Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır Aşk celladından ne çıkar madem ki YAR vardır
.........Yoktan da vardan da ötede bir VAR vardır.........
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
.......Ne yapsalar boş... Göklerden gelen bir karar vardır.......
...Gün batsa ne olur... Geceyi onaran bir mimar vardır... Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır...
.......Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır.........
Sevgili... En sevgili...... Ey sevgili.........
Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında Çatı katlarında bodrum katlarında Gölgelendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba Hep Kanlıca'da Emirgân'da Kandilli'nin kurşunî şafaklarında Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da,
Ey çağdaş Kudüs ... Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır....... Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi.............
Sevgili... En sevgili...... Ey sevgili..........
Uzatma dünya sürgünümü benim............
Aşkın bu en onulmazından koparıp Bir tuz bulutu gibi Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil Ayaklarımdan belli Lambalar eğri Aynalar akrep meleği Zaman çarpılmış atın son hayali Ev miras değil mirasın hayaleti Ey gönlümün doğurduğu Büyüttüğü emzirdiği Kuş tüyünden Ve kuş sütünden Geceler ve gündüzlerde İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili... En sevgili..... Ey sevgili.......
Uzatma dünya sürgünümü benim.............
Mende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var Âşık-i sâdık menem Mecnûn'un ancak adı var.......
N'ola kan tökmekde mâhir ola çeşmüm merdümü Nutfe-i kâbildürür gamzen kimi üstâdı var
Kıl tefâhur kim senün her var men tek âşıkun Leylî'nin Mecnûn'u Şîrîn'ün eger Ferhâd'ı var.........
Ehl-i temkînem meni benzetme ey gül bülbüle Derde yoh sabrı anun her lâhza min feryâdı var
Öyle bed-hâlem ki ahvâlüm görende şâd olur Her kimün kim devr cevrinden dil-i nâ-şâdı var
Gezme ey gönlüm kuşu gâfil fezâ-yı ışkda Kim bu sahrânun güzer-gehlerde çok sayyâdı var
Ey Fuzûlî ışk men'in kılma nâsihden kabûl Akl tedbîridür ol sanma ki bir bünyâdı var...........
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında.
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında..
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında...
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında....
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında.....
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda......
Verilmemiş hesapların korkusuyla.......
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim.........
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da...........
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki YAR vardır
.........Yoktan da vardan da ötede bir VAR vardır.........
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
.......Ne yapsalar boş... Göklerden gelen bir karar vardır.......
...Gün batsa ne olur... Geceyi onaran bir mimar vardır...
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır...
.......Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır.........
Sevgili...
En sevgili......
Ey sevgili.........
Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgelendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgân'da
Kandilli'nin kurşunî şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da,
Ey çağdaş Kudüs ...
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır.......
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi.............
Sevgili...
En sevgili......
Ey sevgili..........
Uzatma dünya sürgünümü benim............
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili...
En sevgili.....
Ey sevgili.......
Uzatma dünya sürgünümü benim.............
Mende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var
Âşık-i sâdık menem Mecnûn'un ancak adı var.......
N'ola kan tökmekde mâhir ola çeşmüm merdümü
Nutfe-i kâbildürür gamzen kimi üstâdı var
Kıl tefâhur kim senün her var men tek âşıkun
Leylî'nin Mecnûn'u Şîrîn'ün eger Ferhâd'ı var.........
Ehl-i temkînem meni benzetme ey gül bülbüle
Derde yoh sabrı anun her lâhza min feryâdı var
Öyle bed-hâlem ki ahvâlüm görende şâd olur
Her kimün kim devr cevrinden dil-i nâ-şâdı var
Gezme ey gönlüm kuşu gâfil fezâ-yı ışkda
Kim bu sahrânun güzer-gehlerde çok sayyâdı var
Ey Fuzûlî ışk men'in kılma nâsihden kabûl
Akl tedbîridür ol sanma ki bir bünyâdı var...........
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında.
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında..
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında...
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında....
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında.....
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda......
Verilmemiş hesapların korkusuyla.......
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim.........
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da...........
Sevgili...
En sevgili.......
Ey sevgili.............