Cem Nizamoglu Adlı Üyenin Nedir Yazıları - An ...

  • osmanlı

    15.05.2003 - 19:00

    Bundan 200 yil once A.B.D'den haraç aldığımız biliyormusunuz?
    ___________________________________________________

    ABD'DEN HARAÇ ALIYORDUK

    A.B.D. bandıralı ticaret gemileri, Akdeniz’de 1773’den itibaren seyretmeye başlamışlardı. Fakat bilhassa Akdeniz, tamamiyle Osmanlı Denizcileri’nin kontrolunda idi. Bu görevi, Cezâyir Beylerbeyliği’mize bağlı, filolar sürdürüyordu. İşte bu yüzden A.B.D. gemileri de, Cezâyirli görevlilerle anlaşmak mecburiyetinde idiler. Yeni kurulan A.B.D. harp gemileri ise, kendi teknelerini korumaktan uzaktılar.

    Durumu gözden geçiren, Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti, Cezâyir Beylerbeyimize müracaata karar verdi. Yapılan müzakereler sonunda, anlaşmaya varıldı.21 Safer 1210 (5 Eylül 1775) tarihinde, bir Anlaşma imzalandı.
    Bu anlaşmaya göre; Amerika Birleşik Devletleri, her yıl Cezâyir Beylerbeyliği’mize 642000 Altın dolar ve 12000 Osmanlı Altını Vergi (Haraç) ödemeyi, kabul ve taahhüt etti.
    Buna mukabil Cezâyir de, Amerikan Bandıralı hiçbir ticaret teknesine dokunmamayı kabul ve taahhüt etmişti.

    A.B.D. tarihinde, yabancı dille (Osmanlı Türkçesi) imzalanan tek antlaşmadır. Ayrıca başka bir devlete, vergi (haraç) ödemeyi taahhüt eden de, tek antlaşmadır.

    Bu tarihi vesikayı, devletleri adına imza eden görevliler:
    George Washington (A.B.D. Cumhurbaşkanı) ve Hasan Paşa (Cezâyir Beylerbeyi ve Dayısı) .

    Kaynak: Yılmaz Öztuna
    _____________________________________

    Nereden nereye değil mi? 200 yil önce nasılmışız bakalım 200 yıl sonra neler olacak? Hayırlısı...

  • yangın

    15.05.2003 - 14:35

    Geçen yıl (2002) 15.9 trilyon lira kül oldu
    Türkiye genelinde geçen yıl yaşanan orman yangınlarda 15.9 trilyon liralık maddi zarar meydana geldi.

    Türkiye genelinde 2002 yılında 1471 orman yangını çıktı. Yangınlarda 8514 hektar orman alanı zarar gördü.3924 hektar normal koru,282 hektar ağaçlandırma sahası,3183 hektar bozuk koru,109 hektar normal baltalık,985 hektar bozuk baltalık ve 31 hektar makilik saha etkilendi.

    Yangınlar sonucunda 325 bin 087 metreküp ve 520 bin 14 ster dikiligövde hacminde ağaç zarar gördü. Tamamen yanan emval miktarı 7558 metreküp ve 2190 ster olurken,165 bin 14 metreküp ve 72 bin 984 ster orman emvali de çeşitli ölçülerde değer kaybına uğradı. Orman emvali konusunda uğranan zarar miktarı ise 3.9 trilyon lira olarak hesaplandı.

    Orman yangınları sonucunda 950 hektar alanda herhangi bir tahribatolamazken,2083 hektar sahanın doğal yöntemlerle,2808 hektar sahanın suni yolla ormanlaştırılması programlandı,2664 hektar alan ise muhafazaya alındı.

    Yangınlar sonucunda ağaçlandırılması gereken sahalar için hesaplanan ağaçlandırma ve gençleştirme gideri ise 8 trilyon 818 milyar lira olarak tespit edildi.

    Diğer yandan, sabit organizasyon giderleri dışında sadece yangınların çıkması sebebiyle yapılan mükellef iaşe ve akaryakıt masrafları, kırılan ve kaybolan aletlerin yenileme masraflarının oluşturduğu diğer giderlerin toplamı ise 3 trilyon 104 milyar lira oldu.

    Böylece,2002 yılında orman yangınları sonucunda maruz kalınan toplam maddi zarar,15.9 trilyon lira olarak hesaplandı.

    Geçen yıl en fazla yangın zararı,2634 hektar ile Balıkesir,2072 hektar ile Muğla,450 hektar ile Antalya,421 hektar ile Mersin,309 hektar ile İzmir bölgelerinde görüldü.

    Balıkesir-Kepsut'ta çıkan bir yangında 3573, Marmaris-Çetibeli'de çıkan bir yangında 1775 hektar alan zarar gördü. Bu iki yangın, geçen yıl kaybedilen toplam orman alanının yüzde 62.8'ini oluşturdu.

    (aa)

  • monopol

    15.05.2003 - 04:29

    Tekellere karşı olanlar, tekelin piyasadaki gücü sayesinde üretimi ve mal çeşidini kısıtıladığını, aşırı kar elde etmek amacıyla fiyatları yükseltiğini, böylece tüketiciyi sömürdüğünü ileri sürerlerken, farklı gerçeklerle tekelleri savunanlar da vardır. Onlara göre, tekeller ölçek ekonomilerinin oluşmasını sağlayarak, üretim maliyetlerinin düşürülmesine ve etkinliğin artmasına yol açarklen, rekabetten kaynaklanan bazı vurganlıkları önlemekte, atıl kapasiteyi ortadan kaldırmakta ve uzun dönemli planlamayı olanaklı kılmaktadırlar.

    Serbest girişime dayalı ekonomilerin çoğunda tekelleşmeyi denetlemeye yönelik oldukça kapsamlı yasal düzenlemeler getirilmiştir. Bunları arasında en eski ve en sıkı olarından biri ABD antitröst yasalarıdır. Bu yasalar, üreticeler arasında rekabeti kısıtlayacı anlaşmalar yapılmasını ve firmaların tekel oluşturarak ya da rekabeti kısıtlayacak şekilde birleşmelerini engellemeyi amaçlamaktadır.

  • monopol

    15.05.2003 - 04:26

    İkame edilmeyen bir mal ya da hizmet üreticisinin piyasayı tek başına denetlemesi.

    Mutlak tekel olarak da adlandırılan bu durumda, üretici malının fiyatını rekabetten çekinmeden en yüksek karı elde edecek şekilde belirleyebilir.

    Mutlak tekel durumu, tam rekabetin karşıtı bir durumu ifade ederken, tam rekabet kavramı gibi, mutlak tekel kavramlarını da iktisadi ilkeleri açıklamada yararlı olmakla, bu kavramların içerdiği koşullara uygulamada pek sık rastlanmamaktadır.

    Genelde tekel (monopol) terimi, kısıtlı olmakla birlikte belli ölçüde rekabetin görüldüğü, tam rekabet ise rekabet koşullarının bazı etkenlerce daha az kısıtlandığı durumları anlatmak için kullanılır.

  • tarım

    15.05.2003 - 04:05

    Aşağıda Atatürk’den kalan elyazısı belgelere dayanan 'Tarım' hakkındaki görüşleri:

    Milli ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki tarımda kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu amaca ulaşmayı kolaylaştıracaktır.

    Fakat bu çok önemli işi, isabetle amacına ulaştırabilmek için ilk önce, ciddi etüdlere dayalı bir tarım politikası tespit etmek ve onun için de, her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek tatbik edebileceği bir tarım rejimini kurmak lazımdır.

    Bu politika ve rejimde yer alabilecek başlıca önemli noktalar şunlar olabilir:

    Bir defa, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın hiçbir sebep ve suretle, bölünemez bir nitelikte olması, büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus yoğunluğuna ve toprağın verim derecesine göre sınırlandırılması lazımdır. Küçük büyük bütün çiftçilerin iş makinelerini artırma, yenileştirme ve koruma tedbirleri, vakit geçirmeden alınmalıdır...

    Memleketi; iklim, su ve toprak verimi bakımından, tarım bölgelerine ayırmak icabeder. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin gözleri ile görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern, pratik tarım merkezlerinin kurulması gerekir.

    Gerek mevcut olan ve gerekse bütün memleket tarım bölgeleri için yeniden kurulacak tarım merkezlerinin kesintiye uğramadan tam verimli olarak faaliyetlerini, şimdiye kadar olduğu gibi, devlet bütçesine ağırlık vermeksizin kendi gelirleri ile kendi varlıklarının idaresini ve gelişmesini sağlayabilmeleri için, bütün bu kurumlar birleştirilerek geniş bir işletme kurumu teşkil edilmelidir.

    Bir de başta buğday olmak üzere, bütün gıda ihtiyaçlarımızla sanayimizin dayandığı çeşitli hammaddeleri temin ve dış ticaretimizin esasını oluşturan çeşitli ürünlerimizin ayrı ayrı her birinde, miktarlarını artırmak, kalitesini yükseltmek, üretim masraflarını azaltmak, hastalık ve düşmanları (böcekler) ile uğraşmak için gereken teknik ve yasal her tedbir, zaman geçirilmeden alınmalıdır.

    Her Türk çiftçi ailesinin, geçineceği ve çalışacağı toprağa sahip olması mutlaka lazımdır. Vatanın sağlam temeli ve gelişmesi buna bağlıdır. Bundan fazla olarak büyük araziyi modern araçlarla işletip, vatana fazla üretim temin edilmesini teşvik etmek isteriz.

    Çiftçiye arazi vermek de hükümetin devamlı olarak takip etmesi gereken bir konudur. Çalışan Türk köylüsüne işleyebileceği kadar toprak temin etmek memleketin üretimini zenginleştirecek başlıca çarelerdendir.

    Tarım ve tarım ekonomisi alanında bilimsel ve pratik tecrübeler yapma amacı ile, çeşitli zamanlarda, ülkenin çeşitli bölgelerinde birçok çiftlik kurmuştum.

    Onüç yıl devam eden zorlu çalışmaları süresinde faaliyetlerini, bulundukları iklimin yetiştirdiği her çeşit üründen başka her çeşit tarım sanatlarına da yönelten bu kurumlar; ilk yıllarda başlayan bütün kazançlarını gelişmelerine harcayarak büyük, küçük birçok fabrika ve imalathaneler kurmuşlar, bütün tarım makine ve aletlerini yerinde ve faydalı şekilde kullanarak bunların hepsinin tamir ve önemli bir kısmını yeniden imal edecek tesisler meydana getirmişlerdir. Yerli ve yabancı birçok hayvan ırkları üzerinde cins ve verim bakımından yaptıkları incelemeler sonucunda bunların çevreye en uygun ve verimli olanlarını tespit etmişler, kooperatif kurmak suretiyle veya aynı nitelikte başka şekillerde civar köylerle beraber faydalı şekilde çalışmalarda, bir taraftan da iç ve dış piyasalarla devamlı ve sıkı temaslarda bulunmak suretiyle faaliyetlerini ve üretimlerini bunların isteklerine uydurmuşlar ve bugün her bakımdan verimli, olgun ve çok kıymetli birer varlık haline gelmişlerdir. Çiftliklerin yerine göre, arazi düzeltmek ve düzenlemek, çevrelerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sağlıklı yerler, hilesiz ve nefis gıda maddeleri sağlamak, bazı yerlerde ihtikârla (yüksek fiyatla satış ve fırsatçılıkla) fiili ve başarılı mücadelede bulunmak gibi hizmetleri de söz edilmeye değerlidir.

    Bünyelerinin dayanıklılılığını ve başarılarının temelini oluşturan geniş çalışma ve ticari esaslar dahilinde idare edildikleri ve memleketin diğer bölgelerinde de benzerleri kurulduğu takdirde tecrübelerini akla uygun iş sahasından alan bu kurumların, tarım usullerini düzeltmek, üretimi artırmak ve köyleri kalkındırmak yolunda devletçe alınan ve alınacak olan tedbirlerin isabetli seçim ve gelişmesine çok elverişli birer etken ve dayanak olacaklarına inanmış bulunuyorum. Ve bu inançla tasarrufum altındaki bu çiftlikleri, bütün tesisleri, hayvanları ve demirbaşlarıyla beraber hazineye hediye ediyorum.

    Memleketimiz tarım memleketidir. Bu itibarla halkımızın çoğunluğu çiftçidir, hayvan yetiştiricisidir. Bundan dolayı en büyük kuvveti, kudreti bu sahada gösterebiliriz ve bu alanda önemli girişimlerde bulunabiliriz.

    Büyük çoğunluğu oluşturan köylü çiftçimizin incelediğimiz hayatını şu üç esasa dayandırmak lazımdır.

    Köylü, ailesiyle yaşamak için, yemek, içmek, giyinmek ve zorunlu ihtiyaçlarını temin etmek ihtiyacındadır. Yiyip içeceği ve giyeceği maddeleri ideal olarak kendisi üretmeli ve imal etmeli ve hayat için para karşılığında sağlayacağı şeyleri asgari cins ve miktarlarda tutmalıdır. Bu şekilde köylü geçirdiği üretim yılının borcunu ödedikten sonra kendi hesabına ufak bir tasarruf da yapabilmelidir.

    Hasattan sonra ele geçecek ürün köylünün parası demektir... Para değerinin düşmesine karşı tedbir alındığı gibi; memleketimizin durumuna göre tahıl değeri üzerinde de daima hassasiyetle teklifler hazırlayacak bir büronun hizmeti yararlı olur.

    Köylü üretim için lazım olan yeterli krediyi, en uygun faiz ile ve malını paraya çevireceği zamana kadar ödemek zorunda kalmadan bulmalıdır.

    Köylü ve hatta büyük çiftlik ve arazi sahipleri ürünlerini ölü fiyatla alacaklılarına teslim etmeye veyahut piyasanın en uygun olmayan zamanlarında aracılara satmaya mecbur olmamalı, aradaki birçok aracılara kâr etme imkanı sağlamaksızın doğruca tüketici piyasaya arzedecek veya mümkün olduğu kadar az aracı ile ana piyasaya yaklaşabilecek bir teşkilata sahip bulunmalıdır.•

    * Bu yazı Bütün Dünya dergisinden alınmıştır.

  • tarım

    15.05.2003 - 04:02

    Doğrudan tüketilen veya sanayi için girdi olan hayvani ve bitkisel ürünleri, toprağın ve doğanın sağladığı unsurları, düzenli bir çabayla değerlendirerek ve geliştirerek elde etme faaliyeti anlamına gelen Tarımda ülemizin kaynakları çok zengindir.

    İzlenilen yanlış politikalardan dolayı günden güne çölleşen anadolumuza bakarak zenginliğimizle rezil olduğumuzu görüyorum. Hammeddesi olmayan Japonya bile teknolojisini satarken biz hala senlik-benlik davasındayız. Bizim bizim meyvalarımızın, bizim sebzelerimizin, bizim hayvansal ürünlerimizin ticareti yapılması gerekirken sattığımız malları paketlenmiş olarak yine biz geri alıyoruz. İster terör, ister ekonomik nedenler deyin her sorunun nedeni uygulanılan yanlış politikaların eseridir.

    Sütümüzü, etimizi, çayımızı başka ülkelerden almamıza ihityacımız yok, elimizdekilerin değerini bilmemeiz gerekiyor yoksa atalarımızın dediği gibi bakmazsan dağ olur...

    Ayrıca bkz.
    www.tarim.gov.tr/arayuz/1/menu.asp
    www.turktarim.com

  • mühendislik

    15.05.2003 - 03:36

    Mühendis olan kişinin uğraştığı dal olan mühendislik çok büyük sorumluluk gerektiren bir meslektir.

    Universite de tarihte, mühendislikten dolayı kaynaklanan bir disaster (felaket) konusu hakında assignment (ödev) hazırlamamız iştenmişti. Bu ödevden önce sorsalar aklım Stalin gibi katliamlara neden olmuş diktatörlere giderdi ama bu ödevden sonra mühendisliği hafife almamız gerektiğini anladım. Planlama ya da dizayn oluşabilicek en küçük bir hata, binlerce insanın ölümüne sebep olduğunu gördüm.

    Ulaşım, yaşadığımız ev, çalıştığımız yer gibi günlük hayatımızı sürdüğümüz yaşamda etrafımızda bulunan çoğu madde mühendislik ürünüdür. Üretimdeki en küçük bir dikkatsizlik saymakla bitmeyecek felaketlere neden olabilir. Bu yüzden mühendislik de tahminle ya da baştan sağma iş ile olmaz.

    Mimar Sinan, Câbir bin Hayyân, Biruni, Fergani, Bettani gibi adlarını saymakla bitmez alimlerimizden batı ilmi öğrenmişken... Günümüz de trafik, fen, matematik, mimari gibi mühendislik konuların da batıya muhtaç durumundayız...

    Sistemimizde ki bozukluklar kurumlardan, bireylere yayılmış ve aklımızı iyiye değil hileye çalıştırıyoruz. Ucuz malzeme kullananlardan, korumasız iş yapanlara kadar üretim bilincinde büyük bir boşluk yaşamaktayız. 'İlim; İmanın direği İslamın yaşam kaynağıdır' derken sadece mühendislik de değil, yaşantımız da ve uğraşlarımız da toplumumuzun gerekli eğtim, idrak ve bilinç düzeyine ihityacı vardır. Yoksa binlerce can ucuz nedenlerden dolayı telef olmaya devam edecektir.

  • uyanın

    14.05.2003 - 00:55

    UYKU DEVAM ETTİKÇE BU KABUS BİTMEYECEK

    ama TEPKİLER BÜYÜK direniş küçük

    Basın: 'Riyad'da Batılıları hedef alan saldırılarda ölü sayısı 90'a çıkarken 3'ü Türk 194 kişinin de yaralandığı bildirildi.

    ABD Başkanı George Bush, 'Suudi Arabistan'daki saldırılar, terörle savaşın süreceğini gösteriyor' dedi. '

    Savaştan önce kaç defa bu savaşın terörü daha çok artıracak ve yüzlerce Usama Bin Ladinler üreteceki ve de binlerce intihar canlı bomba tohumlarını ekecek diye uyarıldı.

    Lakin USA bunu biliyor çünkü 11 Eylül olsun ve diğer terörist eylemler, USA'in bahanesi oluyor. Biri yapmasa kendileri yapar ya da yaptırır, ya da yapanı bilirler ama göz yumarlar. Bu olaylar onlar için ham madde.

    Yıllar önce Sovyetlerin yıkılmasıyla oluşan güç boşluğu USA'in savaş politikalarını işlmesinde büyük bir boşluk oluşturmuştu dendi ve de (medyumluğa gerek yok) bu boşluğu radikal islamcılarla doldurulacakları bile söylenmişti. Yıllar önce ekilen tohumlar meyvalarını çoktan verdi.

    Bu terörist olaylardan Amerikalılar korkuyor morkuyor diye aldanmayın, bilin ki Afganistan'a girme nedenleri yine bu saldırılardı... Rusya'nın Çeçenleri yok etme planları bu terörist faliyetler sayesinde sürdürüyor. İsrail'in Filistin'de yaptığı soykırımın da bahnesi yine terör. Terör alttan destekleyenler de bunlar, terör her kapıyı açan anahtar kendileri için.

    CIA yıllar önce geleceğin savaşlarının terör ile olacak derken buna karşı, hazırlıklaırını çoktan yapmışlar ve ortamı hazırlamışlardır. Yalancı liderler, beyni yıkanmış mülhitleri, ve nice patlamaya hazır canlı bomba onlara değil bizlere zarar veriyor.

    Durum vahimdir. Silahlarla değil esas yalanlarla dolanlarla zulüm yaşıyoruz ve en büyük zalimliği kavramların anlamlarını çarptırmalarıyla yapıyorlar. Artık barış anarşi, anarşiye barış olarak bakıyoruz.

    Gerçek şudur ki din değil esas medya milletlerin afyonudur, Emperyalist kültür tarafından yurdumuz feth edilirken biz hala birbirimizin kuyusunu kazıyoruz.

  • uyanın

    13.05.2003 - 19:51

    Bu şavaşı haklı görenler bazı noktaları iyi bilmeleri lazım. Saddamı en başta destekleyen ve iktidara getiren ABD'dir. Silahların temininden tutun, orduların eğitimine kadar Saddam'a her türlü yardımı da bulunan ABD'deydi. Saddamı kim yarattı ki sonra ondan kurtuldu?

    Saddam'ın ayıpları ortaya dökülüyor, yok şu kadar insan öldürdü yok bunu yaptı, yok şunu yaptı...26 yıldır ABD susup şimdi mi uyandı da Irak'ı Saddam'dan kurtardı?

    Kimyasal Silahlar var diye açılan savaşta bir tane bile Kimyasal Silah bulunamazken, CIA tarafından yerleri belirlenen bölgeler ele geçirilmesine rağmen bir tane bile bulunamadı.. Ülke işgal altında olup, ABD Bağdat'a ilerlerken bile kullanılmayan bu silahlar peki neden vardı? Artık bulunsa bile ne işe yarar ki ya da bulunsa bile 'acaba kim koydu? ' sorusu kalmaz mı artık geriye?

    Kimyasal bombaları kullandılar bir daha kullanabilirler diyen ABD yüzyılın en vahşi kimyasal silahlarını (mesela Portakal Gazı) kullanmış ve atom bombasını kullanmaktan çekinmemiş ve hala elinde ülkeleri yeryüzünden silecek silahlara sahip olabilen bu gücü nasıl olurda Saddam'ı daha tehlikeli yapabilir?

    11 yıl amborga görmüş,91 de hastenleri, ilaç fabrikaları, ve nice halkın ihtiyaç duyduğu fabrikaları bombalanmış Irak'ta Saddam nasıl olurda daha fazla insan öldürmüş olabilir. Her katliamın altından CIA çıkarken ve hala elektriksizlikten, susuzluktan, hayati malezemelerin eksikliğinden onca insan ölmekteyken hala Saddam'ı daha katil?

    Bir diktatörden ne bekleyebilirsiniz ki Saddam melek olsun ama başka bir ülke demokrasi, reform, barış adı altında bir ülkeyi sadece bir insan için alt üst ediyorsa kim daha beter?

    ABD'in buraya yazmakla bitmeyecek kadar çıkarı olduğu bu savaşta barış kelimesi listesine bile girmezken nasıl olurda çoğunluk hala ABD'nin yaptığını doğru bulur?

    ABD askerleri gözü önünde kaç gün yağmalanan Irak'a özgürlük adına getirilen ilk reform yeni TV kanalıyken daha ne kadar hak vereceğiz bu işe?

    Yok Amerika aya çıkmış yok Amerika Interneti bulmuş sorarım size bunları neden bulmuş en başta... insanlık için değil yine savaş için yine bozgunculuk için... ilk atom bombasını yapan (Robert J. Oppenheimer) ABD ne kadar ileri düzeyde... bir eşeğe altın semer taksam ABD olur ancak...

    Afganistanı alt üst etmiş, sonra Irak'a girmiş, şimdi aynı şekilde Suriye'yi tehdit ediyor... Kızılderillerin katlimı, kölecilik, ırkçılık, bozgunculuk daha ne kadar saymak gerekir... uyuyoruz... uyku tatlı ve uyanmak istemiyoruz

    18.04.2003 (Irak Savaşına tepkiler bölümündeki yazım)

  • uyanın

    13.05.2003 - 19:49

    DÜNYA FİRAVUNLARA KALAMADI EY DOST
    BUSHTLARA MI KALACAK...

    De ki: 'Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.' (İsra Suresi,81)

  • mevlid kandili

    13.05.2003 - 18:44

    MEVLİD KANDİLİ MESAJI

    Müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilen Hz.Muhammed’in dünyaya teşriflerinin,1432’nci yıl dönümünü idrak etmenin sevincini, huzur ve mutluluğunu yaşıyoruz. İnsanlığın dirilişinde, karanlıktan aydınlığa çıkışında ve katılaşmış kalplerin yumuşamasında çok önemli bir yere sahip olan, böyle şerefli ve mübarek bir gün vesilesiyle bütün müslümanları tebrik ediyor, Peygamber sevgisinin bütün gönüllere sirayet etmesini ve kök salmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

    İnsanı insana kul eden zincirleri kırmak, insanlar arasında adaletin gerçekleşmesi için konulan ilahi değerleri insanlığa ulaştırmak ve dünyayı barış, huzur ve esenlik yurdu haline getirmek için, Yüce Allah’ın gönderdiği peygamberler halkasının sonuncusu Hz.Muhammed (s.a.v) ’in doğumu, sıradan bir olay değildir. Bu kutlu doğum dünyada, birçok değişim ve gelişmelerin yaşanmasına vesile olmuştur. İnsani değerler açısından çok büyük trajedilerin yaşandığı ve gönüllerin ilahi rahmete susadığı bir zaman diliminde, bütün insanlığa hakikatleri sunmuş, hayatını insanların İslamla buluşmasına adamıştır.

    Kur’an-ı Kerim’de gönderiliş amacı, “Nitekim ayetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir Peygamber gönderdik.” (Bakara-151) diye bildirilen Hz.Muhammed, emrolunduğu gibi yaşayarak mükemmel bir insan modelini gerçekleştirmiştir. Bu nedenle, Kur’an, peygamberimize itaat edilmesini isterken Peygamberlik misyonuna, örnek gösterirken de onun ahlaki meziyetlerine dikkat çekmiştir. Örnek şahsiyeti, merhametli ve yumuşak kalbiyle tüm insanları kucaklayan Hz.Peygamber, Allah’tan aldığı iman ve selam ışığını her seviyedeki insanla paylaşmış, hayatı boyunca hak sahibine hakkını vermek için çırpınmış ve İslam’ın aydınlığından uzak düşmüş kimseleri bu ışıkla buluşturmak için çok büyük gayret göstermiştir.

    Duygularında sevgi, şefkat, merhamet ve hoşgörüyü; ilişkilerinde hakkı, doğruyu güzeli ve vefayı; ibadetlerinde ihlas ve samimiyeti öne çıkararak gönülleri fetheden, güzellik ve ümit dolu bu seçkin insan; sözlerinde ve bu sözlerin ifade ettiği anlamlarda, bütün varlıklara karşı sergilediği tutum ve davranışlarda bize örnek olmakta, yaşamakta olduğumuz hayata ve geleceğimize ışık tutmaktadır. Onun aracılığı ile insanlığa gönderilen İslam dini de tebliğin başlangıcından zamanımıza kadar uzanan süreçte; rahmet, adalet, paylaşım, barış ve güvenlik gibi önemli ilkeleri her zaman önde tutarak umutsuz ve çaresiz insanların ümit ve ışık kaynağı olmaktadır.

    Ülkemizde ve dünyada her geçen gün dünyevileşme yoğunlaşmakta, ilişkilerde çıkar ve menfaatler yaygınlaşmakta, niyetlerde negatif düşünceler çoğalmakta; söz, davranış ve vaatlerde aldatıcılık egemen olmakta ve harcamalarda tüketim çılgınlığı yaşanmaktadır. Gerek makro ve gerekse sınırlı düzeyde gözlemlenen haksız paylaşımlar, kanaatsizlik, tatminsizlik ve ben merkezli zevk düşkünlüğü, fakir, yoksul ve kimsesizlerin ihmal ve göz ardı edilmesi, sapkın ve yozlaşmış inanışların ortaya çıkmasına vesile olmaktadır. Bu gelişmeler Hz.Peygamberin insanlara tebliğ ettiği üstün değerlerin hayatımızdaki etkisinin istenilen düzeyde olmadığının bir göstergesidir.

    İnsanların manevi duygularında oluşan boşluk, kaos, amaçsızlık ve acımasızlık gibi olumsuz haller, insanın manevi dokusunun bozulmasına neden olmaktadır. Bu durum, insanların kendileri ve hem cinsleri ile olduğu kadar doğa ile ilişkilerini de temelden sarsmaktadır. Yoksulluk içinde kıvranan toplum ve ülkeler bir yana, maddi kalkınmasını tamamlamış toplum ve ülkelerin içerisinde dahi manevi buhran içinde olanların ve bunalımlar geçirenlerin sayısının arttığı bir gerçektir. İnsanlığın böyle bir zamanda tebessümü sadaka olarak gören anlayışın sahibini daha iyi tanıması önem arz etmektedir. “Yerdekilere merhamet edin ki, göktekilerde size merhamet etsin” diyerek varlıklarla ilişkilerin merkezine; rahmet ve merhameti yerleştiren, hayatı edep, nezaket, iyilik, samimiyet, vefa ve doğruluk ile dopdolu olan, çok güçlü olduğu halde güce ehemmiyet vermeden insanın hak ve halk katındaki değerini ahlaki durumuna bağlayan ve bütün çağların en güzel örneği Hz.Peygamberi insanlık örnek almalıdır.

    Günümüz müslümanlarına düşen kendisine indirilen vahiy çerçevesinde, her sözü ve davranışı insanlığın ufkunu açan Peygamberimizi, içimizde ve çevremizde yeniden anlamak ve O’nun bize kazandırdığı, kardeşlik, sevgi, dostluk, güven, samimiyet, tevazu, hoşgörü, sadakat, vefa, haklının yanında yer alma, hak ve doğru olanı temsil etme gibi değerlere hayatımızda işlerlik kazandırmaktır.

    Sevgili Peygamberimizin kutlu doğumunun 1432 nci yıldönümünün, cennet vatanımızın huzur ve mutluluğuna, aziz milletimizin birlik ve beraberliğine, bütün insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

    Rıdvan ÇAKIR
    Diyanet İşleri Başkan Vekili

    Not: Mevlid Kandili 13 Mayıs Salı gününü 14 Mayıs Çarşamba gününe bağlayan gecedir.

  • mevlid kandili

    13.05.2003 - 18:42

    Doğum anlamına gelir. Peygamberimizin doğduğu geceye mevlid gecesi denir.

    Peygamberimizin doğumunu ve hayatını anlatan eserlere de mevlid denir.

    12 Rabiulevvel Pazartesi gecesidir.

    Bu sene 13 Mayıs 2003 Salı gecesi mevlid kandilidir.

    Anadolu Türk beylikleri zamanında başlamış ve günümüze kadar kutlana gelmiştir.

  • mimar

    13.05.2003 - 16:53

    Arapçadan gelen bir kelimedir...

    Binalar, köprüler, kanallar, gibi yapıları tasarlayan. Ölçüleri, çizimleri, dizaynı, planları, emniyeti gibi prosedürlerin (usul ve yöntemlerlerin) gerçekleşmesini sağlayan, yöneten kişiye denir.

  • mimar sinan

    13.05.2003 - 16:39

    Tarihimizin değerini bilmemiz lazım. Bize, gelecek nesiller için emanet bırkılan milli mirasımıza sahip çıkmamız gerekiyor.

    Tıpdan çoğrafyaya, bilimden felsefeye, bir uçtan bir uca kadar zenginliklerimiz varken biz hala senlik benlik davası içersinde, o şöyle-bu böyle, diye altımızda ki ateşi körüklüyoruz.

    Bilimdeki gelişmelere ağzımız açık olarak bakerken esasında birbirimizin ensesine tokatlayarak açılan ağzımızdaki lokmaları başkaları topluyor. Aşağıda, aktardığım yazı bir ibrettir ki 'atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmiştir'. Bilin ki Allah önce insanları değil o milletin ilmini helak eder ki sorumsuzluklarından dolayı esas kendilerine zulmedenler yine o milletin kendisidir.

    Bugün depremlerden halkımız ve en önemlisi genç beyinler yıkıntılar altında kalırken, daha önceden biz toplum olarak tarihimizi yıkıntılar altında bıraktık... ve hala yok şu mütahit yok o politikacı diyoruz, ama şu bir gerçek ki niyetlerini değiştirmeyen bir toplumu Allah değiştirmez....

    Bu topraklar bizim, bu tarih bizim, bu canlar bizim... Bizim insanlarımız! ! !

  • mimar sinan

    13.05.2003 - 14:21

    Gökdelenlerin esas temeli:

    1950-60 arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye'ye gelmiş. Heyet İmar ve İskan Bakanlığı'ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış. Ayasofyayı,
    Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinanın kalfalık eseri Süleymaniye Camisi'yle Sinan'ın öğrencisi Mimar Davut Ağa'nın eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmiş.

    Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar. Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş. Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevşek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar. Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akıl sır erdirememişler. Bunun üzerine Türkiye programının gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar.

    Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise dumurları ikiye katlanmış. Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler.

    Daha derin araştırma yapmak için Edirne'ye, Sinan'ın ustalık eseri Selimiye Camisi'ne gitmişler. Ordaki olağanüstü sistemleri görünce iyice dumur olmuşlar. Selimiye'nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler. Japonya'ya döndüklerinde ise Sinan'ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan'ın kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler. Yani şuan gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullanıldıkları çoğu sistem, yüzyıllar önce Sinanın geliştirdiği mekanizmalarmış

  • din

    13.05.2003 - 14:01

    www.geocities.com/harikasozler/din.htm

    Kamil aklın en büyük hazinesi dindir. Bu sebeple insanın dini aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur. - Hz. Muhammed

    Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır. - Atatürk

    Dinsiz bilim kör; bilimsiz din topaldır. - Einstein

    Din yüzünden gerilemedik, gerilediğimiz için dinden ayrıldık.
    - Peyami Safa

    www.geocities.com/harikasozler/din.htm

  • hiciv

    13.05.2003 - 12:37

    Edebiyatımızda Hiciv Şiirleri ve Hiciv Ustaları

    www.akademi.nl/sayi6/Edebiyat.htm
    www.akademi.nl/sayi7/Edebiyat.htm
    www.akademi.nl/sayi8/Edebiyat.htm

  • hiciv

    13.05.2003 - 12:20

    Sair Esref, Abdülhamit'i ve onun Mabeyncisi Arap Izzet Pasa'yi
    su kita ile ne güzel hicveder:

    Besmele gûseyleyen seytan gibi
    Korkuyorsun höt dese bir ecnebi
    Padisahim öyle alçaksin kî
    Izzetin nefsin Arap Izzet gibi.

    Sair Esref (1843-1911)

    home.tiscalinet.ch/s.alcinkaya/esref_fikralari.html

  • güzel sözler

    12.05.2003 - 18:01

    'Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: 'Gerçekten ben
    müslümanlardanım' diyenden daha güzel sözlü kimdir?
    (Fussilet Suresi,33) '

    ...Yani asıl güzel söz insanları Allah'a çağıran, Kuran'a uymaya davet eden sözdür. Güzel sözü söyleyen, yani Allah'a çağıranlar ise yalnızca iman edenlerdir.

    Yazının devamı www.harunyahya.org/imani/guzelsoz.html

  • güzel sözler

    12.05.2003 - 17:56

    Güzel sözleri bulabilmeniz için iyi hazırlanmış bir sayfa: www.geocities.com/harikasozler

    ve diğerleri:
    www.basbug.net/sizinicinsec/guzelsozler.htm
    http: //goto.bilkent.edu.tr/gunes/SOZLER/sozler.htm
    www.dosthane.de/iyilaf.html
    www.entropi.net/soz/guzelsozler.asp
    www.fecrisadik.8m.com/guzel_sozler-3.htm

  • profesyonel

    12.05.2003 - 17:47

    Sanat, spor, ticaret gibi işleri kazanç karşılığı yapan kişiye denir.

    Amatörün karşıtı...

    Halk arasında işin erbabı anlamında da kullanılır.

  • suikast

    12.05.2003 - 17:37

    Gizli ve planlı bir şekilde birisini daha çok devlet büyüklerini veya önemli kişileri öldürme eylemi... Adeleti adeletsizlikle getirmek kadar tutarsız insanlık dışı bir kötülük.

  • mossad

    12.05.2003 - 16:33

    İbranice'de Enstitü anlamına gelen,2 mart 1951'de David Ben-Gurion'un ayrı yahudi istihbarat örgütlrtini bir araya getirerek kurduğu Gizli İsrail İstihbarat Servisi (Mossad The Institute for Intelligence and Special Tasks [ha-Mossad le-Modiin ule-Tafkidim Meyuhadim])

    Merkezi Tel Aviv'de bulunan örgüt, CIA kardeşlerine bile eğitim vermiştir....50 yıl sonra bile Nazi amcaları bulan örgütün eylemleri saymakla bitmez. Cep telefonlarından bile bomba yapacak kadar ileri teknolojisi olmasına rağmen hala ölümsüzlük formülünü bulamamışlardır.

    Her pisliğin altından onlar çıkar ya da her olayda bir parmağı vardır desek yeridir.

  • kelam-ı kibar

    10.05.2003 - 17:19

    Dilimizde bir deyimdir. Büyüklerin sözleri manasını ifade eder. İnsanlar arasında yaygın olan çok guzel sözler ve ifadeler vardır ama bunların bir kısmı kimin tarafından soylendiği bilinmemektedir. Bu tür sözlere deyişlere kelam-ı kibar ya da kelam-ı kebir denilir.

    Bazı örnekler:
    - Küçük şahsiyetler, kişilerle uğraşır. Vasat şahsiyetler, olaylarla uğraşır. Büyük şahsiyetler, fikirlerle uğraşır.
    - Allah, kimine bal verir parmak vermez, kimine de parmak verir bal vermez.
    - Kim demiş arkadaş uğrunda ölmek zor. Asıl uğrunda ölünecek arkadaş bulmak zor

Toplam 2591 mesaj bulundu