Zararı kafayı dumanlaması ama aşırı kullanılırsa psikolojik alışkanlık (kullanılmadığı zamanlarda sinirlilik, gerginlik, uyuyamama) , unutkanlık, boşverme, hafif zehirlenme neticesinden kusma, baş dönmesi, baş ağrıları.
Bunların dışında, tütünle kullanımı saymazsak, fiziksel hiç bir bağımlılığı ve zararı yoktur. Ve türk filmlerinde Tecavüzcü Çoşkun'nun saf kızları kandırma gibi bir gücü var mı tartışılır ama tersine kişiyi mayıştırır ve sakinleştirir (gevşetir, iştahı açar, kan yapar, hüzünlendirir, ağlatır, şenlendirir, güldürür) ... Konsantrasyonu arttırdığı da söylenir ama değişen 'kendini kandırma' gibi psikolojik etkenler (önyargı, şartlandırma, ürkme) olduğu için kişiden kişiye değişen etkileri de vardır....
Bir de diğer uyuşturucu kullanıma 'elma şekeri' gibi fonksiyonu olduğu da söylenir.
Universitede ilk presantasyonu mu bu konuda yaptım. Sonunda, hoca arkasına yaslanarak, ''evet, yolda yürürken beş sarhoşla karşılaşmaktansa, kafası dumanlı (stoned) beş kişiyle yüz yüze gelmeyi tercih ederim.'' dedi.
Evet, ististatiklere göre ot çekmekten 10 bin yıldan beri kimse ölmüş olduğu kayıt edilmememiştir. Lakin trafik kazasından cinayet gibi ağır suçlara, bağımılılktan ölümcül hastalıklara kadar dünyada en çok insan öldüren ve sömüren alkol yasak değildir.
Halk arasında 'ot' denilir. Yanlış bilinen ve tanıtılan bir madde. Alkolden daha zararsız hatta yararları saymakla bitmez. Esrar ticaretini kontrol altına (tekeline) almak isteyen devletlerin 'gözünün üstünde kaşın var' yalan bahaneleriyle yasakladığı bu ürün, zamanında tüketimi ucuz, serbest ve yaygındı.
Üye olduğum günden beri silinen yazılarımı word dokümanları içine koyuyorum, saymakla bitmiyor, dağınık, 700'e yakın sanırım, ve her geçen gün daha da artıyor, yine de bu siteden kazandıklarımdan kayıplarımı çıkattığımda, karlı çıkan ben olurum yine...
İnsanı canlı canlı parçalayıp un ufak eden bir eser.
Adı üzerinde zaten İtalyanca müzik terimi olan ''adagio'', yavaş veya ağır biçimde çalınan beste anlamına gelir.
İnsanın duygularını yavaş yavaş feth eden bu eser Samuel barber tarafından sanırım 1935'de bestelemiştir. Sonra bu eserin orkestrası için ikinci basamağı teşkil eden ''String Quartet in B Major''ı yazdı. Bu parça, ''William Orbit'' tarafından remikslendi; ''Platoon'', ''Elephant Man'' gibi filmlerde, çeşitli belgeseller ve programlarda da kullanılarak popülerliğini günümüze kadar taşıdı. ''Ferry Corsten'' remiksi de oldukça iyi bir satış yaptı.
Lakin Adagio’nun popülaritesi Barber’ın diğer eserlerini bir şekilde gölgede bıraktı. Buna rağmen, kendisi yirminci yüzyılın en yetenekli Amerikalı bestecileri arasında yer almakta. Dönemin çoğu Amerikalı bestecisi gibi uçlarda gezinen deneyler yapmadı ve geleneksel harmonilere bağlı kaldı. Eserleri tutkusal bir biçimde romantik ve neo-romantik olarak sınıflandırılmakta.
Sümük, salya, zırıl zırıl bir çocuk gibi beni ağlattığı da itrafım olsun:*(
Matematikçiler de denilen Nomoteth'lerin ve daha yukarı derecelerdekilerin girebildikleri, Novice'lere yasak olan bir mabed vardı ve adına da 'Müzler Mabedi' deniliyordu. Yuvarlak olan bu mabedin içinde dokuz Müz ve ilahi prensibin muhafızı Vesta'nın bir heykeli bulunuyordu. Müzlerin her biri, birer bilimin koruyucusuydular. Bunlardan en önemli üçü, Astronomi ve Astrolojinin koruyucusu Uraniye, öte alem bilimleri ve kehanet sanatının koruyucusu Polimniya ve hayat ve ölüm bilimi ile Yeniden Doğuş biliminin koruyucusu Melpomen'di. Ortada duran Vesta'nın bir elinde ateş vardı ve diğer eliyle de gökyüzünü göstererek, herşeyin göklerdeki ateşle başladığını anlatıyordu. Bu mabette öğreti, tüm bu Müzlerin ve Vesta'nın sembolize ettiklerinin tamamının insanın yapısında bulunduğu açıklamasıyla başlardı. (http://muratag.tripod.com/antik.htm)
Ağrı Dağı gibi ağır olsan alemden
Akıl kantarıyla tartar el oğlu
Hakikat hal dünyanın en kıymetli akıldır,
Ki el oğlu seni akıl kanatarı ile tartar.
(Köroğlu Destanı - M. Kaplan)
çitten neler atlamıyor ki uymaya çalışırken, sadece koyun değil sanki George Orwell'in hayvan çifliği, atlayan atlayana, lakin böyle olunca uyku girmiyor göze, sabah kadar siyaset meydanı kafa...
Muse grubunun Hysteria adlı video klibi manyaktı, yani bu kadar kafayı iyi yiyen bir kişi daha görmedim, muhteşem bir rol, gözllerin kanlanması, salyalar, sümükler, gırtlağın ve kasların gerilmesi, parçalama duygusu hmm bu sahneyi bir yerden ahtırlıyorum kendimden ama :) neyse.
Hystria (adı üstünde) klibinde ki çıldıran adamı Charlie's Angels: Full Throttle filminde görünce ''aha o herif'' deyip meraklandım ve öğrendim:
İsmi 'Justin Theroux'. Meğersem aktörmüş:P, bravo iyi rol yapıyor, ve meğersem daha önce izlediğim filmlerde ve dizilerde de görmüşüm. Mesela Zoolander'da oynuyormuş ya da Sex and the City (öykkk) dizisınde de.
Muse'un başarısı, Radiohead gibi sağa sola çarpıp çizgizinden çıkmaması ve ilk albümünü dinleyen ikinci albümünden de bence aynı tadı alması...
İlk başlarda tek bir melodi kullandıkları sansamda şarkıların arasında ritimdeki akış, titreşme, elektrik, çıldırma noktası gibi niteliklerinden olsa gerek dedim...
Belli zamanlarda dinlediğim ingiliz rock grubu, türüne 'art rock' diyorlar sanırım. Vokalde ve gitarda Matthew Bellamy, basta Chris Wolstenhome ve davulda Dominic Howard oluşan grup 1998 ilk albümünü çıkardı. Hemen ardından Muscle Museum geldi, sonra Madonna'nın Maverick Records ile anlaşarak müzik listelerine ''Showbiz'' ile ilk bombalarını attılar. Hala Showbiz dinlememe rağmen diğer albümlerinde de aynı çizgiyi izlemeleri bazen hangi albümünü dinlediğimi karıştırıyorum :) yine diğer albümleiryle başarılarına başarı katmışlardır, radiohead gibi sönüp gitmediler daha...
Albümleri:
1998 Muse
1999 Muscle Museum
1999 Showbiz
2000 Random 1-8
2001 Origin of Symmetry
2001 Hypermusic [Japanyo] [live]
2002 Hullabaloo [live]
2003 Absolution
2004 Hysteria
Christopher Nolan'ın yazıp yönettiği bu muhteşem fim 2000 yılı yapımıdır. Matrix filminden iki ünlü de var:
Trinity rolünden tanıdığımız, Carrie-Anne Moss (Natalie)
Cypher rölünden, Joe Pantoliano (Teddy Gammell)
Başrolde kraizmatik Guy Pearce (Leonard Shelby) de var.
Herhalde türünün ilk örneği... Normal de sondan bir sahne gösterip başa dönülürdü, ya da kopuk kopuk gösterip sonunda birleştirildi, çok farklı denemeler var sinema tarihinden. Anlıyacağınız sıradışı filmler arasında bile sıradışı kalan bir film çünkü sondan başa doğru gidiyor. Akıllıca yapılmış harika bir deneme (experimental movie) ...
En güzel tarafı etik yönünün ağır basması, yani izleyenler üzerinde farklı izlenimler bırakacağı kesin. Sonunda ''hayır onu değil şunu anlatıyor'', ''öyle değil böyle'', ''yok yok alakası yok'' dedirtecek düzeyde film tartışmaları açtıracağından, bence tek başına değil, arkadaşlarla izlenecek zekice yapılmış bir film.
Kısa zamanda klasiklerin arasına gireceğine inanıyorum. 5 yıl önce sanş eseri gittiğim bu film, favorilerim arasında ilk sırada yer alıyor. Yine de herkesin beğeneceği film olduğunu sanmıyorum ama sinema-severlerin listesinde ilk başta olduğuna eminim.
bir ses duyulsa...koşsam sesin geldiği yere...katılsam o seslere...o sesleri çıkarsam...duyulsa seslerimiz...katılsa bütün sesler...ah keşke bir olsa sesler sessizliğin içinde de...bir ses duyulsa...sessizliği bozsak
esrar
06.02.2005 - 00:04Sırlar, başkaları tarafından bilinmeyen veya kimseye söylenmeyen şeyler, gizli şeyler.
Ör:
'En ummadığın keşfeder esrar-ı derûnun,
Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın'
(Ziya Paşa)
Cuşa geldim çağlarım
Aşık oldum ağlarım
Canda çoşan esrarı
Döküp taşıru geldim
(Rıza Tevfik Bölükbaşı)
Sakiya camında nedir bu esrar
Kıldı bir katresi mestane beni
(Dertli)
Namertler kârını arar haramda
Yazıldılar cümle esrar Kur'anda
(Molulu Revai)
esrarotu
05.02.2005 - 23:55Zararı kafayı dumanlaması ama aşırı kullanılırsa psikolojik alışkanlık (kullanılmadığı zamanlarda sinirlilik, gerginlik, uyuyamama) , unutkanlık, boşverme, hafif zehirlenme neticesinden kusma, baş dönmesi, baş ağrıları.
Bunların dışında, tütünle kullanımı saymazsak, fiziksel hiç bir bağımlılığı ve zararı yoktur. Ve türk filmlerinde Tecavüzcü Çoşkun'nun saf kızları kandırma gibi bir gücü var mı tartışılır ama tersine kişiyi mayıştırır ve sakinleştirir (gevşetir, iştahı açar, kan yapar, hüzünlendirir, ağlatır, şenlendirir, güldürür) ... Konsantrasyonu arttırdığı da söylenir ama değişen 'kendini kandırma' gibi psikolojik etkenler (önyargı, şartlandırma, ürkme) olduğu için kişiden kişiye değişen etkileri de vardır....
Bir de diğer uyuşturucu kullanıma 'elma şekeri' gibi fonksiyonu olduğu da söylenir.
esrarotu
05.02.2005 - 23:54çağrıştırdıkları:
cannabis, purple haze, skunk, black, hash, weed, grass, marijuana, doobie, dope, ganja, hashish, joint, pot, pot-head, shit, smoke, spliff, stash, stoned, blow, blow-back, chronic, colombian, Bob Marley, Peter Tosh, Bob Dylan, 'I see dead people', Pink Floyd, bifta, gold, herb, herbman, 'this stuff is good man', Jım Hendrix, Queen Vitoriye, George Washington, Jamiaca, Hasan Sabbah (haşhaşiler) , Cypress Hill, hippie, nine bar, skinning up, tea, seeds, ounce vs vs vs...
esrarotu
05.02.2005 - 23:54cannabis, esrarotu cinsi bitkiler, kendir cinsi bitkiler, esrarotu, haşhaş, kendir, kenevir, hint keneviri olarak da bilinir.
esrarotu
05.02.2005 - 23:53Universitede ilk presantasyonu mu bu konuda yaptım. Sonunda, hoca arkasına yaslanarak, ''evet, yolda yürürken beş sarhoşla karşılaşmaktansa, kafası dumanlı (stoned) beş kişiyle yüz yüze gelmeyi tercih ederim.'' dedi.
Evet, ististatiklere göre ot çekmekten 10 bin yıldan beri kimse ölmüş olduğu kayıt edilmememiştir. Lakin trafik kazasından cinayet gibi ağır suçlara, bağımılılktan ölümcül hastalıklara kadar dünyada en çok insan öldüren ve sömüren alkol yasak değildir.
esrarotu
05.02.2005 - 23:53Halk arasında 'ot' denilir. Yanlış bilinen ve tanıtılan bir madde. Alkolden daha zararsız hatta yararları saymakla bitmez. Esrar ticaretini kontrol altına (tekeline) almak isteyen devletlerin 'gözünün üstünde kaşın var' yalan bahaneleriyle yasakladığı bu ürün, zamanında tüketimi ucuz, serbest ve yaygındı.
esrar
05.02.2005 - 23:53bkz. esrarotu
can sıkıntısı
05.02.2005 - 22:36öğrenciyken yaptığım uzun yaz tatili dönemlerin de canımın sıkıldığı günleri bile özlüyorum :)
nedir bölümü
05.02.2005 - 22:28Üye olduğum günden beri silinen yazılarımı word dokümanları içine koyuyorum, saymakla bitmiyor, dağınık, 700'e yakın sanırım, ve her geçen gün daha da artıyor, yine de bu siteden kazandıklarımdan kayıplarımı çıkattığımda, karlı çıkan ben olurum yine...
adagio for string
05.02.2005 - 22:14İnsanı canlı canlı parçalayıp un ufak eden bir eser.
Adı üzerinde zaten İtalyanca müzik terimi olan ''adagio'', yavaş veya ağır biçimde çalınan beste anlamına gelir.
İnsanın duygularını yavaş yavaş feth eden bu eser Samuel barber tarafından sanırım 1935'de bestelemiştir. Sonra bu eserin orkestrası için ikinci basamağı teşkil eden ''String Quartet in B Major''ı yazdı. Bu parça, ''William Orbit'' tarafından remikslendi; ''Platoon'', ''Elephant Man'' gibi filmlerde, çeşitli belgeseller ve programlarda da kullanılarak popülerliğini günümüze kadar taşıdı. ''Ferry Corsten'' remiksi de oldukça iyi bir satış yaptı.
Lakin Adagio’nun popülaritesi Barber’ın diğer eserlerini bir şekilde gölgede bıraktı. Buna rağmen, kendisi yirminci yüzyılın en yetenekli Amerikalı bestecileri arasında yer almakta. Dönemin çoğu Amerikalı bestecisi gibi uçlarda gezinen deneyler yapmadı ve geleneksel harmonilere bağlı kaldı. Eserleri tutkusal bir biçimde romantik ve neo-romantik olarak sınıflandırılmakta.
Sümük, salya, zırıl zırıl bir çocuk gibi beni ağlattığı da itrafım olsun:*(
sanat ve bilim
05.02.2005 - 21:46Müz, dokuz bilim ve sanat tanrıçasından biri.
Matematikçiler de denilen Nomoteth'lerin ve daha yukarı derecelerdekilerin girebildikleri, Novice'lere yasak olan bir mabed vardı ve adına da 'Müzler Mabedi' deniliyordu. Yuvarlak olan bu mabedin içinde dokuz Müz ve ilahi prensibin muhafızı Vesta'nın bir heykeli bulunuyordu. Müzlerin her biri, birer bilimin koruyucusuydular. Bunlardan en önemli üçü, Astronomi ve Astrolojinin koruyucusu Uraniye, öte alem bilimleri ve kehanet sanatının koruyucusu Polimniya ve hayat ve ölüm bilimi ile Yeniden Doğuş biliminin koruyucusu Melpomen'di. Ortada duran Vesta'nın bir elinde ateş vardı ve diğer eliyle de gökyüzünü göstererek, herşeyin göklerdeki ateşle başladığını anlatıyordu. Bu mabette öğreti, tüm bu Müzlerin ve Vesta'nın sembolize ettiklerinin tamamının insanın yapısında bulunduğu açıklamasıyla başlardı. (http://muratag.tripod.com/antik.htm)
Muse
05.02.2005 - 21:41İng -Tür:
mitoloji de:
- Müz, dokuz bilim ve sanat tanrıçasından biri
mecazi anlamı
- esin kaynağı
- (mecazi) esinleyici güç
- ilham perisi
fiil olarak:
- dalgınlaşmak
- gözü dalmak
- düşünceye dalmak
- dalıp gitmek
- düşünmek
- düşünüp taşınmak
Hakikat hal
05.02.2005 - 21:27Hakikaten, gerçekten, doğrusu demek.
ör:
Ağrı Dağı gibi ağır olsan alemden
Akıl kantarıyla tartar el oğlu
Hakikat hal dünyanın en kıymetli akıldır,
Ki el oğlu seni akıl kanatarı ile tartar.
(Köroğlu Destanı - M. Kaplan)
çitten atlayan koyunlar
05.02.2005 - 21:22çitten neler atlamıyor ki uymaya çalışırken, sadece koyun değil sanki George Orwell'in hayvan çifliği, atlayan atlayana, lakin böyle olunca uyku girmiyor göze, sabah kadar siyaset meydanı kafa...
Muse
05.02.2005 - 21:17Muse grubunun Hysteria adlı video klibi manyaktı, yani bu kadar kafayı iyi yiyen bir kişi daha görmedim, muhteşem bir rol, gözllerin kanlanması, salyalar, sümükler, gırtlağın ve kasların gerilmesi, parçalama duygusu hmm bu sahneyi bir yerden ahtırlıyorum kendimden ama :) neyse.
Hystria (adı üstünde) klibinde ki çıldıran adamı Charlie's Angels: Full Throttle filminde görünce ''aha o herif'' deyip meraklandım ve öğrendim:
İsmi 'Justin Theroux'. Meğersem aktörmüş:P, bravo iyi rol yapıyor, ve meğersem daha önce izlediğim filmlerde ve dizilerde de görmüşüm. Mesela Zoolander'da oynuyormuş ya da Sex and the City (öykkk) dizisınde de.
Muse
05.02.2005 - 21:11Def Leppard, grubununda da Hysteria adlı bir albümü vardı, bir de Muse adında amerikalı başka bir grup daha var sanırım...
Muse
05.02.2005 - 21:10Muse'un başarısı, Radiohead gibi sağa sola çarpıp çizgizinden çıkmaması ve ilk albümünü dinleyen ikinci albümünden de bence aynı tadı alması...
İlk başlarda tek bir melodi kullandıkları sansamda şarkıların arasında ritimdeki akış, titreşme, elektrik, çıldırma noktası gibi niteliklerinden olsa gerek dedim...
Belli zamanlarda dinlediğim ingiliz rock grubu, türüne 'art rock' diyorlar sanırım. Vokalde ve gitarda Matthew Bellamy, basta Chris Wolstenhome ve davulda Dominic Howard oluşan grup 1998 ilk albümünü çıkardı. Hemen ardından Muscle Museum geldi, sonra Madonna'nın Maverick Records ile anlaşarak müzik listelerine ''Showbiz'' ile ilk bombalarını attılar. Hala Showbiz dinlememe rağmen diğer albümlerinde de aynı çizgiyi izlemeleri bazen hangi albümünü dinlediğimi karıştırıyorum :) yine diğer albümleiryle başarılarına başarı katmışlardır, radiohead gibi sönüp gitmediler daha...
Albümleri:
1998 Muse
1999 Muscle Museum
1999 Showbiz
2000 Random 1-8
2001 Origin of Symmetry
2001 Hypermusic [Japanyo] [live]
2002 Hullabaloo [live]
2003 Absolution
2004 Hysteria
Memento / Akıl Defteri
05.02.2005 - 20:47Christopher Nolan'ın yazıp yönettiği bu muhteşem fim 2000 yılı yapımıdır. Matrix filminden iki ünlü de var:
Trinity rolünden tanıdığımız, Carrie-Anne Moss (Natalie)
Cypher rölünden, Joe Pantoliano (Teddy Gammell)
Başrolde kraizmatik Guy Pearce (Leonard Shelby) de var.
Herhalde türünün ilk örneği... Normal de sondan bir sahne gösterip başa dönülürdü, ya da kopuk kopuk gösterip sonunda birleştirildi, çok farklı denemeler var sinema tarihinden. Anlıyacağınız sıradışı filmler arasında bile sıradışı kalan bir film çünkü sondan başa doğru gidiyor. Akıllıca yapılmış harika bir deneme (experimental movie) ...
En güzel tarafı etik yönünün ağır basması, yani izleyenler üzerinde farklı izlenimler bırakacağı kesin. Sonunda ''hayır onu değil şunu anlatıyor'', ''öyle değil böyle'', ''yok yok alakası yok'' dedirtecek düzeyde film tartışmaları açtıracağından, bence tek başına değil, arkadaşlarla izlenecek zekice yapılmış bir film.
Kısa zamanda klasiklerin arasına gireceğine inanıyorum. 5 yıl önce sanş eseri gittiğim bu film, favorilerim arasında ilk sırada yer alıyor. Yine de herkesin beğeneceği film olduğunu sanmıyorum ama sinema-severlerin listesinde ilk başta olduğuna eminim.
haftasonu
05.02.2005 - 15:51iş güçten bazen haftasonundan hafatasonuna yaşadığım gafletine düşüyorum...
Hakikat-perest
05.02.2005 - 15:49Hakkı ve hakikatı seven, hakikata inanan. Dürüst, hakikat aşığı.
Hakikat-bin
05.02.2005 - 15:49Hakikatı gören, hakikatı anlayan. Hakikatşinas. Hakikata inanan.
yok böyle bir şey
05.02.2005 - 15:47Fikri çok bilgisi yok
Dava
05.02.2005 - 15:42...
Veysel sapma sağa sola
Sen Allah'tan birlik dile
İkilikten gelir bela
Dava insanlık davası…
Senlik Benlik Nedir Bırak - Aşık Veysel
Dava
05.02.2005 - 15:40bitmeyen kavga...
Toplam 2591 mesaj bulundu