Unuttuk Güz Düşmüş Saçlarımızı

Yunus Güzel
207

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Unuttuk Güz Düşmüş Saçlarımızı

.........Dün,Düziçi Öğretmen Okulu Mezunları'nın toplantısına gittim.Otuz yıl sonra, ilk kez mezunlar bir araya gelecekti.Hem de mezun olduğumuz o eşsiz okul; Düziçi Öğretmen Okulu'nda...
..........Bir gün önceden haber verilmişti bana..Nasıl da heyecanlanmıştım.. Bütün arkadaşlarım gözümün önüne geliyordu tek tek...Artiz Kadir, Ördek Ergün, Deprem Halit... Daha kimler yoktu ki...
..........Hepsini merak ediyordum. Hele de kızları... Yaşlanmışlar mıydı, kilo almışlar mıydı? Güzel olup da, hiç birimize yüz vermeyenler... Hala öyle güzel miydiler? Ellerinden tutmuş çocuklarıyla mı geleceklerdi? Yok canım, daha neler? Onların çocukları şimdi yirmi-otuz yaş aralığında olmalıydılar... Ellerinden tutma çağı mı kalmıştı?

...........Ne bileyim, benim gözümde hala onyedi-onsekiz yaşlarında kaldılar... Büyümüş, yaşlanmış hallerini hiç düşünemiyorum ki... Üç-beş yaş büyütüyorum ama otuz yaş büyütemiyorum onları...

...........Aynaya baktığımda gördüğüm güz düşmüş saçlarıma alışmıştım oysa... Yıllarca süren bir alışma döneminden sonra da olsa...
...........Sadece düşünerek, arkadaşlarımı yaşlandıramadım işte kafamda...

...........Ve dün geceyi bitirmek mümkün oldu nihayet... Sabah, kahvaltı bile yapmadan çıktım evden.. Canım bir şey yemek istemedi, heyecandandır diye düşündüm...
............Arabamla yüz yirmi km mesafeyi, bir saatte almıştım.. Gittiğim yolları, geçtiğim yerleri hatırlamıyorum bile…

.............Yol bitti... Okula ulaştım sonunda...Giriş kapısına geldim...
............ Allah allah, kimse yok.. Nöbetçi barakası boş... Oysa, onbeş yaşında bir delikanlı önümü kesecek ve bana ' Buyurun amca kimi aramıştınız? ' diyecek, ben de 'Ben bu okulun otuz yıl önceki mezunlarındanım... Bugün bizim mezunlar toplantımız var...Arkadaşlarımı görmeye geldim... Kimi göreceğimi nasıl söyleyeyim? Hangisini sayayım ki oğlum? 'diyeceğim... Nöbetçi çocuk da şöyle bir hayranlıkla bana bakacak ' Buyur abi! ' diyecekti..
.............Amca diyemezdi, okul geleneğinde kendinden büyük sınıftakilere abi denirdi…Ben de otuz yıl önceki 4-B sınıfındandım... Tabi ki bana “abi” diyecekti...
.............Öyle de, bunu diyecek çocuk nerdeydi?

.............O, yıllarca inip çıktığım muhteşem yokuşu, çam ağaçlarının kokusunu derin derin içime çekerek ve hayranlıkla izleyerek, ağır ağır indim...
.............Evet, işte dördüncü bina...İlk sınıfımın olduğu,arkadaşlarımla ilk tanıştığım bina ve çam ağaçlarıyla süslü bahçesi…
.............O da ne? Bina harap olmuş... Dördüncü binadaki anılarımın zarar gördüğü duygusuna kapıldım birden... Kendimi yokladım, anılarım duruyordu... Ama mekanı perişan olmuştu...
.............Ve üçüncü bina... O binanın önündeki asma için yapılmış beton direkleri gördüm ilkin… Elimi o direğe yaslamış, ilk aşkımdan, ilk görüşme için randevu istiyordum...Yanımdan geçenlerin farkında bile değilmişim. Eğitim şefi hocamız, yıllar sonra bana ' Yunus, ne yaptın o kızla? ' deyince, yüzüm kıpkırmızı olmuştu, anlamıştım... Anlamamış gibi davranıp; 'Ne kızı hocam? ' dediğimde, ' Ya, okuldaki üçüncü binanın önünde, ilan-ı aşk yapmak için randevu istediğin kız yok mu? Hani, konuşurken asmanın beton direğini salladığın, o kız? '
.............Üçüncü bina, o binaydı işte.. Harap olmuştu ne yazık ki... Olsun, bina yerindeydi... Ve anılarım taptaze duruyordu ya, o bana yetmişti...

.............İkinci bina uzaktan görünüyordu... O binadaki anılarım geldi gözümün önüne, boğazıma birkaç düğüm atılmıştı yine...
.............Son sınıftık… Ben, gündüzlü okuyordum.. Bir de yatılı öğrenciler vardı… Yatılılar, öğle paydosunda yemek için yemekhaneye giderler; gündüzlüler, çarşıya çıkardı…
..............Babam öldükten sonra çok kötü günler geçirdiğimizden, öğle yemeği yiyecek param olmazdı… Gündüzlü arkadaşlarımla, hep beraber sınıftan çıkarken, ”Siz gidin, tuvalete gidip,geliyorum.” der, tuvalete geçerdim.. Onların gittiğinden emin olduktan sonra sınıfa geri dönüp, sırama oturur ağlardım…
..............Zaten öğle yemeğindeki en büyük lüksümüz de, yarım ekmeğin içine helva koyup yemekti…
..............Yedi yıldır aynı koşullarda okuyordum…
..............Artık okulun son günleriydi… Almanca hocamız Fatma Hanım, beni çok severdi…Bütün sınıflarda benden bahsedermiş, nasıl biri olduğumu anlatırmış…
...............Sevgili Fatma Hocam, okulun son derslerinin birinde, şarkılı, türkülü anlardan sonra, sırayla hepimize soruyordu; “Okulu bitirdikten sonra hangi okula gideceksiniz? ” diye… Arkadaşlarımın kimi tıp, kimi mühendislik, kimi hukuk diyordu…
...............Sıra bana geldiğinde; gözleri ışıl ışıl; ”Ya sen Yunus? ..” dedi…
Öğleden kalma karın gurultum hala devam ediyordu... “Ben, öğretmenlik yapacağım hocam.” “Küçük kardeşlerimi okutmam lazım…” sözcükleri ağzımdan çıktı ama “ Benden bu kadar! ..”sözlerim, sanırım boğazıma düğümlendi ve kimse duyamadı…
................Fatma Hanım,kürsüye çöktü, yoklama defterinin üzerine kocaman iki damla düştü… Ellerini açarak; ”Mein good! (Tanrım) ” “Okuması gereken okuyamıyor da; diğerleri neler söylüyor…” dedi ve sınıftan çıktı gitti…
...............Sınıfı ölüm sessizliği kaplamıştı… Zil hepimizin imdadına yetişti…

...............Mezun olduktan sonra öğretmenliğe başladım…Öğretmenlik yaparken önce işletme fakültesini,sonra da hukuk fakültesini bitirdim…
...............Ve diplomalarımı Fatma Hanım’a ithaf etmeyi ne kadar çok isterdim…Ama O’nu bir süre aradım,bulamadım… Sonra yaşam gailesi unutturdu bana… Şimdi, Düziçi seferinde, yeniden içimi acıttı…

.............. Bütün bunları düşünürken durmuşum… Yeniden yürümeye başladım,ama kafam allak bullak olmuştu, dağılmıştım …
.............. Ve tören alanını gördüm...Ben yüksekteydim, tören alanı daha aşağıda kalıyordu.. Onlarca insan vardı...İnsanların tamamı kırk beş- elli yaşlarındaydı... Her halde veli toplantısı filan var dedim...Bizim mezunlar, sinema salonunda toplantı yapıyorlardır, diyerek yürüdüm..
...............Toplanmış insanların yanından geçerken 'Yunus! 'diye seslendi biri... Düziçili'yim ya, sanırım velilerden biri beni tanıdı diye düşünerek, sesin geldiği yöne baktığım da; Mehmet Ali'yi gördüm..Okul arkadaşımdı.. O'nunla daha sonraları da görüştüğümüz için tanıdım...
...............Gel diye işaret etti... Yanına gittim... Bütün gözler üzerimdeydi... Gruba yaklaştığımda, birçok yüzün, bana bakarak güldüğünü gördüm...
...............O da ne! Artiz Kadir! Ördek Ergün! ”Sınıf arkadaşlarım, sizin ne işiniz var burada? ..” demeye kalmadı, gerçeği anladım… Onlar, otuz yıl önceki sınıf arkadaşlarımdı...
.............. Yukarıdan baktığımda gördüğüm yaşlı veliler toplantısı, bin dokuz yetmiş beş yılı 4-B sınıfının törenine dönüşmüştü... Tanıştığım herkes onyedi yaşına dönüyordu...
..............Yüzlerdeki çizgiler siliniyor, saçlar gittikçe koyulaşıyordu... Hayatın yorgunluğunun bıraktığı izlerin yerini, muzip çizgiler almıştı.. Herkes, otuz yılını memleketinde bırakmış, güz düşmüş saçlarını unutmuştu…

..............Az sonra yaşlı velilerden kimse kalmamıştı alanda...

............. İşte 4-B sınıfı, tören alanındaydı..

..............Kaldığımız yerden devam ediyorduk...

(Düziçi,20 Mart,2005)

Yunus Güzel
Kayıt Tarihi : 22.3.2005 10:40:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Başımızda kavak yelleri estiğinde, ne güzelmiş yaşamak... Koşullarımız ağır olsa da, kavak yeli hep esmiş... Belki yaşamak yine güzelleşir, kavak yelini yakalarsak...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Abdullah Karabag
    Abdullah Karabag

    Yörenin doğal ve folklorik zenginliklerini de harmanlayarak, o döneme ilişkin anısal denemeleri yazabilirsiniz. A.Karabağ

    Cevap Yaz
  • Necati Tarak
    Necati Tarak

    Tebrik ederim dillerinize sağlık
    Tercüman olmuşsun duygularımıza
    Her toplantıda yaşanır o güzel hava
    Aranır eskinin o güzel anıları orada
    Gençlik aşıları vurulur her toplantıda

    Cevap Yaz
  • Aynur Özbek
    Aynur Özbek

    Yazı içinde gülümsedim, şaşırdım.Tekrar gülümsedim, buruldum heyecanlandım, tüylerim diken diken oldu.

    İnanılmaz anlatmışsın .. Benim böyle bir anım yok. Yani onunla özdeşleştirmedim okurken. Öyle ki Yunus Güzel olup o törene gittim gibi bir şey hissettiğim.

    Ayrıca kaçıp giden yollar felsefesi falan da değil düşündüğüm. Yoğun bir şeyler.. karışık bir şeyler...

    Ama bir an önce şu rakamlı bölümleri yazıya çevir. Böyle bir metinde insanın gözü takılıyor. E bu da iyi olmuyor benim gibi mükemmeliyetçi biri için hele..:)))))

    Eline sağlık..

    Aynur Özbek Uluç

    Cevap Yaz
  • Handan Oran
    Handan Oran

    Harika bir sey,ne guclu anlatim yeteneginiz var.Ben de aynen Neser Salman gibi Duzici`ne gittim,sizin yasadiginiz seyleri kendim yasamiscasina hissettim.Tesekkuler bu ilginc gezi icin.

    Cevap Yaz
  • Neşer Selman
    Neşer Selman

    götürdünüz benide geçmişe sayın güzel....kaleminize sağlık....sevgilerimle..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (5)

Yunus Güzel