Görürüm atları coşkun denizin yılgıçlarını
Bölünür içim.
Ölüm tiryakileri kanatlanır o zamanda
Başkaldırı insansı bir sise bürünür.
Kanallar açılır,geçer gemiler,
Sonsuzun ucuna varır örtünürüm.
Başından beri böyle bu su,
Ilgın bir çeşmenin oluğundan akar.
Evrende ne varsa bitki adına
Çiçek açar.
Akıl töreyi öğütür durur,
Tut ki sevdin
Ellerin erdi Güneş’e
Dokunabilecek misin?
Bir eski zaman aynası
Düşsün usulca
Kuru bir dalı kırdım geçende
Suyunu çıkardım,
Ekmeğime sürdüm yeşili
Doğayı kurguladım.
Koşut giden duygularla
Artık ne kadar yakın Ankara
Elimin altında sözdeşi.
Bir basıyorum Boğaziçi,
Dönüyorum Topkapı.
Elli dünyıl gitmeden geriye
asılır kelebekler
olağanın çengeline
bir beyaz gece ışığında,
yüz yıllık bir ozan
yanıt verir sorulara.
Sen oniki otobüsüyle şimdi
denizi tutmaya gidiyorsun uzaklara,
ellerinde bir güz kahvesinin hüznü,
bir yaz gecesisıcaklığı
ve bileklerinde sevginin kelepçeleriyle.
Bir an boş bulunup
Ufku temizlesek güzelce,
Gemileri yaksak;
Dışavurumcu bir kavganın günlüğünü
Yazsak yeniden,
Uçkun bir denizi aşsak.
Bir kır kahvesinde otursak seninle
Güzelim Eylûl güneşinde.
Basmakalıp şeylerden başlasak
Havadan sudan konuşsak önce,
Hal hatır sorsak.
Bir orman bekçisiydim
Söndürmüş ateşlerini
Umarsız yangın yerlerinde
Sen benim külümdün.
Bir düş düşürdün aklıma
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!