Usulca Dokundu Kadın Şiiri - Nuray Özgüney

Nuray Özgüney
102

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Usulca Dokundu Kadın

Usulca dokundu kadın; vitrinde duran ama hiç kullanılmayan, ne amaçla aldığını bile hatırlamadığı ince narin kristal bardaklara. Sonra -incitmekten korkarcasına kucaklarmış gibi bir bebeği- aldı eline, sonra diğerlerini... Yavaş yavaş boşalttı vitrini. Ardından mutfak dolaplarına geçti. Her parçayı özenerek teker teker sardı, kutulara yerleştirdi.

Sıra kütüphaneye gelmişti. Burayı da topladığında işin çoğunu halletmiş sayılırdı. İki günde toplayabilir miyim acaba diye düşündü, önünde dünyanın kitabı vardı. Bir an toplamakla bitmez bunlar dedi ama sadece bir an, umudunu kaybetmek olmazdı devam etmeliydi.

Hiç durmadan dinlenmeden işe koyuldu. Sanki bir telaşı vardı, sanki kaçıyordu bir şeylerden kimseye hissettirmeden.

***
Aslında boşunaydı çabası, bugüne kadar kendinden kaçan kaç kişi başarmıştı ki firarı o başarabilsin. Duymak istemediği kendi içsesiydi. İçine akmaktan bıkan gözyaşları zorluyordu göz kapaklarını; bendini yıkıp toprağa kavuşmak için. Neydi onu böyle paramparça, böyle un ufak eden. Yüzleşmekten kaçtığı neydi. En sevinçli olması gereken an bu değil miydi? O çok istediği evde yaşamayacak mıydı bundan böyle? İşi de hayatı da bugüne kadar olduğundan çok daha farklı, çok daha güzel olmayacak mıydı? Hep bugünlerin hayali ile sarılmamış mıydı hayata? Direnmemiş miydi tüm olmazlara, inanılmazlara? Kimse kendine inanmazken bile, tek başına kendine inanmayı başararak aşmamış mıydı tüm engelleri? Kimsenin inanamayacağı göz kamaştıran bir destan yazmamış mıydı? Defalarca kendi küllerinden kendi gözyaşları ile kardığı çamurdan yeniden bir insan yaratarak; defalarca sıfırın altındaki noktalardan koşmaya başlayarak hayata tutunmamış mıydı? Hatta tutunmak ne kelime sımsıkı azimle sevinçle sevgiyle kucaklamamış mıydı hayatı? Şimdi bu gözyaşları da nereden çıkmıştı? Neden ufkunu daraltıyor işini yapmasını engelliyordu sanki?
Hem yüreğini daraltan, ciğerini yakan bu acı da neyin nesiydi? Böyle mutlu bir günde neden ihanet ediyordu bedeni ona? Hele ruhu, neredeyse terk edip gitmişti. Niye böyle yarı yolda bırakılmıştı?

Bu sorulara cevabı yoktu. Ya da cevabı vardı da, bu soruları duymaya tahammülü yoktu. Teslim olmamalıydı yüreğine ve işini yapmalıydı; ağlamamalıydı... Güçlü olmalıydı, hem de çok güçlü. Kafasını takmamalıydı hiçbir şeye. Hele yalnızlığına, yapayalnızlığına hiç...

***

Yine taşınıyordu kadın. Artık yorulmuştu taşınmaktan. Asıl yoran ise taşınmak değildi onu. Onu yoran taşınmaya yüklediği anlamdı. Geçenlerde bir dostu ile sohbet ederken ona “biliyor musun ben sadece zihnimde açıp kapatmam kişisel tarihimin sayfalarını, mutlaka somutlaştırırım” demişti de; can dostu gözlerini kocaman açarak “nasıl yani” diye sormuştu ona. Bunu hatırladı, acı bir tebessümle. O’na bakarak sakince “taşınırım” demişti. “Çok uzun zamandır tanıklık ediyorsun zamandaki yolculuğuma; dön bak, kaç kere taşınmışım? Kaç kere kişisel tarihimin sayfalarında devriler kapatıp, devirler açmışım, görebilirsin.” Sonra içini çekerek devam etmişti: “Ne zaman geride bırakmam gereken bir şeyler olursa hayatımda, taşınıyorum. Sadece zihnimde, kalbimde, ruhumda açılıp kapanmaz sayfalar benim. Her yeni ev yeni bir sayfadır hayatımda. Her yeni evde bunun son olmasını dileyerek başlarım yeni sayfamın destanını yazmaya. Ama artık evler çok çabuk eskiyor, insanlar gibi çok çabuk tüketiyor kendini”

***

Her ne kadar gözyaşları isyan bayrağı gibi dalgalansa da yanaklarında kesinlikle bir yenilgi, bir ram oluş ya da bir kaçış değildi bu. Bu sadece kişisel tarihinin bir sayfasının daha kapatılmasından doğan hüzündü; kopkoyu bir hüzün. İnançsızlık değil, umutsuzluk değil, mutsuzluk hiç değil; sadece hüzün. Çok kıymetli bir sayfaydı kapatılan. Sonsuza kadar açık tutulmak dileğiyle açılan ama içten içe çok da uzun ömürlü olmayacağı sezilen, yaşanmaya doyulmamış, hazzına varılmamış, ama kesin olarak kapatılması gereken kıymetli bir sayfanın son kelimelerini yazmaktı kadını böyle yaralayan. Keşke bu kadar yalnız olmasaydım şimdi dedi, keşke yanımda bir dostum olsaydı şu anda... Dostlarının, sevdiklerinin, sevildiklerinin yokluğundan değildi aslında şu andaki yalnızlığı; kendinden kaynaklanıyordu. Bütün arkadaşları yardım teklif etmişti ama O kimseleri hüznüne tanık tutmak istemediği için kabûl etmemişti yardım tekliflerini. Bir bölümünü daha kapatacağı kişisel tarihinin her harfi ile ayrı ayrı vedalaşmak istiyordu. Geride bıraktığı her şey ile vedalaşacak ve hepsini gömecekti bir bir.

Çünkü bir daha dönüp bakmak yoktu geriye onun kitabında. Onun kitabında başlangıçlar ve bitişler vardı evet; ama, asla “tekrar”lar, asla “yeniden başlayalım”lar, asla “bir daha deneyelim”ler yoktu. Yenilmek de yoktu. Çünkü O, terk etmesi gereken her şeye vakarla veda etmesini ve anılarının zenginliğinde yas tutmadan geleceğe gülümsemesini çok iyi bilirdi. Asla kendine acımak da yoktu, ihanetleri affetmek de... Biten biter giden giderdi. Gidene asla kal demezdi ama giden geri döndüğü zaman kalanı bulamazdı bir daha.

***

İşte böyle bir şeydi taşınmak kadın için. Eşyaların evden eve nakli, adres değişikliği, yeni duvarlar yeni kapılar, yeni insanlardan çok daha öte bir şeydi taşınmak.
Taşınmak; yeni sayfalarda yeni bir insan olarak tarih yazmanın diğer adı idi. Taşınmak; kendi küllerinden kendi gözyaşları ile yeni bir çamur karıp, yeni bir insan yaratmanın ve O’nun, aşkın ve hayatın Zümrüd-ü Ankası olduğunu göstermenin tek yolu idi.
Ve karaya ayak bastığında geride bıraktığı gemileri yakmanın; bir daha asla, bir daha asla ardına bakmamanın adı idi, taşınmak...

***
.....

Nuray Özgüney
Kayıt Tarihi : 22.12.2007 00:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Taşınmak, hayat hikayesidir :)

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ünal Kar
    Ünal Kar

    Çünkü bir daha dönüp bakmak yoktu geriye onun kitabında. Onun kitabında başlangıçlar ve bitişler vardı evet; ama, asla “tekrar”lar, asla “yeniden başlayalım”lar, asla “bir daha deneyelim”ler yoktu. Yenilmek de yoktu. Çünkü O, terk etmesi gereken her şeye vakarla veda etmesini ve anılarının zenginliğinde yas tutmadan geleceğe gülümsemesini çok iyi bilirdi. Asla kendine acımak da yoktu, ihanetleri affetmek de... Biten biter giden giderdi. Gidene asla kal demezdi ama giden geri döndüğü zaman kalanı bulamazdı bir daha.

    hayata dair...

    alınmış dersler...

    ve alınacak dersler...

    harika bir çalışma...

    saygılar kaleminize...

    Cevap Yaz
  • Yolcu Yolunda Gerek
    Yolcu Yolunda Gerek

    Çok güzeldi yüreğinize sağlık insan iç dünyasında neler yaşıyor nerelere taşınıyor yürek..Bilinmiyor ki muamma olduğu için cazibeside orada sanırım..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Nuray Özgüney