Aşk için düştüğüm yolun bir yerinde saptım geceye, yoldaşım yalnızlık ve rehberim deli gönülle. Bir meydana girdim ki hayalle gerçek arası bir dünya. Kimin dünyasıydı bu? ev sahibi de misafiri de belli olmayan mahşere denk bir kalabalığın ortasında kendimi aradım.
Güneş tutulmuş, ay kaybolmuşçasına her yer karanlık, herkes ceplerinde ki maskelerden birini takmış yüzüne. Etrafa maskeli yüzler ve gölgeler hakîm olmuş, benim ise yüreğime zırh giydirmekten başka seçeneğim yok. Bir ben maskesiz kaldım gölgeler diyarında birde yalnızlığım.
Anlamıyorum benim burada ne işim var, belli ki yanlış adresteyim. Aradığım aşkı bunca gölge arasında ve maskelerin arkasında bulamam, burada ki aşklara da hiç inanmam. Kimden yardım istesem, kim yardım eder ki buradan kurtulmama. Nasıl çıkılır ki bu karanlık yerden. Belki de bunca maskelilerin arasında maskesiz oluşumdur yalnızlığıma sebep. Taksam mı ben de bir maske, ama takamam ki, maske kullanamam ki ben.
Sorular soruyorlar, öğütler verip ağıtlar yakıyorlar sanki, ama anlamıyorum çünkü kelimeleri boş, cümleleri yavan geliyor bana.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman