Gösterdin............. gördü anlamına gelmez
Söyledin.............. duydu anlamına gelmez
Duydu.................doğru anladı anlamına gelmez
Anladı............... hak verdi anlamına gelmez
Hak verdi............ inandı anlamına gelmez
İnandı............... uyguladı anlamına gelmez
Uyguladı............. sürdürecek anlamına gelmez
Soru 2-İstenmeye gelen kızlar neden kahve yaparlar? ? ? ? ? ?
Cevap 1-Bu damada verilen bir mesajdır ve yer yer çok çeşitlilik gösterir.
Cevap 2-'Bak koçum, benimle evlenirsen sana geceleri uyku muyku yok. Önden söyleyeyim de sonra mıçını devirip yatma. Enerjini topla, uyuma! ! ! '
'Bu sana yapıp yapacağım son kahve. Doya doya iç. Evlendikten sonra sen yapacaksın ben de keyifle içecem. Hele bir köpüklü olmasın, o zaman sana anyayı konyayı göstericem...'
'Bi fincan kahvenin 40 yıl hatırı var. Bu durumda evliliğimizin ilk 40 yılı için benden fazla bi şey bekleme. Sonrası Allah kerim. İşine gelirse...'
'Balayında Brezilya'ya gidiyoruz. Ona göre.'
'Köpük olduğunu sandığın şey aslında köpük möpük değil. Fincanın içine tükürdüm. Evlenirsek dediğim dediktir. Tükürdüğümü yalamam. Üstelik sana da tükürüğümü işte böyle içiririm...'
Artık eksiltili cümleler kurmuyorum, cümle kurallı olmuş devrik olmuş banane. Belirtili nesne de kullanmıyorum, sen olmadıktan sonra varsın o da belirtisiz olsun. Bağlacımdın sen benim, beni hayata bağlayan, bense sadece bir edattım; tek başına bir anlamı olmayan, yalnız senin yanındayken anlam kazanan.
'Biz de artık gerçekleri görmeliyiz' derken ayrı yazılan 'de' değilmiş, 'biz'mişiz. Olsun her halinle seviyordum ben seni, yalın halin, e-halin... Ama olmadı, olmadı işte, yapım ekleri de çaresiz kaldı, yeni birşeylere başlamak için. Oysa ne güzeldin sen benim içimde, dolaylı anlatımlar, dolaylı tümleçler yoktu sana duyduğum sevgide. İki öğe vardı sadece, özne ve yüklem.
Öznesi sendin bu cümlenin, yüklemi de sen, bense ya bir nokta oluyordum bu cümlenin sonunda, yada bir soru işareti....
Ağlarken güzelleşir,
Ağlarken olgunlaşır,
Her şeye rağmen ağlatılmaması ve haliyle de ağlanmaması gerekir,
Hele bir de karşlıklı ağlamak bir başkadır ki, bu konuya isterseniz hiç girmeyelim..
Bir kaç birşey hatırlatasın gelir, mesela tırnaklarını delicesine yerken gecenin bir hayli ilerlemiş vakitlerinde,soğuk yatakta yatılması gerekirken oturur konumda,bir hamlede şaaak diye ağızdan çıkacak o kadar çok şey varken ve bunları yüzüne çarpmayı düşünürken, sevdiceğini kırmamak adına kalakalırsın.. Düşünürsün ki, zaten bunları unutmamıştır.. Hatırlatmaya ne gerek var..?
Suçsuz ve günahsız iken suçlarsanız eğer, kabahatli görüp olup olmadık tepkiler verip ve ağlayacak duruma gelmesine sebebiyet verirseniz bir de........! ! ! !
Sevdiceğinin güzel gözlerini hafiften yaşlı görmek hangi sevgiliyi ağlatmaz ki..? Onun sevgi dolu kalbini düşünmeden söylenenlerin yüzünden kırılmasına, ağlarken konuşma çabasını, nefesini, kokusunu hisseden hangi sevgili ağlamaz ki..? Hangi sevgili için ağlanmaz ki..?
Yürekten ağlıyorsa sevgili, yüreğinde yer etmiş demektir diğer sevgili.. Bunun kıymeti bilinmeli, ağlatarak değil belki.......
Ağlattığın, kırdığın, üzdüğün için kendini affettirme telaşına düşersin.. Oysa kalbi kırılan yeter ki sen mutlu ol diyerekten kendini suçlu gösterir, o kendini affetirmeye çalışır..... Bu daha da çok yıkar ya insanı..
Konuşacağın da varsa konuşamazsın, koca bir yumruk gelir oturur boğazına, af dilemek gelir içinden, onu da yapamazsın....... insanın yüreğini çok yakar bu duyguyu yaşamak......
Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle kamyonunun kaportasını mahvettiğini görmüş. Hemen oğlunun yanına koşmuş ve çocuğun eline çekiçle vurmaya başlamış. Biraz sakinleşince oğlunu hemen hastaneye götürmüş. Doktor, çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da elinden bir şey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp gözlerini açtığında,bandajlı ellerini fark etmiş ve gayet masum bir ifadeyle,
'Babacığım,kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm.' demiş ve sonra babasına şu soruyu sormuş:
'Parmaklarım NE zaman yeniden çıkacak? '
Babası eve dönmüş ve hayatına son vermiş...
Birisi masaya süt döktüğünde ya da bir bebeğin ağladığını işittiğinizde bu öyküyü hatırlayın.
Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizi anladığınızda, önce biraz düşünün.
Kamyonlar onarılabilir, AMA kırılan kemikler ve incinen duygular hiçbir zaman
onarılamaz; genellikle kişiyle performansı arasındaki farkı göremeyiz.
İnsan hata yapar.
Hepimiz hata yaparız.
Fakat öfkeyle ve düşünmeden yapılan şeyler, insanı sonsuza kadar rahatsız eder.
Harekete geçmeden önce durun ve düşünün. Sabırlı olun.
Anlayış gösterin ve sevin.
Sevdiklerimizi ve değer verdiklerimizi kırmamak ve üzmemek için acaba gerektiği kadar çaba gösterebiliyor muyuz?
Veya kırıp üzdüğümüz sevdiklerimizi yeniden kazanabilmemiz ve kendimizi affettirebilmemiz için birşeyler yapma gayreti içinde olabiliyor muyuz?
Aşkın ilk başladığı zamanlar çiçek isimlerinden isimler seçilip söylenir....
Örn: Gülüm, papatyam vb.
Aşk bitince hayvan isimlerinden isimler seçilip söylenir...
Örn: Öküz, şebek vb...
en yaygın kullanılanlarından örnek verdim
Bir zamanlar gökyüzünde birbirlerini gerçekten çok seven bir bulutla yıldız vardı... Bulut gökyüzünün en şeker, en pembe bulutu yıldızsa; en parlak, umudu en çok yansıtan yıldızıydı...Gökyüzündeki her varlık onların sevgisini kıskanırdı...Tatlı bir kıskançlıktı onlarınkisi... Ama biri vardı ki; bulut ve yıldızın ayrılmalarını yürekten istiyordu...Hem de yıldızın en yakın arkadaşı olmasına rağmen...Bulut biraz saftı, kimseyi kıramazdı...Yıldızsa bulutu için elinden gelen her şeyi yapabilir, herkese meydan okuyabilirdi... Zaten onun için bir bulutu bir de çok sevdiği dostu peri vardı... Bir derdi olduğunda gider periye anlatırdı...Nereden bilebilirdi ki, perinin bir gün bunların hepsiniyıldızla bulutun ayrılmalari için kullanacağını? Bir gün nazar değdi bulutla yıldıza...Hiç yoktan bir sebepten tartıştılar.Bulut, çekti gitti, hatalı olmasına rağmen.Yıldızsa 'Nasılsa bulutum beni seviyor, dönecektir.' diye düşündü... Fakat hiç bir şey beklendiği gibi gitmedi... Bulut dönmedi. Kim bilir, belki de cesaret edemedi dönmeye.Tek bir gerçek vardı ki:O da; ikisinin de çok üzgün olduklarıydı...Gökyüzündeki iyilik melekleri bile ağladılar onların durumlarına ama ne fayda...Ertesi gün yıldız olanları en yakın dostu periye anlattı...Periyse göstermelik bir hüzne büründü...Eline büyük bir fırsat geçmişti. Artık hayatı boyuncakıskandığı kişiye karşı kozları vardı elinde.O kişi, en yakın dostu yıldız olmasına rağmen kullanacaktı kozlarını... Hem de büyük bir zevkle... Bulutun yanına gitti ve yıldızın artık onu sevmediğini söyledi. Bulutsa üzüldü, boynunu büktü ama elindenhiç bir şey gelmeyeceğini düşündü...Çünkü yıldız inatçıydı..Bir kere olmaz dediyse, bir daha olur demezdi.Peri de bulutun bu üzgün durumundan yararlanıp ona olan sevgisini itiraf etti...Bulut da kimseyi kıramadığı için perinin,yıldızının yerine geçmesine izin verdi...Yıldız, günlerce bulutunun dönmesini, ondan af dilemesini bekledi... Ama bulut gelmedi. Bir gün yıldız, bulutun yanına gidip, konuşmaya karar verdi. Gece yola çıktı.Bulut, dostu sandığı periyle birlikte ayda eleleydi... Melekler dayanamayıp, tüm olan biteni anlattılar yıldıza...Çok üzüldü ve çaresiz, döndü arkasını gitti...Yavaş yavaş sönmeye başladı...O günden sonra yıldız söndü, ışık veremez oldu..Bulutsa artık ne o kadar pembe, ne de o kadar kadifeydi.Yıldız, ilk zamanlar her şeyden vazgeçti, hayata küstü...Ama kolay pes etmezdi.Kısa bir süre sonra hayatıyla ilgili o önemli kararı verdi.O güne kadar hiç görmediği güneşin yanına gidecektive biraz daha ışık isteyecekti ondan. Çok geçmeden daha önce hiç görmediği güneşin yanına gitti...Ondan yansıtması için biraz daha ışık istedi...Güneş ışık yerine sevgisini verdi yıldıza...O gün bu gündür yıldız,dünyaya güneşin sevgisini yansıtır....Bulutsa; hep gözyaşlarını akıtır dünyaya...Bir de yüreğinde kopan fırtınaları...
eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse,
...................................................kınama ve ayıplamayı öğrenir...
eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse,
...................................................kavga etmeyi öğrenir.....
eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa,
...................................................sıkılıp utanmayı öğrenir....
eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla büyütülmüşse,
...................................................kendini suçlamayı öğrenir.....
eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse,
...................................................sabırlı olmayı öğrenir......
eğer bir çocuk desteklenip yüreklendirilmişse,
...................................................kendine güven duymayı öğrenir.....
eğer bir çocuk övülüp beğenilmişse,
...................................................takdir etmeyi öğrenir.....
eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse,
...................................................adil olmayı öğrenir.....
eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetiştirilmişse,
...................................................inançlı olmayı öğrenir.....
eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse,
...................................................kendini sevmeyi öğrenir....
eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse,
...................................................bu dünyada mutlu olmayı insanları sevmeyi öğrenir.....
Şımartılmamış aşkın sessizliğe yakın
Kimbilir kaç yüz yıldır sarılmamış kolların
Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu
Yorulmuşsun hakkını almış yılların...
Haluk Levent'in Elfida adlı parçasından küçük bir alıntı...
Hekim kontrolünde sevmem lazımdı benim...
Bünye uygunluğu testleri,
Bol sorulu formlar,
Günlerce sonuç beklemeler,
İlgili onaylar,
Reçeteli sevgiler...
Yattı balık yan gidiyor yine..
Sodyum fazlalığı,
Potasyum eksikliği,
Ortam ısısının uygunsuzluğu,
Yada bilmem ne bela..
Yasak ama,
.................'Günde altı saatte bir' den fazla yanında olmak istiyorum...
Yasak ama,
.................Avuçlarımdan avuçlarına ısı nakli denetimsiz..
Yasak ama,
.................Gözlerinin ışıltısı tehlikeli, heyecanlandırıyor..
Yasak ama,
.................Omzundan hiç kalkmak istemiyorum..
Yasak ama,
.................Sana alışıyor bünyem..
Yasak ama,
................SENİ SEVİYORUM
dipnot: bu şiiri ben yazmış olmak isterdim fakat maalesef ki ben yazmadım.
You Tube'de bu şarkı var oradan da dinlenebilir. You Tubeye gidip Falco jeanny yazdığınız zaman karşınıza çıkıyor. Çok sevdiğim bir şarkı. Hikayesini de duymuştum, ne derece doğrudur bilmiyorum fakat üzücü bir hikayesi var diyebilirim..
Biz uyurken uyumayan,
Biz başka şeylerle meşgulken bile
Bizim hayatta kalmamızı sağlayan,
Otomatik tepkilerimiz var cebimizde
Dünden kalan evcil acılarımız
Reflekslerimiz var, kontrol edemediğimiz...
Irkçıydı, sevemedim kendisini
Sevimsiz gelirdi her daim..
Her yaptığı konuşmada
Savaş ilanı eder gibiydi...
Sanki bu ülkenin ekmeğini hiç yememiş gibiydi...
Fakat üzüldüm,
Öldürülmesine gerçekten de üzüldüm,
Bunun kirli bir ayine dönüştürüleceği biliniyordu,
Biliniyordu Ermeni Türk gerginliği yaşanacağı
Biliniyordu.... biliniyordu...
Ve katil konuştu,
' Türklere hakaret etmesi kanıma dokundu'
'Cuma namazından çıktım, vurdum'
Alnı secdeden kalkar kalkmaz,
cinayet işleyen bir insan,bilmez mi hiç?
Allah cana kıyanları sevmez.
Zalimleri de sevmez...
Hem milliyetçileri, hem de müslümanları töhmet altında bırakacak cümleleri özenle seçmiş konuşuyor...
Katile söyleyebileceğim tek sözüm var..YAZIKLAR OLSUN SANA..
Bunca masum insanı, kirli emellerine alet edip hedef gösterdiği için.. bir kez daha yazıklar olsun...
Ben sana hiç küsmemiştim ki sevdiceğim,
Bıraktığın yerde seni bekler dururdum
Dönüşüne dair sadece
Bir umut kırıntısı kalmıştı içimde,
Gün geçtikçe azalan
Gün geçtikçe canımı daha çok yakan
Küçük, mini minnacık bir umut..
Akordu bozuk gitarım, bilirsin
Sensiz gecelerin koynunda sevdiceğim
Ben hep barış şarkıları yolladım yokluğunda...
sessizliğin sesi
23.01.2007 - 23:31İçimden, sana bağırmaktan sesim kısılıyor sevdiceğim, dışına çıkar beni....
anlam
23.01.2007 - 23:27Gösterdin............. gördü anlamına gelmez
Söyledin.............. duydu anlamına gelmez
Duydu.................doğru anladı anlamına gelmez
Anladı............... hak verdi anlamına gelmez
Hak verdi............ inandı anlamına gelmez
İnandı............... uyguladı anlamına gelmez
Uyguladı............. sürdürecek anlamına gelmez
beni anlama
23.01.2007 - 23:23Beni anlama,
Beni anlamaya da çalışma,
Beni yargılama,
Beni sorgulama,
Beni hisset sadece.....
kahve
23.01.2007 - 23:15Soru 1-Kız istemeye gidince neden kahve yapılır? ? ? ? ? ?
Soru 2-İstenmeye gelen kızlar neden kahve yaparlar? ? ? ? ? ?
Cevap 1-Bu damada verilen bir mesajdır ve yer yer çok çeşitlilik gösterir.
Cevap 2-'Bak koçum, benimle evlenirsen sana geceleri uyku muyku yok. Önden söyleyeyim de sonra mıçını devirip yatma. Enerjini topla, uyuma! ! ! '
'Bu sana yapıp yapacağım son kahve. Doya doya iç. Evlendikten sonra sen yapacaksın ben de keyifle içecem. Hele bir köpüklü olmasın, o zaman sana anyayı konyayı göstericem...'
'Bi fincan kahvenin 40 yıl hatırı var. Bu durumda evliliğimizin ilk 40 yılı için benden fazla bi şey bekleme. Sonrası Allah kerim. İşine gelirse...'
'Balayında Brezilya'ya gidiyoruz. Ona göre.'
'Köpük olduğunu sandığın şey aslında köpük möpük değil. Fincanın içine tükürdüm. Evlenirsek dediğim dediktir. Tükürdüğümü yalamam. Üstelik sana da tükürüğümü işte böyle içiririm...'
:)
sen
23.01.2007 - 23:04Artık eksiltili cümleler kurmuyorum, cümle kurallı olmuş devrik olmuş banane. Belirtili nesne de kullanmıyorum, sen olmadıktan sonra varsın o da belirtisiz olsun. Bağlacımdın sen benim, beni hayata bağlayan, bense sadece bir edattım; tek başına bir anlamı olmayan, yalnız senin yanındayken anlam kazanan.
'Biz de artık gerçekleri görmeliyiz' derken ayrı yazılan 'de' değilmiş, 'biz'mişiz. Olsun her halinle seviyordum ben seni, yalın halin, e-halin... Ama olmadı, olmadı işte, yapım ekleri de çaresiz kaldı, yeni birşeylere başlamak için. Oysa ne güzeldin sen benim içimde, dolaylı anlatımlar, dolaylı tümleçler yoktu sana duyduğum sevgide. İki öğe vardı sadece, özne ve yüklem.
Öznesi sendin bu cümlenin, yüklemi de sen, bense ya bir nokta oluyordum bu cümlenin sonunda, yada bir soru işareti....
ağlamak
23.01.2007 - 22:55Ağlarken güzelleşir,
Ağlarken olgunlaşır,
Her şeye rağmen ağlatılmaması ve haliyle de ağlanmaması gerekir,
Hele bir de karşlıklı ağlamak bir başkadır ki, bu konuya isterseniz hiç girmeyelim..
Bir kaç birşey hatırlatasın gelir, mesela tırnaklarını delicesine yerken gecenin bir hayli ilerlemiş vakitlerinde,soğuk yatakta yatılması gerekirken oturur konumda,bir hamlede şaaak diye ağızdan çıkacak o kadar çok şey varken ve bunları yüzüne çarpmayı düşünürken, sevdiceğini kırmamak adına kalakalırsın.. Düşünürsün ki, zaten bunları unutmamıştır.. Hatırlatmaya ne gerek var..?
Suçsuz ve günahsız iken suçlarsanız eğer, kabahatli görüp olup olmadık tepkiler verip ve ağlayacak duruma gelmesine sebebiyet verirseniz bir de........! ! ! !
Sevdiceğinin güzel gözlerini hafiften yaşlı görmek hangi sevgiliyi ağlatmaz ki..? Onun sevgi dolu kalbini düşünmeden söylenenlerin yüzünden kırılmasına, ağlarken konuşma çabasını, nefesini, kokusunu hisseden hangi sevgili ağlamaz ki..? Hangi sevgili için ağlanmaz ki..?
Yürekten ağlıyorsa sevgili, yüreğinde yer etmiş demektir diğer sevgili.. Bunun kıymeti bilinmeli, ağlatarak değil belki.......
Ağlattığın, kırdığın, üzdüğün için kendini affettirme telaşına düşersin.. Oysa kalbi kırılan yeter ki sen mutlu ol diyerekten kendini suçlu gösterir, o kendini affetirmeye çalışır..... Bu daha da çok yıkar ya insanı..
Konuşacağın da varsa konuşamazsın, koca bir yumruk gelir oturur boğazına, af dilemek gelir içinden, onu da yapamazsın....... insanın yüreğini çok yakar bu duyguyu yaşamak......
Ağlamamanız ve ağlatmamanız dileğiyle....
sevgi ve saygı
23.01.2007 - 22:26Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle kamyonunun kaportasını mahvettiğini görmüş. Hemen oğlunun yanına koşmuş ve çocuğun eline çekiçle vurmaya başlamış. Biraz sakinleşince oğlunu hemen hastaneye götürmüş. Doktor, çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da elinden bir şey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp gözlerini açtığında,bandajlı ellerini fark etmiş ve gayet masum bir ifadeyle,
'Babacığım,kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm.' demiş ve sonra babasına şu soruyu sormuş:
'Parmaklarım NE zaman yeniden çıkacak? '
Babası eve dönmüş ve hayatına son vermiş...
Birisi masaya süt döktüğünde ya da bir bebeğin ağladığını işittiğinizde bu öyküyü hatırlayın.
Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizi anladığınızda, önce biraz düşünün.
Kamyonlar onarılabilir, AMA kırılan kemikler ve incinen duygular hiçbir zaman
onarılamaz; genellikle kişiyle performansı arasındaki farkı göremeyiz.
İnsan hata yapar.
Hepimiz hata yaparız.
Fakat öfkeyle ve düşünmeden yapılan şeyler, insanı sonsuza kadar rahatsız eder.
Harekete geçmeden önce durun ve düşünün. Sabırlı olun.
Anlayış gösterin ve sevin.
Sevdiklerimizi ve değer verdiklerimizi kırmamak ve üzmemek için acaba gerektiği kadar çaba gösterebiliyor muyuz?
Veya kırıp üzdüğümüz sevdiklerimizi yeniden kazanabilmemiz ve kendimizi affettirebilmemiz için birşeyler yapma gayreti içinde olabiliyor muyuz?
sevgiliye verilen adlar..
23.01.2007 - 22:19Aşkın ilk başladığı zamanlar çiçek isimlerinden isimler seçilip söylenir....
Örn: Gülüm, papatyam vb.
Aşk bitince hayvan isimlerinden isimler seçilip söylenir...
Örn: Öküz, şebek vb...
en yaygın kullanılanlarından örnek verdim
badem ağacı
22.01.2007 - 23:26Sen ağaçların aptalı ben insanların
Seni kandırır havalar beni sevdalar
Bir ılıman hava esmeye görsün
Düşünmeden gelecek kara kışı açarsın çiçeklerini
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Bir güler yüz yeter
Bu gönül adam olmaz
Açalım yine çiçeklerimizi sonu gelmese de aşkın
Kaçıncı kez bağlanmışız diyorlar bize şaşkın
Bu gönül hep düş kurar usanmadan
Aldanıp her umuda sıcaklığa
Oysa bilir çoğu hüsran bakınca şöyle bir maziye
Uslanmaz bu gönül nafile
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Bir güler yüz yeter
Bu gönül adam olmaz
Açalım yine çiçeklerimizi sonu gelmese de aşkın
Kaçıncı kez bağlanmışız diyorlar bize şaşkın
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Bir güler yüz yeter
Bu gönül adam olmaz
Açalım yine çiçeklerimizi sonu gelmese de aşkın
Kaçıncı kez bağlanmışız diyorlar bize şaşkın
Açalım yine çiçeklerimizi sonu gelmese de aşkın
Kaçıncı kez bağlanmışız diyorlar bize şaşkın
Aziz Nesin
hikaye
22.01.2007 - 22:47Bir zamanlar gökyüzünde birbirlerini gerçekten çok seven bir bulutla yıldız vardı... Bulut gökyüzünün en şeker, en pembe bulutu yıldızsa; en parlak, umudu en çok yansıtan yıldızıydı...Gökyüzündeki her varlık onların sevgisini kıskanırdı...Tatlı bir kıskançlıktı onlarınkisi... Ama biri vardı ki; bulut ve yıldızın ayrılmalarını yürekten istiyordu...Hem de yıldızın en yakın arkadaşı olmasına rağmen...Bulut biraz saftı, kimseyi kıramazdı...Yıldızsa bulutu için elinden gelen her şeyi yapabilir, herkese meydan okuyabilirdi... Zaten onun için bir bulutu bir de çok sevdiği dostu peri vardı... Bir derdi olduğunda gider periye anlatırdı...Nereden bilebilirdi ki, perinin bir gün bunların hepsiniyıldızla bulutun ayrılmalari için kullanacağını? Bir gün nazar değdi bulutla yıldıza...Hiç yoktan bir sebepten tartıştılar.Bulut, çekti gitti, hatalı olmasına rağmen.Yıldızsa 'Nasılsa bulutum beni seviyor, dönecektir.' diye düşündü... Fakat hiç bir şey beklendiği gibi gitmedi... Bulut dönmedi. Kim bilir, belki de cesaret edemedi dönmeye.Tek bir gerçek vardı ki:O da; ikisinin de çok üzgün olduklarıydı...Gökyüzündeki iyilik melekleri bile ağladılar onların durumlarına ama ne fayda...Ertesi gün yıldız olanları en yakın dostu periye anlattı...Periyse göstermelik bir hüzne büründü...Eline büyük bir fırsat geçmişti. Artık hayatı boyuncakıskandığı kişiye karşı kozları vardı elinde.O kişi, en yakın dostu yıldız olmasına rağmen kullanacaktı kozlarını... Hem de büyük bir zevkle... Bulutun yanına gitti ve yıldızın artık onu sevmediğini söyledi. Bulutsa üzüldü, boynunu büktü ama elindenhiç bir şey gelmeyeceğini düşündü...Çünkü yıldız inatçıydı..Bir kere olmaz dediyse, bir daha olur demezdi.Peri de bulutun bu üzgün durumundan yararlanıp ona olan sevgisini itiraf etti...Bulut da kimseyi kıramadığı için perinin,yıldızının yerine geçmesine izin verdi...Yıldız, günlerce bulutunun dönmesini, ondan af dilemesini bekledi... Ama bulut gelmedi. Bir gün yıldız, bulutun yanına gidip, konuşmaya karar verdi. Gece yola çıktı.Bulut, dostu sandığı periyle birlikte ayda eleleydi... Melekler dayanamayıp, tüm olan biteni anlattılar yıldıza...Çok üzüldü ve çaresiz, döndü arkasını gitti...Yavaş yavaş sönmeye başladı...O günden sonra yıldız söndü, ışık veremez oldu..Bulutsa artık ne o kadar pembe, ne de o kadar kadifeydi.Yıldız, ilk zamanlar her şeyden vazgeçti, hayata küstü...Ama kolay pes etmezdi.Kısa bir süre sonra hayatıyla ilgili o önemli kararı verdi.O güne kadar hiç görmediği güneşin yanına gidecektive biraz daha ışık isteyecekti ondan. Çok geçmeden daha önce hiç görmediği güneşin yanına gitti...Ondan yansıtması için biraz daha ışık istedi...Güneş ışık yerine sevgisini verdi yıldıza...O gün bu gündür yıldız,dünyaya güneşin sevgisini yansıtır....Bulutsa; hep gözyaşlarını akıtır dünyaya...Bir de yüreğinde kopan fırtınaları...
Y. Bilinmiyor
affetmek
22.01.2007 - 22:27Dal rüzgarı affetse bile ne işe yarar ki?
Dal kırılmıştır bir kere
konuşuyorum
22.01.2007 - 22:19bazen bedenimle
bazen gözlerimle
bazen dilimle
bazen elimle.....konuşuyorum
antolojide elimle konuşabiliyorum ;)
biliyor muydunuz
22.01.2007 - 22:11Sol beyin lobunun;
mantıklı düşünme,
konuşma,
matematik işlemleri,
sayılar ve analiz,
yazıları değerlendirme,
eleştirme,
gibi görevleri yerine getirdiğini.....
Sağ beyin lobunun;
hayal kurma,
hacim,
müzik,
ritim,
sezgi,
yaratıcılık,
renklerle ilgili algılamalar,
soyut algılamalar ve benzeri görevleri
yerine getirdiğini biliyormuydunuz?
Başarılı insan, beyninin sağ ve sol loblarını birlikte geliştiren ve kullanan insandır
insan
22.01.2007 - 21:57İnsan:
Okuduklarının................% 10’ unu,
İşittiklerinin...................% 20’ sini,
Gördüklerinin................% 30’ unu,
Görüp işittiklerinin.........% 50’ sini,
Söylediklerinin..............% 80' ini,
Yaptıklarının.................% 100’ ünü
hatırlayabilen varlıktır..
Eğer
22.01.2007 - 21:45eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse,
...................................................kınama ve ayıplamayı öğrenir...
eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse,
...................................................kavga etmeyi öğrenir.....
eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa,
...................................................sıkılıp utanmayı öğrenir....
eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla büyütülmüşse,
...................................................kendini suçlamayı öğrenir.....
eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse,
...................................................sabırlı olmayı öğrenir......
eğer bir çocuk desteklenip yüreklendirilmişse,
...................................................kendine güven duymayı öğrenir.....
eğer bir çocuk övülüp beğenilmişse,
...................................................takdir etmeyi öğrenir.....
eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse,
...................................................adil olmayı öğrenir.....
eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetiştirilmişse,
...................................................inançlı olmayı öğrenir.....
eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse,
...................................................kendini sevmeyi öğrenir....
eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse,
...................................................bu dünyada mutlu olmayı insanları sevmeyi öğrenir.....
Doroty L. Nolte
haluk levent
22.01.2007 - 21:22Şımartılmamış aşkın sessizliğe yakın
Kimbilir kaç yüz yıldır sarılmamış kolların
Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu
Yorulmuşsun hakkını almış yılların...
Haluk Levent'in Elfida adlı parçasından küçük bir alıntı...
güvensizlik
22.01.2007 - 21:14İncinmişiz,
Üzülmüşüz,
Kırılmışız,
Ağlamışız,
Ağlatmışlar bizi
Acıtmışlar içimizi..
Kanatmışlar kanadımızı......
Güven duygumuz,
Güvensizlik kabuğunun altında
Korunmaya alınmıştır...
Bir daha aynı hüzün yaşanmasın,
Güvensizlik herşeye hakim olmasın diye...
Derken birisi çıkagelir
Doğrudur,
Dürüsttür,
Yalan bilmez,
Adam gibi adamdır işte
Ama,
Süt ağzı yakmıştır bir kere
Yoğurt başka beyaz olsa ne yazar?
seni seviyorum
22.01.2007 - 00:46Hekim kontrolünde sevmem lazımdı benim...
Bünye uygunluğu testleri,
Bol sorulu formlar,
Günlerce sonuç beklemeler,
İlgili onaylar,
Reçeteli sevgiler...
Yattı balık yan gidiyor yine..
Sodyum fazlalığı,
Potasyum eksikliği,
Ortam ısısının uygunsuzluğu,
Yada bilmem ne bela..
Yasak ama,
.................'Günde altı saatte bir' den fazla yanında olmak istiyorum...
Yasak ama,
.................Avuçlarımdan avuçlarına ısı nakli denetimsiz..
Yasak ama,
.................Gözlerinin ışıltısı tehlikeli, heyecanlandırıyor..
Yasak ama,
.................Omzundan hiç kalkmak istemiyorum..
Yasak ama,
.................Sana alışıyor bünyem..
Yasak ama,
................SENİ SEVİYORUM
dipnot: bu şiiri ben yazmış olmak isterdim fakat maalesef ki ben yazmadım.
unutulmayan şarkılar
22.01.2007 - 00:32Falco' nun söylediği 'jeanny' şarkısı.
You Tube'de bu şarkı var oradan da dinlenebilir. You Tubeye gidip Falco jeanny yazdığınız zaman karşınıza çıkıyor. Çok sevdiğim bir şarkı. Hikayesini de duymuştum, ne derece doğrudur bilmiyorum fakat üzücü bir hikayesi var diyebilirim..
Refleks
21.01.2007 - 23:16Biz uyurken uyumayan,
Biz başka şeylerle meşgulken bile
Bizim hayatta kalmamızı sağlayan,
Otomatik tepkilerimiz var cebimizde
Dünden kalan evcil acılarımız
Reflekslerimiz var, kontrol edemediğimiz...
hoşgörü
21.01.2007 - 23:03Bizler hoşgörüyü,
Karşımızdaki insana yapılan bir lütuf olarak görüyoruz
Ne kadar da yanılıyoruz oysa ki..
Hoşgörü, iç dünyamızın ihtiyacı,
İçimizdeki renkleri pembeye boyamak...
İçimizdeki huzuru yakalamak içindir...
Başkasına yapılan iltimas değil ki hoşgörü
Kendimize yapabileceğimiz en büyük iyiliktir,
İç çatışmalarımızın susturucusudur...
Atalarımızın bir sözü geldi aklıma burda onu da anmadan geçmek olmaz.
'Keskin sirke küpüne zarar verir'
Hepimize hoşgörülü günler diliyorum.
Hrant Dink
21.01.2007 - 22:52Irkçıydı, sevemedim kendisini
Sevimsiz gelirdi her daim..
Her yaptığı konuşmada
Savaş ilanı eder gibiydi...
Sanki bu ülkenin ekmeğini hiç yememiş gibiydi...
Fakat üzüldüm,
Öldürülmesine gerçekten de üzüldüm,
Bunun kirli bir ayine dönüştürüleceği biliniyordu,
Biliniyordu Ermeni Türk gerginliği yaşanacağı
Biliniyordu.... biliniyordu...
Ve katil konuştu,
' Türklere hakaret etmesi kanıma dokundu'
'Cuma namazından çıktım, vurdum'
Alnı secdeden kalkar kalkmaz,
cinayet işleyen bir insan,bilmez mi hiç?
Allah cana kıyanları sevmez.
Zalimleri de sevmez...
Hem milliyetçileri, hem de müslümanları töhmet altında bırakacak cümleleri özenle seçmiş konuşuyor...
Katile söyleyebileceğim tek sözüm var..YAZIKLAR OLSUN SANA..
Bunca masum insanı, kirli emellerine alet edip hedef gösterdiği için.. bir kez daha yazıklar olsun...
kadeh
21.01.2007 - 00:52Bu gece kadehime seni doldurdum
Seni içtim yudum yudum
Varlığındı kadeh kadeh içtiğim
Kırdığım kadehlerse yokluğun....
barış
21.01.2007 - 00:42Ben sana hiç küsmemiştim ki sevdiceğim,
Bıraktığın yerde seni bekler dururdum
Dönüşüne dair sadece
Bir umut kırıntısı kalmıştı içimde,
Gün geçtikçe azalan
Gün geçtikçe canımı daha çok yakan
Küçük, mini minnacık bir umut..
Akordu bozuk gitarım, bilirsin
Sensiz gecelerin koynunda sevdiceğim
Ben hep barış şarkıları yolladım yokluğunda...
Toplam 194 mesaj bulundu