Astronomide, kürenin hareketi üzerine bir tefsir yazmıştır: Kitab fi-Hareket el-Falak. Aynı zamanda Almagest'i özetlemiş ve iki bölüme ayırmıştır: kürelerin tanımı ve kürelerin hareketi. Almagest'in bu özeti, İbranice'den Arapça'ya 1231'de Jacob Anatoli tarafından tercüme edilmiştir...
devamı: http://www.atominsan.com/ibn_rusd.htm
Batı' ya Aristoculuğu Öğreten Bilgin:İbn-i Rüşd (Averroes,1126-1198)
İbn Rüşd, yalnız büyük bir filozof değil, aynı zamanda kendisine yapılan baskılara karşın görüşlerinde direnen büyük bir adamdır.
devamı: www.atominsan.com/bati_ve_islam.htm
Endülüs'ün yetiştirmiş olduğu en büyük filozoflardan ve hekimlerden birisi olan İbn Rüşd (1126-1198) ...
devamı: www.bilimtarihi.gen.tr/kimkimdir/ibn_rusd.html
Latince adı Averroes olan İbn Rüşd, İslami geleneklerle Yunan felsefesini bütünleştiren bir felsefeci. Kordoba'da kadılık yapıyor.
devamı: arsiv.hurriyetim.com.tr/tatilpazar/ turk/98/12/13/yazarlar/58yaz.htm
Amerika Birleşik Devletleri'nin iki parti sistemi ölmüştür. Sistem insanların güvenini kaybetmiştir. Seçimlerin sunduğu tercihler hep yanlış tercihler olduğu için giderek az sayıda insan seçim sandığına gitme zahmetine katlanıyor. İki parti isteminin son çanı, Kongre'nin Georgia'dan üyesi Bayan Cynthia McKinney'in Demokrat Parti önseçimlerindeki yenilgisiyle çalmıştır.
Demokrat Parti önseçimlerinde Cynthia pusuya düşürüldü; hasımları binlerce Cumhuriyetçi seçmeni Cynthia aleyhine oy kullanmak üzere getirdi. Cumhuriyetçiler ışığı gördüler mi? Counterpoint'ten Alexander Cockburn'un başka bir açıklaması vardı: 'Tomar tomar Amerikan Yahudi parası Cynthia'nın rakibine aktı. [Yahudilerin sahibi olduğu, editoryal kontrolünü elinde bulundurduğu] Washington Post ve Atlanta Constitution'da Cynthia'ya durmadan çamur atıldı'.
'Cynthia, Yahudi lobisinin ilk Afro-Amerikan kurbanı değildi'. Yeniden Yapılanma'dan bu yana Alabama'dan seçilmiş ilk zenci Kongre üyesi olan Earl Hilliard, Cockburn'a göre 'Orta Doğu'da birazcık tarafsızlık istediği için devlet dışındaki Amerikalı Yahudi kuruluşlarından akıtılan para tomarlarıyla' yenilgiye uğratıldı.
Cockburn'un vardığı sonucu Stephen Zunes reddediyor, Cynthia'yı yenilgiye uğratanların savaş yanlısı güçler olduğunu vurguluyor. 'Tek amaçları Kongre'nin sivil hakları, emeği ve çevreyi en fazla savunan, Başkan George W. Bush'u sözünü esirgemeden eleştiren üyesini yenilgiye uğratmak olan binlerce muhafazakâr Cumhuriyetçi, Demokrat Parti önseçiminde oy kullandı. Bu Cumhuriyetçiler, bilhassa McKinney'in Başkan Bush'un 'terörle savaş'ına yönelik eleştirilerine öfkeleniyordu. Rakip Majette'e en fazla katkıda bulunanlar arasında hatırı sayılır sayıda büyük Cumhuriyetçi bağışçı ile genelde Yahudi etnik bağlantılarıyla bilinen birkaç isim vardı'. Bu satırlar, 'Cyhthia McKinney'in Yenilgisi İçin Yahudileri Suçlamayın' başlıklı (ki bu başlık çok yerindedir) bir makale yazan Zunes'a it.
Cynthia'nın yenilgisini, Yahudi lobisine karşı çıkma cesareti gösteren bir diğer zenci Kongre üyesi Hilliard'ın yenilgisine bağlayan Edward Herman, Zunes'ın vardığı sonucu reddediyordu. 'Her iki seçimdeki emsalsiz faktör, politikalarına karşı gelme cesaretini gösteren bu iki zenciye yönelik [Yahudi] öfkesiydi. [Yahudi lobisinin] Alabama ve Georgia seçimlerine zorla müdahil oluşu ve Hilliard ile McKinney'in başarılı bir şekilde devreden çıkarılması, mantıki olarak, zencilerin yasal hileler veya baskıyla değil de para gücüyle bir tür oy haklarının elinden alınmasıdır ve buna kuvvetle karşı çıkılmalıdır'.
Bu siyasi dedektif romanında, iki potansiyel suçlu (Yahudi Lobisi ve Savaş Partisi) arasında bir tercih yapma lüksüne sahibiz. İsimlere bir göz atalım. Bağlantıyı sağlayanlar, William F. Buckley'in National Review Magazine dergisinden John Podhoretz, David Horowitz ve Jonah Goldberg tarafından organize edildi. Bunlar, Temsilciler Meclisi eski başkanı Newt Gingrich'e ve 'Ulusal Savunma Danışma Konseyi'nden Richard Perle'e (ki Wolfowitz kliği olarak da bilinirler) ilham verdiler. Georgialı olan Gingrich ince işleri yaptı.
Yahudi Lobisi, Savaş Partisi'dir. Birbirlerine yakından bağlı, Yahudilerin üstünlüğüne inananlarla onların Musevi olmayan neo-konservatif müttefiklerinden oluşan bir parti bu. Joe Sobran, 1990'da sürekli İsrail'i destekleyen yorumcuların bir listesini çıkarmıştı: Podhoretz, Rosenthal, Dershowitz, Martin Peretz, George Will, Mortimer Zuckerman, Morton Kondracke, Jeane Kirkpatrick, Kenneth Adelman, Amos Perlmutter, Eric Breindal, Cal Thomas, Max Lerner, Ben Wattenberg, Charles Krauthammer, William Saphire, Fred Barnes... Şimdi bu isimlerin hepsi Savaş Partisi'nin savunucuları olarak sivrildiler.
Bill White, Sobran'ın listesindeki adamların hayat hikayelerinin izini sürdü. 'Bu adamlar hâlâ sadece etrafta değil, aynı zamanda iktidardadırlar. Bush yönetiminin perdesi arkasına sinmiş durumdalar. Amerika'nın artık yönetime İsrail'in sızmasından bir endişesi yok. Bunun yerine, Amerikan hükümeti Siyonist terör devletinin bir ileri sömürge karakolu haline gelmiştir. Norman Podhoretz, her zaman olduğu gibi elbette yine savaş çığırtkanlığı yapan herifin biri. David Frum, şimdilerde İkinci George'un bizi savaşa sürüklerken yaptığı konuşmaları yazıyor. ['Şeytan Mihveri' konuşmasını o kaleme aldı]. Alan Dershowitz, CBS'in ifadesiyle, şimdi 'muhabir Mike Wallace'a, işkencenin kaçınılmaz olduğunu söylüyor', ırkçılığı harekete geçiriyor.
Bu şekilde, Gore ve Bush'da olduğu gibi, gerek Cumhuriyetçiler gerekse Demokratların içine sızılıyor gibi. Irak'la savaş daha erken başlayacak. İki eski partinin yerini şimdi iki yeni parti aldı: Barış Partisi ve Savaş Partisi.
Barış Partisi, Amerika'yı dış maceraların dışında tutmaya, ekonomiyi canlandırmaya, sıradan Amerikalının hayatını iyileştirmeye çalışıyor. Barışın sözcülerinden yazar Gore Vidal, Cumhuriyetin değerlerini koruma ve emperyal ihtiraslardan vazgeçme çağrısı yaptı. Savaş Partisi ise, ABD'yi yabancı çıkarlar için bir savaş makinesine dönüştürmek, Irak'ı yoketmek, Suudi Arabistan'ı ele geçirmek, Orta Doğu'yu yeniden şekillendirmek, İsrail'i dünyanın yeni merkezi yapmak istiyor. Yahudi Lobisi, Savaş Partisi'nin itici gücü haline geldi. Orta Doğu'daki din kardeşleri için Yahudilerin samimi bir endişesi yok. Allah bilir, Barış Partisi'nde de yeterince Yahudi vardır. Noam Chomsky, Howard Zinn ve pekçokları, barışa destek verip Üçüncü Dünya Savaşı'nı reddettiler. Fakat örgütlü Museviler, Yahudi devletini dünya politikasındaki en kuvvetli güç yapmayı umarak savaşı seçtiler. Her politikacıdan sadakat yemini istediler; yani sadece Amerikalılar için marjinal olan Filistin sorunu konusunda değil, aynı zamanda merkezi bir sorun olan ABD'deki iktidar meselesinde de Yahudi Lobisi'nin talimatlarına uyma sözü. Cynthia reddetti bunu.
Cynhia McKinney, Yahudi Lobisi/Savaş Partisi'nin hedefi haline geldi. Çünkü o sadıktı, inatçıydı, dürüst ve merhametliydi. Sadıktı, çünkü sadakatinin seçmenlerine, Georgia halkına olduğunu düşünür. İnatçıydı, çünkü İsrail'e körü körüne destek vermez Cynthia. Dürüsttü, çünkü o seçmenlerinin cebinden para alıp Tel Aviv'e göndermez. Merhametli bir kadındır, çünkü Georgialı gençleri ufuktaki Üçüncü Dünya Savaşı'nda Irak'ın nehir vadilerinde, Arabistan çöllerinde ölüme göndermez. Bir Afro-Amerikan için, simgesi yerli bir getto etrafına dolanmış dikenli tel olan bir ülke için savaşta ülkesini tehlikeye atmanın bir mantığı yoktur. İktidar için yanıp tutuşmadıkları sürece başka adaylar için de bir mantığı yoktur.
Cynthia'nın hatası, Demokratlara güvenmekti. Bağımsız aday olsaydı daha iyi olacaktı. Bir tek güce, İsrail'i destekleyenlerin at gözlüklü medya ağına güvenmekle her iki 'eski parti' de geçersiz hale geldi. İki parti de, barış yanlısı, emperyalizmi reddeden ve yeni bir vizyona dayanan yeni bir güç tarafından etkisiz hale getirilmelidirler. İnsanlar, iki parti sistemi tuzağından giderek bıkmış durumda. Modelleri değiştirmenin, yeni ittifaklar kurmanın, eski rekabet ve nefretleri (herşeyden önce ırklar arası çatışmayı) reddetmenin zamanıdır şimdi.
İsrael Şamir: “Yahudiler olarak ya tövbe edeceğiz, ya da helak olacağız”
İsrael Şamir, bir Rus Yahudisi. Filistin topraklarına giderek Yafa şehrine yerleşmiş. Gazeteci-yazar. Tel Aviv’de bir rüya gördüğünü, savaş elbiseleri giymiş bir meleğin karşı duvara üç kelime yazdığını görmüş: “Mene, Tekel ufarsin.” Yani, 'imtihandan geçtiniz ve kaybettiniz! ’. Şamir, 'Ya Ninova halkı gibi tevbe edip kurtulacağız, ya da Sodom kenti ahalisi gibi helak edileceğiz.' diyor.
“Kaybedilen Ateş İmtihanı”
İsrael Şamir Allenby Caddesi'nin rengarenk eğlence yerlerinde, Tel Aviv'in zevkli gecelerinde kalabalık restoranlarda iken bir düş gördüm. Savaş elbiseleri giymiş bir melek bana geldi ve karşımdaki duvara üç kelime yazdı: Mene, Tekel ufarsin. Benim Melekçe-İngilizce sözlüğüm şöyle bir karşılık veriyor: İmtihandan geçtiniz ve kaybettiniz.
Bunlar İsrail halkının en kara günleri. Kapkara, çünkü bizim ve babalarımızın yası ve isyanının yok hükmünde olduğu ortaya çıktığından. 1968'de genç bir Rus Yahudisi (ben) doğduğum Rus şehrinde duvarlara 'Çekoslovakya'dan elinizi çekin' yazmıştı. Rus Yahudi şair Aleksandr Galiç'in güzel ve kalın sesi gürlüyordu: Yurttaşlar vatanımız tehlikede, çünkü tanklarımız yabancı topraklarda! Bazı Rus Yahudiler Kızıl Meydan'da istilaya karşı gösteri yaptılar ve polis tarafından dövüldüler. Biz Rus tanklarının Budapeşte'ye, Prag'a ve Kabil'e girişini protesto ettik; çünkü onuru, yanlış anlaşılmış bağlılık ve insanlığı da kan bağlarının üstünde tutan Rus yurttaşlardık. Aynı sıralar Amerikalı Yahudi çocuklar kendi ülkelerinin Vietnam'a girişine karşı gösteri yaptı; Avrupalı Yahudi kız ve oğullar da ırkçılığa karşı mücadele ediyordu. Yıllar geçti, ve şimdi bizim Yahudi tanklarımız yabancı toprakta.
Yahudi ordumuz sivilleri öldürüyor, evleri yıkıyor, milyonları açlığa mahkum ediyor ve Filistin köylerini ablukaya alıyor. İşlediğimiz suçlar Çeçenistan ve Afganistan'daki Rus zulmünü, Vietnam'daki Amerikan zulmünü, Bosna'daki Sırp zulmünü geçti. Şüphesiz Yahudi aydınlar kitle halinde Pennsylvania Avenue'da, Trafalgar Square'de gösteri yapıyorlar; Amerikalı Yahudiler seslerini Filistinlilerin Amerikan silahlarıyla donanmış katillerine karşı yükseltiyorlar, Rus Yahudileri Kutsal toprakların esir Gentilelerinin (2) insan hakları için seslerini yükseltiyorlar mı? Merak etmeyin bizim okumuşlarımız da Yahudi askerlerimize cesaret veriyorlar, Yahudi keskin nişancılarımızın becerikliliğini övüyorlar ve Filistin'in bütün Gentilelerini bir anda toz haline getirecek gücümüz varken kendimizi hergün birkaçyüz ölü ve yaralı ile sınırlayan Yahudi halkının insancıllığını göklere çıkarıyorlar.
Pale yerleşiminde yaşayan büyükbabam Rus Çarlığı içinde Yahudilerin özgür seyahatine çıkarılan engellerden yakınırdı; bizim kuşağımızda ise Anatoli Şaranski insan hakları için mücadelenin bir sembolü oldu. Kendi ülkemizde ise Gentileler rezervasyonlara ve toplama kamplarına kapatıldı; Pale bunların yanında soluk kaldı. Bir Filistinli bir Yahudi resmi belgesi olmadan komşu köye gidemez; sürekli bizim kontrolcülerimizce kontrolden geçirilir. Denizin ancak hayalini kurar; atalarının evinin önünü yıkayan denizin. Filistinlileri plajlarımızın saflığını kirletmeye bırakmıyoruz.
Ostrovski Mossad ajanlarının bir Ortadoğulu diplomatın evine Jimmy Carter zamanında mikrofon yerleştirdiklerini bildirdi. Amaç ABD'nin Birleşmiş Milletler temsilcisi Andrew Young'ı taciz etmekmiş; çünkü o FKÖ temsilcileriyle gayrıresmi görüşmeler yapmaya çalışıyormuş. Young FKÖ'nün gayriresmi BM temsilcisi Zehdi Lebib Terzi ile bir ortak dostları diplomatın (Kuveyt elçisi Abdullah Yakup Bişara'nın) evinde 'tesadüfen' karşılaştığında Terzi'nin haberi olmadan Mossad ajanları tarafından gizlice yerleştirilmiş dinleme cihazları bu görüşmenin her kelimesini kaydetmişler. Olay kısa süre sonra Siyonistlerin en saygın Amerikalı propaganda organı olan The New York,Times'da manşet haber olmuştu. Başkan Carter kamuoyu baskısına dayanamayarak Young'un istifasını istedi. Böylece ABD hükümeti ile FKÖ arasında ilişki kurmak için atılmış bu ilk adımlar tarihin tozlu sayfalarına gömüldü ve 23 Eylül 1979'da Young görevinden istifa etti. Bir Afro-Amerikan (siyahi) olan Young bundan sonra hiçbir zaman üst makamlarda görev alamadı.
Yıllarca Yahudiler işte ve eğitimde ayrımcılığı protesto ettiler. Kendi devletimizde ise tam bir milli ayrımcılık yarattık. Kendi kamu elektrik şirketimizde 13.000 çalışandan sadece altısı Gentiledir; yani % 0,0004. Gentileler Şeria Nehri ile deniz arasındaki topraklarda nüfusun %40'ını oluştururlar; ama sadece dörtte birinin oy hakkı vardır. Anayasa Mahkemesi'nde, hükümette, hava kuvvetlerinde, gizli serviste Gentile yoktur. En büyük liberal gazetemiz olan Haaretz'in yazı kadrosunda tek bir Gentile bile yoktur.
İşte bu nedenle Diaspora (3) Yahudilerinin her şikayeti bu olaylar ışığında yeniden yazılmak zorundadır. Biz insan hakkı için mücadele etmiyoruz; Yahudi hakları için mücadele ediyoruz. Özgür seyahat ve seçim hakkını mı savunuyoruz? Sadece Yahudiler için. Evrensel seçme ve seçilme hakkından sözediyoruz; ama kasdettiğimiz Yahudilerin seçmesi ve seçilmesi. İstila ve işgale itirazımız yok; biz istila ve işgal ettiğimiz sürece. Makineli tüfekli bir cani karşısında ellerini kaldırmış çocuğun resmi, ancak o bir Yahudi çocuğuysa bizi sinirlendiriyor. Gentile çocuğu rahatça vurulabilir.
Bialik 'Şeytan'ın bile hayalinde çocuk cinayeti için uygun ceza yoktur' dediğinde kasdettiği 'bir Yahudi çocuğu' idi. Pogromlarda (4) olanlardan dehşete düştüğünde dehşeti Yahudiler şiddete uğradığı içindi. Yoksa pogrom bizatihi yanlış birşey değildi. Yukarı Nasıra Yahudileri Gentileler için bir pogrom yaptı; ama hiçbir pogromcu yargılanmadı. Polis onlara birkısım pogrom kurbanlarını öldürürken yardım etti. Bundan da kötüsü Ramallah ve Beyt Jallah'taki pogromlar; savaş helikopterleri ve tanklarla işlendi.
Çarlık Rusyası, 'pogromlar ülkesi'nden büyükbabalarımız nefret eder; ve sonunda onu yok ettiler. Yine de yüz yıllık Yahudi pogromları bizim bir haftada öldürdüğümüzden daha az kurban aldı. Korkunç Kişinev pogromu bile 45 ölü 600 yaralıya malolmuştu. Geçen hafta İsrail'de 300 kişi öldürüldü binlerce kişi yaralandı. Çarlık Rusyası'nda bir pogromdan sonra yazarlar ve aydınlar failleri lanetlendi. Yahudi devletinde ise Tel Aviv'deki gösteriye birkaç düzineden fazla kişi gelmedi; İbrani Yazarlar Birliği de Gentile pogromunu destekledi.
1991'de Rus Yahudilerinin çoğu komünizme karşı ve özel mülkiyet lehinde tutum aldılar. Onların asıl aklında olan Yahudi özel mülkiyetiydi; o sırada biz Gentile mülklerine rahatça el koyuyorduk. Kudüs'ün, Talbiye'nin Eski Katamon'un, Rum ve Alman kolonilerinin en iyi yerlerini gezin ve şahane sarayları görün. Bunlar Gentilelere aitti; Almanlar, Ermeniler, Rumlar, İngilizler, Ruslar, Filistinliler? Hıristiyan ve müslüman. Hepsine el kondu ve Yahudilere verildi. Geçen hafta yüzlerce dönüm Gentile mülkü gaspedildi; yüzlerce Gentile evi alındı ya da yıkıldı.
Tutuklanmasından az önce büyük medya patronu Rus Yahudisi Gusinski İsrail'e geldi ve sınırsız desteğini bildirdi. Aynı zamanda dünyaya çağrıda bulunarak TV'sine elkoymak isteyen Rus makamlarına karşı mücadelesinde destek istedi. İsrail'e desteği gösteriyor ki, Bay Gusinski gaspı etnik duruma göre kabul ediyor. O sadece Yahudi mülkünün gaspına mı karşı; Yahudilerin tutuklanmasına mı karşı?
Gentileler hapislerde müebbed çürüyebilirler, Yahudi devletinde olduğu gibi.
Hiçbirzaman biz Yahudilerin demokrasi, insan hakları ve eşitlikte uzun dönemde elde ettiklerini batıramadık. Alman Nazilerinin sevmediğimiz yanı nedir? Irkçılıkları mı? Bizim ırkçılığımız daha az ve daha zehirsiz değil. Kudüs'te Rusça yayınlanan 'Doğru Söz' gazetesi yüzlerce Rus Yahudisine Filistinlilere karşı ne hissettiklerini sormuş. Tipik cevaplar: 'Bana kalsa Bütün Arapları öldürürüm,' 'tüm Araplar yokedilmeli,' 'tüm Araplar kovulmalı,' 'Arap Araptır. Hepsi yokedilmeli'. Acaba Almanya'da 1938'de daha iyi sonuçlar alınır mıydı? Ne de olsa Naziler bile Yahudi komşularını öldürmeyi 1941'e dek düşünmediler.
Artık doğru konuşalım; biz ırkçılığa başkası öyle olduğunda karşıyız. Biz ölüm mangaları ve gizli operasyonlara bize karşı yapıldığı sürece karşıyız. Kendi katillerimiz, Yahudi özel kuvvetleri bizim övünç kaynağımız. Yahudi devleti, yasal olarak cinayet mangaları bulunduran, katliam politikası güden, Ortaçağ işkenceleri uygulayan dünyadaki tek yer. Üzülmeyin sevgili Yahudi okurlarım, biz sadece Gentileleri asıp kesiyoruz.
Gettolara tıkıldığımızda gettoya karşıyız. Şimdi en liberal Yahudi planı bir gentile gettosu oluşturup telörgüyle çevrilmesi, Yahudi tanklarıyla kuşatılması, ve Yahudi fabrikalarıyla çevrelenerek burada Gentilelere 'Arbeit macht frei' (5) yapılmasını teklif ediyor. Ellerindeki herşeyi aldıktan sonra da bu gettoya bağımsızlık verecekmişiz.
İsrailliler daha anaokulundayken beyinleri yıkanmaya başlanır. Onlara seçilmiş halk oldukları, 'Über Alles' (6) oldukları söylenir. Onlara Gentilelerin tam insan olmadıkları ve dolayısıyla öldürülebilecekleri ve istendiği gibi faydalanılabilecekleri inancı aşılanır. Sonuçta İsrail bir BM kararının, siyonizmi ırkçılık olarak niteleyen kararın 'gereklerini yerine getirmiştir' (tırnaklar çevirenin) . İğrenç olan ise, Sovyetler Birliği'ndeki çok milliyetli eğitimin Yahudi üstünlüğü zehrini zerkeden Siyonist propagandaya yenilmesi. Kutsal Topraklar'da kendi Rus cemaatimin manevi çöküşünden utanç duyuyorum.
Evet, o meleğin ateşten kelimelerini yazdığı gibi, peygamberlerin insanları tövbeye çağırdığı gibi, bizim de seçimimiz var. Ninova (7) yolunu seçebiliriz, tövbe edebilir, çaldığımız mülkü iade edebilir, Gentilelere tam eşitlik verebilir, ayrımcılık ve cinayetleri durdurabilir ve hiç olmazsa kedilerimizin köpeklerimizin yüzü suyu hürmetine Tanrı'dan bağışlanma dileyebiliriz. Ya da bu Şeytani yolumuzda Sodom Kenti (8) ahalisi gibi devam eder ve kızgın Filistin göklerinden yağacak ateş ve kükürt sağanağını bekleriz.
1) Aslı: Acid Test
2) Gentile: Yahudi literatüründe Yahudi olmayan kişi, kişiler, milletler
3) Yurtdışı
4) Pogrom: Doğu Avrupa Yahudi gettosu ve burada yapılan Yahudi katliamı
5) Arbeit macht frei: Almanca: İş özgürleştirir. 2. Dünya Savaşı'nda Alman toplama kamplarında angarya işlerde çalıştırılan esirlere propaganda sloganı.
6) Über Alles: Almanca Herşeyin üstünde, Alman anavatanı için söylenir.
7) İlkçağdaki ünlü Yahudi sürgünü. Yahudiler Ninovalılara yenildiler ve esir edilip buraya sürüldüler. Kutsal Kitaplarda bu olay ahlaksızlıklarına karşı İlahi bir ceza olarak anlatılır. Daha sonra günahlarından tövbe ettiler ve geri döndüler.
8) Sodom ve Gomora: İlkçağda ahlaksızlıklarıyla ünlü iki kent. Kutsal titaplara göre içlerinden çıkan Lut Peygamber'in öğütlerini dinlememişler ve Tanrı tarafından ateş sağanağı ile yokedilmişlerdir.
Aşağıda verdiğim linler ölmüş... En iyisi bulduğum yazılarını buraya aktarmak... Böylece ilgilenenler sabit olarak buradan bulabilirler...
Shamir: Amerika'yı İsrail yönlendiriyor
Yeni Şafak, 24 şubat 2003
İstanbul'da bir konferans veren Musevi entellektüel İsrael Shamir, Irak'tan sonra operasyonun İran, Suudi Arabistan ve Pakistan'la devam edeceğini belirterek, ABD'yi İsrail'in yönlendirdiğini söyledi.
Yahudi entellektüel İsrael Shamir, ABD'nin Irak'a yapmayı planladığı saldırının sebebinin Avrasya'ya yeni bir şekil kazandırmak olduğunu ileri sürdü. Shamir, Irak'tan sonra operasyonun İran, Suudi Arabistan ve Pakistan'la devam edeceğini belirtti. Shamir, İsrail için 'güvenlikli bir alan' oluşturulacağını savundu.
İsrael Shamir, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı ve Yarın Dergisi işbirliğiyle düzenlenen Avrasya konferansları çerçevesinde dün CRR konser salonunda 'Avrasyada barış ve istikrar' konulu bir konferans verdi.
ABD'nin arkasındaki güç
Yarın Dergisi yazarları Dr. Altay Ünaltay ve Burhan Metin'in müzakereci olarak katıldığı konferansta Shamir, Afganistan ve Irak operasyonlarının uzun yıllardır hazırlanan bir planın parçası olduğunu vurguladı. Shamir şöyle devam etti:
'Irak'tan sonra sıra İran ve Suudi Arabistan'a gelecek. Amerika'daki güçlü Yahudi lobisi Pakistan'dan Arabistan'a kadar uzanan bölgede güvenli bir alan yaratmak istiyor. Bu bölgenin hakimiyeti de İsrail'e verilecek. İsrail'in bütün dünyaya ABD'nin politikalarını yönlendirme gücüne sahip. Ancak, 'Yapılanları biz yapmıyoruz' havasına giriyor. ABD devlet mekanizmasındaki etkili Yahudiler bu savaşı destekliyor.'
...'Tıpkı bugünkü Amerikan askerleri gibi o zaman da İngilizler bir maşa idi. Osmanlı bölgede istikrarı sağlayan olumlu bir güçtü. Osmanlı yok olduktan sonra bu sorumluluk Türkiye'nin üzerine düşüyor. Türkiye Doğu'nun savunucusu olmak veya Yahudiler tarafından yönlendirilen Batılı bir güce köprü vazifesi görmek arasında tarihi bir tercih yapacak.'
SHAMİR KİMDİR?
Tanınmış İsrailli aydın, yazar, çevirmen gazeteci. Filistinli ünlü bir hahamın soyundan gelmektedir. Rus Bilimler Akademisi'nde matematik ve hukuk okudu. 1969'da İsrail'e göç etti. 1973 Arap-İsrail savaşında paraşütçü ve komando olarak bulundu. Askerliğinden sonra Kudüs İbrani Üniversitesi'nde hukuk öğrenimini bitirdi ancak mesleğe girmedi. Kariyerine gazeteci yazar olarak devam etti. Dünyanın çeşitli ülkelerini dolaştı. Filistin ve İsrailler için 'Tek halk, tek oy, tek devlet' siyasetinin öncülüğünü yapmaktadır.
O zaman sizler dunyanın yuvarlak olduğu ispatlana kadar yuvarlaklığına inanmayanlar gibi bir çok şeye keşfedilmeden ya da icat edilmeden karşı çıkanlardansınız?
O zaman, bilimin ve teknolojinin iyice ilerlediği cağımızda esas yobazlar kimdir sorarım? Engizisyonlar yıkıldı ama yerini kim aldı, kimlerın artık inancı yargılanmaya başladı... Bilim adamlarını akılsız, aptal diye aşağlayan, en küçük neden de içeri atamaya isteyen, çağların nefretini üstlerine kustuğumuz günah keçisi dinci yobazların yerine kimler aldı?
Daha bulmaya çalışın, mikroskoplar, teleskoplarla, formüllerle O'nu bulmaya çalışın... Nefes alışımız, bir su damlası gibi en basit şeyler bile O'nun varlığına delilken, siz farkında olmadan O'nun varlığını ispatlayacak daha çok deliller buldukça O'ndan daha çok uzaklaşacaksınız... Neden mi? Basit bir benzetme yapayım:
Yüce bir dağ düşünün, onu en güzel uzaktan görürsünüz ama yaklaştıkça yavaş yavaş tüm görünümünü kaybedersiniz ve dibine geldiğinizde o ulu dağdan sadece eteklerindeki büyük kaya parçasını görebilirisniz... Keşfetmeye, bulmaya hatta yeni tanrılar icat etmeye devam edin...
Nereye kadar... bir zamanlar bilimi yok etmeye çalışanlar gibi her insanın din musallatından kurtulmasına kadar mı?
Ne kadar eminiz kendimizden, kaç tane yıldız var kaç tane şeytan var?
Emin olalım daha... Bir gün ölüm kapımızı çaldığında, bakalım ''Evde yokum'' ya da ''Evde varım'' diyebilecek miyiz... Hayatta iken bulmadığı esas gerçeği(?) Yok diyen ya da var diyen nasıl kucaklayacak zamanı gelince?
Var ya da yok diyerek; sorumluluklardan kurtulmak o kadar kolay mı?
Peki kendimizi bulduk da mı Allah var diyoruz... Yoksa kendinizi bulamadığınız için mi yok?
Hepimiz evliya ya da alim değiliz ki atomu parçalamış gibi bilimden ya da ermiş gibi dinden bahsetme hakkımız olsun... hakkımız var mı aklımızın ermediğine var ya da yok demeye?
Cevapları buldukça sorular arttı... Sorular bitti de mi cevapları bulduk. Amerikayı keşfettikten önce mi ayak bastık aya... ne bu acele... ne bu kibir..
Güneş doğdu, Hz. İbrahim baktı ama o güneş bile battı... Gözlerim yaşlarla doldu çünkü insan için her gün yeni güneşler doğdu ve battı...
Buluncaya kadar neler vardı, neler yoktu hayatımızda? Elektriği icat edene ya da ateşi buluncaya kadar var mıydı güneşten veya yıldızlardan başka ışık... Var mıydı alfabeyi oluşturuncaya kadar bir kitap... Sevgiliniz var mıydı; elini tutana kadar.... Hadi bunları bulduk; hatta çoğuna dokunduk... Peki daha neler var, neler yok?
Keşfettiğimiz için ya da bulduğumuz için mi var? Kızılderilliler için yok muydu Amerika... Peki hurileri daha bulamadık da mı cennet diye bir yer yok... Hayat yok muydu doğana kadar... Bizim için yok olan başkası için varsa bu acele karar verme niye?
ama aydınlık vardı güneş olmasa bile, düşünce de vardı; hatta sizi sonsuza kadar sevecek ve hiç bırakmıyacak Bir Sevigili de... ama bulduğumuz, keşfettiğimiz ve icat ettiğimiz her şey gibi yanlış ve yanlışa kullandık...
Ünlü Filozof, bilgin ve toplumsal eleştirmen. 1. Dünya Savaşına karşı olduğundan Cambridge Universitesi'ndeki görevinden alınmış olan Bertrand Russell, dinimiz hakkında çok olumlu sözler söylemiştir.
''Yunan bilimlerinin spekülatif ve felsefi nitelikte olduğu, müspet ilimlerin kaynağının İslam medeniyetinde olduğu malumdur. Avrupa karanlık çağlarını yaşarken, İslam medeniyeti dünyada bilimin önderliğini yapmıştır.''
Bertrand Russell
Bunlardan en çarpıcı olanı 699-1000 arasında Avrupa'da karanlık çağlar yaşanırken İslamiyetin, Hindistan'dan İspanya'ya kadar aydınlantığı gerçeğini belirtmiştir. Popüler tarihte pek bunlara yer verilmemesine ve kişilerin İslamiyet'e karşı dar bakışlarını kınar.
''Our use of the phrase ''The Dark Ages'' to cover the period from 699 to 1000 marks our undue concentration on Western Europe … From India to Spain, the brilliant civilisation of Islam flourished. What was lost to Christendom at this time was not lost to civilisation, but quite the contrary … To us it seems that West-European civilisation is civilisation, but this is a narrow view.''
(History of Western Philosophy, London, 1948, p.419) .
Bertrand Russell in ‘History of Western Philosophy,’ London, 1948, p. 419.
Başka Sözleri:
''The whole problem with the world is that fools and fanatics are always so certain of themselves, and wiser people so full of doubts''
Bertrand Russell
''One of the main causes of trouble in the world is dogmatic and fanatical belief in some doctrine for which there is no adequate evidence''
Bertrand Russell
Kilise, günümüzde dualara katılımı sağlamak için sıradan olmak zorundadır; ama sıradan oldukça, insanlar daha az gidiyor kiliseye. Töreleri de, törenleri de çağdışıdır kilisenin; rahiplerde öyle şeylere kulak asmazlar, onlar da çağdışıdırlar çünkü. Düğün törenleri de, ölüm törenleri de çekilmez durumdadır...
•••
Kiliseler, alçak gönüllülüğü öğrettikleri gibi, öğrenmelidirlerde...
•••
Çalışan sınıfın psikolojisini, sıradan gel-git işlerinde çalışan bir çocuk kadar bilmiyordu, Marx
•••
İnancın bulunmadığı yerde, ikiyüzlülük uyumluluk olur; bilginin bulunmadığı yerde ise, bilgisizliğin adı bilim olur.
•••
Bilmeyince ne kadar kolaydır konuşmak.
•••
Köle gibi yetiştirilenler, köle gibi yönetilebilir ancak.
Yaptığım on şeyden dokuzunun başarısızlıkla sonuçlandığını gördüm gençken. Başarısız olmak istemiyordum, onun için ben de on kat daha çok çalıştım.
•••
Noel, çirkin bir konu; acımasızlıkla, açgözlülükle ilgili bir konu; sarhoşlukla, serserilikle ilgili bir konu; kötülükle, dilencilikle, yalancılıkla, pislikle, küfürle ilgili, ahlâka aykırı bir konu... İsteksiz ve bıkkın bir ulusa, Noel, dükkân sahipleriyle basının zorla benimsettikleri bir konudur.
İkinci dünya savaşı’nı takip eden günlerde İngiliz gazetelerinde Bernard Shaw’a atfen, avrupa’nın İslâmlaşmakta olduğuna ve gelecek yüzyıl içinde İngilterenin İslâmiyeti veya ona benzer bir din kabûl edeceğine dair bir haber yayınlandı. Bir takım tartışmalara sebeb olan bu haber, bazı İslâm âlimlerinin de alâkalarını çekmekten de geri kalmadı.
1950 senesinde ölen Bernard Shaw, ölümünden bir müddet evvel, bir dünya seyahatihe çıkmıştı. Bombay’dan geçerken “THE LIGHT” gazetesi “İslâmlaşmak” tabiriyle ne kastettiğini bizzat kendisinden öğrenmek üzere, meşhur yazardan bir röportaj talep etti. Bu husustaki görüşlerini Bernard Shaw The Light muhabirine, şu şekilde izah etti:
“– Hayret verici bir canlılığa sahip olduğu için, Muhammed’in (a.s.m.) dinine karşı öteden beri yüksek bir hürmet beslerim. Bana öyle geliyor ki, daima değişmekte olan hayatın değişik safhalarında ve her devre uyacak bir görüntüsü olan yegâne dindir. Benim gibi, oldukça şöhret kazanmış kimselerin gelecek hakkındaki kanaatlarına önem vermek gerekir. Ben İslâmiyet için, yarınki Avrupa tarafından kabûl edileceğini söyledim. Nitekim bugünkü Avrupa, İslâmiyeti böyle görmeye başlamıştır. Ortaçağda kilise, tabilerine, taassub veya cehalet yüzünden İslâmiyeti karanlık renklerle tasvir etmişti. Onlar Muhammed’den (a.s.m.) de, dininden de nefret etmek üzere yetiştiriliyorlardı. Onların nazarında Muhammed (a.s.m.) “Ante-Christ” (İsa aleyhtarı iblis) idi.
Muhammed’in (a.s.m.) bu harikulâde adamın hayatını inceledim. O İsa aleyhtarı değil, bütün insanlığın kurtarıcısı olarak bilinmelidir. Onun gibi bir adam, bugün dünyanın idaresini eline alsa, eminimki dünyayı, hasretini çektiğimiz barış ve saadete kavuşturur.
Sırasıyla söyleyelim. Ondokuzuncu yüzyılda Charlyle, Goethe, Gibbon gibi namuslu düşünürler, Muhammed’in (a.s.m.) dininde hakiki bir kıymet gördüler ve bu sayede Avrupa İslâmiyete karşı daha müsait bir vaziyet almaya başladı. Bugünkü Avrupa bu yolda daha ileri gitti. Muhammed’in (a.s.m.) dinine aşık olmaya başlıyor. Gelecek yüzyılda daha da ileri gidecek. Avrupa içine düştüğü zorluklardan kurtulmak için, bu dinin ne kadar kıymetli bir vasıta olduğunu takdir edecektir. Bemin iddiamı bu yolda anlamalısınız. Halihazırda bile vatandaşlarımdan ve diğer Avrupalılardan bir çok kimseler, Muhammed’in (a.s.m.) dinini kabul etmişlerdir. Sorunuzdaki “İslâmlaşmak” tabiriyle ne demek istediğimi izah etmiş olduğum kanaatindeyim.
Her şey yardım-görmüş ve yardım-eden, nedene-bağlı ve neden-olan olduğundan [sonuçların nedenlere geri döndükleri bir çevrimin bilincine sahipti o] ve de en uzakta olanlar farkedilmezcesine birbirlerine bağlı olduklarından, eğer bütünü bilmezsem parçaları bilmemi, tikel olarak da parçaları bilmezsem bütünü bilmemi imkânsız buluyorum.
Pensée 84 [84. Düşünce], Bütün Eserleri'nde, Pléiade, 1954, s. 845.
Richard Gare'in de oynadığı, 1993 yapımı ''And the Band Played On'' filmini izleminizi tavsiye ederim. Belegesel türü gibi çekilen bu filmde, konuyu inceleyen doktorlar grubunun neler yaptığını, Aids'in yüzbinlerce insanın ölümünden sonra nasıl ismini aldığını, ABD'ye gelşini, gayliğin ve izlenen politikaların etkisi gibi dramatize edilen ilginç olaylar hakkında bilgiler edinebilirsiniz..
her şeyde bir hikmet vardır. O kadar çok uğraşıyorlar ki... Lakin kendi yaptıkları pisliklerde çıkıyor ortaya. Zaten Türkiye'nin onca derdi arasında vızıltı kalıyor.
Ermeni sorunu vardır, sorun katliamdan değil Ermenistan'ın dünyada yer edinme ve Amerikalı Ermeniler'in kimlik arama sorunundan gelir... Bu sorunu zaten Türk vatandaşı olan ermeni arkadaşlarımızdan hiç duymayız. Yok Cher, yok Rouben Mamoulian, yok System of a Down'mış olay sanki Hollywood siyonizmi gibi uzar gider...
Netteki propagandaları görünce... eskiden Yunan-Türk çekişmesinde yapılan çocukça çekiştirmeler aklıma geldi... Yok Türkçe'yi şu ermeni bulmuş, yok Mimar Sinan'da Ermeni olduğundan Türk mimarisi diye bir şey yokmuş...
Bunlar Türkiye'ye zarar vermez. Bırakın göstersinler Ararat Filmelerini de, başkası da yakında Ulubatlı Hasanı'da rambo gibi çeker... İnsan ağzıyla sinek tutsun kral değil, Kral'ın soytarısı olur... Esas mücadele önce biz ülkemizin içinde birbirimize sahip çıkalım... Fitne ve nefret tohumları ekeceğimize birlik olalım ki kuvvet doğsun... İşte zarar dıştan değili içten gelir bilelim...
Genel olarak düşündüğümde ülkemizin seviye düzeyi biraz da olsa yansıtan bir site...
Kişisel açıdan çok yararını görüyorum diyebilirim. Belki bu yarardan duyduğum borçu ödemek için karşılıklı devam eden bir ilişkimiz var... Bir kere sayfanın adı beni buraya çekiyor... Nedir? Bu sayede çok şeyler öğrendiğim ve paylaştığım bir site... Çok güncel olmasa da, Türkiye'yi yansatan bir yer olduğundan, özlem bile giderebiliyorum diyebilirim... Hele kazandırdığı arkadaşlıklar... Bu arkadaşlıklardan edindiğim değerli ismler ve bilgiler sanki hazine haritalarını paylaşıyor gibiyiz...
Kendini bilmez ayak takımı bile tadı-tuzu... Tabi hala Nedir diye sorulması gereken onca terim varken aç kurtlar gibi birbirimizi yemesek çok daha kaliteli bir sayfa olabilir.... Yine de diğer benzeri forum-sözlük sitelerine azaran bence hala saflığını koruyan bir bölüm...
Gördüğümüz her düşünceye saldıracağımıza, daha yapıcı olalım derim... Hele bu aralar yetkileler bile o kadar değişiklik yaparken, üyelerinde kendilerine çeki düzen vermeleri iyi olur. Yoksa slogan atılarak geçilen kirletilmiş bir semten ileri gitmez...
Kadının anaerkil döneminde ki yeri ile ilk bilim adamları, doktolar gibi makamların kadınlardan geldiğini savunan... Anaerkil'den ataerkil'e geçiş dönemini başlatan erkeklerin savaş, kölelik gibi gücün tadına varması ve savaşların, kadının ezilmesi, kölelik gibi ataerkil döneminin hala devam ettiğini savunan anaerkil ve ataerkil dönemleirni kafaya takmış bir yazar...
Ethnos ulus demekmiş Yunancam çok iyi ya bilirim hemen bu kelimeleri:P... Logos da söz... Bu iki kelimenin birleşiminde Ethnologie oluşuyor. Bu kelimelerden anşılacağı gibi uluslarla ve ırklarla ilgili tabi sonuna loji gelince bir bilim dalı olduğunu şıpdadak anlıyoruz...
Mesela Türkler nereden geldi, nerelere dağıldı... göçlerde dağılan kavimlerin nereye yerleştiler, aralarında oluşan benzerlikler ve farklılaklar nedir gibi karşılaştırma sorularını merak ediyorsunuz etnoloji ile ilgileneceksiniz.
Gelse celalinden cefa
Yahut cemalinden vefa
İkisi de cana safa
Senden hem ol hoş hem bu hoş
Asıl adı Abdullah olan Eşrefoğlu Rumi'nin doğum yılı bilinmiyor. Babası Ahmet Eşref'in Mısır'dan geldiği ve bir Mısır'da kalan bir Türk ailesinin çocuğu olduğu sanılıyor.
Eşrefoğlu Rumi, İznik medreselerinde öğrenim görmüş, öğrenimini bitirdikten sonra da yine İznik'te Çelebi Mehmet medresesinde müderris adayı olmuştur.
Daha sonra Ankara'ya giderek Hacı Bayram-ı Veli'nin tekkesine girip kendini tasavvufa verdi. Hacı Bayram'ın kızı ile evlendi. Bir süre sonra Hacı Bayram tarafından Hama'ya gönderildi. Orada da tasavvufla uğraştı. Yetiştikten sonra Bursa'ya gelerek bir tekke kurdu ve Eşrefiyye tarikatını yaymaya başladı. 1470'te İznik'te öldü.
Yunus Emre yolunda yürüyen Eşrefoğlu, şiirlerinde temiz bir Türkçe kullanır.
1
Aşıklar iki cihanda
Nefs muradın almayalar
Ağlayalar dün ü günü
Şad oluban gülmeyeler
İlm ü kemal terk edeler
Dostla ahdi berk edeler
Yüz tutup dosta gideler
Aldanuban kalmayalar
Sekiz uçmak bezeklerin
Hur u kusur u köşklerin
Arzedeler aşiklara
Her giz nazar kılmayalar
Aşıkların maşuk ile
Candan öte esrarını
Şol sır içinde sırrını
Feriştehler bilmeyeler
Aşıklar dost didarını
Kanda baksalar göreler
Musi'leyin münacata
Tur'u tayin etmeyeler
Tur ne hacet aşıklara
Çün her yerde maşuk bile
Daim münacat ideler
Bir dem ayru olmayalar
Vahdet-i sırfa erenler
Ol dost ile dost olanlar
Ol denizde gark olanlar
Ad u sana gelmeyeler
Eşrefoğlu Rumi'sin der
Aşk içinde mahvolagör
Ta ki sen de senlüğünden
Zerre ayar bulmayalar
1900'da Frankfurt'ta doğan mutsuz yahudi aile çocuğu ilk başlarda ailenin etkisiyle din adamı olmak isteyen Erich Fromm, sonra Freud'un öğrencesi olarak İlk başlarda biyoloji alanında Darwin, Sosyoloji ve ekonomi alanında Marx ve psikoloji de ise Freud karşımı olan kuramlarını mistik ateizm diye adlandırır. Lakin kendi fikirlerine sahip oldukça Freud'un etkisinden kendini koparıp Freud'un öğretilerine bile karşı çıkmıştır, hatta bazılarına göre çırak ustasını geçmiş bir filizof ve psikanalist...
Annesini ve babasını, yani aile hayatını, Fenomene Fromm olayını ve de evliliklerini incelerseniz neden Freud'u seçip psikanalist olduğu bence anlayabilirsiniz. Kısacası kronik vakalarla geçen hayatı diyebilirim :)
Akedemik yazmasından çok halka yönelik yazmasıyla tanınan ve hayatını insanlığa adamış bir düşünür ve eylemci olarak sürdüren Erich Fromm 1980'de ölmüştür...
ayrıca kapanan yani açılmayan ''www.uchilal.com/dhaber5.htm'' web sayfasında ki bilgiler:
Esrarengiz diplomat
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Eric Adelman'ın görev yaptığı her ülke bölündü
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Eric Adelman'ın görev yaptığı her ülke bölündü. 15 Ağustos'ta göreve başlayan Eric Edelman'ın son günlerde Türkiye'nin hassas konularını kaşımasının ardındaki sır pedesi iyi incelenmeli
İşte Adelman'ın görev yaptığı ülkelerin durumu:
YIL1980: Batı Şeria ve Gazze Bölgeye özerklik tanınması için görüşmelerde bulunan Amerikan delegasyonunun üyesi. Görüşmeler sonrası İsrail Kudüsü başkent ilan etti ve binlerce yıllık Yahudi düşü gerçek oldu.
İKİNCİ görev yeri Sovyetler Birliği. Burada ABD Dışışleri Bakanlığı özel danışmanı oldu. 1984-1986 yılları arasında Sovyet İmparatorluğunun çöküşüne tanıklık etti.
ESRARENGİZ diplomat 1989-1990 yılları arasında Doğu Avrupa Masası Direktörlüğü yaptı, Berlin Duvarı Yıkıldı, iki Almanya birleşti ve Varşova Paktı çöktü...Ne büyük tesadüf değil mi?
1993'te Çekoslovakyaya Prag Büyükelçi müsteşarı olarak gönderildi. Bu ülkeye ayağı değer değmez Çekoslovakya karpuz gibi ikiye yarıldı. Çek Cumhuriyeti ve Slovakya adında iki yavru doğurdu.
BUNDAN sonra Cheneyin Özel ekibinde çevresinde görmeye başladık Edelmanı.Bütün 11 Eylül sonrası Afganistan ve Irak olayları sırasında bu birimin başıydı. Bu ülkelerin durumunu ise yazmaya gerek yok.
ABD'nin yeni Ankara Büyükelcisi Eric Adelman, Ankara'ya geldiği günden beri haddini aşan açıklamalarını sürdürüyor. 15 Ağustos'ta göreve başlayan ve her toplantıda Türkiye'nin hassas olduğu konuları kaşıyan Adelman'ın görev yaptığı bütün ülkelerin bölündüğünü söylersek bu kişinin durumu daha iyi belli olur.
O konuşuyor bizimkiler sunuyor:
Edelman son günlerde de kafaya Kıbrıs ve Denktaş'ı taktı. Türkiye'nin her konuda ABD ve İsrail'in yanında yer alması gerektiğinin altını defalarca çizen Büyükelçi, Annan Planı'nın uygulanmasını ve Denktaş'a desteğin kesilmesini de isteyecek kadar ileri gitti. Eric edelman, Türkiye Ermenistan sınırının açılmasını da isterken bizim yetkililerimizden ses çıkmıyor.
Hassas konuları kaşıyor:
15 Ağustos'ta Esenboğa'da Türkiye'ye ayak aktar atmaz, konuşmasının bir bölümünü Türkçe yapan Büyükelçi, 3,5 hafta Türkçe dersi aldığını belirtti. Eric Edelman, ABD Başkan Yardımcısı Cheney, Dışişleri Bakanı Powell ve Savunma Bakanı Rumsfeld'in Türkiye'ye önem verdiklerini, bu nedenle Ankara’ya atanmanın kendisi için büyük bir onur olduğunu da kaydetti.
Şahinler'in has adamı
Washington yönetimindeki 'Şahinler' kanadına yakınlığı ile tanınan Edelman, Ankara’ya atanmadan önce ABD Başkan Yardımcısı Cheney’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapıyordu.
(yazanın gerisi: http://www.ariktekin.com/yeni_haber/eric_edelman.html sayfasında olduğu gibi)
Fesupanallah... Uzun saçlı diye dayak yiyerek Türk Rock tarihine geçen ilk akrep...
Orhan Gencebay'la muzik yapması eleştirmesine rağmen, bence ''çöpçüler'' gibi en güzel şarkıları onunla yaptı. Ama Türk Rock'ın babalarından Erkin baba mazide kaldı... Şarkıları iyice Arabeskleşmiş... Tek başına çıktığı şovları düğün salonundaki şantörlere benzemişti... tabi bunlar 90larda ki haliydi...şimdi nasıldır ne yapıyordur pek bilmiyorum? Başka ülkelrin bile şarkılarını, kendilerininmiş gibi kullanılması bile muziğinin kalitesi gösteriri.. Geç olmadan eski ilhamını inşallah bulur bir daha..
bir ses duyulsa...koşsam sesin geldiği yere...katılsam o seslere...o sesleri çıkarsam...duyulsa seslerimiz...katılsa bütün sesler...ah keşke bir olsa sesler sessizliğin içinde de...bir ses duyulsa...sessizliği bozsak
ibn rüşd
17.02.2004 - 15:09Astronomide, kürenin hareketi üzerine bir tefsir yazmıştır: Kitab fi-Hareket el-Falak. Aynı zamanda Almagest'i özetlemiş ve iki bölüme ayırmıştır: kürelerin tanımı ve kürelerin hareketi. Almagest'in bu özeti, İbranice'den Arapça'ya 1231'de Jacob Anatoli tarafından tercüme edilmiştir...
devamı: http://www.atominsan.com/ibn_rusd.htm
Batı' ya Aristoculuğu Öğreten Bilgin:İbn-i Rüşd (Averroes,1126-1198)
İbn Rüşd, yalnız büyük bir filozof değil, aynı zamanda kendisine yapılan baskılara karşın görüşlerinde direnen büyük bir adamdır.
devamı: www.atominsan.com/bati_ve_islam.htm
Endülüs'ün yetiştirmiş olduğu en büyük filozoflardan ve hekimlerden birisi olan İbn Rüşd (1126-1198) ...
devamı: www.bilimtarihi.gen.tr/kimkimdir/ibn_rusd.html
Latince adı Averroes olan İbn Rüşd, İslami geleneklerle Yunan felsefesini bütünleştiren bir felsefeci. Kordoba'da kadılık yapıyor.
devamı: arsiv.hurriyetim.com.tr/tatilpazar/ turk/98/12/13/yazarlar/58yaz.htm
Hakkindaki kitaplar
www.yesevi.org/tdbm/bibliyografya/ibnirusd.html
israel shamir
17.02.2004 - 14:41SAVAŞ ve BARIŞ
Amerika Birleşik Devletleri'nin iki parti sistemi ölmüştür. Sistem insanların güvenini kaybetmiştir. Seçimlerin sunduğu tercihler hep yanlış tercihler olduğu için giderek az sayıda insan seçim sandığına gitme zahmetine katlanıyor. İki parti isteminin son çanı, Kongre'nin Georgia'dan üyesi Bayan Cynthia McKinney'in Demokrat Parti önseçimlerindeki yenilgisiyle çalmıştır.
Demokrat Parti önseçimlerinde Cynthia pusuya düşürüldü; hasımları binlerce Cumhuriyetçi seçmeni Cynthia aleyhine oy kullanmak üzere getirdi. Cumhuriyetçiler ışığı gördüler mi? Counterpoint'ten Alexander Cockburn'un başka bir açıklaması vardı: 'Tomar tomar Amerikan Yahudi parası Cynthia'nın rakibine aktı. [Yahudilerin sahibi olduğu, editoryal kontrolünü elinde bulundurduğu] Washington Post ve Atlanta Constitution'da Cynthia'ya durmadan çamur atıldı'.
'Cynthia, Yahudi lobisinin ilk Afro-Amerikan kurbanı değildi'. Yeniden Yapılanma'dan bu yana Alabama'dan seçilmiş ilk zenci Kongre üyesi olan Earl Hilliard, Cockburn'a göre 'Orta Doğu'da birazcık tarafsızlık istediği için devlet dışındaki Amerikalı Yahudi kuruluşlarından akıtılan para tomarlarıyla' yenilgiye uğratıldı.
Cockburn'un vardığı sonucu Stephen Zunes reddediyor, Cynthia'yı yenilgiye uğratanların savaş yanlısı güçler olduğunu vurguluyor. 'Tek amaçları Kongre'nin sivil hakları, emeği ve çevreyi en fazla savunan, Başkan George W. Bush'u sözünü esirgemeden eleştiren üyesini yenilgiye uğratmak olan binlerce muhafazakâr Cumhuriyetçi, Demokrat Parti önseçiminde oy kullandı. Bu Cumhuriyetçiler, bilhassa McKinney'in Başkan Bush'un 'terörle savaş'ına yönelik eleştirilerine öfkeleniyordu. Rakip Majette'e en fazla katkıda bulunanlar arasında hatırı sayılır sayıda büyük Cumhuriyetçi bağışçı ile genelde Yahudi etnik bağlantılarıyla bilinen birkaç isim vardı'. Bu satırlar, 'Cyhthia McKinney'in Yenilgisi İçin Yahudileri Suçlamayın' başlıklı (ki bu başlık çok yerindedir) bir makale yazan Zunes'a it.
Cynthia'nın yenilgisini, Yahudi lobisine karşı çıkma cesareti gösteren bir diğer zenci Kongre üyesi Hilliard'ın yenilgisine bağlayan Edward Herman, Zunes'ın vardığı sonucu reddediyordu. 'Her iki seçimdeki emsalsiz faktör, politikalarına karşı gelme cesaretini gösteren bu iki zenciye yönelik [Yahudi] öfkesiydi. [Yahudi lobisinin] Alabama ve Georgia seçimlerine zorla müdahil oluşu ve Hilliard ile McKinney'in başarılı bir şekilde devreden çıkarılması, mantıki olarak, zencilerin yasal hileler veya baskıyla değil de para gücüyle bir tür oy haklarının elinden alınmasıdır ve buna kuvvetle karşı çıkılmalıdır'.
Bu siyasi dedektif romanında, iki potansiyel suçlu (Yahudi Lobisi ve Savaş Partisi) arasında bir tercih yapma lüksüne sahibiz. İsimlere bir göz atalım. Bağlantıyı sağlayanlar, William F. Buckley'in National Review Magazine dergisinden John Podhoretz, David Horowitz ve Jonah Goldberg tarafından organize edildi. Bunlar, Temsilciler Meclisi eski başkanı Newt Gingrich'e ve 'Ulusal Savunma Danışma Konseyi'nden Richard Perle'e (ki Wolfowitz kliği olarak da bilinirler) ilham verdiler. Georgialı olan Gingrich ince işleri yaptı.
Yahudi Lobisi, Savaş Partisi'dir. Birbirlerine yakından bağlı, Yahudilerin üstünlüğüne inananlarla onların Musevi olmayan neo-konservatif müttefiklerinden oluşan bir parti bu. Joe Sobran, 1990'da sürekli İsrail'i destekleyen yorumcuların bir listesini çıkarmıştı: Podhoretz, Rosenthal, Dershowitz, Martin Peretz, George Will, Mortimer Zuckerman, Morton Kondracke, Jeane Kirkpatrick, Kenneth Adelman, Amos Perlmutter, Eric Breindal, Cal Thomas, Max Lerner, Ben Wattenberg, Charles Krauthammer, William Saphire, Fred Barnes... Şimdi bu isimlerin hepsi Savaş Partisi'nin savunucuları olarak sivrildiler.
Bill White, Sobran'ın listesindeki adamların hayat hikayelerinin izini sürdü. 'Bu adamlar hâlâ sadece etrafta değil, aynı zamanda iktidardadırlar. Bush yönetiminin perdesi arkasına sinmiş durumdalar. Amerika'nın artık yönetime İsrail'in sızmasından bir endişesi yok. Bunun yerine, Amerikan hükümeti Siyonist terör devletinin bir ileri sömürge karakolu haline gelmiştir. Norman Podhoretz, her zaman olduğu gibi elbette yine savaş çığırtkanlığı yapan herifin biri. David Frum, şimdilerde İkinci George'un bizi savaşa sürüklerken yaptığı konuşmaları yazıyor. ['Şeytan Mihveri' konuşmasını o kaleme aldı]. Alan Dershowitz, CBS'in ifadesiyle, şimdi 'muhabir Mike Wallace'a, işkencenin kaçınılmaz olduğunu söylüyor', ırkçılığı harekete geçiriyor.
Bu şekilde, Gore ve Bush'da olduğu gibi, gerek Cumhuriyetçiler gerekse Demokratların içine sızılıyor gibi. Irak'la savaş daha erken başlayacak. İki eski partinin yerini şimdi iki yeni parti aldı: Barış Partisi ve Savaş Partisi.
Barış Partisi, Amerika'yı dış maceraların dışında tutmaya, ekonomiyi canlandırmaya, sıradan Amerikalının hayatını iyileştirmeye çalışıyor. Barışın sözcülerinden yazar Gore Vidal, Cumhuriyetin değerlerini koruma ve emperyal ihtiraslardan vazgeçme çağrısı yaptı. Savaş Partisi ise, ABD'yi yabancı çıkarlar için bir savaş makinesine dönüştürmek, Irak'ı yoketmek, Suudi Arabistan'ı ele geçirmek, Orta Doğu'yu yeniden şekillendirmek, İsrail'i dünyanın yeni merkezi yapmak istiyor. Yahudi Lobisi, Savaş Partisi'nin itici gücü haline geldi. Orta Doğu'daki din kardeşleri için Yahudilerin samimi bir endişesi yok. Allah bilir, Barış Partisi'nde de yeterince Yahudi vardır. Noam Chomsky, Howard Zinn ve pekçokları, barışa destek verip Üçüncü Dünya Savaşı'nı reddettiler. Fakat örgütlü Museviler, Yahudi devletini dünya politikasındaki en kuvvetli güç yapmayı umarak savaşı seçtiler. Her politikacıdan sadakat yemini istediler; yani sadece Amerikalılar için marjinal olan Filistin sorunu konusunda değil, aynı zamanda merkezi bir sorun olan ABD'deki iktidar meselesinde de Yahudi Lobisi'nin talimatlarına uyma sözü. Cynthia reddetti bunu.
Cynhia McKinney, Yahudi Lobisi/Savaş Partisi'nin hedefi haline geldi. Çünkü o sadıktı, inatçıydı, dürüst ve merhametliydi. Sadıktı, çünkü sadakatinin seçmenlerine, Georgia halkına olduğunu düşünür. İnatçıydı, çünkü İsrail'e körü körüne destek vermez Cynthia. Dürüsttü, çünkü o seçmenlerinin cebinden para alıp Tel Aviv'e göndermez. Merhametli bir kadındır, çünkü Georgialı gençleri ufuktaki Üçüncü Dünya Savaşı'nda Irak'ın nehir vadilerinde, Arabistan çöllerinde ölüme göndermez. Bir Afro-Amerikan için, simgesi yerli bir getto etrafına dolanmış dikenli tel olan bir ülke için savaşta ülkesini tehlikeye atmanın bir mantığı yoktur. İktidar için yanıp tutuşmadıkları sürece başka adaylar için de bir mantığı yoktur.
Cynthia'nın hatası, Demokratlara güvenmekti. Bağımsız aday olsaydı daha iyi olacaktı. Bir tek güce, İsrail'i destekleyenlerin at gözlüklü medya ağına güvenmekle her iki 'eski parti' de geçersiz hale geldi. İki parti de, barış yanlısı, emperyalizmi reddeden ve yeni bir vizyona dayanan yeni bir güç tarafından etkisiz hale getirilmelidirler. İnsanlar, iki parti sistemi tuzağından giderek bıkmış durumda. Modelleri değiştirmenin, yeni ittifaklar kurmanın, eski rekabet ve nefretleri (herşeyden önce ırklar arası çatışmayı) reddetmenin zamanıdır şimdi.
İSRAEL SHAMİR
israel shamir
17.02.2004 - 14:39İsrael Şamir: “Yahudiler olarak ya tövbe edeceğiz, ya da helak olacağız”
İsrael Şamir, bir Rus Yahudisi. Filistin topraklarına giderek Yafa şehrine yerleşmiş. Gazeteci-yazar. Tel Aviv’de bir rüya gördüğünü, savaş elbiseleri giymiş bir meleğin karşı duvara üç kelime yazdığını görmüş: “Mene, Tekel ufarsin.” Yani, 'imtihandan geçtiniz ve kaybettiniz! ’. Şamir, 'Ya Ninova halkı gibi tevbe edip kurtulacağız, ya da Sodom kenti ahalisi gibi helak edileceğiz.' diyor.
“Kaybedilen Ateş İmtihanı”
İsrael Şamir Allenby Caddesi'nin rengarenk eğlence yerlerinde, Tel Aviv'in zevkli gecelerinde kalabalık restoranlarda iken bir düş gördüm. Savaş elbiseleri giymiş bir melek bana geldi ve karşımdaki duvara üç kelime yazdı: Mene, Tekel ufarsin. Benim Melekçe-İngilizce sözlüğüm şöyle bir karşılık veriyor: İmtihandan geçtiniz ve kaybettiniz.
Bunlar İsrail halkının en kara günleri. Kapkara, çünkü bizim ve babalarımızın yası ve isyanının yok hükmünde olduğu ortaya çıktığından. 1968'de genç bir Rus Yahudisi (ben) doğduğum Rus şehrinde duvarlara 'Çekoslovakya'dan elinizi çekin' yazmıştı. Rus Yahudi şair Aleksandr Galiç'in güzel ve kalın sesi gürlüyordu: Yurttaşlar vatanımız tehlikede, çünkü tanklarımız yabancı topraklarda! Bazı Rus Yahudiler Kızıl Meydan'da istilaya karşı gösteri yaptılar ve polis tarafından dövüldüler. Biz Rus tanklarının Budapeşte'ye, Prag'a ve Kabil'e girişini protesto ettik; çünkü onuru, yanlış anlaşılmış bağlılık ve insanlığı da kan bağlarının üstünde tutan Rus yurttaşlardık. Aynı sıralar Amerikalı Yahudi çocuklar kendi ülkelerinin Vietnam'a girişine karşı gösteri yaptı; Avrupalı Yahudi kız ve oğullar da ırkçılığa karşı mücadele ediyordu. Yıllar geçti, ve şimdi bizim Yahudi tanklarımız yabancı toprakta.
Yahudi ordumuz sivilleri öldürüyor, evleri yıkıyor, milyonları açlığa mahkum ediyor ve Filistin köylerini ablukaya alıyor. İşlediğimiz suçlar Çeçenistan ve Afganistan'daki Rus zulmünü, Vietnam'daki Amerikan zulmünü, Bosna'daki Sırp zulmünü geçti. Şüphesiz Yahudi aydınlar kitle halinde Pennsylvania Avenue'da, Trafalgar Square'de gösteri yapıyorlar; Amerikalı Yahudiler seslerini Filistinlilerin Amerikan silahlarıyla donanmış katillerine karşı yükseltiyorlar, Rus Yahudileri Kutsal toprakların esir Gentilelerinin (2) insan hakları için seslerini yükseltiyorlar mı? Merak etmeyin bizim okumuşlarımız da Yahudi askerlerimize cesaret veriyorlar, Yahudi keskin nişancılarımızın becerikliliğini övüyorlar ve Filistin'in bütün Gentilelerini bir anda toz haline getirecek gücümüz varken kendimizi hergün birkaçyüz ölü ve yaralı ile sınırlayan Yahudi halkının insancıllığını göklere çıkarıyorlar.
Pale yerleşiminde yaşayan büyükbabam Rus Çarlığı içinde Yahudilerin özgür seyahatine çıkarılan engellerden yakınırdı; bizim kuşağımızda ise Anatoli Şaranski insan hakları için mücadelenin bir sembolü oldu. Kendi ülkemizde ise Gentileler rezervasyonlara ve toplama kamplarına kapatıldı; Pale bunların yanında soluk kaldı. Bir Filistinli bir Yahudi resmi belgesi olmadan komşu köye gidemez; sürekli bizim kontrolcülerimizce kontrolden geçirilir. Denizin ancak hayalini kurar; atalarının evinin önünü yıkayan denizin. Filistinlileri plajlarımızın saflığını kirletmeye bırakmıyoruz.
Ostrovski Mossad ajanlarının bir Ortadoğulu diplomatın evine Jimmy Carter zamanında mikrofon yerleştirdiklerini bildirdi. Amaç ABD'nin Birleşmiş Milletler temsilcisi Andrew Young'ı taciz etmekmiş; çünkü o FKÖ temsilcileriyle gayrıresmi görüşmeler yapmaya çalışıyormuş. Young FKÖ'nün gayriresmi BM temsilcisi Zehdi Lebib Terzi ile bir ortak dostları diplomatın (Kuveyt elçisi Abdullah Yakup Bişara'nın) evinde 'tesadüfen' karşılaştığında Terzi'nin haberi olmadan Mossad ajanları tarafından gizlice yerleştirilmiş dinleme cihazları bu görüşmenin her kelimesini kaydetmişler. Olay kısa süre sonra Siyonistlerin en saygın Amerikalı propaganda organı olan The New York,Times'da manşet haber olmuştu. Başkan Carter kamuoyu baskısına dayanamayarak Young'un istifasını istedi. Böylece ABD hükümeti ile FKÖ arasında ilişki kurmak için atılmış bu ilk adımlar tarihin tozlu sayfalarına gömüldü ve 23 Eylül 1979'da Young görevinden istifa etti. Bir Afro-Amerikan (siyahi) olan Young bundan sonra hiçbir zaman üst makamlarda görev alamadı.
Yıllarca Yahudiler işte ve eğitimde ayrımcılığı protesto ettiler. Kendi devletimizde ise tam bir milli ayrımcılık yarattık. Kendi kamu elektrik şirketimizde 13.000 çalışandan sadece altısı Gentiledir; yani % 0,0004. Gentileler Şeria Nehri ile deniz arasındaki topraklarda nüfusun %40'ını oluştururlar; ama sadece dörtte birinin oy hakkı vardır. Anayasa Mahkemesi'nde, hükümette, hava kuvvetlerinde, gizli serviste Gentile yoktur. En büyük liberal gazetemiz olan Haaretz'in yazı kadrosunda tek bir Gentile bile yoktur.
İşte bu nedenle Diaspora (3) Yahudilerinin her şikayeti bu olaylar ışığında yeniden yazılmak zorundadır. Biz insan hakkı için mücadele etmiyoruz; Yahudi hakları için mücadele ediyoruz. Özgür seyahat ve seçim hakkını mı savunuyoruz? Sadece Yahudiler için. Evrensel seçme ve seçilme hakkından sözediyoruz; ama kasdettiğimiz Yahudilerin seçmesi ve seçilmesi. İstila ve işgale itirazımız yok; biz istila ve işgal ettiğimiz sürece. Makineli tüfekli bir cani karşısında ellerini kaldırmış çocuğun resmi, ancak o bir Yahudi çocuğuysa bizi sinirlendiriyor. Gentile çocuğu rahatça vurulabilir.
Bialik 'Şeytan'ın bile hayalinde çocuk cinayeti için uygun ceza yoktur' dediğinde kasdettiği 'bir Yahudi çocuğu' idi. Pogromlarda (4) olanlardan dehşete düştüğünde dehşeti Yahudiler şiddete uğradığı içindi. Yoksa pogrom bizatihi yanlış birşey değildi. Yukarı Nasıra Yahudileri Gentileler için bir pogrom yaptı; ama hiçbir pogromcu yargılanmadı. Polis onlara birkısım pogrom kurbanlarını öldürürken yardım etti. Bundan da kötüsü Ramallah ve Beyt Jallah'taki pogromlar; savaş helikopterleri ve tanklarla işlendi.
Çarlık Rusyası, 'pogromlar ülkesi'nden büyükbabalarımız nefret eder; ve sonunda onu yok ettiler. Yine de yüz yıllık Yahudi pogromları bizim bir haftada öldürdüğümüzden daha az kurban aldı. Korkunç Kişinev pogromu bile 45 ölü 600 yaralıya malolmuştu. Geçen hafta İsrail'de 300 kişi öldürüldü binlerce kişi yaralandı. Çarlık Rusyası'nda bir pogromdan sonra yazarlar ve aydınlar failleri lanetlendi. Yahudi devletinde ise Tel Aviv'deki gösteriye birkaç düzineden fazla kişi gelmedi; İbrani Yazarlar Birliği de Gentile pogromunu destekledi.
1991'de Rus Yahudilerinin çoğu komünizme karşı ve özel mülkiyet lehinde tutum aldılar. Onların asıl aklında olan Yahudi özel mülkiyetiydi; o sırada biz Gentile mülklerine rahatça el koyuyorduk. Kudüs'ün, Talbiye'nin Eski Katamon'un, Rum ve Alman kolonilerinin en iyi yerlerini gezin ve şahane sarayları görün. Bunlar Gentilelere aitti; Almanlar, Ermeniler, Rumlar, İngilizler, Ruslar, Filistinliler? Hıristiyan ve müslüman. Hepsine el kondu ve Yahudilere verildi. Geçen hafta yüzlerce dönüm Gentile mülkü gaspedildi; yüzlerce Gentile evi alındı ya da yıkıldı.
Tutuklanmasından az önce büyük medya patronu Rus Yahudisi Gusinski İsrail'e geldi ve sınırsız desteğini bildirdi. Aynı zamanda dünyaya çağrıda bulunarak TV'sine elkoymak isteyen Rus makamlarına karşı mücadelesinde destek istedi. İsrail'e desteği gösteriyor ki, Bay Gusinski gaspı etnik duruma göre kabul ediyor. O sadece Yahudi mülkünün gaspına mı karşı; Yahudilerin tutuklanmasına mı karşı?
Gentileler hapislerde müebbed çürüyebilirler, Yahudi devletinde olduğu gibi.
Hiçbirzaman biz Yahudilerin demokrasi, insan hakları ve eşitlikte uzun dönemde elde ettiklerini batıramadık. Alman Nazilerinin sevmediğimiz yanı nedir? Irkçılıkları mı? Bizim ırkçılığımız daha az ve daha zehirsiz değil. Kudüs'te Rusça yayınlanan 'Doğru Söz' gazetesi yüzlerce Rus Yahudisine Filistinlilere karşı ne hissettiklerini sormuş. Tipik cevaplar: 'Bana kalsa Bütün Arapları öldürürüm,' 'tüm Araplar yokedilmeli,' 'tüm Araplar kovulmalı,' 'Arap Araptır. Hepsi yokedilmeli'. Acaba Almanya'da 1938'de daha iyi sonuçlar alınır mıydı? Ne de olsa Naziler bile Yahudi komşularını öldürmeyi 1941'e dek düşünmediler.
Artık doğru konuşalım; biz ırkçılığa başkası öyle olduğunda karşıyız. Biz ölüm mangaları ve gizli operasyonlara bize karşı yapıldığı sürece karşıyız. Kendi katillerimiz, Yahudi özel kuvvetleri bizim övünç kaynağımız. Yahudi devleti, yasal olarak cinayet mangaları bulunduran, katliam politikası güden, Ortaçağ işkenceleri uygulayan dünyadaki tek yer. Üzülmeyin sevgili Yahudi okurlarım, biz sadece Gentileleri asıp kesiyoruz.
Gettolara tıkıldığımızda gettoya karşıyız. Şimdi en liberal Yahudi planı bir gentile gettosu oluşturup telörgüyle çevrilmesi, Yahudi tanklarıyla kuşatılması, ve Yahudi fabrikalarıyla çevrelenerek burada Gentilelere 'Arbeit macht frei' (5) yapılmasını teklif ediyor. Ellerindeki herşeyi aldıktan sonra da bu gettoya bağımsızlık verecekmişiz.
İsrailliler daha anaokulundayken beyinleri yıkanmaya başlanır. Onlara seçilmiş halk oldukları, 'Über Alles' (6) oldukları söylenir. Onlara Gentilelerin tam insan olmadıkları ve dolayısıyla öldürülebilecekleri ve istendiği gibi faydalanılabilecekleri inancı aşılanır. Sonuçta İsrail bir BM kararının, siyonizmi ırkçılık olarak niteleyen kararın 'gereklerini yerine getirmiştir' (tırnaklar çevirenin) . İğrenç olan ise, Sovyetler Birliği'ndeki çok milliyetli eğitimin Yahudi üstünlüğü zehrini zerkeden Siyonist propagandaya yenilmesi. Kutsal Topraklar'da kendi Rus cemaatimin manevi çöküşünden utanç duyuyorum.
Evet, o meleğin ateşten kelimelerini yazdığı gibi, peygamberlerin insanları tövbeye çağırdığı gibi, bizim de seçimimiz var. Ninova (7) yolunu seçebiliriz, tövbe edebilir, çaldığımız mülkü iade edebilir, Gentilelere tam eşitlik verebilir, ayrımcılık ve cinayetleri durdurabilir ve hiç olmazsa kedilerimizin köpeklerimizin yüzü suyu hürmetine Tanrı'dan bağışlanma dileyebiliriz. Ya da bu Şeytani yolumuzda Sodom Kenti (8) ahalisi gibi devam eder ve kızgın Filistin göklerinden yağacak ateş ve kükürt sağanağını bekleriz.
1) Aslı: Acid Test
2) Gentile: Yahudi literatüründe Yahudi olmayan kişi, kişiler, milletler
3) Yurtdışı
4) Pogrom: Doğu Avrupa Yahudi gettosu ve burada yapılan Yahudi katliamı
5) Arbeit macht frei: Almanca: İş özgürleştirir. 2. Dünya Savaşı'nda Alman toplama kamplarında angarya işlerde çalıştırılan esirlere propaganda sloganı.
6) Über Alles: Almanca Herşeyin üstünde, Alman anavatanı için söylenir.
7) İlkçağdaki ünlü Yahudi sürgünü. Yahudiler Ninovalılara yenildiler ve esir edilip buraya sürüldüler. Kutsal Kitaplarda bu olay ahlaksızlıklarına karşı İlahi bir ceza olarak anlatılır. Daha sonra günahlarından tövbe ettiler ve geri döndüler.
8) Sodom ve Gomora: İlkçağda ahlaksızlıklarıyla ünlü iki kent. Kutsal titaplara göre içlerinden çıkan Lut Peygamber'in öğütlerini dinlememişler ve Tanrı tarafından ateş sağanağı ile yokedilmişlerdir.
Çev: A. Altay Ünaltay
kaynak: Israel Shamir
israel shamir
17.02.2004 - 14:35Aşağıda verdiğim linler ölmüş... En iyisi bulduğum yazılarını buraya aktarmak... Böylece ilgilenenler sabit olarak buradan bulabilirler...
Shamir: Amerika'yı İsrail yönlendiriyor
Yeni Şafak, 24 şubat 2003
İstanbul'da bir konferans veren Musevi entellektüel İsrael Shamir, Irak'tan sonra operasyonun İran, Suudi Arabistan ve Pakistan'la devam edeceğini belirterek, ABD'yi İsrail'in yönlendirdiğini söyledi.
Yahudi entellektüel İsrael Shamir, ABD'nin Irak'a yapmayı planladığı saldırının sebebinin Avrasya'ya yeni bir şekil kazandırmak olduğunu ileri sürdü. Shamir, Irak'tan sonra operasyonun İran, Suudi Arabistan ve Pakistan'la devam edeceğini belirtti. Shamir, İsrail için 'güvenlikli bir alan' oluşturulacağını savundu.
İsrael Shamir, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı ve Yarın Dergisi işbirliğiyle düzenlenen Avrasya konferansları çerçevesinde dün CRR konser salonunda 'Avrasyada barış ve istikrar' konulu bir konferans verdi.
ABD'nin arkasındaki güç
Yarın Dergisi yazarları Dr. Altay Ünaltay ve Burhan Metin'in müzakereci olarak katıldığı konferansta Shamir, Afganistan ve Irak operasyonlarının uzun yıllardır hazırlanan bir planın parçası olduğunu vurguladı. Shamir şöyle devam etti:
'Irak'tan sonra sıra İran ve Suudi Arabistan'a gelecek. Amerika'daki güçlü Yahudi lobisi Pakistan'dan Arabistan'a kadar uzanan bölgede güvenli bir alan yaratmak istiyor. Bu bölgenin hakimiyeti de İsrail'e verilecek. İsrail'in bütün dünyaya ABD'nin politikalarını yönlendirme gücüne sahip. Ancak, 'Yapılanları biz yapmıyoruz' havasına giriyor. ABD devlet mekanizmasındaki etkili Yahudiler bu savaşı destekliyor.'
...'Tıpkı bugünkü Amerikan askerleri gibi o zaman da İngilizler bir maşa idi. Osmanlı bölgede istikrarı sağlayan olumlu bir güçtü. Osmanlı yok olduktan sonra bu sorumluluk Türkiye'nin üzerine düşüyor. Türkiye Doğu'nun savunucusu olmak veya Yahudiler tarafından yönlendirilen Batılı bir güce köprü vazifesi görmek arasında tarihi bir tercih yapacak.'
SHAMİR KİMDİR?
Tanınmış İsrailli aydın, yazar, çevirmen gazeteci. Filistinli ünlü bir hahamın soyundan gelmektedir. Rus Bilimler Akademisi'nde matematik ve hukuk okudu. 1969'da İsrail'e göç etti. 1973 Arap-İsrail savaşında paraşütçü ve komando olarak bulundu. Askerliğinden sonra Kudüs İbrani Üniversitesi'nde hukuk öğrenimini bitirdi ancak mesleğe girmedi. Kariyerine gazeteci yazar olarak devam etti. Dünyanın çeşitli ülkelerini dolaştı. Filistin ve İsrailler için 'Tek halk, tek oy, tek devlet' siyasetinin öncülüğünü yapmaktadır.
azrail
16.02.2004 - 18:57Azrail'i görseydik ölmekten kimse korkmazdı...
Eğer korkucaksak, ölüm meleğinden değil yaptıklarımızdandır...
allah (c.c)
16.02.2004 - 18:37Allah'i bulana kadar... inanmıyacak mısınız?
O zaman sizler dunyanın yuvarlak olduğu ispatlana kadar yuvarlaklığına inanmayanlar gibi bir çok şeye keşfedilmeden ya da icat edilmeden karşı çıkanlardansınız?
O zaman, bilimin ve teknolojinin iyice ilerlediği cağımızda esas yobazlar kimdir sorarım? Engizisyonlar yıkıldı ama yerini kim aldı, kimlerın artık inancı yargılanmaya başladı... Bilim adamlarını akılsız, aptal diye aşağlayan, en küçük neden de içeri atamaya isteyen, çağların nefretini üstlerine kustuğumuz günah keçisi dinci yobazların yerine kimler aldı?
Daha bulmaya çalışın, mikroskoplar, teleskoplarla, formüllerle O'nu bulmaya çalışın... Nefes alışımız, bir su damlası gibi en basit şeyler bile O'nun varlığına delilken, siz farkında olmadan O'nun varlığını ispatlayacak daha çok deliller buldukça O'ndan daha çok uzaklaşacaksınız... Neden mi? Basit bir benzetme yapayım:
Yüce bir dağ düşünün, onu en güzel uzaktan görürsünüz ama yaklaştıkça yavaş yavaş tüm görünümünü kaybedersiniz ve dibine geldiğinizde o ulu dağdan sadece eteklerindeki büyük kaya parçasını görebilirisniz... Keşfetmeye, bulmaya hatta yeni tanrılar icat etmeye devam edin...
Nereye kadar... bir zamanlar bilimi yok etmeye çalışanlar gibi her insanın din musallatından kurtulmasına kadar mı?
Allah'ı bulana kadar, ölüm sizi bulur...
allah (c.c)
16.02.2004 - 17:13Allah'ı buluna kadar...
Takvimde belirtiği için mi tutuluyor güneş?
Ne kadar eminiz kendimizden, kaç tane yıldız var kaç tane şeytan var?
Emin olalım daha... Bir gün ölüm kapımızı çaldığında, bakalım ''Evde yokum'' ya da ''Evde varım'' diyebilecek miyiz... Hayatta iken bulmadığı esas gerçeği(?) Yok diyen ya da var diyen nasıl kucaklayacak zamanı gelince?
Var ya da yok diyerek; sorumluluklardan kurtulmak o kadar kolay mı?
allah (c.c)
16.02.2004 - 17:05Allah'ı bulana kadar...
Peki kendimizi bulduk da mı Allah var diyoruz... Yoksa kendinizi bulamadığınız için mi yok?
Hepimiz evliya ya da alim değiliz ki atomu parçalamış gibi bilimden ya da ermiş gibi dinden bahsetme hakkımız olsun... hakkımız var mı aklımızın ermediğine var ya da yok demeye?
Cevapları buldukça sorular arttı... Sorular bitti de mi cevapları bulduk. Amerikayı keşfettikten önce mi ayak bastık aya... ne bu acele... ne bu kibir..
Güneş doğdu, Hz. İbrahim baktı ama o güneş bile battı... Gözlerim yaşlarla doldu çünkü insan için her gün yeni güneşler doğdu ve battı...
allah (c.c)
16.02.2004 - 16:58Allah'ı buluna kadar...
Buluncaya kadar neler vardı, neler yoktu hayatımızda? Elektriği icat edene ya da ateşi buluncaya kadar var mıydı güneşten veya yıldızlardan başka ışık... Var mıydı alfabeyi oluşturuncaya kadar bir kitap... Sevgiliniz var mıydı; elini tutana kadar.... Hadi bunları bulduk; hatta çoğuna dokunduk... Peki daha neler var, neler yok?
Keşfettiğimiz için ya da bulduğumuz için mi var? Kızılderilliler için yok muydu Amerika... Peki hurileri daha bulamadık da mı cennet diye bir yer yok... Hayat yok muydu doğana kadar... Bizim için yok olan başkası için varsa bu acele karar verme niye?
ama aydınlık vardı güneş olmasa bile, düşünce de vardı; hatta sizi sonsuza kadar sevecek ve hiç bırakmıyacak Bir Sevigili de... ama bulduğumuz, keşfettiğimiz ve icat ettiğimiz her şey gibi yanlış ve yanlışa kullandık...
bertrand russell
13.02.2004 - 21:32Ünlü Filozof, bilgin ve toplumsal eleştirmen. 1. Dünya Savaşına karşı olduğundan Cambridge Universitesi'ndeki görevinden alınmış olan Bertrand Russell, dinimiz hakkında çok olumlu sözler söylemiştir.
''Yunan bilimlerinin spekülatif ve felsefi nitelikte olduğu, müspet ilimlerin kaynağının İslam medeniyetinde olduğu malumdur. Avrupa karanlık çağlarını yaşarken, İslam medeniyeti dünyada bilimin önderliğini yapmıştır.''
Bertrand Russell
Bunlardan en çarpıcı olanı 699-1000 arasında Avrupa'da karanlık çağlar yaşanırken İslamiyetin, Hindistan'dan İspanya'ya kadar aydınlantığı gerçeğini belirtmiştir. Popüler tarihte pek bunlara yer verilmemesine ve kişilerin İslamiyet'e karşı dar bakışlarını kınar.
''Our use of the phrase ''The Dark Ages'' to cover the period from 699 to 1000 marks our undue concentration on Western Europe … From India to Spain, the brilliant civilisation of Islam flourished. What was lost to Christendom at this time was not lost to civilisation, but quite the contrary … To us it seems that West-European civilisation is civilisation, but this is a narrow view.''
(History of Western Philosophy, London, 1948, p.419) .
Bertrand Russell in ‘History of Western Philosophy,’ London, 1948, p. 419.
Başka Sözleri:
''The whole problem with the world is that fools and fanatics are always so certain of themselves, and wiser people so full of doubts''
Bertrand Russell
''One of the main causes of trouble in the world is dogmatic and fanatical belief in some doctrine for which there is no adequate evidence''
Bertrand Russell
george bernard shaw
13.02.2004 - 19:03Kilise, günümüzde dualara katılımı sağlamak için sıradan olmak zorundadır; ama sıradan oldukça, insanlar daha az gidiyor kiliseye. Töreleri de, törenleri de çağdışıdır kilisenin; rahiplerde öyle şeylere kulak asmazlar, onlar da çağdışıdırlar çünkü. Düğün törenleri de, ölüm törenleri de çekilmez durumdadır...
•••
Kiliseler, alçak gönüllülüğü öğrettikleri gibi, öğrenmelidirlerde...
•••
Çalışan sınıfın psikolojisini, sıradan gel-git işlerinde çalışan bir çocuk kadar bilmiyordu, Marx
•••
İnancın bulunmadığı yerde, ikiyüzlülük uyumluluk olur; bilginin bulunmadığı yerde ise, bilgisizliğin adı bilim olur.
•••
Bilmeyince ne kadar kolaydır konuşmak.
•••
Köle gibi yetiştirilenler, köle gibi yönetilebilir ancak.
•••
Kendi dilini bilmeyen, başka dili öğrenemez.
•••
Modalar, düzenlenmiş salgın hastalıklardır aslında. Satıcıların salgınlar başlatabileceğini kanıtlar bu...
•••
Yaptığım on şeyden dokuzunun başarısızlıkla sonuçlandığını gördüm gençken. Başarısız olmak istemiyordum, onun için ben de on kat daha çok çalıştım.
•••
Noel, çirkin bir konu; acımasızlıkla, açgözlülükle ilgili bir konu; sarhoşlukla, serserilikle ilgili bir konu; kötülükle, dilencilikle, yalancılıkla, pislikle, küfürle ilgili, ahlâka aykırı bir konu... İsteksiz ve bıkkın bir ulusa, Noel, dükkân sahipleriyle basının zorla benimsettikleri bir konudur.
george bernard shaw
13.02.2004 - 19:02Bernard Shaw ve İslamiyet
İkinci dünya savaşı’nı takip eden günlerde İngiliz gazetelerinde Bernard Shaw’a atfen, avrupa’nın İslâmlaşmakta olduğuna ve gelecek yüzyıl içinde İngilterenin İslâmiyeti veya ona benzer bir din kabûl edeceğine dair bir haber yayınlandı. Bir takım tartışmalara sebeb olan bu haber, bazı İslâm âlimlerinin de alâkalarını çekmekten de geri kalmadı.
1950 senesinde ölen Bernard Shaw, ölümünden bir müddet evvel, bir dünya seyahatihe çıkmıştı. Bombay’dan geçerken “THE LIGHT” gazetesi “İslâmlaşmak” tabiriyle ne kastettiğini bizzat kendisinden öğrenmek üzere, meşhur yazardan bir röportaj talep etti. Bu husustaki görüşlerini Bernard Shaw The Light muhabirine, şu şekilde izah etti:
“– Hayret verici bir canlılığa sahip olduğu için, Muhammed’in (a.s.m.) dinine karşı öteden beri yüksek bir hürmet beslerim. Bana öyle geliyor ki, daima değişmekte olan hayatın değişik safhalarında ve her devre uyacak bir görüntüsü olan yegâne dindir. Benim gibi, oldukça şöhret kazanmış kimselerin gelecek hakkındaki kanaatlarına önem vermek gerekir. Ben İslâmiyet için, yarınki Avrupa tarafından kabûl edileceğini söyledim. Nitekim bugünkü Avrupa, İslâmiyeti böyle görmeye başlamıştır. Ortaçağda kilise, tabilerine, taassub veya cehalet yüzünden İslâmiyeti karanlık renklerle tasvir etmişti. Onlar Muhammed’den (a.s.m.) de, dininden de nefret etmek üzere yetiştiriliyorlardı. Onların nazarında Muhammed (a.s.m.) “Ante-Christ” (İsa aleyhtarı iblis) idi.
Muhammed’in (a.s.m.) bu harikulâde adamın hayatını inceledim. O İsa aleyhtarı değil, bütün insanlığın kurtarıcısı olarak bilinmelidir. Onun gibi bir adam, bugün dünyanın idaresini eline alsa, eminimki dünyayı, hasretini çektiğimiz barış ve saadete kavuşturur.
Sırasıyla söyleyelim. Ondokuzuncu yüzyılda Charlyle, Goethe, Gibbon gibi namuslu düşünürler, Muhammed’in (a.s.m.) dininde hakiki bir kıymet gördüler ve bu sayede Avrupa İslâmiyete karşı daha müsait bir vaziyet almaya başladı. Bugünkü Avrupa bu yolda daha ileri gitti. Muhammed’in (a.s.m.) dinine aşık olmaya başlıyor. Gelecek yüzyılda daha da ileri gidecek. Avrupa içine düştüğü zorluklardan kurtulmak için, bu dinin ne kadar kıymetli bir vasıta olduğunu takdir edecektir. Bemin iddiamı bu yolda anlamalısınız. Halihazırda bile vatandaşlarımdan ve diğer Avrupalılardan bir çok kimseler, Muhammed’in (a.s.m.) dinini kabul etmişlerdir. Sorunuzdaki “İslâmlaşmak” tabiriyle ne demek istediğimi izah etmiş olduğum kanaatindeyim.
Es'ad Fuad Tugay
blaise pascal
13.02.2004 - 18:14Her şey yardım-görmüş ve yardım-eden, nedene-bağlı ve neden-olan olduğundan [sonuçların nedenlere geri döndükleri bir çevrimin bilincine sahipti o] ve de en uzakta olanlar farkedilmezcesine birbirlerine bağlı olduklarından, eğer bütünü bilmezsem parçaları bilmemi, tikel olarak da parçaları bilmezsem bütünü bilmemi imkânsız buluyorum.
Pensée 84 [84. Düşünce], Bütün Eserleri'nde, Pléiade, 1954, s. 845.
aids (h.i.v.)
13.02.2004 - 02:28Richard Gare'in de oynadığı, 1993 yapımı ''And the Band Played On'' filmini izleminizi tavsiye ederim. Belegesel türü gibi çekilen bu filmde, konuyu inceleyen doktorlar grubunun neler yaptığını, Aids'in yüzbinlerce insanın ölümünden sonra nasıl ismini aldığını, ABD'ye gelşini, gayliğin ve izlenen politikaların etkisi gibi dramatize edilen ilginç olaylar hakkında bilgiler edinebilirsiniz..
ermeni sorunu
12.02.2004 - 19:29her şeyde bir hikmet vardır. O kadar çok uğraşıyorlar ki... Lakin kendi yaptıkları pisliklerde çıkıyor ortaya. Zaten Türkiye'nin onca derdi arasında vızıltı kalıyor.
Ermeni sorunu vardır, sorun katliamdan değil Ermenistan'ın dünyada yer edinme ve Amerikalı Ermeniler'in kimlik arama sorunundan gelir... Bu sorunu zaten Türk vatandaşı olan ermeni arkadaşlarımızdan hiç duymayız. Yok Cher, yok Rouben Mamoulian, yok System of a Down'mış olay sanki Hollywood siyonizmi gibi uzar gider...
Netteki propagandaları görünce... eskiden Yunan-Türk çekişmesinde yapılan çocukça çekiştirmeler aklıma geldi... Yok Türkçe'yi şu ermeni bulmuş, yok Mimar Sinan'da Ermeni olduğundan Türk mimarisi diye bir şey yokmuş...
Bunlar Türkiye'ye zarar vermez. Bırakın göstersinler Ararat Filmelerini de, başkası da yakında Ulubatlı Hasanı'da rambo gibi çeker... İnsan ağzıyla sinek tutsun kral değil, Kral'ın soytarısı olur... Esas mücadele önce biz ülkemizin içinde birbirimize sahip çıkalım... Fitne ve nefret tohumları ekeceğimize birlik olalım ki kuvvet doğsun... İşte zarar dıştan değili içten gelir bilelim...
cem uzan
12.02.2004 - 19:02hakkında ağzımdan hayırlı bir şey çıkmayacağından yorum yapmadım şimdiye kadar ama övenleri görünce şaşırıp kaldığımı bilmenizi isterim...
nedir bölümü
12.02.2004 - 18:03Genel olarak düşündüğümde ülkemizin seviye düzeyi biraz da olsa yansıtan bir site...
Kişisel açıdan çok yararını görüyorum diyebilirim. Belki bu yarardan duyduğum borçu ödemek için karşılıklı devam eden bir ilişkimiz var... Bir kere sayfanın adı beni buraya çekiyor... Nedir? Bu sayede çok şeyler öğrendiğim ve paylaştığım bir site... Çok güncel olmasa da, Türkiye'yi yansatan bir yer olduğundan, özlem bile giderebiliyorum diyebilirim... Hele kazandırdığı arkadaşlıklar... Bu arkadaşlıklardan edindiğim değerli ismler ve bilgiler sanki hazine haritalarını paylaşıyor gibiyiz...
Kendini bilmez ayak takımı bile tadı-tuzu... Tabi hala Nedir diye sorulması gereken onca terim varken aç kurtlar gibi birbirimizi yemesek çok daha kaliteli bir sayfa olabilir.... Yine de diğer benzeri forum-sözlük sitelerine azaran bence hala saflığını koruyan bir bölüm...
Gördüğümüz her düşünceye saldıracağımıza, daha yapıcı olalım derim... Hele bu aralar yetkileler bile o kadar değişiklik yaparken, üyelerinde kendilerine çeki düzen vermeleri iyi olur. Yoksa slogan atılarak geçilen kirletilmiş bir semten ileri gitmez...
evelyn reed
12.02.2004 - 17:41Kadının anaerkil döneminde ki yeri ile ilk bilim adamları, doktolar gibi makamların kadınlardan geldiğini savunan... Anaerkil'den ataerkil'e geçiş dönemini başlatan erkeklerin savaş, kölelik gibi gücün tadına varması ve savaşların, kadının ezilmesi, kölelik gibi ataerkil döneminin hala devam ettiğini savunan anaerkil ve ataerkil dönemleirni kafaya takmış bir yazar...
etnoloji
12.02.2004 - 17:24Ethnos ulus demekmiş Yunancam çok iyi ya bilirim hemen bu kelimeleri:P... Logos da söz... Bu iki kelimenin birleşiminde Ethnologie oluşuyor. Bu kelimelerden anşılacağı gibi uluslarla ve ırklarla ilgili tabi sonuna loji gelince bir bilim dalı olduğunu şıpdadak anlıyoruz...
Mesela Türkler nereden geldi, nerelere dağıldı... göçlerde dağılan kavimlerin nereye yerleştiler, aralarında oluşan benzerlikler ve farklılaklar nedir gibi karşılaştırma sorularını merak ediyorsunuz etnoloji ile ilgileneceksiniz.
eşrefoğlu rumi
12.02.2004 - 17:06Gelse celalinden cefa
Yahut cemalinden vefa
İkisi de cana safa
Senden hem ol hoş hem bu hoş
Asıl adı Abdullah olan Eşrefoğlu Rumi'nin doğum yılı bilinmiyor. Babası Ahmet Eşref'in Mısır'dan geldiği ve bir Mısır'da kalan bir Türk ailesinin çocuğu olduğu sanılıyor.
Eşrefoğlu Rumi, İznik medreselerinde öğrenim görmüş, öğrenimini bitirdikten sonra da yine İznik'te Çelebi Mehmet medresesinde müderris adayı olmuştur.
Daha sonra Ankara'ya giderek Hacı Bayram-ı Veli'nin tekkesine girip kendini tasavvufa verdi. Hacı Bayram'ın kızı ile evlendi. Bir süre sonra Hacı Bayram tarafından Hama'ya gönderildi. Orada da tasavvufla uğraştı. Yetiştikten sonra Bursa'ya gelerek bir tekke kurdu ve Eşrefiyye tarikatını yaymaya başladı. 1470'te İznik'te öldü.
Yunus Emre yolunda yürüyen Eşrefoğlu, şiirlerinde temiz bir Türkçe kullanır.
1
Aşıklar iki cihanda
Nefs muradın almayalar
Ağlayalar dün ü günü
Şad oluban gülmeyeler
İlm ü kemal terk edeler
Dostla ahdi berk edeler
Yüz tutup dosta gideler
Aldanuban kalmayalar
Sekiz uçmak bezeklerin
Hur u kusur u köşklerin
Arzedeler aşiklara
Her giz nazar kılmayalar
Aşıkların maşuk ile
Candan öte esrarını
Şol sır içinde sırrını
Feriştehler bilmeyeler
Aşıklar dost didarını
Kanda baksalar göreler
Musi'leyin münacata
Tur'u tayin etmeyeler
Tur ne hacet aşıklara
Çün her yerde maşuk bile
Daim münacat ideler
Bir dem ayru olmayalar
Vahdet-i sırfa erenler
Ol dost ile dost olanlar
Ol denizde gark olanlar
Ad u sana gelmeyeler
Eşrefoğlu Rumi'sin der
Aşk içinde mahvolagör
Ta ki sen de senlüğünden
Zerre ayar bulmayalar
http://www.sirinnar.net/html/turku/ozanlar/esrefoglu.htm.
erich fromm
12.02.2004 - 17:021900'da Frankfurt'ta doğan mutsuz yahudi aile çocuğu ilk başlarda ailenin etkisiyle din adamı olmak isteyen Erich Fromm, sonra Freud'un öğrencesi olarak İlk başlarda biyoloji alanında Darwin, Sosyoloji ve ekonomi alanında Marx ve psikoloji de ise Freud karşımı olan kuramlarını mistik ateizm diye adlandırır. Lakin kendi fikirlerine sahip oldukça Freud'un etkisinden kendini koparıp Freud'un öğretilerine bile karşı çıkmıştır, hatta bazılarına göre çırak ustasını geçmiş bir filizof ve psikanalist...
Annesini ve babasını, yani aile hayatını, Fenomene Fromm olayını ve de evliliklerini incelerseniz neden Freud'u seçip psikanalist olduğu bence anlayabilirsiniz. Kısacası kronik vakalarla geçen hayatı diyebilirim :)
Akedemik yazmasından çok halka yönelik yazmasıyla tanınan ve hayatını insanlığa adamış bir düşünür ve eylemci olarak sürdüren Erich Fromm 1980'de ölmüştür...
eric edelman
12.02.2004 - 16:31Türkiye'ye atanmış bir Amerikan büyükelçisi...
Nette hakkında ilginç iddialar var... bilmeyenler şu adresten ulaşabilirler:
http://www.ariktekin.com/yeni_haber/eric_edelman.html
ayrıca kapanan yani açılmayan ''www.uchilal.com/dhaber5.htm'' web sayfasında ki bilgiler:
Esrarengiz diplomat
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Eric Adelman'ın görev yaptığı her ülke bölündü
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Eric Adelman'ın görev yaptığı her ülke bölündü. 15 Ağustos'ta göreve başlayan Eric Edelman'ın son günlerde Türkiye'nin hassas konularını kaşımasının ardındaki sır pedesi iyi incelenmeli
İşte Adelman'ın görev yaptığı ülkelerin durumu:
YIL1980: Batı Şeria ve Gazze Bölgeye özerklik tanınması için görüşmelerde bulunan Amerikan delegasyonunun üyesi. Görüşmeler sonrası İsrail Kudüsü başkent ilan etti ve binlerce yıllık Yahudi düşü gerçek oldu.
İKİNCİ görev yeri Sovyetler Birliği. Burada ABD Dışışleri Bakanlığı özel danışmanı oldu. 1984-1986 yılları arasında Sovyet İmparatorluğunun çöküşüne tanıklık etti.
ESRARENGİZ diplomat 1989-1990 yılları arasında Doğu Avrupa Masası Direktörlüğü yaptı, Berlin Duvarı Yıkıldı, iki Almanya birleşti ve Varşova Paktı çöktü...Ne büyük tesadüf değil mi?
1993'te Çekoslovakyaya Prag Büyükelçi müsteşarı olarak gönderildi. Bu ülkeye ayağı değer değmez Çekoslovakya karpuz gibi ikiye yarıldı. Çek Cumhuriyeti ve Slovakya adında iki yavru doğurdu.
BUNDAN sonra Cheneyin Özel ekibinde çevresinde görmeye başladık Edelmanı.Bütün 11 Eylül sonrası Afganistan ve Irak olayları sırasında bu birimin başıydı. Bu ülkelerin durumunu ise yazmaya gerek yok.
ABD'nin yeni Ankara Büyükelcisi Eric Adelman, Ankara'ya geldiği günden beri haddini aşan açıklamalarını sürdürüyor. 15 Ağustos'ta göreve başlayan ve her toplantıda Türkiye'nin hassas olduğu konuları kaşıyan Adelman'ın görev yaptığı bütün ülkelerin bölündüğünü söylersek bu kişinin durumu daha iyi belli olur.
O konuşuyor bizimkiler sunuyor:
Edelman son günlerde de kafaya Kıbrıs ve Denktaş'ı taktı. Türkiye'nin her konuda ABD ve İsrail'in yanında yer alması gerektiğinin altını defalarca çizen Büyükelçi, Annan Planı'nın uygulanmasını ve Denktaş'a desteğin kesilmesini de isteyecek kadar ileri gitti. Eric edelman, Türkiye Ermenistan sınırının açılmasını da isterken bizim yetkililerimizden ses çıkmıyor.
Hassas konuları kaşıyor:
15 Ağustos'ta Esenboğa'da Türkiye'ye ayak aktar atmaz, konuşmasının bir bölümünü Türkçe yapan Büyükelçi, 3,5 hafta Türkçe dersi aldığını belirtti. Eric Edelman, ABD Başkan Yardımcısı Cheney, Dışişleri Bakanı Powell ve Savunma Bakanı Rumsfeld'in Türkiye'ye önem verdiklerini, bu nedenle Ankara’ya atanmanın kendisi için büyük bir onur olduğunu da kaydetti.
Şahinler'in has adamı
Washington yönetimindeki 'Şahinler' kanadına yakınlığı ile tanınan Edelman, Ankara’ya atanmadan önce ABD Başkan Yardımcısı Cheney’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapıyordu.
(yazanın gerisi: http://www.ariktekin.com/yeni_haber/eric_edelman.html sayfasında olduğu gibi)
erkin koray
12.02.2004 - 16:17Allah rahmet eylesin Barış Manço, yakınlarda Cem Karaca'yı kaybettik... Türkiye'de az bulunur Erkin Koray gibi insanlar, değerlerini bilelim...
erkin koray
12.02.2004 - 16:15Fesupanallah... Uzun saçlı diye dayak yiyerek Türk Rock tarihine geçen ilk akrep...
Orhan Gencebay'la muzik yapması eleştirmesine rağmen, bence ''çöpçüler'' gibi en güzel şarkıları onunla yaptı. Ama Türk Rock'ın babalarından Erkin baba mazide kaldı... Şarkıları iyice Arabeskleşmiş... Tek başına çıktığı şovları düğün salonundaki şantörlere benzemişti... tabi bunlar 90larda ki haliydi...şimdi nasıldır ne yapıyordur pek bilmiyorum? Başka ülkelrin bile şarkılarını, kendilerininmiş gibi kullanılması bile muziğinin kalitesi gösteriri.. Geç olmadan eski ilhamını inşallah bulur bir daha..
Toplam 2591 mesaj bulundu