deli hüzünde akşam sefası
yalnız sabahta mıdır
gece de duyar mı küskünlüğün tadını
bilir mi özünde tuttuğunu
renginin sinmiş şekli
kilitli teni güneşte büzüşürken
düğüm attığını sezer mi içinde
Bir ayak sesi duymayayım
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Devamını Oku
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
gazoz kapaklarının üzerinde eyfeli bulur
dokuztaşı üst üste dizerdik
annelerimizin cefakar elleri
okul defterlerimizin saman sarısı yaprakları vardı.
Çoçuktuk, kalabalıktık, sokaktık..
Bu kavanoz dipli dünyada
tarçınlı akide şekerlerine benzerdi yüzlerimiz
Bazılarımız ayrılığı öğrendi sonraları
bazılarımız ...
çok eskiden hepimiz çocuktuk
mutlu ve çoktuk taylar gibi ...
t.kurt
Akşam : Beş Mart ikibinyedi.
Sabah: Yirmiüç Eylül ikibinyedi.
Lirik hüzün sabaha düşseydi;
Lirik hüzünde sabah sefası
olacaktı.
Uyaklıktan cefa utanacaktı.
Lirik hüzün akşam olunca sefası
oluyor cefa. Yazılmayacak.
Arada kalan gece küsmez.
Ben uyaktan muafım der.
Sezemez.
Kefen katranla kararmıştır.
Bileşke kıvrıldı.
Bissürü ''arzu'' görüyorum şiirde..
Zamanın muhtelif düzlemlerine, insani duyarlılık alanına girmiş tüm düzlemlerine, saçılmış arzuların kırıntıları..
''nihayetinde insan arzuladıklarını değil , arzularını sever'' diyer bir söz vardır..
Şair duygularının kendisini iki yöne çeken kutupları arasında bir salınıma bırakmış kendisini şiir boyunca..
Kalem kağıdın üzerinde ilerlerken duyguları çevreleyen mantığa dil çıkarmış...Nanik yapmış..
İletişimi sağlamayı dert edinmek yerine, iletişimin başlayacağı yeri , referans noktasını dert edinmiş...
Umursamaz bir hava içinde daha derinlere, ''insan ve hayat'' tanımının çerçevesinin düzenlenmesine adanmış bir serbest çalışma şiir...
tebrikler...............
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta