ne güzel söylemiş: dünyayı güzellik kurtaracak. ama biz çirkinleriz biz öldüğümüzde belki soyumuz tükendiğinde doğa kendini temizleyecek ve güzel olacak dünyayıda güzellik kurtaraca.biliyorum biraz değiştirdim ama böyle düşünüyorum bazende.
tek gerçek allahtır ben tek allaha inanırım gerisinede inanırım ama tam varlığımla yalnızca allaha inanırım.diğerlerini sorgulayabilirim ama allahı sorgulamam.yani diğerler şeylere kendi mantığıma göre yer değiştirebilirim ama konu allaha geldiğinde mantığımın onun gösterdiği yöne çevirmem gerek.çünkü tek gerçek oysa yalnızca o yön doğru onun gösterdiği yön doğru yöndür.
her konuda en önemli şey benim için içtenliktir ve en içten şekilde allaha inanırım.diğerlerine gösterdiğim içtenlik beni tam olarak yansıtmaz, yani günü gelirde onlarla yaptığım içten konuşmalarımdan tiksinebilirim ama allaha inancımdan hiçbir zaman tiksinemem ya da en son olarak tiksinebilirim yani bütün varlığım yiterse ruhum yok olursa.ruhsuz birinin ne yapacağı belli olmaz.içtenliğe önem vermememin sebebide bu içtenlikte ruh vardır.yoksa sizin o amerikadan akıl veren o hocanız gibi bende ağlayıp para toplarım.bilirim ki ağlayana meme verirler ama ben yapamam çünkü görüyorum ki o hareketlerinde hiç içtenlik yok. neyse konu kendimi över gibi olmaya başladı o yüzden kapatıyordum, sanırım daha çok karıştıracak sizin kafanızı yacdık larım ama hislerinize güvenin.biliyorum bir şeyler hissedeceksiniz o işte ona güvenin.çünkü yazdıklarımı okuduğunuzda anlayamazsınız ancak ne demek istedğimi hissedebilirsiniz.evet. ne hissetiyseniz zaten size ondan fazlasınıda anlatamam ama anladıklarınızda sizin kim olduğunuzu ortaya koyar dikkat edin.
Can Dündar ın en güzel kitaplarından birinin adı.Benim tamamını okuduğum ilk kitap.Konusu milenyum milenyum diyorduk oda geldi biz nereye gidiyoruz ne olacak bu halimiz neydik ne oluyoruz gibi birşeyler :)
Dostoyevskinin delikanlı adlı romanında bir genç kızın onurunu yansıtan son kelimeleri.Aslında bir yalnış anlama onu intahara götürdü ama tek haklı sebebi varsa o da acemice yaşamaktan bıkmış olmasıydı.
Ölüm bize tasmamızı takmış gezdirir durur.ölümün evcil hayvanlarıyız hepimiz.yaşam ise yanılsamadır, sadece bir yanılsama.köpeğin siyah beyaz görüşü gibi bir yanılsama.o gördüğünden farklı bir dünyanın var olduğunu ispatlayamaz, köpeğin gözündeki siyah beyaz görüntü kadar gerçektir sadece hayatlarımız ve söylenmişti herşey yanılsamadan ibarettir, tek gerçek varsa o da yanılsamanın kendisidir.
Ölüm bizim sahibimiz.Ama siz hep yalnış bildiniz, yaşamın kölesisiniz sandınız.Bilmiyorsunuz ki yaşamın bizim evcilleştirme kampımız.yaşam pavlov bizde eğitimsiz köpekleriyiz.ve yaşam sadece yanılsama.ama kendiside öyle olduğunun farkında değil.
Melankolik şarkılar diyede terim yokmu.birisi eklesin.işte bu şarkı çok melankolik ve mistik.tercüme eden olursa sevinirim.benim ingilizcem yok.ve işte karşınızda Jefferson Airplane - White Rabbit;
Dostoyevskinin klasikleşmiş eserlerinden biri ama size tavsiyem küçük kitap diye bunu okumakla kalmayın dostoyevskinin büyük kitaplarında ne cevherler var ne cevherler.suç ve ceza, karamazof kardeşler,delikanlı......
...Bana öyle geliyor ki, notlara başlamakla zaten bir kusur işledim.Hiç olmazsa bu 'öykü'yü yazdığım sürece utancımdan yerin dibine geçtim.Şu halde benimki edebiyatla uğraşmak değil, suçumun kefaretini ödemek oldu.
Köşemde manen çürümüş, çevreden, canlı yaşamdan kopmuş, yeraltımda kendi yarattığım kine boğulmuş olarak, yaşama nasıl yan çizdiğimi uzun uzadıya anlatmanın hoşa gidecek nesi var? Sonra, romanda bir kahraman istenir, oysabenimkinde, inadına, bir kahramanın karşıtı olan bütün özellikler, bir araya toplanmış.İşte bu yok mu ya, bizim gibileri anlamanın en kestirme yoludur.Çünkü biz, az ya da çok, yaşaman alışkanlığını yitirmiş, aksaya aksaya yürüyen insanlarız.Hem de gerçek 'canlı yaşam'dan tiksinecek, onun lafını bile işitmek istemeyecek kadar yaşama yabancılaşmışız.Bu yabancılaşmayı; 'canlı yaşam'ı bir iş bir görev sayarak, onu kitaptan öğrenmeyi üstün tutacak dereceye vardırmışız.
Madem öyle, neden bazen içimiz içimize sığmaz, birtakım aptallıklar yapar, birtakım istekler besleriz? İşte bunun nedenini kendimiz de bilemeyiz. Saçma sapan isteklerimiz yerine getirilmiş olsa bundan zarar görecek olan yine biziz. Şöyle deneme olsun diye, içimizden birine daha çok özgürlük verin, ellerindeki bağı çözüp yaşama alanını genişletin, üstündeki vesayeti kaldırın; bakın, o zaman yeniden vesayet altına girmek için önce kendisi can atacaktır. Biliyorum, bunları yazdığım için bana kızacak, ayaklarınızı yere vurarak, 'Siz kendinizden, yeraltında geçen zavallı yaşantınızdan söz edin.'Biz hepimiz' gibi sözleri ağzınıza almayın! ' diye bağıracaksınız.
İzin verin sevgili okurlarım, ben bu hepimizliğe sığınarak kendimi temize çıkarmış oluyorum. Nasıl yaşadığıma gelince, sizin kendi yaşamınızda yarıda bıraktığınız şeyleri ben sonuna kadar götürdüm. Üstelik siz ödelekliğinizi ölçülü davranış sayarak kendi kendinizi aldatıp avunuyorsunuz. Bu duruma göre, bensizden daha canlı bir insan olmuyor muyum?
Şöyle bir daha dikkatlice düşünün! Biz bugün 'canlılık' denen şeyin nerede bulunduğunu, neyin nesi olduğunu, hangi adla çağrıldığını bile bilmiyoruz. Elimizden kitaplarımızı alsalar, bir anda neye uğradığımızı şaşırırız. Artık hangi yolu seçeceğimizi, kime tutunup kimden kaçacağımızı, neyi sevip neden nefret edeceğimizi, neyi sayıp neyi hor göreceğimizi bilemeyiz.
Bize insan olmak, yani etiyle kemiğiyle insan olmak bile yük geliyor; bundan utanıyoruz, ayıp sayıyoruz. 'Soyut insan' diyebileceğimiz garip yaratıklar olmaya can atıyoruz. BİZ ÖLÜ DOĞMUŞ KİŞİLERİZ, ZATEN ÇOKTANDIR CANLI OLMAYAN BABALARIN SOYUNDAN ÜRÜYORUZ VE BU DURUMU GİTTİKÇE DAHA ÇOK BEĞENİYOR, BUNDAN ZEVK ALMAYA BAŞLIYORUZ. NEREDEYSE BİR KOLAYINI BULUP BİZLERİ DOĞRUDAN DOĞRUYA DÜŞÜNCELERİN DOĞURMASINI SAĞLAYACAĞIZ.
Eh, yeter bu kadar; bir daha da 'Yeraltı'ndan yazmak istemiyorum.
Bununla birlikte bu çelişki hastasının notları burada bitmiyor. Dayanamadığı için o, yazmayı sürdürdü. Ama biz burada da dursak daha iyi olur, sanıyorum.
Bir kısmını özellikle büyük harfle yazdım, özellikle o kısıma dikkat edin.
son yaşamı elimden düşürdüğüm günün adı
son defterimin kalmayan boş sayfası
son denizin okyanusa değdiği yer
...........................................
mevlana
08.12.2005 - 23:37Neyi arıyorsan o sun.
Hacı Bektaşı Veli
08.12.2005 - 23:36İncinsende incitme.
hz.muhammed
08.12.2005 - 23:35Nefsini bilen Rabbini bilir.
dostoyevski
08.12.2005 - 03:14ne güzel söylemiş: dünyayı güzellik kurtaracak. ama biz çirkinleriz biz öldüğümüzde belki soyumuz tükendiğinde doğa kendini temizleyecek ve güzel olacak dünyayıda güzellik kurtaraca.biliyorum biraz değiştirdim ama böyle düşünüyorum bazende.
din
06.12.2005 - 00:05tek gerçek allahtır ben tek allaha inanırım gerisinede inanırım ama tam varlığımla yalnızca allaha inanırım.diğerlerini sorgulayabilirim ama allahı sorgulamam.yani diğerler şeylere kendi mantığıma göre yer değiştirebilirim ama konu allaha geldiğinde mantığımın onun gösterdiği yöne çevirmem gerek.çünkü tek gerçek oysa yalnızca o yön doğru onun gösterdiği yön doğru yöndür.
her konuda en önemli şey benim için içtenliktir ve en içten şekilde allaha inanırım.diğerlerine gösterdiğim içtenlik beni tam olarak yansıtmaz, yani günü gelirde onlarla yaptığım içten konuşmalarımdan tiksinebilirim ama allaha inancımdan hiçbir zaman tiksinemem ya da en son olarak tiksinebilirim yani bütün varlığım yiterse ruhum yok olursa.ruhsuz birinin ne yapacağı belli olmaz.içtenliğe önem vermememin sebebide bu içtenlikte ruh vardır.yoksa sizin o amerikadan akıl veren o hocanız gibi bende ağlayıp para toplarım.bilirim ki ağlayana meme verirler ama ben yapamam çünkü görüyorum ki o hareketlerinde hiç içtenlik yok. neyse konu kendimi över gibi olmaya başladı o yüzden kapatıyordum, sanırım daha çok karıştıracak sizin kafanızı yacdık larım ama hislerinize güvenin.biliyorum bir şeyler hissedeceksiniz o işte ona güvenin.çünkü yazdıklarımı okuduğunuzda anlayamazsınız ancak ne demek istedğimi hissedebilirsiniz.evet. ne hissetiyseniz zaten size ondan fazlasınıda anlatamam ama anladıklarınızda sizin kim olduğunuzu ortaya koyar dikkat edin.
nereye
05.12.2005 - 23:51Can Dündar ın en güzel kitaplarından birinin adı.Benim tamamını okuduğum ilk kitap.Konusu milenyum milenyum diyorduk oda geldi biz nereye gidiyoruz ne olacak bu halimiz neydik ne oluyoruz gibi birşeyler :)
I Love You Too Much
01.12.2005 - 04:12santananın en sevdiğim 2. şarkısı tavsiye ederim.enstrumantal ama sözle anlatılamayacak şeyler ifade ediyor benim için.
acemice yaşamak
28.11.2005 - 11:55Dostoyevskinin delikanlı adlı romanında bir genç kızın onurunu yansıtan son kelimeleri.Aslında bir yalnış anlama onu intahara götürdü ama tek haklı sebebi varsa o da acemice yaşamaktan bıkmış olmasıydı.
yanılsama
27.11.2005 - 02:15yanılsama mı gerçektir, gerçekmi yanılsamadır.
tavuk mu yumurtadan çıkar yumurtamı tavuktan sorusunun bi beden büyüğü :)
ölüm
27.11.2005 - 02:08Ölüm bize tasmamızı takmış gezdirir durur.ölümün evcil hayvanlarıyız hepimiz.yaşam ise yanılsamadır, sadece bir yanılsama.köpeğin siyah beyaz görüşü gibi bir yanılsama.o gördüğünden farklı bir dünyanın var olduğunu ispatlayamaz, köpeğin gözündeki siyah beyaz görüntü kadar gerçektir sadece hayatlarımız ve söylenmişti herşey yanılsamadan ibarettir, tek gerçek varsa o da yanılsamanın kendisidir.
Ölüm bizim sahibimiz.Ama siz hep yalnış bildiniz, yaşamın kölesisiniz sandınız.Bilmiyorsunuz ki yaşamın bizim evcilleştirme kampımız.yaşam pavlov bizde eğitimsiz köpekleriyiz.ve yaşam sadece yanılsama.ama kendiside öyle olduğunun farkında değil.
jefferson airplane
27.11.2005 - 01:42White rabbit süper.
melankolik sesler
26.11.2005 - 20:18Melankolik şarkılar diyede terim yokmu.birisi eklesin.işte bu şarkı çok melankolik ve mistik.tercüme eden olursa sevinirim.benim ingilizcem yok.ve işte karşınızda Jefferson Airplane - White Rabbit;
Jefferson Airplane - White Rabbit
One pill makes you larger, and -
One pill makes you small
And the ones that mother gives you
Don't do anything at all
Go ask Alice
When she's ten feet tall
And if you go chasing rabbits
And you know you're going to fall
Tell 'em a Hookah, smoking carterpillar
Has given you the call
Call Alice,
When she was just small
When the men on the chess-board
Get up and tell you where to go
And you just had some kind of mush-room
And your mind is moving low
Go ask Alice
I think she'll know
When logic, and proportion
Have fallen a slopy death
And the white knight is talking backwards
And the red Queen's off with her head
Remember, what the door-mouse said:
'Feed your head'
'Feed your head'
aitsizlik
24.11.2005 - 17:55Linkn park - Somwhere I belong.
ait olduğum bi yer istiyorum.
yeraltından notlar
13.11.2005 - 17:15Dostoyevskinin klasikleşmiş eserlerinden biri ama size tavsiyem küçük kitap diye bunu okumakla kalmayın dostoyevskinin büyük kitaplarında ne cevherler var ne cevherler.suç ve ceza, karamazof kardeşler,delikanlı......
south park
13.11.2005 - 16:58savaş anında cartmanın günah çıkarma girişimi;
Cartman:Sana yahudi dediğim bütün zamanlar vardı ya, öyle demek istememiştim, sen yahudi değilsin.
Kyle:Evet.ben yahudiyim Cartman.
Cartman:kendine acımasız olma bu kadar.
South Park Bigger,Longer,Uncut Filminden.
yeraltından notlar
13.11.2005 - 16:54Yeraltından Notların Son birkaç sayfası;
...Bana öyle geliyor ki, notlara başlamakla zaten bir kusur işledim.Hiç olmazsa bu 'öykü'yü yazdığım sürece utancımdan yerin dibine geçtim.Şu halde benimki edebiyatla uğraşmak değil, suçumun kefaretini ödemek oldu.
Köşemde manen çürümüş, çevreden, canlı yaşamdan kopmuş, yeraltımda kendi yarattığım kine boğulmuş olarak, yaşama nasıl yan çizdiğimi uzun uzadıya anlatmanın hoşa gidecek nesi var? Sonra, romanda bir kahraman istenir, oysabenimkinde, inadına, bir kahramanın karşıtı olan bütün özellikler, bir araya toplanmış.İşte bu yok mu ya, bizim gibileri anlamanın en kestirme yoludur.Çünkü biz, az ya da çok, yaşaman alışkanlığını yitirmiş, aksaya aksaya yürüyen insanlarız.Hem de gerçek 'canlı yaşam'dan tiksinecek, onun lafını bile işitmek istemeyecek kadar yaşama yabancılaşmışız.Bu yabancılaşmayı; 'canlı yaşam'ı bir iş bir görev sayarak, onu kitaptan öğrenmeyi üstün tutacak dereceye vardırmışız.
Madem öyle, neden bazen içimiz içimize sığmaz, birtakım aptallıklar yapar, birtakım istekler besleriz? İşte bunun nedenini kendimiz de bilemeyiz. Saçma sapan isteklerimiz yerine getirilmiş olsa bundan zarar görecek olan yine biziz. Şöyle deneme olsun diye, içimizden birine daha çok özgürlük verin, ellerindeki bağı çözüp yaşama alanını genişletin, üstündeki vesayeti kaldırın; bakın, o zaman yeniden vesayet altına girmek için önce kendisi can atacaktır. Biliyorum, bunları yazdığım için bana kızacak, ayaklarınızı yere vurarak, 'Siz kendinizden, yeraltında geçen zavallı yaşantınızdan söz edin.'Biz hepimiz' gibi sözleri ağzınıza almayın! ' diye bağıracaksınız.
İzin verin sevgili okurlarım, ben bu hepimizliğe sığınarak kendimi temize çıkarmış oluyorum. Nasıl yaşadığıma gelince, sizin kendi yaşamınızda yarıda bıraktığınız şeyleri ben sonuna kadar götürdüm. Üstelik siz ödelekliğinizi ölçülü davranış sayarak kendi kendinizi aldatıp avunuyorsunuz. Bu duruma göre, bensizden daha canlı bir insan olmuyor muyum?
Şöyle bir daha dikkatlice düşünün! Biz bugün 'canlılık' denen şeyin nerede bulunduğunu, neyin nesi olduğunu, hangi adla çağrıldığını bile bilmiyoruz. Elimizden kitaplarımızı alsalar, bir anda neye uğradığımızı şaşırırız. Artık hangi yolu seçeceğimizi, kime tutunup kimden kaçacağımızı, neyi sevip neden nefret edeceğimizi, neyi sayıp neyi hor göreceğimizi bilemeyiz.
Bize insan olmak, yani etiyle kemiğiyle insan olmak bile yük geliyor; bundan utanıyoruz, ayıp sayıyoruz. 'Soyut insan' diyebileceğimiz garip yaratıklar olmaya can atıyoruz. BİZ ÖLÜ DOĞMUŞ KİŞİLERİZ, ZATEN ÇOKTANDIR CANLI OLMAYAN BABALARIN SOYUNDAN ÜRÜYORUZ VE BU DURUMU GİTTİKÇE DAHA ÇOK BEĞENİYOR, BUNDAN ZEVK ALMAYA BAŞLIYORUZ. NEREDEYSE BİR KOLAYINI BULUP BİZLERİ DOĞRUDAN DOĞRUYA DÜŞÜNCELERİN DOĞURMASINI SAĞLAYACAĞIZ.
Eh, yeter bu kadar; bir daha da 'Yeraltı'ndan yazmak istemiyorum.
Bununla birlikte bu çelişki hastasının notları burada bitmiyor. Dayanamadığı için o, yazmayı sürdürdü. Ama biz burada da dursak daha iyi olur, sanıyorum.
Bir kısmını özellikle büyük harfle yazdım, özellikle o kısıma dikkat edin.
Tamam yavrum meteliğimiz yok ama yağmurumuz var
04.11.2005 - 01:39acip bi cümle miş bu terim.
yağmuru biriktirip göl yaparız biraz da biz ağlar gölü deniz ederiz.sonra atlar denize önce dibe vurur sonra gideriz öte yana.
son
04.11.2005 - 01:27son
son yaşamı elimden düşürdüğüm günün adı
son defterimin kalmayan boş sayfası
son denizin okyanusa değdiği yer
...........................................
Toplam 138 mesaj bulundu