Ahmet Yavaş Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Anto ...

  • mezhep

    19.06.2024 - 00:18

    Kendimizi, herkese çekidüzen vermekle görevli din jandarması veya zaptiyesi olarak olarak görmemiz kibirli dindarlık hastalığını doğurur. Bu tür dindarlık, çatışmacı ve kavgacı dindarlıktır. Bir başkası bizim gibi inanmıyor veya düşünmüyorsa kendi tercihidir. O tercihe saygı duyabilmek insanca bir tutumdur. Bırakalım herkes inancını eksik veya tam bildiği gibi yaşasın. Biz inandığımız dini başkalarına değil kendimize çeki düzen vermek, kendimizi inşa ve tamamlamak için kullanalım. Lütfen..

    Ahmet Yavaş..

  • din

    19.06.2024 - 00:16

    Kendimizi, herkese çekidüzen vermekle görevli din jandarması veya zaptiyesi olarak olarak görmemiz kibirli dindarlık hastalığını doğurur. Bu tür dindarlık, çatışmacı ve kavgacı dindarlıktır. Bir başkası bizim gibi inanmıyor veya düşünmüyorsa kendi tercihidir. O tercihe saygı duyabilmek insanca bir tutumdur. Bırakalım herkes inancını eksik veya tam bildiği gibi yaşasın. Biz inandığımız dini başkalarına değil kendimize çeki düzen vermek, kendimizi inşa ve tamamlamak için kullanalım. Lütfen..

    Ahmet Yavaş..

  • iyi insan

    19.06.2024 - 00:10

    ÖĞRENCİM BİR GÜZEL İNSAN...
    Geçmişte, Develi Kız Meslek lisesinde ögretmeni olduğum Hemşire Suzan Yılmaz Eroğlu adlı ögrencimin Face duvarını inceledim. Kaliteli ve güzeldi . Onun sayfasında paylaştığım yazımi sizlerle de paylaşmak istedim.
    "Suzan,
    Sayfanı inceledim. Gördüğüm o ki, kendini, emekli de olsan mesleğine, insanlarımıza adamışsın. Tebrik ediyorum.
    Dahası gurur duydum seninle. İnsanları yaşatmak, sağlıklarını korumalarına yardımcı olmak için çaba gösteriyorsun. Sayfan sağlık öğütleriyle dolu.
    Sevgi ve merhamet dolu kocaman bir yüreğinin olması ne güzel. İnsanların cıkarları nedeniyle birbirini çiğnedığı bir dünyada erdemli bir insan olarak yaşama gayretin ne hoş..
    Hz. Peygamber" İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır." buyuruyor.O nedenle sen Allah elçisinin övdüğü hayırlı bir insansın.
    Seninle yollarımızın öğretmen ve öğrenci olarak kesişmesi harika. Seni yetiştiren anne ve babaya kocaman alkışlar.
    Lütfen, insana, cana dokunmaya devam et.Hakkın rızası tam da buradadır. Rabbim yolunu açık ve aydınlık kılsın.
    İyi ki varsın.
    Rabbım güzel bir ömür versin."
    Ahmet Yavaş

  • din

    19.06.2024 - 00:09

    DİN ANLAYIŞIM
    Din anlayışım dinden anladığım şeydir. Vahyin aklım ile yorumlanmasından ibarettir.
    Bu anlayış dinin kendisi değil onun yorumundan ibarettir. Gönderdiği mesajlarda Allah'ın muradının ne olabileceği konusunda akıl yürütmektir.
    Bilgiye ulaşma yolları farklı olabildiği gibi hakikate, doğruya ulaşma yolları da farklı olabilir. Dini hakikatlere ulaşma da böyledir. Doğruya ve hakikate ulaşma insanın bilgisi ve aklı ile doğru orantılıdır. Doğru dini anlayışa vahiy ve akıl ile ulaşılır. Bu yolları kullandığımızda ulaştığımız dini anlayışın tek dini doğru olduğunu söylemek başka görüşleri din dışı saymak dini fanatizmdir. Dini fanatizmin sonu tekfirciliktir. Yani başka görüşleri küfür, o görüş sahiplerini kafir sayıp, dinin dışına itmektir.
    Doğru dini anlayışın sadece kendisininkinin olduğunu savunmak dinin sahibi olduğunu savunmaktır, hakikat tekelciliğidir. Unutulmamalıdır ki her çağda, her insan dinde doğruya ulaşma çabası gösterebilir ve bu konuda hata ya da doğru yapabilir. Yanılgısızlık Allah'a aittir.
    Mesela 7. Asırda yaşayan bir din düşünürü vahyin yorumlanmasında hata yapabildiği gibi, 2024 yılında yaşayan bir düşünür doğruya ulaşabilir.
    7. ve 8. asırda yaşamış din bilginlerini yanılmaz kabul edip , görüşlerini, onlara izafe edilen mezheplerden birini dini konularda tek referans olarak görmek mezhep fanatizmidir. Onlar insansa ve düşünüyorsa 21. asırda yaşayan bizler de insanız ve düşünüyoruz. Onlar yanılmışsa biz de yanılabilir, ya da onlar gibi doğrulara , belki onlardan daha doğru düşüncelere ulaşabiliriz. Bu bir dini düşünce dinamizmidir. Yeter ki fanatizme kaymayalım
    Kahrolasıca Fanatizm her türlü şiddet ve geriliğin sebebidir.
    Allah'ın gönderdiği mesajlar, yazlı metinler çağın gelişmiş aklı ile her gün, her an yeniden yorumlanmalıdır. Hakikat tekelciliğine girilmeden, farklı görüşlere saygı çerçevesinde doğruya ve hakikate ulaşma çabası sürdürülmelidir. Ulaşılan doğru ve hakikatler, çağın ruhuna uygun, insanı ve insanlığı tatmin ve mutlu eden, ona huzur getiren doğrular ve hakikatler olmalıdır..
    Ahmet Yavaş

  • tanrı

    19.06.2024 - 00:02

    Tanrı inancım.
    Benim Tanrım, varlığı kendinden olan, var olmak için başka bir varlığa ihtiyaç duymayandır. En yüce ve en büyuktür.
    O evrenin yaratıcısı ve sahibidir. O ilktir, ilk sebeptir. Varlıklar aleminin var edilişinin sebep ve nedenlerinin ilkidir.
    Benim Tanrım tektir. Eşi ve benzeri yoktur. Ne dünyada, ne de ahirette ortak kabul etmez.
    Yardım ve şefaat ancak ondandır. Başka birinden şefaat dilemem.
    O her dili bilir, her dilde yapılan duayı isitir, her halden anlar. En çokta yürekten edilen dileklerin cevabını, karşıliğını verir.
    Yalnız ona ibadet eder, yalnız onun önünde eğilir, yalnız ona sığınır, ondan yardım dilerim.
    Aracı yoktur aramızda. Çünkü kimse sığamaz aramıza. Bana şahdamarımdan yakındır o.
    İbadetim onunla görüşme ve buluşmadır. Dertlerimi ona açar, çözemediğim sıkıntilarım için yardım talep ederim.
    O adildir. Benden adil olmamı ister. Torpil ve kayırmasi yoktur. Bütün canlıların rızıklarının kaynağıdır. Tüm insanların çalışmasının, aklını kullanmasının karşılığını ayırım yapmaksızın verir.
    Sevgi ve merhametin kaynağıdır. İnsanlar arasında sevgi ve merhametin, kardeşliğin yayılmasinı ister. Gönderdiği elçileri ve kitaplarıyla insanlaşma sürecimize rehberlik eder.
    Kaldıramayacağımız yükü bize yüklemez. Sonsuz merhamet sahibir.
    Okumamızı, bilgi sahibi olmamızı ister. O nedenle Kuranı, insanı ve kainatı okumayı emreder. Dünyayı daha yaşanılır kılma, medeniyetler kurma, barış ve kardeşlik toplumu inşa etme sorumluluğunu insana yükler.
    Esirgeyenim, bağışlayanımdır O.
    Beni insan olarak yarattığı, muhteşem bir dünyayı bana sunduğu için şükürler olsun ona.
    Amin...
    Ahmet Yavaş

  • adanmışlık

    19.06.2024 - 00:00

    ÖNEMLİ
    "Türkiye halkı muhafazakâr dindar kesiminden seküler laik kesimine kadar “toplum” olmaktan çok, “cemaat” vasfı taşıdığından, her iki kesimin mahallesinde de “siyasi ve ideolojik kabullerden sapma”ya karşı hoşgörü ve tolerans minimal düzeydedir."
    Yani dindar kesimde de, laik ve seküler kesimde de mahalle sınırlarını korumak, karşı mahalleye olan kin ve öfkeyi canlı ve diri tutmak esastır. İktidar gücünü ele geçirince görev karşı mahalleyi ezmek, devletin kaynaklarından kendi sol veya sağ cemaatinin yararlanmasını sağlamaktır.
    Sağ veya sol cemaatte "adanmışlık" esastır.. Eğer dindar kesimden iseniz kendinizi inandığınız dini değerlerin askeri, zaptiyesi olarak görürsünüz. Bu değerlerin zafere ulaşması için gerekirse kanınız bile akabilir.
    Oysa dinin kurucusu Allah C.C "Hicr suresinde "Zikri (Kuranı biz indirdik, onu muhafaza edecek biziz." buyurmaktadır. Bu ayete rağmen dindar kesimde çoğu insan dini koruma konusunda kendisine durumdan vazife çıkarır. Bir dinin veya bir düşüncenin askeri zaptiyesi olur. Bu iş bizim için en büyük kahramanlıktır. Biz adanmış insanlarız. Rahat, huzur, barış, esenlik bizi bozar.
    Dinin zaferi...? için gerekirse kanımız akabilir. Ya da Sol düşüncenin ülkede egemen olması için bir devrimci olarak ölebiliriz, öldürebiliriz.(!) Ölen de öldüren de kendi insanımızmış, komşumuz, akrabamızmış hiç fark etmez; birbirimizin canına kast eder, sokakları birbirimize dar ederiz.??
    Yolundan gittiğimiz Peygamberimiz şiddeti, terörü yasaklasa da, kanımızı birbirimize haram kılsa da, onun din zaptiyeliğini yapmak, 1400 sene sonra da olsa bizim için idealist bir tutumdur. ??Öyle ya biz olmadan Allah kendi dinini koruyabilir mi..? Ancak bizim sayemizde onun dini ayakta kalabilir. Durumdan vazife çıkarıp kardeşçe barış içinde yaşamak, kalkınmak varken birbirimizi yemek güzeldir.
    Hayır, hayır değildir. Elbette ironi yapıyorum. Elbette birbirimize katlanarak barış içinde yaşamalıyız. ülkeyi germek, savaş naraları atmak, ademoğlunun dilini koparmaya çalışmak günahtır. ülkeye yazık etmektir. Zaten hayat pahalılığı, zamlar, açlık, yoksulluk, işsizlik altında kıvranan ülkeye...Yazık, çok yazık
    Mustafa Öztürk

  • temel haklar

    18.06.2024 - 23:55

    Devlet, Temel Haklar ve Milliyetçilik.
    Birey olarak, temel insan haklarının kullanılması konusunda 70 li yıllarda sahip olduğum "devletin haklarını ve onun biricikliğini önceleyen, devleti adeta kutsayan anlayışı " terk ettim.. Bu anlayış değişikliğini kendimi değiştirme ve geliştirme sürecinin bir parçası olarak görüyorum. Düşüncelerimin etiketi bana ait olduğuna göre dilediğim düşüncemi dilediğim zaman değiştirebilirim. Bunun"çark etme" lafıyla alakası yoktur.
    Devlet, insanın olduğu yerde ancak vardır ve anlamlıdır. Kutsal olan, insan yaratılmaktan kaynaklanan yaşamak, düşünmek, ifade etmek, inanmak, hak aramak, itiraz etmek, kınamak gibi tabii haklarımızdır. Güvenli yaşamak, gelismek ve kalkınmak için kurduğumuz devlet kutsal değildir. En harika devlet temel insan haklarının özgürce kullanılabildiği devlettir.
    Demokratik bir ülke olduğumuz iddiasında isek bu ülkenin vatandaşı olmaktan kaynaklanan demokratik haklarımızı mutlaka kullanabilmeliyiz.
    Birilerinin, milliyetçilik adına, bireyi öteleyen, devleti kutsayan, temel özgürlükler karşıtı, yasakçı bir anlayışa sahip çıkmalarını yadırgıyorum. Bu anlayış devleti fetiş, devleti yöneteni Tanrı haline getirir. Türk Milliyetçiliğinin, milletin egemenligine, kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlügüne dayanan demokrasinin ilkeleriyle asla çelişmediğini kabul ediyorum.
    Son yıllarda, adeta bir Ortadoğu ülkesine dönüşen güzel memleketimin bagajlarından kurtularak aynı zamanda gelişmeyi beraberinde getiren bir değişimi gercekleştirmesinin önemli olduğuna inanıyorum..
    Ahmet Yavaş

  • liderlik

    18.06.2024 - 23:48

    LİDERLİK, ÖNDERLİK, KAHRAMANLIK
    Zihnimizde, hayallerimizde yaşattığımız liderler, önderler ve kahramanlar genelde ölümsüzdür. Onlara taşımadıkları özellikleri de yükleriz çoğu kes. Böylece efsaneleşir, dokunulmaz hale gelirler. Gerçek hayatta yaşamayan kahramanlarımızın, önderlerimizin zihnimizde ölmesini asla istemeyiz. Hele gerçek hayatta yaşayanlarımızın ölmesini hiç...Onlara ölümsüzlük yakışır.
    Benim de hayalimde yaşattığım kahramanlarım var. Liderlerim, önderlerim oldu. Onları erişilmez ve biricik kılarak kendimi kahramanlarımla, önderlerimle yıllarca oyaladım. Bazılarından şimdi öfke ile bahsediyorum..??
    Kim ve ne oldukları önemli değil. Kahraman işte. Bazen onlar için salakça kavga ettiğim bile olmuştur..
    Bu sabah itibarıyla hayalimde yaşattığım çoğu rahmana kavuşmuş kahramanlarımı, önderlerimi öldürmeye karar verdim. ??Gerçek hayatta zaten yok idiler, zaten ölmüşlerdi.
    Neden mi öldürüyorum..? Çok yaşlandılar belki. Belki modaları geçti. Belki de benim hayallerimin iklimi değişti.
    Üstelik zihnimde çok fazla yer işgal ediyorlar. Oysa ben orasını biraz boşatmak, yeni kahramanlara yeni liderlere yer açmak istiyorum. Yani kahraman, önder güncellemesi yapmak.??
    Arayışım yeni önder ve kahramanlara yönelik. Biliyorum.. Lider, önder markette mal arar gibi aranıp bulunmaz. Sandıkta lider seçilmez. Lider dediğimiz doğar, lider doğulur.
    Şu an Türkiye'de liderlerin doğmasına izin verilmiyor. Engelleri kaldırmak gerekli. En önemli engel mevcut önder ve lider dediklerimiz... Liderlerimiz, yaşlansa da, miyadı dolsa da onu zihnimizde öldürüp, yenisine yer açamıyoruz. Beşere olağan üstü bir misyon yükleyince tanrılaşıyor her hal. İnsan tanrısından kolay kolay vazgeçemiyor.
    Demem o ki insanların önünü açalım. Bırakalım yeni liderler doğsun. Gerçek bir lider doğarsa, toplumu peşinden sürükler ve bir ihtimal toplum kendi üzerindeki ölü toprağını atar ve canlanır.
    Ben de o yeni liderin varlığı ile mutlu olurum.
    İyilikle kalın
    Ahmet Yavaş

  • Ülkem Gibi

    18.06.2024 - 23:46

    Dostlar..
    Gittikçe yavaşlıyor, gittikçe yaşlanıyoruz. Baharın kapımızı çalmasına rağmen sevincimiz buruk, umudumuz kırık.
    Ben, yaşlandıkça yaşadığım toplumu olumlu olumsuz yönleri ile geniş planda daha iyi tanımaya başladım. Hiçte hayalimdeki gibi, kitaplarda yazdığı, şiirlere konu olduğu gibi değilmişiz. Abartmışım.
    Karşımda maddi ve manevi iklimi çölleşen bir ülke duruyor. Toplumsal çürüme ise ileri boyutlarda. Korkak iki yüzlü, çıkarcı, cahil, kaderci, ahlaksız insan profili sarmış dört bir yanımızı. İyi birine denk gelirsek şükrediyoruz.
    Yiğitlik , mertlik, adamlık göç eylemiş bu topraklardan. İnsanlar dava ve yol arkadaşım dediklerini namertçe uyuşturucu satıcılarına vurdurtuyorlar. Ve babalar, ölen evlatları için beklediği adalet gerçekleşmeyince kahrından ölüyorlar.
    Dostlar...
    Cumhuriyetle birlikte Atatürk'ün iyi bir toplum inşa etme çabasına rağmen bunu başaramadık. Osmanlıdan başlayan batılılaşma, çağdaş milletler seviyesine ulaşabilme çabamızı sonlandırdık. Şimdi Orta doğu toplumu olmaya evriliyoruz.
    İşin garip tarafı gittikçe millet olma vasfımızı da kaybediyoruz Kabileye, cemaate, sürüye dönüşüyoruz. Birey olmak, vatandaş olmak mı..? Geçiniz efendim..
    "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur." özdeyişi ters yüz oldu. Siyaset madrabazları öylesine ayrıştırıp , böldü ki bizi nerede ise Türkün Türk' ten, bizim bizden başka düşmanımız kalmadı.
    Elbette iyi, güzel, yiğit insanlar vardır bu ülkede ve onlar başımızın tacıdır. Gel gör ki görünür değiller, yoklar meydanlarda.
    Hava puslu ve ağır...
    Sen durma, bağır, çağır...
    Ahmet Yavaş

  • özgürlük

    18.06.2024 - 23:41

    ÖZGÜRLÜK ...ÖZGÜRLÜK..ÖZGÜRLÜK...
    Kendimizi, sadece, bir ideolojinin, bir partinin, bir liderin, bir düşünürün, bir grup ve cemaatin, bir mezhep veya tarikatin çizdiği sınırlar içine hapsedemeyiz.
    Böyle yaptıktan sonra ortaya çıkıp ben kendimi özgür hissediyorum diyemeyiz.
    Özgürlük Allah'ın insana verdiği özel, vazgeçilmez, kiraya verilmez, devredilmez bir haktır.
    Onun sınırlarını, Yaradanın bağışladığı kendi irademiz ve vicdanımızla biz belirlemeliyiz.
    Aksi takdirde özgürlüğümüzü devretmiş, köleleşmiş, aklımızı ve vicdanımızı kiraya vermiş oluruz.
    Ahmet Yavaş

  • çevre

    18.06.2024 - 23:39

    Herkes bulunduğu yerden uzaklaşmanın peşinde. Kimse ait olduğu yeri güzelleştirmeyi denemiyor. Değişin ve bulunduğunuz yeri biraz degiştirin. Siz güzelleşin ve çevrenizi güzelleştirin.??
    Lütfen.

  • emek

    18.06.2024 - 23:35

    Değişim güzeldir. Düşüncelerin değişmesi güzeldir. Değişmek değerlidir. Bu gelişmenin işaretidir. Farklı bakmayı, farklı görmeyi öğrenmektir. Tabiatı, insanları yeni gözlerle izleyebilmektir.
    Bundan 50 yıl önce, 1 Mayısı komünist bayramı diye nitelerken bugün emeğin bayramı olarak görmek kıymetlidir.
    Dünün kafasından çıkıp bu güne gelmek, bu günde yaşamak, farklılıkları bir zenginlik olarak görmek hoştur.
    Sonuçta, hepimizi, Allah'ın yarattığı varlıklar olarak görmek, insanın insana kul, köle olamayacağını, özgürlüğün bir değer olduğunu kabul etmek hoşluktur.
    Sadece ve sadece, "Emeğin, alın terinin kutsal, insana ancak çalışmasının karşılığının hak olduğunu" bildiren bir Allah'a boyun eğmek, onun gönderdiği dinin yüceliğinin farkına varmak, insanlara sevgi dolu gözlerle bakabilmek, bakmak kıymetlidir.
    Kıymet ve değer verdiğiniz şeylerin çoğalması dileğiyle "Emeğin Bayramı" kutlu olsun..
    Ahmet Yavas

  • dünya

    18.06.2024 - 23:27

    DÜNYADAN OLMAK
    DÜNYALI OLMAK
    Yaşamak kadar, niçin, nasıl yaşadığının farkında olmakta önemli. Farkındalık, özellikle kentlerde yaşayan bireylerin ıskaladığı önemli bir olgu. Sosyal ilişkilerin zayıfladığı çevrelerde insanlar kabına çekiliyor. Etrafına yabancılaşıyor. Çevresinde olan bitenden habersiz, kapı komşusunu, sokağını tanımıyor. Yaşadığı dünyadan bi haber dünyalı.
    Yurdum insanı paylaşmanın o engin hazzını, güzelliğini tatmaktan yoksun ne hazindir ki . Ne sevinenlerin sevincini, ne de üzülenlerin üzüntüsünü paylaşabiliyor.. Etliye sütlüye karışmadan, çevresindeki güzelliklere ve olumsuzluklara gözünü kapatıyor. Aldığı nefesin tadından , gökyüzünün maviliğinden , sonbaharın gelişinden bile habersiz . Sürekli bir koşturmacayla öylesine yaşayıp gidiyor.
    Yaşarken yaşadığının farkında olmak hayata anlam katar. Emanet edilen hayatı gün gelip sahibi alıncaya kadar dolu dolu, tüm güzellikleri fark edip, içine çekerek yaşamak bir erdemdir. Erdeminde ötesinde insana yüklenen bir görevdir. Bunun diğer adı hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaktır. Yani hayata kendinden bir şeyler katmak, hayatı , o hayatın sürdüğü dünyayı güzel ve daha yaşanılır hale getirmektir.
    Hz. Peygamber :”Dünyalı ol, dünyadan olma” buyurmuş . O,dünyanın tüm güzelliklerinden yararlanmış, çevresindekilere yararlanmayı öğütlemiştir. Bilgilenmeyi, her türlü sanatı ve ticareti teşvik etmiş, dünyanın dört bir tarafına elçiler, öğretmenler göndererek nübüvvetinin manevi ışığından insanları yararlandırmıştır. O güzel insan dünyalı olmanın, dünyayı değiştirmenin , hayata bir şeyler katmanın en güzel örneğini vermiştir. Dünyadan olma sözü, ebedi ve sonsuz ahiret hayatını yok sayarak dünyaya taparcasına bağlanmayı engellemeye yöneliktir.
    Dünyalı olmanın en önemli işareti paylaşmaktır. Sevgiyi, neşeyi, üzüntüyü, ekmeği, suyu her ne varsa paylaşabilmektir. Komşusu açken tok yatmayı ar edinmektir. Vermektir, dağıtmaktır kendinde olanı. Tıpkı cardsharing yapar gibi kendindeki güzellikleri başkalarına vermek, başkalarındaki güzellikleri kendine alabilmektir.
    Dünyalı olmak, bir grup kurup insanları bir araya getirebilmektir. Bir araya getirdiğin insanları kavga etmeden tartıştırabilmektir. Kuracağın serverle dünyanın tüm güzelliklerini onlara sunmaktır. Kalitenin, iyinin nasıl olması gerektiğini anlatabilmektir.
    Dünyalı olmak önce kendin olmayı, milli olmayı, daha sonra evrensel olmayı bilmektir. Milli olup evrensel olanı çiğnemek , evrensel düşünüp milli olana saygı duymamak dünyalı olmamaktır.Dünyalı olmak, dünyayı iyi okuyabilmektir. Rengi, dili,dini, soyu ne olursa olsun tüm insanları Allahın bir emaneti olarak görebilmektir.Tüm insanlarla sevgi diliyle konuşabilmektir. Yaratılanı Yaratandan ötürü hoş görebilmektir.
    Dünyalı olmak dünyanın hakkını verebilmektir. Dünyaya çekidüzen verebilme çabası içinde olmaktır. Yaşarken, gözlerini kapamamak, kulaklarını tıkamamaktır. Eliyle, diliyle, aklıyla hayata katkıda bulunabilmektir. Öldükten sonrada akıllarda ve gönüllerde yaşayabilmektir. Yunus gibi, Mevlana gibi. Olmadı, hiç değilse su içilen bir çeşmede, bir okulda, bir hastanede ,bir forumda, bir gazete köşesinde var olduğunu , dünyalı olduğunu dünyaya ilan edebilmektir.
    Ahmet Yavaş

  • göçmen

    18.06.2024 - 23:06

    ddia ediyorum desem yanlış olmaz.
    Mesela bence Kanada bir İslâm ülkesidir.
    Finlandiya da öyle. Norveç bile Müslüman bir yönetime sahiptir.
    Ve Müslümanlar bu Müslüman ülkelere gitmek için can atıyorlar. Suudi Arabistan'a, Katar'a, körfez ülkelerine değil.
    İran'a hiç değil.
    Neden mi..?
    Bu ülkelerde sosyal refah vardır. Güvenlidir.. Suçlu değilseniz sabahın köründe polisin kapınızı çalmayacağından emin olabilirsiniz.
    Faizler düşük, enflansyon yok denecek düzeydedir.
    Sosyal güvenlik, adalet, düşünce özgürlüğü güvence altındadır. İnançlara saygı vardır.
    Bu ülkeler, liyakatın, ehliyetin hâkim olduğu bir idareye sahiptir. Eğitim bilim ve sağlık ücretsizdir. Üretim vardır, refah vardır. İnsan haklarına saygı hakimdir. Adalet, devletin dini konumundadır.
    Kayırmacılık yok denecek düzeydedir. Krallar yerine kurallar egemendir. Şahsım değil hukuk üstündür. Şeriatın(Hukukun) kestiği parmak acımamaktadır. Gelir dağılımında adalet vardır. Devlet yönetiminde akıl ve bilim hakimdir.
    Özetle akıl, ahlak ve adalet gibi dinin de referans gösterdiği ilkeler bu ülkelerde egemendir.
    Suriye'den, Irak'tan, Afganistan'dan,
    Pakistan'dan kaçan Müslümanların neden bu ülkelere göçmek istediklerini şimdi anladınız mı..?
    Ahmet Yavaş

  • bir bahar akşamı

    18.06.2024 - 18:53

    BİR BAHAR AKŞAMI RASTLADIM SİZE...
    Yıl 1973. İzmir Yüksek İslam Enstitüsü 3. sınıf öğrencisiyim. İzmir'in Güzelyalı İlçesinde sonradan Ege Üniversitesi İlahiyat Fakültesine dönüşen binada öğrenim görmekteyiz.
    Dönem başında Türk Dili Dersimize Fuat Edip Baksı adında 60 yaşlarında orta boylu, tıknaz bir hoca girmeye başlamıştı. Davudi sesiyle güzel ders anlatıyordu. Edebiyata meraklı olduğumdan dersini ilgiyle izliyordum. Ders aralarında hocayla konuşuyor, onunla bağımı saygı çerçevesinde güçlendirmeye çalışıyordum.
    O yıllar Üniversitelerde ideolojik mücadelenin kızıştığı dönemlerdi. Bizde bu rüzgardan nasibimizi almış, Ülkücü Harekete katılmıştık. Bir gün Fuat hocama" Hocam, Alparslan Türkeş'e çok benziyorsunuz deyince, duraklamış:" O mu bana benziyor, ben mi ona benziyorum?" cevabını vermişti.
    Fuat Hocamla ilgili arkadaşlar arasında ilginç şeyler anlatılmaya başlanmıştı. Fuat Hocanın bir zamanlar öğrencisine aşık olduğunu ve onunla ilgili olarak "Bir bahar akşamı " isimli şarkının şairi olduğundan bahsediliyordu.
    Aynı sınıftan İzmir'li bir arkadaşıma anlatılan şeylerle ilgili işin aslını sordum. Bana şunları anlatmıştı:
    "Fuat Edip Baksı Hoca 19–20 yaşlarında iken rüyasında çok güzel bir kız görür. O gördüğü kıza gönlünü kaptırır. Yıllarca o kızı bulma hayaliyle yanıp tutuşur, fakat bulamaz. Belki bulurum umuduyla yıllarca evlenmez. Öğretmenlik mesleğini seçmiş ve edebiyat öğretmeni olmuştur. Yaşı ilerleyince ailesi ona baskı kurar ve Fuat Hoca istemeye istemeye evlenir.
    Bir bahar akşamı okulundan çıkıp evine dönmekte olan Fuat Edip Hocanın yolu Çamlıca Kız Lisesi’nin önünden geçer. Okulun zili çalmış ve öğrenciler evlerine gitmek üzere dağılmaktadır. Tam bu sırada Fuat Edip'in gözüne bir kız ilişir. Bu kız, yıllar önce rüyasında gördüğü kızdır. Şair, adeta şok olur, kendinden geçer. Ne yapacağını bilemez vaziyette büyülenmiş gibi genç kıza bakmaktadır.
    Onun bu halini fark eden öğrenci de mahcubiyetten boynunu büküp, başını yere eğer. Aradığını bulmuştur hoca, fakat artık her şey çok geçtir. Karşısındaki bahar, kendisi sonbahardır.
    Adeta beyninden vurulmuş hoca nihayet kendine gelir ve yoluna devam eder. İmkansız aşkının verdiği hüzünle Fuat Hocanın dilinden şu mısralar dökülür...
    Bir bahar akşamı rastladım size
    Sevinçli bir telaş içindeydiniz
    Derinden bakınca gözlerinize
    Neden başınızı öne eğdiniz..
    İçimde uyanan eski bir arzu
    Dedi ki yıllardır aradığım bu
    Şimdi soruyorum büküp boynumu
    Daha önceleri neredeydiniz...?
    Fuat Hoca hayatının hikâyesi olan bu güfteyi doğru bestekar Salaahattin Pınar’a götürür. Güfte, usta bestekâr Selahattin Pınar'ın uduna nağme olur.
    Benim de çok sevdiğim bu şarkı dilden dile dolaşır. Aradığını geç bulanlar, bir zamanlar öğrencisine aşık olanlar Hicaz makamındaki bu güzel şarkıyı kuşaktan kuşağa söyler dururlar.
    Fuat Hocam 1974 yılında kansere yakalandı ve Rahmana kavuştu. Nur içinde yatsın.
    Ahmet Yavas

  • HAYATA BAKIŞ

    18.06.2024 - 18:47

    Dostlar,
    Dünyaya baktığım pencereyi bazen değiştiriyorum.
    Manzara daha güzelleşiyor.
    Tavsiye ederim.
    Demiştim.
    Aslında muradım, cam, pencere değiştirmek değildi. Amacım, dünyayı doğru okuyabilmek adına kendimizi değiştirmeye ve geliştirmeye yönelik bir mesaj vermekti.. Bunun yolu olan çoğulculuğa ve çeşitliliğe kapı aralamaktı.
    Değişik kitaplar okumak, değişik yollardan yürümek gibi. Karşıt fikirlerdeki insanlara empati yapmak gibi.. Onların fikirlerinde de doğru yönler bulunabileceğini düşünmek gibi...
    İnanır mısınız, cana, insana ve kendi ülkesine düşman olmayan karşıt fikirleri tanıdıkça o fikirlerdeki iyi ve güzel yönleri fark ediyorsunuz. "Yanlış düşünmüşüm, yanlış yapmışım" diyorsunuz.
    Dostlar...
    "Dünyaya baktığınız pencereniz değiştirin" sözüyle tek düzeliğe karşı çıkmayı, farklılıklara kapı açmayı teklif ediyordum. Bu tür davranışların olumlu yönüne dikkat çekmekti muradım..
    Sadece düşünce ve fikir bazında değil, değişik yemekler yemek, değişik çiçekler koklamak, değişik yerler gezmek de aynı güzel duyguları yaşatıyor insana.
    Yeknesak, monoton bir hayat bir hayat tarzı ruhumu sıkıyor. O nedenle bazen benim gibi düşünmeyenlerin düşüncelerini izliyor, farklı zevk ve tatların farkına varmaya çalışıyorum.
    Gönül bahçemi sadece güllerle değil, papatyalarla, menekşelerle, leylaklarla da şenlendirmeye çalışıyorum. Biraz geç kalsam bile hayatımı daha güzel, daha renkli, daha anlamlı yaşamaya çalışıyorum.
    Aman şuna dikkat edin ...
    Dünyayı izlediğiniz pencerenizi temiz tutunuz.
    Lütfen bulanık ve kirli olmasın..???????
    Ahmet Yavaş

  • sevgi

    18.06.2024 - 18:45

    SEVGi ÜSTÜNE
    Sevgi, insanın yüreğine Tanrı'nın özenle yerleştirdiği duygudur. O, hissedilen şeylerin en güzeli, en soylusudur.??
    Kalbe yakışan sevgidir, şefkattir, aşktır... Kalptir yücelerin, yükseklerin derdinde olan.. O, bitmeyeni solmayanı, modası geçmeyeni arzular.?????
    Sonsuzluk pınarıdır kalbin susuzluğunu giderecek şey. Muhtaç olduğu aşkı ve sevgiyi vermemek kalbi çölleştirmektir.
    Sevgi, asla sahip olmak, sahiplenmek değildir. Sevgi önem vermek, kıymet vermektir. Sevgi, "Benim için sen değerlisin" demektir. ????
    "Seni seviyorum" demek, "Seni sevmiyorum" demekten daha değerli, daha üstün ve güzeldir.??
    Bir cümlenizi güzelleştirmek istiyorsanız eğer, içine mutlaka sevgi sözcüğünü katınız. ??
    Sevgi çağıldar, coşar aşk olur. Daha bir yükselir şefkat olur.Onu taşıyan yürek kendi düşmanına bile acır.??
    Sevgi ile bütünleşmiş insan düşmanlığa düşmandır. O, öfke ve kine savaş açmıştır... Kin ve düşmanlık
    öldürür hayatı.Sevgi ise ölüme hayat verir
    Sevgi bir sonsuzluk özleyişidir şiirdir bestedir, şarkıdır .
    Sevgi bir akımdır insandan insana, bir elektriklenmedir...Ellerle, gözlerle devresi tamamlanır ve yüzler aydınlanır.??
    Sevgi arttıkça birlik ve beraberlik, kardeşlik duyguları güçlenir Sevgi zayıfladıkça kardeşliğin yerini kavga ve düşmanlık alır.. ??
    Sevgi azalıyor, sevgi bitiyor ve dünyanın tadı tuzu kaçıyor. Savaş kan ve kin kara bulutlar gibi insanlığın üzerine çöküyor.??
    Sövmek için değil sevmek için fırsat kollamak..
    Etrafa gün ışığı gibi sevgi huzmeleri yaymak.
    Daha da önemlisi sevgiye dair her şeyi öne çıkarıp, örgütlemek.??
    İnsanı ve insanlığı yüceltmenin, güzel ülkemizi, muhteşem dünyamızı daha yaşanılır hale getirmenin sırrı bu olsa gerek..
    Sevgi ile kalın.??
    Ahmet Yavaş??

  • mafya

    18.06.2024 - 18:27

    TAKİM ELBISE VE KIRAVAT
    Modernleşme ve batılılaşmanın sonucu olarak aydınlarımıza kravat takmalarını önerdik. Egitim ve öğretim camiamızı da bu görüntüye dahil ettik. Artık ülkede entelektüel ve seçkin insanların tercihi takım elbise ve kravat olmuş oldu.
    Şimdilerde bu görüntüyü terk ettik. Artık entellektüel ve eğitimli insanlar değil eşkiyamız ve mafyamız kıravatlı ve takım elbiseli...?? 0ldukca saygıdeğer şekil ve şemailleri var.
    Bu görüntü altında milletin malına çöküyorlar, raconu bu kıyafetle kesiyorlar. Takım elbise ve kıravatla adam öldürüyorlar. Her türlü eşkiyalığı beyefendi görüntüsü altında yapıyorlar. ??
    Kıravat ve takım elbiseyi suçlarınin üzerine bir örtü, sütre olarak kullanıyorlar. Bence çok akıllıca bir yöntem.
    Din mafyalarının görüntüsü de bir alem. Dini alanda soygun yaparken peygamber görüntüsü ve kıyafetini kullanıyorlar. Sakal, cübbe, sarık ve tespih...Saf, Müslüman halkın paralarına bu örtü altında çöküyorlar..
    Kirli sakallı öğretmenler mi? Geçin onları. Eserleri ortada. Yetistirdikleri nesil meydanda. Aç, Ortadoğu ülkesi haline geldi bu memleket.
    Üzgünüm..
    Ahmet Yavaş

  • lanet olsun

    18.06.2024 - 18:12

    DOSTLAR..
    Takip ettiğim kadarıyla Facebook'ta insanlar bilgilerini paylaşıyorlar, din, edebiyat ve sanat alanındaki çalışmalarını sergiliyorlar.
    Mantıklı sorular ve cevaplar olduğu kadar, bazen provokatif sorular soran ve cevaplar da yazanlar var. İnancından, mezhebinden, eğitim alıp almamasından dolayı birileri birileriyle alay ediyor..
    Beyler...! Aldığımız diplomalar, eğitimler bizleri okumuş bilgili yapar, ama bu insan olmamıza yetmez. İnsanlaşmak, olgunlaşmak ayrı bir çaba gerektirir. Tartışma konuları üzerinde konuşup, yazarken karşınızdakinin kutsallarını, değer yargılarını, inançlarını aşağılayıp, küçümseyerek kendinizi yüceltemezsiniz. Dahası düşünce ve fikrinizi kabul ettiremezsiniz? Bu sizin basitliğinizi, kibrinizi, kendini beğenmişliğinizi gösterir.
    Kendi çapınızda bilgili, entellektüel olabilirsiniz. Gelgelelim, tarlada çalışmadıysanız, toprağın cahilisinizdir. İnşaatta çalışmadıysanız betonun, demirin cahilisinizdir. Dağda koyun gütmediyseniz hayvanın cahilisinizdir.
    İnancınızı içselleştiremediyseniz inancın, imanın cahilisinizdir. İbadetinizin tadını alamazsınız. O dini bilgi sizi iyi insan yapmaz.
    Teoride okuduklarınızın, tartıştıklarınızın pratiği farklıdır. Kimse kimseyi inancı, mezhebi, değer yargısı ve aldığı kültürü nedeniyle aşağılayamaz. Kimse kimseyi tekfir edemez, kafirlikle suçlayamaz.
    Uslub_u lisan, beyan-ı insandır. Yani konuşma tarzımız insanlığımızı beyan eder. Ve de kendimiz dahil tüm insanların onuru saygıya layıktır.
    Hepimizin uslubumuza dikkat etmeniz gerektiğine inanıyorum.
    İyilikle kalın..
    Ahmet Yavaş

  • üslûp

    18.06.2024 - 18:09

    DOSTLAR..
    Takip ettiğim kadarıyla Facebook'ta insanlar bilgilerini paylaşıyorlar, din, edebiyat ve sanat alanındaki çalışmalarını sergiliyorlar.
    Mantıklı sorular ve cevaplar olduğu kadar, bazen provokatif sorular soran ve cevaplar da yazanlar var. İnancından, mezhebinden, eğitim alıp almamasından dolayı birileri birileriyle alay ediyor..
    Beyler...! Aldığımız diplomalar, eğitimler bizleri okumuş bilgili yapar, ama bu insan olmamıza yetmez. İnsanlaşmak, olgunlaşmak ayrı bir çaba gerektirir. Tartışma konuları üzerinde konuşup, yazarken karşınızdakinin kutsallarını, değer yargılarını, inançlarını aşağılayıp, küçümseyerek kendinizi yüceltemezsiniz. Dahası düşünce ve fikrinizi kabul ettiremezsiniz? Bu sizin basitliğinizi, kibrinizi, kendini beğenmişliğinizi gösterir.
    Kendi çapınızda bilgili, entellektüel olabilirsiniz. Gelgelelim, tarlada çalışmadıysanız, toprağın cahilisinizdir. İnşaatta çalışmadıysanız betonun, demirin cahilisinizdir. Dağda koyun gütmediyseniz hayvanın cahilisinizdir.
    İnancınızı içselleştiremediyseniz inancın, imanın cahilisinizdir. İbadetinizin tadını alamazsınız. O dini bilgi sizi iyi insan yapmaz.
    Teoride okuduklarınızın, tartıştıklarınızın pratiği farklıdır. Kimse kimseyi inancı, mezhebi, değer yargısı ve aldığı kültürü nedeniyle aşağılayamaz. Kimse kimseyi tekfir edemez, kafirlikle suçlayamaz.
    Uslub_u lisan, beyan-ı insandır. Yani konuşma tarzımız insanlığımızı beyan eder. Ve de kendimiz dahil tüm insanların onuru saygıya layıktır.
    Hepimizin uslubumuza dikkat etmeniz gerektiğine inanıyorum.
    İyilikle kalın..
    Ahmet Yavaş

  • halimiz duman

    18.06.2024 - 18:06

    Halimiz, ahvalimiz.
    Hayatın değişmezini değişim olarak görenlerdenim. Bence, değişim ve dönüşüm hayatın merkezinde yer alır. İnsan, bitkiler, hayvanlar, su, hava her şey değişim halindedir. Değişen her şey dönüşür ve gelişir.
    Takipçilerim farkındadır belki..Biraz gecikmiş olsam da ben de değişim, dönüşüm ve gelişim çabası içine girdim. Farklılıklara kapı araladım. Farklı güzelliklerin peşine düştüm. Farklı fikirlere artık daha toleranslıyım.
    Güç ve zenginlik elde etme aparatı haline dönüşen, gittikçe iğrenç hale gelen siyasete "bay bay" dedim. Katı, kıran, döken, en sonunda dogmaya dönüşen, siyasete eklemlenip dejenere olan çağın ruhuna uymayan ve rasyonel olmayan ideolojik düşüncelerden vazgeçtim.
    Kendi seçtiği Ocak başkanının ölümüne taziye bile dilemeyen, kendi ülküdaşını torbacılara vurdurtup 2 çocuğu yetim bırakan ülkücülük anlayışından tiksindim.
    7/24 eleştirdiği, hakarete varan sözler sarf ettiği rakip siyasi liderle tokalaşan, yeni hesaplar peşine düşen siyaset kokanalarından koptum.??
    Şimdi hayallerimle, şiirlerimle başbaşayım . Tertemiz duyguların terennümü çok güzel şey. Erişilmez, dünyada eşi benzeri olmayan ama henüz anasından doğmamış?? ilham perinize güzellemeler yapmak hoş bir şey.
    Ona,
    "Ateş olsam, güneş olsam, aşk olsam.
    Akşamları gözlerinde kaybolsam."?? diyebilmek çok tatlı.
    Tabiata yönelmek, güllerin, çiçeklerin, kelebeklerin izini sürmek, tabiattaki bu güzelliğin, bu sanatın sahibine hayranlığını şiirlerle ifade etmek pek muhteşem.
    "Ben bu güzellikleri neden ıskalamışım." serzenişi ile insanı kendinden geçiren şarkıların, melodilerin, keman seslerinin tadına varmak bulunmaz bir lezzet.
    Bir çocuğun yüzündeki gülümseyişin doyulmaz güzelliğinin farkına varmak.??
    Ve en önemlisi gözlerinizin bakmak için güzellikler araması, kulaklarınızın duymak için seçkin melodilerin peşinden koşması,
    ve de kalbinizin sevmek için bahaneler araması.????????
    Dostlar ..
    Halimiz, ahvalimiz bu minvalde seyreyliyor. O
    Hayatın tadına varmak, ondan kam almak böyle bir şey.
    Tavsiye ederim..
    Deneyin derim.
    Ahmet Yavaş

  • gelin

    18.06.2024 - 17:56

    ÇOCUK GELİN
    Çocuk çocuktur...
    Çocuktan gelin olur mu?
    Çocuğa gelinlik olur mu?
    O oyun çağındadır.
    Oyun çocuğudur
    O oyun ister,
    Oyuncak ister.
    Oyuncak bebek ister.
    Koşmak, eğlenmek,
    Çocukluğunu yaşamak ister.
    Atlı karıncaya binmek ister,
    Hayatı öğrenmek ister.
    Gülümsemek,
    Çığlık çığlığa yaşamak ister.
    Çocuğu gelin etmek,
    Gülüşünü çalmaktır.
    Ruhundan hançerlemektir.
    Küçücük bedenine
    Koca dağları yıkmaktır.
    Çocuk gelin...
    Çabuk gelin..!
    Bir cana kıyacaklar...
    Bir gülü solduracaklar...
    Koşun gelin...!
    Ahmet Yavas

  • cuma

    18.06.2024 - 17:51

    Hayırlı cumalar
    Varis ameliyatı nedeniyle ameliyat yerlerinin zarar görmemesi için ibadetlerimi evde sandalyede oturarak kılıyordum. Bugün kendimi biraz iyi hissettiğinden Cumaya gitmeye karar verdim. Oturduğum yere yakın olan Çayırhisar Köyü'nün camisine gittim. Volümü sonuna kadar açılmış, alışık olmayanı yerinden hoplatan ezanı sesini dinledikten içeri girdim. Hangi makamda okunduğunu bilemediğim mevlid-i Şerif okunuyordu. Hani şu Süleyman Çelebi'nin, galiba imamlarımıza ek gelir sağlasın diye yazdığı, Hz Peygambere insan üstü ilahi özellikler yükleyen Mevlidi Şerif.
    Mevlidin sonuna gelmişiz Allah'tan. İmam efendi mevlit sahiplerinin adını anıp onların geçmişlerine Fatihalar gönderdi.
    Öyle bir dua irad eyledi ki konu Arapça bilen beni bile aştı. Söylenenleri anlamak için ciddi bir çaba gerekiyor....Edilen dua, zannedersem mızraklı ilmihal gibi Osmanlı döneminden kalma bir dua kitabından alınmış. İçerisinde Türkçe kelime yok gibi.. Tamamen Arapça ve Farsça sözcüklerden ibaret. Dikkat ettim, o kadar söz zincirinden sadece "eylesin" kelimesi Türkçe idi.. Yahu insaf edin okuduğunuz ayetlerin anlamını açıklamıyorsunuz, bari ettiğiniz duayı halkın anlayacağı dilden edin, nolur...!
    Ayn çatlatarak ettiğiniz duanın din kardeşlerinizin anlamayacağı sözcüklerden ibaret olması şart mı...?
    Kıyamet mi kopar ettiğiniz duayı insanlar anlasa, anlayarak amin dese.
    Namaz bittikten sonra dışarıda hayır hizmeti vardı .. Bu köyde, her hafta tavuklu bulgur, pirinç ve ayrandan oluşan hayır insanlara ikram ediliyor...
    Biz de bulgur pilavımızı ayranla birlikte aldık ve afiyetle yedik ?Oturduğum bankta çevreme baktım, merhaba diyecek iki çift laf edecek kimse aradım, bulamadım..
    Hava soğuk olduğu gibi insanlar da soğuk... Herkesin suratından düşen bin parça . Kim bilir ne derdi var insanların.
    Evime doğru hareket ederken köyün hemen dışında üstü açık ahırda, melül melül bana bakan bir öküz gördüm.. Aramızdaki duvara rağmen yaklaştım ve selam verdim..O da bana yaklaştı ve sevgi ile başını okşadım. Bir "mööö" sesiyle duygularıma karşılık verdi. Bu iletişimden o da memnun kaldı ben de memnun kaldım.
    Bir cuma günü nasibimize bir insan eli tutmak, bir çocuk başına dokunmak değil bir öküz başı okşamak düştü...
    Aklıma rahmetli Arif Nihat Asya'nın şiiri geldi... Öyle diyordu güzel insan:
    "El varsa da emrimizde dövmek yoktur.
    Dil varsa da ağzımızda sövmek yoktur..
    Öküzleri okşamak sevmek var bizde.
    Adileri alçakları övmek yoktur."
    Hayırlı cumalar...
    Ahmet Yavaş

  • japon balıkçısı

    18.06.2024 - 17:40

    JAPONLAR …

    Ne Musevi
    Ne Hristiyan ,
    Ne de Müslüman...
    Ne peygamberleri,
    Ne de kutsal kitapları var...
    Ama,
    İnandıkları insanî değerler ile bütün dünyaya ders veriyorlar...
    Demek ki insan olmak, başka bir şey...
    JAPONLAR'DAN ÖĞRENİLMESİ GEREKEN 10 TEMEL İLKE :
    1. AĞIRBAŞLILIK
    Hiçbir dövünme ya da aşırı hareketlerle ıstırap ifade etme görüntüsü yok. Üzüntünün kendisi yüceltildi.
    2. ONUR
    Su ve yiyecek kuyruklarındaki disiplin. Hiçbir kaba söz ya da sert el kol hareketi yok. Sakinlikleri övgüye değer.
    3. YETENEK
    Örneğin, inanılmaz mimarlar. Binalar sallandı ama yıkılmadı.
    4. ERDEM
    İnsanlar sadece o anda gereksinimleri olanları aldılar. Başkaları da bir şeyler alabilsin diye.
    5. DÜZEN
    Hiçbir dükkân yağmalama yok. Yollarda korna çalmak, sollamak yok. Sadece anlayışlı tavırlar.
    6. Özverili
    Elli çalışan deniz suyu pompalamak için nükleer reaktörlerin içinde kaldı. Bunların yaptıklarının karşılığı nasıl ödenebilir?
    7. DUYARLILIK
    Lokantalar fiyatlarında indirim yaptı. Korunmayan bir bankamatiğe hiç kimse saldırmadı. Güçlüler zayıflara baktı.
    8. EĞİTİM
    Yaşlılar ve çocuklar dahil herkes ne yapacağını tam olarak biliyordu. Aynen de yaptılar.
    9. MEDYA
    Bültenlerde kendilerini mükemmel bir şekilde dizginlediler. Aptalca konuşan muhabirler/spikerler yoktu. Sadece sakin bir şekilde yapılan habercilik. En önemlisi de, durumdan faydalanarak kolay yoldan kendine pay çıkarmaya çalışan politikacılar yoktu.
    10. VİCDAN
    Bir mağazada elektrikler kesildiğinde, insanlar aldıkları şeyleri tekrar raflarına koydular ve sessiz bir şekilde çıktılar...
    Ülkeleri dev bir afete uğramış durumdaki Japon vatandaşlarından dünyanın alacağı çok dersler var...


Toplam 137 mesaj bulundu