Sakatlık acınilacak bir durum değildir bence, bir sakata bakarak acımak ne kadar doğal görünse de onların dünyadaki imtihanı o olduğundan bu kişilere bakarak kişinin önce kendi haline şükretmesi gerekir lakin kişinin şunu da düşünmesi gerekir, sağlıklı sapa sağlamken kişinin sorumlulukları sakat olan birisinden daha fazladır lakin tarihte de örnekleri çok olduğu gibi bu sakatları sağlam kişilerden geri bırakmamış tam tersine insanlık yararına muhteşem yararlarda bulunmuşlardır. Durum böyle iken acınacak kişi acaba mazereti olan mıdır yoksa sapasağlam iken yerinde oturan mıdır?
bir aralar baya ilgi duymuşltum film muziklerine lakin alması pahalı ve bulması zor olduğundan yavaş yavaş soğudum diyebilirm. Yine o zamanlardan aklımda kalan kompozitörlerden örnek vereyim...
Mesela Pink Floyd'tun tabanından gelip; Robin Hood, Last Action Hero, Event Horizon, Cehennem Silahı, Die Hard gibi dolu ünlü filmin kompozitörü ünlü Michael Kamen
Favorilerimden Big Blue, Leon, Fifth Element, Wasabi gibi filmlerin muziklerini yapan Eric Serra
Yada şu aralar gösterime girecek olan Alexander ve eskilerden 1492: Conquest of Paradise, Terminator II, Candyman, Blade Runner gibi muhteşem filmlerin müzikleri yapan ünlü Yunanlı kompozitör Vangelis
Bunların yanında The Magnificent Seven, Great Escape, Airplane, Ghostbusters, My Left Foot gibi baba filmlerin muzikleirni yapan Elmer Bernstein...
Efsanelerden daha Godfather, Waterloo ve Lost In Translation gibi filmler de hala anılan Nino Rota daha sonracığıma Alien, Rambo, Omen, Basic Instinct, Star Trek'lerin ve daha nice ünle filme imza atmış Jerry Goldsmith...
Bunlar ve daha nicelerinin müziklerini yaptıkları filmler saymakla bitmez...
Faturalar hayatımın parçası olduğu için açayım dedim bu terimi ama nedense bundan başka yazacak bir şey gelmiyor aklıma:P Belki mecazi anlamıyla değerlendirmek lazım...
Neden en sevmediğim sebzenin adını terim olarak açtım dedim kendi kendime ama sonra
kişilerde sevmedikleri ya da nefret ettikleri şeylere karşı ilgisi vardır denilir; doğru galba...
Korku zor bir olay karşısında ödleğin ve cesurun hissettiği aynı duygudur fakat aralarındaki tek farksa, cesur olan avantajina kullanir, ödlekse üstesinden gelemez...
Basitçe konuyu ele alalım: Bir kişinin inanması ya da inanmaması onu bilim adamlığından men etmez. Dindarda olabilir dinsiz de, isterse UFOlara inanır isterse maymuna, kendi seçimidir. Bir kişinin bu kadaer basit bir argümanı polimiğe çevirmesinin tek bir açıklaması olabilir; dine o kadar düşman kesilmiş ki her şeyi çarpık anlayıp çarpık anlatıyor...
İster Müslüman ister başka bir dinden olsun tarihte ve günümüzde dindar bilim adamlarının bileme yaptıkları katkı ortadır. Bu kişilerin inancı bilime katkıda bulunmalarına engel olmamış tam tersine yüreklendirmiştir. 1400 yıldan beri hiçlikle uğraşılıyor denilip yine konu değiştirilimeye çalışılsa da basitçe tarihsel bir araştırmayla bunun yalan olduğu ispatlanır.
Kendi kafalarında oluşturduğu din ve inanan imajı o kadar yoz ki en basit konularda bile bu imaj ön yargıya dönüşüp onları gerçekten uzaklaştırıyor. gerçekten yazık! ! !
Hadi ilk başta seçilmesine halkın suçu yok diyebilinir ama 40 ylın en büyük katılımını gören seçimlerden Bush’un kazanması demek bundan sonra olacakların artık tüm vebali ABD halkinın demektir,… Esasında kim gelse sömürü çarkı dönecek ama yine de böyle göz göre göre zalimleri lider yapmak bence daha büyük zulmdür..
Ekonomiden fene, güvenlikten dine kadar her alandaki alim kişiler bir ülkenin beynidir, bu açıdan Demet'in dileğine tüm kalbimle katılıyorum çünkü bir ülkenin ekonomisinden refahına kadar tüm düzene en çok darbe vuran etken ''beyin göçüdür''. Yıkılmış SSCB ve onca para bastırıp zengin olacağını düşünmüş şimdiki Rusya bunun ibreti; Keynes, Ford gibi beyinleri ülkesine davet eden Japonya ise örneğidir...
''Evrenin varlığının bir sebebi vardır. Evrenin sebebinin tek bir Yaratıcı olduğuna inanıyorum. Yoksa geçici bir etki sonsuz bir etkiden nasıl oluşabilir? .. Hem felsefi alanda hem de bilimsel alanda evrenin başlangıcı olduğu anlaşılıyor. Var olan bir şey, varlığının sebebine sahiptir. Bu sebep, sebepsiz, sonsuz, değişmeyen, zamansız ve maddesizdir. Ve bağımsız bir irade vardır. Sonuç olarak Allah'ın varlığına inanmanın mantıklı olduğuna inanıyorum.''
Prof. William Lane Craig (Birmingham Üniversitesi'nde felsefe ve Münih Üniversitesi'nde ilahiyat profesörü)
''...Kesin olarak emin olduğum konulardan biri Allah'ın varlığıdır.''
Prof. Carl Friedrich von Weizsacker
(Almanya'da Max-Planck-Gesellschaft Üniversitesi'nde fizik profesörü)
''...Güçlü, herşeyden haberdar olan, aynı zamanda da koruyan ve bağışlayan Allah'a inanıyorum...''
''...Tek bir Allah'ın var olduğundan eminim...''
S.Jocelyn Bell Burnell (İngiltere Açık Üniversitesi'nde fizik profesörü ve Fizik Bölümü'nün başkanı)
''...Evrenin yaratılışını planlayan ve yöneten, Üstün bir Akıl Sahibi olan Allah'a inanıyorum.... İnsanlığın yaratılışının evrenin ana prensibi olduğuna ve insanlığın özellikle bilinç, vicdan ve ahlaken doğruyla yanlışı ayırt etme özgürlüğüyle Allah'ın tecellisi olarak yaratıldığına inanıyorum.''
Prof. Owen Gingerich (Harvard Üniversitesi'nde astronomi ve bilim tarihi profesörü)
''...Bütün değerlerin kaynağı olan Allah, 'insana ellerinden ve nefes almaktan da yakındır.' Allah'ın varlığı gerçektir.''
''Allah hem dünyayı yaratan, hem de dünyayı yaşatandır.'
Charles Birch (Avustralya Sydney Üniversitesi profesörlerinden - 'Dinde İlerleme için Templeton Ödülü'nü almıştır)
''Dindar biri olarak Allah'ın varlığına ve yaratıcılığına inanıyorum.''
''...Materyalist evrime meydan okumayı ilerletmek istiyorum. Gelin Yaratanın etrafında birleşelim.''
Philip Johnson (Chicago Üniversitesi'nde hukuk profesörü olan Johnson, evrim teorisinin ideolojik yanını içeren pek çok araştırmanın da sahibidir.)
''Ben Allah'ın varlığına kendi varlığım gibi ve elimle dokunduğum eşyanın varlığı gibi inanıyorum. Şüphesiz ki Allah'ın varlığına inanmam varlıklar alemine bir anlam kazandıran en üstün ve biricik düşünce yoludur. Allah'a iman, insan denilen varlığa madde ve enerji yığını olmaktan çok daha büyük bir anlam katar. Allah'ın varlığına iman, sevgi konusunda en yüce ve insancıl düşüncelerin kaynağıdır.''
Prof. Andro Cinovayivi
(Dünyanın ünlü fizyoloji bilginlerinden olan Cinovayivi, 1925-1946 yılları arasında North Western Üniversitesi fizyoloji ve farmakoloji bölümü başkanlığı yapmıştır. 1946-1953 yılları arasında da Jenvi Üniversitesi'nde tıp fakültesi profesörlüğü ve dekanlık yapan Cinovayivi, daha sonra Chicago Üniversitesi'nde fizyoloji profesörlüğü görevi almıştır.)
''Evrim teorisi artık can çekişme noktasına gelmiştir. Yaratıcılık fikri ise sağlam delillerle izah ediliyor. Binlerce bilim adamı, yaratıcılık fikrini daha ikna edici buluyor. Bu sayı gün geçtikçe artıyor.''
Prof. Dr. Duane Gish
(California Üniversitesi'nde biyokimya profesörü olan Duane Gish, inançlı kişiliği ve evrim teorisine karşı mücadelesi ile tanınan önemli bir bilim adamıdır.)
Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal traşı olmak için berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar. Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgili konu açıldı... Berber: ' Bak adamın, ben senin söylediğin gibi Allah'ın varlığına inanmıyorum.' Adam: ' Peki neden böyle düşünüyorsun? ' Berber: ' Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın. Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var olsaydı, bu kadar çok hasta insan olur muydu, terkedilmiş çocuklar olur muydu? Allah olsaydı, kimse acı çekmezdi. Allah olsaydı, bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum...' Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi. Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü. Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki traş olmayalı uzun süre geçmişti. Adam berber dükkanına geri döndü. Adam: ' Biliyor musun ne var, bence berber diye birşey yok' Berber: ' Bu nasıl olabilir ki? Ben buradayım ve bir berberim.' Adam: ' Hayır, yok. Çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı.' Berber: ' Hımmm... Berber diye birşey var ama o insanlar bana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki? ' Adam: ' Kesinlikle doğru! Püf noktası bu! Allah var, ve insanlar ona gitmiyorsa, o ne yapabilir ki? İşte dünyada bu kadar çok acı ve keder olmasının nedeni! '
Kapalı bir kutu gibi asansörler... Sessiz sedasız merdivenlere inat büyük bir itatkarlıkla yolcularını bir yerden alıp bir yere bırakıyor hızlıca. Teknolojinin nimetlerinden asansörler, üstelik eskimiş nimetlerinden biri.
Küçük, büyük kabinli, kameralı, aynalı değişik türlerde yüzlerce asansör modeli geliştirildi. Sabah bilmediğiniz onlarca kişiyle bindiğiniz kapalı kutu, birer birer hepinizi olduğunuz katlara dağıtırken, akşam yine birer birer olduğunuz yerlerden alıp itatkar bir şekilde 'özgürlük kapısına' doğru sizleri bırakıyor yorgun argın. Asansöre binen birçok kişinin selam vermediği hiç dikkatinizi çekti mi bilmem ama benim çekti. 'Günaydın', 'İyi Günler' ve 'İyi Akşamlar' dilekleri duyulamıyor bir türlü nedense, oysa bu bir nezaket kuralı değil mi?
Geçen gün yüksek bir binanın zemin katından asansöre bindim, önümde o kapalı kutunun içerisinde tırmanacak tam 26 kat vardı. Asansör ekspres misali, birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü vs takip eden tüm katlardan hızlıca geçerken, içimde korkunç bir yalnızlık duygusu hissettim. Katlardan geçerken, kapıya yaklaşıp her kattan duyulan insan seslerine dikkat ettim, algılamaya çalıştım. Bir katta şarkı söyleniyordu, bir kat gayet sakindi, bir kattan tartışma sesleri duyuluyordu, bazı katlarda ise sessizlik hüküm sürüyordu. Yaklaşık bir dakikalık yolculuğun ardından istediğim kata vardım ve inince kapıları sesizce kapanıp, hızlı ve uysal adımlarla yeniden aşağıya inmeye başladım.
Liseyi bitirince annem sözünü yerinde tuttu ve bana hayatımın en güzel hediyesini verdi yıl 1994'tü Avrupa'da birkaç ülkeye gitmek için çantamı hazırlayıp yola koyuldum. İlk durağım Münih oldu oradaki Nazi Kampları'nı gezdikten sonra, tanıdıklarımın da ısrarı üzerine Münih'te bulunan 250 metrelik televizyon kulesinde beş çayı içmeye karar verdik. Asansöre binmemiz gerekiyordu doğal olarak. Bilet parasını ödeyip, gerekli güvenlik kontrollerinin ardından büyükçe bir asansörün kapısı açıldı önümüzde, iki yüz elli metre boyunca herhangi bir katın olmadığı boşlukta, iki üç dakika boyunca öylece yukarıya tırmandık hiç durmadan beton yığınının içerisinden, nihayet metreleri aşmış ve kuleye çıkmıştım. O ne muhteşem bir manzaraydı öyle. Sanki Almanya'yı kuşbaşı görebiliyordunuz oradan, tabii orada beş çayı içmenin keyfi de apayrı birşeydi. Bir iki saat dinlendikten ve sohbet ettikten sonra yine aynı asansörde yolculuğa başladık araca inene kadar.
----------
Anatolya - 27 Eylül 2004, Pazartesi
Büyüğü var küçüğü var hatta kebabı bilem var. İskender bu, yer olur kişi olur hatta yemek bile olur, teorisi var mı bilmiyorum ama kaşarlısını duymuştum:P
Belki direk klaustrofobi yani kapalı alan korkusunu çağrıştırdığından böyle bir örnek verdim ama asansör bu; asansör fantezileri bilem var hatta filmi bile :) daha bu konuda çok örnek verilebilir hatta aklıma geldi, daha önce açtığım, uzaya asansör projesi başlığını da unutmamak lazım :) bu konu hakkında bir yazı aktıracağım daha; umarım kes-yapıştır bahnesiyle yine aşağılanmam ;)
belki biraz size garip gelebilir ama asonsör deyip geçmemek lazım, mesela düşünsenize bu kadar basit bir kutunun içinde kaç değişik şekilde ölebileceğimizi :)
İnsanız o yüzden insana verilen değer insanın kendisine verdiği değerdir, eğer başkasına yaptıklarından değilde renginden, milletinden, dininden dolayı hor görürsek sadece kendimizi kandırmakla kalmaz, zalimlikle sadece başkasına değil esas kendimize zulm etmiş oluruz ve cehennem zalimlerin ebedi kalacağı ikametgahtır.
Ne barış ile ne de zulmle getirebileceklerimiz bu fani dünya da %100 adaleti sağlayabir ama elbet bir hardal tanesinin bile gizli kalmayacağı hesap günü gelecek ve o zaman göreceğiz barışın mı yoksa zulmün üstün çıkacağını. O zaman, bu dünya istediği kadar fani olsun yaptıklarımız boşa değil, elbet hak batıldan üstün çıkacak ve kimin esas kaybedenler olacağını göreceğiz...
Irkçılık kalbin hastalıklarındandır öyleki zülmü hak diye gösterir, belki insanı güçlü yapabilir ama ilizyasyondan başka bir şey değildir. Benzetme yerinde olursa bu bir düşmanın bir milleti bölmek için ona savaş açacağına silahdırması gibi bir şeydir ve o milletin, o silahların düşmandan geldiğini, ruhu bile duymaz...
Boşu boşuna zamanında ''Böl ve feth et' denmemiş, bugün Türkiye'ye bakıyorum da ırkçılık orginize olmuş ve gün geçtikçe Türkiye'nin başındaki sorunları bahane ederek mikrobu kişiden kişiye yayıyorlar. Türklük nameleriyle yola çıkıyor esasında çocuklarını öldürdüğü için tarlalarda yılan avına çıkmış köylülerden farkları yok ve sonunda benzetme yine yerinde olursa yılanları öldürdükten sonra köylerini fare basacağını bile bilmezler.
Evet belki her yerden kuşatılmış gibi gözükebilirz, aynı su alan bir gemi gibi ama denize atlayıp yılana sarılmak çözüm değildir tersine aptallıktır...
Söyle bakalım Ali Can peki boylam nedir?
Örtmenim boylam ''Yeryüzündeki herhangi bir noktanın meridyen dairesiyle başlangıç olarak alınan Greenwich gözlem evinin meridyen dairesi arasındaki açı değeri; tul'' demektir...
:P
Not:Şaka bir yana onca yapılan senlik-benlik davalarının içinde kendimiz kaptırıp böyle zararsız başlıkları görmek ya da açmak banel gelse de Nedir bölümünün bilgi akışımını sağlayabilen yararlı bir sayfa olabileceğini unutmayıp böyle daha çok başlık açılmasını umut etmek banel olmasa gerek...
Çocuklar Sucuklar bugunki konumuz Meridyenler ve Boylamlar çoğrafya kitabınızın 65. sayfasını açın, önce meridyen nedir onu öğreneceğiz,
Söyle bana Ali Can meridyen nedir?
Örtmenim meridyen ''Ekvator'u dik olarak kestiği ve iki kutup noktasından geçerek dünyayı çevrelediği var sayılan daire.'' demektir...
:P
Şaka bir yana onca yapılan senlik-benlik davalarının içinde kendimiz kaptırıp böyle zararsız başlıkları görmek ya da açmak banel gelse de Nedir bölümünün bilgi akışımını sağlayabilen yararlı bir sayfa olabileceğini unutmayıp böyle daha çok başlık açılmasını umut etmek banel olmasa gerek...
Ne işiniz var Burger King'te ya da Mac Donald'larda, memleketimin ağız tadı mı yok? Her şehrin kendine ait yüzlerce çeşit yemeği varken ne yaparsınız kendine ait yemek kültürü bile olmayan milletlerin yemeğini... Burada millet camlarını taşlayıp kebapçılara giderken sorarım nerden geliyor bu batı özentiği?
evet eşitliğin anlamı kadını erkekle güreştirmek değildir, önemli olan dengedir ki arkadaşımızın altta belirttiği gibi bu denge ancak adalettle sağlanabilir ve Allah insanlara adaletli davranmaları öğütler, bu anlayılış içersinde haklar, kurallar, kanunlar uygulanır, bu açıdan İslam sadece kadının değil her şeyin hakkını gözetir...
Çok farklı anlamlar içeren bir terim. Mesela azınlığın zenginleşip çoğunluğun sömürülmesi gibi kapatalist anlayış terime negatif bir anlam kazandırıyor lakin azınlık olduklarından haksızlığa uğratılanlarsa terime sempati katıyor ya da tersine hasta ruhlar için azınlık düşman oluyor.
Ama şunu unutmamak gerekir ki her şey karşılıklıdır; bir gün çoğunlukken yarın azınlık durumuna düşebilinir.... Eninde sonunda herhangi bir güçle bozgunculuk yapıyorsa ister çoğunluk ister azınlık bu zalimliktir... Ve zalimler için fani dünya istedşkleri kadar krallık olsun sonunda cehennem onlar için ebedi olacaktır...
bir ses duyulsa...koşsam sesin geldiği yere...katılsam o seslere...o sesleri çıkarsam...duyulsa seslerimiz...katılsa bütün sesler...ah keşke bir olsa sesler sessizliğin içinde de...bir ses duyulsa...sessizliği bozsak
acımak
05.11.2004 - 18:05Sakatlık acınilacak bir durum değildir bence, bir sakata bakarak acımak ne kadar doğal görünse de onların dünyadaki imtihanı o olduğundan bu kişilere bakarak kişinin önce kendi haline şükretmesi gerekir lakin kişinin şunu da düşünmesi gerekir, sağlıklı sapa sağlamken kişinin sorumlulukları sakat olan birisinden daha fazladır lakin tarihte de örnekleri çok olduğu gibi bu sakatları sağlam kişilerden geri bırakmamış tam tersine insanlık yararına muhteşem yararlarda bulunmuşlardır. Durum böyle iken acınacak kişi acaba mazereti olan mıdır yoksa sapasağlam iken yerinde oturan mıdır?
film müzikleri
05.11.2004 - 17:51bir aralar baya ilgi duymuşltum film muziklerine lakin alması pahalı ve bulması zor olduğundan yavaş yavaş soğudum diyebilirm. Yine o zamanlardan aklımda kalan kompozitörlerden örnek vereyim...
Mesela Pink Floyd'tun tabanından gelip; Robin Hood, Last Action Hero, Event Horizon, Cehennem Silahı, Die Hard gibi dolu ünlü filmin kompozitörü ünlü Michael Kamen
Favorilerimden Big Blue, Leon, Fifth Element, Wasabi gibi filmlerin muziklerini yapan Eric Serra
Yada şu aralar gösterime girecek olan Alexander ve eskilerden 1492: Conquest of Paradise, Terminator II, Candyman, Blade Runner gibi muhteşem filmlerin müzikleri yapan ünlü Yunanlı kompozitör Vangelis
Bunların yanında The Magnificent Seven, Great Escape, Airplane, Ghostbusters, My Left Foot gibi baba filmlerin muzikleirni yapan Elmer Bernstein...
Efsanelerden daha Godfather, Waterloo ve Lost In Translation gibi filmler de hala anılan Nino Rota daha sonracığıma Alien, Rambo, Omen, Basic Instinct, Star Trek'lerin ve daha nice ünle filme imza atmış Jerry Goldsmith...
Bunlar ve daha nicelerinin müziklerini yaptıkları filmler saymakla bitmez...
ana
05.11.2004 - 17:08Ana kelimesi kibar gelmediğinden midir nedir Anne terimine yüz tane yazı yazılmış ama daha Ana terimi anca yeni açıldı...
fatura
05.11.2004 - 17:03Faturalar hayatımın parçası olduğu için açayım dedim bu terimi ama nedense bundan başka yazacak bir şey gelmiyor aklıma:P Belki mecazi anlamıyla değerlendirmek lazım...
kereviz
05.11.2004 - 17:00Neden en sevmediğim sebzenin adını terim olarak açtım dedim kendi kendime ama sonra
kişilerde sevmedikleri ya da nefret ettikleri şeylere karşı ilgisi vardır denilir; doğru galba...
kahramanlık
05.11.2004 - 16:54Korku zor bir olay karşısında ödleğin ve cesurun hissettiği aynı duygudur fakat aralarındaki tek farksa, cesur olan avantajina kullanir, ödlekse üstesinden gelemez...
dindar bilim adamları
04.11.2004 - 14:55Basitçe konuyu ele alalım: Bir kişinin inanması ya da inanmaması onu bilim adamlığından men etmez. Dindarda olabilir dinsiz de, isterse UFOlara inanır isterse maymuna, kendi seçimidir. Bir kişinin bu kadaer basit bir argümanı polimiğe çevirmesinin tek bir açıklaması olabilir; dine o kadar düşman kesilmiş ki her şeyi çarpık anlayıp çarpık anlatıyor...
İster Müslüman ister başka bir dinden olsun tarihte ve günümüzde dindar bilim adamlarının bileme yaptıkları katkı ortadır. Bu kişilerin inancı bilime katkıda bulunmalarına engel olmamış tam tersine yüreklendirmiştir. 1400 yıldan beri hiçlikle uğraşılıyor denilip yine konu değiştirilimeye çalışılsa da basitçe tarihsel bir araştırmayla bunun yalan olduğu ispatlanır.
Kendi kafalarında oluşturduğu din ve inanan imajı o kadar yoz ki en basit konularda bile bu imaj ön yargıya dönüşüp onları gerçekten uzaklaştırıyor. gerçekten yazık! ! !
george w.bush
03.11.2004 - 17:38Hadi ilk başta seçilmesine halkın suçu yok diyebilinir ama 40 ylın en büyük katılımını gören seçimlerden Bush’un kazanması demek bundan sonra olacakların artık tüm vebali ABD halkinın demektir,… Esasında kim gelse sömürü çarkı dönecek ama yine de böyle göz göre göre zalimleri lider yapmak bence daha büyük zulmdür..
bilim adamları
03.11.2004 - 01:10Ekonomiden fene, güvenlikten dine kadar her alandaki alim kişiler bir ülkenin beynidir, bu açıdan Demet'in dileğine tüm kalbimle katılıyorum çünkü bir ülkenin ekonomisinden refahına kadar tüm düzene en çok darbe vuran etken ''beyin göçüdür''. Yıkılmış SSCB ve onca para bastırıp zengin olacağını düşünmüş şimdiki Rusya bunun ibreti; Keynes, Ford gibi beyinleri ülkesine davet eden Japonya ise örneğidir...
dindar bilim adamları
03.11.2004 - 00:55''Evrenin varlığının bir sebebi vardır. Evrenin sebebinin tek bir Yaratıcı olduğuna inanıyorum. Yoksa geçici bir etki sonsuz bir etkiden nasıl oluşabilir? .. Hem felsefi alanda hem de bilimsel alanda evrenin başlangıcı olduğu anlaşılıyor. Var olan bir şey, varlığının sebebine sahiptir. Bu sebep, sebepsiz, sonsuz, değişmeyen, zamansız ve maddesizdir. Ve bağımsız bir irade vardır. Sonuç olarak Allah'ın varlığına inanmanın mantıklı olduğuna inanıyorum.''
Prof. William Lane Craig (Birmingham Üniversitesi'nde felsefe ve Münih Üniversitesi'nde ilahiyat profesörü)
''...Kesin olarak emin olduğum konulardan biri Allah'ın varlığıdır.''
Prof. Carl Friedrich von Weizsacker
(Almanya'da Max-Planck-Gesellschaft Üniversitesi'nde fizik profesörü)
''...Güçlü, herşeyden haberdar olan, aynı zamanda da koruyan ve bağışlayan Allah'a inanıyorum...''
''...Tek bir Allah'ın var olduğundan eminim...''
S.Jocelyn Bell Burnell (İngiltere Açık Üniversitesi'nde fizik profesörü ve Fizik Bölümü'nün başkanı)
''...Evrenin yaratılışını planlayan ve yöneten, Üstün bir Akıl Sahibi olan Allah'a inanıyorum.... İnsanlığın yaratılışının evrenin ana prensibi olduğuna ve insanlığın özellikle bilinç, vicdan ve ahlaken doğruyla yanlışı ayırt etme özgürlüğüyle Allah'ın tecellisi olarak yaratıldığına inanıyorum.''
Prof. Owen Gingerich (Harvard Üniversitesi'nde astronomi ve bilim tarihi profesörü)
''...Bütün değerlerin kaynağı olan Allah, 'insana ellerinden ve nefes almaktan da yakındır.' Allah'ın varlığı gerçektir.''
''Allah hem dünyayı yaratan, hem de dünyayı yaşatandır.'
Charles Birch (Avustralya Sydney Üniversitesi profesörlerinden - 'Dinde İlerleme için Templeton Ödülü'nü almıştır)
''Dindar biri olarak Allah'ın varlığına ve yaratıcılığına inanıyorum.''
''...Materyalist evrime meydan okumayı ilerletmek istiyorum. Gelin Yaratanın etrafında birleşelim.''
Philip Johnson (Chicago Üniversitesi'nde hukuk profesörü olan Johnson, evrim teorisinin ideolojik yanını içeren pek çok araştırmanın da sahibidir.)
''Ben Allah'ın varlığına kendi varlığım gibi ve elimle dokunduğum eşyanın varlığı gibi inanıyorum. Şüphesiz ki Allah'ın varlığına inanmam varlıklar alemine bir anlam kazandıran en üstün ve biricik düşünce yoludur. Allah'a iman, insan denilen varlığa madde ve enerji yığını olmaktan çok daha büyük bir anlam katar. Allah'ın varlığına iman, sevgi konusunda en yüce ve insancıl düşüncelerin kaynağıdır.''
Prof. Andro Cinovayivi
(Dünyanın ünlü fizyoloji bilginlerinden olan Cinovayivi, 1925-1946 yılları arasında North Western Üniversitesi fizyoloji ve farmakoloji bölümü başkanlığı yapmıştır. 1946-1953 yılları arasında da Jenvi Üniversitesi'nde tıp fakültesi profesörlüğü ve dekanlık yapan Cinovayivi, daha sonra Chicago Üniversitesi'nde fizyoloji profesörlüğü görevi almıştır.)
''Evrim teorisi artık can çekişme noktasına gelmiştir. Yaratıcılık fikri ise sağlam delillerle izah ediliyor. Binlerce bilim adamı, yaratıcılık fikrini daha ikna edici buluyor. Bu sayı gün geçtikçe artıyor.''
Prof. Dr. Duane Gish
(California Üniversitesi'nde biyokimya profesörü olan Duane Gish, inançlı kişiliği ve evrim teorisine karşı mücadelesi ile tanınan önemli bir bilim adamıdır.)
kötülük problemi
01.11.2004 - 15:27BERBERİN HİKAYESİ
Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal traşı olmak için berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar. Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgili konu açıldı... Berber: ' Bak adamın, ben senin söylediğin gibi Allah'ın varlığına inanmıyorum.' Adam: ' Peki neden böyle düşünüyorsun? ' Berber: ' Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın. Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var olsaydı, bu kadar çok hasta insan olur muydu, terkedilmiş çocuklar olur muydu? Allah olsaydı, kimse acı çekmezdi. Allah olsaydı, bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum...' Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi. Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü. Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki traş olmayalı uzun süre geçmişti. Adam berber dükkanına geri döndü. Adam: ' Biliyor musun ne var, bence berber diye birşey yok' Berber: ' Bu nasıl olabilir ki? Ben buradayım ve bir berberim.' Adam: ' Hayır, yok. Çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı.' Berber: ' Hımmm... Berber diye birşey var ama o insanlar bana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki? ' Adam: ' Kesinlikle doğru! Püf noktası bu! Allah var, ve insanlar ona gitmiyorsa, o ne yapabilir ki? İşte dünyada bu kadar çok acı ve keder olmasının nedeni! '
asansör
01.11.2004 - 14:07Asansörler
Kapalı bir kutu gibi asansörler... Sessiz sedasız merdivenlere inat büyük bir itatkarlıkla yolcularını bir yerden alıp bir yere bırakıyor hızlıca. Teknolojinin nimetlerinden asansörler, üstelik eskimiş nimetlerinden biri.
Küçük, büyük kabinli, kameralı, aynalı değişik türlerde yüzlerce asansör modeli geliştirildi. Sabah bilmediğiniz onlarca kişiyle bindiğiniz kapalı kutu, birer birer hepinizi olduğunuz katlara dağıtırken, akşam yine birer birer olduğunuz yerlerden alıp itatkar bir şekilde 'özgürlük kapısına' doğru sizleri bırakıyor yorgun argın. Asansöre binen birçok kişinin selam vermediği hiç dikkatinizi çekti mi bilmem ama benim çekti. 'Günaydın', 'İyi Günler' ve 'İyi Akşamlar' dilekleri duyulamıyor bir türlü nedense, oysa bu bir nezaket kuralı değil mi?
Geçen gün yüksek bir binanın zemin katından asansöre bindim, önümde o kapalı kutunun içerisinde tırmanacak tam 26 kat vardı. Asansör ekspres misali, birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü vs takip eden tüm katlardan hızlıca geçerken, içimde korkunç bir yalnızlık duygusu hissettim. Katlardan geçerken, kapıya yaklaşıp her kattan duyulan insan seslerine dikkat ettim, algılamaya çalıştım. Bir katta şarkı söyleniyordu, bir kat gayet sakindi, bir kattan tartışma sesleri duyuluyordu, bazı katlarda ise sessizlik hüküm sürüyordu. Yaklaşık bir dakikalık yolculuğun ardından istediğim kata vardım ve inince kapıları sesizce kapanıp, hızlı ve uysal adımlarla yeniden aşağıya inmeye başladım.
Liseyi bitirince annem sözünü yerinde tuttu ve bana hayatımın en güzel hediyesini verdi yıl 1994'tü Avrupa'da birkaç ülkeye gitmek için çantamı hazırlayıp yola koyuldum. İlk durağım Münih oldu oradaki Nazi Kampları'nı gezdikten sonra, tanıdıklarımın da ısrarı üzerine Münih'te bulunan 250 metrelik televizyon kulesinde beş çayı içmeye karar verdik. Asansöre binmemiz gerekiyordu doğal olarak. Bilet parasını ödeyip, gerekli güvenlik kontrollerinin ardından büyükçe bir asansörün kapısı açıldı önümüzde, iki yüz elli metre boyunca herhangi bir katın olmadığı boşlukta, iki üç dakika boyunca öylece yukarıya tırmandık hiç durmadan beton yığınının içerisinden, nihayet metreleri aşmış ve kuleye çıkmıştım. O ne muhteşem bir manzaraydı öyle. Sanki Almanya'yı kuşbaşı görebiliyordunuz oradan, tabii orada beş çayı içmenin keyfi de apayrı birşeydi. Bir iki saat dinlendikten ve sohbet ettikten sonra yine aynı asansörde yolculuğa başladık araca inene kadar.
----------
Anatolya - 27 Eylül 2004, Pazartesi
terim
31.10.2004 - 13:51lafta değilde daha çok terim açmakta yarışsak daha yararlı olmaz mı?
iskender
31.10.2004 - 03:47Büyüğü var küçüğü var hatta kebabı bilem var. İskender bu, yer olur kişi olur hatta yemek bile olur, teorisi var mı bilmiyorum ama kaşarlısını duymuştum:P
asansör
31.10.2004 - 03:41Belki direk klaustrofobi yani kapalı alan korkusunu çağrıştırdığından böyle bir örnek verdim ama asansör bu; asansör fantezileri bilem var hatta filmi bile :) daha bu konuda çok örnek verilebilir hatta aklıma geldi, daha önce açtığım, uzaya asansör projesi başlığını da unutmamak lazım :) bu konu hakkında bir yazı aktıracağım daha; umarım kes-yapıştır bahnesiyle yine aşağılanmam ;)
asansör
31.10.2004 - 03:31belki biraz size garip gelebilir ama asonsör deyip geçmemek lazım, mesela düşünsenize bu kadar basit bir kutunun içinde kaç değişik şekilde ölebileceğimizi :)
fasa fiso
31.10.2004 - 03:29buraya yazdıklarımızın silinmesi bahane; esasında şu fani dünyada dediklerimizin faso fiso olduğu bizi rahatsız ediyor...
ah dilim seni dilim dilim keseyim....
Irkçılık
31.10.2004 - 03:25İnsanız o yüzden insana verilen değer insanın kendisine verdiği değerdir, eğer başkasına yaptıklarından değilde renginden, milletinden, dininden dolayı hor görürsek sadece kendimizi kandırmakla kalmaz, zalimlikle sadece başkasına değil esas kendimize zulm etmiş oluruz ve cehennem zalimlerin ebedi kalacağı ikametgahtır.
Ne barış ile ne de zulmle getirebileceklerimiz bu fani dünya da %100 adaleti sağlayabir ama elbet bir hardal tanesinin bile gizli kalmayacağı hesap günü gelecek ve o zaman göreceğiz barışın mı yoksa zulmün üstün çıkacağını. O zaman, bu dünya istediği kadar fani olsun yaptıklarımız boşa değil, elbet hak batıldan üstün çıkacak ve kimin esas kaybedenler olacağını göreceğiz...
Irkçılık kalbin hastalıklarındandır öyleki zülmü hak diye gösterir, belki insanı güçlü yapabilir ama ilizyasyondan başka bir şey değildir. Benzetme yerinde olursa bu bir düşmanın bir milleti bölmek için ona savaş açacağına silahdırması gibi bir şeydir ve o milletin, o silahların düşmandan geldiğini, ruhu bile duymaz...
Boşu boşuna zamanında ''Böl ve feth et' denmemiş, bugün Türkiye'ye bakıyorum da ırkçılık orginize olmuş ve gün geçtikçe Türkiye'nin başındaki sorunları bahane ederek mikrobu kişiden kişiye yayıyorlar. Türklük nameleriyle yola çıkıyor esasında çocuklarını öldürdüğü için tarlalarda yılan avına çıkmış köylülerden farkları yok ve sonunda benzetme yine yerinde olursa yılanları öldürdükten sonra köylerini fare basacağını bile bilmezler.
Evet belki her yerden kuşatılmış gibi gözükebilirz, aynı su alan bir gemi gibi ama denize atlayıp yılana sarılmak çözüm değildir tersine aptallıktır...
boylam
31.10.2004 - 02:48Söyle bakalım Ali Can peki boylam nedir?
Örtmenim boylam ''Yeryüzündeki herhangi bir noktanın meridyen dairesiyle başlangıç olarak alınan Greenwich gözlem evinin meridyen dairesi arasındaki açı değeri; tul'' demektir...
:P
Not:Şaka bir yana onca yapılan senlik-benlik davalarının içinde kendimiz kaptırıp böyle zararsız başlıkları görmek ya da açmak banel gelse de Nedir bölümünün bilgi akışımını sağlayabilen yararlı bir sayfa olabileceğini unutmayıp böyle daha çok başlık açılmasını umut etmek banel olmasa gerek...
meridyen
31.10.2004 - 02:45Çocuklar Sucuklar bugunki konumuz Meridyenler ve Boylamlar çoğrafya kitabınızın 65. sayfasını açın, önce meridyen nedir onu öğreneceğiz,
Söyle bana Ali Can meridyen nedir?
Örtmenim meridyen ''Ekvator'u dik olarak kestiği ve iki kutup noktasından geçerek dünyayı çevrelediği var sayılan daire.'' demektir...
:P
Şaka bir yana onca yapılan senlik-benlik davalarının içinde kendimiz kaptırıp böyle zararsız başlıkları görmek ya da açmak banel gelse de Nedir bölümünün bilgi akışımını sağlayabilen yararlı bir sayfa olabileceğini unutmayıp böyle daha çok başlık açılmasını umut etmek banel olmasa gerek...
döner
31.10.2004 - 01:55Ne işiniz var Burger King'te ya da Mac Donald'larda, memleketimin ağız tadı mı yok? Her şehrin kendine ait yüzlerce çeşit yemeği varken ne yaparsınız kendine ait yemek kültürü bile olmayan milletlerin yemeğini... Burada millet camlarını taşlayıp kebapçılara giderken sorarım nerden geliyor bu batı özentiği?
islamda kadın hakları
31.10.2004 - 01:45evet eşitliğin anlamı kadını erkekle güreştirmek değildir, önemli olan dengedir ki arkadaşımızın altta belirttiği gibi bu denge ancak adalettle sağlanabilir ve Allah insanlara adaletli davranmaları öğütler, bu anlayılış içersinde haklar, kurallar, kanunlar uygulanır, bu açıdan İslam sadece kadının değil her şeyin hakkını gözetir...
acil servis
31.10.2004 - 01:33İnsanın kendisinden kötü durumda olan insanları görünce kalabalık yaptığını hissettiği yer...
azınlık
31.10.2004 - 01:29Çok farklı anlamlar içeren bir terim. Mesela azınlığın zenginleşip çoğunluğun sömürülmesi gibi kapatalist anlayış terime negatif bir anlam kazandırıyor lakin azınlık olduklarından haksızlığa uğratılanlarsa terime sempati katıyor ya da tersine hasta ruhlar için azınlık düşman oluyor.
Ama şunu unutmamak gerekir ki her şey karşılıklıdır; bir gün çoğunlukken yarın azınlık durumuna düşebilinir.... Eninde sonunda herhangi bir güçle bozgunculuk yapıyorsa ister çoğunluk ister azınlık bu zalimliktir... Ve zalimler için fani dünya istedşkleri kadar krallık olsun sonunda cehennem onlar için ebedi olacaktır...
Toplam 2591 mesaj bulundu