Türkülerin en delisi sende, en delişmeni dudağındadır senin.
Susma ki, suskunluklarım büyümesin, uyandır içimdeki ozanları.
Yıldızların karanlık burcundan gelmedik biz seninle bu yerküreye
Bu dağlar, ırmaklar ve akan sularda mavi düşlerimizi arayacağız birlikte.
Şimdi gözlerin de deniz gülüyordur seni ben özlerken. Hafiften esen rüzgar okşuyordur saçlarını. Ellerimde hasretin, yüreğimde sıcaklığın ve aklımdaki aşkınla görkemli bir coşkunun tam ortasında sevincini aramaktır seni sevmek. Ne yıldızların burcumuza yansıması, ne gezegenlerimizin birbirine yakın durması, ne de hayali sarılışların özlem fırtınasıdır seni sevmek. Seni sevmek, yunusların ayini, kainatın düş sağanağı, kelimelerin meteor saldırısı ve gülüşlerinin ölümsüz dansıdır.
İçimdeki tamtamların çılgın dansında hırçın dalgaları ben gönderdim kıyılarına. Düşlerimin seni arayan meçhul dalışlarında geçmişin kutsal batıklarını bir ben bulurum derinlerine dala dala. Teninin kabuklarını kaldırsa da güneş ve ateş, hiç okşanmamış, hiç bilinmemiş karalarını bir ben keşfeder, bir ben okşarım o tanrılardan bile kıskandığım öldüren dudaklarını.
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam