Kimsenin uğramadığı bir dağın,
zirvesinde saklı bir mağarada
ne para, ne pul; ne fatura, ne okul;
uygar dedikleri şu dünyadan
hiç ama hiçbir şey olmadan
yalnız sen, yalnız ben, sadece İkimiz;
göz, göze; koyun, koyuna yaşasaydık
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
ayrılığın ardından bile sitem etmeyip,eski anılarda ve anlarda sevdiğiyle yaşamak....
büyük bir erdem olsa gerek...
esen kalın...
hüsamettin GÜNAÇTI
Sevgili Nesrin hanım,
Son günlerde çok moda olan Leylâ,Leylâ şair/e leri ve Leyhlâcı yorumcuların bu şiirinizi dikkatli okumasını isterdim..!
İnsanlar şekilcilik ve populer konular peşinde,boş işlerle uğraşırken,riyakârlığın ve samimiyetsizliğin ayyuka çıktığı, yüreklerin buzdan heykellere döndüğü, yüzeysel ilişkilerin sıradan olduğu günümüzde, sevdayı yazanların dikkatle ama sevdayı yaşamaya çalışanların mutlaka çok dikkatle okuması,düşünmesi ve hazm etmesi gereken mükemmel bir şiir kaleme almışsınız..
İsim olarak Leylâsı eksik olsada işte gerçek Leylâ ..
Kaleminize,yüreğinize ve duygularınıza sağlık..
Gönülden tebrikler
Sevgi ve saygılarımla
Sarılmak, bağrına yaslanmak, kucağında dinlenmek,
saçlarımı okşarken, dizinde uyumak varken;
boş düşlerimle oyalanıyorum,
gecenin bu çingene saatlerinde..
İnat edip, yaşlarımı tutmaktan boğuluyorum..
Ama ağlamıyorum sevdiğim, hiç ağlamayacağım da..
Senin anımsadığın gibi,
mayısta açmış,
Cezayir menevşesi gülüşlerimde kalacağım her zaman,
ötekilere inatla,
onlar anlamasalar da....
Bir şarkıyı hatırlattınız bana. ''Unutturamaz seni hiçbir şey. Unutulsam da ben...'' Mümkün mü, Sayın Nesrin? Gerçek sevgilerin ve gerçek sevgililerin unutulması mümkün mü? Onlar değil midir ki, bizleri şair yapan?
Çok güzel bir sen söyleme daha. Kutlarım efendim. Saygılar.
Mehmet Nacar
Ötekiler var ya,
hani seni,
hani beni,
hani bizi,
bizden çok seven ötekiler,
bırakmadılar bizi....
Şimdi yüzümüze bakıp,
'üzgünüm' diyen ötekiler...
ah o ötekiler........
hüzünlü
'Ya sen? ? ?
Unutturmayı başardılar mı beni sana?
Tamam sus,
duymak istemiyorum,
sen sus, sen söyleme....'
Bu siirinde neleri düsündüm bir bilsen... Toplum baskisinin yanik kokularini gögsümün kafesinde hissettim, yandim kavrulur gibi.. Sabir diliyorum güzel kardesim.
Ya sen? ? ?
Unutturmayı başardılar mı beni sana?
Tamam sus,
duymak istemiyorum,
sen sus, sen söyleme....
unutmak insanoğlunun en kolayına gelen iş maalesef ne kadar unutmadım desede zamanla unutulur her şey
Çok güzel.....sevgiler...
Birlikteliği ve yalnızlığın acısını anlatan nefis bir şiir... Tebrikler
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta