Kastamonu Küre doğumludur. Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur.
Oturarak bez gölgeliklerin dibine,
Tam olarak sayılabilir
Sert kahvenin köpük köpük baloncukları;
Zamanında çekip giderek
Bıraktığın bir sandalye ve fincanla...
Yüzlerimiz yansıyor koca dağın sırtına;
Taş toprak güvende artık.
Yüzümüze fışkıran kanın sıcaklığı
Güneşe ilham...
Bir aydınlık dağılıyor çoğalarak
Göz içlerime, baktığımda sana;
Varlıkların en şereflisi
Keskin kelimelerle harmanlandı...
***
Törpülenebilir dişleriniz,
Toprakların yaraları açılarak,
İnsanların bacaklarını ve kollarını yuttuğu,
Nankör sessizliklerin ve
Kalabalık kimsesizliklerin
Vurucu sızılarında,
İnsanların alelade yüzsüzlüklerinde,
Duvardaki saatle hem hal..
Anlıyor bakışlarımdan.
Yağ gibi kayası var, hissediyorum.
Çaresiz ben gibi...
Bir yanı hızlıca, bir yanı kadere mahkum.
Bir başına büyüdük evren cehenneminde.
Ne başımız göğü yararak yükseldi,
Ne ayaklarımız sağlam denecek kadar topraktaydı.
Kaşık kadar yumruğu var insanların,
Epeyi de ağıca sözleri var elbette.
Boşluklara sesleniyorum kısık,
Boğazlıyan gürültülerle büyürken karanlıklar.
-Kara ellerimle ak pak dolunay tutulur mu? -
Tutulsa ellerim sessizce,
Akıntıların sürüklediği eller
Ağaç köklerini yokluyor yatak kenarlarında.
Bir ağlasa boğulacak, ya da bağırsa...
Akıntılar haberdar bir tek...
Tanrı yok ırmak kenarlarında,
Dostluklar hoş sohbetlerden geçemiyor,
Onar dakika evvellere
Asılı ,
İlerledikçe,
gözardı edilen
Yerlerine takılıp kalan hayatın,
Olmadık göğüsleri
Yer yuvarlağının ihtiyarları ,
Savaşların göğe yükselerek
İnsanlık abidelerini parçaladığı sıralar ,
Ve geceleri Güvercinlerin uğramadığı topraklarda
Bir gece,
Karanlığın en koyu tonundayken gökyüzü,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!