaki ilk 'metafor'umu henüz çocukken üretmiştim...
    'aşk' bir dondurmaya benziyordu...tatlı bişeydi...erimeden tüketilmeliydi...
    saklama lüksüzünüz yoktu...bu aptallığı yaparsanız elinize yüzünüze bulaşan; nahoş birim durumla karşılaşır;
    üstelik bu taddan da mahrum kalırdınız...

    buna rağmen;
    sonsuza kadar saklanabileceği fikri hep hoşuma gitti...
    soğuk birisi ve bakışlı olmamı buna bağlıyorum)

    hemen hepimiz buna benzer soyutlamalar yaparız...bizi diğerlerinden ayıran,farklı ve şaşırtıcı kılan budur...beni şaşırtan insanları hep sevdim...'sevdiğim' insanlar da hep şaşırtanlar arasındaydı...cebimde kelimelerle gittim hep onlara...

    ama artık hiç bir şey şaşırtmıyor beni...çünkü, kelimelere yüklenen anlamlar; özlenen hayatlar o kadar aynı ki...'seni seviyorum' bile,
    bir dil jimnastiği oldu...milli sporumuz; gitmek,dönmek...ayrılıp birleşmek...

    'vefa',İstanbul`da bir semt adı sadece...'ahde vefa' ise kayıp...
    'özlediği hayat' bir hiç muamelesi yapıyor 'sevdiklerimize'! ! !
    ama olsun! ! ! bu yolda çekilen acı mübahtır! ! ! Temenni odur ki;
    herkes gider istediği yere...Ve götürür istediğini 'yüreğinde'...


    sana da kelimelerimle gelmiştim...
    'ayrı' dillerden konuştuğumuzu farketmedim...
    sen şimdi uyuyorsun...
    bugece son...

    Veda etmiyorum
    Gitmiyorum ki ben....
    buz kesiyorum...sadece ölüyorum...
    'dondurmanı 'başucuna bırakıyorum...

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    17.12.2005 - 10:18

    Kim bilebilir olmayanın gerçek olmadığını...
    Düşündü, yaşayacak bir oda bir de kalem istedi.
    Sonra bir masa çizdi.
    Bir ucuna umutlarını koydu, bir ucuna sevgiyi, bir kenarına neşesini, bir kenarına masalları ve en ortaya gerçekleri!
    Beyaz kağıt önce gözlerini kamaştırdı, sonra ilk sözcük çıktı dudaklarından.
    Aşk.
    Aşk gizli söz söyleyendir, suyu yakan, ateşi yakandır.
    Aşk, bulunmayan bir yolu bulmak demektir.
    Aşk tenin dört unsuru varken olmaz, olgun bir kuş kafesi yıkandır,
    Aşk kölesi hür olanın canıdır; gemici inciyle uğraşmaz,
    geminin başı arzu ile dolu;
    inci arıyanın yeri suyun dibidir, parlak inci elde etmekten vazgeç gönül dedim.




    Döndü kendisine bir daha baktı, çırılçıplaktı.
    Gerçek ne kadar gerçekti?
    “ bir şeyin gerçek olması için var olması lazım” dedi.
    Kendisine dokundu, ruhunu hissetti; “Ben gerçeğim” dedi.
    Sonra durdu, peki ya düşünceleri gerçek değil miydi?
    Bunu kabul edemedi, ve başladığı yere geri döndü.
    Gerçek ne kadar gerçek?
    Dokunmak tam bir yanıt olamaz “ ya gördüklerimiz? ”.
    Deniz mavi, deniz gerçekten mavi mi?
    Bu konularda duygularına güvenemeyeceğini anladı, ya düşünceler?
    “düşünerek gerçeklere ulaşabilir miyim? ”….. düşündü ki önce duyumsuyor, sonra düşünüyor ve en sonunda algılıyordu.
    Ama soru cevaplanmamıştı, algıladıkları gerçek miydi?
    Gerçeğin nitelikleri var mıydı?
    Var olan her şey gerçek miydi?
    “ben buradayım, ben gerçeksem algıladıklarım da gerçektir” dedi.
    “ o zaman ben gerçekten var mıyım? ” diye tekrar sordu.
    Aklına Descartes’in sözleri geldi, “ bir tek şüphe ettiğimden şüphe edemem.şüphe ediyorsam düşünüyorum”, o an biraz rahatladığını hissetti.
    “Peki bunu çevremdeki insanlara nasıl kanıtlayabilirim” diye kendi kendine bir soru daha yöneltti.
    Gerçekliğin gerçekliği konusunda neye güvenebileceğine karar veremedi.
    Kendine bir elbise çizdi.
    Güneşin doğuşuna baktı.
    Arkasını döndü, önüne geceyi çizdi.....
    Geceye doğru yürüdü, “kendi dünyam” dedi içinden.
    “ama kim gerçek olduğunu söyleyebilir? ”
    ve bir başkası gelip bozmasın diye
    bir yerlere kilitli bir kapı koydu,
    ve sonra “göçü” düşündü,
    var olan bir şey yok, olabilir miydi ki sevgili Deniz?
    göç bir son muydu? Ya da gerçek?
    Neden bu aralar gecelerimin ıssız, tenha saatlerinde en çok senin resimlerini, düşlerini, “göçünü”, o insani gülüşünü düşünür oldum.
    Belki de Furuğ’un dediği gibi:



    “Geceler, sıkıntılı gökyüzümde dolaşan
    Sersem esinti,
    Geceler, damarların mavi sokaklarında dolaşan
    Kanlı sis.
    Geceler ki yalnızca
    Ruhumuzun titreyişleriyle, yalnız
    Nabız atışlarında kaynıyor.......”



    Belki de varlık bir “Deniz”dir, Söz de kıyısı....,


    Ya gözlerimde, ellerimde yaktığın “yokluk” ateşini hangi “kül” söndürecek?
    cevabı “sensin”........

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    21.11.2005 - 07:28

    Baksana Aşkım gun bıle gecmedı ama yıne ben seni Çoooookkk Özledim...Hemde Kocaman Özledim....

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    17.11.2005 - 00:09

    Seni Kocaman Seviyorum aşkım....


    ÖööÖöÖÖÖööööÖöö

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    11.11.2005 - 08:07

    karanlık pencerelere iliştirilmiş harflerde kaybettim tenime sakladığın gözyaşlarını..

    ve bugün güneş,
    sen kokuyor////////du.

    y/in/e! ...

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    10.11.2005 - 20:06

    ellerim alevlere battı,
    gözlerime yangınlar devrildi,
    renkler al oldu,kendilerinden yitti...
    kül oldu bedenim
    kirpiklerim döküldü gözlerime adım misali.....
    yüreğim kesik bileklerimce kan
    kanatlarım kan misali kora bulandı...
    ve yalnızlık bedenimi tutan elleri aşıp geçti,
    sızdı gözyaşlarıma...
    düştü ruhum yere,
    sanki her yer alev,
    her yer kordu....
    gözyaşlarım bile yandı, kül oldu....

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    10.11.2005 - 20:04

    ÖÖööÖöÖööÖööÖööööÖöÖöÖööÖöÖ


    Kimse İçin Bir anlam ifade etmiyor

    Ama


    Biz Hep Gülerdik...

    :)

    Ve Hala Gülüyoruz....

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    10.11.2005 - 20:02

    parmaklarımda gülüşünün izi,
    kirpiklerim nefesinin rengine bulanmış,
    ellerim ellerin,
    tenim kokun,
    nefesim ruhun.....

    izmirl sadece bizim,
    siyah beyaz köpükleriyle boğazı ayaklarıma serişin;
    ruhuma en parlak yıldızları iliştirişin...
    altınla işleyişin bu yüreği harflerde,
    parlak gözlerinle okyanusların rengini çalışın! .....
    ellerinde her an ölüşüm
    her nefesinde var oluşum
    Y E N İ / d e n
    T E K kelime için,
    ve o kelimenin kırmızıya bulanıp gelişi,
    göz yaşlarına bulanıp daimi kaybedilişi.......
    ellerimden devrilen,
    adımca kristal bir yürek......

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    10.11.2005 - 19:45

    düşünelim bi

    geriye benden ne kaldı?


    -sen*-

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    10.11.2005 - 19:33

    bulutlar devrilir geceye...
    çıplak gözlerimi boğazdaki vapur izlerine bulayarak,
    dokunuşlarının tenimdeki izini sürerek bir hayat gölgesi takibindeyim...
    bekleyiş değil bu,
    bekleme halinden öte,uzaklık...
    nefessiz bir yangın sanki...
    oysa bağlılığım her anına dair,
    sessiz bir 'bir olma' tutkusu...

    ellerim kelepçeleri oluyor kalbimin,sana mühürlenen...
    bu tinsel hapsoluşun ardında,
    yağmur olup saklanmak istiyorum kirpiklerine...
    g e l,
    dokun bana...
    bırak bedenim kokuna bulansın...
    tenim su olsun ellerinde,aksın...
    tamamlanamaz cümleleri ahenge boğduğun gibi,


    fethet her anımı,
    ruhumun ansızlığını;
    var et beni kendinde
    güneş bir sarmaşık gibi sar ruhunu bedenime...





    / *öz* lü 'yor -um- /

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    10.11.2005 - 19:25

    'doğumum'u simgeleyen günden söz edilirken avaz avaz...
    gözlerim damladı gökten yüzüme;
    güz düştü ellerime;
    sel olsam aksam yüreğimdeki kan pıhtılarını yıldızlara çalıp...
    gözlerimi yumup göğü sussam kirpiklerimde;
    güneşe bıraksam bedenimi,
    yaksa kavursa;
    alev olsam tutuştursam İstanbul'un gözyaşlarını;
    titrerken ellerim,
    çıplak ayaklarım mehtabın sessizliğine batarken;
    rüzgâr olsam;
    güneşi kendime katıp;
    kaçsam bu çığlık çığlığa sessizlikten,
    bu her gece gözlerime yürüyen yalnızlığı adımda yangınlara boğsam...
    yağmur olsam göğü kendi rengime boyasam
    ve hep 'ben' kalsam...
    'sen'ce;
    'senin' adım adım var ettiğince....

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    10.11.2005 - 19:16

    karanlık bir yolda,
    çınarların başımdan aşağı suskunluklarını döktüğü,
    günü yüreğimde saklayarak koşmaya çalıştığım bu yolda...
    eski harfler dolanıyor çıplak,kesik ayaklarıma...
    titrekliğimi saklayan duruşum kırılıyor;
    belim ellerime kanıyor...
    gözlerimi denize atlayan günden yana düşürüyorum...
    gece bedenimi sarmalıyor,
    nefessiz kabuslar kirpiklerimi ıslatıyor...
    ' G ü n e ş,
    h a y a t,
    s u.... '
    yanan buklelerim geceye fısıldıyor...
    gitmelerin hayallere kavuştuğu an;
    'SUS' dolu bir yangın çarpıyor gözlerime rüzgâr...
    ellerimi hayal kirpiklerine sürüyorum,
    bedenim İstanbul'un köpüklerine devriliyor...
    gözlerinde susuyor hecelerimdeki huzursuzluk;
    bilincimdeki katılık adıma bulanmış kalemimde dağılıyor.
    günü bekleyen küçük bir erkek çocuğuyum,
    kırmızı kalp gülleri ellerinde,
    ve bulut gözyaşlarıyla yağmur penceresinde;
    bu parça parçalığın suskunluk evresini beklemekte....

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    10.11.2005 - 19:13

    gözlerimi yumdum ellerime...
    önümde gün grevinde ahşap bir kapı...
    yepyeni bir saat devrimi daha doğmuş ben 'henüz' uykuya adımımı dahi atmamışken;
    parmaklarımda kan durusu susuyor harflerim...
    oysa onları 'sadece' hissetmek yetmiyor...
    tenim günlerdir 'güneş'in renginden dahi mahrum..
    kronik bir 'bekleme' halindeki bedenim ve ruhumun suskunluk tutsaklığının gittikçe artmasından endişe etmiyor değilim aslında...
    adımı dahi hatırlamıyormuşcasına 'yitik',
    solgun bir kimlik kaçkını mu oluyorum 'yavaş yavaş'? ! ...
    aşmak gerekliliği deviniyor gökten yüreğime damlayan 'renk'lerde...

    ama ne zaman ya da 'neden'? ? ..

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    10.11.2005 - 03:40

    Elimi Kolumu Baglamışlar...Gözlerimi kapatmışlar Ve Resım Ciz dıyorlar...

    Yardım et Bu resmı Cizmek İçin...

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    10.11.2005 - 02:15

    aradığın
    uğruna pencerelerden döküldüğün
    gerçek,
    aslında hemen orda,
    kalbinin en arkasında,
    en sağlam köşede oturmuş
    usul ama endişeli gözlerle seni izliyor baştan beri...
    bilmiyordun.[ mavi prensi gösterdi neyseki]
    ama hissetmiyordun da değildin.
    hep emindin;
    çığlıkların ardında senin kadar güçlü bağırabilen bir tek o war,
    we sonrasında aynı yüreklilikle ağlayabilen.
    en çok da sarılmayı,
    görmeyi bilen:: ardındakini::
    anlatmana gerek olmadan - aramana bile! ...

    geç oldu mu, -biraz,
    sonrası var... 'keşke dursa zaman.'
    ve huzur inse gözlerimden usul usul...

    yapabilseydim,
    onu sonsuza dek gülümsetecek kadar mutlu etmek isterdim.

    [[ ve hatta. etmek için her şeyi feda ederdim. ]]

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    10.11.2005 - 02:13

    gözlerin

    bende

    kalmış

    aynalarda

    seni

    gördüm

  • Behnam Sagueb
    Behnam Sagueb

    09.11.2005 - 00:25

    uyku,dudaklarımda nefesleniyor.
    tavan arasında hapsedilmiş
    ışığa tutkun minik bir kelebek gibi...
    sağımda, solumda ve içimde..
    beyaz gölgeler durağı gözlerim;
    ve o, çığlıkları kesiyor kirpiklerimden,
    fırlatıyor denizin ta, öte yanına.
    şehir,
    gururlu cam kırıkları,
    ve ardında devasa bir rüzgar kapı.
    geçebilir misin?
    susup nefesini,
    bileklerine dolanmış gözyaşlarını teninden sıyırıp?
    ve sabaha karşı,
    tam saat 5'te,
    erguvanların başında uyanabilir misin?
    gözlerini,gölgeni,rengini bulutlara bırakıp?

Toplam 28 mesaj bulundu